Sami AYAN
samiayan@mynet.com
samiayan61@hotmail.com
BİR RAMAZAN HATIRASI: KELİFTE SAHURU BEKLEMEK
Küçüklüğümde yaylada geçirdiğim ramazanları hatırlıyorum...
1980’li yılların henüz başları Vartan yaylası. Ramazanın yaza denk geldiği, dolayısıyla yaylada, en uzun ve sıcak günlerde oruç tutulduğu zamanlar... Uzun ve yorucu bir günü oruçlu geçiren yayla ahalisini akşama yakın bir iftar heyecanı sarardı. Allah ne verdiyse iftar için hazırlanır, yayla çeşmesinden iftara özel buz gibi taze su alınır ve akşam ezanı beklenmeye başlanırdı. O dönemin çocukları olarak bizler de annelerimizin hazırladığı nefis yemeklerin kokuları altında iftar vaktini beklerdik. Zira aileler akşam ezanını dinleme görevini bizlere verirlerdi. Diğer evlerdeki çocuklar da aynı görevle görevlendirilir ve balkonlardaki yerlerimizi alırdık. Elektrik olmadığından ezan; yaylanın orta yerinden ya da hocanın kendi evinin balkonundan okunurdu. Ramazanda genellikle o zamanki hoca Mahmut hocanın yanında Borazancı Hüseyin dede de kendi balkonundan ezan okurdu. Garip ve kendine has bir ses tonu, tamamen kendine özgü bir makamı vardı rahmetli Hüseyin dedenin. Bizler balkonda ezanı beklerken diğer evlerde aynı görevle görevlendirilmiş arkadaşlarımızla da balkondan balkona şakalaşır, ezan öncesi boşluğu birbirimize laf atarak, çeşitli oyunlar yaparak doldururduk. Nihayet ezanla içeriye koşuş ve aileye iftar müjdesi;
Ezan okunuyor, ezan okunuyor!
Besmele ve iftar sofrasına kurulma. Hele iftar sofrasında misafir de varsa değmeyin keyfimize. Ramazan coşku ve sevincini sadece iftar vaktini bekleme heyecanı ve iftar mutluluğundan bahsetmek bile özetlemeye yeter sanırım.
Yemekten sonra akşam namazları... kısa bir dinlenme ve teravih namazı. Teravih sonrası çeşitli oyun ve eğlencelerle sahur beklenecektir. Mekan olarak da kelif tabir ettiğimiz ve kendimiz inşa ettiğimiz barakayı kullanıyoruz. Kelif altı-yedi metrekare büyüklüğünde etrafı taş duvarlarla çevrili, duvar taşları kav denilen özel çamurla birbirine tutturulan, üzeri evlerden getirilen yırtık naylon ve tenekelerle örtülen bir yapı. Kelifin orta yerinde evlerden emekliye ayrılmış bir soba bulunur. Her tarafı delik deşik ve yine aynı özelliklere sahip borularla bacaya ulaşıyor. Unutmadan kelifin inşasında en büyük emek, bacayı duvarın içerisinden yukarıya doğru yürütmeye harcanır. Bu esnada genellikle babası usta olan arkadaşlarımız usta, diğerlerimiz usta çırağı pozisyonundadır. Kelifte oturmaya gelecek herkes kelife ortak kullanılacak bir eşya, ya da yiyecek içecek türünden bir katkı yapmak durumundaydı. Bunun yanında kelifin inşasında çalışması gerektiğini söylemeye gerek yok tabii. Sahura kadar kelifte sıkışık bir şekilde otururken uyumak da yasaktır. Uyuyan çeşitli şakalara maruz kalacağını bildiğinden buna kalkışmaz bile. Kelifte çeşitli oyunlar tertip edilir, eğlenceler yapılır, şakalaşmalar olurdu. İşte bu dar, ilkel fakat bir o kadar da neşe kaynağı yapıda toplanır, sahuru bekler ve sahurda ahaliyi uyandırırdık. Hava güzel ve ay da varsa bütün yayla alanı emrimizdedir artık. Kelif o taktirde çok fazla itibar görmezdi. Vakit sahur vakti olunca yayla ahalisi uykularından teneke çalınıp ve ıslıklarla uyandırılarak görev tamamlanır ve ertesi günkü teravih sonrası kelifte buluşmak üzere evlerin yolu tutulurdu.
Bu gün hatıralarda kalan bu ramazan adetimiz o gün de çok güzeldi, bu gün de hatırlanınca gönüllere aynı sıcaklığı yaşatıyor. Ramazanınızın maksadına uygun ve manevi anlamda kârlı geçmesini ümit ve arzu ediyor, bu vesile ile;
MÜBAREK RAMAZANINIZI EN KALBİ DUYGULARLA TEBRİK EDİYORUM