PARA

"Düşünebilen bir nesil yaratmak ve düşüncelerimizi özgürce paylaşmak için" burada buluşalım.

Moderatörler: Muzaffer Mustafa Altuncu, Osman Nuri Sarı, Özgür Hasan Altuncu

PARA

Mesajgönderen İlyas Hasret Uygun » Cmt Haz 16, 2007 2:22 pm

Merhaba arkadaslar!
Bir baslik acayim dedim.
Ismini para koyayim dedim ve koydum.
PARA

Ne parasi diye soracak olursaniz?
Dolar filan degil bu benim kastettigim.
Benim ki Euro da degil.
YTL hele hic degil.

Hakimiyet saglayan PARA dan bahsediyorum.
Deger olcusu olan paradan bahsediyorum.
Bugun bu maalesef DOLAR. Amerikaninkisi olani yani.

Bence bu dolara atfedilen,yuklenen deger yikilmazsa yapilacak hic bir sey yok.
Iran petrolunu dolarla satiyor.
Gazini dolarla satiyor.
Ne kadar zirlarsa zirlasin Amerikaya kredi sagliyor.
Ne kadar ona karsi gelirse gelsin , bir taraftan onu besliyor.

Bu nereye benziyor biliyormusunuz?
"Tercih bila murecceh"
Neyi tercih edersen et nihayet tercihin benim cikarlarimda olacak.

Serkan yirtiniyor emperyalizm Amerika vs vs.
Yilmaz keza....
Bende oyle
Herkes rahatsiz.
Kimse memnun degil.
Ama yapilan sey daha cok olan bitenin yanlis oldugu ile alakali dusunce egsersizleri.
Haksizliklarin buyutulerek anlatilmasi.
Ama hersey demokrasi cemberinde cozulmelidir diye sakat bir ihtar.
Mesela Yilmaz in dusuncelerini sesli olarak dillendirirsek aslinda sunu demek ister:
Kurtulusumuz komonist bir iktidardir.
Devletci ve Halk i merkeze alan bir yonetimdir.
Sorunlarimizin temelinde dis guclerin emperyalist mudahaleleri yatar.
Demokratik ortami kullanarak herkesi komonist parti iktidarini olusturmasi icin razi etmeliyiz.....
Vs vs vs
Bana sorarsaniz mesela kurtulus kesinlikle Islamdadir.
Ama Islam in neresindedir diye soruldugu zaman acikcasi oyle cok net verilecek bir cevabimizda yoktur hani.

Bazilari da olayin nakarat kisminda takilip kalmistir onlara en iyisi deginmeyelim.

Gercekte yapilmasi gereken anlasilmasi bakimindan bence cok basit bir seydir.
Birincisi dolar diye bir seyi red etmek.
Ikincisi olabildigince insanlari aydinlatmak.
Tabulari yikmak.

Kafam durdu arkadaslar sonra devam edelim
Hasret UYGUN
Kullanıcı avatarı
İlyas Hasret Uygun
Sitenin Sahipleri
Sitenin Sahipleri
 
Mesajlar: 511
Kayıt: Cum Eyl 16, 2005 12:53 pm
Konum: Moskova

Mesajgönderen Bülent Altuncu » Cmt Haz 16, 2007 7:31 pm

güzel gidiyordu Hasret. Tartışmaya girmeden, özeleştimizi de yaparak (Hasret in yaptığı gibi), karşı tarafı anlamaya çalışarak ve herşeyden önemlisi açılan konuyu ve bu konudan kaynaklanan adaletsizlikleri dert eden insanlar, neden bibirini anlayıp, yeni düşünceler üretmesin ki. Yeter ki direk cepheden atışmaya başlamayalım. Konu güzel, umarım Hasret toparlayıp konuyu devam ettirir. Benim şu an toparlayıp bişeler yazacak kafam yok.Hastanede hastamız var ve oraya gidecem.Konu ve Hasret in anlatımı hoşuma gittiği için yazmadan geçemedim.
Kullanıcı avatarı
Bülent Altuncu
Sitenin Sahipleri
Sitenin Sahipleri
 
Mesajlar: 1533
Kayıt: Prş Ara 08, 2005 8:55 pm
Konum: Van (Erciş)

Mesajgönderen İlyas Hasret Uygun » Pzt Haz 18, 2007 4:19 am

Devam edecek olursak.
Para ya sahip olmak degil onemli olan;
Onemli olan paranin kendisine sahip olmak.
Almanlarin mark a sahip oldugu gibi.
Veya ingilizlerin sterline sahip oldugu gibi.

Simdi DOLAR aslinda Amerika nin degil.
Onun resmi parasidir ama sahibi ABD degildir.
Zaten amerika da ABD merkez bankasida ozel mulkiyettir ve devletin degildir.
Ilginc olani orda devletin onu denetleme yetkiside yoktur.
Hakikaten ilginc ama bu boyle.
Sizce neden?
Bence paranin sahipleri,iktidara gelebilecek aptal bir takim idealis devlet adamlari
kalkar merkez bankasini denetlemeye koyulur diye korktuklari icin.
Hatta merkez banakasinin denetlenememesi durumu bir cok aday adayi baskanin kullandigi bir malzemedir.
Ama bu aday adaylari hic bir zaman aday olamazlar.
Nerde kaldi ki baskan olmak.
Kenedy nin bir ara bu kanunu degistirecegine yonelik bir takim calismalari olmustu....
Ne olduysa adamcagiz oldu o iste oyle kaldi.
Dolar hareketleri cok titiz bir kontrol altindadir.
Hatta Turkiye de Ziraat bankasindan ayni bolgedeki Akbank a yapacaginiz dolar havalesi Amerika uzerinden yerine ulasir.
Bu ornekler uzatilabilir.
Hikayeyi birakip asil mevzumuza donecek olursak:
Herkesin veya buyuk cogunlugun deger atfettigi paraya sahip olmak;
Bir cok konuda emperyalizmin elinden kurtulmak demektir.
Bir zamanlar Erbakan in Islam Dinar i dedigi sey aslinda hedefin 12 den vurulmasi idi.
Erbakan hedefi 12 den vuramadi ama bazilari 28 den vurdu.
Cok basit bir ifade ide degisimde kullanilan para, para degilde arpa olsa;
Arpa ureticileri otomatikman zengin olur degilmi?
Ama bu bugun dolar oldugu icin zengin olan dolar ureticileri oluyor.
Bunu uretebilen kim var?
Amerika da ki merkez bankasi.
O kimin?
Bir kac kisinin.
Zengin olan kimler?
Onlar.
Digerleri ne oluyor?
Otekiler.
Zenginler ve otekiler!!!
Zenginler ve fakirler degil dikkat edelim.
Zenginler ve otekiler!!!
Otekilerin parasi olabilir ama asla zengin olamazlar.
Bu simdilik hakkaniyete dayali cozumu cok zor olan bir sey.
Ama olay bu.
Sizi gidi otekiler sizi.
Hadi calisin bakalim.

Selam ve muhabbetle.
Hasret UYGUN
Kullanıcı avatarı
İlyas Hasret Uygun
Sitenin Sahipleri
Sitenin Sahipleri
 
Mesajlar: 511
Kayıt: Cum Eyl 16, 2005 12:53 pm
Konum: Moskova

Mesajgönderen Yılmaz Ersezer » Pzt Haz 18, 2007 12:19 pm

İran'ın bugün itibarı ile öncelikli hedef haline gelmesinin sebebi iç piyasada $'ı toplayıp kendi parası ile değiştirmesi - yasaklaması ve dış ticaretini € ile yapma kararı almış olması. Bu karar ABD'nin suratının ortasına yapıştırılmış ağır bir darbe. Benzeri bir örneği Kuzey Kore daha önce hayata geçirmişti. Bu 2 kötü örnek tek başlarına ABD'yi sarsamazlar belki ama kötü örnek olarak orada durdukçu başka ülkelere örnek olmaları ve ABD saltanatı'nın bir kaç gün içinde yıkılması mümkün. Mevcut işbirlikçi basının İran ile yatıp Kuzey Kore ile kalkmaları tam da bundan işte. Görülmesi gereken en temel gerçek bu. Dünyanın bu tarafında her devletin pek çok iç sorunu iç çelişkisi var ama tüm bunların üstünde gene ABD ve AB emperyalizminin karanlık parmakları ve paraları var. Bunu tespit edemeyenlerin çözebileceği hiç bir sorun-çelişki de yok.

Sevgili Hasret, komonist iktidar bahsi ile ilgili söyleyebileceğim şudur. Komonizm bir ütopyadır. Dayanağı şudur: Dünya üstündeki üretim araçların gelişmişlik düzeyi ve olanaklar tüm insanlığı rahatça doyurmaya, giydirmeye, en temel ihtiyaçlarını sağlık-eğitim vs..gidermeye yeterlidir. Bu durumda yapılması becerilmesi gereken sorun bunların uygun şekilde paylaştırılmasıdır. Herkes emeği kadar herkese ihtiyacı kadar ilkesince kurulacak eşit özgür bir kardeşlik toplumu. Bu ütopyayı paylaşıyorum. Aynı ütopyaya sen İslam diyorsun, bir başka arkadaş bir başka ad koyuyor. Ütopyası olmayanlar düşünsün :-)

İçinde bulunduğumuz koşullar bu ütopyanın hayata geçirilmesinden çok çok geridedir. Bugünün ihtiyaçları ve hedefleri farklıdır. Bugüne ilişkin çözüm ve ilerleme programını-programımızı ekleyeceğim buraya. Benim de uzun zamandır içinde bulunduğum bir kolektif tarafından oluşturulan program bu, çözüm önerimiz. Katılıp katılmadığın noktaları bildirirsen ben de fikrimi aktarırım. Sevgiler!...





I. MİLLÎ DEVLET VE HALK YÖNETİMİ

1. Kemalist Devrim’i Tamamlamak
Millî Hükümet’in amacı, Kemalist Devrim’i tamamlamak; millî devleti bağımsızlık ve halkçılık temelinde yeniden yapılandırmak; özgür, aydınlanmış, çağdaş ve zengin bir toplum kurmaktır. Türkiye Cumhuriyeti Anayasası, bu esaslara dayanarak yeniden yapılacaktır.

2. Halk Yönetimi
İktidarın kaynağı halktır. Halk yönetimi, köy ve mahalleden Türkiye Büyük Millet Meclisi’ne kadar her düzeyde, bütün toplumsal, ekonomik ve kültürel koşullarıyla gerçekleştirilecektir.

Siyasal hayatı, partileri ve seçimleri düzenleyen kanunlar yeniden düzenlenerek, siyasal partiler arasında eşitlik sağlanacak ve gelişmenin önünü tıkayan hükümler kaldırılacaktır. Siyasal partilere hazine yardımına son verilecektir.

3. ABD Denetimine ve AB Aday Üyeliğine Son
Türkiye, Türkiye’den yönetilecektir. Türkiye üzerindeki yabancı denetim ve müdahale bütün temelleriyle tasfiye edilecektir. Milletçe refaha ilerlemenin ve özgürleşmenin biricik siyasal çerçevesini oluşturan millî devlet, emperyalizmin küresel saldırısına karşı savunulacaktır.

Türkiye’yi Avrupa Kapısı’na bağlayan, millî devletimizi ve Atatürk Devrimi’ni tasfiye eden AB aday üyelik sürecine son verilecektir. AB Aday Üyelik Protokolü, Katılım Ortaklığı Belgesi, Müzakere Çerçeve Belgesi gibi yeni Sevr antlaşmaları feshedilecek ve Türkiye, Avrupa Gümrük Birliği’nden çekilecektir.

4. Milletin Birliği
“Türkiye Cumhuriyeti’ni kuran Türkiye halkına Türk milleti denir.” Türkiye halkı, Kurtuluş Savaşı’nı başarıya ulaştırarak ve Cumhuriyet’i kurarak, Türk milletini devrimle oluşturmuştur. Cumhuriyeti kurma iradesine ve eylemine, eşit yurttaşlık bağına, ortak millî kültüre ve birlikte yaşama arzusuna dayanan millî birliğimizi pekiştirmek ve kaynaşma sürecini ilerletmek; özgürleşmenin gereğidir ve Millî Hükümetin görevidir.

5. Vatanın Bütünlüğü ve Bölgeler Arasında Denge
Vatan bir bütündür, bölünemez. Yurttaşlarımızın Cumhuriyet bilincinin güçlendirilmesi, Ortaçağ ilişkilerinin bütünüyle tasfiyesi ve bölgeler arasında dengenin sağlanması, vatan bütünlüğünün güvencesidir.

Millî Hükümet, kamu yatırımı ve hizmetlerinde, ülkemizin geri kalmış bölgelerine öncelik sağlayacak, bu bölgeleri desteklemek için millî bütçeden özel kaynak ayıracaktır.

6. Kürt Meselesine Emperyalist Müdahaleye Son
Türkiyemizde Kürt meselesi, demokratik hak ve özgürlükler açısından esas olarak çözülmüştür. Ülkemizde iç barışı, bütünlüğü ve kardeşliği sağlamak için esas görev, emperyalist müdahaleye karşı birleşmek ve direnmektir.

Bu amaçla izlenecek siyasetler ve yerine getirilecek görevler şunlardır:

- Kürt kökenli yurttaşlarımızın millî bütünlüğe kazanılması ve Cumhuriyet’in devrimci kültürünün hakim kılınması,

- Bölgede kamu yatırımlarıyla herkese iş ve aş sağlanması, çok boyutlu bir kalkınmanın gerçekleştirilmesi,

- Toprak reformuyla ağalık, şeyhlik ve aşiret reisliğinin tasfiyesi, hazine topraklarının ve mayından temizlenmiş arazilerin yoksul köylüye dağıtılması,

- Bölücü teröre karşı kararlı ve kapsamlı mücadele,

- Irak’taki işgalci güçlerin çekilmesi ve Irak’ın toprak bütünlüğünün sağlanması,

- Suriye, İran, Irak, Azerbaycan ve KKTC ile bölgesel ittifak.

7. Millî Egemenliğin Şartı Olarak Laiklik
Laiklik, millî egemenliğin ve halk iktidarının şartıdır ve demokratik devrimlerdeki bu içeriğiyle hayata geçirilecektir. Saltanatın kaynağı, kralların, padişahların ve şeyhlerin binlerce yıldır iddia ettikleri gibi ilahî değildir. İktidar, yalnız ve yalnız halka aittir. Din bir vicdan işidir. Dünya işleri, devletin bağımsızlığı, milletin egemenliği, vatanın bütünlüğü ve halkın mutluluğu esaslarına göre düzenlenecektir. Türkiye şeyhler, müritler, dervişler ve mensuplar ülkesi olamaz. Alevi yurttaşlarımızın azınlık konumuna düşürülmesine izin verilemez.

