Ben söylüyorsam boşa söylemiyorum 25 Şubat 2007

Forumdaki bazı önemli belge ve bilgilerin saklandığı bölümdür.

Moderatör: Fatma Ozbilgi

Ben söylüyorsam boşa söylemiyorum 25 Şubat 2007

Mesajgönderen İlkay Durgun » Pzt Şub 26, 2007 11:04 pm

Şermin TERZİ
Fotoğraf: Ali GÜLERYÜZ/DHA-ADANA


Taylan Çoklar (46), eski bir ülkücü. 12 Eylül 1980 askeri darbesinden önce, Adana Ülkü Ocakları'na kayıtlıydı. 1981'de Ankara Sıkıyönetim Mahkemesi'nde, Adana MHP-Ülkücü Kuruluşlar davasında, "Suç işlemek için teşekkül oluşturmak, adam öldürmek, adam öldürmeye kalkışmak, ev kurşunlamak, patlayıcı madde atmak" suçlarından üçer kez idam ve 36 yıl hapis istemiyle yargılandı. Suçu sabit görüldü, cezaevine gönderildi.

13 yıl hapis yattıktan sonra, af yasasından yararlandı. Yargıtay cezasını bozdu, dosyasını Ankara 3. Ağır Ceza Mahkemesi'ne gönderdi. Dava hálá devam ediyor. Cezaevi arkadaşları arasında Haluk Kırcı, Nesim Malki cinayetinin tetikçisi Mehmet Sümbül, Uğur Mumcu, Bahriye Üçok, Ahmet Taner Kışlalı gibi cinayetleri organize etmekten yargılanan ve haraç istediği kişilerce öldürülen Muzaffer Dağdeviren, kendi adamlarınca öldürülen İnci Baba lakaplı mafya babası Nabi İnciler, Dündar Kılıç, Maraş katliamının tetikleyicisi Ökkeş Şendiller (Kenger) gibi isimler var. Taylan Çoklar, bugün mazisine dönüp baktığında "Vatan Millet Sakarya uğruna bize adam öldürttüler, ama kullanıldığımızı çok sonra anladık" diyor. Konuşmaya karar vermesinin sebebini ise şöyle anlatıyor: "O zaman bizi nasıl kullandılarsa, şimdi de yine 'devlet tehlikede' diye milli duyguları kuvvetli gençleri kullanıyorlar. Bunları görünce, yaşadıklarımı anlatıp ibret almalarını istedim."

Ortaokula başladığımdan, 13 yaşımdan beri ülkücüydüm. Kıbrıs harekatıyla aynı yıllara denk gelmesi, milli duygularımı daha da güçlendirmişti. Tam bu duygularımın coştuğu dönemde, sağ sol kavgaları başladı. Türkiye'nin tehdit altında olduğunu düşündüğüm için, benim gibi kişilerin toplandığı Adana Ülkü Ocakları'na gitmeye başladım. Çok etkilenmiştim, orada bizim de abilerimiz vardı. Seminerler olur, abilerimizden Türk ve İslam tarihini öğrenirdik. Ama asıl öğrendiğimiz, komünizmin ne kadar kötü olduğu, komünistlerin vatanı bölmek istediğiydi. "Madem vatanı bölmek istiyorlar, o zaman hepsi öldürülmeli" diye düşünüyordum. Solcularla kavga ve dövüşler başlayınca, ben de bu kavganın içinde önce yumrukla, sonra bıçakla, en son da silahla var oldum.

İlk vukuatım 1977'de düğünde bir solcuyu bıçaklamaktı. Sonra bombalamalara başladım. İşte bizim o abilerimiz, elimize bombayı verir, "Git şurayı bombala" derlerdi. Biz de "vatan millet Sakarya" diyerek gözümüzü kırpmadan bombalardık. Sonra aynı abiler bize bomba yapmayı da öğretti. Fakat o abilerden bazılarının daha sonra, içimize sızan polisler olduğunu öğrendik. Bizi solculara karşı en çok dolduruşa getiren onlardı. Şimdi bunlara derin devlet deniyor.

