Türk kanı pis kan Hrant Dink kahraman

Forumdaki bazı önemli belge ve bilgilerin saklandığı bölümdür.

Moderatör: Fatma Ozbilgi

Mesajgönderen Sabri Kahveci » Sal Şub 13, 2007 8:47 am

ola uşaklar Hrant Dink'in öldürülmesinde Azrailin bile haberi yok.emri kimin verdiği belli değil. :D .yukarıdan mı geldi yoksa aşağıdan mı?Hrant Dink'in öteki dünyada da işleri karışık.

siz bu işi çözümlermisiniz... vallahi bilemem
Kullanıcı avatarı
Sabri Kahveci
Sitenin Sahipleri
Sitenin Sahipleri
 
Mesajlar: 236
Kayıt: Prş Ara 29, 2005 2:26 pm
Konum: TRABZON

Mesajgönderen İlkay Durgun » Sal Şub 13, 2007 1:51 pm

'"Bir Ermeni olarak ben hayatımda hiçbir suç işlemedim bu ülkede. Hiçbir terör örgütü ile bir işim olmadı. Hiç adam öldürmedim, adam dövmedim… İhtilalde (12 Eylül 1980 darbesi) beni aldılar götürdüler. Biraz iyi bir Ermeni'yimdir, iyi bir solcuyumdur. İkisi yan yana geldi mi bu ülkede neler olduğunu bilirsiniz. Aldılar götürdüler. Askerî kışlaların birinde sabah, akşam, sekiz gün boyunca tuvaletteydik. Tuvaletlerin birinde hücreler yapmışlar. Başka bazı Ermenileri de toplamışlar. Artık niye toplamışlardı, şimdi sırası değil. Yarım saatte bir asker geliyordu, kapıyı vuruyordu, İstiklal Marşı söyleyin diyordu. Orada sabah akşam bana 'korkma, sönmez' dedirterek beni Türk mü yapabildiniz? Ya da 75 yıllık bir tarih içinde bize 'Vatandaş Türkçe konuş' dediniz ne oldu? 80 bin Ermeni, Ermenice konuşmayı bırakıp size katılsa ne değişecekti?' "

Hrant Dink bu konuşmayı 17 Haziran 2001 günü Trabzon'da katıldığı bir panelde yaptı. O toplantıda Türkiye'nin Avrupa Birliği süreci de konuşuldu. Dink,

"Şimdi diyeceksiniz ki sen zaten Hıristiyansın. Senin Avrupa Birliği ile uyum sorunun olmayabilir."

dediğinde Trabzonlu bir dinleyici konuşmasına itiraz etti. Bu itiraza

"Efendim müsaade edin ben bitireyim. Sonra soru cevap şeklinde değerli görüşlerinizi alırım isterseniz."

karşılığını veren Dink, konuşmasının devamında Ermenilerin Türkiye'de yaşadıkları sıkıntıları aktarırken şu sözleriyle salondaki Trabzonlulardan büyük alkış aldı:

"Anadolu'nun her tarafından bana insanlar gelir. İstanbul'a, gazeteye (Agos gazetesi) ellerinde bir kâğıtla gelirler. Abi şuna bir baksana, içinde ne yazıyor? Bakarım, bir harita. Define mi arıyorsun dayı derim. Evet. Aksaray'da Ermeni define haritalarının kahvehanesi, borsası bile var. Bu haritalarla çok define aradık. Ama asıl define toprağın altında değil, üstünde. Asıl define o insanlardı."

Garip bir tesadüfle Hrant Dink bu konuşmasından 6,5 yıl sonra İstanbul'a, Agos gazetesinin önüne bu sefer elinde tabanca ile gelen 17 yaşındaki Trabzonlu bir gencin kurşunlarına hedef oldu.

Peki, aradan geçen 6,5 yıl içinde ne değişti ki kelimeler yerine kurşunlar konuştu?

Gerçekten de hayatının son yıllarına kadar hiç mahkemelerle başı derde girmeyen Hrant Dink, son üç yılda neden birdenbire tartışmaların odağına yerleşti?

Dink, Agos gazetesini 1996'dan beri çıkarıyor olmasına rağmen neden son dönemde bu kadar popüler bir gazeteci haline geldi?

Ve 19 Ocak 2007 günü neden o suikastın kurbanı oldu?

Aslında Hrant Dink suikastına en anlamlı yorumlardan biri, Dink'in cenaze törenine katılmak üzere Türkiye'ye gelen Ermenistan Dışişleri Bakanı Vartan Oskanyan'ın danışmanı Samson Özararat'tan geldi.

