HAKKUMUZ HELALDUR

[Köksal Ağaoğlu]

HAKKUNUZİ HELAL EDUN

Sabahtan analarumuz bizi nazlar ve eyi yedurmek isterdi. Onlar içun sabah namazıyla başlayan ve dinlenmeksuzun devam edecek olan gün bizum içun bir mola verurdi:

- Uşaağumm!
- Oğlum aslanum
- Eyi ye eyi
- Beyuyup askere gidecesun
- Eyi yağli ye
- Egi kuymak yapun cecuğe!
- Uşağum istersen muğlama yapayim
- Kaymak getureyim
- Yemurta kırayim
- Yoksa kesme makarina istersun?
- Uşağum ne istersun?
- …
- Gökten yağsun yerden toplayasun!
- Ellerun dert görmesun!
- Tuttuğun altun osun!
- …
- Çoğeygöresun uşağum..
- ..

Analarumuz bizi yedurup işine giderken da bir iki görev verurdi bize. Tabi çoğumuz bu görevleri ya yapmazduk ( akşamki paparayı göze alurduk ), ya da yarıim yamalak bişeler yapar doğri “gezmeğe” koşarduk.. “Camenun yanina”, “okulun yanina”, “yola”, “dereluğe”, “yuzmeğe”, “değirmenun altina”…Buralara giderken gelurken yolumuzun usti olsun alti olsun ,uzak osun yakın olsun fark etmezdi. İlla meyvalara uğrarduk..

O kara üzümün rayihası en az yüz metreden çekerdi bizi kendisine. Taze salataluklarunun mısır tarlalarında yatup uzanmalarina dayanamazduk. O tam olmamiş hormonsuz salataluklarun kokusunu yememiş olanlar bilemez.. Yeyenun da ilk yeduğunun üzerine kaç yıl geçerse geçsun aklindan mümkün değil çıkaramaz oni… O ayvanun hemda zirarat ayvasunun sariluği, beyukluği aklumuzi başumuzdan alurdi..O olmiş ayvanun soluk sari tuylerini elimuzle silup gerçek ayva sarisini ortaya çıkarduk mi gözlerumuz açilurdi..Yakalanma korkusunun verduği heyecanla o ayvaya kıtlamak, ayvanun tadini bi kat daha arturirdi. Arturduğune şahit olmişsunuzdur inşallah….O yaylaya gönderilmek içun bekletilen kiraz armutlarini, eruklerini yemenun zevkini yaziya dökmek mumkun değil.. Elmalar, ğamucerelar, daha neler neler…O fundukluklardan, dereluklerdeki çayluklardan geçerken sanki her adımda bir yılan ayağumuza sarilacak gibi korkarduk..Ama hiçbir şey yılduramazdi bizi meyvalardan..Haa bu meyvalarun güzelluğine çekingen davranan arkadaşlarumuz da var idi.Bu arkadaşlar maalesef sıkı aile tenbihlerini aşamamış zavallılardı.. Bunlarun kafasına bu meyva ğirsizluğunun zevkini bir türlü sokamazduk…Ama geturduklerumuzden da yerdiler.. Çocukluğumuzdaki o uzun günler yaramazluk yapmadan nasıl geçerdi? Bilemiyorum..



***

- Ey ermeninun doğurdukleri he.
- Yaba yabaaa!
- Yellah ver belalarini
- Huuhh! Eba bişe bırakmadiler çekup supurdiler eruği..
- Allah versun belalarini
- Eruğe çıktunuz dallarini ne istersunuz?
- …
- Gavur oğli gavurlar he
- Yaba uzumeda çiktiler
- Eba bi salkum uzum da birakmadiler
- Asmalari da çekup serdiler yere..
- E ben kürse koydurmasam sizi , banada …Ğala demesunler..

***

- Oleaaa! Olea Ne yapayusunuz orda.. Ole inun ordan aşaği.
- Eşşeğoleeşşekler!
- Haşindi tüfeği alup geluyurum..Sizun geçmişunuzi….
- İstersenuz enman!
***
- Ey fuşki yeyenun oğli hee!
- Fundukluği kerendi ile kes, avlidaki odunlari doğra dedum ona, dinlemeden çekup gitti gezmeğe..
- E urumun oğli…Senun evun yok mi? E eve gelmeyecemisun? Ben sana bilurum yapacağumi?
- ..
- Ola akşam oldi gelsana eve…İlla akşama kadar köpekleyecek…
- …


Analar, bacilar, komşilar hakkunuzi ne olur helal edun!

Selam ve sevgiyle…

[Ahmet Üstünbaş]

......Sayın Köksal AĞAOĞLU ;

Hakkunuzi Helal Edun başlığı ile anlattığın mahalli karşılıklı
konuşmaları canlı olarak anlattın..Bayağı tiyatro oynar gibi
oldu..Tam bir komedi vede trajedi gibi oldu..

HAKKUNUZİ HELAL EDUN diye sonunu da bağlamış olman,
bir başka güzellik verdi yazıya..

Sizin köydeki konuşmalar ile bizim Ulucami köyü çok ben-
zerlik arzediyor..Yazılarını okurken çocukluğumu bana hatır-
lattın. Çok teşekkür ederim..

HACI AHMET ÜSTÜNBAŞ (Emekli Maliye Gelir Şefi - Köşe Yazarı)
408 Evler Mahallesi Muhtarı KIRIKHAN - HATAY 26.06.2009