türk kültürünün en önemli unsuru:türk dili

Köyümüzle ilgili ağıtların ve destanların yanında forumumuzdan derleme makaleleri burada yayınlıyoruz.

Moderatörler: Muzaffer Mustafa Altuncu, Osman Nuri Sarı

türk kültürünün en önemli unsuru:türk dili

Mesajgönderen Mehmet Uysal » Çrş Mar 01, 2006 3:38 pm

arkadaşlar herkese selamlar.sizlerle türk dili ile ilgili bir sunumumu paylaşmak istiyorum..paylaşımıma ilgi gostermenizi dilerim saygılarımla..


TÜRK KÜLTÜRÜNÜN ÖNEMLİ UNSURU:’TÜRK DİLİ


Öncelikle, Türk Kültürü denilince neleri anlıyoruz, kısaca bunlardan söz edelim. Türk Kültürü, Türklerin tarihi süreç içerisindeki toplumsal yapılarını, dini, iktisadi hayatlarını, edebi kültür, dil ve sanatlarını, düşünce ve ahlak özelliklerini içerisine alan geniş bir konudur. Bu kadar geniş bir konuyu tüm ayrıntılarıyla ele almak oldukça zor bir iştir. Bu sebeple, yazımızda Türk Kültürü’nün önemli bir unsuru olarak Türk Dili üzerinde durulacaktır. Türk Dili’nin tercih edilişinin bir diğer sebebi ise, dilin bir toplum için son derece önemli ve etkili bir araç olduğu gerçeğidir. Bize göre, dilini kaybetmiş bir millet, milli benliğini, değerlerini, özünü daha doğrusu her şeyini kaybetmiştir. Peki bir dil nasıl olur da kaybedilir? Bu sorunun cevabını vermek bizler için pek de zor bir durum değildir. Bugün, şehir merkezlerine gittiğimiz zaman, etrafımızdaki alış-veriş yerlerine, dükkanlara dikkatlice bakarsak, gördüğümüz tablo karşısında şunu söyleyebiliriz: Bir dil işte böyle kaybolur! Evet, ne yazık ki güzel Türkçemiz tehlikeli bir durumla karşı karşıyadır: Yok olma tehlikesi! Bir dil, kullanılmazsa ortadan kalkar. Konuşulmayan, yazılmayan bir dilin devam etmesi, kuşaklar boyunca var olması söz konusu değildir.

Konuya, Türk Dili’nin yok olma tehlikesiyle karşı karşıya bulunduğunu belirterek başladık. Buraya tekrar döneceğiz; ancak öncelikle dilin bir toplum için ne kadar önemli olduğuna değinelim. Dil, düşünmenin aracıdır. Düşünemeyen insanların fikir üretme gibi bir şansları yoktur. Dil ile düşünme arasındaki bu sıkı bağ, milli hissin oluşmasında da etkilidir. Milli bir his; ancak o milletin dili ile oluşturulabilir. Şöyle diyelim, İngilizce konuşup, fikirler ortaya koyarak bir Fransız milliyetçiliğinden söz edebilir misiniz? Tabiki bu gülünç bir durum olur. Demek ki dil, bir milletin milli duygularının oluşmasında, bu duyguların geniş kitlelere yayılmasında birinci derecede önemlidir. Her millet ancak kendine özgü bir dil ile milli hislerini kuvvetlendirip, yayabilir. Bu gerçeği gören büyük önderimiz ATATÜRK, Türk Dili’ne son derece önem vermiş, birçok yabancı kelimenin Türkçe karşılığını aramış, Türkçe’ye hak ettiği değeri göstermiştir. Bugün, matematikte kullandığımız birçok terim ATATÜRK’ ün bizzat kendisinin ortaya koyduğu Türkçe kelimelerdir (örneğin; artı,açı,üçgen). Bu konuda ATATÜRK ve ona destek verenlerin, yaptıkları tüm çalışmalar, hep bir düşüncenin ürünüdür: Milli bilinci canlandırmak. Milli bilinç, her şeyden önce dilin ayakta durması, gelişmesi, yabancı kelimelerden arındırılması ile mümkün olabilir. Tabiki böyle bir milli bilinç sahibi olunabilmesi için de ortada bir milletin bulunması gerekir. Atatürkçülükte, milletin tanımında dâhi “dil birliği” esastır. Millet, dil, kültür ve ülkü birliği ile birbirine bağlı vatandaşların oluşturduğu siyasi ve toplumsal bir heyettir. Bu sebeple, tüm Atatürkçülerin ( tabiki gerçek Atatürkçülerin! ) Türkçe’ye önem vermeleri, bu konuya duyarlı olmaları gerekmektedir.

