Gülen'in dönüş planları siyasetin merkezinde. İngiltere ve ABD'nin Türkiye'yi Gül ve Gülen'e teslim etme planları konuşuluyor.
(HABER MERKEZİ) Fethullah Gülen'in Türkiye'ye dönüşüne ilişkin hazırlıklar tam gaz! Yargıtay Ceza Genel Kurulu'nun Gülen hakkındaki beraat kararını onaylamasından sonra bu kez ABD'den bir karar geldi. Uzun süredir bu ülkede yaşayan Gülen'in "yeşil kart başvurusu"nun reddedildiği açıklandı. Amerika'dan gelen bu haber Fethullah Gülen'in parçası olduğu uluslararası projenin hayata geçirilmesi için düğmeye basıldığı yorumlarına neden oldu. AKP'nin kapatılma davasının sonuçlanmasının beklendiği bir dönemde Türkiye'ye dönüş yapması beklenen Gülen'le ilgili çeşitli senaryolar yazılmaya başlandı. Senaryolardan en çok dikkat çekeni, ABD ve İngiltere'nin Türkiye'yi Fethullah Gülen-Abdullah Gül ikilisine teslim etme planı.
Yargı darbesi mi?
Laik devlet yapısını değiştirmek ve yerine dini kurallara dayalı bir devlet kurmak amacıyla yasadışı örgüt kurup, bu amaç doğrultusunda faaliyette bulunmak suçlarından yargılanan Fethullah Gülen hakkında Ankara 11. Ağır Ceza Mahkemesi tarafından beraat kararı verilmişti. Yargıtay 9. Ceza Dairesi beraat kararını onamış, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı ise karara itiraz etmişti.
Yargıtay Ceza Genel Kurulu, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı'nın itirazını dün reddederek karara bağladı ve Fethullah Gülen'in ABD'den Türkiye'ye dönüşünün önünde engel kalmadı.
ABD'den mükemmel zamanlama
Gülen’in dönüşünde yasal engel kalmamasının ardından bu kez Gülen’in yeşil kart başvurusu reddedildi. Böylece yıllardır Amerikancılıkla suçlanan Gülen'in siyasi kişiliğinin kamuoyunda kendine zarar verecek bu etiketten sıyrılması için olanak yaratıldı. Bilindiği gibi Fethullah Gülen'in müritlerini en fazla rahatsız eden Gülen'in ABD tarafından yönlendirildiği ve desteklendiği iddialarıydı. Buna karşı "yakında görürsünüz"den, "kim kimi kullanıyor"a varan açıklamalar yapılıyordu. Dünkü "yeşil kart" açıklamasıyla birlikte Fethullah Gülen'in ABD'de basit bir sığınmacı olduğu ve uzun bir araştırmadan sonra ülkeye kabul edilmediği izlenimi yaratılmış oldu.
Oysa Fethullah Gülen ABD'de yüksek protokolle kabul edilmiş ve çok güçlü kişilerin referanslarını almıştı. Vaşington'la Gülen arasında herkesin bildiği bir stratejik ortaklık vardı. Said-i Nursi geleneğinin dünya çapındaki destekçisi Gülen 96’dan sonra 28 Şubat sureci ve hemen sonrasında okullarıyla tüm dünyada örgütlenmiş ve ABD’nin desteğiyle okullarının yapımının önü açılmıştı.
Gülen’in ABD ile ilişkisi, ABD’nin Ortadoğu’ya biçim verirken ihtiyaç duyduğu yeni Sunni İslam yorumu ile ilgili olarak da gelişmiş, bu dönemde Gülen dinlerin kardeşliği projesi üzerinden Papa ile görüşmüş ve 21. yy’da önemli bir dini figür halinde ABD tarafından alternatif olarak gösterilmişti. BOP ile birlikte İran’a karsı Sunni İslam’ın yeni otoritesi Mısır'daki Müslümanlardan değil de Türkiye’den çıkmasının tercihi ve Türkiye’de AKP’nin iktidara gelmesi Türkiye’nin ABD tarafından ılımlı İslam ülkesi olarak tanımlanması, ABD’nin Ortadoğu politikaları ihtiyacını kısmen de olsa karşılamıştı.
Bu nedenlerle dünkü yeşil kart açıklaması süreci bilenleri gülümsetti ama Türkiye gibi ülkelerde kamuoyunun nasıl şekillendirildiğini bilenler, Gülen lehine yürütülen kampanyada bu adımın çok etkili olacağını da teslim ediyorlar.
