SEN DEĞİL MİSİN?
Sen değil misin çocukluğumu hüzün ve mutluluk pınarları içinde eriten. Sen değil misin sis indiğinde o güzelim manzaranı bize göstermeyen. Sen değil misin?...
Yük arabası geldiğinde heyecandan titreyen; hava açtığında Akif’in Gölüne gidebilme zevkimi elimden alan caminin; macera olsun diye elimizde bir kova ve kürekle Celep Deresine balık avlamaya gitme heyecanımın; top oynamak için saatlerce yürüdüğümüz Kuzu Kayasının; anavavula çıkarmak için sarf ettiğimiz enerjiyi alabilmek için ekmek arasına bir komat yağı sürüp yeme zevkimizin; tebenek oynunda kazanmak için yapılan bin bir türlü mızıkçılığın ve hilelerin, bu oyundan sonra çatlayan ellerimize sürülen mısır unu hamurunun verdiği inanılmaz acının; çayırda saatlerce “limonata, limonata!” diye bağırarak satmak için mücadele ettiğimiz bir bardak renkli suyun karşılığında almış olduğumuz maddi hazzın; “akşam acaba hangi evde paragaf var? Bu paragafa kimler katılacak. Acaba “O” da gelecek mi?” düşünceleriyle geçmek bilmeyen saatlerin bizlere vermiş olduğu heyecan fırtınasının; çayırda sevdiği kızın yanına yaklaşmanın verdiği mahcupluk ifadesinin yüze yansıyan kızıllığının; yıkılmış yerobalarında gizli gizli oynanan kumarlardan ve içilen sigaralardan yarı korku yarı da keyif sebebiyle alınan anlatılması mümkün olmayan maddi ve manevi hazzın; camiye gidince kaçmak için “tuvalete gidebilir miyim?”gibi basit bir ifadenin karşılığında aldığın”evet” cevabının çocuk bedenlerde yarattığı mutluluk hissinin; bütün çocukların dışarıda oyun oynuyorken, senin eylül ikmallerine kaldığın derslere çalışıyor olmanın verdiği buruk bir ifadenin kalbe yansıyan çekilmesi zor ıstırabın; çarşamba ve cumartesi günleri köyden gelecek olan arabayı beklemenin verdiği ihtişamı yüksek bir duygunun; “Karğa geluyu, Karğa geluyu, Karğa geluyu!” sesleriyle inleyen cami yanında bulunmanın çocukların kalbine düşürdüğü o inanılmaz heyecan kıvılcımının; Karğa geldikten sonra bu kıvılcımın heyecan ateşine dönüşünün; “oğlum önüne bak, oku.”diyen cami hocasının o küçücük körpelerin bedenlerinin her hangi bir yerine vurduğu yaş fındık odununun verdiği acı hissin yüze yansımasının YAŞANDIĞI YER.
Her nasıl olursa olsun seni yine de çok seviyorum.