MURTAZ AMCA VE PEYNİR KUYMAĞINI YEME ADABI

Atalarımızın, kışın gaz lambası altında yaptığı "peke" sohbetlerini yaşatmaya ne dersiniz?

Moderatörler: Muzaffer Mustafa Altuncu, Osman Nuri Sarı

MURTAZ AMCA VE PEYNİR KUYMAĞINI YEME ADABI

Mesajgönderen Sami Ayan » Çrş Ara 07, 2005 11:40 pm

MURTAZ AMCA VE PEYNİR KUYMAĞINI YEME ADABI

Küçükken komşumuz İlyas Murtaza amcanın şimdi hayatını Almanya'da sürdüren torunu ve benim de sınıf arkadaşım olan Hasan'la olan arkadaşlığım beni sık sık Murtaz'ın evine konuk ederdi.

Tanıyanlar bilir ki; aslında Murtaz'ın evi cumhurbaşkanlığı köşkü gibidir. Öyle her aklına gelen kapısını vurup içeri giremez. Allah uzun ömür versin İlyas amca insanlarla her zaman mesafeli olmuş ve bu mesafeyi korumaya da hep özen göstermiştir. Ben Hasan'la olan arkadaşlığımdan aldığım vizeyle sık sık uğrardım İlyas amcaya. Bu uğramalarım sabah saatlerine rastladığında -ki genelde Hasan'ı okula gitmek için çağıracağım için sabahları uğrardım- eve yaklaşınca peynir kuymağının kokusu evin etrafını sarmış olurdu. Dış kapıyı üç kez tıklayıp kapının sağ ya da sol tarafına çekilirdim. İlyas amca bir eve giriş adabını defalarca anlatmıştı bize daha önce ve böyle yapmalıydık. İçeridekiler benim gelişimi hemen önünden Bobayros-Zurduğli patikasının geçtiği büyük pencereden görürler ve kapı önündeki seramoniyi uzatmadan "Gel Sami Gel!" nidasıyla buyur ederlerdi içeriye. Dış kapı seramonisini hızlı bir şekilde atlatınca mabeyne attığım ilk adımla peynir kuymağının kokusu artık bir lohğaya dönüşürdü. Ekseri peynir kuymağı yenirdi Murtaz'ın evinde o zamanlar her evde olduğu gibi.

İçeriye girdiğimde selametlik Murtaz İlyas amcayı sofranın ocakbaşına gelen kısmında, diğer aile efradını da sofranın çemberinde dizilmiş olarak görürdüm. Sofraya buyur edilmeme rağmen annemin başka yerde sofraya oturmamam prensibine binaen kahvaltımı yapmış olmam nedeniyle Hasan'ın yemeğini bitirmesini bekleyinceye kadar karşı pekede konuşlanır, sofrayı seyrederdim. Kuymaktan her kaşık alan kendi alanına göre bir soru sorardı. Hediye hala annemin yapraklara gidip gitmediğini, İlyas amca babamı vs.. Ama sohbetin ağırlık merkezi ve yönlendiricisi İlyas amcaydı. Bir yandan itinayla parçaladığı mısır ekmeğini kuymak tavasında kendi önüne ufatırken, bir yandan da elindeki odun kaşığıyla kırıntıları kuymağın içerisine batırırdı. Kuymağın pişmesi sırasında içerisinde bulunan odun kaşığı yemek başlamadan önce İlyas amca tarafından tavadan çekilir ve sapından başlamak üzere her tarafı yıkanmışçasına evire çevire yalanırdı. Kuymağın ufanması sırasında İlyas amca dilini az sonra kaşıklayacağı kuymağa zemin hazırlarcasına dudaklarının etrafında çevirir, dudaklarını ıslatırdı. Bu sırada bana sorular sorar, olumlu cevaplarıma kuvvetli bir "aferin", puanı verir, sofradakilere büyük bir iş başarmışım gibi nasıl bildi dercesine "Yaaaa gordunuzmiii" ifadesi ve beni örnek gösteriş... Bazan da biraderim Sadık'ın benden üstün özelliklerini bana över, beni de yerdiği olurdu.