Herkes, vicdan, kanaat, dinî inanç veya inanmama özgürlüğüne sahiptir. Herkes, ibadetini serbestçe yapar. İnsanların ibadet ihtiyaçlarını karşılayan yerler kapatılamaz. Kimse dinsel ayin ve törenlere katılmaya, dinsel emirleri yerine getirmeye veya inanç ve kanaatini açıklamaya zorlanamaz.

Dinler hakkındaki bilgi, felsefe, tarih ve sosyoloji derslerinde verilir. Hz Muhammed’in önderlik ettiği medeniyet devriminden sonra gerçekleştirilen Türk ve İslam uygarlıklarının devlet kuruculuğuna, bilime, bayındırlığa ve uygarlığa yaptığı büyük katkıların öğretilmesine önem verilir.

Türkiye’de Haçlı misyoner faaliyetine ve Fener Patrikhanesi’nin Lozan Antlaşması hükümleri çiğnenerek Ekümenik (Evrensel) ilan edilmesine izin verilmeyecektir. “Dinler arası diyalog” türünden emperyalist uygulamalar kesinlikle önlenecektir.

8. Devrim Kanunları Uygulanacak
Millî Hükümet, Devrim Kanunları’nı kararlılıkla uygulayarak, Sultanlığın ve Halifeliğin kaldırılması; tekke ve zaviyelerin kapatılması; ağalığın, efendiliğin, paşalığın kaldırılması; Latin harflerinin kabulü; laiklik ve dilde halkçılaşma gibi, Cumhuriyet Devrimi’nin bağımsızlık, demokrasi ve aydınlanma yönündeki bütün kazanımlarını halk yararına geliştirecek; çağdaş toplumu kurmanın tarihsel birikimi olarak değerlendirecektir.

9. Halka Dayanan Güçlü Devlet
Devlet otoritesi, her alan ve düzlemde halka dayandırılarak ve adalet reformu yapılarak güçlendirilecektir. Devlet hortumcunun ve soyguncunun elinden kurtarılacak, halkı yoksullaştıran aciz devlete son verilecek, yoksulun ve kimsesizin yardımına koşan güçlü devlet kurulacaktır. Cumhuriyet yıkıcılığına, bölücülüğe, teröre, mafyaya ve sokakta şiddete aman verilmeyecek, vatandaşın huzur ve güveni sağlanacaktır. Sivil toplum kuruluşlarının ve kurumların yabancı devlet ve kurumlardan para ve maddî destek almaları yasaklanacak, millî devleti ve ülke bütünlüğünü tahrip etmeleri önlenecektir.

10. Basit, Ucuz, Açık, Hızlı ve Etkin Yönetim
Millî Hükümet, kamu yönetimini basitleştirecek, hızlandıracak, yasaları azaltacak ve sadeleştirecek, kamu hizmetini ucuzlatacaktır. Yönetim etkin kılınacak, başka deyişle iş ve hizmet üretecektir. Kaynakları, emeği ve zamanı israf eden, yolsuzluğa batmış, pahalı, verimsiz, hantal yönetim yapısı köklü bir reformla değiştirilecektir. Halk girişkenliği canlandırılacak, halk denetiminin kurumları yaratılacak ve geliştirilecektir.

Cumhuriyet’i, milletin birliğini ve vatanın bütünlüğünü etkin olarak savunan güçlü merkezi yönetim ile Ortaçağ kalıntılarından kurtarılmış yerel halk girişimi birbirini bütünler. Yerel yönetimler, bu esasa uygun olarak güçlendirilecek ve kaynaklarını genişletme olanakları sağlanacaktır.

Polisin halkla bağları güçlendirilecek ve saygınlığı yükseltilecek, çalışma ve yaşama koşulları düzeltilecektir.

11. Millî Yargı
Anayasa’nın 90. maddesindeki, milletlerarası sözleşmeleri millî yasaların üzerine çıkaran hüküm ile millî yargıyı devre dışı bırakan milletlerarası tahkime ilişkin Anayasa ve yasa değişiklikleri ve ikili antlaşmalar kaldırılacaktır. Yabancı yatırımlar ve ticari işlerle ilgili milletlerarası tahkim kararları, millî ekonominin gereklerine, milli güvenliğe, kamu düzenine ve kamu sağlığına aykırı olamaz. Doğrudan yabancı yatırımlarla ilgili yargı kararları, millî mahkemelerce verilecek, tahkim kararları yargı denetimine tabi tutulacaktır.

12. Adalet Reformu
Adalet ve infaz sisteminde köklü reform yapılacaktır. Davaların yıllarca sürmesine ve milletimizi canından bezdirmesine son verilecektir. Yargılama süreci hızlandırılacak ve adalet etkin kılınacaktır. Bunun için gerekli altyapı gerçekleştirilecektir.

Yargının bağımsızlığına yönelik bütün engeller ortadan kaldırılacaktır.

Cezaevleri tutukluların, hükümlülerin ve yakınlarının eza ve cefa yeri olmaktan çıkarılacak, insanlarımızı topluma yeniden kazanmayı amaçlayan eğitim kurumlarına dönüştürülecektir.

Güvenlik güçlerinin asli görevi suçun işlenmesini engellemek olacak, adli polis teşkilatı kurulacaktır.

Savunma hakkının önündeki engeller kaldırılacak, savunma güçlendirilecek, savcılık ile savunma arasında eşitlik sağlanacaktır.

Kişiye özel yargılama usullerine son verilecek, herkes makamına bakılmaksızın suçun türüne göre ilgili mahkemede yargılanacaktır. Kanun önünde eşitlik ilkesine aykırı düşen bütün özel uygulamalar kaldırılacaktır. Milletvekilliği dokunulmazlığı, siyasal dokunulmazlık esasına göre yeniden düzenlenecektir.

II. BAĞIMSIZ DIŞ POLİTİKA, MİLLİ SAVUNMA VE GÜVENLİK

13. Yurtta Barış Cihanda Barış
Millî Hükümet, dünyanın bütün devletleriyle, eşitliğe, bağımsızlığa, devlet egemenliğine ve toprak bütünlüğüne karşılıklı saygı, içişlerine karışmama ve karşılıklı çıkar temelinde barış içinde işbirliği siyaseti izleyecek, Atatürk’ün ‘Yurtta barış cihanda barış’ ilkesini hayata geçirecektir.

14. Caydırıcı Millî Savunma
Ülkemize, dışta Irak’ın Kuzeyi, Kıbrıs ve Ege üzerinden yöneltilen; içte bölücülük ve gericilik gibi etkenlerle desteklenen ve sözde insan hakları yalanlarıyla meşrulaştırılan tehdide karşı caydırıcı bir savunma sistemi kurulacaktır. Türk Silahlı Kuvvetleri’nin halkla bağları ve donanımı güçlendirilecektir. Atlantik merkezli “profesyonel ordu” girişimlerine set çekilecek; demokrasinin ayrılmaz parçası olan genel askerlik ilkesi korunacaktır. Millî savunma sanayisi, Türkiye’nin bağımsız savunma ihtiyacını karşılayacak ölçülerde geliştirilecektir.

15. Yabancı Üs ve Askere Son
Topraklarımız üzerinde yabancı üs ve asker bulunmasına izin verilmeyecek, güvenliğimizi ve komşularımızı tehdit eden ikili antlaşmalar kaldırılacaktır. Türkiye, NATO’dan çekilecek, emperyalist askeri ittifaklara katılmayacaktır.

16. ABD’nin “Büyük Ortadoğu Projesi”ne Hayır
Millî Hükümet, ABD’nin bölgemize ve Avrasya’ya yönelik müdahale ve saldırı eylemlerinde rol almayacak, “Büyük Ortadoğu Projesi”nin engellenmesi için bölge ve dünya devletleriyle işbirliği yapacaktır.

17. Bölge İttifakı Bölgeye yabancı müdahaleleri ve terörü önlemek, bölge ülkelerinin toprak bütünlüğünü savunmak, güvenliğini ve kalkınmasını sağlamak ve barışı korumak için, Suriye, İran, Irak, Azerbaycan ve KKTC ile bölge ittifakı gerçekleştirilecektir. Türkiye’nin güney komşuları yanında, Karadeniz’e çevre ülkelerle, Kafkas ve Balkan ülkeleriyle her alanda işbirliği kurumları oluşturulacaktır. Bu bölgelerde ortak gümrük alanları oluşturulacak, ortak enerji ve ulaştırma projeleri geliştirilecek, çifte vergilendirmeyi önleyen anlaşmalar yapılacak, ortak yatırım ve kalkınma bankaları kurulacak, bölgesel ticareti özendiren sistemler geliştirilecek, bilim, teknoloji, kültür ve eğitim alanlarında işbirliği yapılacaktır.

18. Avrasya’da İşbirliği ve İttifak
Türkiye, dünyada ve bölgemizde güvenlik ve barış için, başta Rusya, Çin Halk Cumhuriyeti, Orta Asya Cumhuriyetleri, Hindistan, Pakistan olmak üzere Avrasya ülkeleriyle işbirliği ve dayanışmasını güçlendirecek, dünya dengelerini değerlendirecektir. Türkiye, Şanghay İşbirliği Örgütü içindeki bağımsız yerini alacaktır. Böylece ülkemizin ABD ve AB ile ilişkilerini normalleştireceği ve karşılıklı yarar esasına oturtacağı koşullar da yaratılmış olacaktır.

19. KKTC’nin Türkiye ile Bütünleşmesi
ABD’nin “Birleşik Kıbrıs” planı yapaydır ve emperyalist amaçlara hizmet etmektedir. Bir Kıbrıs milleti olmadığı gibi, “Birleşik Kıbrıs devleti”nin başka bir temeli de yoktur. KKTC’nin Türkiye ile bütünleşmesi, Kıbrıs’ın her iki toplumu yanında Türkiye ve Yunanistan halklarının yararınadır ve dünya barışı için en doğru çözümdür. Millî Hükümet, bölge ve Avrasya ülkelerinin de desteğini alarak, KKTC’nin Türkiye ile bütünleşmesini adım adım gerçekleştirecektir. Kıbrıs’ta Türkiye ve Yunanistan dışında, herhangi bir devletin ve devletler topluluğunun askerî güç bulundurması ve üsler kurması kabul edilemez.

20. Ermeni Soykırımı Yalanına Son
Millî Hükümet, emperyalist amaçlarla uydurulan Ermeni soykırımı yalanına karşı özellikle ABD ve AB’de kapsamlı bir mücadele yürütecektir. Devletin girişimleri yanında, Batı ülkelerinde yaşayan beş milyon Türkün seferber edilmesi yoluyla, Ermeni soykırımı yönündeki parlamento kararlarının kaldırılması sağlanacaktır.

21. Azerbaycan’ın Toprak Bütünlüğü
Ermenistan’ın işgal ettiği Azerbaycan topraklarından çekilmesi için, devletin ve milletin bütün olanakları değerlendirilecek, milletlerarası alanda gerekli girişimler kararlı olarak yürütülecektir.

III. HERKESE İŞ VE REFAH

22. Millî Direnme Ekonomisi
Ekonomide öncelik, halkın refahıdır. Türkiyemizin varlığını tehdit eden dış ve iç güçlere karşı bir millî direnme ekonomisi yapılandırılacak, ülkenin doğası ve kaynakları korunup geliştirilecek, bölgeler arasında dengesizlikler giderilecektir.

23. Karma Ekonomi
Kamu kesimi öncülüğünde, özel girişimin dinamik katılımıyla, halkçı, planlı, karma ekonomi siyasetleri uygulanacaktır. Kamu öncülüğü ile özel kesim arasındaki uyumun yol gösterici ilkesi, halkın ihtiyaçları ve millî ekonominin gerekleridir.

24. Planlama
Ülke kaynaklarının halkın ihtiyaçları için, verimli ve etkin kullanılmasını sağlamak, böylece ekonomik gelişmeyi kesintisiz sürdürmek amacıyla, Devlet Planlama Teşkilatı yeniden örgütlenecek; beş yıllık genel ve yıllık özel kalkınma planları uygulanacaktır. Millî ekonominin lokomotifi olan kamu kesimi ile piyasa mekanizmaları arasındaki ilişkinin düzenlenmesinde, çalışmanın ve üretimin özendirilmesi, ekonominin etkin işleyişi ve üretim ile hizmetlerin halkın gerçek ihtiyaçlarını karşılaması esasları gözetilecektir.

25. İç Borçlar Ertelenecek
Devlet Tahvili ya da Hazine Bonolarından vadesi 10 yıl içinde dolacak olanların ana para ve aylık, üç aylık, altı aylık ya da yıllık faiz ödemeleri, yeni bir ödeme planına bağlanarak ve adalet ilkesi gözetilerek ertelenecektir. Küçük tasarruf sahiplerine olan borçlar düzenli olarak ödenecektir. Böylece millî devlet borç ve faiz batağından kurtarılacak, kamu kaynakları büyük bir yatırım planı uygulamak, üretimi artırmak ve iş sahaları açmak için değerlendirilecektir.

26. Dış Borçlar İçin Yeni Takvim
Alacaklı ülke ve kuruluşlarla görüşülerek, dış borç ana para ve faizlerinin, Türkiye ekonomisinin gelişme olanaklarını tahrip etmeyen, yıllara yayılan yeni bir ödeme planına bağlanması sağlanacaktır. Dış borçların ödenmesinde yıllık dışsatımın belirlenecek oranı aşılmayacaktır. Bu oran, dışalım için gerekli dövize göre saptanacaktır.

27. IMF ile Bağlantı Kesilecek
IMF’nin dayattığı tarıma destekleri, gümrükleri, KİT’leri, kamu hizmetini ve paranın giriş çıkışına kontrolü kaldıran politikalara son verilecektir.

28. Türk Bayrağı Altında Türk Lirası
Merkez Bankası güçlendirilecektir.

Türkiye’de Dolar ve Avronun saltanatına son vermek ve Türk Lirasının millî piyasada rakipsiz dolaşımını sağlamak için, yurda sermaye giriş çıkışı ve kısa vâdeli para hareketleri denetim altına alınacaktır. 1567 sayılı Türk Parasının Kıymetini Koruma Kanunu’na göre yeni kararlar ve Merkez Bankası tebliğleri çıkarılarak, eski kararlara göre devredilen yetkiler kaldırılacak ve mevzuat yeniden düzenlenecektir. Döviz üzerinden işlem ya da sözleşme yapılması izne bağlanacak ve denetim altına alınacak; bankaların dövizle borçlanma ve döviz pozisyonu tutma yetkileri sınırlandırılacaktır. Döviz tevdiat hesapları Türk Lirası mevduat hesaplarına çevrilecek; döviz büfeleri kapatılacaktır.