Tarih bize göstermiştir ki, milli kültürünü kaybeden milletler, daima “güçlü milli duygu”lara sahip olan milletlerin egemenliğine girmişlerdir. Başlangıçta da belirttiğimiz gibi, mademki dil, milli kültürün ve milli kültür de bağımsızlığın temeli, öyleyse bize düşen görev Türkçe’ye gereken önemi vermek, Türkçe konuşmaktan, Türkçe yazmaktan gurur duymaktır. Bugün, ABD ve Batılı ülkelere olan hayranlıkları ile İngilizce’ye duydukları özenti birçok insanı ve özellikle “sözde aydınlar”ımızı Türkçe konuşmaktan alıkoymuş, bu durumdan utanır hale getirmiştir. Böyle aşağılık duygusuna sahip insanların bir de büyük önderimizi ağızlarına almaları yok mu, işte bu durum işin en ilginç, en düşündürücü ve korkutucu tarafıdır. Bu zihniyete sahip kişilerin, kurtuluş savaşı sonrası ikinci bir kurtuluş savaşı başlatıp, ilk işi Türkçe’yi korumak, geliştirmek olan bu büyük insanı ağızlarına almaları akıl sır erdirilebilir bir durum değildir. Şöyle ki, bu eşsiz insan, dili, milli kurumların en başta geleni sayıyor, milli duygu, düşünce ve yönelişin, milli benlik ve şuurun milli dile bağlı olduğu üzerinde önemle duruyor, uzun vadeli düşünülürse milli bağımsızlığın ancak Türk dili varoldukça, dil bağımsız oldukça mümkün olacağı temelinden yürüyordu. Nasıl olabilir de, Batılılaşmak uğruna güzel Türkçe’den vazgeçilebilir. Böyle bir Batılılaşmayı ne Mustafa Kemal ATATÜRK kabul ederdi ne de günümüzde herhangi bir Türk vatanseveri kabul edebilir. Türkiye, eğer ki AB ya da benzeri bir takım örgütlerin içerisinde yer alacaksa, böyle bir durum ancak Türk Milli Kültürü’nün tam anlamıyla korunacağı bir ortamda gerçekleşmelidir ( Böyle bir durumu Batılı ülkeler ve ABD’nin asla kabul etmeyeceği açıktır. Ne acıdır ki bu devletlerin, Türk Kültürü’nü hatta Türkleri dünya üzerinde görmeye tahammülleri yoktur.)

Türk Dili’nin ne kadar önemli olduğunu kısaca anlattıktan sonra, yazının başında tekrar döneceğimizi belirttiğimiz konuya gelelim. “Türkçe’nin yok oluşu sorunu.” Evet, Türkçe yok olmaya yüz tutmuştur; gerek içte gerek dışta bu yok oluşa destek verilmekte, adeta seferberlik içine girilmektedir. Bu tehlikeli durum, kendisini en açık şekli ile sokaklarımızda, iş yerlerimizde göstermektedir. Bu yerlerin isimlerine bakıldığında, Türkçe bir kelime görmek neredeyse imkansızdır. Ayrıca, kendisini aydın sanan kişiler arasında da her geçen gün Türkçe’den kopuş söz konusudur. Ne kadar üzücü bir durum. Bunun için mi verildi onca mücadele? Şurası bilinmeli ki, bu topraklar, yalnızca İngilizlerden, Fransızlardan kurtarılmadı, aynı zamanda İngilizce’nin, Fransızca’nın egemenliğinden de kurtarıldı, bu uğurda savaşıldı. Tüm bunları görmezlikten gelerek, bir takım ülkelere yaranmak, özenmek ve bu doğrultuda hareket etmek cidden içler acısı bir durumdur.

