Bu Çuruği geçuren.....

Atalarımızın, kışın gaz lambası altında yaptığı "peke" sohbetlerini yaşatmaya ne dersiniz?

Moderatörler: Muzaffer Mustafa Altuncu, Osman Nuri Sarı

Bu Çuruği geçuren.....

Mesajgönderen Hakan Ayan » Çrş Mar 15, 2006 10:01 pm

Güneşin ilk ışıkları Kuşmer Yaylasının yemyeşil dağlarını okşamaya başlamışken ; ölüm sessizliğindeki yayla çobanın mahşeri bir gürültüyü andıran ''Kemere...Kemere....Sığırlari Kemere surun Kemere..''sesiyle uyanıyordu.önüne İneğini alan koca karılar, Kemer Dağının eteğindeki buluşma noktasına doğru ilerlemeye başlamışlardı bile.Bu kısa yolculuk sırasında her zaman olduğu gibi bir taraftan günün flaş haberleri geçiyor, bir taraftan da acemi danaları nahır yoluna sokmaya çalışıyorlardı.Bu günün flaş haberi hiç kuşkusuz başlayacak olan yayla çayırıydı.Bundan dolayı farklı bir sabah yaşanıyordu Kuşmer Yaylasında.Bu farklılık hemen kendini göstermiş, ayak üstü habe ve dedikodularla bazen saatler süren nahır yolculuğu bugün erken bitmişti.Zira bugün Kocakarıları yaylada yoğun bir gün bekliyordu.Her zamanki Klasik İşler Yani tezekler vurulacak,Makina vurulacak,Kazan Yapılacak,Yayık vurulacak, bunların yanında çayırı kesmeye gelecek olan kızları,gelinleri yada oğulları için hazırlık yapılıp çayıra gidilecekti..
Neydi bu kadıcağızlarımızı bu kadar telaşlandırıp,iki ayaklarını bir pabuça sokan yayla çayırı ?İsterseniz birazda ondan bahsedelim...
Kuşmer halkı arasında Çürük Çayırı diye isim alan yani kocakarı aylarından Çürük ayında kesilen;tamamı üçyüzyetmiş hisseden oluşan,hisse sahiplerinin tamamı Şahinkayalı olan kişilerce birlikte kesilen sıradışı bir çayır kesme imecesi...Tamamı Kocakarı(bu bölümde çayıra hep kocakarılar gelir)Balesda(çayırın ikinci Kısmı) ve Boğaz(üçücü kısım)
olmak üzere üç kısma ayrılır.Her kısımda kendi için de partiya diye tabir edilen genelde aynı mahallelilerin bir araya geldiği Kırk altı kişilik hissedarlardan oluşur.Genelde her evin bir hissesi vardır.Bu hisseyi kesmek için her evden genelde gençler olmak üzere bir kişi yeni elbiseleri ve orak yada tırpanıyla katılır bu ortaklığa...Her partiyanın ''onbaşı denen'' bir sorumlusu vardır.ve her şey onun yetkisindedir.Çalışmayanları uyarır,yapılacak işler için görev dağılımı yapar,gerekirse geç gelene ve çalışmayana ot vermeye bilir.Öğlen yemeğinde ,tezeklerle yanan sobalarda hazırlanan azıklar yenirken yaşlılar öğleden sonra yapılacak
işleri tartışır, delikanlılar ise kız arkadaşlarının partiyasına giderek akşam ki parakafın haberini,verirken de kızlara akşam ki horona kalmalarını tembihlerler..(devam edecek)
Kullanıcı avatarı
Hakan Ayan
Sitenin Sahipleri
Sitenin Sahipleri
 
Mesajlar: 269
Kayıt: Pzr Eyl 25, 2005 1:14 pm
Konum: İstanbul

Mesajgönderen Osman Nuri Sarı » Prş Mar 16, 2006 3:32 pm

Sabahın ilk ışıklarıyla diye başladığın yazı bana yayladaki kahvehaneyi hatırlattı. Yayla nahırını "o ilk ışıklarla" sürenlerden biriyim.
yaylaya gidip de kahvehanede sabahlamayan insan yok denecek kadar azdır. çobanın "Kemer’e sür, Komarluk’a sür, Cumavank’a sür" sesiyle beraber boşalan kahvehane sakinlerinin, yakalanmamak için yaptığı en güzel numaralardan biri de bu nahır sürme işidir. Bu işe pek çok kez katıldım.
Yayla nahırı sürülürken bizi gören komşularımızın:
-E uşağum. ne oldi anana? Niye sen nahiri sureyusun?
-Ğiii. Hau adamlara ya bakun. Habu saatte kalktiler nahiri sureyuler
-Eba. Hau çeçuğe ya sor. bizum Mehmet’i gördi mi?
-E fuşki yeyenler. Kahvedeyidunuz değil mi?
Sözlerine verecek pek çok cevap bulurduk.