Aynı zamanda, 14 yıl önce 1993'te Paris'te Milliyetçi Hareket Partisi lideri Alparslan Türkeş ile dönemin Ermenistan Devlet Başkanı Ter Petrosyan'ı buluşturan kişi olan Özararat, CNN Türk'teki konuşmasında şunları söyledi:

"Fransa ve Ermenistan'da Hrant Dink Ermeni olduğu için öldürüldü inancı var. Ancak bu tek faktör değil. Dink'in kişiliğinden kaynaklanan başka özellikler de var. Türkiye'ye gelinmeden bu bilinemez."

Serbesti Gazetesi Başyazarı Hasan Fehmi Bey'in 6 Nisan 1909'da öldürülmesinden bu yana 98 yılda Türkiye'de 61 gazeteci uğradıkları suikastlarla hayatlarını kaybetti. Kendisi de çoğu defa "suikast listelerinde" yer alan, birkaç saldırıyı son anda atlatan Hürriyet Gazetesi Başyazarı Oktay Ekşi'nin deyimiyle ortalama her 1,5 yılda bir gazeteci öldürülmüş. Hrant Dink suikastı, Hasan Fehmi Bey'den Abdi İpekçi'ye, Uğur Mumcu'dan Çetin Emeç'e uzanan işte bu zincirin 62. halkası oldu. Herhalde Uğur Mumcu'dan sonra en fazla ses getiren cenaze töreni Hrant Dink için yapıldı.

BOĞAZ TURUNDAKİ KONUŞMA

Bu gazeteci cinayetlerinden her birinde hedef alınan gazetecinin kişiliğinden kaynaklanan özellikler söz konusu. Dink'in hangi özellikleriyle suikastın hedefi olduğunu görmek için onun 19 Ocak 2007 gününe kadar süren 11 yıllık gazetecilik macerasına bakmamız gerekiyor.

Dink'i son yıllarda hızla popülerleştiren ve tartışmaların odağına yerleştiren unsur, yalnızca onun Ermeni soykırımı konusunda devletin resmî tezine karşı duruşu değildi.

Kişiliğinden kaynaklanan belirgin özellikler de onu hızla ön plana çıkardı. Kendi deyimiyle iyi bir Ermeni, iyi bir solcu olduğu kadar sıkı da bir "devrimci" idi.

Dink, 2006 başında Ermeni Patriği Mutafyan tarafından,

"1968 kuşağının kimlik bunalımı yaşayan çocuğu" olmak ve "çizmeyi aşmak" ile suçlanınca şu cevabı vermekteydi:

"Agos, solcu ve devrimci bir gazetedir. Devrimler, çizmeyi aştığınızda gerçekleşir!"

Dink'in, devrimci ve laik gazeteci kimliği yer yer Ermeni kimliğinin önüne bile geçiyordu.

Nitekim yakın arkadaşlarından TESEV Proje Yöneticisi Dilek Kurban bunu şöyle anlatıyor:

"Hrant, gerçek anlamda bir devrimciydi. Sosyalist olduğunu söylerdi. Gerçek bir sol anlayışından bahsediyordu. Sadece Türk-Ermeni ilişkileri veya Ermeni soykırımı konularında değil, Kürtler, Aleviler, din-devlet ilişkileri, başörtüsü gibi her konuda resmî söyleme karşı çıkardı Hrant."

Hrant Dink, hakkında "Türklüğü aşağılamak" suçlamasıyla dava açıldığında da sadece yargılanmak için Şişli Adliyesi'ne gitmiyordu. Aynı sebepten yargılanan Orhan Pamuk'a destek için de Şişli Adliyesi'nin önünde onu görmek mümkündü. Hararetli televizyon programlarının vazgeçilmez isimlerinden biri haline gelmişti. Hem heyecanlı, hem de keskin bir konuşmacıydı.

Yargılanma süreci ile birlikte Hrant Dink, gazeteci kimliğinin ötesinde bir pozisyon edindi.

Nitekim, suikasttan birkaç ay önce İstanbul'da da görev yapmış olan Amerikalı gazeteci Stephen Kinzer'le Boğaz'da yaptıkları tekne turundaki konuşmalar bunu gösteriyor.