29. İMKB Yeniden Düzenlenecek ve Emtia Borsaları Canlandırılacakİstanbul Menkul Kıymetler Borsası’nın yatırıma, üretime ve ekonominin verimliliğine katkısı bulunmayan, tersine kaynakları çarçur eden, küçük birikim sahiplerinin kandırılmasına ve kumar benzeri haksız kazançlar sağlanmasına olanak veren, en önemlisi emperyalist para operasyonlarıyla dışa kaynak aktarılmasına neden olan bugünkü işleyişine son verilecektir. İşlem gören kağıtlarla ilgili yeni düzenleme yapılarak Sermaye Piyasası Kurulu’nun yetki ve sorumlulukları yeniden belirlenecektir.

Emtia borsalarının ekonominin etkin işleyişine katkısı geliştirilecektir.

Dünya fındık ve kayısı borsaları Türkiye’de kurulacaktır.

30. Tefeciliğe Son, Halkçı, Üretken ve Millî Bankacılık
Bankacılıkta yabancı sermayeye izin verilmeyecek, bankacılık sektörü millileştirilecektir.

Devletin ekonomiyi toplum yararına yönlendirmesi, millî planın uygulanması, tefeciliğe son verilmesi, gelir dağılımında adaletin sağlanması için, bankacılık ve kredi sistemi etkin bir biçimde kullanılacak ve yeniden düzenlenecektir. Hızlı kalkınmanın aracı olarak kamu uzmanlık bankaları ile kalkınma ve yatırım bankaları örgütlenecektir. Devlet bankalarının sermayesi güçlendirilecektir. Kooperatifçiliği geliştiren özel kredi yöntemleri uygulanacaktır. Hazinenin, KİT’lerin ve yerel yönetimlerin parası, kamu bankalarına yatırılacaktır.

Tasarrufu özendirmek, üretimi artırmak, planlamanın önceliklerini gözetmek, gelir bölüşümünde adaleti sağlamak ve tefeciliğe izin vermemek amacıyla etkin faiz politikası izlenecektir.

Tekelci sermaye bankacılığı önlenecek, bankacılığın belli sermaye gruplarının denetimi altına girmesine, bankaların ticari ve sınai holdinglerle bütünleşmesine izin verilmeyecek, bu amaçla kamulaştırma dahil her önlem alınacaktır.

31. Nereden Buldun Kanunu
Kambiyo ve Gümrük mevzuatında, Bankalar Kanunu ve Vergi Kanunlarında, 4208 sayılı Karaparanın Aklanmasının Önlenmesine Dair Kanun ve 4422 sayılı Çıkar Amaçlı Suç Örgütleriyle Mücadele Kanunu çerçevesinde gerekli düzenlemeler yapılarak, millî ekonomiye hizmet etmeyen teşvikler kaldırılacak, bu kanunların etkin ve kararlı bir şekilde uygulanması sağlanacaktır. Bu amaçla Servet Beyanında bulunma yükümlülüğü getirilerek Nereden Buldun Kanunu çıkarılacaktır. Uyuşturucu, silah ve nükleer madde kaçakçılığından elde edilen bütün servetlere, kara ve kirli paraya el konacak; hortumculuk, bankaların içini boşaltma, rüşvet, yolsuzluk, görevi kötüye kullanma gibi yasadışı yollardan elde edilen bütün kazançlar ve servet unsurları kamu kaynağına dönüştürülecek ve bu suçları işleyenlere karşı etkili ve hızlı ceza kovuşturması yürütülecektir.

32. Vergi Reformu
Dar ve sabit gelirliler, ücretli ve maaşlılar, esnaf ve zenaatkâr üzerinde doğrudan ve dolaylı vergi yükünü azaltmak, yatırımı özendirmek ve istihdamı artırmak için, vergi mevzuatı, ülke ekonomisine ve milletlerarası ölçülere göre yeniden düzenlenecektir. Vergi kayıp ve kaçakları giderilecek; vergi muafiyet ve istisnaları gözden geçirilerek vergi yükümlülüklerinde adil dağılım sağlanacak ve vergi kanunları sadeleştirilecektir. Ekonomik işlemlerin esas olarak ada yazılı senetlerle ve kâğıtlarla yürütülmesi için gerekli düzenleme yapılacak, hamiline yazılı kâğıt ve işlemler sınırlanacaktır. Kaldırılan “Servet beyanı ve gider bildirimi” esası yeniden getirilecektir.

Vergi idaresi güçlendirilecek, bu bağlamda personelin özlük hakları iyileştirilecek, maliye memurluğu “kariyer memurluk” haline getirilecek, yeterli bina, araç ve gereç sağlanacak, vergi arşiv çalışmaları tamamlanacaktır. Vergi idaresi, vergisel olayları etkin olarak izleyebilen dinamik bir yapıya kavuşturulacaktır.

Vergi denetimi dağınıklıktan kurtarılacak, güçlendirilecek ve bağımsızlaştırılacaktır. Bunun için bütün vergi denetimi aynı örgütlenme çatısı altında toplanarak keyfî müdahalelerden kurtarılacaktır.

33. Millî Ekonomiye Katkıda Bulunan Yabancı Sermaye
Yabancı sermayenin dolaşım ve faaliyeti, millî ekonominin gelişmesine katkıda bulunma şartına bağlanacaktır.

34. Yurt Düzeyine Yayılan Sanayileşme
Hızlı ve etkin bir yatırım programıyla fabrikalar yurt düzeyine yayılacak, beş yıl içinde herkese iş sağlanacaktır. Halkın ihtiyaçlarını karşılayan, ileri teknoloji kullanan, kaliteli üretim yapan, yurt dışında yarışabilen millî sanayinin kurulmasına, kamu iktisadi kuruluşları öncülük edecektir. Ülke çıkarları ile uyumlu özel sektör yatırımları özendirilecektir. Tarım ürünlerini işleyen sanayi işletmelerinin kurulmasına önem verilerek tarım ile sanayinin uyumlu gelişmesi sağlanacaktır.

Devlet olanaklarıyla özel şirketleri ve mafyayı zenginleştiren teşvik siyasetlerine son verilecek, kamu kaynakları öncelikle kamu yatırımlarında, kamu hizmetinde ve millî tarım ile sanayinin gelişmesinde kullanılacaktır.

Ara mallar ve yatırım malları üreten sanayi birimleri ve küçük sanayi siteleri geliştirilecek, yeni teknolojilerle donatılacak, küçük ve orta sanayi işletmeleri desteklenerek iç pazar genişletilecek, ekonomimiz ve güvenliğimiz dışa bağımlılıktan kurtarılacaktır.

35. Özelleştirmeye Son, KİT’lerin Verimli KılınmasıÖzelleştirme kapsamında bulunan ve yürütülen bütün işlemler derhal durdurulacaktır. Özelleştirme kapsamına alınan ve özelleştirilen, ortaklık yapısı kısmen ya da tamamen değiştirilerek yönetimi yabancı sermaye ve işbirlikçilerine veya yerli sermayeye devredilen ya da bunlarla paylaşılan İktisadi Devlet Teşekkülleri, Kamu İktisadi Kuruluşları ve bunların iştirakleri yeniden kamulaştırılacaktır. Özelleştirmeyle ilgili bütün işlemler ayrıca soruşturulacaktır.

İktisadi Devlet Teşekküllerini, Kamu İktisadi Kuruluşlarını ve bunlara ait iştirakleri verimli hale getirmek için, gerekli kaynaklar bütçeden karşılanacak ve Devlet Yatırım Bankası yeniden örgütlenecektir.

KİT’lerin işletilmesinde, millî çıkar, üretim ve istihdam artışı, verimlilik, fiyat istikrarı, ucuz fiyat ilkeleri esas alınacaktır. Dar gelirlilerin gıda, giyim ve ısınma ihtiyaçları için üretilen mallar, satış mağazaları zinciriyle halkın ayağına götürülecektir. Ancak bunlar dışında kalan mallar, piyasa kuralları içinde oluşan fiyatlarla sunulacak, devlet eliyle kaynak aktarılması önlenecektir. KİT’lerin kendi çalışanlarına sosyal ve kültürel yarar sağlayan hizmetleri geliştirileciktir.

36. Tarıma Destek ve Eğitim
Tarımda hedef, köylüyü efendi kılmak; her tür bağımlılığa son vermek, Türkiye’yi beslenme, giyim, gübre, tohum ve damızlıkta yeniden kendine yeterli bir ülke haline getirmek; üreticinin hayat düzeyini yükseltmek ve dışsatıma azami katkı sağlamaktır. Bu amaçlarla Avrupa Birliği, IMF, Dünya Ticaret Örgütü ve benzeri örgütlerin dayatmaları reddedilecek ve tarım desteklenecektir. Çiftçiye, besiciye ve balıkçıya, düşük faizli kredi, ucuz mazot, ucuz gübre, ucuz tarım ilacı, ucuz tarım aleti, ucuz ve sağlıklı tohum ve damızlık sağlanacaktır. Tarım desteklerinin ve kredilerinin amaca uygun kullanılması için gerekli önlemler alınacaktır. Çiftçiye üretimi özendiren taban fiyat verilecektir. Üreticinin alacakları, devlet ve kooperatiflerce zamanında ödenecektir. Tarıma destek siyasetleri bir yıl öncesinden ilan edilecektir. Pamuk, sıvı yağ, tütün, sigara, şeker, hayvan ürünleri gibi Türkiye’de yeteri kadar üretilebilecek tarım mallarının ve gıdaların dışalımı yasaklanacak; yerli üretim özendirilecektir.

Tarım üreticisinin emeğinin karşılığını alması ve tüketicinin uygun fiyatlarla gıdaya ulaşması için, kamu eliyle ve kooperatifler aracılığıyla etkin ve iyi işleyen bir pazarlama sistemi örgütlenecektir.

Yoksul ve orta halli köylüler, tefeci ve banka borçlarından kurtarılacak, ipotekler kaldırılacaktır.

Tarım işçilerinin sosyal güvenlik, sendika ve bütün demokratik hakları gerçekleştirilecektir.

İhtiyarlık, sakatlık veya hastalık nedeniyle toprağını işleyemeyen köylülerin, dul ve yetimlerin geçimleri, bakımları sağlanacaktır.

Çiftçinin eğitimi için gerekli kurumlar oluşturulacak ve araçlar devlet tarafından sağlanacaktır.

Tarımda biyoteknoloji veya benzeri yöntemlerle üretim, sadece sınırlı ve korunmuş alanlarda, devlet denetimindeki millî şirketler eliyle yapılacaktır. Tarım alanları ve ürünleri, özellikle yabancı sermayenin yol açtığı genetik kirlenmeden korunacaktır. AR-GE faaliyetleri tamamen devlet denetiminde ve devlet destekli millî sermayeli şirketler tarafından gerçekleştirilecektir.

37. İşletme Ölçeğinde Verimlilik ve Kadastronun Hızla Tamamlanması
Tarımda işletme ölçeğinin verimlilik esasına göre oluşması için, gerekli hukuki ve ekonomik önlemler alınacak, kooperatifçilik ayrıca bu amaçla desteklenecektir.

Köy Kanunu çerçevesinde kalan tarım ve köy arazilerinin kadastro işlemleri hızla bitirilerek, köy senetleriyle yapılan satışlar tapuya tescil edilecektir.

38. Ortaçağ Kalıntılarının Temizlenmesi İçin Toprak Reformu
Yurdumuzun belli bölgelerinde hâlâ varlığını sürdüren toprak ağalığı, aşiret reisliği, şeyhlik, tefecilik gibi Ortaçağ kalıntısı ilişkileri kökünden temizlemek; köylüyü toprak sahibi yapmak ve özgürleştirmek; yoksulluğu yenmek; ülke bütünlüğünü sağlamlaştırmak; tarım üretimini çağdaşlaştırmak; verimliliği artırmak; başta ormanlarımız ve sularımız olmak üzere doğal kaynaklarımızı korumak amacıyla toprak reformu yapılacaktır. Orta halli ve zengin köylülerin mülkiyetleri korunacaktır. Toprak reformunun uygulanmasına, kamu denetimi altında oluşturulacak Köy Meclisleri önderlik edecektir.

Herhangi bir hüküm veya belgeyle veya örf ve adetle aşiretlerin şahsiyetlerine veya onlara dayanılarak reis, bey, ağa ve şeyhlere ait olarak tanınmış, kayıtlı kayıtsız bütün taşınmazlar, hazine toprakları ve mayından temizlenen araziler, topraksız veya az topraklı köylülere bedelsiz olarak dağıtılacak ve tapuya bağlanacaktır.

Köy sınırları içindeki göller, sular ve meralar köylünün ortak malıdır. Devlet bu kaynakların köylüye hizmet dışında özel çıkar için kullanılmasına izin vermeyecektir.

39. 2b Alanları Orman Köylüsüne ve Halka
6831 Sayılı Kanun’un 2b maddesi uyarınca orman niteliğini tam olarak kaybettiği kesinleşen ve orman rejiminden çıkarılan alanlar, orman köylüsüne mera, tarım ve yerleşim alanı olarak bedelsiz tahsis edilecektir. Fiilen yerleşim alanına dönüşmüş 2b alanları, köy, belde ve il tüzel kişiliklerine ayrılacaktır. Bunun için toplu yerleşim yeri kavramının bilimsel tanımı yapılacak; sel, taşkın, su baskını, deprem, heyelan ve sağlıksız yaşama koşullarını kaldırmaya yönelik imar planları yapılacaktır. Orman niteliğinin kaybına, orman alanlarının daralmasına ve yeni 2b alanlarının oluşmasına engel olacak önlemler alınacaktır. İşgal, haksız yapılanma ve tahsisler kamulaştırılacak ve kaldırılacaktır. Devlet ormanlarının yönetimi ve işletilmesi ekosistem işlevleri itibariyle devlet tarafından gerçekleştirilecektir.

Dağ ve orman köylerinin çok amaçlı kooperatifler yolluyla kalkındırılmasına özel önem verilecektir.

40. Yabancıya Toprak Satışı Yasaklanacak
Yabancıya toprak satışını serbest bırakan kanun kaldırılacaktır.

41. Tarımda Kooperatifleşme ve Kamu Hizmetinin Örgütlenmesi
4572 sayılı Tarım Satış Kooperatifleri ve Birlikleri Hakkında Kanun yeniden düzenlenerek, Devletin tarım kooperatiflerini ve çiftçi örgütlerini desteklemesini engelleyen hükümler derhal kaldırılacak, kooperatifleşme özendirilecektir. Kooperatiflere ilişkin bütün düzenlemeler, tek bir yasada toplanacak ve basitleştirilecektir.

Toprakların islahı, erozyonun önlenmesi, yeni tarım alanlarının açılması, dağların zeytin ve meyve ağaçlarıyla şenlendirilmesi, teraslama, sulama kanalları ve bentler yapılması, hayvancılığın islahı, balıkçılığın modernleştirilmesi, ormanların ve doğanın korunması gibi verimi artıracak ve tarımı geliştirecek önlemlerin elbirliğiyle ve imece yöntemleriyle başarılması için, özellikle üretim kooperatiflerine gerekli makine, araç, traktör, tarım ilacı, gübre, yem, tohumluk ve kredi sağlanacaktır.

