ISMAIL AYANIN SIIRLERI..

Üyelerimizin yazdığı şiirleri bu bölümde toplayalım mı? Ne duruyorsunuz!.. Kaleme sarılma zamanı gelmiştir...

Moderatörler: Muzaffer Mustafa Altuncu, Adnan Ayaz

İSMAİL AYAN

Mesajgönderen İsmail Ayan » Pzr Tem 27, 2008 1:34 pm

NEDEN BABA

Yıl
2060

kızım 18,

ben 47 yaşındayım...







Sayfanın sonunu mutlaka okuyun… güzel yazmıs yazan arkadas





'Baba bizim bayrağımızda sizin zamanınızda
Ay-yıldız varmış neden

şimdi
haç işareti ve anlamını bilmediğim renkler var?



2 arkadaş okulda tavan arasında eski
bir atlas bulmuştuk, o atlasta


gördük daha önce Edirne'den Kars'a kadar Türkiye
toprağı imiş, şimdi neden


o
haritanın 1/5'ine Türkiye diyoruz?



Eskiden her mahallede 1–2 cami varken,
şimdi neden her ilde bir cami

var, dedem bahsetmişti daha önce ezan denen bir şey
varmış, günde 5 defa

camilerden okunurmuş şimdi bu çan sesleri ne baba?



Filistinlilerin zamanında topraklarını
parça parça satarak İsrail'in

kurulmasına sebep olduklarını hiç mi bir yerde
okumadınız da, topraklarımızı

sattırıp
şimdi bu ufacık alana bizi hapsettiniz? Siz atalarınızdan böyle mi
aldınız bu toprakları?
emaneti böyle mi korudunuz? Günden güne topraklarımız satılırken
siz
uyuyor muydunuz baba?



Baba küçükken herkesin beni Ayşegül diye çağırdığını hatırlar gibiyim

şimdi neden bana Angel diyorlar, beni kulağıma
Angel ismini ezanla sen mi

söyledin?






Bizim evin önünden tanklarla geçen Amerikan askerleri kim baba? Her
gün bize hakaret ederek ve sizi her gördükleri ye! rde coplayarak
demokrasi! mi getirdiler
baba? Bize okulda demokrasinin tanımını daha farklı öğretiler sanki






Elime geçen gün bir kitap geçti baba, senin gençliğinden kalan. Biz
Ankara'ya taşınmazdan önce memleketimizin ismi Gaziantep'miş ve 6317
şehit vererek 'Gazi' lik ünvanını kazanmış. Neden şimdi oraya kürdistan
diyorlar baba. Baba hani sizlere kürtlerle
Türkler kardeştir demişler, peki kardeşlerim neden bizi öldürüp
ülkemizde ayrı
devlet kurdular.






Baba o kitapta Atatürk diye birinden de bahsetmişti. O her kimse
1933'te Bursa'da bir nutuk vermiş, ben şimdi bile ne kastettiğini
anlayabiliyorken, sizin gençliğiniz
bu kadar mı cahildi de o uyarıları dikkate almadınız?




Şimdiki kürdistan toprağında yer alan Süleymaniye'de askerimizin başına
çuval
geçirmişler ve sen o dönemde gençtin, hiç mi kanın donmadı baba? Neden
hesap
sormadınız? Bunları görmezden gelen yöneticilerinize?




O az önce bahsettiğim Atatürk size bir hitabe yazmış ve sizi hain
yöneticilere ve uşaklara karşı uyarmış ve hitabenin sonunda da 'Muhtaç
olduğun kudret damarlarındaki
asil kanda mevcuttur' demiş. Baba kanınız o kadar bozuk mu ki ülkemizi
bu hale getirenlerin yakasına yapışmadınız?





Baba Türkiyeli ne demek? Biz Türk çocuğu değil miyiz? Soyumuz belli
değil mi bizim?
O kitapta okumuştum 'Ne mutlu Türküm diyene' yazıyordu. Peki, baba ben neden
mutlu değilim? Türküm demek suçsa ve kötü bir şeyse siz eskiden neden
söylerdiniz?




Baba biz Kurtuluş Savaşı denen bir şey yaşamışız. Kitaba göre
dünyanın gördüğü en
şanlı savaşmış ve o savaşta 4 milyon şehit vermişiz. Madem bu vatandan
bu kadar kolay
vazgeçecektiniz de neden o kadar şehit verdiniz?