Kinzer, Boston Globe gazetesinde 22 Ocak 2007 günü yayımlanan yazısında bunu şöyle anlatıyor:

"Boğaz'da gezinti yapan bir teknede yemek yiyerek Türkiye'nin en büyük zevklerinden birini yaşıyorduk. Bununla birlikte Dink için hayat, daha az keyifli bir hale gelmişti. Aşırı milliyetçi basının sert saldırılarına maruz kalıyor, keyifsiz ve düşünceli görünüyordu. Onu bir kenara çektim ve yaptığı işin ne kadar önemli olduğunu, Türkiye'de ve dışarıda ne kadar desteklendiğini, nasıl kahraman bir gazeteciye dönüştüğünü anlattım. Basitçe, 'Anlıyorum' diye cevap verdi ve ekledi: Durmuyorum!"

Amerikalı gazetecinin onun için kullandığı "kahraman bir gazeteciye dönüştün" nitelemesi ne kadar ilginçse, Dink'in "Durmuyorum" demesi de o kadar manidar.

Oysa, Türkiye'de suikaste kurban giden gazeteciler, tam da böyle "yüksek profil" sergiledikleri zamanlarda hedef haline geliyordu.

Ve aslında Dink de bu gerçeğinin farkındaydı. Nitekim, yıllar önce azınlık vakıfları konusunda sert açıklamalar yapınca Ermeni Cemaati'nin önde gelen bir ismine şöyle demişti.

"Her şey konuşulmaz. Bunu bilmiyor musun? Aklını başına al!"

BRÜKSEL'DEKİ KAVGA

Ama sanki kendisini "durmamaya" mecbur hissediyordu.

Bir televizyon programında,

"Beni Ermeniler de sevmiyor, Türkler de."

demesi boşuna değildi. Çünkü Ermeni soykırımı tartışmalarında sadece Türkiye'nin resmî tezlerine karşı çıkmıyordu. Ermenilerin, "Türkiye soykırımı kabul etsin." isteklerini de bir dayatma olarak nitelendiriyordu.

Almanya'dan Avrupa Parlamentosu üyeliğine seçilen Türk işadamı Vural Öger,

"Hrant, Brüksel'de Ermenilerle kavga etti. Türkiye'yi desteklediği için ona, sen ne biçim Ermeni'sin dediler."

diyor. Fransa'da, Ermeni soykırımını inkâr suçunu öngören tasarı tartışılırken,

"Paris'e gidip, Ermeni soykırımı yoktur diyeceğim. Beni tutuklasınlar."

diyen Dink'ti.

Neşe Düzel'e verdiği röportajlarda, bu konudaki görüşlerini şöyle dile getiriyordu Dink:

"Türkiye soykırımı kabul etsin demiyorum. Türkiye bu tartışmadan kokmadığını dünyaya ve Ermenilere göstermeli diyorum. Amerikan, Fransız senatolarına gerek yok, gelin burada bunu tartışalım demeli… Ben Taşnak heyetleriyle yurtdışında yaptığım tartışmalı toplantılarda onlara hep şunu sordum. Hiçbiri cevap veremedi. Şimdi Fransızlara da sormak lazım. Sizce hangisi çok daha önemli? Türkiye'nin soykırımı tanıması mı? Türkiye'nin demokratikleşmesi mi? Türkiye'nin demokratikleşmesi, Türkiye'nin soykırımı tanımasından çok daha önemlidir. Ancak demokratikleşmiş bir ülke rahatlar ve tarihiyle hesaplaşmayı, sorunlarını konuşmayı göze alabilir, empati yapmayı becerebilir. Aynı türden olaylar bir daha yaşanmaz."


Dink'in, 2004'te hakkında "Türklüğü aşağılamak suçlamasıyla" dava açılmasına kadar devletle yaşadığı tek sorun, 12 Eylül dönemindeki gözaltı olayı ve 25 yıl boyunca pasaport alamamasıydı.

12 Eylül ihtilalinden sonra, sekiz günü, belirttiği gibi hücrede olmak üzere 38 gün gözaltına alındığında eşi Rakel ile birlikte İstanbul Tuzla'daki Ermeni yetimhanesinin yöneticisiydi. Üstelik hem onun, hem de eşinin çocukluğu bu yetimhanede geçmişti, burada tanışıp evlenmişlerdi.

12 Eylül ihtilaline gelinen süreçte, Ermeni terör örgütü ASALA'nın Türk diplomatlara yönelik saldırıları had safhadaydı. Biraz da oluşan bu hava sebebiyle Yetimhane basıldı ve Dink gözaltına alındı.

