UNUTTUĞUMUZ OYUNLARIMIZ !!!!!!!!!

Atalarımızın, kışın gaz lambası altında yaptığı "peke" sohbetlerini yaşatmaya ne dersiniz?

Moderatörler: Muzaffer Mustafa Altuncu, Osman Nuri Sarı

Mesajgönderen Muzaffer Mustafa Altuncu » Pzr Mar 16, 2008 10:41 am

Emiceminoğlu Naci,
nlaşılan bu sayfada seni çok uzun zaman takip edeceğiz.. Unuttuğumuz oyunları sayende hatırlayacağız..Sen de yavaş yavaş büyük bir hazine bırakacaksın geride kalanlara...Bilmem yaptığın ve yapacağın bu fedakarlık seni site sayfalarına belki de ileride basılabilecek kitaplara şerefle yazacağının farkında mısın ?

Biz sabırla uzun zaman seni takip etmeğe devam edeceğiz.!!!!!!!!!
Kullanıcı avatarı
Muzaffer Mustafa Altuncu
Bölum yetkilisi
Bölum yetkilisi
 
Mesajlar: 26605
Kayıt: Cmt Şub 04, 2006 9:12 pm
Konum: GÖLCÜK

Mesajgönderen Naci Altuncu » Sal Mar 18, 2008 8:52 am

FİNCAN OYUNU
Zevkli bir kış oyunu idi. Hala oynanırmı bilmem. Oynandığını sanmıyorum. Unutulmuşturda.
Oyun bir fincan ve odun kömürüyle oynanır.
Oyuncular 2-3-5 kişi bir araya gelir pekenin üzerine oturur. Oyun keçe nin üztünde oynanırdı. Çünkü keçe hem fincanın çok rahat yuvarlanmasını sağlar,
hem de fincanın kırılma riskini ortadan kaldırırdı.
hangi oyuncunun başlayacağının tesbiti anlamsız bir tekerlemeyle belirlenirdi. Oyuncular bu tekerlemeyi hep bir ağızdan söylerken ellerni ortaya getirip ters düz yaparak yarışırlardı. Şöyle
"AN-YA- MAN-YA ŞÜ-PAN-YA"
Oyuncular HER hecede ellerini ters düz çevirir son hecede el nasıl kalmışsa öyle kalır. Ellere bakılır. Avuç içi açık kalanlar elenir. Ellerinin içi yere bakanlar birbirini elemeye devam ederler. Tek kişi kalana kadar tekerleme tekrarlanır. En son kalan kişi oyuna başlardı.
Oyuncu fincanı yaklaşık on onbeş santim yukarıdan keçenin üzerine yuvarlar. Fincanin ağzı yukarı gelirse oyuncu 10 puan, dibi yukarı gelirse 5 puan kazanır. Puanı 100 olunca oyunu kazanır ve diğer arkadaşlarına birer damga vurur. Fincan yan kalırsa oyuncu "yanar" ve sıra diğer oyuncuya gelir.
Damga fincanla vurulurdu. Fincanı agız halkası kömürle iyice boyanır ve ceza yiyenlerin önce yanağına soraki cezalarda diğer yanağına, gözlerine, çenesine, anlına , kulaklarına damga vurularak devam edilirdi.
Damgalarla birlikte oyunun neşesi gelir, damgalar arttıkça oyuncuların yüzleri komiklikten komikliğe girer gülerek eğlenilirdi.
Fincan oyununun en ağır cezası mühürün tava karasıyla yapılmasıdır. Çünkü tava karası yağlı olur, kolay kolay çıkmazdı.
Haydi iyi oyunlar.
Naci Altuncu
Sitenin Sahipleri
Sitenin Sahipleri
 
Mesajlar: 125
Kayıt: Prş Eyl 21, 2006 7:15 pm
Konum: SAMSUN

Mesajgönderen Fatma Ozbilgi » Sal Mar 18, 2008 9:05 am

masallah masallah naci amca, eline beynine yuregine saglik....
Kullanıcı avatarı
Fatma Ozbilgi
Site Yönetim
Site Yönetim
 
