FATMA HİCRAN'IN ŞİİRLERİ..

Üyelerimizin yazdığı şiirleri bu bölümde toplayalım mı? Ne duruyorsunuz!.. Kaleme sarılma zamanı gelmiştir...

Moderatörler: Muzaffer Mustafa Altuncu, Adnan Ayaz

FATMA HİCRAN'IN ŞİİRLERİ..

Mesajgönderen Fatma Hicran Toplaoğlu » Prş Nis 20, 2006 8:16 am

Resim

Bir zamanlar birbirlerine asik iki genc vardi.

Kizin adi Tispe delikanlininki ise Piremus idi. Bunlar yanyana evlerde otururlardi.Birlikte büyüdüler ve çocukluklarindan beri birbirlerine karsi ask beslerlerdi.

Fakat aileleri görüsmelerini istemezler birbirlerine uygun olmadiklarini düsünürlerdi.

Oysa onlar birbirlerini ölesiye seviyorlardi. İki evin arasinda gizli bir catlak vardi aileleri bunu bilmezler onlarda geceleri burda bulusur o aradan
birbirlerine seslerini duyurur asklarini dile getirirlerdi.

Bir gece ormandaki agacin altinda bulusmaya karar verdiler.
Tispe agaca Piremus dan önce varmisti.
Gittiginde avini yeni yemis, agzindan kanlar akan kocaman bir aslanla
karsi karsiya geldi.

Korkarak bi magaraya dogru koşmaya basladi. Farkında olmadan yolda boynundaki esarpini düşürmüştü.

O sirada Piremus geldi.

Gördükleri karsisinda donup kalmisti. Kocaman aslan agzinda
kanlarla birlikte biricik sevgilisi Tispe nin esarpini parcaliyordu..

O an aklina gelen ilk ve tek sey aslani Tispe yi oldurerek yedigiydi.
Tispesiz yasayamazdi. Aklindan gecen sadece aski ugruna canina kiymakti.Belinden hançerini çikardi ve gögsüne sapladi.

Kanlar icinde cansiz bedeni yere dustu.

Tispe ise korkusunu bi kenara atip bir an once askini gormek icin magaradan cikmaya karar vermisti.

Agacin altina geldiginde o korkunc sahneyle yuzlesti.

Piremus un cansiz vucudu yerdeydi ve elinde Tispenin dusurdugu esarpini tutuyordu.

Ilk once genc kiz olanlar karsisinda aglamaktan hicbir seyi anlayamamisti. Ama esarpi ve uzaklasan aslani gorunce anladi. Bi an magarada dusundugu o korkunc sey basina gelmisti. Ve oun öldügünü dusunen Piremus aski ugruna canina kiymisti.

Tispe bir an bile dusunnmeden hanceri aldi ve gogsune götürdü..

Onlarin aski ölesiye bir askti ve ölüm bile onlari ayiramazdi.

Eger Piremus aski ugruna ölümü göze aldiysa o da hic cekinmeden canina kiyabilirdi ve hanceri sapladi.

Birden vucudu Piremusun bendeninin ustune yigildi.

O anda tanrilar bu yuce aski ölümsüzlestirmek istediler ve bu çiftin üstünde duran agaci onlarin aşkına adadilar.

Piremusun kanini bu agacin meyvelerine,
Tispenin gözyaslarini ise agacin yapraklarina verdiler.

O günden beri kara dut agacinin meyvesinin cıkmayan lekesini,(Piremusun kan lekesini), dut agacinin yapraklari,(Tispenin gözyaslari) temizler..

Bilirmisiniz; dut agacinin meyvesinin lekesi cikmaz ama elinize agacin yapragini alir avusturursaniz lekenin gittigini goreceksiniz !



_______________________________________________________________________________


Resim


YILLAR SONRA GERÇEKLEŞEN DİLEK

iki kum tanesinin aşkı

Günün birinde bir çölde iki kum tanesi karşılaşmış ve birbirlerini çok sevmişler uzun bir süre çok yakın olmuşlar.

Birbirlerini yanlarında, canlarında olarak sevmeyi öğrenmişler.
Derken bir rüzgar çıkmış kum tanelerinden biri yerinde kalırken diğeri biraz uzağa savrulmuş.

Çok uzak değillermiş ama yinede göremiyorlarmış birbirlerini.

Sevgileri hiç azalmamış yine sevmeye devam etmişler.

