YENİ SAYFA

Üyelerimizin yazdığı şiirleri bu bölümde toplayalım mı? Ne duruyorsunuz!.. Kaleme sarılma zamanı gelmiştir...

Moderatörler: Muzaffer Mustafa Altuncu, Adnan Ayaz

Re: YENİ SAYFA

Mesajgönderen İhsan Şahin » Çrş Kas 03, 2010 11:04 pm

Hacı hoca “efendi”, aracıya ne gerek



Din-i İslam ne ise, Peygamberi de odur
Hiçbir şekil bahane, aramaya ne gerek
Yüce Rab ne dediyse, Kur’ani Kerim O’dur
Ilımlı İslam diye, zırlamaya ne gerek

Şu ezanlar ne ise, şehid Bilâl’de O’dur
Mekân yaradanındaır, mikrofona ne gerek
Sahih İman ne ise, Amel-i Salih odur
Kalpler mühürlü ise, ibadete ne gerek

Hakkaniyet ne ise, Hazreti Ömer O’dur
Nil nehri kıyısında gezinmeye ne gerek
Kulda ölçü ne ise, mizanda esas odur
Şeriata uymayan mahkemeye ne gerek

Mürşid-i Kamil ise, elbette Ali O’dur
İnadım inat deyip, cehalete ne gerek
O en büyük alimdir, ilmin kapısı O’dur
Hacı hoca “efendi”, aracıya ne gerek


ihsan şahin
Kullanıcı avatarı
İhsan Şahin
Sitenin Sahipleri
Sitenin Sahipleri
 
Mesajlar: 4436
Kayıt: Cmt Eyl 09, 2006 6:09 pm

Re: YENİ SAYFA

Mesajgönderen İhsan Şahin » Pzr Kas 07, 2010 11:08 am

Akıl yaşta değil baştadır başta
(Ozan Bağdaşi’ye)


Akıl yaşta değil baştadır başta
Sözleriniz sizi ele veriyor
Anında tanıdım, ilk bakışta
Sahibinin sesi pırtık geliyor

Ozanlık şairlik Allah vergisi
Mektebi var ise söyle hangisi
Haksızlık dururken susan birisi
Yalakanın sesi yırtık geliyor

Dört kitapta var mı göster yerini
Tane tane saysam hangi birini
Anlın açık olsun akıt terini
Kiralığın sesi, zırtık geliyor

Alkışlayın övün, geri durmayın
Sende bala batır, yala parmağın
Dalgavuk ukala, sefil ahmağın
Bağdaşi’nin sesi kırtık geliyor
Kullanıcı avatarı
İhsan Şahin
Sitenin Sahipleri
Sitenin Sahipleri
 
Mesajlar: 4436
Kayıt: Cmt Eyl 09, 2006 6:09 pm

Re: YENİ SAYFA

Mesajgönderen İhsan Şahin » Pzr Kas 07, 2010 11:10 am


Sayısız beyin yatar şu Asri mezarlıkta


Sayısız beyin yatar şu Asri mezarlıkta
Nice makbul kitabı, beraber götürmüşler
İ’tibar görmediler, dünya denen yoklukta
Sessizce aramızdan, ayrılıp ta gittiler

Büyük ruhlar böyledir, sessiz gelip giderler
Sayıları çok azdır, her aleme yeterler
Ocak sönmüşte olsa, bir köşede tüterler
Dünya meşakkatinden, sıyrılıp ta gittiler

Özlerini tartmışlar bütün azalarında
Bir tutam aşk için, ömür pazarlarında
Aleme misal olur, çile tezgahlarında
Hüzün ile neşeye, darılıp ta gittiler



ihsan şahin
En son İhsan Şahin tarafından Pzr Kas 07, 2010 11:11 am tarihinde düzenlendi, toplamda 1 kere düzenlendi.
Kullanıcı avatarı
İhsan Şahin
Sitenin Sahipleri
Sitenin Sahipleri
 
Mesajlar: 4436
Kayıt: Cmt Eyl 09, 2006 6:09 pm

Re: YENİ SAYFA

Mesajgönderen İhsan Şahin » Pzr Kas 07, 2010 11:10 am

Kaybeden sevinsin bulan ağlasın


Senden uzak duran Allah’a yakın
Onun için gelmem çağırma beni
Araya kimseyi koyma ha sakın
Günahına ortak eyleme beni

Hırs bürüdü senin ela gözlerin
Edepten uzaktır acı sözlerin
Bundan sonra yokuş olur düzlerin
Senin gibi ahmak belleme beni