Sulama, arazi toplulaştırma ve tarla içi geliştirme hizmetleri ile tarımsal ve kırsal altyapı hizmetlerinin tamamlanması devletin görevidir. Köy Hizmetleri Genel Müdürlüğü, Devlet Su İşleri Genel Müdürlüğü, Tarım Reformu Genel Müdürlüğü bu amaçla yeterli araçlarla donatılarak tarımın hizmetine koşulacaktır.

Tarımsal kamu yönetimi yeniden yapılandırılacak, Zirai Mücadele, Toprak-Su, Gıda İşleri, Veteriner İşleri, Ziraat İşleri Genel Müdürlükleri, Türkiye Zirai Donatım Kurumu,Süt Endüstrisi Kurumu, Et Balık Kurumu, Toprak Mahsulleri Ofisi, Tekel, TŞFAŞ, Yem Sanayii gibi kapatılan veya özelleştirilen kurumlar, çiftçiye hizmet anlayışıyla yeniden örgütlenecek, tarım üreticisi piyasada ezilmekten kurtarılacaktır. Ziraat Bankası, çiftçiye tarımsal kredi sağlamak, tarımı ve tarıma dayalı sanayiyi geliştirmek göreviyle yeniden yapılandırılacak ve yeterli sermayeye kavuşturulacaktır. Atatürk’ün çiftlikleri, Zirai Kombinalar, Devlet Üretme Çiftlikleri, Tarım İşletmeleri Genel Müdürlüğü (TİGEM) ve Tarımsal Araştırma Genel Müdürlüğü (TAGEM), Türk tarımının hizmetinde yeniden örgütlenecektir.

42. Türkiye’de Yeterince Üretilebilecek Mallar Dışardan Alınmayacak
Başta tarım ürünleri olmak üzere Türkiye’de yeterince üretilebilecek malların, lüks tüketim maddelerinin ve ikame edilebilen malların dışalımına son verilecek; yerli üretimin verim ve kalitesinin artırılması için tarım ve sanayi üreticisi desteklenecektir. Dışalım, millî ekonominin ayakları üzerinde doğrulmasına, üretimin artmasına, millî teknolojinin gelişmesine, halkın ihtiyaçlarının karşılanmasına ve millî savunmanın gereklerine bağımlı kılınacaktır.

Millî Hükümet, Dünya Ticaret Örgütü’nün eşitsizliğe dayanan yapılanmasını değiştirmek, özellikle mali kuruluşlarımıza, tarımımıza, küçük ölçekte üretim yapan sanayi işletmelerimize ket vuran düzenlemelerini etkisiz hale getirmek için, her düzlemde mücadele yürütecek ve kalkınmakta olan ülkelerle işbirliği yapacaktır.

43. Türkiye’de Türk Tüccarı ve Esnafı
Yabancı sermayeyi teşvike ilişkin düzenlemeler gözden geçirilerek millî tüccar, esnaf ve zenaatkâr korunacaktır. Yabancı hipermarket ve süpermarketler millileştirilecektir. Yerli süpermarketler şehir dışında faaliyet gösterecektir.

Toplumun üretim ve hizmet birikiminin en büyük ölçüde değerlendirilmesi ve istihdamın genişlemesi için, esnaf, zanaatkâr ve kobiler üzerindeki vergi yükleri hafifletilecek; küçük ve orta büyüklükteki işletmeler desteklenecektir.

44. Kamu Hizmeti Kamu Eliyle
“Devleti küçültme” adı altında kamu hizmetinin ortadan kaldırılmasına, belediye hizmetlerinin özelleştirilmesine son verilecektir. Kamu hizmeti, esas olarak kamu eliyle yapılacaktır. Köy hizmetleri, kaynak ayrılarak güçlendirilecektir. Kamu inşaatlarını ve hizmetlerini gerçekleştiren kamu kurumları yeniden örgütlenecektir. Böylece on yıllardan beri vurguna, israfa ve rüşvete giden kaynakların, kamu kaynağı olarak halkın refahı için kullanılması sağlanacaktır.

45. Enerji Üretim, İletim ve Dağıtımında Kamuculuk
Enerji üretim, iletim ve dağıtımı kamu eliyle yürütülür. Enerji iletim şebekesi ıslah edilerek kayıplar ortadan kaldırılacaktır. Enerji Verimliliği Kanunu çıkartılarak ve diğer önlemlerle tüketimdeki savurganlığa son verilecektir. Enerjide millî-doğal kaynaklarımıza öncelik tanınacak; ithal fosil yakıta bağımlılık en aza indirilecek; akarsu, güneş, rüzgâr, biyoenerji ve yeraltı ısısı gibi temiz ve yenilenebilir kaynaklar değerlendirilecektir. Bağımsız nükleer enerji üretimi ve teknolojisi, güvenliğe ve çevreye uyumlu olarak geliştirilecektir.

46. Demiryolları ve Denizyollarını Esas Alan Toplu Taşımacılık
Ülkemizin coğrafi olanaklarını değerlendiren, kaynaklarını savurmayan, güvenli, ucuz ve halkın ihtiyaçlarına cevap veren toplu ulaştırma ve taşımacılık siyaseti izlenecektir. Devletin milyarlarca dolarını otoyol projelerine dökerek yabancı otomotiv sanayisini destekleyen karayoluna öncelik yerine, demir ve denizyoluyla ulaşım geliştirilecek ve ucuzlatılacaktır. Böylece çarpık kapitalizmin trafik anarşisine, can ve servet kaybı ile çevre kirlenmesine son verilecektir.

Millî hükümet, Kemalist Devrim’in anayurdu demirağlarla örme siyasetini yeni atılımlarla sürdürecektir. Yıllardır kaderine terk edilmiş olan demiryolu yatırım ve taşımacılığı geliştirilecek, yeni demiryolları döşenecek, eski demiryolları teknolojik gelişmelere uygun olarak iyileştirilecektir. Demiryollarında elektrik enerjisi kullanılmasına yönelik yatırımlar yaygınlaştırılacaktır. Lokomotif, vagon ve diğer demiryolu araç ve gereçleri yurt içinde üretilecektir.

Üç tarafı denizlerle çevrili ülkemizde denizyolunun kullanılması özendirilecek ve yaygınlaştırılacaktır. Limanlar devlet eliyle çoğaltılacak ve geliştirilecektir. Özelleştirilmiş limanlar kamulaştırılacak ve devletçe işletilecektir. Limanlarımız milletlerarası taşımacılığa uygun konteyner terminalleriyle, araç ve gereçlerle donatılacaktır. Milletlerarası sularda taşımacılığa hizmet eden gemilerin yapımı için büyük tersaneler kurulacak, dünya ölçeğinde yarışacak deniz taşıma filosu oluşturulacaktır. Su santralleri için yapılmış baraj göllerinde ve doğal göllerde insan ve yük taşımacılığına uygun limanlar yapılacak, ülke içi bağlantılar kara ve demir yolu ağıyla sağlanacaktır.

Hava yollarıyla taşımacılık geliştirilecektir.

47. Turizmde Doğaya, Tarihe ve Sağlığa Yatırım
Millî Hükümet, yurdumuzun dört mevsimi bir arada yaşayan iklimini ve uygarlık birikimini, halkımızın ve insanlığın kültürel ve ekonomik gelişme ve zenginlik kaynağı olarak değerlendirecek; turizm işletmeciliğini yabancıların elinden kurtaracak ve millî işletmeleri destekleyecektir. Yabancıların kaçak çalışması önlenecektir. Türkiye’nin tarihsel ve doğal zenginlikleri, kıyıları, kaplıca ve ılıca gibi sağlık kaynakları ve kayak, dağcılık gibi spor olanakları, millî ekonominin hizmetine sokulacaktır. Turizm bahanesiyle tarım ve orman alanlarını yıkıma uğratan betonlaşmaya son verilecektir.

48. Doğal Kaynaklar ve Madenler
Millî ekonomi ve ülke savunması açısından stratejik önem taşıyan doğal kaynaklar ile bor, trona, uranyum ve toryum gibi stratejik önem taşıyan madenler kamu eliyle işletilecektir. Yabancı sermayeye verilmiş olan maden ruhsatları ve imtiyazları gözden geçirilerek, millî çıkarlara uygun olmayanlar kaldırılacaktır.

Doğal kaynakların bulunması yanında niteliklerinin, ekonomik değerlerinin ve işletme teknolojilerinin saptanması, korunması ve zenginleştirilmesi için, araştırma seferberliği başlatılacaktır. Bu amaçla yeni kurumlar oluşturulacak ve Maden Tetkik Arama Kurumu geliştirilecektir.

Türkiye’nin kıta sahanlığındaki doğal kaynaklar üzerindeki hakları, her tür müdahaleye karşı korunacaktır. Denizlerdeki doğal kaynakların araştırılması ve kullanılması doğrultusunda bilgi edinmek ve teknoloji geliştirmek için bütün olanaklar değerlendirilecektir. Bu konuda yabancı güçlerin müdahale ve kısıtlama girişimlerine izin verilmeyecektir.

49. Kıyılar, Ormanlar, Sular ve Tarihsel Zenginlikler
Doğal ve tarihsel zenginliklerimiz ile kültür değerlerimiz kamuya aittir. Kıyılar, ormanlar, millî parklar, bitki tür zenginliği, yabani hayvan varlığı ve kültür hazineleri korunacaktır. Bu varlıkların kamu mülkiyetinde bulunması sisteminden verilen ödünler kaldırılacaktır. Bu değerler, özel çıkarcılığın neden olduğu yıkımdan kurtarılacak ve halkın yararına sunulacaktır. Kıyılar halka açılacaktır. Erozyonu önleme ve ağaçlandırma amacıyla, halkın, gençliğin ve Türk Silahlı Kuvvetleri’nin etkin ve gönüllü katılımıyla yoğun bir seferberlik gerçekleştirilecektir.

50. Rantlara Son, İnsancıl Kentler
Millî Hükümet, kapitalizmin yol açtığı hastalıklı kent yapısını planlı ve köktenci uygulamalarla değiştirecek; insanı ve doğayı gözeten, halkçı kent projelerini ve imar planlarını yürürlüğe koyacaktır. Halkı depreme, sele, toprak kaymasına ve yangına karşı korumak için gerekli kentsel dönüşümler gerçekleştirilecektir. Büyük kentlerimizi emperyalist metropollerin çöplüğü ve batakhanesi haline getirecek “uluslararası bütünleşme” projelerinin uygulanmasına izin verilmeyecektir.

Havadan para kazanma aracı olan kent rantları halkın kaynağına dönüştürülecektir. Hazine arazileri, kent refahının hizmetine sokulacak ve bütün bu önlemlerle insancıl, sağlıklı, trafik sorunu olmayan, rahat ve uyumlu bir kent yaşamının ve belediye hizmetinin koşulları sağlanacaktır.

Köyler ve küçük yerleşim birimleri çekici hale getirilerek büyük kentlere yığılma önlenecektir. Verimli tarım topraklarında sanayi kurulmasına ve betonlaşmaya izin verilmeyecek, kentler ve sanayi merkezleri tarıma elverişsiz topraklarda kurulacaktır.

Hedef, nüfusu birkaç yüz bini geçmeyen, insan ilişkilerinin zengin ve toplumsal dayanışmanın güçlü olduğu, doğayla iç içe, toplumsal hizmetlerin halka kolayca götürülebildiği, kültür ve sanat hayatı canlı, halkın siyasal hayata katılma olanaklarının geliştiği, doğrudan demokrasi uygulamalarına elverişli, ferah kentler oluşturmaktır.

Büyük kentlerde ulaşımı felç eden, her gün milyonlarca saat zaman kaybına ve enerji savurganlığına yol açan, ömür törpüleyen bugünkü ulaşım yapısı değiştirilecek, devletin otomotiv sanayisine yaptığı büyük desteklere son verilecek, toplu taşımacılık, bu arada yeraltı ve yerüstü raylı ulaşım projeleri gerçekleştirilecektir.

Şehiriçi ulaşım, elektrik ve ısınma gibi kamu hizmetleri ucuzlatılacak ve zamanla parasız hale getirilecektir.

Millî Hükümet, İstanbul Boğazı’ndaki betonlaşmayı yıkarak, bu eşsiz doğa güzelliğimizi halkın gezme, dinlenme, sağlıklı yaşama ve kültürel ihtiyaçlarının hizmetine sunacaktır.

Atatürk Orman Çiftliği, sahibi olan millete iade edilecektir.

51. Doğa ile Uyumlu Kalkınma
Özel çıkarcılığın derelerimizi, ırmaklarımızı, körfezlerimizi, denizlerimizi ve toprağımızı kirletmesine ve yaşam koşullarını bozmasına izin verilmeyecektir. İnsan ile doğa arasındaki uyum ve dengeler gözetilecektir.

52. Teknoloji Atılımı
Ekonomide dışa bağımlılığa son verilmesi, esas olarak özgücümüze dayanan bir ekonominin kurulması, milletlerarası rekabet yeteneğimizin geliştirilmesi, yüksek katma değer sağlanması, gelişme hızının artırılması, topyekûn kalkınma ve millî savunma sanayisinin geliştirilmesi amacıyla Teknoloji Atılımı gerçekleştirilecektir. “En büyük üretici güç insandır” gerçeğinden hareketle, bilgi piyasanın engelleyici etkilerinden kurtarılacak ve yaygınlaştırılacak, insan kaynaklarımız planlı olarak geliştirilecek ve verimli kullanılacak, bilimsel-teknolojik araştırma ve geliştirmeye öncelik verilecektir.

53. Emek Seferberliği, İşsizliğe Son
Ekonomik, toplumsal ve teknolojik gelişmenin ve iç barışın sağlanabilmesi için, emek özgürleştirilecek ve ülkenin insan kaynağı bütünüyle seferber edilecektir. Devlet, belediyeler, kooperatifler ve diğer toplumsal kuruluşlarla işbirliği yaparak, yeni tarım alanları açma, toprağı islah etme, teraslama, sulama, dağları şenlendirme, orman alanlarını genişletme, denizlerimizi ve ırmaklarımızı koruyarak su ürünlerimizi geliştirme, doğal güzelliklerimizi bütün halkın yararlanmasına elverişli hale getirme, turizmi geliştirme, yol, liman, baraj ve bent yapma gibi emekyoğun işler yapılmasına önderlik ederek, bugün boşta gezen milyonlarca işsize iş ve gelir sağlayacak, üretimi, hizmetleri ve refahı geliştirecektir.

54. Yeterli Ücret, Maaş ve Taban Fiyat
Ürün taban fiyatlarının, işçi ücretlerinin, esnaf ve zanaatkâr gelirlerinin, memur, emekli ve yetim aylıklarının artırılması yoluyla iç pazarda talep büyütülecek ve refah yükseltilecektir. Herkese parasız sağlık ve eğitim, sağlıklı konut, sağlıklı ve hızlı ulaşım, herkese kültür ve sanat olanağı gibi toplumsal siyasetlerle halka refah sağlanacak ve sanayinin tam kapasiteyle çalışması ve tarım kaynaklarının seferber edilmesi koşulları yaratılacaktır.