Birbirlerine ulaştırabildikleri sesleriyle, haberleriyle yaşıyorlarmış ve artık görmeden seslerinde sevmeği öğrenmişler.

Bir gün biri diğerine “sevdamız sonsuza erişmesi için aynı anda bir dilek dileyelim” demiş.

İkisi de aynı anda bir dilekte bulunmuşlar ve tam o sırada bir fırtına çıkmış.

Bu kavuşmamız, sevdamızın sonsuza dek sürmesi olabilir diye ikisi de kendilerini fırtınaya bırakmışlar.

Gözlerini kapayıp fırtına dindiğinde sevdalarının yanı başında olmuş olmayı arzulamışlar.

Fırtına o kadar kuvvetliymiş ki o güne kadar yıllarca yerlerinden kıpırdamayan kumlar bile başka yerlere savruluyorlarmış.

Fırtına günlerce sürmüş kum taneleri de oradan oraya savrulup durmuşlar.
İkisini de bir sabırsızlık sarmış. Fırtına durmuyor aksine artıyormuş.

Fırtına dinmek bilmedikçe onlarda sabırla sevmeği öğrenmişler.

Günler geçmiş sonunda fırtına durmuş gözlerini açtıklarında ikisi de başka alemlerde bulmuşlar kendilerini.

Bu fırtınanın onları birleştireceğine o kadar inanmışlar ki birbirlerini yanlarında bulamayınca yüreklerinde derin bir acı hissetmişler ve acıyla sevmeği öğrenmişler.

Kendilerine birazcık geldiklerinde ikisi de bu fırtınayla başka başka yerlere savrulduklarını anlamışlar.

Biran ölmek istemişler ama sonra birbirlerini hiç görmeden,mesafelere, engellere rağmen sevmeği öğrenmişler.

“Eskisi gibi bağırsakta sesimiz ulaşmaz ki birbirimize” demişler.

İkisi de yeni yerlerinde kimseyle konuşmamışlar ve yıllarca hep susmuşlar.

Hep yeni bir fırtına ümidiyle birbirlerine ihanet etmeden beklemişler. Böylece umutla sevmeği öğrenmişler.

Yıllar geçmiş ama sevgileri hiç geçmemiş.

Birbirlerinden hep umutlu olarak yaşamışlar.
Bir gün ikisi de birbirlerinden habersiz aynı anda gözlerini kapamışlar ve kavuşmak için yeniden fırtına çıkmasını dilemişler.


Beklemişler beklemişler ama fırtına bir türlü çıkmamış.

Kendilerini tüm benlikleriyle fırtınaya bırakmak için oldukları yerde dönmüş durmuşlar ama hepsi nafile küçük bir rüzgar bile çıkmamış.

Sonunda durmuşlar ve gözlerini açmışlar.

Sevdiklerinin, sevdalarının, yıllarca beklediklerinin tam karşısında durduklarını görmüşler ve hemen ikisi de yıllar önce diledikleri dileği anımsamışlar.
Dilek şöyleymiş ;


“Allah’ım bizi birbirimize her şeyiyle sevmeği öğrendiğimizde kavuştur.

Öğle kavuştur ki sevdamız sonsuza erişsin.”



Sonunda anlamışlar ki birbirlerinden çok uzaklarda geçirdiklerini sandıkları yılları aslında birbir yanı başlarında geçirmişler.

Dileklerinin kabul olması için yılların geçmesi gerektiğini öğrenmişler çünkü onlar sevmeği her şeyiyle öğrenmeği dilemişler.


Dilekleri kabul olmuş umutla, sabırla, acıyla, yakında, uzakta...her şeyiyle sevmeği öğrenip birbirlerine kavuşmuşlar.

Sevmeği bildikten sonra mesafeler, acılar, yıllar, aylar...asla sevdayı söndürmez ama sevmeği bilmedikten sonra yanı başında ki sevdiğini bile yıllarca göremeyebilir insan...
Kullanıcı avatarı
Fatma Hicran Toplaoğlu
Bölum yetkilisi
Bölum yetkilisi
 
Mesajlar: 1253
Kayıt: Pzt Eki 17, 2005 9:47 am
Konum: İstanbul

Mesajgönderen Fatma Ozbilgi » Cmt May 13, 2006 3:12 pm

Ellerine sağlık Fatma çok güzel olmuş...
Kullanıcı avatarı
Fatma Ozbilgi
Site Yönetim
Site Yönetim
 
Mesajlar: 5100
Kayıt: Pzr Eyl 04, 2005 6:06 pm
Konum: Fransa/ Lille/Ankara/ Caykara Sahinkaya

