UZAK SEVDALARA

Önce sevgilerini çekip gittiler sırasıyla sonra da ellerini.şimdi üşümüş bir çocuk gibi yapayalnızım kara saplandım çıka mı yorum…bahçe kapısının her aralanışında annem geldi sanırdım oysa konserveler için yaktığı ateş hala yanıyor hala eskisi gibi dik duruyordu evin önündeki erik.
Sonra adımları sayıp yola kadar koşardım geçen arabaları sayar baca deliklerinden içeri kartopu atmaya çalışırdım başımız öne eğik musubara okurken ki meyve çalma planlarım, akşam babam gelmeden uyumalarım kadar masum,yediğim her dayak için ettiğim yeminlerim ve misafirliğe gelen dayımın dizlerinin dibinde oturmalarımı arıyorum…
Koskor dedekadan öğrendiğim anlamını bilmeyip sadece yakalanmamak için kullandığım dualarım istamahmudun bize inat büyüttüğü kirazlar babamın evin üstünde yetişdirdiği ilk şur karpuzu ve annemin inadına, balkonda yetişdirdiği saksıda ki biber lakaplı şekilsiz meyveleri o zaman ki dünyanın merkezi olan caminin yanı..herşey karavanın evinin arkasındaki isimlerini sonradan öğrendiğimiz çilekler kadar güzeldi….fındık çubuğundan yaptığımız tek gidiş gelişli hayattaki,arabalarımız, o küçücük dünyada sogan ekmekli çaykara ekmeğimiz tadı hep aklımızda kalan hiç doyamadığımız sarmaçın meşhur lokum ekmeği ve her sabah hayatım da ki bezer genaşi bezmeyen kenari oldu hayatımın….
Ve yavaşça büyüdük sonra.Lausabilari taşıyacak kadar…ama hiç bir zaman camiye gidemeyecek kadar büyüyemedim..ve hiç hastalanıp camiye gidememek gibi bir lüksüm olmadı..her sabah elimde bir odun ayağımızda, ki; numarasını telafuz bile edemediğimiz koca koca kara lastikler her sabahın 7,30 u düştü yollara..okumak adına….o zaman öğretti bize nazım güvercin muharrem durgun ve ismet ayaz,her gün inişli çıkışlı bir hayatın günün birinde sadece iniş veya sadece çıkış olabileceğini…ve her gün biz bi indik bi çıktık o yokuşu…yerli malı haftasının getirdiği pastörize sütü kuru üzüm ve fındık içini tanıdık bize ait olmayan poşetlerin içinde…o zamanlar başladı nazaranın bana karşı kini ve sonra daha iyi anladım yiyince tekmesini.annemin neden içme pis şeyleri dediğini…
Şimdi üstü kapalı anlamsızlıkların olduğu bi şehirde taşıyoruz umutlarımızı her şeye inat seviyorum insanları ateşi güneşi suyu bulutu denizi yağmuru ve aramızdaki uçurumu…inatla üstüne yürüyorum hayatın ve hiçbir zaman aklımdan çıkarmıyorum doğarken ülüfer nanakanın kulağıma fısıldadığı sesiiiiii……………….
Beni anlayamazsın……..çünkü sennn.
ROBERT KOLEJİ BEN ÇAYKARA LİSESİ….
Sonra adımları sayıp yola kadar koşardım geçen arabaları sayar baca deliklerinden içeri kartopu atmaya çalışırdım başımız öne eğik musubara okurken ki meyve çalma planlarım, akşam babam gelmeden uyumalarım kadar masum,yediğim her dayak için ettiğim yeminlerim ve misafirliğe gelen dayımın dizlerinin dibinde oturmalarımı arıyorum…
Koskor dedekadan öğrendiğim anlamını bilmeyip sadece yakalanmamak için kullandığım dualarım istamahmudun bize inat büyüttüğü kirazlar babamın evin üstünde yetişdirdiği ilk şur karpuzu ve annemin inadına, balkonda yetişdirdiği saksıda ki biber lakaplı şekilsiz meyveleri o zaman ki dünyanın merkezi olan caminin yanı..herşey karavanın evinin arkasındaki isimlerini sonradan öğrendiğimiz çilekler kadar güzeldi….fındık çubuğundan yaptığımız tek gidiş gelişli hayattaki,arabalarımız, o küçücük dünyada sogan ekmekli çaykara ekmeğimiz tadı hep aklımızda kalan hiç doyamadığımız sarmaçın meşhur lokum ekmeği ve her sabah hayatım da ki bezer genaşi bezmeyen kenari oldu hayatımın….
Ve yavaşça büyüdük sonra.Lausabilari taşıyacak kadar…ama hiç bir zaman camiye gidemeyecek kadar büyüyemedim..ve hiç hastalanıp camiye gidememek gibi bir lüksüm olmadı..her sabah elimde bir odun ayağımızda, ki; numarasını telafuz bile edemediğimiz koca koca kara lastikler her sabahın 7,30 u düştü yollara..okumak adına….o zaman öğretti bize nazım güvercin muharrem durgun ve ismet ayaz,her gün inişli çıkışlı bir hayatın günün birinde sadece iniş veya sadece çıkış olabileceğini…ve her gün biz bi indik bi çıktık o yokuşu…yerli malı haftasının getirdiği pastörize sütü kuru üzüm ve fındık içini tanıdık bize ait olmayan poşetlerin içinde…o zamanlar başladı nazaranın bana karşı kini ve sonra daha iyi anladım yiyince tekmesini.annemin neden içme pis şeyleri dediğini…
Şimdi üstü kapalı anlamsızlıkların olduğu bi şehirde taşıyoruz umutlarımızı her şeye inat seviyorum insanları ateşi güneşi suyu bulutu denizi yağmuru ve aramızdaki uçurumu…inatla üstüne yürüyorum hayatın ve hiçbir zaman aklımdan çıkarmıyorum doğarken ülüfer nanakanın kulağıma fısıldadığı sesiiiiii……………….
Beni anlayamazsın……..çünkü sennn.
ROBERT KOLEJİ BEN ÇAYKARA LİSESİ….