gönderen Kayhan Durgun » Cum Nis 04, 2008 11:08 pm
BİLGİ yi yaşadığımız dünyayı anlayabilmenin bir aracı olarak değil de,'' bakın ne çok şey biliyorum '' fiyakasıyla gevezelik yapabilmenin ihtiyacı zanneden zavallılar, hayatları boyunca ona ulaşamazlar aslında.
Bildiklerinizi sistemli ve belli bir tutarlılık içerisinde,BİLGİ nin doğasına uygun olacak şekilde söylemek yerine,dönüp dolaşıp '' Ben bu konulara çok ama çok hakimim '' vurgusunu yinelemek,ifade etmeye çalıştığınız esas şeyin gücünü arttırmayacağı gibi kendinize olan güveniniz konusunda da ciddi endişeler oluşmasına yol açar.Üstelik sıklıkla yalana başvurursanız,bu ''Biliyorum işte var mı diyeceğin'' nakaratı,düşündüğünüzün aksine,yalanı kollayan bir zırh değil,onu bütün çıplaklığıyla ortalığa döken bir araç haline gelir.
İnsanlık tarihi,büyük mücadelelerden damıtılmış BİLGİ nin,yalanı yerlebir etme tarihidir de aslında.BİLGİ nin yalanı kovması,evrensel bir kuraldır.Ancak,yalanın ve yalancılığın da evrensel kuralları vardır.Bu kurallara uyulduğu ölçüde dirençlidir yalan BİLGİ nin karşısında.Kurallardan uzaklaştıkça ömrü kısalır yalanın.
Peki nedir bu yalanın ve yalancılığın evrensel kuralları?:
YALAN AYRINTIYI SEVMEZ
En iyi yalan,en kısa olanıdır.Ayrıntıya girdikçe,açık verme,dolayısıyla deşifre olma riski artar.İyi bir yalancı,iyi bir katil veya iyi bir hırsıza benzer.İpucu bırakmadığı ölçüde başarılıdır.
ARASINA DOĞRULAR SERPİŞTİRİLEN YALANIN MUHKEMLİĞİ ARTAR
Her zerresi yalandan müteşekkil bir iddianın da yaratacağı etki sınırlı olacaktır. Araya serpiştirilecek doğrular,oltanın ucundaki yem etkisi yapacaktır. Serpiştirilen doğruları hemen herkesin bilebileceği şeylerden seçmek yani yemin tanınabilir olması da hayati önem taşır.
YALAN BİLGİ YLE MİNDERE ÇIKMAZ
Herhangi bir BİLGİ hoş bulunmazsa yapılacak şey,tartışmaya girmeksizin yalanın tekrar edilmesidir.BİLGİ yenilemeyeceğine göre,hiçbirşey duymamış gibi,bütün gücünüzle yalanı tekrarlayın,bu aşamada başka şansınız yoktur çünkü. Kimbilir,belki işe yarar.
Yalan la yanlış ı da ayırmak gerekir elbette.Bir iddia eksik bilgiye dayanıyorsa ona yanlış demek daha doğru olur.Ancak her şeye rağmen yanlışa devam ediliyorsa,artık niyetlerin sorgulanmaya başlanması gerekir.Bundan sonrası yalan ve yalancılığın içerisinde mütala edilebilir ancak.
Yukarıdaki iddiaların sahibi arkadaşın kimliği ve birikimine tanıklığım bu sitede okuduklarımdan ibarettir.Eksik bilgisinin kurbanı olduğuna inanmak isterim.
Her söylenene yanıt vermek değil niyetim.Zira bunun sonunun olmayacağını biliyorum.İddialarının bir kısmına değinerek,izlediği yol,niyeti ve tarzı hakkında tespitler yapmaya çalışacağım.
1996 yılında İP Kastamonu il örgütünde düzenlendiğini iddia ettiği panelden başlamak istiyorum.Daha önce de bahsettiği için bu hadisedenyanlışlık yaptı sayamayacağım kendisini.Katılımcılar kim belli değil,iddia ettiği cümleyi kim sarfetti bilmiyoruz.Bir yalan için fena bir kurgu sayılmaz,çünkü ayrıntılar yok. Ama gel gör ki o yıllarda İP Kastamonu il örgütü diye bir örgüt yok,çok merak eden İçişleri Bakanlığı kayıtlarından bu bilgiye ulaşabilir.Hangi gerçek böyle bir yalana ihtiyaç duyabilir ? Devamını tartışmak anlamsızlaşsa da bahsi geçen konuda o yıllarda yazılmış,söylenmiş onlarca kayıtlı belge vardır,yine merak edenler için referans değeri taşıyanlar onlar olsa gerektir.
1974 yılında Doğu Perinçek'in tv konuşması !
Bu kadar beceriksizce bir yalan olur mu şimdi.Yorumsuz geçmek lazım bunu. Hapishaneden korsan yayın yapmışlardır kesin.
2000 yılında kürtçüler İP nden ayrılıp TKP ne geçmiş.Kim,nerde,niçin belli değil tabi ki. Bu kadar çok şey bilen arkadaş bir tek isim söylesin,kürt milliyetçisi olup İP üyesi olan ve de bahsettiği şekilde ayrılan.Ne olmuş ki 2000 yılında,niye ayrılmışlar belli değil.İP nin Kürt milliyetçiliğine bakışı yıllardır belgelerle sabitken, bu iddianın sonunu nereye bağladığını da anlayamadım. Yani ne olmuş,sonuç ve de kabahat ne belli değil.'' Amma da çok şey biliyorum '' a delil olsun diye yapılmış gevezelik ötesine geçilemiyor maalesef.
Kızılelma... İyi de hani Aydınlık hareketini çok iyi biliyor arkadaşımız.Okuduğunu anlayabilen herkes,1968 den bu yana MDD tezini savunan Aydınlıçıların Ulusalcılık anlayışlarında en ufak bir sapma olmadığını görür,gerçekten bilmek isteyen okusun.Arkadaşımız yanlış biliyorsa,arşivleri kaçıran yok,yeniden bakabiliriz.Ulusal Güçlerle işbirliği hep savunuldu ama MHP ile ittifak hangi bilgiye dayandırılıyor anlayamadım.
Gelelim meşhur Bekaa görüşmesine(Burada bile özensiz arkadaşımız.Sanki her cümlesinde maddi bir hata yapmaya yeminli.Bu kadar populer olmuş bir görüşmeyi bile Kandil deyip geçiverdi) :
Mızıkçı çocuklar gibi '' Gitti...gitti...'' demenin bir anlamı yok.Zaten aksi iddia edilmiyor.Buraya kadar olan kısmını herkes biliyor.Ne olmuş o görüşmede ,ne söylemiş Doğu Perinçek,bu kısmını atlamak hangi ahlakla açıklanabilir?.
BİLGİ ulaşılabilirdir,ona ulaşmanın evrensel kurallarına uyanlar için.Yalan ın yasalarına uyanların ulaşabilecekleri en ileri şey ise,iyi bir yalan olabilir sadece...
BU YAZI BİLGİSAYARIN AZİZLİĞİNE UĞRAMIŞ OLUP HAKAN DURGUN A AİTTİR