dogantelkesen yazdı:Öğleye doğru kapı gürültüsüyle uyanabildi.
Dün, tüm gün ve hatta gece geç saatlere kadar dışarda dolaşmıştı. İş arıyordu ama bir türlü bulamıyordu. Sanki "nasibi kesilmişti!"
KAPILAR KAPANMIŞ MIYDI NE?
Kalktı, üstünü başını düzeltti. Kapıyı açmaya giderken "bu saate kim olabilir?" diye kendi kendine söyleniyordu. Arıyacak ve soracak kimsesi yoktu. İşsiz kaldığından beri nerdeyse kimse kalmamıştı etrafında. En son 2 ay önce de eşi evi terk etmişti. Halbu ki daha yeni evli sayılırlardı. Topu topu 2 yıl ya olmuş ya olmamıştı evleneli ama eşi işşiz kalınca 2-3 ay sabretmiş, sonra evi terk etmişti bir sabah ansızın...
"Zor günler insanların gerçek yüzünü ortaya çıkarmaya yarar!"
"-Kimsiniz?" dedi
"-Adnan abi benim, babam gönderdi."
Ahmet di bu, ev sahibinin oğlu. Kirayı ödeyemiyordu.
"-Tamam Ahmet açtım. Ne oldu hayırdır?"
"-Abi kusura bakma ama babam gönderdi. Kirayı soruyor, üç aydır ödememişsin."
"-Tamam Ahmet, babana söyle bu ay hepsini ödeyecem, söz. "
"-Abi babam dedi ki; eğer bu ayda vermezsen zorla atacakmış seni.
...
Ne olursa olsun bir iş bulmalıydı. Gazete ilanlarına bakmış, bir çok yere gitmişti. Ama her seferinde "biz sizi sonra ararız!" cevabı ile geri dönmüştü.
Dalgın dalgın bunları düşünerek yürürken, bir kitapçının camında elaman arandığına dair ilanı gördü. İçinden bir ses "git, başvur" diyordu.
Ama nasıl olurdu, koskoca kimya mühendisi Adnan...
nasıl, fakat derken kendini birden kitapçının kapısının önünde buldu. Sanki kendi gitmemişti de bir el onu itivermişti.
"-Selamun aleyküm!"
"-Aleyküm selam!" diye bir ses duydu.
İlk görünüşte içerde kimse yok gibiydi.
Ses ise ilerideki rafların arasından geliyordu.
"-Şey, ben eleman ilanınız için konuşacaktım."
"-Evet, bir çırak arıyorum kendime."
-Ben de epeydir işşizim. İlanınız görünce?..
Kitapçı rafların arasından çıktı Adnan'a doğru yürüdü. Altmış yaşını çoktan geçmiş, ton ton bir ihtiyardı. Adnan'ı görünce şaşırdı. Baktı, baktı... "Sen"", dedi.
"-Sen, koca adamsın evladım. Ben şöyle 15-16 yaşlarında bir delikanlı arıyordum."
"-Anlıyorum sizi. Ama inanın çok zor durumdayım. Kısaca başından geçenleri anlatıverdi. Neden anlattığını da bilmiyordu doğrusu. Fakat gerçekten "çaresiz" bir durumda idi. İhtiyar kitapçı Adnan'ı dinlerken hem üzülüyor hem de inceliyordu. Konuşması, hareketleri, utangaçlığı, yüzündeki ifade. Kısa süreli sohbette kanı ısınmıştı Adnan'a. "Tamam" dedi. Madem bu kadar zor durumdasın müslüman kardeşine zor gününde yardım etmicek te ne zaman edecek! Sonra,
"Ey gidi sahafçı Hulusi efendi, kim derdi bir gün koskoca kimya mühendisi senin çırağın olacak." diye içinden geçiriverdi.
İkisi de birbirlerine ısınmışlardı yarım saatlik sohbette.
"-Yarın 7 de gel işe başlarsın. Olur mu evladım?"
"-Tabi, tabi, tabi diyebildi" sevinçten.
...
Akşam olmak üzereydi. Sonunda bu akşam evine mutlu dönüyordu. Üzerinden dünya kalkmıştı adeta. son iki yıldır sürekli yüzüne kapanan ve geçit vermeyen kapılar nihayet açılıyordu galiba. "İnşaAllah! İnşaAllah!" diye bağırdı, neşelenmişti.
Onca kapanan kapıdan sonra artık
YENİ KAPILAR AÇILIYORDU!!!.