Nahır sürme işi bitince de sıcak sularda kısa kestirmelere dalmanın zevkini alan ender insanlardan biriyim. vücudun artık uykusuzluğa tahammülü kalmadığı yerde uyumanın zevkini anlatamam size. o çimenlerin üstünde yatmak, en iyi yer yataklarında yatmaktan daha haz vericiydi. Ama ne zamana kadar:
--Huuuu. Haurada yatanlar kimdu? Eşkıyalar olmasun! Gel geri dönelim! diyen tezek toplayan kadınların sesleri işitilene kadar. Ama bizim bu seslere verecek cevabımız asla olmazdı. Çünkü tanınmak korkusu vardı. (Tabi bir de Hacı Ali'nin korkusu buna eklenince eşkıya olmaya bile razı olurduk.)
Bu konuda daha söyleyecek ve yazacak çok anım var. Fakat Hakan'ın bu yazısını okuyunca biraz bir şeyler de bizden olsun dedim. Hakancığım, sen devam ettikçe altında benim yazımı da bulacaksın

Saygılarımla
Kullanıcı avatarı
Osman Nuri Sarı
Site Yönetim
Site Yönetim
 
Mesajlar: 500
Kayıt: Prş Eyl 08, 2005 12:11 am
Konum: samsun

Mesajgönderen Sami Ayan » Cmt Mar 18, 2006 1:35 pm

Yahu öyle güzel yazdın ki yaylanın kendine has kokusunu burmnumda hissettim sevgili emmoğlu.
Kullanıcı avatarı
Sami Ayan
Site Yönetim
Site Yönetim
 
Mesajlar: 724
Kayıt: Çrş Eyl 21, 2005 11:09 pm
Konum: Çaykara-Şahinkaya

Mesajgönderen Esra Yavuz » Cum Tem 14, 2006 11:53 am

Sevgili Hakan ve Onsari ; O kadar yalin ve dogal bir sekilde anlatmissiniz ki , sadece gezinti amacli yayla ya gitmis biri olarak , bir an ayni ortamda bulunmus kadar oldum ..Paylasiminiz icin tesekkurler ve devam edin lutfen ..

(Ben baska bölüm de böyle derlemeler ararken , meger yanlis adresteymisim)
Esra Yavuz
Sitenin Sahipleri
Sitenin Sahipleri
 
Mesajlar: 13
Kayıt: Çrş Nis 26, 2006 1:57 am

MAY MUSİC

Mesajgönderen MUHAMMED ALİ YILMAZ » Cum Tem 14, 2006 10:40 pm

GERÇEKTEN GÜZEL.TEBRİK ETMEMEK MÜMKÜN MÜ,
AMA ADRES KARIŞTIRAN VAR.
KAFA KARIŞTIRAN GİBİ... :D :D ..
GECENLERDE BİRİNE MSAJ YAZDIM AMA ÖZELE GİTMİŞ...
ANLAYAMADIK TABİ.MEĞERSE NE KADAR HEYECAN YAPTI GEREKSİZ YERE...YOK GEMİ YOK LİMAN.YOK RÜZGAR.....
AMAN ALLAHIM
KAFAYI YEMİŞ BİR DELİ VAR..DOKTORLARA DUYURULUR...
MUHAMMED ALİ YILMAZ
 

Mesajgönderen Murat Mutlu Kazancı » Cmt Tem 15, 2006 8:15 am

her şey gibi bizde unutulduk eskiden yaylamızda ne günler geçirirdik yazın gelmesini dört gözle bekler okullar bitecek ve soluğu yaylada alaçaktık ne günlerdi onlar

su evlerde yoktu suyu dışardan çeşmelerden taşıyaçaktık
elektrik yoktu akşam oldumu gaz lambasının başına toplanıp kucak kucağa oturup sohbet edeçektik
tv yoktu eskilerimizin anlattıkları yaşanmış hikayeleri dinleyeçektik telofon yoktu çarşamba ve cumartesi köyden geleçek arabalardan heber beklerdik hatta bunun için küçük kemere kadar giderdik toza toprağa çamura aldırmadan köyden gelen arabaların peşinden koşaçaktık taki camenun yanina kadar
köyi görmek için komarluğa çıkardık
annelerimizin arkasında sepet ve iki çuvalla bizim ellerimizde tenekler sabah çıkar tezek toplardık bir soğuk su gözesi buldukmu azığımızı açar afiyetle yerdik suyu gözeden ağızımızla içerdik bazı günler şehitliklere gider onların şefaatine nail olmak için kuaran okurduk biz fatihayı annelerimiz yasin tebareke ve amme
çayırcılık başladımı bizim için bayram olaçaktı oralet yapıp satacak para kazanaçaktık otlar dağıtıldımı annelerimizden bizede yük yapmasını isterdik çayıçılıkta mahalleler arası ilk kim bitireçek diye bir yarış başlardı çoğunlukla zurduhli işi götürürdü
bizde çok sevinirdik ne de olsa bizim pardiya bitirdi diye çocukluk bu ya
evlerimizin bahçelerinde kaliflar yapıp oralarda yemek yerdik annelerimizin yapdığı yemekleri yemez kendi yapdığımız yağsız tuzsuz ve bişmemiş yemekleri işdahla yerdik sabahları çobanların ne darafa bağıracağını bekler ve annelerimize heber verirdik ve inekleri nahıra biz sürerdik ellerimizde teneke p.. toplayaçaktıkya daha onlarca şey eskiden yayla daha güzeldi değilmi.
Murat Mutlu Kazancı
Sitenin Sahipleri
Sitenin Sahipleri
 
