Düşündüm de eskiden sanırım en sık kullanmış olduğumuz kelimelerin başında “idare” gelirdi.
-İdare edecesun
-Çok idareli karidur.
-E ee ancak, idareli olmak lazim.
-Hacan idare etmesun oyle olur.
-Her şeyun başi idaredur.
- Biraz idareli ol. Oyle elune geçeni birden “punt” yema,
…
**

Şişesi iyi silinmemiş, islenmiş, kararmış gaz lambasının gölgeli, donuk, sarı titrek ışığı altında yaptığımız sohbetler, dersler, oynadığımız oyunlar geldi akluma.
Bu lambanun altında oturmak ayrıcalıktı. Evin büyüğüne teslim edilmesi gereken yerdi lambanın altı:
-Gölge etma.
-Çekil işiğun eğinden.
**
Her zaman silinme fırsatı olmayan sobanın veya kendi alevinin dumanıyla islenen lamba camı:
-Lambanun camini bi silelum.
-Lamba kadi işik vermeyu? Gazi mi biteyu yoksa kirli midu?
-Kadi lamba kokayu.
-Heralda fitili değişmesi lazim
-Lambanun cami çatladi
-E haçan islak islak yakarsun oni tabi çatlar.
…
**
İdare lambasının arkasına vuracak olan ışığı yansıtmak için var olan aynası, bazen şişesini çıkarıp idarelik ayna olarak da kullanıldığı olurdu.
Gaz ayar çarkının, fitilin, lamba camının (lamba şuşesinun) mutlaka her evde bir yedeği olurdu. Yoksa:
-Pazara mı gideyusun? Bana da 10 nomara lamba cami ya al.
İçerisine taşınmasını kolaylaştırsın diye ip geçirilmiş, ya da gazete kâğıdına sarılmış vaziyette taşınan lamba camı yolda karşılaştığımız insanların elinde ve pazar alış verişlerinin listesinde sıklıkla yer alırdı.
**
Kullandığımız, alıştığımız lambanın bi numara büyüğü sanki lekus gibi gelirdi bize.
Lüks (lekus)isminden yola çıkacak olursak lüks veya özel günlere mahsustu: Düğün, dernek, cenaze, ırgat gibi… Gaz lambasının diğer adı olan “İdare lambası” isminden de anlaşılacağı gibi ekonomik imkânların yetersizliği, gaz sıkıntısının ve pahalılığının yaygın olduğu günlerde idareli kullanılmak durumundaydı:
-Lamba tüteyu . Çok yanayu kıs oni
-Bitti gazi kıs oni
-Beyuğini yakma
-Hade lambayı söndür da yataşağa. Yeter ne gaz yaktun.
**
-İşiği geturun.
-İşiği al da gel.
-Lambayı alunda bi ağira bakalum kadi siğir inleyu
**
Uyuyan hatıralarımızı uyandıran bazen geçmişe dair güzel bir söz olur, bazen eski bir eşyayla saklanmış anılarımız çıkar ortaya, bazen duyduğumuz bir kemençe, kaval, türkü sesiyle içimizde birikmiş hatıralar koyuverir kendini.
Evet, bazen bir eşya olur bizi geçmişimize, o güzel çocukluk günlerine bazen de hüzün dolu hatıralarımıza savuran ya da çağıran:
Kapakli sahanlar, sefer taslari, kafekalar, kügümler, sofralar, siniler, çok sık kullanılma imkânı olmayan cezveler, sessiz evlerde “tik tak tik tak” diye çıkardığı sesten daha gür hissedilen saatler. Maşalar, sobaya üfürülen kamişlar, gaz lambaları…
Bizim her eşyamızı dinleyin geçmişten sesler verir. Yaşlılardan, eskilerden, acılardan, yokluklardan. Eski “konuşuklar”ı, insanları, muhabbetleri onlardan dinleyebilirsiniz. Hangi birini ele alsak türlü hatıralarla karşılaşırız.
Geçen hafta sonu köye gittim. Kullanmasak da hala duvarda asılı duran gaz lambasına takıldı gözüm ve “idareluk” bir yazı yazmak geldi içimden.
…
Selam ve sevgiyle.