DİNK CİNAYETİNDE, YAŞADIKLARIM FİLM ŞERİDİ GİBİ GEÇTİ GÖZÜMDEN

16 yaşında çocuktum ama tıpkı bugünkü gibi bize silahları yine o abiler temin ederdi. O zaman bizi nasıl kullandılarsa, şimdi de yine "Devlet tehlikede" diye milli duyguları kuvvetli gençleri kullanıyorlar. Zaten bunları görünce anlatmaya karar verdim. Bizim yaşadıklarımızdan ibret alsınlar. Cezaevinde yattığım sürede yaşadıklarımı muhakeme ettim. Aynı silahın hem sağcıyı, hem solcuyu öldürmesi mümkün olmadığı için demek ki arada birileri bizi fena kullanmıştı.

Benim birini vurduğumu gören polis, arkasını dönüp gidiyordu. Silah elimde, yaptığımı görüyorsun, beni niye almıyorsun. Böyle olunca "Ulan bize kimse dokunamıyor" diye düşünüp, kendimizi bir şey sanıyorduk. Ama zamanla, "Aferin vatan için yaptın" diyenler bu kez bize de terörist demeye başladı. O yüzden gençler hiçbir konuda gaza gelmesin, akıllı hareket etsinler.

Ülkü Ocakları artık pasifize olduğu için, milli duyguları kuvvetli gençlerin bir araya gelip bu duygularını paylaşacağı ortam yok. O yüzden mahallede birbirleri gibi düşünenlere yanaşıyorlar. Artık eski ülkücülerin bu tür olaylarda kullanılması mümkün değil, çünkü ülkücüler provokatörlere karşı tecrübelendi. Vurmuyorlar, kırmıyorlar, akıllandılar. Şimdi sadece siyaset yapıyorlar.

Hrant Dink cinayetini gördüğümde, eski günlerim film şeridi gibi gözümün önünden geçti. Arkasında ne olduğunu görebiliyorsun. Biz, kendimizi bilinçsizce kullandırdık. Ülkücüleri "vatan millet Sakarya" diyerek, solcuları da "hak, ekmek" diyerek kullandılar. Dikkat edin şimdi solcuların ileri gelenlerinin hepsi kapitalist oldu. Gariban solcuların hepsi içerde çürüdü, boşuna idam edildi.

Aynı şey sağcılarda da oldu. Vatan için deyip adam öldürdük, yıllarca süründük. Ama bize o adamları öldürtenler bir gün bile cezaevlerinde yatmadan işadamı oldu.

TETİK ÇEKMEKLE VATANA FAYDA DEĞİL, ZARAR VERİLİYOR

Kahraman olmaya hevesli çok genç var. Biz de zamanında kahraman olmak istiyorduk, kendimize vatanı kurtarma misyonu yüklemiştik. Yıllarca yattık çıktık, ailelerimiz bizimle birlikte perişan oldu, zor günler geçirdiler. Şu gün hálá mağduriyetimiz devam ediyor. Şimdi de o gençlerin başına aynı şeyler gelecek. Onları kullananlara hiçbir şey olmayacak. Bu çocuklar zannetmesin ki, yatıp çıktıktan sonra hayatları aynen devam edecek. Bundan sonraki her olayda yine onların parmağı aranacak. Meselá, Danıştay saldırısından sonra evimi polis bastı. O yüzden hayatlarının hiçbir döneminde rahat yüzü görmeyebilirler.

O günün şartlarında ya sağı ya da solu seçmek zorundaydık, alternatifimiz yoktu. Ama şu anda böyle bir zorunluluk yok. O gençler milli ve manevi değerlerine düşkünse okuyup, memleket için çalışsınlar. Tetiği çekerek bu vatana, millete yarar değil zarar veriyorlar. Memlekete faydalı olmanın yolunun tetik çekmek olmadığını, adam öldürmüş, bıçaklamış, bombalamış bir adam olarak ben söylüyorsam boşa söylemiyorum. Hrant Dink'i öldürmekle Türk Devleti'ni mi kurtardılar, Türk tarihini mi kurtardılar? Neyi kurtardılar? Sadece tepki çektik, altında ezildik. Bakın olay kilitlendi bunu yapanlar da birbirine düştü