Bir konuşmasında,

"Ermeni toplumu olarak biz devletle temasımızı, sadece Emniyet Genel Müdürlüğü'ndeki Azınlıklar Masası üzerinden kurabiliriz. Çünkü biz bir güvenlik sorunuyuz. Kültür, eğitim bakanlıklarında ise azınlıklara ilişkin bir büro yok."


diyordu Dink. Ama edindiğimiz bilgilere göre, pasaport olayı hariç, Azınlıklar Masasıyla herhangi bir güvenlik problemi olmamış. Herhangi bir Ermeni derneği veya vakfında yönetici olmadığı için kişisel olarak güvenlik şubesi üzerinden devletle bir teması olmamış.

RADİKAL SOSYALİST

Dink'in devrimci kişiliği, 1996'da yayın hayatına başlayan Agos'un çizgisini belirleyen ana faktör.

1996, PKK terörünün sürdüğü bir dönemdir. ASALA'dan sonra bir de PKK'nın gölgesi altında ezilir Ermeni cemaati.

PKK lideri Abdullah Öcalan'ın Ermeni asıllı olduğu, PKK ile Ermeni örgütleri arasında işbirliği bulunduğu sık sık medyaya yansır.

Sabah gazetesinde, Abdullah Öcalan'ın Süryani bir papazla resmi basılıp, "Ermeni-Apo işbirliğinin kanıtı" manşeti atılınca Ermeni Patrikhanesi'nde toplanan Ermeni Cemaati'nin önde gelen isimleri bir gazete çıkarılmasına karar verirler.

Agos gazetesi 1996 yılı nisan ayında işte böyle yayın hayatına başlar. Ama Hrant Dink'in yönetimindeki Agos gazetesi, kısa sürede bu misyonun çok ötesinde bir çizgiye geçer.

ABD'de Columbia Üniversitesi'nde hukuk doktorası eğitimi aldıktan sonra Almanya'daki Avrupa Azınlık Hakları Merkezi'nde araştırmacı olarak çalışırken, Hrant Dink'in tavsiyesiyle Türkiye'ye gelip TESEV'de çalışmaya başladığını belirten Dilek Kurban, bunu şöyle anlatıyor:

"Hrant ve Agos, Ermeni cemaatinde yeni ve radikal bir sesti, Patrik'e alternatif bir ses. Bu nedenle Patrik ile aralarında görüş ayrılıkları vardı. Zaten Patrik de Hrant'ın öldürülmesinin ardından yayımladığı taziye mesajında buna değindi."

Hrant Dink'in yakın arkadaşlarından biri olan ve Türkiye'deki azınlıklar üzerine yazdığı kitaplarla tanınan Rıdvan Akar da benzer görüşler dile getiriyor:

"Agos'un en önemli anlamı, Türkiye Ermenilerinin Rönesans'ını başlatan gazete olmasıdır. Agos'a kadar Türkiye Ermenileri içine kapalı bir toplumdu. 'Jamanak' ve 'Marmara' Ermenice çıkan gazetelerdi. Hrant, Agos gazetesini kurarak ve Türkçe çıkararak Türk kamuoyu ile Ermeni cemaatini buluşturdu. Ancak Agos gazetesi sadece Türkiye Ermenilerinin sorunlarını kamuoyuna duyuran bir Türk gazete misyonu ile çıkmamıştı. Asıl misyonu Türkiye Ermenilerine dönük bir gazete olma iddiasıydı. Hal böyle olunca cemaatin kendi iç yapısı Hrant Dink tarafından yoğun bir biçimde sorgulanıyordu. Yani, Ermeni cemaatinin önderi Ermeni Patriğidir ön yargısı Hrant tarafından ciddi ölçüde sorgulanıyordu. Zira çoğulcu, demokratik, laik bir hukuk devletinde cemaatin sivilleşmesi gerektiği yönünde bir anlayışı vardı. Bu anlayışı savunduğu için zaman zaman dinî önderlik tarafından gazeteye reklâm boykotları uygulanıyordu. Hrant, cemaatin daha laik ve daha demokratik bir işleyişle yönetilmesinden yanaydı."

Nitekim Rıdvan Akar ve Dilek Kurban'ın sözünü ettikleri bu durum, bir ara Ermeni Patriği Mutafyan ile Hrant Dink arasında sert bir tartışmaya da yol açtı.