Hiç mi kitap okumadınız? Hiç mi sizi uyaran olmadı, hiç mi
göremediniz ülkemizin peşkeş
çekildiğini? eğer farkında olduysanız ve duygusuzca evinizde
oturduysanız sizin
o hainlerden ne farkınız kaldı? Allah'ın huzuruna hangi yüzle
çıkacaksınız baba. 'Vatan
sevgisi imandandır' diye bir hadis varken hadi diyelim ki
Türklüğünüzden vazgeçtiniz
bari İslam'ın emrine uysaydınız.





Senin eski cd'lerden dinledim baba, bizim de bir İstiklal Marşı'mız
varmış. O marşı yanlızca
körü körüne mi ezberlediniz? Atalarımız sizi her fırsatta uyarmış,
demiş ki 'Ey Türk titre ve kendine dön'. Baba ne zaman
titreyeceksiniz? Ankara'yı da kaybettikten sonra mı? Bundan
13 yıl önce titremediyseniz eğer artık hiç bir şey titretemez sizi.




Baba sen son bağımsız olan Türkiye Cumhuriyetini gördün.'Ya devlet
başa, ya kuzgun
leşe' diyebilecek bir Hasan Tahsin, bir Şehit Şahin, bir Sütçü İmam yok
muydu aranızda?
Yazıklar olsun baba sizin gençliğinize!





Bu günleri göreceğime hiç doğmasaydım baba. Türklüğünüzden
utanmadınız hiç olmazsa
insanlığınızdan utansaydınız baba. Bu vatan göz göre göre altınızdan
kayarken
hiç
olmazsa ŞEREFİNİZLE ÖLEMEDİNİZ Mİ?


HER GÜNÜM CENAZE HER GÜNÜM ŞEHiT

BUNLARIN SEBEBİ BİR İT OĞLU İT

UYAN TÜRK EVLADI UYUMA UYAN

OTUZ KUPONA ALINMADI BU VATAN



PAYLAŞIM İÇİN YOLLADIM SAYGILAR
Kullanıcı avatarı
İsmail Ayan
Sitenin Sahipleri
Sitenin Sahipleri
 
Mesajlar: 758
Kayıt: Pzr Oca 13, 2008 5:09 pm
Konum: antalya

İSMAİL AYAN

Mesajgönderen İsmail Ayan » Pzr Tem 27, 2008 10:11 pm

Alemlerin rabbi olan ALLAH'a teslim oldum
Desinler diye degil rizasini kazanmak arzum
Nefsimle savasacagim yoksa ben mahvolurum
Sevgimde dahi artik onun rizasini ariyorum

Ne eylerse güzel eyler hep yüce mevla
Lütfu gibi kahrida hostur anlayana
Sevgisini ve rizasini kazanmak varya
Cennetde cemalini görmek mazhar olsa

Yanar kalbim kavusmak arzusu ile yaradana
Dünya fani , ahiret baki inanmali buna
Resulullah izliyor herdaim bizi semada
Utanmak istemeyen gecirir nefsine pranga

Ümidimi yitirmedim bekliyorum sabirla
Alnima yazilan ne ise ,gösterdim riza
Ayriliklar yasansada yalniz bu dünyada
Ahiretde kavustursun bizi yüce mevla

Prangalari vurdum ben simdi nefsime
Teslim oldum ALLAH'a tüm kalbimle
Dualarim hep cümle ümmeti MUHAMMEDE
Gözlerimden akan yas yalniz rabbime
Kullanıcı avatarı
İsmail Ayan
Sitenin Sahipleri
Sitenin Sahipleri
 
Mesajlar: 758
Kayıt: Pzr Oca 13, 2008 5:09 pm
Konum: antalya

İSMAİL AYAN

Mesajgönderen İsmail Ayan » Pzr Tem 27, 2008 10:20 pm

Asker Duası


Elimde tüfenk, gönlümde iman,
Dileğim iki: Din ile vatan...
Ocağım ordu, büyüğüm Sultan,
Sultan’a imdad eyle Yarabbi!
Ömrünü müzdad eyle Yarabbi!