IV. SAĞLIKLI VE GÜVENLİ YAŞAM

55. Herkese Sağlıklı ve Güvenli Konut
Millî Hükümet, herkese, sağlıklı, güvenli, depreme dayanıklı ve uygarca yaşayabileceği bir konut sağlayacaktır. Bu hedefe ulaşmak için konut yapımı planlanacak, kooperatifleşme desteklenecektir. Her yeni yatırım, yaratacağı konut ihtiyacıyla birlikte ele alınacaktır.

56. Parasız ve Nitelikli Sağlık
Bütün yurttaşlar sosyal güvenlik kapsamına alınacaktır.

Sağlık alanında her düzeydeki eşitsizliğe son verilecek, herkese nitelikli sağlık hizmeti verilecektir. Sağlık hizmetleri iki yıl içinde parasız hale getirilecek; işyeri, mahalle, köy ve okul temelinde yeniden örgütlenerek halkın ayağına götürülecektir. Türkiye bütün bu olanaklara sahiptir.

Sosyal güvenlik kurumları çökmekten kurtarılacak, hizmet için yeterli hekim ve hastabakıcı görevlendirilecek ve araç gereç tahsis edilecektir. Sosyal güvenlik kurumlarının özel kesimden alacakları hızla tahsil edilecektir.

İnsan sağlığını piyasaya feda eden, hastayı müşteri olarak gören ve çoğaltan sistem değiştirilecektir. Para kazanmaya değil, hastalıkları önleyici sağlık hizmetine öncelik verilecektir. Halkın sağlık bilgisi yaygın eğitim kampanyalarıyla geliştirilecektir.

Sağlık hizmetinin planlanması, yönetilmesi ve denetlenmesine, sağlık görevlileri ile hizmetten yararlananların etkin katılımı sağlanacaktır. Bu bağlamda hekimlerimizin ve sağlık çalışanlarının sorunlarına çözüm getirilecektir.

57. Halka Ucuz ve Nitelikli İlaç
Sosyal güvenlik kurumlarına ve halka ucuz ve nitelikli ilaç sağlanacaktır.

Millî Hükümet, millî ilaç sanayisini yabancı ilaç tekellerine karşı koruyacak ve destekleyecektir. Araştırma çalışmaları özendirilecek ve geliştirilecektir. Millî güvenliğin gereği olarak, Dünya Sağlık Örgütü’nün 100 temel ilacı ve aşılar Türkiye’de üretilecektir. Türkiye’de üretilebilecek ilaçlar dışardan alınmayacaktır. Yabancı ilaçlara ruhsat, sıkı kayıtlara ve süreye bağlanacaktır.

Sağlığa zarar veren bilinçsiz ilaç tüketiminin kışkırtılmasına son verilecektir. Halk bu amaçla eğitilecektir.

58. Çalışma Hakkı ve İş Güvencesi
En başta gelen hak, yaşama ve geçinme hakkıdır. Millî Hükümet, her yurttaşın yeteneğine göre bir işte çalışmasını garanti eder. Hiç kimse siyasal görüşü, inancı, ırkı ve cinsiyeti yüzünden işsiz kalmayacak ve işten atılmayacaktır. Angarya yasaktır. Eşit işe eşit ücret uygulanacaktır.

59. Çalışma Süresi ve Dinlenme HakkıHaftalık çalışma süresi 40 saattir. Yeraltında ve ağır işkollarında bu süre daha da kısaltılacaktır. Bütün çalışanların yılda en az bir ay ücretli dinlenme hakları gerçekleştirilecektir. Millî Hükümet, yurttaşlara dinlenme, eğlenme, siyaset, kültür, sanat ve başka toplumsal faaliyetlerde bulunma ve kendilerini geliştirme olanağı sağlayacaktır.

60. Sağlıklı Çalışma
Çalışma hayatında emekçilerin can güvenliğine ve sağlığına öncelik verilecektir. İşyerleri ve fabrikalarda sağlık koşullarına uyulması sağlanacaktır. İnsan sağlığına olumsuz etkileri olan çalışma alanlarında koruyucu ve önleyici önlemler alınacaktır. Kadınların ve 15-18 yaş arasındaki çocukların sağlıklı çalışma koşulları özel olarak düzenlenecektir.

61. Çalışanların Hakları
Çalışma hayatını düzenleyen bütün kanunlar, bu arada 4857 sayılı İş Kanunu, 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu ve 399 sayılı Sözleşmeli Personele İlişkin Kanun Hükmündeki Kararname yeniden düzenlenerek, ücretlilerin ve kamu çalışanlarının temel hak ve özgürlükleri hayata geçirilecek ve güvence altına alınacaktır. Bütün çalışanların sendikalaşma, grev ve toplu pazarlık hakları sağlanacak, kaldırılan hak grevi yeniden yasalaştırılacak ve lokavt yasaklanacaktır. Bütün halkın ve özellikle emekçilerin ülke siyasetine ve işyerlerinin yönetimine etkin olarak katılmaları, Millî Hükümet için en büyük destek ve güvencedir.

62. Sıcak Yuva, Mutlu Aile
Küreselleşmenin aileyi dağıtan ve yozlaştıran ekonomik ve kültürel ilişkileri tasfiye edilerek aile korunacaktır.

63. Çocukların ve Yetimlerin Korunması
15 yaşından küçük çocukların çalıştırılması önlenecektir. Millî Hükümet, merkezden yerel yönetimlere kadar bütün imkanlarını seferber ederek çocukları koruyacak, çocuklara karşı her tür şiddet ve istismara kökten son verecektir. Çocukların kültürel ve bedensel gelişmeleri için parasız hizmet veren kurumlar oluşturulacak, yeterli kaynak sağlanacaktır.

Yetim ve öksüzlerin bakımını ve eğitimini devlet üstlenecektir. Suç işlemiş çocukların topluma kazanılması için çocuk iyileştirme evleri açılacaktır. Sokakta yatan tek bir çocuk bırakılmayacak, tinerciliğe ve kapkaççılığa itilmiş çocuklarımız eğitilecek ve meslek sahibi yapılacaktır.

64. Kadının Kurtuluşu
Millî Hükümet, erkekle kadın arasındaki yasal ve fiili eşitsizliği, kadına karşı ayrımcılığı, her tür şiddeti ve cinsel tacizi bütün temelleriyle ortadan kaldırmak için, toplumun her kesiminde seferberlik yürütecektir. Kadının toplum hayatında ve üretimde yer almasını ve gelişmesini engelleyen Ortaçağ kurumları ve ilişkileri tasfiye edilecek, kadına iş ve kazanç olanağı sağlanacaktır. Kadınların siyasal, ekonomik, sosyal ve kültürel alanlarda önder roller üstlenmesinin önündeki bütün engeller ve geleneksel anlayışlar temizlenecek, bu amaçla yeterli kreş, yuva, eğitim merkez ve okuma yazma kursları açılacaktır. Çalışan kadınların analık durumlarının korunması için gerekli bütün önlemler alınacaktır. Köylük alanlarda kadınlar, sosyal ve sağlık güvencesine kavuşturulacak, kadının ekonomik girişimciliği özendirilecektir.

İşsiz ve kimsesiz kadınlar, çocuklarıyla birlikte güvenli ve çağdaş olanaklarla barındırılacak ve devlet güvencesine alınacaklardır. Kadınları bedenlerini satmaya zorlayan ve aileleri büyük acıların içine iten ekonomik ve toplumsal temel ortadan kaldırılacak, kadın ticaretine ve fahişeliğe son verilecektir.

Eğitimde ve kitle iletişim araçlarında kadını aşağılayan, küçük düşüren, gerileten anlayış ve yayınlara izin verilmeyecektir.

65. Emekli, Dul, Yaşlı ve Engellilerin Korunması
Millî Hükümet ve yerel yönetimler, emekli, dul, yaşlı ve engellileri koruyacak; muhtaç olanların ekonomik, sosyal ve kültürel ihtiyaçlarını karşılayacak; toplumsal hayata her alanda katılmaları için gerekli kurumları oluşturucak ve kaynakları sağlayacaktır. Bu anlayışla öncelikli olarak emeklilerin, dulların ve yetimlerin aylıkları insanca yaşam için gerekli düzeye yükseltilecektir.

Millî Hükümet, engellileri yardıma muhtaç kimseler olarak değil, ülkemizin gelişmesine katkıda bulunacak yurttaşlar olarak görür. Engellilerin toplum hayatının her alanına, üretime, hizmetlere, kültür ve sanat faaliyetine etkin olarak katılmaları için gerekli olanaklar sağlanacaktır. Devlet, engelli çocukların bakım ve eğitiminden sorumludur. Engellilerle ilgili düzenleme ve kararlarda, engelli örgütlerinin görüşleri gözönünde tutulacaktır.

66. Şehit Aileleri ile Gazilere Saygı ve Koruma
Türkiye’nin en değerli yeraltı zenginliği, vatan toprağı altındaki şehit kemikleridir. Şehit ailelerinin ve gazilerin korunması, Cumhuriyet’in ve vatanın savunulması görevi içindedir. Milli Hükümet, bu anlayışla toplumumuzda şehit ve gazilere minnet ve saygı bilincini güçlendirecektir. Şehitlerimizin ve kahramanlarımızın anıları yaşatılacak, mezarları ve anıtları imar edilecektir. Şehitler ve gazilere ilişkin düzenlemeler tek bir kanunda toplanarak, yadigârları olan ailelerinin kendilerine yakışan koşullarda geçim ve eğitimleri güvence altına alınacaktır. Gazilerimizin ve şehit ailelerinin dernekleri desteklenecektir.

67. Yurtdışındaki Yurttaşlarımız
Millî Hükümet, yeterli iş sahası açarak yurtdışına işçi göçüne son verecek, emek birikimimizi ülkemizin kalkınmasında değerlendiren bir yatırım, üretim ve hakça bölüşüm düzeni getirecektir. Bu sayede işsizlik, geçinme kaygısı, siyasal sığınma ve değişik nedenlerle yurtdışına göçmüş yurttaşlarımız vatanlarına dönme olanağına kavuşacaktır.

Millî Hükümet, yurtdışındaki yurttaşlarımızın bulundukları ülkelerdeki ekonomik, toplumsal ve kültürel taleplerinin gerçekleşmesi için çaba gösterecektir. Gurbetzedelerin gasp edilen birikimleri tahsil edilecektir. Yurda dönmek isteyenlerin uyum sorunları çözülecektir. Yurtdışında yaşayan yurttaşlarımızın Türkiye genel seçimlerinde, yaşadıkları yerlere yakın merkezlerde oy kullanmaları sağlanacaktır.

İşçi Partisi, Lozan ve Berlin meydanlarında yaptığı gibi, hükümet olduktan sonra da, özellikle devlet olanaklarını sonuna kadar değerlendirmek ve yurtdışındaki beş milyon yurttaşımızı seferber etmek yoluyla, onların ırkçılığa, yabancı düşmanlığına ve kültürel baskılara karşı haklarını ve huzurunu sağlayacaktır.

V. CUMHURİYET EĞİTİMİ VE AYDINLANMA

68. Parasız Eğitim ve Spor
Anaokulundan üniversite sonuna kadar parasız eğitim, kültür ve spor hizmeti sağlanacaktır. Eğitimde öğrencilerden ve ailelerinden katkı payı, yardım ve benzeri adlarla para alınamaz. Ailesinden uzakta öğrenim gören, kimsesiz veya yardıma muhtaç öğrencilerin beslenme, giyim, uygarca eğlenme ve kültür ihtiyaçlarını devlet karşılayacaktır.

69. Türkçenin Kurtarılması ve Geliştirilmesi
Millî Hükümet, “Türkiye’yi kurtarmak için Türkçe’yi kurtarma” bilinciyle, bütün yurttaşlarımızın dilimizi iyi bilmesini sağlayacak uzun süreli bir seferberlik yürütecektir. Anaokulundan üniversite sonuna kadar eğitim ve öğretim dili Türkçe olacaktır. Yabancı diller, yetkin ölçülerde öğretilecektir.

Millî Hükümet, kamu yönetiminde, eğitimde, yayın alanında, ticarette, sanayide, kültürde, sanat, eğlence ve sporda yabancı dillerin Türkçe’yi bozan etkilerini önlemek, Türkçemizin bir uygarlık ve bilim dili olarak gelişme olanaklarını değerlendirmek amacıyla “Türkçe’yi Geliştirme Yasası”nı çıkaracak ve uygulayacaktır. Başta TRT Kanunu olmak üzere görsel, yazılı ve sözlü basınla ilgili yasalar, bu amaca uygun olarak yeniden düzenlenecektir. Türkiye’de kurulan bütün şirketlerin, basın kuruluşlarının, derneklerin ve diğer kurumların yabancı dillerden isim, unvan, marka vb kullanmaları önlenecektir.

Türkçenin ve Türk kültürünün öğretilmesi ve yaygınlaştırılması için, yurtta ve dünyanın önemli kentlerinde “Yunus Emre Enstitüleri” kurulacaktır.

70. Cumhuriyet Eğitiminin Birliği ve Felsefesi
Millî Hükümet, Cumhuriyet’in devrimci felsefesi kılavuzluğunda, bağımsız, toplumcu, demokratik, laik, bilimsel ve halkçı ekonominin ihtiyaçlarına cevap veren, tek bir eğitim sistemi uygulayacaktır. Bu bağlamda emperyalist çıkar sistemine eleman yetiştiren bugünkü eğitim sistemi temelden değiştirilecektir. Türkçemizi iyi bilen, yurtsever, halka hizmet aşkıyla dolu, devrimci, özgür düşünceli, yaratıcı, başı dik, haksızlığa direnen, cesur, barışçı, dayanışmacı, emeğe saygılı, kamu mülkiyetine özen gösteren, paylaşmacı, insanlığa kardeşlikle bağlı, yetenekli, bilgili, sorumlu, “Fikri hür, irfanı hür, vicdanı hür” kuşaklar yetiştirilecektir. Müzik, resim, tiyatro gibi kültür ve sanat derslerine ve faaliyetine önem verilecektir. Köy Enstitüleri tecrübesi, çağdaş eğitimin ihtiyaçlarına uygun olarak değerlendirilecektir.

Millî Hükümet, öğrenciyi ve öğretmeni, eğitimin merkezine yerleştirecektir.

71. Özel Kesime ve Tarikatlara Ait Eğitim Kurumları Kamulaştırılacak
Cumhuriyet Devrimi Kanunları’na göre yasadışı olan tarikatlara ve vakıflara ait okullar ve yurtlar ile bütün özel okullar, özel üniversiteler ve özel eğitim kurumları kamulaştırılarak, Cumhuriyet eğitiminin halka hizmet eden kurumları haline getirilecek, Eğitimin Birliği (Tevhidi Tedrisat) sağlanacaktır.

