gönderen İlkay Durgun » Prş Eki 18, 2007 8:57 am
Siirt Eruh'a bağlı bir dağ köyünde askerlik yaptım 1995 de.Kışın göbeğiydi.Yeni gelmiştik.
Koğuşlarımız;boşaltılan köylülerin eviydi,yani köylülerle iç içeydik.Bizim tertipler geldiğinde yer sorunu oldu.Köylülerin evinde ahırdan bozma bir yer verdiler bir arkadaşımla bana.kapının tahtaları arasında iki parmak boşluk.İçeriye kar yağıyor nerdeyse.Denizden binbeşyüzmetre yukardayız.Soğuktan uyuyamıyorum.Bir hafta köyün okulundan bozma "er gazinosu"unda sandalye üstünde sobanın önünde uyuyorum.
Timler bir saaatte bir mevzilerde yer değiştiriyor.Onlar gelip gidiyor ben orada kedi gibi kıvrılmış uyumaya çalışıyorum."Parmaksız zeki "kod adlı Şemdin Sakık ikiyüzelli adamıyla köyün etrafındaki dağlarda dolaşıyor.Hergün baskın olabilir diye istihbarat alıyoruz.Bütün tabur alarmda.Timler köyün etrafında pusuda bekliyor.Gerginiz ilk günler.Kar,tipi mevzilerde bir metre ileriyi görmüyorsun.Gece görüş dürbünleriyle dahi.Projektör tutuyoruz.Nafile.Dedeler anlatıyor mevzilere yaklaşıp,mevzilere taş atıyor PKK militanları.Dikkatinizi sınıyorlar.Durum o derece vahim yani.Sonraları telsizci olduğumda çok bununla ilgili mesajlar aldım bölge komutanlığından.Bir timi mevzilerinde nöbette iken gecenin karanlığından yararlanıp,boğazlarını keserek şehit ettikleriyle ilgili.
Zifiri karanlık.Şehirde yaşadığımız için,zifiri karanlık nedir unutmuşum.Buraya gelince yeniden zifiri karanlık nedir bunu hatırladım.Çocukluğumda köyden hatırlıyorum bu karanlığı.Evet bu karanlık doğduğum köylerde de var.
İlk bir kaç hafta böyle geçti.İstihbaratlar Baskın olabilir diyor.PKK her yeni gelen tetibe baskın yapıyormuş.Ancak bizden bir önceki tertibe yapmamış.Şimdi kesin diyor dedeler .Dedeler çok tecrübeli,birçok çatışmaya girmiş çıkmış,zehir hepsi.Çok disiplinliler iş başındayken.Hepimiz hayranlıkla onları dinliyoruz.Dede diyorum ama nerdeyse hepsi bizden küçük.Bizimtertiplerin çoğu askere geç gidenlerden oluşmuş.Dedelerin en büyüğü benden en az dört yaş küçük.Ama onlar dede.Gariptir; biz onlara dede saygısıyla, onlar bize torun şefkati ile yaklaşıyorlar.Sebebi; bizim gelmemiz onların teskereye gideceğinin habercisidir.
Dedelerden biri aklını kaçırmış artık.İzmirli bir çocuk.Ama her gece timiyle beraber nöbetine yada araziye pusuya çıkıyor.Yani işinde aksama yok.Dolayısı ile askerliğe devam ediyor.Nöbeti olmadığında kendi kendine konuşuyor.Gülüyor.Ama timinde öncü görevini o yapıyor genellikle.İş başındayken başka bir çocuk,dinlenirken başka...
Bulunduğumuz köy;bir çanağın içinde etrafı dağlarla çevrili.Güneş saat onda yüzünü gösteriyor hava açıksa tabi.Köyün içinde "ziyaret" denilen bir tepecik var.o tepecik olmamış olsaydı o köyü bin kere basarlardı.Ama oraya ağır silahlar yerleştirilmiş.Askerliğimizin ortalarına doğru termal kamerada koydular ki istihbaratın baskın olacak dedikleri bir zamandı bu zaman.
Köyün ismi; "Görendoruk"
Biz nöbette yada arazide olmadığımız zamanlarda o köyün okulundan bozma er gazinosunda televizyon seyrederdik.İstanbul'un gece hayatını,o magazin programlarını seyreder galiz küfürler savururduk.İzledikçe kendimizi bu dağ başında unutulmuş sanıyorduk.
Bizi burada üşümüş,ölümle burun buruna,bazen yarı aç_ki bazen yiyecek konvoyu tehlike yüzünden gelmez sadece eldeki kumanya ile idare ederdik_ bir dağa başında bırakmışlar gibi geliyordu bize.Buna öfkelenip kapıları tekmeleyenler olduğunu gördüm.
Bir sürü hikayem var Görendoruk'la ilgili.Şimdi bu sayfalarda bazılarını ifade etmem bile doğru değil.Birsürü ayrıntı.Her ayrıntı bir gerçeğe işaret ediyor.Yukarıda tariflediğim sadece askerin durumuyla ilgili.
Dediğim gibi biz bu köyde köylülerle iç içe yaşıyorduk.Komşuyduk.Ama aramızda bir mesefa vardı hep.Bazen dinlenme saatlerimizde sohbetler ederdik köylülerle.
Nerdeyse doksan yaşına gelen bir dede ile de sohbet etme imkanı bulduk;
"Oğlum ben bu dağlarda avcılık yapardım gençliğimde,karış karış bilirim.Şimdi köyden yüz metre dışarı çıkmak içim komutandan izin istemem lazım" evet istemesi lazım.Çünki vurulabilir köye habersiz yaklaştığına yada uzaklaştığında. " askere gitmek için yirmi gün yol yürüdüm askerliğimi izmirde yaptım" diyerek de askerlik anılarından bahetti bize.
Şimdi, bütün bunları anlatmamın nedeni ;Elbete oradaki askerlerin durumu çok zor.Çok zor şartlarda görev yapıyorlar.Desteğe ihtiyaçları var.Orada olduklarının hatırlanmasına ihtiyaçları var.Şehit olan askerlerimizin ailelerinin korunmasına,şartlarının düzeltilmesine ihtiyaçları var.Birçoğu yoksul insanlar çünkü.
Yani oradaki askerlerin,yada şehit ailelerinin Hrant DİNK'in ölümüyle ilgili olarak bir karşılaştırmaya ihtiyaçları yok.Yani "hepimiz Hrant Dink'iz" karşılığı olarak "Hepimiz Mehmetçiğiz" dememeliyiz.Evet "Hepimiz Mehmetiçiğiz" bu çok haklı bir slogan ancak "Hepimiz Hrnt DİNK'İZ" de çok haklı bir slogan.Bu sayfalarda bin kere tekrarlandı.Bu sloganın çıkış kaynağı solingende yakılarak öldürülen türkler için almanların"Hepimiz Türk'üz" sloganıdır.Bu insani bir tepkidir.Bu içinde adaletsizliğe,vahşiliğe,alçakca saldırılara,ırk,din,mezhep ayrımına tabi tutulan ,kalleşce,vahşice öldürülen herkes için söylenir.İnsan olmak anca böyle mümkündür.Evrensel adalet ve barış anca böyle kurulur.
muhabbetle..