Yolumuz gaza, sonu şehadet,
Dinimiz ister sıdk ile hizmet,
Anamız vatan, babamız millet,
Vatanı mamur eyle yarabbi! .
Milleti mesrur eyle Yarabbi!

Sancağın tevhid, bayrağım hilal,
Birisi yeşil, ötekisi al,
İslam’a acı, düşmandan öc al,
İslam’ı abad eyle Yarabbi!
Düşmanı berbad eyle Yarabbi!

Cenk meydanında nice koç yiğid
Din ile yurt için oldular şehid
Ocağı tütsün,sönmesin ümid
Şehidi mahzun etme Yarabbi!
Soyunu zebun etme Yarabbi!

Kumandan,zabit babalarımız.
Çavuş,onbaşı,ağalarımız,
Sıra ve saygı,yasalarımız.
Orduyu düzgün eyle Yarabbi!
Sancağı üstün eyle Yarabbi!

Ziya GÖKALP
Kullanıcı avatarı
İsmail Ayan
Sitenin Sahipleri
Sitenin Sahipleri
 
Mesajlar: 758
Kayıt: Pzr Oca 13, 2008 5:09 pm
Konum: antalya

İSMAİL AYAN

Mesajgönderen İsmail Ayan » Pzr Tem 27, 2008 10:24 pm

NİL NEHRİNİN SUYU

Hazret-i Ömer “radıyallahü anh” zamanında Mısır halkı, vali Amr bin Âs hazretlerine gelerek dediler ki:


“Nil nehrinin bir âdeti vardır. Bu yapılmazsa suyu çekilir. İçinde bulunduğumuz bu aydan 12 gün geçtikten sonra, bir kız buluruz. Ailesine mal ve para vererek râzı ederiz. O kızı güzelce süsleyip, Nil nehrine atarız.”


Amr bin Âs; “İslâmiyet bozuk âdetleri kaldırmıştır.” diyerek kabul etmedi. 3 ay sonra Nil nehrinin suyu kesildi. Nil Nehri çevresindeki Mısır halkı göç etmeye başladı. Amr bin Âs bu hâli görüp, bir mektup yazarak durumu Hazret-i Ömer’e bildirdi. Hazret-i Ömer mektubu okudu ve bir cevap yazarak dedi ki:


“Onların âdetlerini yapmamakla iyi etmişsin. Mektubumun içindeki kâğıdı Nil nehrine bırak.”


Mektubun içindeki kâğıtta şöyle yazılı idi:


“Allahın kulu Ömer bin Hattâb’dan Mısır’ın Nil nehrine!


Eğer bundan evvel kendin aktığını zan ediyorsan akma! Eğer seni vâhid ve kahhâr olan Allahü teâlâ akıtıyor ise, vâhid ve kahhâr olan Allahü teâlâdan seni akıtması için duâ ederim, akıtmasını dilerim...”


Amr bin Âs o kâğıdı Nil Nehrine attı. Ertesi gün, su akmaya başladı ve bundan sonra hiç kesilmedi
Kullanıcı avatarı
İsmail Ayan
Sitenin Sahipleri
Sitenin Sahipleri
 