Mafyanın içinde hiç bulunmadım. Ama benim gibi yüzüstü bırakılan arkadaşlarımın çoğu mafya oldu. Nesim Malki cinayetinin tetikçisi Mehmet Sümbül, dört yıl cezaevinde birlikte yattığım eski ülkücü arkadaşlarımdandı. Cezaevinden çıktıktan sonra ona da kimse sahip çıkmadığı için, mafyaya bulaştı ve para için Nesim Malki'yi vurdu. Sonra o da öldürüldü. Yine cezaevinden arkadaşım ve Uğur Mumcu, Bahriye Üçok, Ahmet Taner Kışlalı gibi cinayetleri organize etmekten yargılanan Muzaffer Dağdeviren, haraç istediği kişiler tarafından öldürüldü. Hepimiz boşlukta kalmıştık, "Bunlar nasıl olsa adam öldürmüş insanlar, yine kullanılırlar" , diye düşünüyorlardı. Kendini kullandırtmak istemeyenler de, "Olan oldu" diyerek kendi mafya gruplarını kurdu.

Nabi İnciler, Dündar Kılıç gibi mafya babalarıyla aynı cezaevinde yatmama rağmen, çok kararlıydım ve girmedim mafyaya. Doğru düzgün bir iş aradım, bulamadım. Şimdiki Başbakan'dan, TBMM Başkanı'na kadar herkesten iş istedim ama yine olmadı. Benim gibilerin mafyaya girmekten başka çaresi yok mu? Eski hükümlülerin kolay işe girebilmesi için bir kanun var, ama davam hálá devam ettiği için hükümlü de değilim. 1981'de hakkımda açılan davalar hálá devam ediyor. 1981'de cezaevine girdim, 1991'de afla çıktım. Çıktıktan sonra Haluk Kırcı'yla birlikte benim için tekrar aranma emri çıktı. Bizi bir daha aldılar, iki yıl daha yattım.

BİZİ DUYGULARIMIZI KULLANARAK GAZA GETİRDİLER

Abilerimizden biri bana bir gün geldi ve "Bir adam var, bu adam azılı komünist, vatan için bunun ortadan kalkması lazım" dedi. Verdiği adrese gittim, adam yoktu. Birkaç gün sonra yine gittim, adam yine o adrese gelmemişti. Vuramadan geri döndüm. Sonradan öğrendim ki, öldürülmesini istediği kişi MHP'den milletvekili adayıymış. Bana, "Bunu vurun" diyen kişi de milletvekili olmak istediği için rakibini bize öldürtmek istemiş. Bir başkası da, bize adresleri verir, "Bu kişiler komünist, bunları bu evden çıkarttırın, orada barınamasınlar" derdi. Giderdik, silah zoruyla, tehditle çıkartırdık ama sonradan öğrenirdik ki, o kişiler onun kiracısı ve kirayı ödemediği için bunu bize yaptırıyor. Bizi duygularımız kullanarak gaza getirdiler, kullandılar.
Kullanıcı avatarı
İlkay Durgun
Sitenin Sahipleri
Sitenin Sahipleri
 
Mesajlar: 280
Kayıt: Pzr Kas 06, 2005 9:27 pm

Mesajgönderen Bülent Altuncu » Sal Şub 27, 2007 3:15 am

samimi itiraflar doğrusu
Kullanıcı avatarı
Bülent Altuncu
Sitenin Sahipleri
Sitenin Sahipleri
 
Mesajlar: 1533
Kayıt: Prş Ara 08, 2005 8:55 pm
Konum: Van (Erciş)

Mesajgönderen Sami Ayan » Sal Şub 27, 2007 10:10 am

Geçmişten adam hisse kaparmış, ne masal şey,
Beş bin senelik kıssa, yarım hisse mi verdi?
Tarihi tekerrür diye tarif ediyorlar,
İbret alınsaydı hiç, tekerrür mü ederdi?
M. Akif