Mesajgönderen Fatma Ozbilgi » Cmt May 13, 2006 3:13 pm

surli yazdı:INAN COK DUYGULANDIM FATMA; COK GÜZEL BIR HIKAYE... ELLERINE SAGLIK; BÖYLE GÜZEL YAZILARI DA NERDEN BULURSUN BILMEM; GERCEKTEN ÖRNEK BIR YAZI...TSKLER CANIM BENIM
Kullanıcı avatarı
Fatma Ozbilgi
Site Yönetim
Site Yönetim
 
Mesajlar: 5100
Kayıt: Pzr Eyl 04, 2005 6:06 pm
Konum: Fransa/ Lille/Ankara/ Caykara Sahinkaya

Mesajgönderen Fatma Ozbilgi » Cmt May 13, 2006 3:14 pm

birsen yazdı:Canım arkadaşım çok güzel yazmışsın okurken tüylerim dikenlendi doğrusu ve bişey daha sanırım ben o iki kumtanesini çok yakından tanıyorum hee nedersin... :lol: :lol: :lol:
Kullanıcı avatarı
Fatma Ozbilgi
Site Yönetim
Site Yönetim
 
Mesajlar: 5100
Kayıt: Pzr Eyl 04, 2005 6:06 pm
Konum: Fransa/ Lille/Ankara/ Caykara Sahinkaya

Mesajgönderen Sibel Şahin » Pzt May 29, 2006 9:56 am

Gerçekten çok güzelmiş
Bilmiyordum kara dutun hikayesini
Aslında dutu sevmem ama artık farklı bi gözle bakacağım kesin Teşekkürler Fatma Hicran... :wink:
Kullanıcı avatarı
Sibel Şahin
Bölum yetkilisi
Bölum yetkilisi
 
Mesajlar: 2095
Kayıt: Sal Oca 31, 2006 4:37 pm
Konum: TEKİRDAĞ

Mesajgönderen Şemsettin Hamsici » Cmt Haz 10, 2006 8:55 pm

Ellerine sağlık Fatma abla çok güzelmiş
Ya nerden buluyorsunuz böyle şiirleri ...yaa...
Kullanıcı avatarı
Şemsettin Hamsici
Sitenin Sahipleri
Sitenin Sahipleri
 
Mesajlar: 1767
Kayıt: Pzr Nis 30, 2006 1:36 pm

Mesajgönderen Fatma Hicran Toplaoğlu » Pzt Ağu 07, 2006 7:51 am

Resim

Yine mi dönüyorum hüzünlü saatlere? Oysa geceye beş kala
çağırışlarını duymuştum. Belki sensindir diye bir umut kapladı içimi.
Nafile, sana uzanan bütün yollar kapalı...öğrendim, evet geç de olsa
öğrendim bunu. Çok geç olsa da...

Uzaklardan bir ses olmak istedi bir dostum, uzaklardan bir el...
Üşüme diye. Olamadı, olamazdı, yokluğun her şeyden daha soğuktu.
Yokluğun soğuk, yokluğun buz gibi...

Hani; öyle üşürsün ki, artık hiç bir şey hissetmez uzuvların,
uyuşur kalır da manâsız bir donukluğun çizgileri oluşur, ardından
bir kabuk içindeki parçalanmayı döker, ezip de geçer tüm bedenini,
acısı en derinden gelir de yakar her yerini...

İşte ben de öyle üşüdüm gece yarısını beş geçe...
Manâsız buluyorum sanki artık her şeyi.

Sevgi deseler sadece bir iç çekebilirim,
sonra gülüp geçerim gibi geliyor.

Aşkı sorsalar, aynı dili mi konuşuyoruz diye
anlamsızca bakabilirim gözlerine...

Anlatın derim durmayın, bırakın tüm şiirleri, şarkıları, masalları...

Dokunabilir miyim aşka, dokunabilir miyim ellerimle diye sorarım,
geçer mi üşümesi yüreğimin, geçer mi üşümesi içimin...

Aşk dediğiniz şey gelince ansızın, anlar mı beni aşkla gelen,
beni ben oldugum için mi, kendi var ettigi için mi ister...
Varolanlara, benden kalanlara hoş geldin mi der,
yoksa bir iki zaman sonra herkes gibi o da mı çekip gider...

