KARADENİZ SAHİL YOLUNDA GİDERKEN…
30 yıldır bilirim Karadeniz sahil yolunu. Karda ,kışta , temmuzun sıcağında hazan mevsiminde hep gittim geldim bu yolu .Kah denizi süze süze, kah eşsiz doğayı izleye izleye , bazen da gecelere inat Karadeniz’in dağınık yerleşimindeki ışıkları saya saya uyklsamda saya saya, gittim geldim.
Bu nedenle karış karış bilirim sahil yolunu. Bahsettiğim zaman içinde, bir çok değişikliği, olayı yolla birlikte yaşadım. Sıkıldığım zamanlar oldu. Üzüldüğüm ,bıktığım zamanlar da… Seyehatın tadına ,Karadeniz’in doyumsuzluğuna eriştiğim müthiş güzel anları da yaşadım. Ulaştığım her yerleşim yerinde bir öncesini özler, bir sonraki yere ulaşmanın sabırsızlığını yaşardım o zamanlar. Hani kıvrıla kıvrıla gidersiniz ya…, bazen denize dğru yelken açar gibi, bazen de dağlara kayalara tırmanırsınız ya …İşte öyle giderdik sahili biz.Öyle giderken ben özgürlüğü yaşardım. Mutlu olur yaşamı severdim…Doyasıya ve bitmeyesiye…
Bu anlattıklarım 3 yıl öncesine kadardı. Karadeniz sahil yolu yapılmaya başlayalı hepsi uçtu gitti. Sahildeki binlerce anım yok oldu , kayboldu. En azından yer değiştirdi. Denize de bana da uzak kaldılar. Çok uzak.
Oysa hep istemiştim 2.5 saatte Trabzon’,a 4 satte de Hopa’ya ulaşmayı.. Oto yol yapılmaya başlayınca sevinmiştim de… Oh be demiştim. Ne güzel diye haykırmıştım. Bu “proje yanlış, sahili yok eder” diyenlere çok kızmıştım. “Bırakın bizimde oto yolumuz olsun, bizde hızla ulaşalım sahil boyu ulaşacağımız yerlere” demiştim.
Ama şimdi yanıldığımı görüyorum. Sahilin de doğanında katledildiğini görüyorum. İçim sızlıyor. Yapılan yolun çirkinliğine bakarak kahroluyorum.
Size son yolculuğumu anlatayım hak vereceksiniz..
Samsun’dan çıktık. Bolaman’a kadar yol tamamlanmış gibi. Eski yol güzergahı izlenmiş. Tek tek geçiyoruz Kirazlık, Tekkeköy, Dikbıyık ve Çarşamba’yı Sonra Terme, Ünye Fatsa sorun yok. Yol bitmek üzere. Bolaman’dan içeri girilecek. Tünellerin yapımı bitmedi . yakında bitecekmiş. Haydii Bolaman virajlarına devam. Yalıköy’ü geçerken yağda köftesine selam verelim. Dönüşte yeriz, kısmetse. Medreseönünde mola. “Uzun Saçlı”nın nefis çayını içip geçiyoruz. Virajlar başımızı döndürüyor . Yaklaşık 40 km. lik yolu ancak 1 saatte geçebiliyoruz. Ama harika yalancı cennet. Yeşikle de denize de doyuyoruz. Perşembe, Ordu. Ordu’da sahilden geçecek yola başlanmamış bile . Ordu sahili bakirliğini koruyor.
Facia Gülyalı’dan sonra başlıyor. Piraziz yok. Olması gereken yerde sırtını bize dönmüş bir kasaba var . Piraziz’mi? Tanıyana aşk olsun. Bulancak hapsedilmiş Giresun’da liman yok. Gemiler Çekeği’ ni geçtik mi? Derken… hani Aksu deresi? Koca dere boğdurulmuş yola. Giresun adasında “Sacayağı”ndan geçmenin anlamı kalmadı demektir. Keşap , Yolağzı…hiçbiri yok. Hey gidi gençliğim. Öğretmenliğimin ilk yılları. Hey gidi sahil voltaları. Güzelim koylar, sıfır metredeki fındık bahçeleri…. Kulak’ta da rakı içilmez artık. O güzelim plajlar , Düzköy altı ve Gölağzı’nın kumsalı nerede…, Güneşin batışını görebilecek miyiz kim bilir?. Anımsatayım dünyada güneşin en güzel battığı sahillerdendi bu sahiller .Yoo… Bir yolun maliyeti bu kadar olmamalı. Maliyet hesapları yapanlar bu güzellikleri kaç dolar yazmışlardı dersiniz. Kaç milyon dolarlara kurban edildi buralar.
Espiye bitmiş. Tirebolu nasıl geçilecek? Göreceğiz. Görele hapishanesine benzetilmiş. Çavuşlu , Eynesil. Asıl Beşikdüzü katledilmiş. Sahile bir istinat duvarı, üzerine yol.Şehir içeri itilerek kaderine terkedilmiş sanki. Cumhuriyetin ilk yıllarında Köy Enstitüsünden , daha sonra ki yıllarda ise öğretmen okulundan mezun olanlar görseler şimdiki Beşikdüzü!nü…! Hüngür hüngür ağlarlar eminim.
Ya Trabzon, Araklı , Sürmene, Çamburnu , Yeniay, ya Of…
YETER ARTIK OFF…OOFFF.
Yazamayacağım. 4 saatte geldik ama 4 yüzyıl gibi. Denizsiz…manzarasız.. insansız. Çölü geçer gibi, geçtik koca Karadeniz’i .
Bu utancı yarınlara bırakanları tarih mahkum edecektir