Benzer şeyler üniversite yıllarında şahit olduğumuz gerçeklerdendi. Yüksek öğrenim yurtlarını ele geçiren ülkücü geçinen kardeşlerimiz bir güç odağı haline geliyor, atrafa korku salıyor ve baskı unsuru haline geliyordu. "Dava" adı altında kızmeseleleri yüzünden yaşanan kavgaların haddi hhesabı yoktur. Bilgiye dayanmayan ideolojiler kaba güce dönüşüp, kaba gücün zirvesi mafya olup çıktı maalesef. Gençlik kullanılmaya müsait bir devredir insan hayatında. Sağda vatan, solda eşit paylaşım adına aslında çok önemli değerler adına insanları kullananların savundukları gençleri ardından sürükledikleri şeylerin ardından gittiğine şahit olmadık. Solcular kapitalist, ülkücüler mafya oldu diyerek aslında yalın bir gerçekliğe işaret edildi.
Kullanıcı avatarı
Sami Ayan
Site Yönetim
Site Yönetim
 
Mesajlar: 724
Kayıt: Çrş Eyl 21, 2005 11:09 pm
Konum: Çaykara-Şahinkaya

Mesajgönderen Osman Nuri Sarı » Sal Şub 27, 2007 1:55 pm

ne desem bilmem

bu gerçekleri ben söylesem herhalde kıyamet kopardı...Millet demediğini bırakmazdı. iyiki bunları içinde olan, bizzat yaşayan Taylan Çoklar söylemiş, bizde kurtulmuşuz...
saygılarımla
Kullanıcı avatarı
Osman Nuri Sarı
Site Yönetim
Site Yönetim
 
Mesajlar: 500
Kayıt: Prş Eyl 08, 2005 12:11 am
Konum: samsun

Mesajgönderen Serkan Birinci » Çrş Şub 28, 2007 8:48 pm

işin içinde siyasi bir kimlik olmasaydı bir insan biyografisi demek mümkündü. Ancak bu siyaset anlayışının doğru tahlil edilmesinde de bu anlamda yarar var. Nitekim, çocukluk- gençlik arası bir dönemde yaşanan,( ki o dönemde- 80 öncesi- bir siyasi düşünceye taraf olmayanların oportinizmle suçlandığı dönemlerdir, ) daha çok bir tarafa ait olma, bir tarafı seçme merkezli (halen de devam eden iki parti merkezli siyaset yaklaşımından söz ediyorum), irdeleme ve sorgulama idrakinde olmayan/olamayan binlerce insandan birinin biyografisi.

bu anlamda benim değerlendirmemde sözü edilen kişinin veya sözü edilen kişinin "ülkücü" kimliğinin merkeze oturtulması ve bu ÖZÜRLÜ yaklaşımla değerlendirmeler yapılması son derece yanlış.

siyaset, ideolojik yaklaşımlar, insan ve yaşam merkezli düşünce akımları beğenir yada beğenmezsiniz bir fikirdir. Ve aliler, ayşeler bu fikirleri benimsese de onu temsil etmez/edemezler.

tam burada, sözü edilen kişinin ve dönem arkadaşlarının ! kendilerini ifade edişde seçtikleri ideolojiden MADA, bu ideoloji tanımlamalarıyla sorgulamayan, incelemeyen anlayış sonrası ortaya çıkan DRAMLARININ yalnız ve yalnız DERS ALINMASI GEREKEN bir BİYOGRAFİ olarak okunması gerekirdi diye düşünüyorum.

ama kimi arkadaşların bu makeleye en kibar ifadeyle SAZAN gibi sıçramaları, bir analiz, bir fikirsel yaklaşımdan uzak siyasi kimlikle ilişkilendirilmiş kişi ve olay merkezli değerlendirmeleri bana "basit insanlar kişileri, orta düzeyde insanlar olayları, büyük insanlar ise FİKİRLERİ tartışır" sözünü hatırlatıverdi.

hele hele SAMİ'nin "Dava" adı altında kızmeseleleri yüzünden yaşanan kavgaların haddi hhesabı yoktur. Bilgiye dayanmayan ideolojiler kaba güce dönüşüp, kaba gücün zirvesi mafya olup çıktı maalesef" ifadesi akla ziyan bir yaklaşım bence.

zira bu ifade Ünüversite yıllarından edinildiği iddia edilen bir tespittir ! gerçi kişi neyle ilgiliyse o kunada gözlemleri olur ama yinede şunu da ifade etmeden geçemeyeceğim. Ünüversitelerde kız kavgalarının tarafı olan ve bilgiye dayanmayan ideolojinin sahipleri kimlerdir bilmiyorum doğrusu ama benim de ünüversite hatıralarım var ve kız meselelerini işaret edilen "DAVA" adamlarından daha iyi beceren farklı düşüncede (sosyalist, sosyal demokrat, fundamantalist, hippi, islamcı v.s) insanlar olduğunu hatırlayabiliyorum.

