….Fahri Borazancı’nın Yediyesi;
Kendi yediyemi fazla hatırlamıyorum..Ama Fahri Borazancı’nın yediyesinden daha çok şeyler aklımda kaldı…
Fahri ile evlerimiz Kırıkhanda yan yanaydı… Kayınbabası Hasan Atamanın evi de bize çok yakındı… Senesini tam hatırlamıyorum ama yetmişli yıllardı tabi…
Düğün sonrası enişte ile birlikte genç ihtiyar çok sayıda kişi yatsı sonrası Hasan amcanın evine gittik…Yaşlılar bir odada,gençler bir odada,bayanlar ise başka bir odada herkes yerlerini aldılar…Tabi girişte enişte kayınbabanın elini öpmüştü…Çok kalabalık bir yediye olmuştu..Zaten eskiden yediyeler hep öyle kalabalık olurdu…
Tatlı sohbet sonrası enişteyi(Fahri) istemeye Yetim Mustafa Şahin gelmişti… Mektubu okudu ve ayakta dikildi..Çok ama çok uzun zaman oradakiler onunla çeşitli şekilde latifeler yaptı,durdu…Öylesi şakalar ki…Benimle misafirim olarak gelen dayıoğlu Mustafa yapılan o şakalara şaşıp kalmıştı…
Neyse iş tatlıya bağlandı ve enişte Fahri,Yetim Mustafa ve Ben birlikte Kaynananın bulunduğu yere gittik..Enişte ile kaynana görüşmesi sonrası(el öpme) önümüze konulan bir sini baklavayı ve üzerine konulan bıçağı unutmak mümkün mü ? Çünkü bıçağın kesmesi için bahşiş konulması lazımdı..Önceden hazırladığım bir miktar parayı sini üzerine atınca bıçak kesmeğe başladı…Ve tadımlık birer dilim yedikten sonra tekrar önceden oturduğumuz odaya gittik….
Biraz daha sohbet yapıldıktan sonra kalkmağa sıra gelince evden fark edilmeden bazı şeyleri (Yemek sırasında ve diğer ikramlarda ceplere indirilen) alıp eniştenin evine götürme işlerine başlandı…Ufak tefek şeyler dışında yerdeki halının pencereden aşağıya atılıp götürüldüğünü söylersem işin ne derece ileriye götürüldüğünü anlatmış olurum herhalde..Ama o halı sonradan geri gönderilmişti..
Ve o güzel gece son bulmuştu…
İşte kısaca Fahri Borazancı’nın yediyesinden aklımda kalanlar….
Bence güzel bir gelenekti ama maalesef yok oldu,gitti….