Mesajlar: 5100
Kayıt: Pzr Eyl 04, 2005 6:06 pm
Konum: Fransa/ Lille/Ankara/ Caykara Sahinkaya

Mesajgönderen Köksal Ağaoğlu » Sal Mar 18, 2008 9:10 am

Sanırım ilk siyah bıyık ve keçi sakala bir fincan oyununda dudaklarımı sıkıca kapayıp ağzıma yediğim damgayla sahip olmuştum. Güldüğümde büyüyen ve aşağı sarkan bıyığım ve top haline gelen keçisakalım beni ve arkadaşlarımı iyi güldürmüştü…
Yeniden bu anımı anımsatan Naci ağabeye sevgi ve selamlarımı sunarım.
Kullanıcı avatarı
Köksal Ağaoğlu
Sitenin Sahipleri
Sitenin Sahipleri
 
Mesajlar: 176
Kayıt: Pzt Eki 24, 2005 5:30 pm
Konum: Trabzon

Mesajgönderen Naci Altuncu » Çrş Mar 19, 2008 9:31 am

KİBRİT OYUNU-
Dolu kbrit kutusu ve kamçı ile oynanırdı.
Dolu kutunun kullanılması kibrit kutusunun masa ya da keçe üzerine atıldığında dönebilmesi için ağır olması dönmeyi ve de yıkılmayı kolaylaştırdığı içindir.
En az dört oyuncu ile oynanabilir.Oyuncu sayısında Üat sınır yoktur.
Kibritin her yüzünün bir adı vardı. Önce o adları söyleyelim.
Resimli yüzü-Hırsız.
Resimsiz tarafı - Ğale
Kibrit çakılan bir tarafı(Bu tarafın ucundan çok az yırtılır)-Jandarma
Kibrit çakılan diğer yüz- Hakim
Dik geldiğindeki yüz-Bey
oYNANIŞ ŞEKLİ._
oYUNCULAR SIRAYLA ATARLAR.Herkes bir röl bulur. Yalnız hakim ve jandarma bulununcaya kadar ceza işlemi olmaz. Bu iki rol bulununca İlk ceza hırsızı ilk bulana verilir. Cezayı bey hakime sorar jandarma uygular. Hırsız kime gelirse "hırsız yakalandı" olur. Bey hakime cezasını sorar. Hakim örneğin" iki kamçı" der. jANDARMA hırsıza iki kamçı vurur.
Kamçı cezası 3 yada 5 le sınırlandırılabilir . Yada birle başlar. Aynı kişinin her hırsız olmasında bir bir artırılarak ya da katlanarak uygulanı. Ancak hırsız arada başka bir röl üstlenirse devam sayılmaz.
Oyuncular sırayla ve sürekli kibrit kutusunu yuvarlayarak oyun sürdürülür. Atılan kutu en aza iki takla atmadan yan sırt üstü veya dik gelirse kabul edilmez. Atış tekrarlanır.
Rollerde en rahat olan Bey. En işlevsiz olanda ğale dir.
İyi opyunlar. Hayalinizde de olsa anıları tazelemek için oynayın.r
Naci Altuncu
Sitenin Sahipleri
Sitenin Sahipleri
 
