ANNELER GÜNÜ

Forumdaki bazı önemli belge ve bilgilerin saklandığı bölümdür.

Moderatör: Fatma Ozbilgi

ANNELER GÜNÜ

Mesajgönderen İlkay Durgun » Prş May 10, 2007 11:40 am

"anneler günü" yaklaşırken sistemin tüketmeye yönelik çılgınlığı da bir başka boyutta yoluna hız katıyor. "küçücük bir şey" sloganıyla beyinlerin iğdiş edildiği reklamlar anne-çocuk, anne-baba arasındaki ilişkiyi de ayaklar altına almada en küçük bir sınır dahi tanımaz hale geldi.

"anneler günü", "sevgililer günü", "babalar günü", "zırtopozlukta varılacak son nokta günü"... bu günler silsilesine hiç girmeyeceğim ki artık klişelen ama birçoklarımızın da kendini bu bulamaç dolu çukurdan kurtaramadığı bu "günler" tüketim canavarlığından da öte, sistemin insanlığı getirdiği noktanın ne derece bir rezillik içinde olduğunu gözümüze gözümüze sokuyor. eser-geçer tavırlar, hadi canım'lar, evet ama'lar bizi bu rezillikten kurtarmaya yetmiyor. topluca batıyoruz...

batıyoruz; çünkü anne olmanın ölçütünü ıkına sıkına ödenecek 12 ay taksitle alınan bir taş parçasına eş koşuyor, denk tutuyoruz. annelik duygusu; ne dinsel temalara ne de ahlaki olgulara sığdırılarak anlatılır. (bu ayrı bir tartışma konusudur) ancak reklamlarda küçücük çocukların anneye duyduğu sevgiyi rezilce kullanan, sonu gelmez bir saldırganlıkla çözen bu sistem burada yazmaktan, yazarak bu nefreti kusmaktan daha fazlasını çoktan hak ediyor.
nasıl bir boyunduruk ve aymazlık altında, ne derece körleşmişiz ki; çocuk istismarı konusunu cinsellikle sınırlı bir algılama içinde debelenirken, çocukların annelerine duyduğu sevgiyi bir "tek taş"a sıkıştırıyor, sıkıştırılmasına göz yumuyoruz. popolarını sallaya sallaya ekranlarda salındırılan çocukların gözümüzün içine sokulan çocuk istismarı nedense bizi hiç rahatsız etmiyor.

batıyoruz; çünkü paylaşarak, emek emek örülecek sevgiden doğacak bir canlıyı "tek taş" karşılığında yapıp yapmama kararı alabilecek kadar insanlığımızdan kopuyoruz. günde bilmem kaç kere döndürülen reklamı kaçımız bu gözle gördü?
kadına kocası anneler günü "vesilesiyle" "tek taş"ı verince kadından aldığımız suratımıza tokat gibi patlatılan cevapla; parça parça sökülen ruhlarımızın, metaya dönüştürülen en insani değerlerimizin hangimiz farkında?

- "ben anne değilim, ama şimdi düşünebilirim".. .

tükettirile tükettirile, tükene tükene geldiğimiz tükenişliğimiz...
demek "tek taş" olmadan ne aşk aşk oluyor ne annelik annelik.
bu mudur? verilecek bir tek cevabımız bile yok mudur?

batıyoruz; çünkü bu yok ediciliğe susuyoruz. bu üzerimize zincirlenen, ezberlettirilen üç maymunculuk oyunundan vazgeçmedikçe, silkinmedikçe batmaya devam edeceğiz...
Kullanıcı avatarı
İlkay Durgun
Sitenin Sahipleri
Sitenin Sahipleri
 
Mesajlar: 280
Kayıt: Pzr Kas 06, 2005 9:27 pm

Mesajgönderen Bülent Altuncu » Prş May 10, 2007 12:33 pm

Reklamı seyretmedim ama tahmin ediyorum ve seyretseydim yorumum da aynen İlkay'ın ki gibi olurdu. Malesef İlkay ın dediği gibi batıyoruz hem de batmak için birbirlerimizle yarışıyoruz hem de nereye doğru gittiğimizi hiç düşünmeden.