Mesajlar: 758
Kayıt: Pzr Oca 13, 2008 5:09 pm
Konum: antalya

İSMAİL AYAN

Mesajgönderen İsmail Ayan » Cmt Ağu 02, 2008 2:00 pm

Güneşin yeryüzüne diklendiği,
Çakılların ışığa boğulduğu öğle sıcağında
Meltemle poyrazın, kimi hırçın, kimi sessiz kavgası,
Doğanın sahilde buluşmasıdır.
Buluşmanın bir yanı sevinçtir,
Bir yanı da, sonraki güne özlem.
Yeni yaşamlar, yeni sevgiler, yeni düşler için
Kimi meltem kazanır esintiler savaşını,
Kıyıdan karayı bir serinliğe boğar.
Kimi poyraz, sürdürür beyliğini,
Kayaların, taşların sıcaklığını sarar, kavurur, yakar.
Esintilerin gökyüzündeki savaşı birinin egemenliği ile biter.
Meltemin geceden beri süren özlemi,
Sıcak tenleri okşarken bir sevgili gibi, .
Poyrazın hırçın bir duyguyla dokunur tenlere,
Sahile ulaşıp çakılları bir aştı mı,
Denizin üzerinden öyle bir akıp gider ki,
Alıp götürür ne bulursa önünde,
Ufuklara, Akdenizin bilinmeyenlerine.
Akdeniz önce ürker bu sertlikten,
Birden dinginleşir, uslanır, sahilden uzaklaşır.
Oysa meltemi alıp arkasına sahille buluşmaktır özlemi.
Hep kıyıya doğru atılmak gelir içinden,
Çarpıp çakıllara uysalca çekilmek sonra geriye,
Dalgalarıyla sahildeki sıcak çakılları serinletmek,
Bir başkadır Antalya’da dalgaların çakıllarla aşk senfonisi.
Arada akşam üstleri “Manavgat*”,
Tatlı sert karışır bu senfoniye.
Gündoğumundan esintiler getiren bir seranattır,
Ebabil kuşlarının boşlukta kanat çırpışlarıdır,
Meltem ile poyrazın arasında,
Gün doğumunun aşkını, gün batımına fısıldar.
Güz oldu mu, ak bulutlarda eşlik eder bu senfoniye.
Esintiler arasında,
Karadan denize, denizden karaya, sürüklenir dururlar.
Önceleri denizden karaya doğru uzanırlar,
Çizgi çizgidirler kimi zaman,
Aralarına denizin turkuazını da alırlar.
Sonra bir toplanır, bir dağılırlar
Birleşir, parçalanır, karada toplanırlar.
Bir ara iki mavi arasındadırlar,
Denizle söyleşirken, gökyüzüne göz kırparlar.
Akdeniz senfonisi eşliğinde bir bulut balesidir,
Gökyüzünde sahnelenen.
Arada Torosların doruklarına takılırlar,
Yükseklerde bir süre asılıp kalırlar.
Dorukların yüceliği onlara da bulaşır,
Akdenize yukardan bakarlar.
Sonra sıra dağları arkalarında bırakıp,
Hızla akarlar Antalya’nın üzerine,
Gökyüzünün toprağa özlem kokan gözyaşları olup,
Düşerler poyrazın kuruttuğu toprak üstüne.
Arada davulların sesi duyulur
Yağmur küçük vuruşlarına karışır.
Akdenizden bulutlara,
Bulutlarla Toroslara
Doruklardan Antalya’ya ulaşan,
Bir özlem senfonisidir,
Dinmeyen sevgidir,
Yeniden, yeniden bestelenir.
Kullanıcı avatarı
İsmail Ayan
Sitenin Sahipleri
Sitenin Sahipleri
 
Mesajlar: 758
Kayıt: Pzr Oca 13, 2008 5:09 pm
Konum: antalya

İSMAİL AYAN

Mesajgönderen İsmail Ayan » Cmt Ağu 02, 2008 9:17 pm

Bazen acı dinmez, bazen de yağmur
Sevgilim gülümse, her şey unutulur
Suskunuz bu akşam üstü
Hasrete yanmışız, neylersin

Bir gün, bu mahzun sevdadan geriye
Kalırsa, sadece o hüzün kalır..
Sen de anladın ki yapa-yalnızız...
Buluşmamız yasak,
Görüşmemiz uzak...
Devrilmiş kadehler gibi, dönüyor başımız,
Neylersin...

Ah güzelim,
İncinmiş bir sesi vardır yağmurun;
Yanaklarına vurduğunda hissedersin.
Ve bir veda sözcüğü, saçlarına,
Titreyen bir öpücükle dokunduğunda;
Bu anı dondurmaya yetmez nefesin.
Bir film sahnesi gibi
Akar gider ayrılık,
Neylersin...

Biz zaten hiçbir romanda
Kendi hayatımıza rastlamadık.
Bütün şarkılar bizi yanlış anlatmıştı.
Ve bütün bulmacalar yarım bırakılmıştı.
Tenha sokaklarda üşüyüp durdu sırtımız.
Oysa tuttuğumuz balıkları bile
Yeniden denize bağışlamıştık.
Biz, hayata dair
Hiçbir yanlış yapmamıştık...
Neylersin...

Biz bu sonucu haketmedik,
Hayır, etmedik...
Ömrümüz bu talana lâyık değildi.

