ESMESİN RÜZGÂR YAĞSIN LAPA LAPA KAR

Caykara, Şahinkaya Köyü ve Kusmer yaylasi ile ilgili tüm bilgilerimizi burada paylaşalım.

Moderatörler: Muzaffer Mustafa Altuncu, Köksal Ağaoğlu, Mehmet Aydinli

ESMESİN RÜZGÂR YAĞSIN LAPA LAPA KAR

Mesajgönderen Köksal Ağaoğlu » Cum Mar 07, 2008 2:09 pm

Eskiden köyümüz çok daha şenlikti; yaşlılar, gençler, çocuklar, misafirler, kalaycılar, bohçacılar, eskiciler, dilenciler…

Sığırlar, koyunlar, keçiler, kediler, köpekler, tavuklar; varlıkları, bağırmaları, doğurmaları, eve, çevreye ayrı bir neşe ayrı bir hava katardı.

Mevsimler mevsimdi.

Ve kış:

Çatılardan sarkan buzlar, düşen karlar, kızak kaymalar, yapılan “kürtük”ler, kartopu oyunları,

Bazen açlıktan yenen karlar, “eyi” yanan soba üzerinde eritilen karlarla oynanan oyunlar,

Islanan elbiseler, çoraplar, içine su giren ayakkabılardan sonra üşüyen ayaklar, kartopu oynamaktan donan ellerin sıcak karşısında ki o unutulmaz ağrıları.

Sobada ısıttığımız ellerimizin, ayaklarımızın bazen eldiven bazen çoraplarımızın kazaya uğrayarak yanması. Soba bulamadığımızda pancar olmuş ellerimiz ve yüzümüzü nefesimizle ısıtmaya çalışmamız,

İkindi güneşi, karları eritmeye başladığında damların saçaklarından şakır şakır kar sularının damlaması,

Kuşların, ağaçların dallarından uçarken konarken karları düşürmeleri,

Kışın içilen sigaranın tadı, buharla karışık dışarıya verilen ve ikinci nefesi çekene kadar bitmeyen o gür duman,

Kışın şiddetli yağan kar ve çatıdan düşen karlarla kapanan kapı önünün, avlunun kürekle açılması işinin bize havale edilmesi “bir işe yarıyorum” duygusuyla hiç itiraz edilmeden zevkle halledilmesi,

Açılmamış patika yolların açılması,

Tüten bacalar…

Sobada kaynayan lahana, sıcak mısır ekmeği, fırında “kumlu” patates ve “feli”ler… Buharlı camlarda yazdığımız yazılar çizdiğimiz şekiller, parmağımızla çıkardığımız sesler, alnımızı soğuk cama dayayıp oynadığımız çocukluk oyunlarımız,

Kış armutları, küpe konulan meyveler, hurmalar, tavanda otların arasında bekletilen elmalar, muşmulalar… O tavanın rayihası,

Acımasız yıllar geçse de çıkmaz aklımdan.

***
Resim
Eskiden kışın dışarıda “eyi” soğuk olurdu. Bazen gece ay vurduğu olur: Pencereden dışarıya bakar tarlada köpeklerin, kedilerin, yabani hayvanların ayak izlerini takip ederek öylece dalardım.
Çoğu kere çoban köpekleri geç vakit salıverilir ve genellikle evlerin ahır altlarında tarla veya fındıklıklarda dolaşırlardı. Buralarda ve seslerini duydukları başka köpeklerle karşılıklı havlamaları nedense bana hep acıklı gelirdi…

***

On beş tatillerde “came”ye Kur’an kurslarına gidişimiz ve o kalabalık arkadaş topluluğu paha biçilmez mutluluk günlerimizdi. Hemen herkes odununu getirirdi. Bazımız: “Aha bakun nasi bi odun geturdum” der gibi omzunda getirdiği “yarmace” veya “kuri” yi gururla omzundan sobanun yanına “eyi” ses çıkaracak şekilde bırakırdı. Kar dolmuş üstünü de ayaklarını yere vurarak temizlemeye çalışırdı.

“Came”deki soba da boyumuz kadar mübarek ve maşallah öyle yanardı ki sıcaktan uykumuz gelirdi. Hocanın, getiren arkadaşımızın üzerinde veya elinde ilk olarak denemiş olduğu “funduk” çubuğundan o uzun değneği, “came”ye zor döndürürdü bizi ufak şekerlemelerimizden. Arada bir değneği avucunda sobanın sıcaklığına yenilen hocalarımız da olurdu. Böyle durumlarda dersimizi geçmek bir hayli kolay ve gün de kurtarılmış olurdu…

“Came yani”nda oynanan fişek oyunu, uzuneşek, misket, “islam şartı”ndan kaçup gezmeğe gitmeler, hoca üzerinde tasarlanan pusular…

