İnsanoğlu dünyaya geldi geleli, çok şeyler öğrendi, çok şeyler üretti ve bunları sonraki kuşaklara aktardı. Örneğin ateş bulundu ve o günden bugüne dünyanın her yerinde aynı şekilde elde edilir, kullanılır ve bilinir. Ama diğer taraftan insanoğlu dünyada ki ilk gününden bu gününe kadar ki süre zarfında, kendini karşısındakine anlatma ihtiyacını, karşısındakinin tam anlayabileceği şekilde sağlayacak bir yöntem bulamadı. İlk insanın çıkardığı anlamsız sesler evrildi çevrildi "dil" oldu yetmedi, doğanın sesleriyle birleştirildi "müzik" oldu, dil gelişmeden önce taşlara çizilerek anlatılmaya çalışılan şekiller "resim sanatı" oldu, dokunduğunu hissedenlerin ürettikleri "heykel sanatı" oldu bu uğurda harcanan çabalarla. Yani sözün tükendiği yerde insanın imdadına sanat dolayısıyla sanatçılar yetişti. Her şey en büyük sanat eseri insanı anlatmak içindi. Sözle anlatıldı insan, türküyle anlatıldı, resmedildi ama bence bunu en iyi görmesini bilen gözler anlattı. O gözlerin gördüğünü bize de gösteren ise fotoğralar oldu işte:
"Özlem" dedik dilimizde ona, "özlemin dili olsaydı/yüreğimiz ses olurdu" dedik bir türküde, bir de özlemi yaşayanı gören göz oldu. İşte "özlem":

Shot at 2007-07-05
"Ayrılık" dedik dilimizde ona, "her bir dertten ala yaman ayrılık" dedik bir türkümüzde, bir de ayrı kalanı gören göz oldu. İşte "ayrılık":

Shot at 2007-07-05
"Derin derin düşünmek" diye deyim ettik, "derin derin sevdalara dalarsın" diye türkü ettik, bir de derinlere dalanı gören göz oldu. İşte ""derin derin düşünmek":

Shot with NIKON D200 at 2007-07-05
" Beklemek" dedik dilimizde, " gitti de gelmedi yavrum" diye, " gözüm yolda kaldı" diye türküler ettik, bir de gözü yolda kalanı gören oldu. İşte "gözü yolda kalmak":

Shot with NIKON D200 at 2007-07-05
Fotoğrafların sahibi sanatçılara tekrardan teşekkür ederim.