Mutafyan, geçtiğimiz yılın ocak ayında yurtdışında yayınlanan bir dergide Agos gazetesi hakkında şunları söyledi:

"Bu gazete kurulduğu günkü beklentilere cevap veren bir gazete değil artık. Gerek gazetede yer alan yazarlar, gerekse okurlarının bir bölümü Ermeni, Türk ya da Kürt'tür. Türkiye'deki Ermeni toplumu adına konuştuğunu iddia ederek çizmeyi oldukça aşmaktadır. Yayın politikası devrimci sol ideolojiyi yansıtıyor gibidir. Okurlarını, toplumumuz kurumlarının, derneklerinin yöneticilerini zaman zaman kışkırtarak, hatta bazen şantaja da başvurarak, Ermeni Patrikliği'nin, danışmanlarının ve Ruhani Meclis'in ürettikleri projelere karşı çıkmaya veya onların yanında yer almamaya adeta teşvik etmektedir. Tek kelimeyle, şunu söylemek mümkün: Kilise üyelerinden oluşan bir toplum yerine, sivil bir toplum yaratmak derdindedir."

"ZEHİRLİ YAZI" VE SABİHA GÖKÇEN

Dink, Patriğin bu eleştirileri üzerine Hürriyet gazetesinde 23 Ocak 2006 günü yayınlanan sözlerinde aynen şöyle diyor:

"Patrik hazretlerinin eleştiriler bizim için iltifattır. Doğrudur, Agos solcu ve devrimci bir gazetedir. Türkler, Ermeniler ve Kürtler'in katkısıyla hazırlanır ve yine onlar tarafından okunur. Agos'un sivil bir toplum talebi vardır… Cüretkâr olduğumuz, zaman zaman çizmeyi, hatta haddimizi ve çapımızı aştığımız da doğrudur. Bu da bizim hakkımız. Devrimler, haddinizi, çizmeyi aştığınızda gerçekleşir… Türkiye'de bütün kurumlar ve sistem laiklik üzerine kuruluyken, Ermenileri dinî bir toplum ve yapılanma olarak göstermeye çalışmak yanlıştır. Bugün Türkiye'de cami ve okulları aynı yönetimler idare etseydi, hanginiz kabul ederdiniz? Ama Ermeni toplumunda okulu ve kiliseyi aynı yönetim idare etmektedir. Bunu kabul edemem. Devlet, Türk toplumuna layık gördüğü laik sistemi Ermeni toplumu için de bir an önce gerçekleştirmelidir. Benim mücadelem bu alanlarda. Yoksa patrik hazretlerine, makama olan saygı ve sevgimiz her zaman mevcuttur."

İşte böylesine "tartışmacı" ve aktif bir gazeteci profili çizen Hrant Dink, ölümünden bir hafta önce Agos gazetesinde yayınlanan yazısına,

"Neden hedef seçildim?"

başlığını koymuştu ve "Türklüğü hakaretten" yargılanma sürecinin nasıl başladığını anlatıyordu.

Ona göre bardağı taşıran son damla, 6 Şubat 2004 günü Agos gazetesinde manşetten yayınladığı Sabiha Gökçen haberiydi.

Hrant Dink imzasıyla yayınlanan "Sabiha Hatun'un sırrı" başlıklı haberde Türkiye'nin ilk kadın pilotu ve Atatürk'ün manevi kızı olan Sabiha Gökçen'in Ermenistan'daki akrabaları konuşuyordu ve "Gökçen yetimhaneden alınmış bir Ermeni yetimdi." diyorlardı.

Hürriyet gazetesi, 21 Şubat 2004'te Agos'un bu haberini manşetinden yayınlayınca Genelkurmay'ın bir bildiri yayınlamasına kadar varan alevli bir tartışma yaşandı.

22 Şubat tarihli Genelkurmay bildirisinde,

"Böyle bir sembolü (Sabiha Gökçen) amacı ne olursa olsun tartışmaya açmak, milli bütünlüğe ve toplumsal barışa karşı bir cürümdür."

deniliyordu.

Dink'e göre, Eski İstanbul Ülkü Ocakları İl Başkanı Levent Temiz'in arkadaşları ile birlikte 26 Şubat 2004'te Agos gazetesinin kapısına gelerek

"Hrant Dink, bundan sonra bütün öfkemizin ve nefretimizin hedefidir."

diye slogan atmaları bir rastlantı değildi.

Aynı şekilde "Asılsız Ermeni İddiaları ile Mücadele Federasyonu" adını kullanan grubun Agos önüne gelip gösteri yapması da; ardından Avukat Kemal Kerinçsiz ve arkadaşlarının Şişli Adliyesi'ne gidip kendisi hakkında suç duyurusunda bulunması da bir rastlantı değildi.

Böylece, 13 Şubat 2004 tarihli Agos gazetesinde yazdığı yazıdaki şu cümle soruşturma kapsamına alındı:

"Türkten boşalacak o zehirli kanın yerini dolduracak temiz kan, Ermeni'nin Ermenistan'la kuracağı asil damarında mevcuttur. Yeter ki mevcudiyetinin farkında olsun."