Dışarda güneşli bir hava, nöbet sonrası uykumu alıp keyifle gezmeğe çıkacaktım ki bir siteye bakıpda çıkayım dedim. İlkay'ın özel günler ve sevgilerin metalaştırılması konusunu şiddetle dert ettiği besbelli olan yazısını okuyunca oturduğum sandalyede düşünekaldım. Çünkü bu günlerde kızımın iki yıl sonra okula gideceğini ve okullarda verilen eğitimin artılarını eksilerini düşündüğümden canım sıkılıyor zaten. Hatta milli eğitim bakanlığına nedenlerini ve sonuçlarını detaylarıyla yazıp vermeyi düşündüğüm bir dilekçe tasarlıyorum kafamda. Okullarda yapılan yok 23 balosu, yok bilmem ne balosu veya öğretmenler günü veya ilkay ın da dediği diğer tüm özel günler hoş gibi gözüksede bunlardan sadece birini bile bu şekilde kutlamayı zorunlu bilen bir insanın tüm düşünce yapısı, hayata, insanlara bakışı, sevgiyi ve diğer tüm insani duyguları algılayışı, yaşayışı değişir, bunu çok iyi biliyorum. Bu eğitim sistemi ile gerek çocuğumla aramda ki ilişkinin varacağı nokta, gerek toplumun sürüklendiği uçurum korkulu bir rüya gibi tekrar canlandı kafamda.

Sevgililer gününde açmaya çalışıp başaramadığım bu konunun tekrar açılmasına sevindim. Bir iki yazı ile de bırakmayalım, bu konunun mantıksal soru ve önermelerle biraz daha açılmasını ve bir tartışma ortamı sağlanmasını çok isterim. Benim şimdi çıkmam lazım uzatmayayım. Tekrar teşekkürler İlkay.
Kullanıcı avatarı
Bülent Altuncu
Sitenin Sahipleri
Sitenin Sahipleri
 
Mesajlar: 1533
Kayıt: Prş Ara 08, 2005 8:55 pm
Konum: Van (Erciş)

Mesajgönderen Bülent Altuncu » Sal May 15, 2007 12:23 am

Örneğin anneler gününde veya babalar gününde yetimhanede kalan, annesinin babasının kim olduğunu bile bilmeyen 6-7 yaşlarında bir çocuğun yaşayacağı psikolojik darbeyi düşünün. O çocuğu daha sonra sokakların tinercisi, gaspçısı, tetikçisi olarak gördüğünüzde şaşırmayın. Türk ve müslüman olan bu devletinde, vatandaşlarının da böyle özel tüketim günlerinde anneleri sevindirmekle sevap aldıklarını düşünmeleri bence komikliktir. Bence bu türde günlere tepkisiz kalmak bile o yetimhanelerde kalan çocuklara karşı işlenen günaha ortak olmaktır.

Örneğin birden şöyle bir değişiklik olsa. O tek taş dedikleri şeylerin fiyatları bildiğiniz çakıl taşı fiyatına düşşe veya altın ın fiyatı teneke fiyatına düşşe. Atıyorum örneğin bakır da altın fiyatına satılmaya başlansa. O zaman da annenize gidip altın alsanız "ay çok güzel" mi der size, yoksa bakır olsaydı daha iyi olurdu diye mi geçirir içinden.





Değerlerinizi maddesel olarak ölçülür şekle sokarsanız, her madde gibi belli bir yaşam süresi kalır onun için sevginizin sonunu kendiniz hazırlamış olursunuz.
Kullanıcı avatarı
Bülent Altuncu
Sitenin Sahipleri
Sitenin Sahipleri
 
Mesajlar: 1533
Kayıt: Prş Ara 08, 2005 8:55 pm
Konum: Van (Erciş)


Dön ARŞİV

Kimler çevrimiçi

Bu forumu gezen kullanıcılar: Hiç bir kayıtlı kullanıcı yok ve 3 misafir