Mesajlar: 125
Kayıt: Prş Eyl 21, 2006 7:15 pm
Konum: SAMSUN

Mesajgönderen Köksal Ağaoğlu » Çrş Mar 19, 2008 1:16 pm

Abi, yazınızı okuyunca aklıma başka bir kibrit oyunu geldi. Belki aklınızdadır belki de yazdınız ama yinede hatırlatmak istedim.
Kibrit kutusunun içi çıkarılıp kibrit çöplerini boş kabın içine yere dik gelecek şekilde yerleştirerek kibrit kutusunu sağa sola sallarken birden kibrit kutusunu havaya kaldırarak kibritleri yere sererdik.
Kibrit sallama işini yapan bu işlemi rakip oyuncu için yapmış olurdu. Oyuna başlayacak olan oyuncu öncelikle kendine bir anahtar kibrit seçer ve bu kibrit çöpüyle oyuna başlardı.
Oyuncu üst üste yığılmış kibritleri birer birer bu anahtar vasıtasıyla yığından ve diğer kibrit çöplerini sallatmadan ayırmak zorundadır. Kurtarma işlemini isterse elinin yardımıyla da yapabilir. Kurtarma işlemi esnasında kibrit çöpleri sallanırsa oynayan oyuncu yanar ve “el” diğer oyuncuya geçer. Aynı işlemi yeni oyuncu yapmaya çalışır. Oyun bu şekilde ayıklama işlemi sona erinceye dek devam eder.
Kazanan oyuncu ayıklanan kibrit çöplerinin sayımıyla belirlenir.
Her yanma işlemi gerçekleştiğinde kibrit kutusu yeniden sallanarak da yeni oyuna başlanabilinirdi.
Bence zevkli bir oyundu...Teşekkürler
Kullanıcı avatarı
Köksal Ağaoğlu
Sitenin Sahipleri
Sitenin Sahipleri
 
Mesajlar: 176
Kayıt: Pzt Eki 24, 2005 5:30 pm
Konum: Trabzon

Mesajgönderen Naci Altuncu » Çrş Mar 19, 2008 2:47 pm

Evet Köksal eksiksiz müthiş anlattın Zevkli ve tartışmalı bir oyundur.
"sallandi , sallanmadi" Yemin billah kıyamet kopardı. Bazen hile yapanlarda olurdu. Rakip çöpleri ayırmaya çalışırken tam çöpe dokunduğunda çaktırmadan hafif bir üflemek (ofurmak) diğer çöplerin sallanmasına yeterdi. Ama öyle çok yutulan bir hille(ğayinluk) değildi.
Teşekkürler Köksal.
Naci Altuncu
Sitenin Sahipleri
Sitenin Sahipleri
 
Mesajlar: 125
Kayıt: Prş Eyl 21, 2006 7:15 pm
Konum: SAMSUN

Mesajgönderen Köksal Ağaoğlu » Prş Mar 20, 2008 11:22 am

RAP OYUNU
Bu oyunu daha çok ve oynamaya müsait olduğu için Aşağı Şur Camisi yanında şu anda maalesef yıkılmış olan mescitte oynardık. Kollarımızla asılabileceğimiz yükseklikteki mescit kirişleri yardımıyla oynanırdı. Kollarımızla kirişlere asılıyken arkadaşımızı veya arkadaşlarımızı belinden ayaklarımızla kilitlemeye çalışırdık. Arkadaşımızı böylece “rap”lar, sabitlerdik.
Bu oyunda ayakları, boyu uzun olan genelde şanslıydı. Benim ne boyum ne de ayaklarım avantaj sağlayacak kadar uzun değildi ama kollarım güçlü ve pek çevik olduğum için kollarım vasıtasıyla yükselir ( uzun ağaçlara iskelesuz, arkadaşumun sırtına basmaksuzun, omuzlarına çıkmaksuzun rahatlukla tırmanmaktan kazanmış olduğum bir yay gibi katlanma özelliğum sayesinde) “rap”lanmaktan kurtarır hatta hücuma geçerek adamı bırak belinden boğazından “rap”lardım… Yani “rep”çi değil ama “rap”çıydum deyebilursunuz.
Kullanıcı avatarı
Köksal Ağaoğlu
Sitenin Sahipleri
Sitenin Sahipleri
 