Rıdvan Akar,

"Hrant'ın o yazısı; on makalelik bir yazı dizisi içinde yer alıyor. O on makalelik yazıda Hrant Ermeni kimliğini sorgular. Ermeni kimliğinin farklı özelliklerini ve kimliği yaratan değerleri sorgular. O yazının aslında Hrant'ın söylediği şu. Ermeniler Türk düşmanlığı üzerinden bir kimliği tarifi yapmaları halinde; bu Ermeni kimliğine olumsuz yansır, ya da onun deyimiyle zehirler."

diyor.

Dink, bir televizyon programında da,

"Dışarıdaki Ermenilerin içindeki zehirin panzehiri bizim gibi Türkleri tanımalarıdır. Türkiye ile uğraşacağınıza, artık bir devletiniz var (Ermenistan), onu büyütmeye bakın."

dese de; mahkeme onun gibi düşünmedi ve altı ay mahkumiyet cezası verdi. Ne var ki Dink'e göre, normalde Türk milleti adına karar veren Türk mahkemeleri bu sefer "devlet adına" karar vermişti. Çünkü karar haksızdı.

Hrant Dink'in, ceza almasına yol açan süreci "Niçin hedef seçildim?" sorusuyla bu şekilde anlatması ve son yazılarında "Tehlikenin çok yakın olduğunu biliyorum." demesinden çıkan sonuç, suikastın arkasındaki gücün Türkiye'deki bazı aşırı milliyetçi unsurların olması.

Ama Milli İstihbarat Teşkilatı eski Müsteşarı Sönmez Köksal'a kulak verirseniz, Hrant Dink bir yurtseverdi. Terör üzerine çalışmalarıyla tanınan Doçent Emin Gürses, bir adım daha ileri atıp Dink'in milli kuvvetlerden olduğunu öne sürdü.

Gürses'e göre Dink, Ermeni lobisinin faaliyetlerini perde arkasını gören biriydi ve Ermeni soykırımı tartışmasının Türkiye lehine sonuçlanması için bir çalışma içindeydi.

Nitekim Dink, Diyarbakır'da yaptığı ve dinleyicilerin çoğunluğu PKK sempatizanlarından oluşan konuşmasında,

"Ermeni liderlerini emperyalizm kullandı, faturası Ermeni halkına çıktı. Şimdi siz aynı tuzağa düşmeyin."

demişti.

Ankara'da dile getirilen bir başka senaryoya bakarsanız, bu suikast aslında Türkiye'nin siyası istikrarını hedef alıyor. Hem cumhurbaşkanlığı seçimi, hem de yılsonunda yapılacak genel seçimler öncesinde başlayacağı öngörülen eylemler zincirinin ilk halkası gibi.

Suikastın arkasındaki güç olarak yurtdışındaki bir odağı işaret eden Mahir Kaynak'a göre ise Hrant Dink suikastının asıl amacı, Türkiye'de etnik temele dayalı iç çatışma çıkarmak.

Dink, cinayeti ile ilgili gözden kaçan bir başka çarpıcı bir değerlendirme, daha cinayetin üzerinden bir kaç saat geçmeden Hürriyet Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Ertuğrul Özkök'ten geldi.

Özkök, Türkiye düşmanlarının bir hesaplaşması olarak tanımladı olayı. Özkök'ün, Ankara'da devletin üst düzeyinden iyi haberler aldığı dikkate alınırsa; bu senaryoya, Ankara'da taraftar bulan bir başka tez gözüyle de bakılabilir.

İPEKÇİ VE MUMCU GİBİ

Suikastı kimler planlamış olursa olsun bilinen tek gerçek, tıpkı daha önce suikastlara uğrayan öteki gazeteciler gibi Dink'in de göze batacak kadar kazandığı popülarite.

Gazeteci bu şekilde hedef haline geldiğinde, kurşunun hangi istikametten geldiği artık o kadar kolay ortaya çıkarılamıyor. Geçmişte de böyle olmamış mıydı?

Milliyet gazetesi başyazarı Abdi İpekçi, son yıllarında gazeteci kimliğinin çok ötesinde bir aktivite sergilememiş miydi? İpekçi, hem kaçakçılık odaklarına savaş açmıştı hem de Türkiye'yi sıkıntıdan kurtaracak bir AP-CHP koalisyonu peşindeydi.

Yine son günlerinde televizyonlarda Hasan Mezarcı gibi kimselerle girdiği tartışma programlarında Kuvayı Milliye cephesinin sembolü haline gelen Uğur Mumcu, Abdullah Öcalan ve Yaşar Kaya gibi kişilerin ilişkilerinin peşine düşmemiş miydi?

