Zaman içinde yaşantımızda farkında olmadan çok şey kaybetmişiz. Her anımızı bir arada yaşarken, sohbet ve muhabbet için fırsat kollar ve oluştururken yıllar içinde birbirimizden öyle uzaklaşmışız ki bunu fark etmek için eski oturmalarımızı yeniden yaşamamız gerekir olmuş.

Geçmişte elektrik, telefon, internet gibi iletişim ve oyalama araçlarının olmadığı, insanlar arasında sınıf, maddiyet ve mevki farkı bulunmadığı dönemlerde hayatı paylaşırdık. En önemli paylaşım noktalarından birisi ise gece oturmalarıydı. İnsanlar evlere toplanır gecenin ilerleyen saatlerine kadar en derin muhabbetler edilir, çeşitli oyunlar, latifeler, şakalaşmalar yapılır ve espri dolu yaşanmış hikâyeler anlatılır, deyim yerindeyse lafın beli kırılır, kelama kılıç attırılırdı. Sık sık düzenlenen gece oturmalarında insanlarımız günün değerlendirmesini yapar, stresini atar, varsa ertesi gün ya da takip eden günlerde birlikte yapılacak bir iş planlanır ve kararlaştırılırdı. Belki aynı hikâyeler defalarca ama ilk defa anlatılıyormuş gibi heyecanla anlatılır ve aynı duygularla dinlenir ve ortama tat verirdi. Bütün bunlar bizi birbirimize yaklaştırıyor kardeş yapıyordu. Bu gün adını duyduğumuzda yüzümüzde tebessüm oluşan herkesle mutlaka bir gece oturmamız olmuştur. Köyümüzde de bu gece oturmaları çok meşhurdu.

Genelde aynı yaş grupları akşamları bir araya gelirdi ki sansür az olsun. Sonuçta aynı yaş gruplarının paylaşacağı daha çok şey var. Köyümüzde birbirlerine en tutkun olan oturma grupları Zurduğli halkı ve sonra Fosiya ahalisi olarak bilinirdi. Bobayros-Hadi hattı da birbirini tutan ve oturmalarını paylaşan diğer bir grup, Kaban-Paratikoz ayrı, Feğmenos ayrı bir gruptu. Kamali ise coğrafi uzaklık nedeniyle kendi içinde otururdu. Ama zaman zaman bu gruplar birbiri ila karışık olarak oturduğu da olurdu. Bu gün bu oturma gruplarından bahsetmek mümkün olmadığı gibi çoğunun birbiri ile irtibatı bile yoktur. Ama Feğmenos’u bundan ayrı tutmak lazım. Yıllar içinde insanlar arasındaki makas açılıp insanlar arasında farklılıklar ortaya çıkınca, insanların da büyük ölçüde köyü terk etmesiyle bağlar kopma noktasına geldi. Ama Feğmens’ta akran grupları bir araya geldiğinde gözlemimiz o ki geçmişteki gibi oturuyor ve geleneği devam ettiriyor. Feğmenos ahalisinin bu yönü köy olarak örnek ve model alınacak türden. Hayatın kendisini getirdiği nokta ne olursa olsun Feğmenoslular köyde buluşunca eski tadı yine alıyor ve veriyor. Eski samimi ortamı yine tesis ediyor. Bu benim gözlemim.

Bu geniş girizgahtan soran gelelim konumuza. Geçen Ramazan ayı içerisinde Feğmenos’ta Cengiz Selimoğlu’nun ev sahipliğinde bir dizi gece oturması gerçekleştirdik. Çok güzel, yıllarca tadı kalacak muhabbetler ettik. Konaklama merkezimiz Cengiz Selimoğlu’nun eviydi. Evin daimi konukları Cengiz ve Muhammet Selimoğlu, Onay Şahin, Muzaffer Kalkan, Hasan Uysal. On gün süren Feğmenos oturmalarının her gecesinde bunlar vardı. Büyük bir bölümüne katılanlar ise ben Sami Ayan, Mustafa Selimoğlu, en az bir kere bulunan katılımcılar ise Sabri Kahveci, Ahmet ve İbrahim Finoğlu, Fatih İbrahimağaoğlu, Sait Öztaş, Ahmet Kama, Yakup, Ömer ve Mustafa Uysal, Semih Ergen, Şerif Kazancı, Mehmet Özsoy, Mehmet Uygun, Hakan Ayan ve Ali İşçi idi. Her şeye rağmen ismini atladıklarım varsa özür dilerim.
İsmini saydığım bu kişiler hepinizin yakından bildiği ve tanıdığı üzere köyün en dibinden en başına kadar tüm mahalleleri kapsayan geniş bir yelpazeden katıldılar. Sahur vakitlerine kadar öyle güzel muhabbetler yaşandı ki bunu buradan aktarabilmemin mümkün olmadığını böyle köy muhabbetlerine katılmışlıkları olanlar zaten bilirler.

Teravih namazı sonrası toplanıp sahura kadar demek, gülmek sormayın gitsin… Özellikle bu sohbetlerde tanıdığım büyüklerimiz Muzaffer Kalkan ve Muhammet Selimoğlu’ndan geçmişte kalmış kültürümüze ilişkin unutulmaya yüz tutmuş çok güzel hikayeler kaydeler dinledik ve horon oyunları gördük.


Hele gençliğinde kemençe de çalan Muzaffer hocadan duyduğumuz ve oradakilerin ilk kez duyduğu Ruvan’ın kaydesini herkesin dinlemesini isterdim.

Öyle tatlı muhabbetler ettik öyle komik hikayeler dinledik ki gülmekten gözlerimiz yaşardığı anlar oldu. Onay’ın Sait ağabeynin(Öztaş) taklitleri bizi aldı götürdü. Aralarda hazırlık aşamasında olan Cengiz Selimoğlunun kasetinde yer alacak parçaları dinledik ve üzerlerinde kritikler yaptık.

Doğrusu böylesi muhabbetleri özlemiştik. Üzerinden bayağı zaman geçse de bunları sizinle paylaşmak istedik.



On gün boyunca bize ev sahipliği yapan Cengiz Selimoğlu'na bu vesile ile bir kere daha teşekkür ediyorum. Tekrargeceleri oturmak, sadece ve sadece muhabbeti paylaşmak çok özlediğimiz bir şeydi. Demek ki her şey bitmemiş ve isteyince oluyormuş. Bunda biraz ramazanın bereketinin de etkisi olduğunu düşünüyorum....