Mesajlar: 176
Kayıt: Pzt Eki 24, 2005 5:30 pm
Konum: Trabzon

Mesajgönderen Fatih Ağaoğlu » Prş Mar 20, 2008 1:03 pm

:D HARİKA...KÜRŞAT,BAHSETTİĞİN O DAİRELİ OYUNA KARAKOZA DENİRDİ DİYE HATIRLIYORUM TEK AYAKLA KAÇANLARA DOKUNUP SONRA O VATANDAŞA TEKMELERLE GİRİŞİLİRDİ DAİREYE GİRENE KADAR.BU OYUNDA SEYİRCİ OLMAK DA ZEVKLİYDİ KÜÇÜKKEN AĞABEYLERİMİZİN SIKÇA OYNADIĞI BİR OYUNDU(KÖKSALİ.AĞAOĞLU,OSMAN SARI,MUHAMMET AYAZ,ŞÜKRÜ İ.AĞAOĞLU,ERDOĞAN YAZAR,HÜSEYİN SARI,FAHRETTİN YILMAZ,MAHMUT AYAZ ,TURGUT ATALAY,MUSTAFA YAZAR,SADIK YAZAR,MEHMET ŞÜKRÜ UYGUN)BU UYUNU Uygunsuz Kelime Uygunsuz Kelime OYNAYAN EKİP :D
Kullanıcı avatarı
Fatih Ağaoğlu
Bölum yetkilisi
Bölum yetkilisi
 
Mesajlar: 253
Kayıt: Prş Haz 29, 2006 8:56 pm

Mesajgönderen Naci Altuncu » Sal Mar 25, 2008 9:53 am

KOKOCOFTER- (OTURTMALI ÇALİKA)
yAYLADAKİ VAZGEÇİLMEZ OYUNUMUZDU.
Kamali mahallesindeki meydan, İbrahimağanun berinun üsti ya da sicak sularda oynardık. Oyuncu sayısı en az üç kişi olurdu. Ama genellikle 5 ile 10 kişi arasında oynardık.
Oyuncuların birer değneği olurdu. Değnek koyun çobanı değneğinden daha ince idi. Bir de iki tarafı küt kesilmiş ama 2 santim çapında 10-12 santim boyunda bir çalika olurdu.
Oyuncular birbirine iki metre arayla daireler çizer bu daire içinde oynardı. Çizilen daireler de bir büyük daire çevresine teğet çizilirdi.
Oyun şöyle oynanırdı. Oyunculardan biri çalikayı sağındaki oyuncunun göz hizasına doğru atar. Bu oyuncu kendine atılan çalikaya havada iken tüm gücüyle değneği ile vurur ve çalikayı atabildiği en uzağa atardı. Çalikayı atan oyuncu çalikayı almak için yerini terk edince diğer tüm oyuncular değneklerini kazma gibi kullanarak çali,kayı almaya gidenin dairesini kazralardı.
Çalikayı alan öğrenci çalikayı aldıktan sonra oyun merkezine koşar ve kendine kuyu kazan oyunculara fırlatırdı. Oyunculardan birinei çalika ile vurabilirse ebelikten kurtulurdu. Vurulan ebe olurdu. yalnız vurma işlemi rakibin kendi dairesi dışında olmalı. Bu nedenle ebe çalikayı bulduktan sonra diğer oyuncular dairelerine kaçışırdı.
Ebe kimseyi vuramazsa çalikayı diğer oyunculara sırayla atarak oyun ve kazma işi sürdürülürdü.
Kazılan yer oturma büyüklüğünde olan oyuncu oyunu oturarak sürdürürdü.
Kazma vücut sıhacak kadar olunca oyuncu oyunu yatarak sürdürmek zorundaydı. Devamında koll bacaklar kazılır ve oyuncu elleri ve bacakları açık ve yer yapışık haline getirilince oyun sonlanırdı. Bir oyuncu yanana kadar diğer oyuncularda ona yakın pozisyona getirilirdi.
Bizim için zevkli ama anagalarımız için istenmeyen bir oyundu. Çünkü üst baş tamamen toz oluyordu.
Oynayın demiyorum. Zira istesenizde oynayamazsınız.
Naci Altuncu
Sitenin Sahipleri
Sitenin Sahipleri
 
Mesajlar: 125
Kayıt: Prş Eyl 21, 2006 7:15 pm
Konum: SAMSUN

Mesajgönderen Fatma Ozbilgi » Sal Mar 25, 2008 10:01 am

MASALLAHINIZ VARRRRR SUPERSINIZ DEVAM :) :arrow:
Kullanıcı avatarı
Fatma Ozbilgi
Site Yönetim
Site Yönetim
 