***

Kışın şiddetli soğuğunda “misafir odası”nın sobasını yakıp ısınmak eğer ortada misafir yoksa çok özel günlere mahsustu. Bu yüzden bu odada olmak ayrı mutluluk verirdi bizlere. Bu odada içilen çay ve sigaranın ayrı bir tadı olurdu. Sigara ayrı bir koku verirdi bu odada.
“Misafir odası”ndaki soba yandı mı iyi yanar, iyi ısıtır ve özellikle arka tarafı kıp kırmızı olurdu. “İyi da odun yer”di. Çok yandığında önde hava alma penceresini istediğimiz ayara göre kapatırdık. Ateş kıvamını almışsa “dududu …” gibi sesler çıkararak yanmaya devam ederdi. Tabi sohbet de sobayla yarışırcasına “kırla” giderdi.

Çatt!
—Ola, ola sobadan köz atladi yakacak haliyi!
—Ort sobanun kapisini!
—Ola çekil biraz geri, yuzun sicaktan burişti yanacasun!
—Ola piturdun odunlari yeter.
— Ola yeter, yeter ne yaktun oni;
—Ola ha ha . Aldun sobanun canini!

Ama bu sobaların ince sacı ve evin ahşap yapısı gereği soba söndü mü oda hemencecik soğurdu. Muhabbetin dışında, ne oda ne de soba sıcaklığını muhafaza edebilirdi...

Akşam içilen sigaraların sabah odada bıraktığı koku evdekiler için doğrusu çekilmez olurdu:

—Fühhh , fühh eba ne fena sigara içtiler!
— Yastukları minder ettiler.
— Hep ağnadiler yastuklari.


Şimdilerde misafir odasının sobası yanmaz, yansa bile eski sıcaklığını vermez oldu. Bu oda sıcaklığını yalnızca yanan odunlardan almıyordu. Sıcaklığını, yalnızlığımızı paylaşacağımız komşulardan alırdı aynı zamanda. En yakın komşumuzla aramıza modern dünyanın sunduğu teknolojik eğlenceler girince, yalnızlığımızı paylaşacak misafire, eskisi kadar gerek duymaz olduk. Oda eski sıcaklığını ne kadar odun yakarsak yakalım bir türlü bulmuyor dostlar.


Kışın, bendeki karşılığı yenilik, değişiklik iken, rüzgâr; hüzün ve yalnızlıktır. Hele ahşap evlerde tahta aralarından esen rüzgârın cam perdelerini, “mabeyin”e, “ içeri”ye “serduğumuz” kilimleri havalandırması, çaldığı ürkütücü ıslıklar korkuyla karışık hüzün doldururdu içime. Ne zaman rüzgâr esse, o bildik sesini duysam hüzün dolu hatıralarım beni çağırır. Yanan evleri, yine yanarak şehit olan İbrahim, Muhammet, Fevzi kardeşlerimi her esen rüzgârda hatırlar, sebebi sanki rüzgârmış gibi için için kızarım rüzgâra.

Bütün ağırlığına rağmen kışı sonbahara tercih ederim. Yeter ki esmesin rüzgâr, yağsın lapa lapa kar.

Selam ve sevgiyle.
Kullanıcı avatarı
Köksal Ağaoğlu
Sitenin Sahipleri
Sitenin Sahipleri
 
Mesajlar: 176
Kayıt: Pzt Eki 24, 2005 5:30 pm
Konum: Trabzon

Mesajgönderen Adnan Ayaz » Cum Mar 07, 2008 5:26 pm

............Sevgili Köksalcığım,özlemini duyduğum o eski hatıraları sanki yeniden yaşıyor gibi oldum.O güzel yazını okudum,mutlu oldum,moral buldum.Aynı şehirin köyden eseri olmayan havasını paylaştığımız halde neden bir türlü görüşme fırsatımız olmadı bilemem.Kendini bu sayfalarda da çok özlettin.Bu son dönüşün muhteşem oldu.Seni,hep bu muhteşemliğinle,hatıra reyhalayan yazılarınla daima burada görmek isteyen bir Şurli olarak en derin sevgilerimi sunar,başarı,sağlık ve mutlulukla geçen günlerinin çok olması dileğimle ;ilkbaharın yağmuru,yazın güneşi,sonbaharın güz havası ve kışın yağan tatlı karın yere konuşu gibi burada olmanı temenni ederim...Sevgilerimle,
Kullanıcı avatarı
Adnan Ayaz
Sitenin Sahipleri
Sitenin Sahipleri
 
Mesajlar: 4990
Kayıt: Cmt May 06, 2006 11:31 am
Konum: TRABZON

Mesajgönderen Fatma Ozbilgi » Cum Mar 07, 2008 5:43 pm

Koksal senin yazilarini tekrardan okuma sansina sahip oldugumuz icin cok mutluyum, yazinin her satiri cok anlam ve duygu tasiyan bir yazi, okumaya basladigimda yillar oncesine beni goturmus bu yazin, bende ruzgardan cok korkardim nedenide senin yazmis oldugun nedenlerdi, o yangini daa yukarki surdan izlemisdik ruzgar esiyordu ve yangin daha bizim eve kadar sicrayacagini dusunmusdum cocuk akli neordan oaraya hic yangin sicrayabilirmiydi yasanan olay korkunc birseydi, cok guzel 3 kardesimizi o yanginda kayip etmisdik, allah mekanlarini cennet eylesin...

