Şahinkaya, öğretmen okuludur!
“Gönül Yarası” filmini, sevgili Bülent kardeşimin ısrarlı tavsiyesi üzerine izlemiş ve bir yazı yazmıştım. Sami kardeşimin köyümüzün öğretmenleriyle ilgili sitede açmış olduğu başlıkları görünce de o yazımı yeniden gözden geçirerek sizlere sunmak istedim.
***
“Gönül Yarası” filmi izleyebildiğim yerli filmler içerisinde ( sıradan bir izleyici olarak) iyi olmuş diyebileceğim bir film. Başarılı bir oyuncu kadrosuyla ihtiyacımız olan bir mesaja parmak basmasından dolayı ayrıca mutluluk duydum. İdealizm sefaleti çektiğimiz, fedakârlık gibi duygulara kalbimizi kapadığımız, sosyal içerikli ifadelere sağırlaştığımız, aynaya, kendi içimize bakmaya tereddüt ettiğimiz şu günlerde bu film gerçekten iyi olmuş diye düşünüyorum.
Filmde bütün hayatını, idealleri ve öğrencileri uğruna adamış ve bu uğurda ailesi darmadağın olmuş ama yeniden dünyaya gelse yine aynı şeyleri yapacağını gururla söyleyen Nazım öğretmenden hareketle bir dönem öğretmenlerimiz ya da ruh mimarlarımız:
Çaykara ve köyümüzde görev yapan sevgili öğretmenler:
Birinci grup: Rahmetli Süleyman Topaloğlu, Ahmet Topaloğlu, Rahmetli Mehmet Cemal Durgun, Hamdiye Uygun ( Yiğit)
İkinci grup: İsmail Küskün, Mustafa Özer, İbrahim İbrahimağaoğlu, Rahmetli Enver Güvercin
Üçüncü grup: Rahmetli Bayram Uygun, Yıldız Uygun, İsmail Özer, İsmet Ayaz, Süleyman Onat, Muharrem Durgun, Rahmetli Hamit Topaloğlu, Rahmetli Mehmet İbrahimağaoğlu, İsmet Topaloğlu, Mehmet Yazıcı
Dördüncü grup:Hikmet Dugun, Ahmet Özbilgi, Sait Kamil Duman, Nazım Güvercin, İsmail Sarı, Rahmetli Cevahir Sarı, Şükrü Selimoğlu, Hüseyin Avni Uygun, Rahmetli Hanefi Terzi, Mehmet Güvercin, Kadir Kuzu, Rahmetli Ahmet Ziya Öztekin, Ayşe Aydınlı, Hasan Serencam, Selahattin Müftüoğlu, Mehmet Murutoğlu, Mehmet İbrahimağaoğlu…
Bu listeye Çaykara ve köyümüz dışında görev yapan kıymetli hocalarımızı da dâhil edecek olursak Şahinkaya adeta öğretmen okulu.
***
Halide Nusret Zorlutuna, “Benim Küçük Dostlarım”adlı kitabında öğretmenlik mesleği boyunca öğrencileriyle yaşamış olduğu ve mesleğine karşı, insanımıza karşı göstermiş olduğu samimi muhabbeti kolaylıkla teneffüs edebileceğimiz bu kitabının ön sözünde:
“Yalnız sevimli, terbiyeli, zeki ve çalışkan olanları değil,-Böylesini herkes sever!- ben sevimsiz, somurtkan, haylaz, hatta aptal çocukları da severim. Bana “Öğretmenim!” diyen ses, beni “Annem!” diye çağıran ses kadar sevgili ve kıymetlidir.
Bir yaşından, yirmi yaşına kadar her çocuk, bence zevkle okunmaya değer meraklı bir kitap; karşısında uzun uzun, hayran hayran düşünülecek bir bilinmeyenler âlemidir.”(L&M Yayınları, önsöz sayfa. 9, 6.Basım 2005)
Samimi, idealist bir öğretmenin öğrencilerine olan bakış açısını ve muhabbetini dile getiren içten ifadeler…
***
Bu insanların sevilmeleri, sayılmaları, takdir görmeleri, başarıları, vicdanlarına karşı, bizlere insanlara karşı gösterdikleri samimiyetten kaynaklanıyordu.
İdealizm, ülke adına, devlet, millet, toplum adına bir şeyler yapma arzusu, sanki bu dönemin ruhunda vardı.
Bu insanlar bizlere hiçbir zaman önemini yitirmeyecek, hiçbir şekilde kalbimizden silinmeyecek olan değeri; sevgiyi yadigâr olarak bırakmışlardı…
Muhabbetsiz yapılacak meslek değildi. Gönül işiydi öğretmenlik.
Kendilerini besleyip büyüten imkânları sürekli kendi elleri, emekleriyle elde etmişlerdir. Birçoğu kendi kabuğunu kırarak imkânlarını genişletebilmiş, kendilerine köy şartlarının sunduğu hayata alternatif yeni bir hayat kurabilmişlerdir. Kendilerini çevreleyen şartların esiri olmamışlardır.
Birçoğunun heybesinde- ailesi tarafından konulmuş olan azık-: haram lokmaya karşı asla yanaşmama tembihi, devlete, insana olan muhabbet duygusu ve görev aşkı hiçbir zaman eksik olmamıştır.
Servetin, şöhretin caydıramadığı, sevginin beslediği meslek olan öğretmenlik: İnsanlığa gerçek anlamda hizmet veren öğretmenler… Bir toplumu kendilerinden başlayarak aydınlığa, yarınlara hazırlamakla kendilerini görevli kabul eden ve bu görevi titiz bir çalışmayla yürütmeye çalışmış öğretmenler. İnsanlarımıza yeni ufuklar açmaya gayret gösteren, hem okulda hem de okul dışı yaşamlarında her zaman örnek olmaya çalışan öğretmenler...
**
Filmde yaşanan baba-oğul diyalogu somut yaşantımızı tercüme ediyor: Tüm muhabbetler paraya tahvil olmuş durumda…
Nazım öğretmen içimizdeki hüzün… Nazım öğretmen bir yerlerde sakladığımız bir avuç umut. Birkaç istisna kişinin omuzlarında taşıdığı gelecek…
Nazım öğretmen bir yerde : “Hayallerimiz bizi bu hale getirdi” der. Keşke bizler de hayallerimizin ürünü olsaydık. Hayallerimizle yaralansaydık. Geldiğimiz yere hayallerimizle gelebilseydik… Hayal kurabilseydik. Hayallerimizi besleyecek her şeyi kendi ellerimizle yok ediyoruz farkında olarak, olmayarak… Hayal ve hayat damarlarımızı kendi ellerimizle tıkıyoruz: gönlümüzü yaralamamak adına.
…
Öğretmenlerimizden uçmağa varanlara gani gani rahmet, sağ olanlara da sağlık ve huzur dolu uzun ömür dileyerek ellerinden öperim…