gönderen Eylem Altuncu » Sal Ağu 29, 2006 7:43 pm
YAYLA YOLLARI YA DA YAYLA’YA ÇIKIM VE İNİM
“Kakart yolu”nu bilen kaç kişi kaldı? Ben 50 yaşındayım. Bizim kuşak bile bilmez o yolun hayde hayde zamanlarını.Ama biz çok dinledik “Kakart’tan yokari çikargen , arkamda 10 kot zahre… ayağumda çaruk bile yok!…” diye başlayan; çile anlatan, hüzünlü ama yaşam dolu, yalanı dolanı olmayan müthiş hikayeleri. Kakart’ı çok dinledim ama, ömrümde sadece bir kez çıktım bir kez de indim Kakart’tan. bizim kuşağın yolu ; çocukluğumuzda ve ilk gençlik yıllarında Derebaşı yolu, daha sonraki dönemde de Sultanmurat yolu idi.
12 Ağustos ta Görnek’den başlayacak yürüyüş ve şenlik geleneklerimizde yok. Yanı bizim yaylanın yolları üzerinde Görnek yeralmazdı. Görnek, Mezire dönemlerimizin vazgeçilmezi hatta tutkusuydu.. Köyün sitesindeki yayla ortası organizasyon programına bakınca, eski yayla ortası organizasyonlarını ve bizim deyimimizle “çıkım- inim yolları”nı anımsadım. Şimdiki gençler hoş görsünler , benim amacım çok güzel düşünülmüş bu yıl ki organizasyonu eleştirmek değil, sizin ; ağabeylerinizden, anne ve babalarınızdan bölük pörçük dinlediğiniz bir çok yayla yolu anısının yaşandığı anları, sizlere derli toplu anlatarak geleneksel kültürümüzle kaynaşmanıza katkıda bulunmaktır. Bu müthiş organizasyonu düşünenleri de katılanları da kutluyorum. Sizlerin sitede ki içtenliğinizi , köyümüze yaylamıza ve öz kültürümüze olan sevgi ve bağlılığınızı gördükçe müthiş bir haz yaşıyorum.Sizlerle gurur duyuyorum.İyi ki varsınız. İyi ki bu kadar iyi yetiştirildiniz.
Keşke çocuklarım “biz katılacağız “ demeselerdi de ben katılabilseydim. Akranlarımla görüşür ve yayla yollarındaki sayısız anılarımı tekrar yaşardım. Ve yaşadığımız anıları sizlerle bire bir paylaşırdım diye düşündüm. Bu olmayınca ben de yazmaya çalışarak sizlerle paylaşma yolunu seçtim. Umarım bu yazı bu işlevi yerine getirir. Başarılı olur.
Kuşmer’de şenlik, “ÇÜRÜK ÇAYİRİ” demektir. Her yaylanın kendi adıyla anılan şenlikleri var ama bizim “çürük çayiri” şenliklerinin yanında, hepsi çocuk sayılır. Bu nedenle bana göre bizim şenliğin adı “KUŞMER ÇÜRÜK ÇAYİRİ ŞENLİKLERİ” olmalı. Hiçbir köyün böyle bir çayırı da, böyle bir geleneksel şenliği de yok.
Çocukluğumuzda İki şenlik yaşardık biz. Çayırdan önce “ÇAŞUR” kesimi yapılırdı. 1. şenlik bununla başlar 2. şenlik ise çayırın kesilmesiyle yerel bir karnavala dönüşürdü.
Haziran ayının sonuna doğru çaşur zamanıydı. Zargidi köyünün çaşurlukları da icara alınır bizim Çatma boğazındaki çaşurlarla birlikte kesilirdi. Çayırın kesilmesindeki kurallar çerçevesinde ortak kesim yapılır ve kesilen çaşurlar eşit paylaşılırdı. (Mahalle, mahalle) o zaman yaylamızda çok mal vardı , Çayırların otu yetmez, çaşur ile takviye yapılırdı Mal sayısı azalınca çaşur kesimi de , şenliğide kalmadı.