Küfür-ü baz oldun, bozuk ihlasın
Şehidin ahından bozuk mahlasın
Kaybeden sevinsin bulan ağlasın
Zil takıp oynarken körleme beni

Dünyalığın tamam, süpürdün gittin
Evvel umut idin, şimdi de bittin
“Üç sesin” içinde kayboldun yittin
Makamın gücüne kinleme beni

İhsan şahin
Kullanıcı avatarı
İhsan Şahin
Sitenin Sahipleri
Sitenin Sahipleri
 
Mesajlar: 4436
Kayıt: Cmt Eyl 09, 2006 6:09 pm

Re: YENİ SAYFA

Mesajgönderen İhsan Şahin » Pzr Kas 07, 2010 6:01 pm

AKİFLERLE ŞEREF BULDU BU MİLLET
Kartal oldu kahramanca savaşta,
Güvercinle safa durdu barışta,
Öncü oldu Hakk'a giden yarışta,
Akiflerle şeref buldu bu millet.

Çanakkale kalemiyle şanlandı,
Koca tarih aşka geldi, şahlandı.
O, imanla hayat buldu canlandı,
Akiflerle şeref bulddu bu millet.

Çaresizlik kaplamışken yüzleri,
İstikbale giden yolda izleri,
Bu milleete ışık oldu sözleri,
Akiflerle şeref buldu bu millet.

Yurdun işgal edildiği o günde,
Karşı durdu Mehmed Akif en önde,
Zülme boyun eğmedi hiç ömründe,
Akiflerle şeref buldu bu millet.

Hiç susmadı, iman dolu sinesi
Birleşmeye davet etti herkesi,
Meydanlarda yankılandı gür sesi,
Akiflerle şeref buldu bu millet.

Yazdığı marş destanlaştı dillerde,
Dalga dalga dalgalandı göklerde,
Sözleriyle taht kurdu gönüllerde,
Akiflerle şeref buldu bu millet.

Faziletin timsali nur yüzünde,
Hikmet dolu mana her bir sözünde,
Bir deryadır bu milletin gözünde,
Akiflerle şeref buldu bu millet.

Yıllar geçti unutmadık Akifi,
Onun gibi hak aşığı arifi,
O bir değer, mümkün değil tarifi,
Akiflerle şeref buldu bu millet.

Adnan Özkan (YANIK SEVDALAR)
Kullanıcı avatarı
İhsan Şahin
Sitenin Sahipleri
Sitenin Sahipleri
 
Mesajlar: 4436
Kayıt: Cmt Eyl 09, 2006 6:09 pm

Re: YENİ SAYFA

Mesajgönderen İhsan Şahin » Pzr Kas 07, 2010 6:24 pm

Ben Bir TÜRKÜM!

Ben; Orta Asya'dan Türeyen, Anadolu'da Büyüyen, Avrupa İçlerine Yürüyen TÜRK'üm!
Ben; Dağlarda Gemi Gezdiren, Taşlara Destanlar Kazdıran, Tarihi Baştan Yazdıran, TÜRK'üm!
Ben; Adalete, Ben Mertliğe Örnekler Veren, Ölüm - Kalım Savaşına Gülerek Giden, Yeryüzünde Her Murada Eren TÜRK'üm! Ben; Sancaklara, Tuğlara Baş Eğdiren, Beylere, Paşalara Hil'at Giydiren, Kılıcını Üç Kıta'da Gezdiren TÜRK'üm!
Ben; Atilla'yi, Yavuz'u, Fatih'i Var Eden, Kralları, İmparatorları Kendisine Yar Eden, Düsmanına Dünyasını Dar Eden TÜRK'üm!
Ben; Şahları, Sultanları Kul Edinen, Altınları, Elmasları Pul Edinen, İnci'li Kaftanları Çul Edinen TÜRK'üm!
Ben; Zafer Rüyasını Görenlere Saç Yolduran, Hezimete Uğratıp, Ümitleri Solduran, Müzelerde Baş köşeleri Dolduran TÜRK'üm!
Ben; Damarlarında Asil Kanın Aktığı Irkım, Benden Bahseder Destanım, Ağıtım, TÜRK'üm,

Ben TÜRK'üm, Taa İliklerime Kadar MUSTAFA KEMAL ATATÜRK'üm!
Kullanıcı avatarı
İhsan Şahin
Sitenin Sahipleri
Sitenin Sahipleri
 
Mesajlar: 4436
Kayıt: Cmt Eyl 09, 2006 6:09 pm

Re: YENİ SAYFA

Mesajgönderen İhsan Şahin » Sal Kas 16, 2010 8:14 pm


Başkadır başka



Türbanlı kıyafet ekol çiziyor
İçinde kızımız başkadır başka
Sokakta sigara yakıp içiyor
Asalet insanda başkadır başka