Bakışlarım dondu sanki, yüreğim donunca. Nasıl da manasız
bakıyorum etrafa. Görmesin istiyorum hiç kimse gözlerimi,
görmesin hiç kimse hüzün tanelerimi...

Susuyorum artık derin derin. Nasıl da konuşmak istiyorum oysa.
Saatlerce susmadan konuşmak istiyorum. Tüm biriktirdiklerimi
en başından başlayıp sonuna kadar anlatmak istiyorum.
Anlatmak yetmez biliyorum, anlaşılmak da istiyorum...

Bir el istiyorum başımda...
Saçlarıma dokunsun istiyorum, tüm bedenimden söküp alsın
yalnızlığımı tılsımıyla... Bir el istiyorum dokunsun saçlarıma
yumuşacık ve alsın tüm donuklukları usulca.

Bir göz istiyorum gözlerimde...
Anlamsız bakan gözlerimin içini görsün, hâlâ arkalarda kalmış
ışık huzmelerinin içine dalsın, çıkarsın tüm umutlarımı
eski sandığın içinden, açsın da ışığı ile umut olsun yollarıma,
yolum olsun yordamım olsun istiyorum...

Bir omuz istiyorum...
Başımı yaslayıp uzun uzun ağlayabileceğim. Yıllardır biriktirdiğim
hüzün tanelerini tek tek dökebileceğim bir omuz istiyorum.
Ona yaslanınca her şeyi unutmak istiyorum, sıcacık olmak...
İçimi huzur kaplasın istiyorum, hiç konuşmadan saatlerce
orada kalmak, hiç konuşmadan anlaşılabilmek istiyorum...

Biliyorum, ne de çok sey istiyorum...
Bunların sadece puslu bir hayal olduğunu da biliyorum.

Seni bende var edişimi, aslında sadece bende olduğunu,
aslında sadece bir hayal olduğunu çok iyi biliyorum.

Ama yine de seni çok özlüyorum,
yine de çok üşüyorum, ve yine de seni istiyorum...

Ben, hüzünlerime geri dönüyorum...
Resim
Kullanıcı avatarı
Fatma Hicran Toplaoğlu
Bölum yetkilisi
Bölum yetkilisi
 
Mesajlar: 1253
Kayıt: Pzt Eki 17, 2005 9:47 am
Konum: İstanbul

Mesajgönderen Fatma Hicran Toplaoğlu » Pzt Ağu 07, 2006 2:19 pm

Resim
Kullanıcı avatarı
Fatma Hicran Toplaoğlu
Bölum yetkilisi
Bölum yetkilisi
 
Mesajlar: 1253
Kayıt: Pzt Eki 17, 2005 9:47 am
Konum: İstanbul

merhaba

Mesajgönderen Ercan Sever » Sal Eki 03, 2006 8:23 pm

merhaba fatma şiirlerin herbiri birbirinden güzel insani derinden etkiliyor kendiyle yüzleşmesini sagliyor devamini bekleriz başarılar
Kullanıcı avatarı
Ercan Sever
Sitenin Sahipleri
Sitenin Sahipleri
 
Mesajlar: 212
Kayıt: Prş Ara 15, 2005 2:42 pm
Konum: HATAY/iskenderun

Mesajgönderen Muzaffer Mustafa Altuncu » Pzt Eki 16, 2006 12:04 am

.....Yazdıklarını okuyorum,teşekkürlerimi şu anda toptan sunuyorum....

....Devamı siteye canlılık getirecektir.Bekliyoruz...
Kullanıcı avatarı
Muzaffer Mustafa Altuncu
Bölum yetkilisi
Bölum yetkilisi
 
Mesajlar: 26605
Kayıt: Cmt Şub 04, 2006 9:12 pm
Konum: GÖLCÜK

Mesajgönderen Fatma Hicran Toplaoğlu » Pzt Eki 16, 2006 9:25 am

BIR UMUT LAZIM...


Bir umut lazim bana , gunlerimi aydinlatacak, karayi AK yapacak bir umut...

Hayat yapman gerekenlerden ibaret bu geregi kaldiracak bir umut... Herşey serbest fakat elin kolun bagli. Hayat acik cezaevi.

Bir umut lazim bana, yillarca bekledigim AMA NE bekledigimi bile bilmedigim, geldigi zaman "tamam Işte buydu" dedigim bir umut lazim bana...

Oyle zamanda gelmeli ki, NE bir dakika once NE bir dakika sonra, tam istedigim zamanda olmali, zamanini bile bilmedigim bir umut lazim bana...