Her iki olayın da tetikçileri ele geçmesine rağmen arkadaki sır perdesi aralanabildi mi?

Rahip Santaro'nun öldürülmesinden sonra gelen Dink cinayeti, Hürriyet yazarı Tufan Türenç'in belirttiği gibi Trabzon'da bir hücre yapılanması olduğunu ortaya çıkarsa bile adres tespiti o kadar kolay olmayacak.

Çünkü, 16 yaşında, 17 yaşında bu gençlerin internet cafelerde kimlerle hangi 'nickname'ler altında "chat" yaptıklarını belirlemek oldukça zor.

Gazetecilik, dünyanın hiçbir ülkesinde olmayacak kadar namlunun ucunda yapılan bir meslek bu ülkede.

Nitekim Dink, öldüğü gün yayınlanan son yazısında ölüme ne kadar yakın olduğunu bir güvercin edasıyla hissetmişti.

Ama, eğer "namlunun ucundaki" bir gazeteci iseniz sizi hedef alanlar için hiç bir zaman "güvercin" değilsiniz.

Sizi vurmak için sadece "uygun zamanı" beklerler.


Faruk Mercan
Kullanıcı avatarı
İlkay Durgun
Sitenin Sahipleri
Sitenin Sahipleri
 
Mesajlar: 280
Kayıt: Pzr Kas 06, 2005 9:27 pm

Mesajgönderen Serkan Birinci » Sal Şub 13, 2007 8:56 pm

SUÇLU KİM

a)Milliyetçiler
b)milliciler
c)ulusalcılar
ç)dip dalgacılar !
d)ırkçı milliyetçiler
e)Fransız Milliyetçileri !
f) milliyetçi siyasiler
g) Mafyatik milliyetçiler
ğ)Derin Milliyetçiler
h) Sığ Milliyetçiler
ı) Arif Nihat ASYA
i) Namık KEMAL
J)Ziya GÖKALP
k) Hüseyin ÜZMEZ
l) Osman YÜKSEL SERDENGEÇTİ
m) Namık Kemal ZEYBEK
n) İlber ORTAYLI
o) Hülki CEVİZOĞLU
p) Mehmet Akif ERSOY
r) Nihat GENÇ
s)Arslan BULUT

offffffffffffffffff. yoruldum valla. birisini alın. falaka, malaka. biri nasılsa ben suçluyum diyecek.

olmadı TATAR RAMAZAN FİLMİNİN finalindeki sahne gibi hepsi çıkıp ben vurdum, ben vurdum............biz vurduk diyecek haberiniz olsun....
Serkan Birinci
Sitenin Sahipleri
Sitenin Sahipleri
 
Mesajlar: 260
Kayıt: Cum Eyl 16, 2005 7:18 am
Konum: Ankara

aga

Mesajgönderen Sercan Deliömeroğlu » Cum Şub 16, 2007 4:27 pm

alem gelse basıma ben terkum vatan ıcın degıl adam vurmayı alemı yakarım olay kotu ama sunu anladılar bu ulke bos degıl vatanı savunan bazı kısıler var gadam ıyıkı bunu sordun olasy kotu ama sonuc ıyı yalanmı
Sercan Deliömeroğlu
Sitenin Sahipleri
Sitenin Sahipleri
 
Mesajlar: 22
Kayıt: Sal Eyl 12, 2006 3:45 pm
Konum: TRABZON

Mesajgönderen Yılmaz Ersezer » Cum Şub 16, 2007 5:24 pm

Yalan da laf mı? Kuyruklu cinsinden.
Kullanıcı avatarı
Yılmaz Ersezer
Sitenin Sahipleri
Sitenin Sahipleri
 
Mesajlar: 227
Kayıt: Sal Ara 13, 2005 10:48 pm
Konum: ISTANBUL

Mesajgönderen Hakan Uğur Uygun » Cmt May 19, 2007 9:36 am

hepiniz cok iyi acıklamışsınız
bende birkaç bişey ekleyeyim

hran dink
cenazesinde okadar insan yürüyüş yaptı bizim okadar şehitimiz oludu ve devamda ediyor hangi birisi için yürüyüş yapıldı bu bizim insanlarımızın yaptıkları bence cok yanlış sen bu vatanda yaşıyorsun bu vatanın suyunu bu vatanın toprağında yatığ kalkıyorsun yaşadığın vatana ihanet ediyorsan bu insanlığa sığmaz hatta aşar
bunun için ben başka hiç bişey demiycem