Mesajlar: 5100
Kayıt: Pzr Eyl 04, 2005 6:06 pm
Konum: Fransa/ Lille/Ankara/ Caykara Sahinkaya

Mesajgönderen Muzaffer Mustafa Altuncu » Sal Mar 25, 2008 10:24 am

Emiceoğlu Naciye yardımcı olan sevgili dostlara teşekkür ederim... Güzel bir arşiv oluşması için oyunları tek tek yazmakta fayda var...Yani her defasında bir oyun...Ancak bazı dostlar oyunlara bazı ilaveler yapıyor,onlarında ilave edilmesi iyi olacak..Onu da göz önüne alıp o oyunu aynı yerde tamamlamak lazım..

Ve en sonunda bu oyunların hepsi tamamlanınca yeni bir sayfaya sıra ile alınıp sitede güzel bir yere yerleştirilir inşallah..

Herhalde demek istediğimi ifade edebildim...

Haydi kolay gelsin...Emeği geçenere teşekkür ederim..!!!!!!!!
Kullanıcı avatarı
Muzaffer Mustafa Altuncu
Bölum yetkilisi
Bölum yetkilisi
 
Mesajlar: 26605
Kayıt: Cmt Şub 04, 2006 9:12 pm
Konum: GÖLCÜK

Mesajgönderen Köksal Ağaoğlu » Sal Mar 25, 2008 12:48 pm

Naci abi, biz de bu oyunu köyde oynamaya çalışırdık. Daha çok “çaliga” diye adlandırırdık. Herkes kendine bir “fol” sahiplenirdi. Seçilecek olan yer bahsetmiş olduğunuz çubuklar yardımıyla eşilebilecek yufkalıkta olmalıydı. Ama kurnazlarımız yine de mümkün olan en sert zemini almaya çalışırdı. “Çaliga”ya, elimizdeki çubukla yine belirtmiş olduğunuz ebatlardaki “çaliga”yla yapacağımız yere düşürmeden saydırmayla başlardık. En az saydırmayı yapan ebe olurdu. Oyun izah ettiğiniz şekilde oynanırdı ama biz de hedef oyuncuyu “kososlatmak” idi. Sahip olunan “fol” oturtulabilecek kadar eşelenmişse o oyuncunun altına “ligorin yumurtaları”nı temsilen bir iki taşla birlikte etrafı eşilen toprakla sarılarak “oturtulmuş” olurdu. Siz yaylada olayı bayağı büyütmüşsünüz nerdeyse adamı gömüyordunuz…
Sevgi ve selamlar.
Kullanıcı avatarı
Köksal Ağaoğlu
Sitenin Sahipleri
Sitenin Sahipleri
 