Konumuzla ilgili olduğu için, “Eurovision Şarkı Yarışması”na değinmek istiyoruz. Bu yarışmadaki birinciliğimiz ve bir sonraki yarışmanın Türkiye’de yapılacak olması cidden bizleri gururlandırdı. Ancak, bu sevincimizin içerisine hüzün de karıştı. Birinciliği elde ettiğimiz parça ne yazık ki İngilizce. Peki, bu parça Türkçe olsaydı, daha iyi olmaz mıydı? Hem de öyle iyi olurdu ki, kendimizi bize özgü değerlerden birisiyle ( Türkçe ) ifade etmiş olurduk.

Buraya kadar söylediklerimizden, Türkçe dışında herhangi bir dili bilmeyelim, öğrenmeyelim anlaşılmasın. Tabiki birçok dil öğrenip, kendimizi her alanda geliştirmek durumundayız. Bizim isteğimiz, Türkçe’nin konuşulduğu bir Türkiye olarak kalmaktır. Bu doğrultuda hareket etmeyen her kişiye, kuruma karşı ise mücadelemiz sürecektir. Bu mücadele, her şeyden önce tepki ile başlamalıdır. Örneğin; İngilizce eğitim yapan okullara sırf bu sebeple çocuklarımızı yollamayarak ya da ismi Türkçe olmayan yerlerden alış-veriş yapmayarak, yemek yemeyerek tepkimizi gösterebiliriz. Bizim düşüncemizde, Türk demek Türkçe demektir! Bu sebeple, ne uluslar arası yarışmalarda, toplantılarda ne de ülke içerisindeki etkinliklerde Türkçe’den asla vazgeçmeyeceğiz.

SONUÇ

Dil, milli kültürün ilerlemesi ve yayılmasında önemli bir araç olduğu gibi, milli duygunun gelişmesinde ve bağımsızlığın korunmasında da önemli bir etkendir. Bu sebeple, Atatürkçülükte, milli kültürün, bağımsızlığın, milli bütünlük ve toplumsal barışın korunması, sürdürülmesi için milleti oluşturan kişiler arasında konuşulan dilin, birbirinden farklı olmaması, sade, anlaşılır ve zengin olması gereklidir. Türk’üm diyen herkesin Türk Dili’ni bilmesi ve kullanması şarttır. Türkçe’nin en büyük koruyucusu, geliştiricisi eşsiz liderimiz ATATÜRK’ün dediği gibi “ Ülkesini, yüksek bağımsızlığını korumasını bilen Türk Milleti, dilini de yabancı diller boyunduruğundan kurtarmalıdır.” Bu uğurda mücadeleye devam…
Kullanıcı avatarı
Mehmet Uysal
Sitenin Sahipleri
Sitenin Sahipleri
 
Mesajlar: 107
Kayıt: Pzr Kas 13, 2005 1:59 am
Konum: sakarya

Mesajgönderen Serkan Birinci » Prş Mar 02, 2006 9:46 am

sevgili mehmet

kültürümüzün önemli ögelerinden "türk dili" konusundaki değerlendirmelerine katılmamak mümkün değil;

günlük hayatta karşılaştığımız bir çok işyerinin tabelası anlamadığımız sözcüklerle dolu. gerekçesini sorguladığında daha çok ilgi topladığı, iş yerine prestij ! kazandırdığı iddia ediliyor. heyhat..