72. Üniversiteye Giriş Orta Öğretime Dayandırılacak
Ülkemizin yetişmiş insan gücü en önemli kamu değerlerimizdendir. İlk ve orta öğretim güçlendirilerek, bu eğitim kurumlarında yetişen gençlerimizin, hayatın her alanında yol gösterici ve nitelikli bilgi ve becerilerle donanmaları sağlanacaktır. Giriş sistemi, ortaöğretime dayandırılacak ve fırsat eşitliği gerçekleştirilecektir. Ortaöğretimin amacını, üniversite giriş sınavını kazanma becerilerinin verilmesine indirgeyen eğitim karşıtı anlayış ve uygulamaya son verilecektir. Yetişmiş insan gücümüzün dağılımı, Üniversite Giriş Sınavı’nın bozucu ve yıpratıcı etkilerinden kurtarılacaktır. Giriş sınavları ve diğer araçlar, eğitim planının uygulanmasına hizmet eden yönlendirici unsurlar olarak işlev görecektir. Üniversiteye giriş sınavı adım adım kaldırılacaktır. Gençlerimizin ilgi ve yetenekleri ile seçtikleri meslekler arasında uyum sağlanacaktır.

73. Meslek OkullarıMillî plana göre, ekonomik, toplumsal ve kültürel kalkınmanın ihtiyaçlarına cevap veren meslek eğitimi geliştirilecektir.

74. Üniversitelerde Bilimsel Nitelik ve Kamuya Hizmet
Üniversitelerimiz, bilimsel araştırma ve bilim eğitimi yanında, halka sundukları hizmetlerle, milletin geleceğinin kurulmasına katkıda bulunan Cumhuriyet kurumları olarak yeniden düzenlenecektir. Üniversiteler, çalışmalarını, bilimden ve bilimin evrensel ölçütlerinden ödün vermeksizin, oluşturulacak millî bilim gündemleri doğrultusunda yürüteceklerdir. Özel olarak bilim gücümüzün, genel olarak insan gücümüzün yetiştirilmesi planlanacak ve üniversitelerimiz bu planların uygulanmasında temel unsur işlevi göreceklerdir. Öncelikle seçilmiş bazı alanlardan başlanarak, üniversitelerimizin dünyada bilimin öncüleri arasında yer alması sağlanacaktır. Üniversite içindeki atama ve yükseltme kuralları, bu ölçütlere göre yeniden düzenlenecektir.

Üniversitelerimizde, Kemalist Devrim’i tamamlama amacının gereği olarak, idarî, malî özerklik ve bilimsel özgürlük hayata geçirilecek ve iç işleyiş demokratik bir yapıya kavuşturulacaktır.

75. Bilim İnsanına Özgürlük ve Araştırmanın Özendirilmesi
Halkçı ve özgürlükçü siyasetler sayesinde bilim alanında yeteneklerin ortaya çıkması sağlanacak; gençler bilimsel buluş ve araştırmaya yönlendirilecektir. Bilimsel çalışmanın özgürleştirilmesi ve araştırmanın özendirilmesiyle yurtdışına beyin göçü durdurulacak ve dışardan yurdumuza beyin göçünün koşulları yaratılacaktır.

Türk Dil Kurumu ve Türk Tarih Kurumu yeniden özerk yapıya kavuşturulacak ve bu kurumlara yeterli kaynak ayrılacaktır. Türk tarihi ve dilini araştırmak için binlerce bilim insanı yetiştirilecek ve seferber edilecektir.

76. Devrimci Eğitim ve Aydınlanma Seferberliği
Batı destekli gericiliğin ve bölücülüğün iç çatışma olanaklarını ortadan kaldırmak, millî birliği sağlamlaştırmak, çağdaş bir ekonominin insan gücünü yaratmak ve yurttaşlarımızın yeteneklerini geliştirmek amacıyla bütün toplumu kucaklayan bir Devrimci Eğitim ve Aydınlanma Seferberliği ve sürekli eğitim yürütülecektir. Bu seferberliğin kurum ve araçları oluşturulacaktır. Radyo ve Televizyon Yasası ile Basın Yasası, bu amaca uygun olarak yeniden düzenlenecektir. Halk kütüphaneleri, müzeler ve kültür sarayları yaygınlaştırılacak ve geliştirilecektir. Halkevleri, günümüz koşullarına göre köy ve mahallelere kadar yeniden örgütlenecek, halkı eğitecek ve sanat çalışmasına katacaktır.

77. Yenileşme ve Güzelleşme İçin Sanat
Milli Hükümet, milli ve halkçı sanatımızın her dalda toplumu kucaklaması ve eğitmesi, sanatımızın güzellikte ve teknikte milletlerarası düzeye ulaştırılması için, gerekli kurumları oluşturacak ve yeterli kaynak sağlayacaktır. Halkımızın sanat birikimi, çağdaş ölçülerde geliştirilecektir.

Güzel Sanatlar günlük hayatın bir parçası haline getirilecek ve geliştirilecektir. Toplumla buluşması için sanatçının önü açılacaktır. Telif hakları titizlikle uygulanacak, fikir ve sanat eserlerinde korsanlık önlenecek, eser sahiplerinin emekleri ve yaratıcılıkları korunacaktır.

Radyolar, televizyonlar, basın ve yayınevleri, sinemacılık, düzeyli sanat uğraşına hizmet amacıyla desteklenecek ve özendirilecektir. Gençlerimizin ve yurttaşlarımızın en az bir sanat dalında yeteneklerini geliştirmeleri sağlanacaktır.

Devlet tiyatroları, Devlet opera ve baleleri, senfoni orkestraları, çoksesli korolar, sanat galerileri, sanatçı yetiştiren eğitim kurumları, Devlet konservatuarları, güzel sanat liseleri, yerel yönetimlerin sanat kurumları, halk müziği ve oyunlarını geliştiren kurumlar yaygınlaştırılacak ve nitelikleri yükseltilecektir. Özel sanat kurumları desteklenecektir.
Sanatın, halklar ve ülkelerarası bir dostluk köprüsü olması sağlanacaktır.

78. Yabancılaşmaya ve Tekelleşmeye Son, Millî ve Özgür Basın
Yazılı, sözlü ve görsel basın, yabancı ve yerli tekellere bağımlılıktan kurtarılacak ve özgürleştirilecektır. Basında yabancı sermaye yasaklanacaktır. Basının kültürel yozlaşma aracı olması önlenecektir. Topluma gerçek haber ve bilginin ulaştırılması için eşit rekabet koşulları sağlanacak ve basın desteklenecektir. Demokratikleşmeye hizmet eden yerel basın teşvik edilecektir.

79. Sağlıklı, Mutlu ve Ahlaklı Yurttaş Yetiştirmek İçin Spor
Gençlerimize ve her yaşta yurttaşımıza spor yapmaları için gerekli olanaklar sağlanacak, spor kurumları ülkemizin her köşesinde yaygınlaştırılacak ve desteklenecektir. Gençlerimiz ve yurttaşlarımız, spor yarışmalarında düşmanlığı ve bireyciliği kışkırtan kapitalist yozlaşmanın etkilerinden arındırılacaktır. Bedence ve ruhça sağlıklı, mutlu ve ahlâklı yurttaşlar yetiştiren, toplumda dostluğu, dayanışmayı ve kardeşliği güçlendiren bir spor kültürü geliştirilecektir. Spor emekçilerinin hakları korunacaktır.

80. Ahlakî Çürümeye Son
İşçi Partisi, insanı vatanına, topluma, üretime ve kendisine yabancılaştıran emperyalist kültüre karşı sürekli mücadele yürütür. Vatansızlaşmayı, milletsizleşmeyi, anarşizmi, bencilliği, köşe dönmeciliği, havadan kazanmayı, açgözlülüğü, vurgunculuğu, başkalarının sırtına basarak yükselmeyi, fuhuşu, uyuşturucu ve alkol bağımlılığını kışkırtan, toplumu unufak eden, yalnızlaştıran ve yırtıcılaştıran emperyalist ve kapitalist yozlaşmaya karşı; vatanseverliği, çalışkanlığı, paylaşmayı, insan, doğa ve hayvan sevgisini, hoşgörüyü, barışı temel alan toplumcu ahlakın ve değerlerin yayılması ve kök salması için çalışır.
Kullanıcı avatarı
Yılmaz Ersezer
Sitenin Sahipleri
Sitenin Sahipleri
 
Mesajlar: 227
Kayıt: Sal Ara 13, 2005 10:48 pm
Konum: ISTANBUL

Mesajgönderen Serkan Birinci » Pzt Haz 18, 2007 9:00 pm

üstad mevzu dolardı ama aradan partinin seçim bildirgesini yapıştırmışsın yanlışlıkla :-)

ben iktisadi bir gerçeği ifade edeyim yinede, ABD merkez bankasının denetimsiz ve özerk olma gerekçesi farklı. vaktiyle uluslararası takasta kullanılan para birimleri için hazine de bulunan altın rezervinin bir katsayı ile çarpımı ilkesi benimsenmişti.( merak eden olursa detayları yazarız.)

bu gün dünyada dolaşan ABD doları karşılığı altın rezervi ABD de yok. bu dolarlar basıldığı ülkeye yani ABD ye dönerse ABD ekonomisi çöker. işte uluslararası hukuk anlamında ilerde olası bir kötü senaryonun bertaraf edilmesinin yani kamu vesayeti olmadığı gerekçesinin zeminidir bu yaklaşım.
Serkan Birinci
Sitenin Sahipleri
Sitenin Sahipleri
 
Mesajlar: 260
Kayıt: Cum Eyl 16, 2005 7:18 am
Konum: Ankara

Mesajgönderen Yılmaz Ersezer » Sal Haz 19, 2007 7:35 am

Sevgili Serkan, konu başlığı para evet ama Hasret'in bana atfettiği sorunları ancak "komonist" iktidar çözer tespitinin cevabı bu. Seçim bildirgesi değil, milli ekonomi milli devlet programı, bizim değil tüm milli unsurların eninde sonunda uygulanacak olan programı. Ama biz ama bizden daha milli - daha becerikli unsurların önderliğinde hayata geçecek olan Mustafa Kemal'in 1920'lerde uyguladığı program.
Paraya ilişkin tespitlerine katılıyorum, yukarda ve daha önceki bir iki yazımda hemen hemen aynı şeyleri ifade etmeye çalıştım. Selam ve sevgiler...
Kullanıcı avatarı
Yılmaz Ersezer
Sitenin Sahipleri
Sitenin Sahipleri
 
Mesajlar: 227
Kayıt: Sal Ara 13, 2005 10:48 pm
Konum: ISTANBUL

Mesajgönderen İlyas Hasret Uygun » Sal Haz 19, 2007 9:43 am

Merhaba Yilmaz!
Oncelikle yazdigin koca metni okudugum icin beni tebrik etmelisin.
Degerlendirmege gelince ne diyebilirim ki?
Kabul edilebilecek ve asla kabul edilemeyecek unsurlar var.
Zamanim ve aklim elverdigi olcude bunlari yazayim.
1- Laiklige yapilan gereksiz vurgu.Laikligin olmazsa olmaz duruma sokulmasi yanlis.
Cunku ithal kavramlarla milli bir devlet milli bir ekonomi milli bir yonetim olusturulamaz.
Degisik zamanlarda benim laiklikle ilgili dusuncelerim bu sayfalarda var zaten.
Ama kisaca deginirsem;
Laiklik ozgur dusunce ile alakasi olmayan bir seydir.
Laikligin din-devlet ayirimida degildir.
Laiklik gomlegi muslumanlara gore degil.
Bizim benimseyecegimiz sey ancak su olabilir:Bu dunyaya ait olmaklik.

2-Kadinlari ueretken hale getirmek.
Uretime kadinlarida ortak etmek.
Cocuk yuvalari vs vs yapip cocuklari oralarda yetistirmek.
Bu fevkelade yanlis ve toplumu nihayetinde ucuruma sokabilecek bir yontemdir.
Kadin zaten cocuk yetistirme ve en onemlisi toplum u yetistirme dogurma gibi fevkelade
bir fonksiyonu uzerine almis bir unsurdur.
Eger onu bu fonksiyonundan cikarip metaa uretimine yonlendirirseniz
nihayetinde aile terbiyesi ve maneviyati eksik bir toplum olusturmus olursunuz.
Bence o maddeyi kadinin yapacagi ve yapmayacagi (yapamayacagi degil)
isleri tasnif etseniz cok harika olur.
3-Kardeslik baglarinin guclendirilmesi konusuna gelince;
Bu kardesligi hangi bagla baglayacaksiniz.
Vatan bagiylami.
Vatani merkeze koyarsaniz kurtler bu merkeze baglanmaz.
Bunuda islam kardesligi ile degistirin.
Halklarin kardesligi oyunu hala sizi kandirmasin.
Halklar kardes olmuyor.
Tarih bunu gosterdi.
Denenmisi denemeyelim.

Simdilik bu kadar daha sonra devam ederiz aziz dostum.