Mesajlar: 176
Kayıt: Pzt Eki 24, 2005 5:30 pm
Konum: Trabzon

Mesajgönderen Naci Altuncu » Cum Mar 28, 2008 3:29 pm

DALYALİ ÇALİKA- ÇALİKA
En az iki kişi ile oynanırdı. Oyuncuların birer değneği olurdu. Değnekler kokocofter değneğinden daha ince ve esnekti. Tüm oyuncular tek bir çalika ile oynardı. Çalika yine ortalama 10 santim buyunda ve genellikle oynanan değünek kalınlığında olurdu. Çalikanın iki ucu birbirine ters gelecek şekilde çapraz kesilirdi.
Oyun için değnek girecek kadar ve çalikanın boyuında en çok 4-5 santim derinliğinde bir çizgi eşilir ve bu çizgiye dik gelecek şeklde 6-8 metre uzaklıkta bir emen çizilirdi.
Oyuna başlayacak oyuncu tüm oyuncuların değnek üstünde çalikayı saydırmasıyla belirlenirdi. En çok saydıran oyuna ilk başlardı.
Oyunun oynanış şekli.
Oyuncu çalikayı yarık çizginin üstüne yatay şekilde koyarak değneğini çalikanun altına iyiye sokar ve değneği yaylandırarak emende ellerinde değneklerle çalikayı karşılama durumundaki değnekleri havada bekleyen oyunculara doğru fırlatırdı. Emendeki oyuncular çalikayı havada vurabilirlerse oyuncuyu yakarlardı. Vuran oyuncu oyun sırasını alırdı. Vuran olmazsa savunmadaki oyunculardan biri çalikayı düştüğü yerden alır, çalikanın atıldığı çizgi üzerine oyuncu tarafından emene paralel yere konan değneği çalika ile vurmaya çalışırdı. Vurursa oynama hakkını kazanırdı. Vuramazsa oyuncu oyuna devam ederdi Çalikayı düştüğü yerde çapraz kesilen ucuna değneğiyle vurarak yerden havaya sektirir ve çalika havada iken çalikaya tüm gücüyle vurarak uzağa atmaya çalışırdı. bu işlemi arka rakaya üç kez yapardı. Sonra çalikayı ilk sektirdiği yerden başlayarak son düşürdüğü yerin arasını değneğiyle sayarak ölçerdi.
Yüz sayısına ulaşıldığında buna dalya denirdi. Dalyalara gelindiğinde oyuncu bu kez çalikayı elinin üzerine serçe ve işaret parmakları üstüne kor ve elinden havaya fırlatarak değnekle savunmadaki oyunculşara doğru fırlattırırdı. Çalika havada vurulunca yanardı. Bu işlem oyuncu sayısı kadar tekrar edilirdi Vurulmazsa. sıra palan yüklemeye gelirdi. Oyuncu sırayla diğer her oyuncu için çalikayı değnek üstünde en az üç kere saydırarak yapardı. Saydırdığı kadar palan yüklerdi.
Naci Altuncu
Sitenin Sahipleri
Sitenin Sahipleri
 
Mesajlar: 125
Kayıt: Prş Eyl 21, 2006 7:15 pm
Konum: SAMSUN

Mesajgönderen Naci Altuncu » Cmt Nis 12, 2008 1:23 pm

Anlaşılan "unuttuğumuz oyunlarımız" ilgi alanı dışına çıkmış. Hiç katkı yapan yok. Ama yinede bir "TÜMANYA" oynayalım bakalım bu en çok oynadığımız oyunu kimler anımsayacak.
TÜMANYA-(Şehirdeki ismi SOBE) En az üç kişiyle oynanır. Oyuncu sayısı 5 ile 10 arası en idealidir.Oyunculardan biri ebe olur. Ebe olan yüzünü duvara,ağaca ya da bir köşeye DAYAYARAK GÖZLERİNİ KAPATIP 100 E KADAR SAYAR. Diğer oyuncular ebe yüz diyene kadar saklanırlar. Ebe yüz dedikten sonra "önüm arkam sağım solum tümanya " diyerekyüzünü döner. Diğer oyuncuları aramaya başlar. gÖRDÜĞÜ OYUNCUYU saydığı yere koşup elini vurarak "tü manya" derse yakalamış sayılır.
Saklanan oyunculardan ilk vuruylan bir sonra ki ebedir.
Saklanan oyuncular kendi aralarında şapka, ceket , gömlek hatta pantolon değiştirip ebeyi yanıltabilirlr. Ebe gördüğü kişinin ismini yanlış derse-ki değişen kıyafetler onu yanıltmıştır-
Oyuncu "çömlek patladiii" diye bağırarak diğer oyuncuların saklandıkları yerden çıkmalarını sağlar. Ebe yeniden sayar.
eBE YAKALADIĞI OYUNCUDAN GERİ KALIR YANİ SAKLANAN OYUNCU EBEDEN ÖNCE TÜMANYA YAPARSA. OYUNU KAZANIR.
Naci Altuncu
Sitenin Sahipleri
Sitenin Sahipleri
 
Mesajlar: 125
Kayıt: Prş Eyl 21, 2006 7:15 pm
Konum: SAMSUN

ÖncekiSonraki

Dön PEKE SOHBETLERİ

Kimler çevrimiçi

Bu forumu gezen kullanıcılar: Hiç bir kayıtlı kullanıcı yok ve 1 misafir

cron