Çaşur zamanı yaylaya daha çok kızlar çıkar, çaşur orakla kesildiği için delikanlıların çoğu kesime katılmaz, dolayısıyla fazla kalabalık olmazdı. Çaşur kesimi 1 hafta - 10 gün sürürerdi. Çaşurdan sonra tekrar köye inilir kenar kesimi ve çayır vodani gibi işler yapılırdı. Çaşur zamanı yaylaya çıkım çoğunlukla arabalarla, tabii ki kamyonlarla yapılır , inim ise yaya başlar Derin ırmakta yapılan son horondan sonra arabalara binilir ve böyle tamamlanırdı.
Asıl “KALABALUK” çürük çayiri için yapılan çıkım ve inimler de yaşanırdı. Her ikisi de çoğunlukla yayan ve bizim deyimimizle “alttan” yani Derebaşı yolundan yapılırdı. Kalabalığın çıkım zamanı yayla çayırında ki “Kocakarı Çayırı”nın bitmesinden sonra gelen ilk Çarşamba ya da cumartesi günü olurdu. Çıkım öncesi hazırlıklar yapılır, Çıkım; sabah açmadan mahallelerden hareketle başlardı. Mahallelerin buluşma yerleri Hurmaluk, İfler Irmağı, Sarmaç Ve Hadi köprüsü idi. Köyün tamamı Şinek’te Pavarot’ta (Şinek’e çıkan yolun son virajı) buluşur ve ilk horon orada yapılırdı. Yol havası , Ğarğeş kabanlarında başlardı. Çoğunlukla sabahın ilk ışıkları ile Alçak Köprüye ulaşılırken kalabalık içinde ilk gruplaşmalar ortaya çıkardı. Sevdalı çiftler gruplardan birkaç metre kopuk yürür, ilanı aşk yapmak isteyenlerin elçileri büyük bir heyecanla çöpçatanlıklarını başarı ile sonuçlandırmaya çalışırlardı. Delikanlının yaptığı teklif kıza iletilir , ilk tepkiler alınır ve bu tepkiler fis kos şeklinde herkese anlatılınca “sevdalık paparazilerinin konuları ortaya çıkardı. Derin Irmakta yapılan horon çok uzun sürer, bu horon sırasında teklifi yapan delikanlılar sevdikleri kızın ilk tepkisini almaya çalışırlardı. Oğlan teklif ettiği kızın kolunda horona girer ve üç parmağını tutmaya çalışırdı. Kız üç parmağını verirse yeni bir sevdalık başladı demekti.. Horondan sonra yürüyüş yeniden başlar Çsukalas , Aşağı Ogene geçilir , çok geçmeden iki Ogene arası üst virajının kıranında tekrar horona başlanırdı. Öğlen yemeği Derebaşı’nda yenildikten sonra doğrudan Soğanlı Dağı’na çıkan patika sarp ve dik yoldan yola devam edilirdi. Yaklaşık iki- üç saat, çoğunlukla tek sıra halinde bu kötü ama yolu kısaltan bölüm yürünür , bu yol bitince de önce dinlenme sonra Soğanlı Dağının düzünde horon tekrar kurulurdu. Dinlenme sırasında türküler söylenir, ya da transistörlü radyolar açılır, pille çalışan omuz askılı yassı büyük teypler çalınırdı. Özellikle teybi olanların havasından ve kaprisinden de geçilmezdi, yolculuğun son horonu Kuşmer topraklarının başladığı çormalıkta oynanır ve genellikle ikindi ezanından önce yaylaya varılırdı.
Durun daha bitmedi. Akşamüzeri topluca çayıra inilir. Pay edilen otlar alınır. Ve Palestarlar’da ki Horon düzünde o yılın ilk büyük “ seyir”i yapılırdı “Bu seyir her akşam üstü. Başlar gece yatsı ezanından sonraya kadar sarkardı. Gavur Kulesi, Çatma, Küçük.Kemer ve Kuzi Kayası gibi yerlerde var olan horon düzlerinde yapılan horonlar ve gece bekar kızların evlerinde düzenlenen parakaflarla şenlikler gece gündüz sürdürülürdü.
