PARAGAF-321.....11.04.2014.....CUMA BULUŞMASINA HOŞ GELDİNİZ

[Muzaffer Mustafa Altuncu]

Bugün de sade bir açılış yapayım.
Gölcükten gönül dostlarıma selam ve sevgilerimle.

Güzel bir buluşma olur inşallah.

[İhsan Özbilgi]

Hayırlı cumaalar dılıyorum
İyi paragaflar dılıyorum

Sevgi ve saygı ile selamlıyorum..

[İrfan Altuncu]

Herkese Hayırlı Cumalar.
Pek güzel başlamamış ama güzel bir paragaf gecesi dilerim herkese.
Akın akın gelin ne olur yani...

[Mehmet Özdil]

İyi günler hayırlı Cumağalar

[İrfan Altuncu]

Evet saatler ilerleyur kimseler yok haydi gelelum yavaş yavaş.

Şu ana kadar gelenlere hoş geldunuz diyeyim.

[İrfan Altuncu]

Kamil Şahin Kardaşumdan haber alamıyorum,ondan yeni haber bekliyorum.

[İrfan Altuncu]

Resmumuz yok oldu neden acaba bilemiyorum.

[Muzaffer Mustafa Altuncu]

Evet 10 saat önce paragafı açtım,
Cuma olduğu için saat 10. 50 de evden çıktım.
Kandıraya kadar uzandım,Cuma namazını kılıp geri geldim.
Gölcükte alışveriş yaptım ve eve geldim.
Bu zaman zarfında sayfaya teşrif eden benden başka 3 gönül dostu.
Şimdi akşam olmak üzere,
Şu andasaat 19.29
Bakalım akşam bölümünde kimler şeref verir sayfamıza.
Bekleyip göreceğiz.




.

[Muzaffer Mustafa Altuncu]

Sevgili Kamil,tedavi için tekrar Ankarada.
Durumu iyidir,şükürler olsun.

[İrfan Altuncu]

Gidip geliyoruz hiç yeni yüz bulamıyoruz hep aynı kişiler.
Anlaşılan durumu haboyle idare yapaçağız,sağlık olsun.

[İrfan Altuncu]

Namazı kılarak hasta ziyaretine gideceğim inşallah geldiğim zaman burası kalabalık olur.

[İrfan Altuncu]

Kamil Kardeşime sevindim inşallah yakın zamanda burada görürüz.

[İhsan Şahin]

ÇARESİZDEN NE ÇARE
(F.Borzancı,M. Ergen, O.Şahin, K.Hasan anısına)

Ah Azrail Azrail, yine salladın bizi
Son bir ayda dört kere, geldin yokladın bizi
Elimiz koynumuzda, koydun yolladın bizi
Elden bir şey gelmiyor, çaresizden ne çare

Dün Oğuz’u gönderdik, otuz sekiz yaşında
Yoruldu bitap düştü, daha yolun başında
Bu günde Kavaz Hasan, yolculuk telaşında
Elden bir şey gelmiyor, çaresizden ne çare

Hangisine yanayım, dayanır mı bu beden
Bir sürü hatırayı, götürüyor her giden
Yüreğimde yangın var, zamansız yanıp tüten
Elden bir şey gelmiyor, çaresizden ne çare

Ey Azrail gördün mü, ateş düştüğü yeri
Tekrarı yoktur bunun, giden gelmiyor geri
Akıp giden yaşlardan, söndü gözümün feri
Elden bir şey gelmiyor, çaresizden ne çare

Ölüm hiç yakışmadı, Oğuz ile Hasan’a
Nanoğlu garip gitti, dokunuyor insana
Ey Azrail bir daha, gelme bizim yasana
Elden bir şey gelmiyor, çaresizden ne çare

Gidenlerden bir haber, kimse getirmez bize
Borzancının Fahri’den, başlayalım ilk söze
On beş sene mukaddem, gelemedik yüz yüze
Elden bir şey gelmiyor, çaresizden ne çare