Ehliyet almanın yok başka yolu
Sürücü kursları türbanlı dolu
Ciplere kurulur gavurun dölü
Mü’minde rehavet başkadır başka

Üstünü kapatıp altın açıyor
En aşırı dozda makyaj yapıyor
Allah’ı kandırıp, oldu sanıyor
Riyakarın hali başkadır başka

Türbanlı türbansız değildir ölçü
İğreti duranın tamamı öcü
Var ise insan da imanın gücü
Ruhunda güzellik başkadır başka


ihsan şahin
Kullanıcı avatarı
İhsan Şahin
Sitenin Sahipleri
Sitenin Sahipleri
 
Mesajlar: 4436
Kayıt: Cmt Eyl 09, 2006 6:09 pm

Re: YENİ SAYFA

Mesajgönderen İhsan Şahin » Sal Kas 16, 2010 8:15 pm

Ah sevdam



Ah sevdam...bir bilseydim, beni beklediğini
Gururuma bir kurşun, sıkar sana gelirdim
Bir inanabilseydim, beni özlediğini
Saatleri durdurup, kaçar sana gelirdim

Ah sevdam...bir bilseydim, yolum gözlediğini
Irağı yakın eder, bir nefeste gelirdim
Bilseydim dertlerine, beni eklediğini
Buzlarımı eritip, coşar sana gelirdim

ihsan şahin
Kullanıcı avatarı
İhsan Şahin
Sitenin Sahipleri
Sitenin Sahipleri
 
Mesajlar: 4436
Kayıt: Cmt Eyl 09, 2006 6:09 pm

Re: YENİ SAYFA

Mesajgönderen İhsan Şahin » Sal Kas 16, 2010 8:16 pm

BENİ KAYBEDERSENİZ BİR DAHA BULAMAZSINIZ



Su, ateş ve ahlak dostluk kurmuşlar; birbirlerini pek sevmişler. Uzun sü...re dolaşmışlar birlikte....Sonra birden bir burukluk kaplamış üçünün de içini. Ayrılırlarsa bir daha birbirlerini ne zaman nerde bulabileceklerini merak etmişler ve birbirine sormuşlar.
Önce Suya sormuşlar, 'Kaybolursan seni nasıl bulacağız? ' Su cevap vermiş ateş ve ahlaka ve demiş ki -'Nerede bir şırıltı duyarsanız ben oradayım. Bu yer bazen yeşilliklerin bazen kayaların arası, bazen de vadilerin içi olabilir ama şırıltıya kulak verin ben ordayım dostlarım ' demiş,

Ateşe, sormuşlar -'Seni yitirirsek ne yapalım? ' Ateş,- 'Nerde bir duman görürseniz o yerde ben varım. Oraya gelin ben ordayım 'demiş.

Sıra ahlaka gelince, ahlakın dostlarına cevabı şu olmuş,
-'BENİ KAYBEDERSENİZ BİR DAHA KESİNLİKLE BULAMAZSINIZ...

alıntı
Kullanıcı avatarı
İhsan Şahin
Sitenin Sahipleri
Sitenin Sahipleri
 
Mesajlar: 4436
Kayıt: Cmt Eyl 09, 2006 6:09 pm

Re: YENİ SAYFA

Mesajgönderen İhsan Şahin » Sal Kas 16, 2010 8:17 pm

Çeşitlemeler


Ben dertteyim sen dertte, bu millet büyük dertte
Edep bizde ar bizde, velakin söz namertte
***
Ne damarda dolaşır, ne de yüzde asil kan
Vatana ihanettir, dillerden yere akan
***
Yeni destan yazalım, haine olsun inat
Hiç vakit geçirmeden, söyleyelim son sürat
***
***

Söğüt’te Domaniç’te milli devlet kuruldu
Beş asır tüm dünyaya, Türk mühürü vuruldu

Dört kıtanın dördünde, adres bizden soruldu
Konuşturun toprağı, Türk kanıyla yoğruldu
***
***
Beş yüz yıl dört kıtaya, nizam verdi ceddimiz
El aman dileyene, hiç kalkmadı elimiz

Türk diye anılırdı, bir zamanlar ismimiz
Mazlumlara kol kanat, gerdi bizim ceddimiz

Altay’lardan Tuna’ya, baş köşede yerimiz
Bu günkü Macaristan, bizim serhat şehrimiz

Asrın Nemrutlarıyla, sulh olmadı işimiz
Kelime-i Tevhidi, söyler bizim dilimiz
***
***
Türkleşti Anadolu, tarih yazıldı baştan
Çaldıran’da tapuyu, aldık Acem-i Şahtan