ABD'den bir mesaj daha
Yargıtay'dan gelen kararın hemen akabinde ABD yetkililerinin bu açıklamayı yapması, kimi çevrelerce ABD yönetiminden Türkiye'deki etkili aktörlere mesaj olarak da yorumlandı. Türkiye'ye dönme hazırlıkları yapan Fethullah Gülen'in sınır dışı edilmesi kararının "Gülen tamamen bizim kontrolümüzde" anlamına geldiğini belirten bu çevreler, gerek yargı gerekse TSK'nın bu mesajı önemsemek durumunda kalacağını ileri sürüyorlar.
AKP'ye ne olacağı tartışılırken
Fethullah Gülen'in Türkiye dönüşünü gündeme getiren bu gelişmelerin AKP'ye dönük kapatma davasının artık son evresine girdiği bir döneme denk düşmesinin rastlantı olmadığını düşünenler çoğunlukta. Siyasetin yeniden yapılandırılmasının tartışıldığı sırada birçok merkezden Gülen'i işaret eden açıklamaların yapılması, Fethullah Gülen'in yeni yapılanmanın merkezine yerleşeceği iddialarına güç kazandırıyor.
Hatırlanacağı gibi Fethullah Gülen geçtiğimiz günlerde bir ankette dünyanın en önemli düşünürü seçilmiş, Alevi topluluğunun önde gelen simalarından İzzettin Doğan ona sahip çıkmış, Fethullah Gülen hakkında basında çıkan yazı ve haberlerde gözle görülür bir artış olmuştu.
Gülen’in www.herkul.org 'da verdiği özel röportajı da bu iddiaları doğrular nitelikte. Örneğin Gülen, "Türkiye’ye dönüşünüz tartışılıyor, siz ne düşünüyorsunuz" sorusuna “gidişiniz sizin orada bazı problemlere sebebiyet verecekse, her şeye rağmen orada hüsn-ü niyetle iş yapan insanların işlerini zorlaştıracaksa, altından kalkamayacakları problemlere sebebiyet verecekse… bence dengeli hareket etmeniz lazım, vakti sizin belirlemeniz lazım” şeklinde cevap veriyor.
AKP kapatılacak, ipler Gül-Gülen ekibine geçecek iddiası
Bu arada Gülen'in dönüşüyle ilgili olarak gündeme gelen senaryolar içinde üzerinde en fazla durulan, Fethullah Gülen'in AKP'nin kapatılmasıyla birlikte siyasi yasaklı durumuna gelecek olan Tayyip Erdoğan'ı tasfiye planının bir parçası olarak Türkiye'ye yollanması. İngiltere tarafından desteklendiği bilinen Cumhurbaşkanı Abdullah Gül'ün, önümüzdeki dönem Türkiye'de daha büyük misyonlar üstleneceği ileri sürülürken Fethullah Gülen'in Gül'ün arkasındaki kişi olarak ağırlığını iyice artıracağı ve AKP'nin yerine kurulacak olan partiye büyük destek vereceği konuşuluyor.
Kimileri Tayyip Erdoğan'ın bu planı bozmak için Fethullah Gülen'e karşı başka tarikatların desteğini alarak karşı hamleler yapmaya çalıştığını ileri sürerken örnek olarak Fethullahçıların büyük ağırlığını taşıyan özel dersanelerin kapatılmasının dillendirilmesini bununla açıklıyorlar.
Bilindiği gibi İngiltere Kraliçesi'nin Türkiye ziyareti de Abdullah Gül'e büyük bir destek olarak yorumlanmış ve kimi çevrelerce eleştirilmişti.
Hangisini tercih edersiniz?
Sürekli gericileşen Türkiye siyasetinde bu gelişmelerden kaygı duyan "laik" kurum ve çevrelerin sürekli olarak "içerden bölme" hesabı yapmaları ve aşırı korkak davranmaları da birçok kişinin aklına bu senaryoda devletin önemli kurumlarının parmağı olduğu kuşkusunu düşürdü. Geçmişte de Refah Partisi'ni bölme planları yaparken Fethullah Gülen'in nüfuzunu kullanmayı deneyen genelkurmayın şimdi AKP'de iç kavgayı tırmandıracak bu gelişmeye yeşil ışık yakıp yakmadığı tartışılıyor. Yargıtay'dan gelen beraat onayını bu yaklaşımla değerlendirenlere karşı "Fethullahçıların yargıdaki gücünü hafife almayın" diyenler çoğunlukta.
Her ne olursa olsun, başını ABD ve İngiltere'nin çektiği bir siyasal müdahalenin yeni evresine girildiği kesin gözüküyor. Şimdi merak edilen, aklını "darbe" ile bozan liberal kesimin ve bir kısım solcunun bu gelişmeyi de "demokratikleşme" olarak adlandırıp adlandırmayacağı...