SEN GİDİNCE
Sevgili, sen gitmiştin... Koyup bir başımıza, bırakıp pak ellerimizi, gurbetlerine salmıştın bizi. Yetim kaldık, öksüz kaldık ve ellerimiz kirlendi yokluğunda...Sen gitmiştin... Ayrılıkların dilini hece hece ağlıyoruz şimdi. Akşamlar iniyor dağlara ve hasretimiz yankılanıyor yamaçlarda.
Sevgili!
Nasıl iltica edelim sana; huzuruna nasıl varalım, yalvaralım?!. Kemter karıncalar nice mümkün halini Süleyman’a arz?!.Güneş huzurunda mumların okunmazken esamisi, pervaneler bahsetsin mi varlıktan? Ve duyurabilsin mi sesini!?. Efendim, duyar mısın sesimizi?..
Sevgili!
Sen aşk ikliminde sultan, sen güzellik şahikasında dolunay, sen vefa göğsünde hilal. Biz bir bakışının dilencisi, biz dolunay tutkunları, biz bayramı gözleyen oruçlar. Güzellik ordusunun hakanı sen, gam ruzigarında gedalar biz. Sen imrenme, biz ayıplanma. Sen özüsün varlığın ve biz varlık iddiasında küstah yoksullar. Sen sabah yıldızlarının ışığı, biz gaflet uykusunda kervancı. Dert ve keder denizinde çığlık çığlığayız biz, kumrular ve bülbüller seni bestelemekte oysa. Çığlıklarımızı bestelere karıştırıver efendim, düşkünlerine, savrulmuşlarına kulak ver, İtivermezsin elinin tersiyle bizi, değil mi efendim?..
Sana muhtacız.!.. Sana en fazla muhtacız. En fazla sana muhtacız. Uyandır bizi uykumuzdan