bu anlayışta olan ve bu değerlendirmeleri yapabilme becerisini gösteren arkadaşlar;

sözü edilen konuda bu gün lise çıkışlarında erkek meselesinde birbirlerini bıçaklayan kızlarla ilgili haberleri de hatırlayınca onların hangi "dava" nın insanları oldukları da merakıma mucib oldu. cevaplanırsa şeref-yad olurum.

bu değerlendirmelere (esasında bana göre değerlendirememelere) dönük misalleri genişletebilir, çeşitlendirebilirim. başka bir ideoloji ile kendini tanımlayan insanların neler yaptıklarından örnekler de verebilirim ama bu PEKE SOHBETİ. Zaten Pekeye pisleyenler var. daha fazla batırmayalım.

kişilerin bazı temel değer ve inançlara zarar verme, hakaret etme konuları istisna olmakla beraber görüş ve düşüncelerine saygı duyarım. Ancak fikir ifade etmek, kanaat bildirmekle başka beşeri ihtiyaçları gidermeyi birbirine de karıştırmamak lazım diye düşünüyorum.

bu satırları okuyacak olan ve beni tanımayan arkadaşların bir kısmının beyninde yalnız benim biraz da kötü örnek olarak gösterilen biyografi konusu kişiyle ideolojik benzeşim kurduğum için bu satırları not ettiği düşünecek. varsın düşünsün. onlara geçmiş olsun.

Ama merak edenler için ifade edeyim ki, bence bu makalede ana fikir, irdeleyen sorgulayan ve inandığı değerler uğruna fedakarlıklarda DA bulunabilen birey, yurttaş, dünya insanı olabilmek gerektiği, hangi düşünceden olursak olalım dünyaya AT GÖZLÜĞÜYLE bakmamak gerektiğinin altı çizilmiştir.

bu manada linç edilmeye başka manalar yüklemeye değil ders almaya çalışalım.

sürç-i lisan ettikse af ola.
Serkan Birinci
Sitenin Sahipleri
Sitenin Sahipleri
 
Mesajlar: 260
Kayıt: Cum Eyl 16, 2005 7:18 am
Konum: Ankara

Mesajgönderen İlkay Durgun » Çrş Şub 28, 2007 10:34 pm

Serkan demişki;

Ama merak edenler için ifade edeyim ki, bence bu makalede ana fikir, irdeleyen sorgulayan ve inandığı değerler uğruna fedakarlıklarda DA bulunabilen birey, yurttaş, dünya insanı olabilmek gerektiği, hangi düşünceden olursak olalım dünyaya AT GÖZLÜĞÜYLE bakmamak gerektiğinin altı çizilmiştir.


Elbetteki bu çıkarım doğru, ancak bence eksik.

Eğer fikri alt yapınızı sağlamlaştırmazsanız,dünyaya doğru gözlerle bakmazsanız,sizin fikrinizde olmayan her insanı"vatan haini" damgasıyla işeretleme kolaycılığı ve cahilliğini gösterirseniz,yine sizin fikrinizin karşısında olan insanlarla mücadeleyi onları fiziksel olarak ortadan kaldırmada görürseniz yani öldürürseniz,bu öldürme fikrini meşrulaştırırsanız,fikri alt yapınızda; adalet,insan sevgisi,mert olma gibi değerleri sadece kendiniz için değil herkes için vazgeçilmez kılmazsanız,gençlerinize,çocuklarınıza bunu öğretmezseniz;bir başka insanı çok rahat öldürür,yada çeşitli korkular yaratarak öldürmenizi manipüle ederler ki, bunu yapanlarda genellikle sizin ülkenizin düşmanları,emperyalist çevrelerdir ve tabiki onların yerli işbirlikçileri.

Dolayısı ile,yazıyı okurken aslında her siyasi fikir kendi içindeki bu eksiklikleri de sorgulamalıdır.Buna refleks olarak koruduğun ülkücüler da dahildir.Evet ülkücüler kullanılmıştır.Komünizm tehtidi ile kullanılmıştır.Onlara Roma da bile Papa'yı vurma görevini kim nasıl vermiştir.12 Eylül askeri darbesini ki bu darbe; 24 ocak kararlarının uygulanması ,Türkiye'ye vahşi liberal talanın yerleşmesi için yapıldığını sağlı sollu herkes bugün söylemektedir.

