ÖZLENEN GÜNLER
Sami ayan, müftülükte çalıştığı, bursada çalıştığı günleri değil , o yakropta, vartanda sabahtan akşama kadar kerendi salladığı günleri hatırlıyor ve mesut oluyordu. Sırtında 2 deste ot ile köye indiği günleri hatırlıyor ve hey gidi günler diyordu. gül devrini yaşarken değil, muhabbet ve samimiyetin olduğu bobayros günlerini hatırlıyor ve o günleri arıyordu. çünkü o günlerde herkes, insanlardan bir insandı, makam yoktu, büyüklük yoktu, kibir yoktu, riya yoktu, herhes herkesle hemdemdi. o günler belki hicranlı günler belki yokluk günleriydi ama ileride özlenen günler olacaktı.
Ahmet Uysal ,Fransadaki günlerini hatırladığında şen şakrak ve mesut değildi. O , sırtında sepetle kamboya ahbin taşıdığı günleri hatırlayınca, zurduhliya akşam sohbetlerine gidince , kamaciya takıldığı günleri hatırlayınca mesut ve bahtiyar oluyordu. Orası yakrop senin, burası zoroş benim, şurasıda kuşmer deyip gecede bir kaç defa parakafa gittiği, terin tabandan çıktığı günleri hatırlıyor ve hey gidi günler diyordu.
Birgün belki hepimiz öyle diyeceğiz. cebimizde para olmadığı ama yüreğimizde sevginin olduğu, ayağımızda ayakkabının olmadığı ama kafamızda hülyalarımızın canlı olduğu günleri
yaylaya yayan gittiğimiz
çormalıkta plastik topla oynadığımız
geceleri kahveye gittiğimiz
caminin yanında parasız kaldığımız
kemerde yalınayak sığır aradığımız
fındık ayıtlamak için toplandığımız
parakaflara alınmadığımız
parakaflar düzenlediğimiz
yayla çayırında kerendi salladığımız
sultanmuratta et yediğimiz
görnekte, fosiyada, kemerde dolaştığımız
ve büyük sevdalıklar yaptığımız günleri hatırlayacak ve hey gidi günler diyeceğiz. MEĞER YAŞANACAK GÜNLER TAM O GÜNLERMİŞ