Huzur dolmali icim kaygi bitmeli, guneşin sicagini hissetmeliyim her daim, dört elle sarilmaliyim yeniden aşik olmayim hayata, gecem gündüzüm, düşüm gercegim bu olmali, bir umut lazim bana...

Yollarda gözledigim, düşümde görüp uyaninca unuttugum, sokak cocuklarinda, caddelerde, kitaplarda aradigim, "tamam Işte buydu" dedigim BIR UMUT LAZIM bana
Kullanıcı avatarı
Fatma Hicran Toplaoğlu
Bölum yetkilisi
Bölum yetkilisi
 
Mesajlar: 1253
Kayıt: Pzt Eki 17, 2005 9:47 am
Konum: İstanbul

Mesajgönderen Fatma Hicran Toplaoğlu » Pzt Eki 16, 2006 10:07 am

****ELVEDA BITANEM ***



Sabah uyandiginda midesinde bir yanma hissetti yanmanin nedeni aksam yedikleri degil uyanir uyanmaz bugün yapacaklarinin aklina gelmesiydi. Bugün 2 yildir götürmeye çalistigi bir birlikteligi bitirecekti aslinda bunda geç bile kalmisti. Bitmeli dedi içinden her gün; bu tatsiz uyanis bitmeli... Içinde bir muhakeme baslamisti, kendi kendine söyleniyordu:

“Ona da haksizlik etmek istemiyorum belki hatali olan benim.... Bulunmaz Hint kumasi degilim ya, görünüs olarak himmm yakisikli çocuk denilecek biri hiç degilim.... Ama yaptim çok çalistim bitmesin diye kendimle mantigimla çok kavga ettim olmadi....” Genç adam bunlari düsünürken surati sekilden sekille giriyordu. Süratle giyinerek disari çikti, bugüne kadar hiç bekletmemisti onu simdide bekletmemeliydi. Istanbul soguk ve yagmurlu bir Nisan ayi yasiyordu.Genç adam gökyüzüne bakarak iç geçirdi bulutlar bizim yasayacaklarimizi biliyor onlar bile agliyor halimize.

Birkaç saatlik yolculuktan sonra Kadiköy iskelesine geldi her zamanki gibi yine ilk kendisi gelmisti bulusma yerine. Birkaç dakikalik beklemeden sonra karsidan kiz arkadasinin geldigini gördü, simdi midesindeki agri daha da artmisti. Karsilama faslindan sonra Besiktas'a gitme karari aldilar, yolculuk sirasinda hiç konusmadilar; genç adam günesin yoklugunda grilesen denize bakiyordu. Genç kiz arkadasinin bu durgunluguna anlam verememisti, öyle ya nereden bilecekti bu gün ayrilik çanlarini çaldigini.

“óüdüm” dedi genç kiz, bu yolculuk boyunca edilen tek lafti. Besiktas'a geldiklerinde bir cafe de oturdular, genç kiz anlamisti kendisine bir sey söylenmek istendiginin... “Bana bir sey mi söylemek istiyorsun” dedi, genç adamin gözlerine bakarak. Genç adam gözlerini kaçirarak “evet” seklinde basini salladi.

Genç kiz daha da heyecanlanmisti. Biraz da sinirlenerek “söyle öyleyse ne diye bekliyorsun.”

Genç adam içini çektikten sonra “sence biz nereye kadar gidecegiz, daha dogrusu biz iyi bir ikiliyiz”

“Bunlari sorma geregini neden duydun.” dedi genç kiz.

Genç adam söze basladi: “bak canim bundan birkaç ay önce aksam saat 11:00 civariydi sanirim, hatirladin mi?

Genç kiz “evet hatirladim” dedi, ama genç adam genç kizin sözünü bitirmesini beklemeden “o aksam seni düsünüyordum diger aksamlarda oldugu gibi senin için bir siir yazmistim onu o an sana okumak istemistim, sana telefon açtigimda siirimi bile dinlemeden simdi sirasi mi canim ya senin de isin gücün yok mu demistin bana. Biliyor musun o an bir kaç yumruk yedikten sonra kroki durumuna düsen bir boksör gibi olmustum sessiz kalip özür dileyerek telefonu kapatmistim. Daha sonra bu siiri benden hiç istememistin. Ve bunun gibi bir çok defa tartismamiz oldu. Geçenlerde hasta olup yataklara düstügümde arkadaslarimla birlikte sen de gelmis, Meral'in bana sen sanslisin Nalan sana bakar sözüne karsilik sinirli bir edayla “aaaa banane isim yok da sana bakacagim, annen baksin demistin bunu da hatirladin mi?”