Eski bir ülkücünün bu samimi itiraflarını hiçbir suçluluk psikozuna girmeden anlamak ve değerlendirmek gerekir.Soldanda böyle itiraflar geliyor ve solcularda bu itirafları doğru değerlendirmeli.

Kamuoyu önünde yapılan bu tür özeleştiriler yine komuoyu önünde kabullenilip değer verilmelidir.Yoksa aynı oyunun aktörleri olmamayı gençlerimize kardeşlerimize nasıl izah edeceğiz?Ülkemize butürden bir fenalığı birdaha yapmamayı nasıl engelleyeceğiz?. Ogün Samast gibi çocukların yolda yürüyen bir adamı ensesinden vurmasını nasıl önleyeceğiz?Bu çocuğa gidip tekrar Papa'yı da vurdurabilirsiniz.

Mücadele; ülkemizin kurumlarına,tarihine,değerlerine,sahip olmakla mümkün.O sahipliği başkalarına bırakarak,sokaktaki insandan,hain,işbirlikçi,arayarak,kardeşlerinden düşman yaratarak bir mücadeler yapmak, ancak,o sihipliği terk ettiğimiz efendilere ve onların emperyalist dostlarına yarar.
Kullanıcı avatarı
İlkay Durgun
Sitenin Sahipleri
Sitenin Sahipleri
 
Mesajlar: 280
Kayıt: Pzr Kas 06, 2005 9:27 pm

Mesajgönderen Sami Ayan » Çrş Şub 28, 2007 11:05 pm

Sevgili Serkan
İfade ettiğim şeyler aslında bir tecrübenin paylaşımıdır. Kendimi her zaman en yakın hissettiğim ve içinde de uzun süre bulunduğum fikriyattan olduğunu iddia eden bu tiplerle hep mücadele ettim. Buradaki itiraflar bir ömrü harcamanın acısıyla ortaya çıkmış gerçeklerdir. Ama biraz akıllı biraz sağ duyulu davranmasını bilen ve fikrini ideal anlamda savunan bir kimsenin böyle itirafları yapacak şeyleri gerçekleştirmesine gerek kalmazdı diye düşünürüm. Büyük davanın ufak aktörleri olma sevdasındaki gençlerimizin kullanıldığı bir gerçektir. Üzerlerine vazife olmayan konuları üslendikleri, dava adı altında davayı kullanarak kabadayılık yaptıkları da. Evet üniversitelerde yukarıda bahsettiğim nedenlerle kavga çıkaran ve kendisini ülkücü diye tarif eden insanlar vardı belki hala daha var. Bunlar da bizim itiraflarımız olsun. Elbetteki bunları söylerken yaslandıkları daha doğrusu kendilerini mal ettikleri fikriyatı mahkum edecek kadar cahil değilim. Bu kadar üzerine alındığına göre bilirsin bir ayrım vardır: ülkücüler, ülkücü geçinenler, ülkücülükten geçinenler ve aslında dillendirilmeyen ülkücülerden geçinenler...
Ben bir yaraya işaret ederken kızıl elmayı, turanı, nizam-ı alemi, ilayı kelimetullahı sorgulamıyorum. Bunlar fikri akımlardır ve benimseyenleri katında değerlidirler. Taraftarı da olur, karşıtı da. Ama bu fikirleri kullananlara idi sözlerim. Davalara can veren insanlardır. Maalesef ülkücü diye isimlenen gençlerimizin çok milliyetçi dahi geçinseler devlete aklımızda kalan bir hizmetlerine şahit olamadık. Keşke olsaydı da onları başımızın üzerinde taşısaydık. Bunları derken solcu gençleri aklamıyorum tabi. Bu taraftan kullanılan zümrenin karşısına kullanılan bir başka kitle her zaman konulmuştur, konulacaktır da. Yoksa kimi kimle çarpıştıracaklar. Bir hayatın heba ettirilmesiyle ortaya çıkan dersleri alalım evet. ben de onu diyorum aslında. Bilgisiz, slogan ve afiş taraftarlığını bir yana bırakalım. Eğer milletimizi seviyorsak onu en üst seviyelenre çıkarmanın geçerli mücadelesini verelim. Bırakalım jandarmalığı... Ozanın dediği gibi:
Canhdarması polisi var devletin,
Devletin işine karışmam beyim,
Bir kere vuruştum aldım payımı
Hapiste geçirdim otuz ayımı
Şimdi kazıp terkar kendi kuyumu
Zindende çürüyüp büzüşmem beyim...