Bayrağımız kan bizim, dikilmedi kumaştan
Türk iken boynu bükük, ayrılmadık savaştan

Bir zamanlar bizimdi, Avrupa Arabistan
İsimsiz kahramanlar, yazmıştı nice destan

NE ZAMAN Kİ BU MİLLET ÖZLERİNDEN AYRILDI
KURULAN TUZAKLARA BİRER BİRER TAKILDI


ihsan şahin
Kullanıcı avatarı
İhsan Şahin
Sitenin Sahipleri
Sitenin Sahipleri
 
Mesajlar: 4436
Kayıt: Cmt Eyl 09, 2006 6:09 pm

Re: YENİ SAYFA

Mesajgönderen İhsan Şahin » Sal Kas 16, 2010 8:20 pm


Mutlu olabilmek için 20 temel öğe





1. Kusursuz olmaya çalışma. Unutma ki dünyada hiçbir şey mükemmel ve kusursuz değil.

2. Sevgi kapasiteni geliştir. Tabii önce insanları sevmen gerekiyor. İşe kendini başkalarının yerine koyup onların sıkıntılarına ortak olarak başlayabilirsin.

3. İyilik yap, denize at. Yaptığın iyilik karşısında takdir edilmeyi isteyebil...irsin ama inan yaptığın iyiliği kendine sakladığında daha çok mutlu olacağından emin ol!

4. Bırak ilgiyi başkaları toplasın! Sürekli ilgi çekmek isteriz fakat ilgiyi yanımızdakinin toplamasına izin verdiğimizde o kişi sizin yanınızda çok mutlu olacak.

5. Anı yaşamayı öğren! Geçmişteki sorunlarının veya geleceğe yönelik endişelerinin şu anki yaşamını etkilemesine izin vermemelisin.

6. Öğrenmeye açık ol. Senin dışında herkesin çok bilgili olduğunu düşün.Yaşamında bulunan her şeyin sana öğretecek bir çok şeyi olduğunu unutma!

7. Sabır geliştirme egzersizleri yap! Eğer sabırlı olmazsan, sıkıcı gelebilir.

8. Elini uzat! Kırıldığın ya da küstüğün zamanlarda ilk adımı hep karşıdan mı beklersin? Unutma ki, haklı olmak mutlu olmaktan önemli değildir.

9. Gerçekleri kabul et.Şikayet etmek ve kendini ve çevrendekileri üzmek yerine gerçekleri olduğu gibi kabul etmeyi dene.

10. Yazmayı unutma! günlük tutuyorsan ne ala! Ama tutmuyorsan haftada bir kere olsun kalemi kağıdı eline alarak ya da bilgisayar başına geçerek birisine mektup yazabilirsin.

11. Bırak biraz canın sıkılsın! Sürekli bir yerlere koşuşturmaktan yorulan bedenimizin yanı sıra beynimizin de biraz tembelliğe ihtiyacı var.

12. Zihninde özel bir bölüm aç.Yapman gereken tek şey sorunları, farklı seçenekleri ve farklı çözümleri beyinin bu kısmına yüklemek ve gerisini ona bırakmak.

13. Kendine 'sessiz zaman’ ayır. Mutlaka seninde herkesten ve her şeyden uzak kalmak istediğin anlar oluyordur. Bu zamanlar kendi sesini duymanı sağlayacak ve içini huzurla kaplayacak.

14. Önce karşındakini anlamaya çalış. Eğer çevrendekilerle doğru iletişim kurmak istiyorsan, önce karşındakileri anlamaya çalışmalısın.

15. Alçakgönüllü olamaya çalış. Kendini başkalarına kanıtlamak için ne kadar az çaba harcarsan içindeki huzur o kadar artar.

16. Eleştirileri kabul et.! Ufak bir eleştiride bile saldırıya geçmek yerine eleştirileri kabul etmeyi denersen, kendini daha iyi hissedebilirsin.

17. Gevşe. Rahatlamış insanlar çok başarılı olurlar, çünkü böyle bir durumdan sonra yaratıcılıkları da artar.

18. Parçalara bölünme. Aynı anda kaç iş yapabilirsin? Tek bir işe odaklanmaya ne dersin?

19. Planlarında esnek ol! Planların gerçekleşmediğinde hayal kırıklığına düşmek yerine planlarında değişiklikler yapmayı denersen daha huzurlu olabilirsin.