Kimse bilmez Nanoğlu, nasıl verdi canını
Kıyamet koptu o an, sardı dört bir yanını
Hiç kimseler duymadı, ah ile feryadını
Elden bir şey gelmiyor, çaresizden ne çare

Yaşamadan hayata, veda etti Oğuz’um
Hastalığa çok şükür, eyledi durdu kuzum
Mekanın cennet olsun, bundan başka yok sözüm
Elden bir şey gelmiyor, çaresizden ne çare

Dimdik gitti sal geldi, Kavaz Hasan neylesin
Ölüme çare bulan, varsa hemen söylesin
Cümlesine bir daha, Mevlam rahmet eylesin
Elden bir şey gelmiyor, çaresizden ne çare


E Azrail de bana, hangisine yanayım
Biri can biri canan, nereden dolanayım
Şaka yaptığın söyle, inanıp ta kanayım
Elden bir şey gelmiyor, çaresizden ne çare

Azrail bu ölümler, arka arkaya geldi
Her biri ayrı ayrı, yaktı bağrımı deldi
Gözümden düşen yaşlar, sanki akan bir seldi
Elden bir şey gelmiyor, çaresizden ne çare

Kadim dostum Nanoğlu, kırk yıllık arkadaşım
Kavaz Hasan akrabam, gurbette ki sırdaşım
Oğuz’um yavrum benim, sülaleden kandaşım
Elden bir şey gelmiyor, çaresizden ne çare

Hacaloğlu böyle der, içinde volkan yanar
Kaybettiği canları, rahmetle tekrar anar
Gelir bir gün Azrail, onun dalına konar
Elden bir şey gelmiyor, çaresizden ne çare

Şair Hacaloğlu
05/04/2014

[İhsan Şahin]

Herkese hayırlı akşamlar diliyorum.
Merhabalar...
Muzaffer Hocama, İrfan kardeşime ve bütün gelenlere iyi paragaflar diliyorum




.

[İhsan Şahin]

KÖYÜMÜZÜN BAHARI


Geldi köyümüzün, bahar zamanı
Tohum yere düşer, toprak can bulur
Yükseklere çıkar, kışın dumanı
Nisan olur bahar olur yaz olur

Ağaçlar süslenir, baştan aşağı
Mis gibi rehalar, köşe bucağı
Köyüm sanki olur, ana kucağı
Nisan olur bahar olur yaz olur

Yeşillenir çayır, çimen çiçekler
Dallarda ötüşür, kuşlar böcekler
Büyür“futruka”lar, büyür göcekler
Nisan olur bahar olur yaz olur

Bellemeler başlar, “vollar” vurulur
Kazma kürek tırmık, beden yorulur
Gönülden gönüle, köprü kurulur
Nisan olur bahar olur yaz olur

“Celi”ler çıkacak, “kumul” olacak
Otlar kesilecek, “merek” dolacak
Bu kadar dermanı, kimler bulacak
Nisan olur bahar olur yaz olur

Duvarlar yıkılır, düşünce başlar
Yuvarlanır iner, dereye taşlar
Dert üstüne derdi, koyup ta aşlar
Nisan olur bahar olur yaz olur

“Kehanlar” yetişir, nefes aldırmaz
Kim ne derse desin, ihmal kaldırmaz
Mahsulü toplasan, sepet doldurmaz
Nisan olur bahar olur yaz olur

Köyümün baharı, çalışmak demek
Eziyet meşakkat, alışmak demek
Finalde yaylada, buluşmak demek
Nisan olur bahar olur yaz olur

Mezireden sonra, yayla zamanı
Genç ihtiyar yaşlı, onda gümanı
Hacaloğlu der ki, Hak’kın fermanı
Nisan olur bahar olur yaz olur


Şair Hacaloğlu
Nisan 2014