Ders alınması gereken biyorrafiden dersimizi alalım doğru... Ben de onu diyorum işte...
Kullanıcı avatarı
Sami Ayan
Site Yönetim
Site Yönetim
 
Mesajlar: 724
Kayıt: Çrş Eyl 21, 2005 11:09 pm
Konum: Çaykara-Şahinkaya

Mesajgönderen Sami Ayan » Çrş Şub 28, 2007 11:10 pm

Bir de içindeki çürükleri görmek mi görememek mi at gözlügü ile bakmaktır onu da sana bırakıyorum...
Kullanıcı avatarı
Sami Ayan
Site Yönetim
Site Yönetim
 
Mesajlar: 724
Kayıt: Çrş Eyl 21, 2005 11:09 pm
Konum: Çaykara-Şahinkaya

Mesajgönderen Serkan Birinci » Prş Mar 01, 2007 5:51 pm

Merkeze oturtulması gereken düşünce ve anafikir konusunda kısmen de olsa anlaşabildik sanırım.

Öte yandan, kişisel olarak bir suçluluk psikozu içerisinde olmam da söz konusu değil. Zira yukarıda da not ettiğim gibi geçmişe dair analizler yapılırken o dönem konjonktürü de değerlendirmelerin içinde yer almalıdır ki bir anlam ve değer ifade edebilsin.

yine, sağcılık ya da solculuk yapma adına değil ama objektif olabilmek adına söz konusu döneme ait başka merkezli itiraflara da yer verilmeliydi diye düşünüyorum ya neyse o da olur bir gün sanırım.

öte yandan, ideolojiler ve siyasi oluşumlar homojen değil heterojen bir yapı gösterir. yani içinden örnek çektiğiniz bir numune bütünü temsil etmez. Hele hele numune insan olunca SU-İ MİSAL MİSAL OLMAZ......

bu anlamda Sami'nin ifade ettiği "Maalesef ülkücü diye isimlenen gençlerimizin çok milliyetçi dahi geçinseler devlete aklımızda kalan bir hizmetlerine şahit olamadık" şeklindeki bir analize katılmam da mümkün değil. Benim şahitlik ettiklerim, tarihin şahitlik ettikleri bi yana burada yüzlercesini sayabilmem mümkün ama BAKMAK GÖRMEK DEĞİLDİR demekle yetineyim şimdilik.

Yinede daha mutlu bir insanlık için yürütülen fikir mücadelelerinde zaman zaman eyleme dönüşen yaklaşımlarda gerekçe ne olursa olsun mecbur kalınmadığı sürece insana zarar vermemek her düşüncenin olmazsa olmazı olmalıdır.

Bu anlamda konu edilen biyografi gibi, dünya ve insanlık tarihinde benzerlerine rastlanılabilecek farklı halklar, farklı dinler ve medeniyetlerden İBRET alınması gerekir.

Kıssadan hisse, tarih onu doğru okuyup yanlışlardan ders aldığınız müddetçe size rehberlik eder.

bu meyanda sözü edilen kesimlerin geçmişten ders aldıklarını Sami'nin not ettiği ozan şiirinden görmek mümkün.

netice itibariyle beşer olmanın halliyle yanlışlar olacaktır, elzem olan onlardan herkesin, her kesimin ders alabilmesidir.

saygılarımla....
Serkan Birinci
Sitenin Sahipleri
Sitenin Sahipleri
 
Mesajlar: 260
Kayıt: Cum Eyl 16, 2005 7:18 am
Konum: Ankara


Dön ARŞİV

Kimler çevrimiçi

Bu forumu gezen kullanıcılar: Hiç bir kayıtlı kullanıcı yok ve 1 misafir