20. Mutlu olmaya çalış. Ne zaman mutlu olacaksın? Okulun bittiğinde mi? İşe girdiğinde mi? Mutluluğu bekleme ve erteleme.
ALINTI
Kullanıcı avatarı
İhsan Şahin
Sitenin Sahipleri
Sitenin Sahipleri
 
Mesajlar: 4436
Kayıt: Cmt Eyl 09, 2006 6:09 pm

Re: YENİ SAYFA

Mesajgönderen İhsan Şahin » Sal Kas 16, 2010 8:22 pm

ÇILDIRTAN SORULAR-1



s-1) Üçgen bir adam öldükten sonra üçgen bir tabuta konulmasını istemiş. Adam ölmüş fakat üçgen tabuta sığmamış. Neden?
c-1) İsteği yerine gelince zevkten dört köşe olmuş.

s-2) Hangi kanun insanları yargılamaz?
c-2) Yer çekimi kanunu.

s-3) Adamın biri, günesin doğduğu yer olan doğuya dönükse, arkası ne olur?
c-3) Gölge.

s-4) Av sporuna merak salan sakar bir adama arkadaşları ne hediye eder?
c-4) Köpeği için kursun geçirmez yelek.

s-5) Avcılar hedefe nişan alırlarken neden tek gözlerini kapatırlar?
c-5) İki gözlerini kaparlarsa hiçbir şey göremeyecekleri için.

s-6) Yamyamlar uçağa ne derler?
c-6) İnsan konservesi.

s-7) Kedi ile kaleci arasında ne fark vardır?
c-7) Biri tuttuğunu diğeri tutamadığını yer.

s-8) Avcı, bir kurşunla geyiği hem ayağından hem de kulağından nasıl vurabilir?
c-8) Geyik ayağıyla kulağını kaşırken ateş ederse.

s-9) Kral yaşlanınca ne olur?
c-9) Havlu alıp kurulanır.

s-10) İtfaiyeciler neden kırmızı kemer takarlar?
c-10) Pantolonları düşmesin diye.

s-11) Denizden kum nasıl çıkar?
c-11) Islak.

s-12) Kral ölünce oğlu ne olur?
c-12) Yetim.

s-13) Leylek niçin tek ayak üzerinde durur?
c-13) Öbür ayağını da kaldırırsa düşeceği için.

s-14) Hangi soruya evet diyemeyiz?
c-14) Uyuyor musunuz?

s-15) Yırtıcı bir hayvana nasıl bakılır?
c-15) Uzaktan.

s-16) Adamın biri çok zayıf olduğu halde yatağa yattığında yatak kırılıyormuş. Niçin?
c-16) Uykusu çok ağırmış.

s-17) Bir nehir ne zaman tembellik eder?
c-17) Yatağından çıkmadığı zaman.

s-18) Amerikan ordusunda en büyük şapkalı adam kimdir
c-18) En büyük başı olan.

s-19) Altı adam bir şemsiyenin altında ıslanmadan nasıl durabilir?
c-19) Yağmur yağmazsa.

s-20) Adamın başına minicik bir taş düşmüş, hemen ölmüş. Neden?
c-20) Ummadığı taş başını yarmış.

s-21) Arılar hangi kovana bal yapamazlar?
c-21) Mermi kovanına.

s-22) Yakaladığı şövalyeyi yemek isteyen aslanın neye ihtiyacı vardır?
c-22) Konserve açacağına.

s-23) Patlıcan harakiri yaparsa ne olur?
c-23) Karnıyarık.

s-24) Napolyon yaptığı savaşların kaçıncısında ölmüştür?
c-24) Sonuncusunda.

s-25) Hangi ünlü güreşçi hareket halindeki treni tek eliyle durdurabilir?
c-25) İmdat frenini çeken güreşçi.

s-26) Birinin denizde boğulduğunu gören gemi kaptanı ne yapar?
c-26) Geminin bayrağını yarıya indirir.

s-27) İnsan, köpek dişinin ağrısını ne zaman duyar?
c-27) Köpek tarafından ısırıldığı zaman.



s-28) Hangi devlet dairesinde 'işi olmayan giremez' diye yazı yoktur?
c-28) İs ve İsçi Bulma Kurumu.



s-29) Adamın biri gece yarısı yatağının etrafında koşuyormuş. Niçin?
c-29) Uykusu kaçmış onu yakalıyormuş.


s-30) Türkiye' de yükselmenin en kolay yolu nedir?
c-30) Asansöre binmek
Kullanıcı avatarı
İhsan Şahin
Sitenin Sahipleri
Sitenin Sahipleri
 