Mesajlar: 338
Kayıt: Sal Eyl 20, 2005 6:17 am
Konum: İstanbul

Sarayli

Mesajgönderen Metin Kuzu » Çrş Ağu 23, 2006 11:24 am

heygidi heey

Hani o internetin, telefonun, televizyonun, elektriğin olmadığı günler hey.
Tabi o çoçukluk günleri.
Okulların kapanmasıyla başlayan, açılmasından bir hafta önce biten o günler.(Bu arada bi hatırlatma okullar başlamadan bir hafta önce köye inmemin sebebi yayla yanıklarının düzelmesi ve ten rengimizin biraz toparanması yani açılmasıdır)

Anlatacak çook şey varama yukarda değiilenlere bi iki şeyde benden olsun. Mesela sabah nahıra gitmek. O zamanlar mecbur.niyemi Belikide dünyanın en ii insanı babannem olsa bile yinede korkardık. Sabahın köründe "kalk uşağum ben tezekleri vurup yemeği hazirlayanakadar git gel" Gitmek nekadar zor gelsede nahırın ortasında arkadan gelen diğer ekibin sığırları yokmu allaaaah. İŞte o feci. Bunada ozamanki alabileceğim korunmayöntemi saraylinun yanina itmek(sarayli: Bizim ineklerin başını çeken ve babannemin tüm çağrılarına karşılık veren ineğimiz.)

Zaten erken kalkmak pek sorun değil. Gün boyunca(Lidarina'nın koyunlarının gelmesinden sonraki zaman aralığı) koşuşturma ve akşam üzeri yaptığımız maç sonrası eve gidip gaz lambası altındaki yemekten sonra yatağa uzandıktan sonra birdaha sabah babaannemin kalk sesiyle uyanırdım. ondan kalkmak sorun olmazdı.

Bununları yazamaya başlarker daha değişik bi format oluşturmuştum kafamda ama.yazmaya başalyınca sürükleniyorsun.

Aslında daha yazmak istiyorum ama bukadar yeter.

Selam herkese selam
Kullanıcı avatarı
Metin Kuzu
Sitenin Sahipleri
Sitenin Sahipleri
 
Mesajlar: 158
Kayıt: Cum Ara 30, 2005 6:26 pm
Konum: İSTANBUL

Mesajgönderen Fatma Ozbilgi » Prş Şub 01, 2007 4:13 pm

Sami AYAN yazdı:Yahu öyle güzel yazdın ki yaylanın kendine has kokusunu burmnumda hissettim sevgili emmoğlu.


Yaa evet harika anlatmissiniz, elinize saglik,bekliyoruz boyle yazilarinizi...
Kullanıcı avatarı
Fatma Ozbilgi
Site Yönetim
Site Yönetim
 
Mesajlar: 5100
Kayıt: Pzr Eyl 04, 2005 6:06 pm
Konum: Fransa/ Lille/Ankara/ Caykara Sahinkaya

Mesajgönderen Cengiz Selimoğlu » Pzt Şub 05, 2007 8:46 am

Sevgili soloma komşum sanırım modaya sende bizim gibi ayak uydurdun :) Çürükçayırı dönemlerinin en aktif esnafı olarak oralet,cola,fanta,karpuz satış piyasası bizim dönemlerimizde benim elimdeydi.Ama bir gün kayhan durgun çıkıp gelene kadar.Gün boyunca ettiğim bütün hasılatı piştide alınca akşama kadar aç suzus durmanın akıllı bir yanı olmadığını anlayıncaya kadar.Paranı vereceğim deyip elbiselerle beni çayırda dereye giripte paramı alamayınca esnaflığında güzel bir yanı olmadığını anlayıncaya kadar.Ama bu serzeniş kayhan abime abi o dere bile kafi gelmedi bak halen akıllanmadık.Hani diyodum bu yıl gelse herkes o çayır zamanı özellikle benden büyük abilerim, ablalarım onlara yine oralet yabıp getirsem.Ama kayhan abi hiç heveslenme seninle pişti oynamam çünkü bu yıl satışlar parasız.Komşu sen devam et bizimde yazacak çok şeyimiz var.Ola muhammet ali çobanlık anılarını anlatsana.Çoban olmak ayıp değil aslını unutmak adam olmamak ayıptır.
Kullanıcı avatarı
Cengiz Selimoğlu
Sitenin Sahipleri
Sitenin Sahipleri
 
Mesajlar: 520
Kayıt: Pzt Nis 10, 2006 3:32 pm


Dön PEKE SOHBETLERİ

Kimler çevrimiçi

Bu forumu gezen kullanıcılar: Hiç bir kayıtlı kullanıcı yok ve 4 misafir

cron