Kuymağı kaşıklayıp beni de günlük imtihandan geçirirken biri siyah, diğeri sarı alaca iki kedisi etrafını tavaf ederdi. Ufatırken gösterdiği itinayı kuymağı yerken de gösterirdi İlyas amca. Bir sanat erbabının mesleğini icradaki titizliğini görmek mümkündü İlyas amcanın kuymak kaşıklamasında. Bir kere odun kaşıkla yerdi kuymağı. İtinayla ufattığı alandan aynı itinayla bir kaşık daldırır ve ağzına atardı. Lokmanın boğazından midesine olan yolculuğunu izlemek mümkündü dışarıdan. Lokmayı gönderip kaşığı ağzından çıkardığında hemen bir sonraki lomka için tavaya indirmez, kaşığı ters çevirir tavanın başlangıç kaşığında olduğu gibi diliyle dört bir yanını bir güzel temizler, yalama işlemi bittikten sonra keyif ifadesi olarak derin bir "ehhhh" ve ardından ağzını kuvvetli bir şekilde ve tek bir kere şaplatırdı. ( Çenelerini birbirine sıkıca yapıştırıp diliyle üst damağından ayırarak) Bu kaşık hareketleri kazigaya kadar devam ederdi.

İşte bu kuymağın kokusu ve İlyas amcanın onu büyük bir iştah ve maharetle yemesini unutamam. O kuymakların konuğu olduğum da oldu ama İlyas amcanın seyrindeyken aldığım lezzeti hiç bir zaman alamadım. Kuymağın yapmasında da yemesinde de iş varmış anladım...
En son Sami Ayan tarafından Cmt Nis 01, 2006 2:44 am tarihinde düzenlendi, toplamda 1 kere düzenlendi.
Kullanıcı avatarı
Sami Ayan
Site Yönetim
Site Yönetim
 
Mesajlar: 724
Kayıt: Çrş Eyl 21, 2005 11:09 pm
Konum: Çaykara-Şahinkaya

peynır kuymagı yeme adabı

Mesajgönderen Hasan Sever » Prş Ara 08, 2005 11:15 am

nerdeyse peynir kuymagı yemiş gibi oldum
Kullanıcı avatarı
Hasan Sever
Sitenin Sahipleri
Sitenin Sahipleri
 
Mesajlar: 45
Kayıt: Pzt Ara 05, 2005 7:03 pm
Konum: istanbul

Mesajgönderen bülent altuncu » Prş Ara 08, 2005 11:35 am

Helal olsun çok güzel oldu ,ellerine sağlık samicim.Yanlız haburda kurutun bizi,şöyle beyuk bardakta,köy suyundan yapılmış bi çay insan koymazmi sofraya.ama olsun çok güzel oldu.Yemeğun üstüne haşindi içeceğum
bülent altuncu
 

murtaz emice

Mesajgönderen Zeki Ayan » Cum Ara 23, 2005 12:52 pm

ula sami murtaz emice hala sağmidur, sağise Allah uzun ömürler versun
Kullanıcı avatarı
Zeki Ayan
 
Mesajlar: 6
Kayıt: Pzt Ara 19, 2005 1:15 pm
Konum: HATAY

Mesajgönderen Yusuf Uysal » Pzt Mar 27, 2006 3:47 pm

sami agabi mükemmel di.hele de bizim gibi uzaklarda olanlar için tarifi imkansız lezzetler taşıyo yazdığın yureğine sağlık.
Kullanıcı avatarı
Yusuf Uysal
Sitenin Sahipleri
Sitenin Sahipleri
 
Mesajlar: 112
Kayıt: Cmt Mar 04, 2006 4:06 pm
Konum: istanbul


Dön PEKE SOHBETLERİ

Kimler çevrimiçi

Bu forumu gezen kullanıcılar: Hiç bir kayıtlı kullanıcı yok ve 3 misafir