Mesajlar: 4436
Kayıt: Cmt Eyl 09, 2006 6:09 pm

Re: YENİ SAYFA

Mesajgönderen İhsan Şahin » Sal Kas 16, 2010 9:45 pm

Yüreğimin Dili

Dilim lal kesildi, çıkmıyor kelam
Halimi hatrımı dost sormayınca
Beklerim vefasız kuldan bir selam
Ümidimi kesmem kalp durmayınca

Allahı zikretmek kalblere şifa
Haline şükreden, çeker mi cefa?
Sabredenler elbet sürecek sefa
Rabbim affedermiş, kalp kırmayınca

Batıya özenme, özü çalıntı
Var olan ilimi, bizden alıntı
Açtığı yaralar bize kalıntı
İmanla kalpleri biz sarmayınca

Yalan sevgileri bir bir elerim
Rabbimden sizlere huzur dilerim
Hak yolun sonunda, elbet gülerim
Yoruldum diyemem, can vermeyince

Bu hayat yolunda, nefsimiz dağdır
Kibir ayaklara takılan bağdır
İsyansa kalplere, dolanan ağdır
İman can çekişir, gül dermeyince

Dünyada rızkını veriyor Rezzak
Ahireti düşün, hazırla erzak
İhlaslı gözlere, neyler ki tuzak
Düz yolda düşersin, göz görmeyince

Dile dolanmasın, zehirli sözler
Harama bakmasın o mahmur gözler
Af olmaz günahlar, kararır yüzler
Gönülden tevbeye dil varmayınca.