Hasret UYGUN
Kullanıcı avatarı
İlyas Hasret Uygun
Sitenin Sahipleri
Sitenin Sahipleri
 
Mesajlar: 511
Kayıt: Cum Eyl 16, 2005 12:53 pm
Konum: Moskova

Mesajgönderen Yılmaz Ersezer » Çrş Haz 20, 2007 1:26 pm

Merhaba Hasret, öncelikle yazdığım kısacık kopyala yapıştır yaptığım koca metni okuduğun için hem teşekkür hem tebrik ediyorum :)

Laiklik kelime anlamı olarak halka ait demektir, dinin kendisinin değil iktidarı elinde tutan unsurların kendi çıkarlarına hizmet eden dinsel yorumlarının egemen olduğu ortaçağ toplumlarının karanlıktan çıkış mücadelesinin eseri ve sonucudur. Hristiyan ortaçağı 200 yıl boyunca atın ağzında kaç diş olduğunu tartıştı, atın ağzını açıp bakmayı akıl edebilecek kadar özgür bir beyin bırakmamıştı çünkü. İnsanlar gerçeği maddi olgularda değil kutsal kitaplarda arıyorlardı. Gerçeğin atın ağzında olduğu bilgisi ve eylemi yüzlerce yıllık durağanlığı ve cehaleti yıktı. Özgür düşüncenin önündeki en büyük engel ortadan kaldırıldı ve sanayi devrimi gerçekleştirildi. Şüphesiz halen daha gerçeği kutsal kitaplarda arayanlar var ama 20. yy'ın gerçeği, gerçeğin maddenin kendisinde olduğudur. At'ın ağzında kaç diş var, deprem niçin olur, şimşek neden çakar, su neden 100 C de kaynar vb.. her türlü sorunun cevabı ilgili maddenin kendisinde aranacaktır, aklın yolu budur. Kendi adıma bu soruların cevabını kutsal kaynaklarda arayanlara teslim edebileceğim bir hayatım yok.
Egemenlik kayıtsız şartsız Allah'ındır diyor bazıları. Doğrudur, insanı ve maddeyi yaratan kuvvet egemendir. Ama o egemen kuvvet gelip bizzat yönetmediğine göre birileri onun adına yönetecek. Krallar, padişahlar, kiliseler, Şeyhülislamlar biz Allah adına o yetkiyi üstümüze aldık diyorlar, hatta aldık da değil bu görev bize ilahi olarak bahşedildi, toplumu Allah'ın yasaları ile yöneteceğiz. Allah'ın kullarını iktidarın ve kuvvetin kulu yapan bu sistemin savunulabilecek bir tarafı yok.
Şüphesiz laiklik insanların başındaki örtü ile uğraşmak değildir. Aklı özgür bırakmak, insan düşüncesinin ve bilimsel araştırmanın önündeki tüm engelleri kaldırmaktır. Bunun yolu da insan aklı ve düşüncesini iktidardan uzaklaştıran, kendi yorumunu bütüne tabi kılmaya çalışan fikrin iktidardan uzaklaştırılmasıdır. Sünni-Alevi-Şii, x mezhebi y mezhebi tüm müslümanların, hatta diğer dinlere mensup yurttaşların Allah ile olan ilişkilerini güvence altına alan, ibadetlerini özgürce yapmalarını sağlayan ve ama birinin diğerine egemen olmasını da engelleyen, bunlardan herhangi birinin iktidar talebi karşısında diğerlerini koruyan sistemin adıdır. Bu anlamda devlet hem tüm inananların inanç ve ibadet özgürlüğünü korumakla hem de kendi inançlarını diğerlerine dayatmalarına engel olmakla sorumludur, en kaba tarifle laiklik budur.

ABD'nin Türkiye tercihinin ılımlı "islam" olması haybeye değil. 12 Eylül generallerine İmam Hatip Liseleri ve Kuran kursları haybeye açtırılmadı. Ilımlı İslam resmi ideoloji olarak haybeye seçilmedi. Dünya gerçeklerinden koparılan, İslam'ın "ılımlı" yorumu ile ABD hegemonyasının aracı edilen unsurlar aracılığı ile ideolojik hegemonyasını sürdürüyor ABD Türkiye üstünde. Irak'ta 700.000 müslüman katledilirken hemen tüm "İslami" gazete, dergi ve partilerin sessiz sedasız seyrediyor olması ve ABD kuyruğundaki AKP'yi destekliyor olması bundan. Bilimsel eğitimden ve aydınlanmadan koparılan, beyni ortaçağ hurafeleri ile doldurulan insanlar istenildiği gibi yönlendiriliyor. Lütfen yanlış anlaşılmasın, İslam'ı gerçekler ışığında araştıran öğrenen yaşayan insanları bu tespitin tamamen dışında başımın üstünde tutuyorum ama görülmesi gereken ve neden dinsel yorumların iktidardan uzak tutulması gerektiğini en güzel örnekleyen durumdur. Bu dünyaya ait olmaklık, bu dünyayı anlamak ve İslam'ın da emrettiği insani değerlerle yaşamak ise bunun da yolu laiklikten geçiyor.

Kadınların üretime katılması ile çocuk yetiştirmesi arasında uçurum olduğunu düşünmüyorum, hatta aksine ancak ve ancak üretimin içinde olan, hayatın içinde olan kadının doğru düzgün insanlar yetiştirebileceği kanaatindeyim. Üretimin en fazla içinde olan senin benim ve bizim, Şur'un analarıdır ve yetiştirdikleri çocuklarda en azından insani değerler babında hiç bir sorun görmüyorum, hatta genelin çok daha üzerinde oldukları açık. Şüphesiz kadını erkekleştiren, kadına ait özelliklerden koparan bir modeli savunmuyorum, şüphesiz çocukları anaları yetiştirmelidir ama belli bir yaştan sonra herkese eşit, parasız bir eğitim olanağı sunarak, anaokulları ile kreşlerle kadının hayattan kopması engellenmelidir.

Vatan bağının Kürtleri ve Türkleri birleştiren ana bağ olduğunu düşünüyorum. Uğruna kan dökülen can verilen topraksa vatan (ki bence tanımı bu) bu topraklar Kürtlerin ve Türklerin vatanıdır. Keza din kardeşliği de bu bağı güçlendiren asli unsurlardan biri ama "İslam" olarak ayrılmanın önünde bir engel değil.

Bir müslüman olmayan Chavez İran'a gelip halkının kardeşlik duygularını iletebiliyor, Tayyip ise sadece ABD adına tehdit iletiyor İran başbakanına. Türkiye'nin ve diğer müslüman ortadoğu halklarının Filistin ve Irak meselesinde durduğu yer İslam kardeşliği formülasyonunun akıbetini gösteriyor gibi ama İslam kardeşliği formülasyonu ile tüm müslümanları Emperyalizme karşı harekete geçirecek bir organizasyondan sadece mutluluk duyacağımı ds bildirmek isterim. Selam ve sevgiler...
Kullanıcı avatarı
Yılmaz Ersezer
Sitenin Sahipleri
Sitenin Sahipleri
 
Mesajlar: 227
Kayıt: Sal Ara 13, 2005 10:48 pm
Konum: ISTANBUL

Mesajgönderen Muhammet İbrahim Özen » Cmt Haz 23, 2007 5:50 pm

Ben hasret abi gibi sizin o uzun yazınızı okuyamadım ağabeycim ama aranızdaki cevaplaşmadan yola çıkarak yılmaz abi senin birkaç cümlene kendimce cevap vermek isterim.
Özellikle laiklik konusunda hasret abi ile aynı düşünceleri paylaştığımı söylemek istiyorum. Senin yazında bahsettiğin (İnsanlar gerçeği maddi olgularda değil kutsal kitaplarda arıyorlardı. Gerçeğin atın ağzında olduğu bilgisi ve eylemi yüzlerce yıllık durağanlığı ve cehaleti yıktı. Özgür düşüncenin önündeki en büyük engel ortadan kaldırıldı ve sanayi devrimi gerçekleştirildi.) gibi Avrupa o zamanlar karanlık bir çağ yaşıyorlardı ve bu da kutsal denilen ancak ilahi özelliğini kaybeden, insanlar tarafından kendi çıkarları doğrultusunda tekrardan yazılan kutsallık anlayışı vardı.Yani avrupayı karanlık hale getiren Allahın gerçek kanunları değil insanların ürettikleri kanunlardır.Aynı bugünde olduğu gibi demokrasi, laiklik,kominizm,faşizm… gibi insan üretimi sistemlerdir.O karanlık Avrupa çağının olduğu dönemde Osmanlı ve diğer İslami yönetime sahip ülkelere baktığımızda ise bu karanlık çağın zorbalığın ve BİLİMSELSİZLİĞİN olomadığını görebiliriz. Zaten İslam dini yani Kuran-ı kerim ne bir ekonomi ne matematik nede diğer bilimlerin içeriğinin olduğu bir kitap değildir asla.
Ancak kuran-ı kerim yani İslam hiçbir zaman dünyadaki o dediğin atın dişlerinin sayısı ,depremlerin nasıl olduğu ,yağmurun nasıl yağdığı gibi somutsal konularda bilimsel konularda bir bilgi vermez ama bunların hepsinin Allahın bu kainatta dünyada yarattığı bir kanunun parçası olduğunu söyler ve hiçbir zaman bu tür araştırmaların olmaması konusundada asla ve asla engelleme veyahut bir önyargısıda olmamıştır.Kuran bir ahlak kitabıdır.ve insan hayatındaki her alanda ekonomisinde devlet politikasından alış verişinden ticaretin sosyal hayatın her alanına kadar her olgunun temelinde ahlak kuralı yatar ve en güzel ahlak ta İSLAM ahlakıdır.
Ve burada yapılacak olan ekonomik-sosyal kültürel siyasi her türlü işlevi İslam ahlakı ışığında bilimle birlikte yapmaktır diye düşünüyorum.Hasret ağabeynin de dediği gibi Kurtuluş İSLAM AHLAKINDADIR.
Kullanıcı avatarı
Muhammet İbrahim Özen
Sitenin Sahipleri
Sitenin Sahipleri
 
Mesajlar: 153
Kayıt: Cmt Şub 25, 2006 10:06 pm
Konum: DÜZCE

Mesajgönderen Bülent Altuncu » Cmt Haz 23, 2007 8:28 pm

Yazılanları okudum nihayet. Hasret in arpa üreticileri örneği çok güzeldi doğrusu.

İbrahim Özen keşke Yılmazın yazdıklarını okusaydın özellikle 7. madde ye itiraz edecek kimse olacağını sanmıyorum. Lütfen bir oku ondan sonra laiklik konusunda Hasret mi yoksa Yılmaz amı katıldığını belirt. Ha bu arada İbrahi Özen in yazdıklarına da katılmamak mümkün değil. Ben sadece yılmaz a değil de Hasret katılıyorum deyip başlamasının yanlışlığını söylüyorum, yoksa devamında yazdıkları çok doğru.

Yılmaz sana gelince 12. madde deki adalet reformunda düşünce suçluları niye yok artı az yukarısında bir maddedeydi sanırım onca meslek gurubu varken özellikle polislerin koşullarının düzeltielceği saptaması ilginçti doğrusu(madde güvenlikli ilgili ibr maddede değil). Hasretin sorusuna yanıt olarak ;komünizm ütopyasının dayanağını anlatıyorum diyerek açtığın bildirgenin 3. başlığı (herkese iş ve refah) nda yazılanların komünizmle ne gibi bir bağlantısı var. Herkesin bildiği gibi komünizm ekonomik temeller üzerine kurulmuş bir ideolojidir. Sınıfsız topluma gidilen yolda burjuva (milli olsunolmasın) yoldaş değil düşmandır. bu 3 .başlığın hiç bir yerinde ben açık bir şekilde zenginin karşısında yoksullarla beraber olma gibi bir şey hissedemedim. Ayrıca bu başlıkta yazılan bir çok şeyi en liberal partiler bile söylüyor zaten ( bu arada özelleştirmelere karşı olma , bağımsızlık gibi noktalarda güzel ifadeler var bunuda belirtmeden geçmeyeyim) Ama düşüncelerinizi, planlarınızı aktarma açısından yaptığın alıntı yeterli ama bence Hasrete "sen beni yanlış tanıdın, bana komonist deme" diyebilirsin bütün bunları yazmadan önce :D . Süpermarketlerin şehir dışına alınmasını da anlayamadım. Atatürk ün yaptığı burjuva demokratik devrimdi, o günün koşullarında ilericiydi ama geleceği noktada burası idi( sonraki yıllarda gerek yurtta gerek yurt dışındaki gelişmelerin etkisi ile), gideceği yere de varacak zaten, sizin planlarınız filmi tekrar başa sarıp biraz rahatlatıp tekrar bügünlere geri gelmek olur gibi geliyor bana.

bana gelince şu an komünistmisin deseniz size evet diyemem. Ama daha ilkokuldayken birinin borcunu ödemesine yardımcı olmak için babam annemin altınlarını bozdurup o kişiye vermişti. Bir daha da anneme o kolyesini alamamıştı. Annem aslında çok seviyordu kolyesini ,babamda almak istiyordu ama alacak durumu bir daha hiç olmadı. Bu duruma üzülen ben, babamın " aslında SSCB de altın ın bir değeri yok" dediğini duyunca kendimi komonist düşünerek vicdanımı rahatlatmıştım. Yani ne dolar, ne avro ne altın diyorum ben.
Kullanıcı avatarı
Bülent Altuncu
Sitenin Sahipleri
Sitenin Sahipleri
 
Mesajlar: 1533
Kayıt: Prş Ara 08, 2005 8:55 pm
Konum: Van (Erciş)

Mesajgönderen Muhammet İbrahim Özen » Pzr Haz 24, 2007 12:42 pm

Okumaya üşendiğim için birazda kolaya kaçmak amacıyla arada geçen cevaplaşmalardan yararlanarak bende kendimce bir cevap vermeye çalıştım. Evet 7. maddeyi okudum ve özü itibariyle (:D) doğru olan anacak hala düşüncelerimde bir değişiklik yok. Eğer yanlış anlamadıysam hasret ağabeyi bu sözü edilen laiklik tanımının aslında islamın özünde olduğudur.
Eğer peygamberimizin (s.a.v) ve ondan sonraki dört halife, ve İslamdan faydalanan Selçuklu, Osmanlı gibi diğer İslam merkezli devletleri incelediğimizde bu laiklik için söylenenlerin hepsinin fazlasıyla olduğu görülür. Hz. Ömerin kudüsü fethinden sonra oradaki diğer dine ve ırka mensup insanların bütün dini, sosyal ve kültürel haklarını güvence altına aldığını biliyoruz.Hakeza kudusü tekrar fetheden selahaddin eyyubinin oranın insanına ait bütün değerleri kendi güvencesi altında olduğunu ilan etmesi. Fatihin İstanbulu, Bosnayı fethinden sonra oradaki farklı dine mensup insanların ve din görevlilerinin canlarının ve mallarının kendi güvencesi altında olduğunu fermanla bütün halka duyurması gibi birçok örnek verilebilir.
Şunu da belirmek isterim ki yılmaz ağabeyin söylediği gibi saltanın kaynağı ilahi değildir. İlahi olan saltan değil yönetimdeki kurallardır. İslam bunun kurallarını Kuranda koymuştur. Saltanat sisteminin yani padişaklığın krallığın her neyse babadan oğla geçmesi ne kuranda vardır nede peygamberimizin ve de dört halife dönemlerinde yoktur. Burada yılmaz abi ile hem fikirim yalnız benim önceki yazımda söylediğim ve de hasret abiyede katıldığım nokta din, vicdan ve yaşama hürriyetin en geniş olduğu İslam dinine alternatif olarak gösterilmeye çalışılan ithal yönetim sistemleridir.
Bu topraklarda ve de yeryüzünde adaleti sağlamak için islama sarılan ve asırlarca farklı dinden ırktan insanların bir arada huzur içinde yaşamaklarını sağlayan bir kaynak varken başka bir ithal sisteme yönelmenin yanlışlığından bahsetmek istemiştim. Ve bu geçmişin yanlışlarını dinimize bağlanmasının yanlışlığını da söylemek isterim. İnsanlar ne zaman kurana sımsıkı sarılırsa kurtulaşa refaha erecektir(yukarıdaki örnekler gibi) ne zamanda kurandan kopar ve hakkı terk ederse ve insanların yaptıkları ile yaşamaya çalışırsa da bir geçmişteki gibi yine zevk ve sefa ya dalarsa ve de islamı kendi çıkarları için kullanırsa da tükenmeye muhtaçtır. (bir Osmanlı, bir emevi, bir Selçuklu ……)gibi .ALLAH sonumuzu hayırlı etsin.
Neyse bülent abi senin resmini gördüm şimdi çay ve sigara içmeye gidiyorum :D
Kullanıcı avatarı
Muhammet İbrahim Özen
Sitenin Sahipleri
Sitenin Sahipleri
 
