gönderen Köksal Ağaoğlu » Çrş May 28, 2008 12:12 pm
“Kürt Sorunu”, “Ermeni Meselesi” gibi konularımızı düşünürken şu hususu göz önünde bulundurabilir miyiz acaba?
Bir insanın doğduğu, büyüdüğü, çocukluğunun geçtiği veya yaşamının bir dönemini geçirdiği, hatıralarının dolaştığı, atalarının mezarlarının bulunduğu bir coğrafyayı unutması, buralardan uzaklaşması, uzaklaştırılması, “tehcir” edilmesi acısını duygudaşlık kurarak hissedebilir miyiz?
Bu ülke üzerinde kötü emeller besleyeni gözden kaçırmak, unutmak ayrı yukarıda saydığım hususları, benzer samimi duyguları unutmak ayrı şeyler. Bunu kuşkusuz hepimiz biliyoruz ama tartışmalarımızda genellikle birinci hususu fazla dikkate almadan tartışmamızı sürdürmekteyiz. Birinciye itirazımızın olmadığını ancak ikinci husus konusunda da taviz vermeyeceğimizi karşı tarafa hissettirmemizi, karşı tarafın da niyetinin netliğini bize hissettirmesini nasıl sağlayabiliriz?
**
-Olan Ermeninun doğurduği,
-E Ermeni yavrisi
Gibi eskiden kullanılan ve belli bir dönem hadi kullanılmasındaki durumu anladığımız ama hala bu genel ifadeleri kullanmayı, tehcir, mübadele esnasında Müslümanlığı seçmiş Ermeni, Rum, Yahudilerinin bulunmasından rahatsızlık duymayı doğru bulmuyorum. Bu gibi geçişler devletin sağladığı imkânla oluyordu. Ama daha sonra özellikle böyle bir geçişi tehcir veya mübadeleye muhatap olmamak için formül olarak kullananların özellikle de Ermenilerin çokluğu sebebiyle bu uygulamadan vazgeçilecekti. Osmanlı imparatorluğu birçok etnik kökene sahip insanı bir arada barış içerisinde yaşatmış ve yönetim kademesinde bulundurmuştur. Birçok konuda da bunu Osmanlının hoşgörüsünü izah etmede övülesi bir durum olarak anlatırız…
**
Coğrafya kitabında yazılan adı geçen Ağrı Dağı yazısını görmedim, hangi anlamda yazdılar da bilemiyorum. Eğer İhsan ağabeyin taşıdığı endişeyi haklı çıkaracak anlamdaysa Ararat olarak yazılmasının doğru olmadığı gibi iyi niyetle de bağdaşmadığına ben de katılıyorum.
İlkay’ın ve Canar’in sesine eşlik ederek: “Onlar bu coğrafyanın çucuklarıdırlar ve bizim kardeşimizdirler. Dövüşsekte, sövüşşekte kardeşimizdirler. Aynı suyu içip, aynı havayı soluyup, aynı türküleri söyliyip, aynı kaderin içindeyiz.”
“Ya benlesin ya da değil, ya yanımdasın ya da karşımda. İşte bu keskin ifadeler aramıza nifak sokmaya çalışanların kullandıkları argümanlar. O Ermeni, o Rum, o namaz kılıoyor, o başörtülü, o şu partiye oy verdi, o yemeği tuzlu yiyor, o çaya çok şeker atıyor... her zaman sen dili ile karşımızdakini ezmeye açılışıyoruz heralde.”
Özetle bu mevzularda yazarken konuşurken söz meclisten dışarı sapla saman çok kolay birbirine karışabilir. Birde bu aralar vatan haini, vatan satanlar, ülkeyi bölmek ve peşkeş çekmek isteyenler, AB’ye girelim diye olmadık dalavereler yapan Türkler, Kürtler bir hayli çoğaldığına göre birkaç Ermeni, Yahudi uyanığı da çıkabilir…