Salih Kozan
Kullanıcı avatarı
İhsan Şahin
Sitenin Sahipleri
Sitenin Sahipleri
 
Mesajlar: 4436
Kayıt: Cmt Eyl 09, 2006 6:09 pm

Re: YENİ SAYFA

Mesajgönderen İhsan Şahin » Çrş Kas 17, 2010 10:50 pm


DOSTLUK

Dostluk; sevenin sevilende kendi husûsiyetlerini görmesinden kaynaklanır. Gerçek dostlar arasındaki muhabbet, fizikteki birleşik kaplar misâli, his ve fikirl...erde aynîleşmeyi sağlar. Zîrâ gerçek dostluk, iki gönül arasındaki cereyan hattı gibidir. Bu...cereyanla, yâni muhabbet akışı ile, dostların her hâli birbirine sirâyet eder.
Bu itibarla gerçek dostluk; ayrı bedenlerin bir kalp ile, yâni aynı duyuşlar içinde yaşamasıdır. Dostluğun yaşatılması da, dostların her hâdise karşısında aynı duygulara sahip olmasına bağlıdır.
Dolayısıyla duygu müşterekliğine sahip olmayanların, akrabâlık veya arkadaşlık gibi zâhirî veya tesâdüfî yakınlıklarının gerçek dostlukla alâkası yoktur. Nitekim Ebû Leheb, Hazret-i Peygamber’in öz amcası olduğu hâlde, O’na en uzak düşen bedbahtlardan biriydi. Bu yüzden dostuyla kalbî beraberliğe sahip olmayan, onun sevinciyle sevinip hüznüyle mahzun olmayanların dostluk iddiâları, dört duvar arasındaki kuru beraberlikler gibi, bir kıymet ifâde etmez.
Dostluğun temel harcı muhabbettir. Hakîkî muhabbet; cefâları safâ, zahmetleri de rahmet hâline getirir. Bu itibarla bir kimsenin muhabbetinin gerçek olup olmadığını anlamak için, sevdiğinin meşakkatlerine ne kadar tahammül gösterebildiğine bakmak kâfîdir.
Nitekim Cenâb-ı Hak da en çok, dostluğun zirvesinde yaşayan peygamberlerini çile çemberinden geçirmiştir.
Dostlarla kalbî beraberlik durumunda, onların sundukları en acı yemişler ve zehirle pişmiş aşlar bile tatlılaşır. Hazret-i Mevlânâ’nın ifâdesiyle:
“Bir dosta, dostun cefâsı nasıl ağır gelir ki? .. Cefâ ve ıztırap bir şeyin içi gibidir. Dostluk onun kabuğuna benzer. Dostluğun belirtisi belâlardan, âfetlerden, mihnetlerden hoşlanmak değil midir? Dostluk, (her ahvâlde karakteri değişmeyen bir) altın gibidir. Belâ ise ateşe benzer. Hâlis altın, ateş (yâni ıztıraplar) içinde saf bir hâle gelir.”
“Dostlarla oturan kişi, külhanda alevler içinde bile olsa, (o dostluğun lezzetiyle) gül bahçesinde oturuyor gibidir.”
İnsanı olgunlaştıran, çilelerdir. Bir sâhildeki taşlara baktığımız zaman, üzerinde hiçbir sivrilik ve pürüzün kalmamış olduğunu görürüz. Zîrâ dalgalar asırlarca onları döve deve bütün sivriliklerini âdeta torna etmiştir. Çileler de böyledir.
Bu bakımdan gerçek dostluk, hayatın sadece rahat zamanlarında, iyi günlerinde yaşanan dostluk değildir. Asıl dostluk, zor zamanlarda da gösterilebilen dostluktur ki insanın olgunluğunun da nişânesidir. Ensâr-Muhâcir dostluğu bunun en parlak misâlidir.
Öyle ki Ensâr-ı Kirâm, âdeta mal beyânında bulunarak, bütün varlıklarını ortaya koyup Muhâcir kardeşleriyle eşit olarak bölüşmeyi göze alabilmişlerdir. Buna mukâbil gönülleri birer kanaat hazinesi hâlinde olan Muhâcirler de istiğnâ göstererek:
“–Malın ve mülkün sana mübârek olsun kardeşim, sen bana çarşının yolunu göster, yeter! ” diyebilme olgunluğunu göstermişlerdir. (Bkz. Buhârî, Büyû, 1)
Zîrâ onlar, dostluğun merkezine Mevlâ ve Rasûlü’nü yerleştirdiler. Bütün kalbler: “Allah bizden ne ister, Rasûlullâh bizi nasıl görmek ister? ” diye ulvî bir heyecan içindeydi.
Hazret-i Ali -radıyallâhu anh-, Allah ve Rasûlü’ne olan dostluğunun bir nişânesi olarak, Hicret gecesi suikastçiler tarafından öldürülmeyi göze alıp Efendimiz’in yatağına uzandı.
Yine Allah ve Rasûlü’ne bir vefâ borcu olarak genç sahâbîler, Efendimiz’in İslâm’a dâvet mektuplarını cellâtların önünde yürüyerek kralların huzûrunda okumayı canlarına minnet bildiler.
Yine Ensâr ve Muhâcirler, her hususta kendilerinden önce din kardeşlerinin huzur ve saâdetini düşünerek hareket ettiler. Ashâbdan Câbir -radıyallâhu anh- bu dostluk manzaralarından birini şöyle anlatır:
“Ensâr, hurmalarını devşirdiklerinde bunları ikiye ayırırlar, bir tarafa çok, diğer tarafa da az hurma koyarlardı. Daha sonra az olan tarafa hurma dallarını koyar(ak o tarafı çok gösterip) Muhâcirlere; «Hangisini tercih ederseniz alın.» derlerdi. Onlar da (çok görünen yığın Ensâr kardeşlerimizin olsun diye, az görünen yığını alırlar) ve böylece hurmanın çoğu onlara giderdi. Ensâr da bu şekilde az olan kısmı kendilerine ayırmış olurlardı...” (Heysemî, X, 40)
Dostluk ve vefâ hissinin târihimizden şâheser bir misâli de Sinan Paşa ve Yavuz Selim Hân’ın dostluklarıdır.
Yavuz Selim Han, 22 Ocak 1517’de Memlûkleri, Ridâniye’de mağlûb ederek Mısır’ı fethetti. Fakat Mısır’a girmekle iş bitmedi. Memlûk askerleri, dehşet saçan sokak muhârebeleri ile mukâvemet ediyorlardı. Memlûk fedâîleri, kendilerine Yavuz’u hedef seçmiş bulunuyorlardı. «Yavuz’u öldürürsek, harbi kazanırız…» düşüncesinde idiler. Bunu duyan Sinan Paşa, durumu Yavuz’a arz etti. Yavuz’un elbiselerini giydi. Fedâîleri kendi üzerine çekti. Yavuz, arkadan yetişip, fedâîleri bertaraf edinceye kadar Sinan Paşa şehîd oldu.
Yavuz, Mısır’a girerken, çok mahzun idi:
“–Mısır’ı aldık, lâkin Sinan Paşa’yı kaybettik! ..” diyordu. Bu sözleri ile, âlim ve ârif bir dostun kaybını, âdeta koskoca Mısır’ın fethine denk görüyordu.
Velhâsıl, asıl dostluk zor zamanlarda da sürdürülebilen dostluktur. Mevlânâ Hazretleri’nin buyurduğu gibi:
“Sağlık ve âfiyet zamanında herkes dosttur. Ama dert ânında, gam vaktinde Allah’tan başka eş-dost nerede! ”
İnsanların çoğu, saâdeti paylaşmakta beraber olmaya gönüllüdürler. Felâket, ıztırap ve zorluk zamanlarında ise ortada gözükmezler. Böyleleri dost değil, menfaatlerinin arkadaşıdırlar. Gerçek dostlar, safâda da, cefâda da zevk ve şevk ile beraber olurlar.
Hazret-i Peygamber -sallâllâhu aleyhi ve sellem- gerçek dostluğun fazîletini şöyle ifâde buyurur:
“Yedi sınıf insan vardır ki Allah Teâlâ Hazretleri onları hiçbir gölgenin bulunmadığı bir günde, kendi (Arş’ının) gölgesiyle gölgelendirir… (Bu sınıflardan biri de) birbirlerini Allah için seven, (birbirlerinin dert ortağı olan) bir araya gelişleri ve ayrılışları bu muhabbetle gerçekleşen iki kişidir…”