ŞEHİTLER VURULUNCA DEĞİL UNUTULUNCA ÖLÜRLER.....
Hakan Uğur Uygun
Sitenin Sahipleri
Sitenin Sahipleri
 
Mesajlar: 17
Kayıt: Cmt Şub 24, 2007 3:58 pm
Konum: istanbul-pendik

Mesajgönderen Caner Topaloğlu » Cmt May 19, 2007 6:16 pm

"hepimiz ermeniyiz" derken ciddiymişiz sanırım nitekim eurovision :)
Caner Topaloğlu
 

Mesajgönderen Faruk Faysal Uygun » Çrş Eyl 26, 2007 10:31 am

Kullanıcı avatarı
Faruk Faysal Uygun
Bölum yetkilisi
Bölum yetkilisi
 
Mesajlar: 623
Kayıt: Prş Kas 23, 2006 5:35 pm
Konum: İstanbul

Mesajgönderen Faruk Faysal Uygun » Çrş Eyl 26, 2007 10:32 am

Kullanıcı avatarı
Faruk Faysal Uygun
Bölum yetkilisi
Bölum yetkilisi
 
Mesajlar: 623
Kayıt: Prş Kas 23, 2006 5:35 pm
Konum: İstanbul

Mesajgönderen Emel Ayal » Cmt Eyl 29, 2007 9:21 pm

bazan düşünüyorum da
insan olarak dünyaya gelmektense
ne biliyim
bi
cırcır böceği olsaydım
ya da
tilki
en aznıdan sadece acıktıkca öldüren bi hayvangiller topluluğunda olurdum
böylece
böyle ulu böyle mühim böyle kutsal dertlerim olmazdı
Kullanıcı avatarı
Emel Ayal
Sitenin Sahipleri
Sitenin Sahipleri
 
Mesajlar: 790
Kayıt: Pzt Nis 17, 2006 12:46 pm
Konum: İzmir

Mesajgönderen Bülent Altuncu » Cmt Eyl 29, 2007 9:49 pm

:D
Kullanıcı avatarı
Bülent Altuncu
Sitenin Sahipleri
Sitenin Sahipleri
 
Mesajlar: 1533
Kayıt: Prş Ara 08, 2005 8:55 pm
Konum: Van (Erciş)

Mesajgönderen Naci Altuncu » Cmt Eyl 29, 2007 10:29 pm

Kan üzerinden tartışma yapılmaz. Bence duygularınızı akıl süzgecinden geçirirseniz göreceksiniz ki cinayetin haklı gerekçesi yoktur. Olamaz.
Naci Altuncu
Sitenin Sahipleri
Sitenin Sahipleri
 
Mesajlar: 125
Kayıt: Prş Eyl 21, 2006 7:15 pm
Konum: SAMSUN

Mesajgönderen Mehmet Aydinli » Sal Eki 02, 2007 2:06 pm

Kan üzerine tartışmıyoruz ,kan üzerinden rant sağlamaya çalışanlara yardımcı oluyoruz.
Cinayet yapılmadan çözülmüştü ;fakat biz hala cinayeti işleteni arıyoruz.
Burası benim memleketim işte böyle olur burda bu işler.
Kullanıcı avatarı
Mehmet Aydinli
Site Yönetim
Site Yönetim
 
Mesajlar: 2166
Kayıt: Sal Kas 15, 2005 11:47 am
Konum: Trabzon

Mesajgönderen Emel Ayal » Sal Eki 02, 2007 6:50 pm

bugün izmirde bombalar patladı
malesef bir kişi öldü
ha bu gün pombaları patlatanlar
ha hrant dinki öldürenler
biri çıksın söylesin ne fark var aralarında
Kullanıcı avatarı
Emel Ayal
Sitenin Sahipleri
Sitenin Sahipleri
 
Mesajlar: 790
Kayıt: Pzt Nis 17, 2006 12:46 pm
Konum: İzmir

Mesajgönderen Erhan Ayal » Sal Eki 02, 2007 10:18 pm

Biri kişiye dönük saldırı =Cinayet

Diğeri kişilere ve kamuya yönelik saldırı = Terör
Erhan Ayal
Sitenin Sahipleri
Sitenin Sahipleri
 
Mesajlar: 361
Kayıt: Sal Eyl 27, 2005 6:03 pm

ÖncekiSonraki

Dön ARŞİV

Kimler çevrimiçi

Bu forumu gezen kullanıcılar: Hiç bir kayıtlı kullanıcı yok ve 1 misafir