Genç kiz tekrar “evet” dedikten sonra saskin saskin “evet ama bunlari neden hatirlatiyorsun bilmiyorum. Biliyorsun benim kisiligim böyle, duygusalligi sevmiyorum . Ve hasta bakici gibi göründügümü de kimse söyleyemez.”

Genç adam güldü “Evet canim bak burda haklisin, sen zaten olmak istesen bile bu kalbi tasidigin müddetçe hasta bakici hemsire falan olamazsin.”

Genç adam devam etti “bana simdiye kadar kaç kere sabahin erken saatlerinde güzel sözcüklerden olusan bir mesaj çektin, hiç hatta günün hiçbir saatinde çekmedin. Duygusalligi sevmeyebilirsin ama sen seni seven insanlari mutlu etmeyi de sevmiyorsun, halbuki ben senin tam tersine kendimden çok insanlari mutlu etmeyi seviyorum. Seni tanidigimdan beri her sabah aksam, gece yani seni andigim her saat tatli sözcük mesajim vardi senin için biliyor musun? seninle ben ak ile kara gibiyiz”

Genç kiz anlamisti, “yani ne istiyorsun benden sair olmami mi?”

Genç adam tekrar gülümsedi içinden dün gece verdigin ayrilik kararinin ne kadar dogru oldugunu düsünüyordu.

“Hayir dedi sair olmani istemiyorum zaten olamazsin da; yalniz biz ayrilmaliyiz, ayrilirsak ikimiz içinde en hayirlisi bu olacak.”

Genç kiz sasirmisti, “Neden ama ben seni seviyorum, senin de beni sevdigini saniyordum.”

Genç adam iç çekerek “hayir canim sen esas beni sevdigini saniyorsun, eger beni sevseydin simdi burda baska seyler konusuyor olurduk.”

Genç kizin gözleri yasarmisti, Genç adam cebinden çikardigi mendili uzatti, genç kiz göz yaslarini silerek kesik bir sesle “Sen bilirsin, umarim beni baska biri için birakmiyorsundur.”

Genç adam “Nasil böyle bir seyi düsünürsün, senden baska olmadi ve uzun sürede olacagini sanmiyorum.” Genç adam ve genç kiz iki sevgili olarak oturduklari masada artik iki yabanci gibi duruyorlardi. Istanbul yagmurlarla yikanirken yagmura iki sevgilinin umutlari da karisiyordu.

Birkaç dakika sesiz oturduktan sonra genç kiz “kalkalim istersen” dedi.

Genç adam ben biraz daha burda kalmak istiyorum, istersen sen kalkabilirsin. Genç kiz “tamam o zaman sana mutluluklar dilerim” diyerek elini uzatti. Genç kizin sesi ve eli titriyordu genç adam “arkadas olarak beraberiz ama sen istersen tabi” dedi. Genç kiz evet” anlaminda basini salladi ayrilirken son kez sarildilar birbirlerine.

Genç kiz uzaklasirken genç adam masada dondu kaldi vakit ögleni bulurken yagan yagmur yerini günese birakmisti, ama genç adam titriyordu onu titreten açan günese ragmen esen rüzgar miydi, yoksa kalbindeki ayrilik acisi miydi. Saatlerce dolasti devamli kendini sorguluyordu hatayi bastan yaptim diyordu, ama yasadigi güzel günlerde olmustu.”allahim” dedi “allahim güç ver bana”.

Dostlarini düsündü onlarin dediklerini düsündü. Arkadaslari sizler birbirine zit insanlarsiniz yol yakinken dönün bu yoldan dememis miydiler. Tabi ya dogru olani yapmisti. Saatler geçtiginde artik günes yerini yildizlara birakmisti, eve döndügünde yürümekten bitap duruma düsmüstü. Kendisini karsilayan annesine hiçbir sey söylemeden kendi odasina gitti. Gece bir türlü bitmek bilmiyordu anilarin agirligi altinda eziliyordu genç adam, ama sabah erken kalkip ajansa gidecekti, bunun için uyumasi gerekiyordu.

Birkaç saat sonra genç adam uykuya dalmayi basarmisti ve sabah 7'de saatin zirlamasiyla uyandi genç adam. Evden çikacagi zaman cep telefonuna bakti, mesaj ve 10 tane cevapsiz arama vardi. Genç adam yorgun oldugu için duymamisti telefonunun sesini. Cevapsiz arama ve mesaj canimcim'dan gelmisti canimcim onun Nalana taktigi isimdi, heyacanla mesaji açti mesajda sunlar yaziyordu.......