Bazen acı vurdu, bazen de yağmur
Hiç gülmedi yüzümüz,
Hiç büyümedi gülümüz...
Bizi yalnızca akşamlar kucakladı,
Biliyorsun,
Sabaha çıkmayan bir yoldu yürüdüğümüz...

Bir gün, bu öykünün sonuna gelince
Ansızın desem ki: hoşça kal canım!
Unutursun,
Mecburen unutursun...
Yıldızlar söner, bu aşk da biter!
Bazı gün hatırlayınca, sessizce ağlarız.
Neylersin...

Ah bebeğim, ah..
Kekremsi bir tadı vardır gözyaşının,
Dudaklarına sızınca farkedersin.
İçindeki vurgun aşklar mezarlığında,
Ayrılık, ölümden üste yazılınca,
Gideni durdurmaya yetişmez sesin...
Bir inme gibi dolaşır bedeninde pişmanlıklar,
Neylersin...

Biz zaten hiçbir sinemaya
Tam vaktinde yetişemedik.
Bütün vapurlar bizden önce kalkmıştı.
Ve bütün biletler biz gelmeden satılmıştı.
Boşuna telaşlarda yorduk günlerimizi.
Oysa Nuh'un Gemisi'nde bile
Bize yer kalmamıştı.
Ve hiçbir mutluluğa adımız kaydolmamıştı.
Neylersin...

Biz bu aşkı sürdüremezdik,
İnan, sürdüremezdik...
Kalbimiz bu heyecana müsait değildi.

Bize hep acılar kaldı, bize hep yağmur...
Unutmasan bile artık
Unutur gibi yapacaksın.
Ve buruşturup-buruşturup attığım kağıtlarda,
Hiç bitiremediğim
Bir şiir olarak kalacaksın...

Y.Hayaloğlu
Kullanıcı avatarı
İsmail Ayan
Sitenin Sahipleri
Sitenin Sahipleri
 
Mesajlar: 758
Kayıt: Pzr Oca 13, 2008 5:09 pm
Konum: antalya

İSMAİL AYAN

Mesajgönderen İsmail Ayan » Cmt Ağu 02, 2008 9:50 pm

Ne olursa olsun yaşamaya mecbursun....
..............................
Hayatı Tersten Yaşamak...

Yaşamın en tatsız tarafı sona eriş seklidir..
Şüphesiz ki yaşamı tersten yasamak daha güzel,
Hatta mükemmel olurdu.
Nasıl mi ?
Cami'de uyanıyorsunuz. Bir tahta
sandık içersinde, Herkes karsınızda
saf durmuş, iyiliğinize dua ediyor
ve tüm haklar helal edilmiş
vaziyette.tabuttan doğruluyorsunuz, yaşlı,
Olgun ve ağırbaşlı olarak.
Herkes etrafınızda, büyük bir
İtibar, iltifatlar, çocuklar torunlar hepsi
Hazır.arabanıza kurulup evinize gidiyorsunuz.
Doğar doğmaz devlet size
maaş bağlıyor, aylık veya üç ayda bir maaşınızı
alıyorsunuz. Ne güzel, hazır maaş, hazır ev....
Altmışlı yaslara kadar hersek garanti, huzur
içinde yaşıyorsunuz. Sağlığınız gittikçe düzeliyor,
kaslar güçleniyor, kuvvetleniyorsunuz. Bir gün
çalışmak istiyorsunuz ve ise ilk başladığınız gün
size hoş geldin hediyesi olarak bir plaket ve altın
kol saati veriyor patronunuz.. Ve genel müdürlük
veya bunun gibi yüksek bir makamdan tecrübeli bir
insan olarak ise başlıyorsunuz. Herkes karsınızda
el pençe divan...vücudunuzda da bazı hoşa giden hareketler
de başlıyor. Gittikçe zayıflıyor forma giriyorsunuz.
Diğer hormonal aktiviteler artıyor,
fevkalade.....aman ne güzel günler başlıyor...
Derken bir gün patron size artık üniversiteye
gitsen daha iyi olur diyor. Bu arada babanız ortaya
çıkmış, "fazla çalıştın" diyor "artık eve dön, isi
bırak, okumaya basla, harçlığın benden olsun..." keyfe
bakar misiniz ?
Okuduğunuz dersler gittikçe kolaylaşıyor. Ekmek elden,
su gölden bir dönem başlıyor. Partiler, diskotekler,
kızların sayısı artıyor. Derken Anne ve babanız sizi
götürüp getirmeye başlıyor, araba kullanma derdi de yok
artık....
Günün birinde sizi okuldan da alıyorlar, "evde otur,
keyfine bak, oyuncaklarınla oyna" Diyorlar..
Mamanız ağzınıza veriliyor, zaman zaman altınızı
bile Temizliyorlar, hatta bu durum alışkanlık yaratıyor
ve hiç tuvalet kullanmamaya başlıyorsunuz.
Derken anneniz bir gün size süt verme
kararını alıyor ve başka bir keyifli dönem başlıyor.
Mama artık her yerde, her an ve en taze şeklinde
hazır. Bir gün karanlık ilik ve sıcak bir ortama
giriyorsunuz. Beslenmek için ağzınızı açmaya
dahi gerek yok, bir kordondan besleniyor,
sıcacık, yumuşacık, gürültü ve patırtısız bir
ortamda yasıyorsunuz.
Küçülüyor, küçülüyor, ufacık bir
hücre halini alıyorsunuz.
Ve günün birinde müthiş bir
Olayla hayatiniz bitiyor... ; )
Kullanıcı avatarı
İsmail Ayan
Sitenin Sahipleri
Sitenin Sahipleri
 