Ankara'nın merkezi duraklarından biri olan Kızılay'da hemen tüm cafe! lerde karşılaşılan bir diğer manzara da ilginç menüler; ismini telafuz bile etmekte zorlandığımız sözde yemek isimleri, içecek isimleri menüleri süslüyor ve o işletmelere prestij ! kazandırıyor.

işin garibi yakın bir geçmişte bir köylümüzün açtığı pastanenin menüsünde " kuşmer special" olması......

rastgele yapmak zorunda kaldığım cafe ! seçimlerinde sipariş ettiğim yemeğin içeriğini garsondan öğrenmek gibi bir zorunluluk da cabası işin....

ne diyelim.

see you, hadi çav, bay bay (bye bye)......
Serkan Birinci
Sitenin Sahipleri
Sitenin Sahipleri
 
Mesajlar: 260
Kayıt: Cum Eyl 16, 2005 7:18 am
Konum: Ankara

Mesajgönderen Mehmet Nuri Durgun » Sal May 23, 2006 10:27 pm

Dil, bir ulusun ulus olma özelliklerinin vazgeçilmez ve olmazsa olmazlarından.Yazıyı güzel yazmış kardeşimiz. Ancak gelişmeyen dil de yok olmak durumundadır. Bunun çözümü de o dil ile bilim ve sanat yapmaktır. Sanırım şuan ülkemizde yaşanan esas sorun bu.
Kullanıcı avatarı
Mehmet Nuri Durgun
Sitenin Sahipleri
Sitenin Sahipleri
 