“Sadece onlari sevmeyi sevdim Hepsini onlarsiz yasadim da Bir seni sensiz yasayamiyorum Bu aski tek kalpte tasiyamiyorum Sana yemin güzel gözlüm bir tek seni sevdim Ve seni severek ölecegim, ELVEDA BIRTANEM.......”

evet, genç adam sasirmisti, mesajin gelis saatine bakti sabahin besini gösteriyordu güldü kahkahalar atarak güldü onu tanidigi ve arkadas oldugu günden beri ilk defa bir siir aliyordu ve ilk defa bu saatte araniyordu....

Heyecanla hizli arama yapti, çalan telefonu yabanci bir ses açti.

Genç adam “Nalan ile görüsebilirmiyim” dedi. Fakat karsidaki agliyordu, hiçkira hiçkira agliyordu; “Ben onun annesiyim yavrum, canim kizim bu sabah intihar etti. Gece odasinda birilerini arayip durdu, sabah odasinin isigini sönmemis görünce merak ederek odasina girdim, ama yavrum kendini asmisti.”

Genç adam beyninden vurulmusa döndü. Bir gün önceki mide agrisinin iki katini çekiyordu simdi. Oldugu yere yigilip kaldi.............

Birkaç ay sonra...

Iki doktor konusur. Doktorlardan biri digerine karsidaki hastanin durumunu soruyor ....

- haaa o mu, üç ay önce getirdiler elindeki cep telefonunu hiç birakmiyor, kendisi yüzünden bir genç kiz intihar etmis, o günden sonra o cep telefonu her zaman elinde devamli bir seyler yazip birine yolluyor. Geçenlerde merak ettim o uyurken gönderdigi numarayi aradim hayret ki numara 3 ay önce iptal edilmis, ve gelen mesajlarda bir siir:

“Sadece onlari sevmeyi sevdim Hepsini onlarsiz yasadim da Bir seni sensiz yasayamiyorum Bu aski tek kalpte tasiyamiyorum Sana yemin güzel gözlüm Sana yemin güzel gözlüm bir tek seni sevdim Ve seni severek ölecegim, ELVEDA BIRTANEM.......”




Sadece onlari sevmeyi sevdim Hepsini onlarsiz yasadim da Bir seni sensiz yasayamiyorum Bu aski tek kalpte tasiyamiyorum Sana yemin güzel gözlüm Sana yemin güzel gözlüm bir tek seni sevdim Ve seni severek ölecegim, ELVEDA BIRTANEM.......”
Kullanıcı avatarı
Fatma Hicran Toplaoğlu
Bölum yetkilisi
Bölum yetkilisi
 
Mesajlar: 1253
Kayıt: Pzt Eki 17, 2005 9:47 am
Konum: İstanbul

Mesajgönderen Fatma Hicran Toplaoğlu » Prş Kas 09, 2006 7:55 am

Bir hazan mevsiminde çıktığında karşıma, bilir miydim bu kadar
yaralayacağını yüreğimi?
Ah sevgili... Bilir miydim defalarca gidip gri geleceğini ve her
gidişinde bir parça daha götüreceğini yüreğimden? Bilir miydim her
gidişinde daha büyük olacağını o parçanın söyle?

Halbuki sen değil miydin tüm yaşadıklarımı bilen ve sen değil miydin
bana zarar gelmesini istemeyen?
İstemezken hiçbir acıyı çekmesini yüreğimin neden yaktın sevgili,
neden kışa döndürdün bendeki sevgini?

Çok mu şey istemiştim senden? Neden bu kadar ağır gelmişti herşey ikimize?
Yapmamız gereken tek şey sevmekken birbirimizi, biz, neden sevgi
dışında herşeyi dolu dolu yaşadıkta hep erteledik söylenmesi
gerekenleri ve neden sakladık sevgimizi?
Bir senin yanında yaşarken saflığı, bir senin yanında güçsüzken ve ilk
senin yanında ağlamışken savunmasız; neden hep kelime artlarına
sakladık yüreğimizi?