Mesajlar: 758
Kayıt: Pzr Oca 13, 2008 5:09 pm
Konum: antalya

İSMAİL AYAN

Mesajgönderen İsmail Ayan » Pzt Ağu 04, 2008 1:19 pm

Gördüğüm en güzel rüya senin olduğun,
Duyduğum en derin sevgi senin eserin,
Gördüğüm en güzel dünya senin gözlerin,
Ve kurduğum en güzel hayal sensin.

*Gül bahçesinde geçse de ömrüm ,
Senin üstüne gül koklamam gülüm!
Seni koklamak olsa da ölüm ,
İnan uğrunda ölmeye değersin gülüm

*Ne zaman tutsam ellerini,
Gözlerimin önünden mevsimler geçer.
Ne zaman gözlerin gözlerime değse
Samanyolundan bir yıldız düşer...

*Dünya unutursa dönmeyi,
Rüzgar unutursa esmeyi,
Aşıklar unutursa sevmeyi,
Belki o zaman unuturum seni

*Bir an buruk bir acı saplanırsa yüreğine,
gözlerin zamansız takılırsa,
kulakların zamansız deli gibi çınlarsa
bil ki bir yerlerde özlemişsindir

Sevgilerin en güzeli seni sevmek,
Özlemlerin en güzeli seni özlemek,
Ve hayatın tadı sabah kalktığımda,
Senin varolduğunu bilmek...
Kullanıcı avatarı
İsmail Ayan
Sitenin Sahipleri
Sitenin Sahipleri
 
Mesajlar: 758
Kayıt: Pzr Oca 13, 2008 5:09 pm
Konum: antalya

İSMAİL AYAN

Mesajgönderen İsmail Ayan » Pzt Ağu 04, 2008 1:33 pm

Sevgisiz zeka, bizi küstah yapar.
Sevgisiz adalet, bizi dizginsiz yapar.
Sevgisiz diplomasi, bizi iki yüzlü yapar.
Sevgisiz başarı, bizi kibirli yapar.
Sevgisiz zenginlik, bizi haris yapar.
Sevgisiz uysallık, bizi hizmetkâr yapar.
Sevgisiz yoksulluk, bizi mağrur, aksi yapar.
Sevgisiz güzellik, bizi gülünç yapar.
Sevgisiz kudret, bizi zorba, despot yapar.
Sevgisiz çalışma, bizi köle yapar.
Sevgisiz sadelik, bizi değersiz yapar.
Sevgisiz yasa, kural, bizi tutsak yapar.
Sevgisiz siyaset, bizi bencil yapar.
Sevgisiz inanç, bizi bağnaz yapar.
SEVGİSİZ HAYAT... ANLAMSIZDIR
Kullanıcı avatarı
İsmail Ayan
Sitenin Sahipleri
Sitenin Sahipleri
 