Mesajlar: 75
Kayıt: Cum Nis 14, 2006 9:31 pm

Mesajgönderen Osman Nuri Sarı » Sal May 30, 2006 4:53 pm

Sevgili kardeşlerim

Türkçemiz üzerine yıllarca konuşulmuş. Neyi ,nerede yanlış yapıyoruz da dilimiz gelişmiyor diye. Bakın sizlere paylaşmak istediğim bazı sorunlarımız var. Bu sorunlar üzerine düşünülmediği sürece dilimizde değişen pek bir şey olmayacaktır. Dilimizin sözlü ve yazılı kullanımında akıl almayacak yanlışlar yapılıyor. Kurallarına uygun, doğru ve düzgün kullanılmıyor Türkçe. Buna bizler de dahiliz. özellikle de Trabzonlular. :D Radyo dinlerken, televizyon izlerken insan bazen şaşırıp kalıyor. Osmanlıcadan gelme sözcüklerin yanlış telaffuzları, dilin giderek argo dile dönüşmesi, görüntülü yayınlarda sunucuların garip el kol hareketleri, konuşma sırasındaki tuhaf jestleri, Türkçeyi sevenleri üzüyor.
Günümüzde Türkçe, neredeyse ana dilimiz olduğunu unutturacak ölçüde yabancı sözcüklerle dolduruluyor, kendi sözcüklerimiz acımasızca dışlanıyor. Kentlerimizde caddeler, yabancı adlar nedeniyle işgal altındadır. Kendilerine “entel” denilen bir kısım aydınlar, kendi yurduna yabancılaşmayı evrensellik sanıyor. Konuşmada veya yazıda aralara yabancı sözcük sıkıştırmak, böbürlenmek için acı bir örnek değil midir? Neredeyse, ana dilimizin Türkçe, anavatanımızın Türkiye olduğunu unutuyoruz.
Yabancı dil ne kadar önemli olursa olsun, insanın ana dili daha da önemlidir. Temel görevimiz, gençlerimizi; düşünen, eleştiren ve düşüncelerini düzgün ifade edebilen bireyler olarak yetiştirmektir. Öğrencinin kendi dilini ikinci sınıf, yetersiz bir iletişim aracı olarak görmesi çok sakıncalı bir durumdur. Böyle bir öğrenciden kendi diline ve kültürüne, ana diline saygı duyması nasıl beklenebilir?
Ülkemizde nitelikli insan yetiştirmek istiyorsak, başkalarının diliyle değil, kendi dilimizle, kendi kültürümüzle yetiştirmeliyiz. Çünkü kendi kültürünü dışlayan bir toplum, varlık nedenini yadsıyor demektir.
Çağdaş ülkelerin hiçbiri yabancı dilde eğitim yapmıyor. Bu durum, sadece az gelişmiş ülkelerde ve sömürgelerde görülüyor. Yani Türkiye vb. ülkelerde.
Bazı okullarda eğitim yabancı dille yapılırsa Türkiye’nin dış dünya ile daha kolay anlaşacağı, Türkçenin bilim dili olmadığı, İngilizce ile daha iyi bilim yapılacağı yolundaki görüşler yanlıştır. Bu görüşler, emperyalizmin sömürge ülkelere dayattığı anlayışın sonucudur. Her ülkede bilim ancak o ülkenin kendi diliyle yapılabilir. Yabancı dille eğitim, eğitim bilimine de aykırıdır. Çünkü bir insan, dünyayı en sağlıklı biçimde ancak kendi diliyle algılayabilir ve anlatmak istediğini de en güzel kendi diliyle anlatabilir. Ha şu da bir gerçektir. Ekonomik bağımsızlığı olmayan bir devletin dili, bırakın bilim dili olmasını sokak dili bile olamaz.
Türkçenin bilim dili olarak yetersiz olduğu öne sürülüyor. Eksik yanları elbette vardır ve bu, her dil için söz konusudur. Peki böyle bir durumda yapılması gereken şey, dilimizi tümüyle bir kenara atmak mıdır, yoksa kendi olanaklarıyla onu geliştirmeye ve zenginleştirmeye çalışmak mı? Yetersiz ve eksik diye dilimizi kendi kaderine bırakırsak, Türkçe bir bilim ve kültür dili olarak nasıl ve ne zaman gelişecektir?
Sonuç olarak, Türkçemizin bağımsız bir dil olarak yaşaması, varlığını sürdürebilmesi için ana dili konusunda bireysel ve toplumsal duyarlık kaçınılmazdır. Bu konuda tek tek bireyler ve toplum olarak dil bilinci taşımak, bilinçli çabalar içinde olmak zorundayız.
Dilimize karşı her türlü özensizliği ve yanlış kullanımları alışkanlık hâline getirmekten kaçınmak, yabancı dil hayranlığı ile yabancı sözcük tutkusundan kurtulmak, yabancı dil öğretimi ile yabancı dilde eğitimi kesinlikle birbirine karıştırmamak, Türkçenin bilim dili olmadığı görüşüne karşı çıkmak, Türkçe öğretimindeki yetersizlikleri görüp gerekli önlemleri almak, dil gümrüğü uygulamasına girişmek, sözcük ve terim üretimine hız vermek, nitelikli ve yeter sayıda öğretmen yetiştirmek, Türkçemizin varlığını sürdürebilmesi için büyük önem taşımaktadır.
Kullanıcı avatarı
Osman Nuri Sarı
Site Yönetim
Site Yönetim
 
Mesajlar: 500
Kayıt: Prş Eyl 08, 2005 12:11 am
Konum: samsun

Mesajgönderen Özcan Onat » Pzr Haz 25, 2006 8:08 pm

olaya sizler bir taraftan baktınız ben başka bir tarftan bakacam.
türkler bu topraklara geldiğinde en azından bazı yerlerin adları türkçe dışında arapça,rumca,ermenice lazca,farsca vs idi.ama zamanla türkler bu toprakların hakim gücü oldu gün geldi türkçe olmayan yer adları değiştirildi.türkçe adlar kondu.kanunlarla güvence altına alındı.