Mesajlar: 153
Kayıt: Cmt Şub 25, 2006 10:06 pm
Konum: DÜZCE

Mesajgönderen Ahmet Cemal Durgun » Pzt Haz 25, 2007 10:17 am

Herkese selamlar

Bülent Abi söylediğin bir iki şeye pek katılamadım maalesef. Örneğin Kemalist devrim hakkındaki düşüncelerine. "Geleceği nokta burası idi" sözünden kastın Türkiye'nin şu anki durumuysa eğer 1940'tan bu yana Türkiye'nin başında bir kemalist iktidar bulunmadığını belirtmek isterim(Kısa süreli birkaç iktidar denemesi hariç). Bu yüzden ülkenin şu anki durumunu kemalist devrimin yetersizliğine bağlamak çok doğru olmuyor diye düşünüyorum. Hele hele 12 Eylül cuntacılarının bile Atatürkçü geçimdiği bir ülkede böyle bir değerlendirmeyi yapmak için çok daha fazla düşünmek gerekir sanırım. Üstelik özünde sürekli devrimcilik gibi (6. ok) bir ilkeyi içeren bu düşünce sistemine "geleceği yer burası idi" diye bir sınır belirlemek de haksızlık olur. Ayrıca filmin başa sarıldıktan sonra tekrar aynı noktaya dönüleceğini nerden ve nasıl çıkardığını da anlamış değilim. Yurt içindeki ve yurt dışındaki dinamikler ve siyasi konjonktür değişirken bir tepki vermemek anlamına gelmiyor ki bu belirtilenler. Tam tersine başlatılan bir devrimin tam da bu düşüncelerle yarım kalması sağlanıp ülkenin dünyadaki gelişmelere karşı tepkisiz ve çaresiz bırakılarak kaderine terk edilmesine bir tepki olarak ortaya atılmış fikirlerdir bunlar. Kemalist devrimi kalmış olduğu yerinden devam ettirerek çevresindeki gelişmelerle oraya buraya savrulan bir Türkiye'nin değil; çevresinde sözü geçen ve etkin politike üreten bir Türkiye fikrinin tohumlarıdır. Bu yüzden bu determinist yargıya nasıl vardığını da pek anlamlandıramadım.

Dayımın söylediklerine gelince, çok benzerlerini (bütün süs eşyalarının aşağı sayıldığı bir toplum) Thomas Moore'un "Ütopyası"nda okudum. Ama ne yazık ki yalnızca bir kitap ve adı gibi ütopya.

Süpermarketlerin şehir dışına çıkarılması da sanırım süpermarketlerin sayısının çılgınlık düzeyinde artmasından sonra yok olma tehlikesiyle karşı karşıya kalan küçük esnafı korumaya ve rekabet koşullarını iyileştirmeye yönelik bir uygulama. Doğrusunu Yılmaz Abi de belirtebilir.

İbrahim'in söylediklerinde de biraz çelişki var kanımca. Kuran bir matematik veya ekonomi kitabı olmadığı gibi bir yönetim veya siyaset kitabı da değildir. Bu yüzden insanlara devlet işlerini, uluslararası diplomasiyi, ekonomik sistemi vs. düzenleyen bir yönetim sistemi sunmaz. Yalnızca kul ile Tanrı arasındaki vicdani ilişkileri düzenleyen bir sistem sunar. Bu yüzden ideolojilerin dünyayı tanımlamaya yönelik geliştirdiği söylemlerle dini söylemleri birbirine karıştırmazsak iyi olur. Ayrıca dünya üzerindeki refah düzeyi yüksek ülkelere bakarsak öyle Kuran'a da çok sarıldıklarını söyleyemeyiz galiba. İşte Yılmaz Abi'nin yaptığı laiklik vurgusu da tam da bu noktada çınlıyor. İslam'ın ilk dönemlerinde olduğu gibi aklı ve bilimsel düşünceyi yücelten bir İslam anlayışı ancak sağlıklı ve bilinçli bir laiklik düşüncesinin oturmasıyla oturur. Yoksa elbette Yılmaz Abi de atların diş sayısı ve benzeri konular hakkında İslam'ın herhangi bir düşünce öne sürmediğinin farkındadır. Yapılmak istenen vurgu zamanında yaşanan Hristiyan ortaçağı gibi olası bir İslam ortaçağına karşı laikliğin üstlendiği vaz geçilmez görevdir diye düşünüyorum.

Sağlıcakla kalın.

Saygılarımla....
Ahmet Cemal Durgun
Sitenin Sahipleri
Sitenin Sahipleri
 
Mesajlar: 108
Kayıt: Sal Kas 22, 2005 4:01 pm
Konum: Tempe/Arizona/ABD

Mesajgönderen Ahmet Cemal Durgun » Pzt Haz 25, 2007 10:19 am

Ya bu yazılanlar niye çifter çifter gidiyo bilen var mı? :shock:
Ahmet Cemal Durgun
Sitenin Sahipleri
Sitenin Sahipleri
 
Mesajlar: 108
Kayıt: Sal Kas 22, 2005 4:01 pm
Konum: Tempe/Arizona/ABD

Mesajgönderen İlyas Hasret Uygun » Pzt Haz 25, 2007 12:56 pm

Himmm
Eger laiklige biraz daha sallarsak Kayhan Abi de gelecek.
Belki Hakan da gelir.
Ama bunun icin daha fazla sallamamiz lazim.
O zaman devam edelim sallamaya.

Yahu bu laikligi dedum dedum anlatamadum.
Aziz dostlarim kiymetli hemsehrilerim.
Laiklik bize gelmez.
Bize geleni laiklik degil baska bir seydir.
Sekulerlik olabilir mesela.
Ozgur dusuncenin Islamdan yana bir sikintisi yoktur.
Illede ozgur dusunce ise derdiniz; Yuksek Ogrenim Kurumunu kapatin.
Illede ozgur dusunce ise derdiniz CHP yi kapatin.
Gidin Anayasa mahkemesini duzene sokun.
Turkiye deki ozgur dusunce uzerindeki engeller bunlardir.Islam degilki.

Ahmet Cemal en sinirlendigim seyi yine yaptin.
Dini vicdanlara soktun hapsettin.
Din in vicdanda ne isi var Allah askina.
Eger Allah in ogretisi olan guzel ahlaki,adaleti,sevgiyi,sevkati,iyiligi emredip kotulukten sakindirmayi,anne baba sevgisini vicdanlarimizin icine gomecek
isek uygulama babindan nasil bu hasletleri iceren bireyler toplulugu olacagiz bilemiyorum.
Allah faizi haram ederken nasil Islam in ekonomik bir gorusu yok diyebilirsin.
Anne-baba cocuk iliskilerini bile tasnif eden islamdan nasil bir sosyal gorusu yoktur diye
bahsedebilirsin.
miras hukuku,kole hukuku,ceza hukuku vs butun sosyal konularda
bir cizgi belirtmis olan Kuran i nasil sosyaliteden yoksun sayabilirsin.
Evet Islam da ongorulen bir yonetim ve secim sekli yoktur ama
her ne sekilde olusturulursa olusturulsun yonetimlerin uymak zorunda
olacagi kurallar butunu vardir.
Ilkay Durgun un bu forum sayfalarina onceleri yapmis oldugu mukemmel
alintida da belirtildigi gibi Allah in devlet otoritesinden kesinlikle taviz
vermeyecegi seyler ister.Adalet,ehliyet vs gibi.

Ez cumle Kuran bie matematik veya bir ekonomi veya bir siyaset bilmi kitabi degildir.
Kur an yol dur yol.
Onun izinden gidilmesi gereken bir yol.
Eger o yoldan gidilmezse bir gun gelir kafamiz berlin duvarina carpar.
Gun gelir Amerika kafamiza carpar.
Ingiliz carpar
Alman carpar.
Veya gider kicikirik talabani ye Barzani ye carpariz.
O yoldan gitmez ve buna ragmen bir yere carpmazsak
Emin olun ahirete bu sefer Allah carpar.Maazallah

Selam ve muhabbetle.

Hasret UYGUN
Kullanıcı avatarı
İlyas Hasret Uygun
Sitenin Sahipleri
Sitenin Sahipleri
 
Mesajlar: 511
Kayıt: Cum Eyl 16, 2005 12:53 pm
Konum: Moskova

Mesajgönderen Ahmet Cemal Durgun » Sal Haz 26, 2007 6:54 am

Selamlar,

Sevgili Hasret Abi eğer farkındaysan benim bu tartışmaya katılma amacım Bülent Abi'nin söylediklerine katılmadığımı belirtmekti ve bence yazımın asıl kısmını da onlar oluşturuyordu. Yani sen laikliğe "salladığın" için gelmedim ben. Amcamları bu işe niye karıştırdığını da anlamış değilim. "Sallama" sözüne gelince bunu bir itiraf mı yoksa klavye sürçmesi olarak mı algılamam gerektiğini çözemedim. Kimbilir belki de Allah söyletmiştir.

Şimdi buraya laiklik ve sekülerliğin sözlük tanımlarını yapıştıracağım ve bize hangisinin uyduğu yorumunu size bırakacağım.

Laiklik, devlet yönetiminde her hangi bir dinin referans alınmamasını ve devletin dinler karşısında tarafsız olmasını savunan prensiptir
Siyasi anlamda, sekülerizm kilise ve devletin ayrılmasıdır ki bu kilise ve devletin birleşmesi olan teokrasinin zıttıdır.

Sekülerizm terimi farklı bağlamlarda kullanıldığı için, belirli ve kesin bir tanımını yerden yere, konudan konuya değişiklik gösterir. Demokrasi seküler olmak zorunda değildir veya demokrasi ile sekülerizm birbirini tamamlayan veya birbiri için zorunlu olan olgular değildir.

Felsefi bir açıdan, sekülerizm devletlerin dogmatik bir inanç değil de nedensellik ve deneysellik üzerine kurulu olduğu, somut ve bilimsel temellere dayandığı kavramı ve düzenidir.

Modern zamanlarda, genel kanı insanların özgürlük ve eşitlik ideallerinin yasa ile korunduğu bir siyasi sistemin kralın veya ruhban sınıfının dini dogma, istek ve kuralları merkez alan ilahi hak ve yargılarından oluşan bir siyasi sistemden daha üstün olduğu yönündedir.

Sekülerizmin bir başka tanımı da; dinin bir toplumun kamusal mesele ve işlerine karışmaması ve bunlarla bütünleşmemesini savunan ve belirten düşüncedir.

Sıklıkla Avrupa'daki Aydınlanma hareketiyle ilişkilendirilen sekülerizm, Batı toplumu ve siyasi gelişimi açısından çok önemli bir yere sahiptir. ABD'deki kilise ve devletin ayrımı ve Fransa'daki laiklik (laïcité), pratik anlamda olmasa da prensip bakımından büyük oranda sekülerizm kaynaklıdır.

Ayrıca, sekülerizm din ve doğaüstü inançların dünyayı anlamak ve günlük hayat için temel teşkil etmediğini savunan sosyal ideoloji olarak da tanımlanmıştır. Seküler kavramının diğer kullanımları ve sekülerizmin barındırdığı terminoloji hakkında daha detaylı bilgi için sekülerlik maddesine bakabilirsiniz.

Sekülerizm, seküler formların (siyasi, toplumsal veya felsefi) savunulması ve ortaya konmasına verilen isim olarak da kullanılmıştır. Sekülerizm hakkındaki genel bir yargı da ateizme denk tutulmasıdır ki bu yanlıştır. Aslında birçok seküler birey, bireysel anlamda kendilerini dindar saymaktadırlar. Ateizm tanrının varlığını sorgularken, sekülerizm dini otoritenin dünyevi işlerde yargıç olup olamayacağını sorgular.

Sekülerizm siyasi, felsefi ve toplumsal alanlara nüfuz ettiği için birçok farklı olgu ve kavramda bulunmaktadır. Sekülerizmin özü nedeniyle nüfuz ettiği farklı kavramların bir kısmı bu maddede incelenmiştir. Etik, ekonomi, hukuk ve haklar bunlara örnek olarak verilebilir.


(Bu tanımlar wikipedia'dan alıntıdır. Dileyen başka kaynaklara da başvurabilir.)

Şimdi herkes kendi kafasından tanımlar uydurup terimlerden anlamak istediğini anlayıp ona göre yazar ve konuşursa ortak bir trartışma zemini bulamayız. Bu yüzden önce tanımlar üzerinde(herkesin kabul ettiği) anlaşıp ondan sonra tartışmaya geçmemiz daha doğru olur sanırım.

Sonra yazımın hangi cümlelerinden özgür düşünce istediğimi çıkardın? Hatta Türkiye'de özgür düşünce üzerindeki engelin İslam olduğu sonucuna nerde vardığımı da göremedim. Zaten böyle bir düşüncemiz de yok. Dolayısıyla niye böyle bir cavap yazdığını zerre kadar anlamış değilim. Yazdıklarına hiç değinmiyorum zaten zira anlaşamayacağız.

Yazında belirtmiş olduğun diğer ahlak,sevgi,sosyal adalet ve benzeri kavramlarda ilahi kaynaklı olsun olmasın bütün dinlerin insanlara sunduğu ve öğütlediği genel geçer evrensel etik kurallarıdır. Bunları yalnızca İslam'la bütünleştirmek de yanlış olur sanırım.

Sizin ekonomi anlayışınız faizle sınırlıysa oraya bişey diyemeyeceğim. Ama kanımca üretim ve tüketim ilşkilerini belirlemeyen bir ekonomik anlayış olmaz.

Kuran'ın yol olduğuna kesinlikle katılıyorum ve bu yolun ilahi bir yol olduğu konusunda da diretiyorum(ne kadar sinerlensen de). Bu yol bizi ahirette huzura kavuşturacaktır. Ancak bu yolu siyasette insanların önüne sunan din tacirlerinin de, o kafamıza çarpar dediğin Amerika'nın kucağından inmedikleri gün gibi ortadadır. Lütfen bunalrı da göz ardı etmeyelim.

Epeyi yazdık yine. Acaba çok mu "salladık"?

Saygılarımla...
Ahmet Cemal Durgun
Sitenin Sahipleri
Sitenin Sahipleri
 
Mesajlar: 108
Kayıt: Sal Kas 22, 2005 4:01 pm
Konum: Tempe/Arizona/ABD

Sonraki

Dön DÜŞÜNCE PLATFORMU

Kimler çevrimiçi

Bu forumu gezen kullanıcılar: Hiç bir kayıtlı kullanıcı yok ve 1 misafir