Mesajlar: 758
Kayıt: Pzr Oca 13, 2008 5:09 pm
Konum: antalya

İSMAİL AYAN

Mesajgönderen İsmail Ayan » Cum Ağu 08, 2008 6:54 pm

AYRILIK

Özlemi derinlemesine yaşamaktır ayrılık
Hüzünlerin kesiştiği uzak noktadır ayrılık

Hatırlanacak güzelliklerin belirsizliğinde
Geride ne bıraktığını bilememektir ayrılık

Sevda üstüne türküler hayal etmek
Söyleyecek söz bulamamaktır ayrılık

Bülbülün güle yanışını hissiz seyretmek
Nedenini bilmeden iç çekmektir ayrılık

Aynı hayat boyutunda yatay seyretmek ama
Hava boşluğunda gibi vurgun yemektir ayrılık

Kış gecesi ıssız sokakta üşürken
Yüreğinde çöl ateşini hissetmektir ayrılık

Bir gayeye yönelip doğru yolda yürürken
Nereye gittiğini bilememektir ayrılık

Sevda ateşinden kurtulmaya bir bahane
Boğulmak için aşk denizine dalmaktır ayrılık

Eline kalem alıp şairlere özenmek
Gülmeye ya ağlamaya karar verememektir ayrılık
Kullanıcı avatarı
İsmail Ayan
Sitenin Sahipleri
Sitenin Sahipleri
 
Mesajlar: 758
Kayıt: Pzr Oca 13, 2008 5:09 pm
Konum: antalya

selam

Mesajgönderen İsmail Ayan » Cum Ağu 08, 2008 7:07 pm

Beni unutmak istedikçe..........
Bir sızı saplanacak şuracığına........
Kalbine bir burukluk çöreklenecek........
İki sevgili gördükçe.....
Sen kaçtıkça hatıralardan...........
Anılar yakana yapışacak...........
Bir sigara yakacaksın....yarı pişman........
Ben gireceğim düşlerine...........
Gözlerinden iki damla yaş akacak..........
Beni hala sevdiğini itiraf edemiyeceksin.....
Yediremiyeceksin gururuna........
Bir gün çekip gideceksin buralardan.......
Unutmak ümidiyle...........
Deli divane olacaksın.....gün batışlarında........
Kahrolacaksın..........
Gözlerim dikilecek karşına.....bir çift namlu gibi.......
Körkütük sarhoş olacaksın..........
Deniz kenarlarında......
Yaşamak senin için angarya olacak........
Kaldırıp atacaksın kendini sokaklara..........
Arkanda katil bir kamyon kalacak......
Bulutlarda gezinirken ruhun....
Meleklere beni anlatacak.......
Sana söylemiştim güzel meleğim......
Beni unutamazsın.....unutamıyacaksın...........

sevgilerimle................
Kullanıcı avatarı
İsmail Ayan
Sitenin Sahipleri
Sitenin Sahipleri
 
Mesajlar: 758
Kayıt: Pzr Oca 13, 2008 5:09 pm
Konum: antalya

İSMAİL AYAN

Mesajgönderen İsmail Ayan » Sal Ağu 12, 2008 4:05 pm

SEVGİYİ BULABİLMEK..

gül yasamak için gölü degil
gönlü gercek pınarı ister
bir anlık heves degil
ebedi mutluluk ister

nice güller var sahte yüreklerde solan
nice güller var aşk yolunda susuz alan
nice gülle var yapragı acmadan kopalıpta kenara atılan
nice güller var sahte askdenizinde namerdin ardından bogulan

boşver begülüm gülün kaderi bu
varmı zalimsiz gül olan
varmı topragında huzurla yasayan
varmı gülüm koklanmadan kenara atılan

gülün kaderi bu acıyla mutlulugu birbirine katıpta yaşayan
sanalda okadar sahte varki o gülleri koprtan
hatta kökünden çalan
sonrada üzerine basıp başka güllere kurutup kenara atan
namertler dolu hayatta gönülleri kurutupta yakan
Kullanıcı avatarı
İsmail Ayan
Sitenin Sahipleri
Sitenin Sahipleri
 
Mesajlar: 758
Kayıt: Pzr Oca 13, 2008 5:09 pm
Konum: antalya

İSMAİL AYAN

Mesajgönderen İsmail Ayan » Prş Ağu 14, 2008 5:01 pm

Kış ortasında içimde papatyalar açıyor,
Bembeyaz yaprakları narin, narin.
Sarısı güneş parlaklığında,
Kış utanıyor görünce…