Alıntı
Kullanıcı avatarı
İhsan Şahin
Sitenin Sahipleri
Sitenin Sahipleri
 
Mesajlar: 4436
Kayıt: Cmt Eyl 09, 2006 6:09 pm

Re: YENİ SAYFA

Mesajgönderen İhsan Şahin » Çrş Kas 17, 2010 10:53 pm

Ne kadar da özledik seni...


Sen gittin gideli yeni Ebu Cehiller türedi, nemrutlar sardı dünyanın dört bir yanını... Barış için savaştıklarını söyleyip oluk oluk Müslüman kanı döküldü pek çok İslam diyarında.
Nelere şahit oldu bu gözler, neler duydu bu kulaklar.
Senden sonra sevginin adını unuttu insanlık.
Kan revan içinde kaldı bütün dünya.
Müslüman’ın kanı petrol için petrolden de ucuz satıldı devrin Firavunları tarafından.
Dediler ki “Demokrasi(!) getireceğiz dünyaya.” Öyle bir geldiler ki Asya’ya; Asyalıyı Asyalıya kırdırdılar özgürlük adına...
Yetinmediler ve ardından senin ortadan kaldırdığın fitne ateşini, senin “Ordum” dediğin ve övdüğün milletin içine soktular.
Bu ateş, milletin içine öyle bir girdi ki;
kalktı senin iliklerimize işlettiğin kardeşlik duygusu.
Hatta yetinmediler devrin Firavunları bununla da ve kardeşi kardeşe kırdırmak için girdiler aile ocağımıza kadar.
Sanki yeminli idiler senin getirdiğin güzellikleri ortadan kaldırmaya.
Öyle bir sardılar ki ülkemizi, ülkülerimizin özüne el uzatmaya kalktı bu salip uşakları... Gönüllerden kaldırdılar vefa duygusunu.
Yürekleri bir kırmızı et parçasından ibaret gösterdiler körpe dimağlara...
Ve ardından, mankurtlar türettiler memleketin her yerinde...
Ne kadar kutsaliyetimiz varsa, bu türettikleri mankurtlarla saldırdılar bütün mukaddes değerlere...
Ve yeni ufuklara doğru kanat çırpma ülküsüne kenetlenmek üzere olan bir millet, yeniden yeni kaosların içinde kaldı bu yeni çağda...
Gel ey Muhammed(SAV) ! Yetiş, Sina Çölünde Yavuz’a yetiştiğin gibi...
Aşalım çölleri, ulaşalım zümrüd-ü memlekete.
Tut yine elimizden, Bizans surlarına üç hilalli sancağı diken Ulubatlı Hasan’ın elinden tuttuğun gibi...
Sırtımızı sıvazla, tıpkı Ulu Hakan Abdülhamit Han’ın muhteşem ordusunu teftiş ederken onun sırtını sıvazladığın gibi...
Yine sesimize kulak ver, Çanakkale’de
“Yetiş Ya Muhammed Kitabın elden gidiyor! ”
diye bağıran 1. tabur komutanı binbaşı Lütfi’nin imdadına yetişip sesine kulak verdiğin gibi... Ya Rasulullah!
Biz seni de senin insanlığa sunduğun muştuları da çok ama çok özledik.
Gel yine, Miraç’tan gelir gibi, Hac’dan döner gibi gel ve insanlığa yeniden insanlığını hatırlat.


Alıntı
Kullanıcı avatarı
İhsan Şahin
Sitenin Sahipleri
Sitenin Sahipleri
 
Mesajlar: 4436
Kayıt: Cmt Eyl 09, 2006 6:09 pm

ÖncekiSonraki

Dön ŞAİRLERİMİZ VE ŞİİRLERİ

Kimler çevrimiçi

Bu forumu gezen kullanıcılar: Hiç bir kayıtlı kullanıcı yok ve 2 misafir