Bu büyük şenlik 20 – 25 gün sürer sonra inim başlardı. Artık aradığı hayat arkadaşını bulanlar mutlu , bulamayanlar buruk ama gelecek yıl için daha umutlu bir şekilde inim hazırlıklarına başlardılar.
“Bu çuruği geçuren kaldi obir çuruğe” Şur özdeyişi işte böyle ortaya çıkmıştır.
Yetmişli yıllardan sonra inimler üstten yapılmaya başlandı. Yani Sultan Murat yolundan.
İlk hareket yine sabaha karşı. ilk buluşma yeri Küçük Kemer .Haykırmalar, bağırmalar, yüksek sesli konuşmalar, kemençe, kaval teyp sesleri , hep birlikte söylenen yayla havaları
, sevdalık türküleri v.s . v.s Elveda yayla . Ya nasip bir daha sene. Bakalım kim sağ kim selamet…. Kim bekar. Kim evli… Haydi allahaısmarladık… Bir daha bakalım yaylaya. Derken Soğuksu da mola . İlk horon burada .Sonra Panduki de horonu tekrarlayalım.. Panduki deki hanları bilen kaç kişi kaldı.. Çocukluğumda bu hanlarla ilgili anlatılan hikayeler vardı ama onları da unuttum. Yedi Çuğurlerde girdik dumana. Neyse ki rüzgar ve çise yok. Bir saat sonra Anomoraş’ tayız. Haydi bir horon daha . Sabahın ilk güneşiyle yorgunluğu hissettik. Uyku mu basıyor ne?. Sohbetler, naralar, kahkahalar. Eee… yeni sevdalılarda kopuyor yavaş yavaş. Gruplaşmalar. Kulisler . Yaylada başlayan küslükleri sonlandırmak için ortaya konan çabalar. Karşılıklı eleştiriler, özeleştiriler , özür dilemelerle yakılan barış sigaraları.
Gençlik ne güzel. Ey gidi dağlar! Sevmek ne güzel… Derken Leman’ Suyu’ndayız
Hep beraber sabah kahvaltısı.. Mısır ekmeğini ve yayla peynirini eşsiz tadına eriştiren su gibi katkısız paylaşım. Lanetlemeyi geçip Büyük Şinek düzüne ulaşınca en büyük horon . Sesi güzel olanların söylediği türkülerle yarıldı sis . Kalktı duman . Yola devam. Sultan Murat’ta öğle yemegi. Vartan , Siçan Oba…İhanet etmesin bu dağlara Sıcak Oba ismini uyduranlar. Barma’ya ulaşınca Oturduk Yusuf’un hanının önünde. Az mı dinledik “Allahsız Yusuf, Hordol Ogli” maceralarını. Neyse , yapalım son toplu horonu…. Artık dağılma başlayacak . İlk küçük grup Vartan üstünde ayrılmıştı zaten.. İkinci grup Ağaç Başından ayrılacak. Bu grup kalabalık. Görnek son durak değil ama çok az adam kaldı Lakrop’a kadar. Görnek; Ey gidi Dursunbey. “Çay varmi Dursunbey” “Var var var” “Getur bi çay” “ Har har har…” söylemi kuşaktan kuşağa miras kalmalı.
. Mezirelere inince yağmurda başladı zaten.
Yol bitti, şenlik bitti. Anılar kaldı.
Gurbetçiler dönmeye, köyde kalanlar ise çayır kesmeye hazırlandılar bile,
Not. O yılların tek sancısı siyasi kutuplaşmanın sıkıntılarıydı. Onları biz yaşadık. Siz gençler bilmese de olur diye düşünüyorum. O nedenle yazmak istemedim.
YAZAN:NACİ ALTUNCU