Bahara yakışır masumiyetiyle,
Geçmiş günlerden kalma,
Yeniden dönüşümü doğaya.
Kış ortasında içimde papatyalar açıyor…

Unutulmuş duyguların canlanışı,
Papatya kokusu etrafa yayılıyor.
Kelebekler uçuşuyor her yerde adeta.
Kış mevsiminde yaşıyorum baharı…

Bir şeyler dolanıyor başımda,
Başım dönüyor, koşuyorum kırlarda.
Olacak şey mi aslında,
Kış ortasında içimde papatyalar açıyor…

Dışarı çıkıyorum, üşümüyorum,
Saatlerce yürüyorum, yorulmuyorum.
İçimde hayatın coşkusu,
Her şey daha bir güzel, daha bir başka…

Bir şeyler oluyor bu kışta,
Güneş daha bir parlak gülümsüyor,
Çocuklar daha çok cıvıldıyor,
Ağaçlar daha başka görünüyor…
Ve…
En güzeli…
Kış ortasında içimde papatyalar …
Kullanıcı avatarı
İsmail Ayan
Sitenin Sahipleri
Sitenin Sahipleri
 
Mesajlar: 758
Kayıt: Pzr Oca 13, 2008 5:09 pm
Konum: antalya

İSMAİL AYAN

Mesajgönderen İsmail Ayan » Pzt Ağu 18, 2008 10:31 pm

Vakit yaklaşıyor toparlan ahbap
Yarın bir gün bu meydanda talan var
Nasıl olsa görülecek şu hesap,
Sanma bu dünyada baki kalan var!

Nic'oldu ticaret,hani karımız?
Yağmaya gidiyor bütün varımız
Görmesek,şahittir kulaklarımız
Duymasak da kapımızı çalan var

Haramdan bir eksik tartıp helalı
Dengeye getirdik zehirle balı
Has diye yutturduk en sahte malı
Sanki kendimizden başka alan var.

Ne haklı iş tuttuk ne doğru sanat
Ayağa baş dedik,kuyruğa kanat
Komaz yakamızı şol meşhur inat
Ağızda gem,arkamızda palan var.

Bir kuru mantıkla kalmışız yayan
Menzile varır mı yerinde sayan
Bu dünyada ab-ı hayat tatmayan
Beklesin,ahrette kevser falan var.

Bekir Sıtkı'm kalem banıp özüne
Uykuları haram ettin gözüne...
Oysa kim aldanır şair sözüne
Sende dokuz köyden dönmüş yalan var!...
Kullanıcı avatarı
İsmail Ayan
Sitenin Sahipleri
Sitenin Sahipleri
 
Mesajlar: 758
Kayıt: Pzr Oca 13, 2008 5:09 pm
Konum: antalya

İSMAİL AYAN

Mesajgönderen İsmail Ayan » Çrş Ağu 20, 2008 1:32 pm

Bıktım bu yalnızlıklardan,
Sebepsiz haksızlıklardan,
Zorunlu ayrılıklardan…

Gereksiz çekip gitmekle,
Dert üstüne dert bindirmekle,
Kırılmış kalp hırsızlardan…

Ne inancım kaldı bu aşka,
Ne de sancım var,
Ne inatla kalbimi kırdın,
Ne kazancın var…

Yürek az çok kendine geldi,gidecek yer var,
Önümüzde koskoca bir yıl coşacak yer var…

Tıkadın bütün yollarımı, sana verdiğim yıllarımı,
Biriken tüm imkânlarımı, alıp çek git…
Sana verdiğim son hediye, beni bir daha görme diye
Gezegendeki son gemiye, binip çek git…
Kullanıcı avatarı
İsmail Ayan
Sitenin Sahipleri
Sitenin Sahipleri
 
Mesajlar: 758
Kayıt: Pzr Oca 13, 2008 5:09 pm
Konum: antalya

ÖncekiSonraki

Dön ŞAİRLERİMİZ VE ŞİİRLERİ

Kimler çevrimiçi

Bu forumu gezen kullanıcılar: Hiç bir kayıtlı kullanıcı yok ve 3 misafir