şimdi globalleşen(küreselleşen) yani tüm dünyada egemen sermayenin
tüm dünyalıları tek tipleştirmeye çalışması ister istemez.gün geçtikçe kendini göstermekteyken....
eskiden karadeniz yerel kıyafetli biriyle ege yerel kıyafetliyi bir
birinden ayırmak mümkünken şimdi amerikalı bir vatandaşla türkiyeli bir vatandaşı kıyafetten ayıramaz konumlara geldik.

gün gelecek bu iki vatandaşı konuşmalarından da ayıramayacaksınız çünkü ticaret,bilim,sanat dili ingilizce oluyor.istesekte istemeseekte dünya bu yönde dönüyor.sistem kendi kurallarını koyuyor ya uyacaksın ya uyacaksın! diyor değişime kendi belirlediği kurallarla yön veriyor.bunada bakmaktan öteye geçemiyoruz bu da bir gerçek.

yani türkçe konusunda hezeyanlar biraz boş(üzülerek!) anadolunun tari
hinde sadece türkçe konuşulmadı nice diller ,medeniyetler geldi geçti gün gelecek belki buna türkçe de eklenecek. kim bilir ki ingilizceye de aynı şey olmayacağını.
dün rüzgar türkçeden yanaydı bu gün inğilizceden yana ya yarınlar......
onu da siz düşünün...!!!!
Kullanıcı avatarı
Özcan Onat
Sitenin Sahipleri
Sitenin Sahipleri
 
Mesajlar: 72
Kayıt: Prş Şub 02, 2006 1:35 pm

Mesajgönderen Mehmet Uysal » Pzt Haz 26, 2006 10:20 am

merhaba arkadaşlar.bu konuyu dikkate aldığınız için hepinize teşekkür ederim.evet büyük bir yok oluşun başlangıcındayız.yavaş yavaş kültürümüz , tarihimiz, dilimiz hafızalardan siliniyor.ve yavaş yavaş medeniyetimizi kaybediyoruz.başka medeniyetlerin etkisine girmiş bulunmaktayız.ve bizleri en derinimizden himaye altına alıyorlar.bunun sonucunda iş başka taraflarada uzanıyor.çok geniş bir konuya değindik.dünyadaki herşeye hakim olma isteği beraberinde çeşitli yöntemler getirdi.bunlardan en etkilisi ve önemlisi kültür savaşı.nedir.kültürü en önemlisi dilini başka toplımlara aşılamak.buda türkiyede kendini en açık şekilde gösteriyor.özellikle dil konusunda.artık sokaklarda konuşmalarımızda kullandığımız kelimelerin yarısından çoğu türkçe değil.öyle bir batılılaşma rüzgarına kapıldıkki ileride olabilecekleri düşünemiyoruz bile.artık türkçe dışı kelimelerinm hayatımızda olmasına alıştık.ve olumsuz alışkanlıklarımız her geçen gün artıyor.artışı onlemek için en dipten olaya el atmalıyız.yani gelecek kuşaklarımıza kültürümüzü kaybetmeden aktarmalıyız.bilinçli gençeler yetiştirmeliyiz.iş işten geçmeden,yarınlarda bir avrupa kültürü içinde kendimizi bulmadan düşüncelerimizi,emeklerimizi,becerilerimizi,ve kültürümüzü bir arada tutmalıyız.son olarak NE MUTLU TÜRKÜM DİYENE.ve ben bir türkük çocuğuyum.duyarlılığım sonuna kadar devam edecek.herkese selamlarımı ve saygılarımı iletirim
Kullanıcı avatarı
Mehmet Uysal
Sitenin Sahipleri
Sitenin Sahipleri
 
Mesajlar: 107
Kayıt: Pzr Kas 13, 2005 1:59 am
Konum: sakarya


Dön AĞITLARIMIZ - DESTANLARIMIZ VE MAKALELER

Kimler çevrimiçi

Bu forumu gezen kullanıcılar: Hiç bir kayıtlı kullanıcı yok ve 1 misafir

cron