Boyle yazilarini bizlerden eksik eyleme ve hep buralarda ol...
Kullanıcı avatarı
Fatma Ozbilgi
Site Yönetim
Site Yönetim
 
Mesajlar: 5100
Kayıt: Pzr Eyl 04, 2005 6:06 pm
Konum: Fransa/ Lille/Ankara/ Caykara Sahinkaya

Mesajgönderen Köksal Ağaoğlu » Pzr Mar 09, 2008 10:33 am

Kıymetli Adnan ağabeyim ve sevgili Fatma kardeşime iltifatlarından dolayı teşekkür ederek sevgi ve saygılarımı sunarım.
Kullanıcı avatarı
Köksal Ağaoğlu
Sitenin Sahipleri
Sitenin Sahipleri
 
Mesajlar: 176
Kayıt: Pzt Eki 24, 2005 5:30 pm
Konum: Trabzon

Mesajgönderen Bülent Altuncu » Pzr Mar 09, 2008 12:45 pm

Köyde kışı yaşayanlar ne kadar çok şey hissetmiştir belli. Çünkü ben köyde hiç kış geçirmemiş biri olarak bu yazıyı okuduktan sonra artık köyde en azından bir kış kışlamış gibi oldum. "Sobanın canını alırcasına" içimizi de yakan bir yazı oldu, teşekkürler Köksal
Kullanıcı avatarı
Bülent Altuncu
Sitenin Sahipleri
Sitenin Sahipleri
 
Mesajlar: 1533
Kayıt: Prş Ara 08, 2005 8:55 pm
Konum: Van (Erciş)

Mesajgönderen Cengiz Selimoğlu » Pzt Mar 10, 2008 8:20 am

Sevgili Köksal bu programda bunu okuyayım.Seninle bülenti bu ara getureceğum yaylaya yanlız kalın ve bolca güzel yazılar yazın, siz yazana kadarda ben sitede yazdıklarınızı programlarda okuyayım :D Bülent yazılarının okunmasına izin verdi. Sanırım sende izin verdin :D
Kullanıcı avatarı
Cengiz Selimoğlu
Sitenin Sahipleri
Sitenin Sahipleri
 
Mesajlar: 520
Kayıt: Pzt Nis 10, 2006 3:32 pm

Mesajgönderen Muzaffer Mustafa Altuncu » Pzt Mar 10, 2008 8:55 pm

Sevgili Köksal,
Sana yazılanlara aynen katılıyorum...Söylenenler az bile ,,,
-Ben yazılanlardan daha fazla senin buralarda olmana sevindim,mutlu oldum,bir hoş oldum.

Yazın için,resim için ve de burada oluşun için teşekkür ederim !!!!!!!!!
Kullanıcı avatarı
Muzaffer Mustafa Altuncu
Bölum yetkilisi
Bölum yetkilisi
 
Mesajlar: 26605
Kayıt: Cmt Şub 04, 2006 9:12 pm
Konum: GÖLCÜK

Mesajgönderen Mehmet Aydinli » Sal Mar 11, 2008 7:38 pm

Sevgili Köksalcığım sadece duygu ve düşüncelerimizle değil ,geçmişteki yaşantımızla birebir örtüşen o günleri anlatan bu güzel yazınızı okurken yaşadığımız o hoş- sohbet, muhabbet dolu dönem zaman şeridi çok kısa metrajlı ,tekrar çekim yapılması çok zor görünen bir filmi hayalimizde tekrar seyrettik. .İşte hayatımıza sıkıştıracağımız güzel dönemler bu kadar kısa .

Teşekkürler Köksal.
Kullanıcı avatarı
Mehmet Aydinli
Site Yönetim
Site Yönetim
 
Mesajlar: 2166
Kayıt: Sal Kas 15, 2005 11:47 am
Konum: Trabzon


Dön CAYKARAMIZ, ŞAHİNKAYA KÖYÜMÜZ VE KUŞMER YAYLAMIZ

Kimler çevrimiçi

Bu forumu gezen kullanıcılar: Hiç bir kayıtlı kullanıcı yok ve 3 misafir

cron