Çok mu şey istemiştim gerçekten hayattan?
Koluna girip yürürken yolda, yüzüme yansıyan tebessüm müydü fazla
kaçan mutluluk?
Yoksa uzaktayken , bir çağrının gelmesiyle sana ait olan,; yüreğime
düşen heyecan parçası mı ağır gelmişti de, bu hale düşmüştü sevdamız?
Hayat ne istedi bizden, yoksa biz mi hayatı yok ettik erkenden?

Neden birden değişti her şey? Bahar neden kışa dönüştü aniden?
Halbuki sen bilirdin , kıştan ne çok korktuğumu sevgili..Halbuki en
çok sen bilirdin, kışları üşüyen ellerimin yüreğimi de vurduğunu ve o
yüreğin sadece senin gözlerinde huzur bulduğunu...

Biliyorsun değil mi?
Bunu benden de iyi biliyorsun sevgili...
Bildiğin halde yapıyorsun, inat uğruna yaşatıyorsun tüm acıları bana..
Acı çekmem için gelip gelip gidiyorsun yüreğime... Her gelişinde bir
parça mutluluk çalıyorsun ağzıma ve her gidişinde yüreğimden bir parça
daha götürüyorsun yanında...
Neden sevgili? Neden yapıyorsun? Nedir istediğin ve benim bir türlü bilemediğim?

................

Hani bir çocuk vardı yüreğimde; senin gelişinle canlanan ve her
gidişinde gözyaşları sel olan yoluna.. O çocuk bile büyüdü bilir misin
sevgili..

Büyüdü o çocuk..Büyüdü, çok sevdi, ayrı düştü, mutsuzlaştı... Gitgide
yaşlandı...

Halbuki hep çocuk kalması gerekiyordu onun, halbuki savaşabilmesi için
hep gülmesi...
O ise hep ağladı sen giderken sevgili, sonunda gücü bitti, tövbe
etti..Vazgeçti çocuk olmaktan..büyüdü.. Saçları aklaştı, yüreği
katılaştı...

..................

Ne güzeldi sana dair olan hayallerim, ne büyüktü o hayallerin verdiği
mutluluk yüreğime...

Halbuki seninle şiir gibi bir hayat yaşayacaktım sevgili.. Sen 29
harftin dilimde, bir anlam katabilmek adına hayatın içine...
Ve sen her gittiğinde bir harf intihar etti kendi zehiriyle...
...............

Neden yar? Ah yar neden? Neden gelip gelip gidersin hala yüreğimden?
Neden azad etmezsin ellerindeki yüreğimi yada neden öldürmezsin
acımadan insafsızca?
...................

Git sevgili, git... Git artık... Hiç düşünmeden, tüm "sen"i sırtla
bendeki ve bakmadan ardına git... Yüreğini yüreğimden al ve git...

Yada gel be sevgili.. Sebep aramadan, sual sormadan gel... Sadece
sevmek adına gel..Sadece benim olmak, sadece senin olmak adına gel...
Biz olmak adına gel...

Gelebilir misin?
Hayır...
Gelebilir miyim?
Hayır...

..................

Gelme artık yalvarırım yar... Gelme ama gitme de... Dokunma içimdeki
"sen"e.. Ben mutluyum böyle.. Bırak içimdeki "sen" kalsın bana sen
gitsen de yüreğimden, ben üşüsem de peşinden...
Yada hiçbiri işte....
..............

Tıkanıyor sonu sen olunca kelimeler..Ardından intihar eden harfler
tükeniyor, kağıda değer değmez yok oluyor..
Artık anlatamıyorum hiçbir şeyi eskisi kadar güzel..Artık yüreğim
dökülmüyor sayfalara...

Ah yar...

Alışmışken senin kalbimdeki sessiz usul haline, gelip gelip daha
ileriye itiyorsun ya hançerini kalbime, sözlerinle bitiriyorsun ya
beni.. Diyecek söz bulamıyorum yüreğine..

Susuyorum artık..Susturuluyorum belki de...

Gelme artık yar..Yalvarırım gelme ama gitmede...
Yada boş ver,düşünme..Ve al her şeyi git bırakıp beni...Çık hayatımdan..
GİT.......
Kullanıcı avatarı
Fatma Hicran Toplaoğlu
Bölum yetkilisi
Bölum yetkilisi
 
Mesajlar: 1253
Kayıt: Pzt Eki 17, 2005 9:47 am
Konum: İstanbul


Dön ŞAİRLERİMİZ VE ŞİİRLERİ

Kimler çevrimiçi

Bu forumu gezen kullanıcılar: Hiç bir kayıtlı kullanıcı yok ve 1 misafir