Türk kanı pis kan Hrant Dink kahraman

Forumdaki bazı önemli belge ve bilgilerin saklandığı bölümdür.

Moderatör: Fatma Ozbilgi

Mesajgönderen Yusuf Uysal » Pzt Oca 29, 2007 1:44 pm

yılmaz ağabinin yazısı sanırım herkesin düşüncesini özetlemiştir.


çünkü:

bizim tepkimiz ermeni asıllı bir vatandaşımıza diildir.bizim tepkimiz bu buyuk oyun da yer alan bir ermeni asıllı vatandaşın oyuna alet edilişidir.keza cenaze törenine alınmayan Türk bayrakları ve olayın üzerinden bir buçuk saatlik cok kısa bir zaman geçmesine rağmen üzerine hepimiz ermeniyiz hepimiz hrant ız yazılı bina buyuklüğündeki dev poster binaya asılması olayın daha önceden hazırlandığını ayrıca okuduysanız bilirsiniz butun koşe yazarlarının Ataturkten başlayarak suçlunun kemalizm ve Türk bayrağının oluşunu açıklayan yazılar.tepkimiz bunadır.işte
Kullanıcı avatarı
Yusuf Uysal
Sitenin Sahipleri
Sitenin Sahipleri
 
Mesajlar: 112
Kayıt: Cmt Mar 04, 2006 4:06 pm
Konum: istanbul

Mesajgönderen Hakan Durgun » Pzt Oca 29, 2007 1:57 pm

Sevvgili arkadaşlar,

İradem dışında,bir takım gelişmelerin muhatabı konumuna gelmem,tartışmayı sonlandırmak için birşeyler yazmamı zorunluluk haline getirdi.

İki gündür yoktum.Bugün siteye girdiğimde,yazımın bir biçimde kaybolduğunu ve buna karşı abartılı bir alınganlık gösteren ağabeyimin
gereksiz ve ağır tepkisini gördüm.

Mehmet kardeşimin olayla ilgili açıklaması çok net!
' Yanlışlık oldu ' diyorsa,yanlışlık olmuştur.Bu konuda en küçük bir tereddütüm olmaz.Beni tanıyanların, hadisenin benim açımdan bu kadar
olduğunu bildiklerinden de eminim.Ancak olaylar yazılı bir zeminde geliştiğinden,ben de aynı şekilde notumu düşeyim dedim.

Bu gibi platformlarda daha önce de sıklıkla yaşanan bir kaza yaşadık.
Yazı yazarken okuyucuların bizi göremediğini,ses tonumuzu,mimik ve jestlerimizi farkedemediklerini unuturuz bazen. Yazdıklarımızın o an kızdıklarımız dışında isteyen herkes tarafından okunabileceğini unutmak ise hepsinden fecidir.Bu son durum,yüzyüze belki tolore edebileceğimiz
bir takım sözleri,sonuçlarından pek de memnun kalamayacağımız sıkıntılı durumların gerekçesi haline getirir. Bu nedenle,yazı yazan tüm arkadaşların,arkadaşlık-dostluk-akrabalık-komşuluk-mahallelilik-köydaşlık
sınırlarını zorlamayacak,ilk karşılaşmalarımızda selamlaşıp kucaklaşmamızı engellemeyecek bir tarzı prensip haline getirmeleri şarttır.

Yaşanan bu tatsızlığın,ilgili arkadaşların kendi aralarında yapacakları görüşmeyle giderilmesini önermek ve dilemekten başka birşey elimden gelemediği için de üzgünüm.

Yazdıklarıma karşılık bol 'ama...' lı yazılara daha sonra değinmek üzere,
hadi selametle diyorum.
Hakan Durgun
Sitenin Sahipleri
Sitenin Sahipleri
 
Mesajlar: 63
Kayıt: Cum Ara 30, 2005 4:10 pm

Mesajgönderen Hakan Durgun » Pzt Oca 29, 2007 2:04 pm

Yahu mehmet,sözcükleri yine hizaya sokamadım.Bu işlerden anlıyosan bi el at diyeceğim ama ...
Hakan Durgun
Sitenin Sahipleri
Sitenin Sahipleri
 
Mesajlar: 63
Kayıt: Cum Ara 30, 2005 4:10 pm

Mesajgönderen Yılmaz Ersezer » Pzt Oca 29, 2007 2:22 pm

Hayatta dokunmaz :-D
Kullanıcı avatarı
Yılmaz Ersezer
Sitenin Sahipleri
Sitenin Sahipleri
 
Mesajlar: 227
Kayıt: Sal Ara 13, 2005 10:48 pm
Konum: ISTANBUL

Mesajgönderen İlkay Güvercin » Pzt Oca 29, 2007 2:23 pm

Aman böyle kalsın.Ne olur olmaz bu seferde Kağan(Mehmetin uysal oğlu) yanlış bir tuşa basar.Selamlar
Kullanıcı avatarı
İlkay Güvercin
Sitenin Sahipleri
Sitenin Sahipleri
 
Mesajlar: 566
Kayıt: Çrş Kas 02, 2005 1:47 pm
Konum: kütahya

Mesajgönderen Mehmet Aydinli » Pzt Oca 29, 2007 2:37 pm

Tövbeler olsun bir daha dokunursam :D ve senin yazılarını bundan sora önce worde kayıt edeceğim soradan yedekleyeceğim ondan sora düzelteceğim.bu 3 iilemi gercekleştirmeden seninn yazılarına dokunursam ne olayım.Yeterki yaz arşivler genelmüdürlüğüne bile saklanması için ricada bulunacağım. :D :D
Kayhana da selam söyle .Seni çok çok ama çok öpüyorum.
selamlar ,sevgiler.
En son Mehmet Aydinli tarafından Pzt Oca 29, 2007 3:52 pm tarihinde düzenlendi, toplamda 1 kere düzenlendi.
Kullanıcı avatarı
Mehmet Aydinli
Site Yönetim
Site Yönetim
 
Mesajlar: 2166
Kayıt: Sal Kas 15, 2005 11:47 am
Konum: Trabzon

Mesajgönderen Sabri Kahveci » Pzt Oca 29, 2007 3:25 pm

Y
ya mehmet bir işide bir defa adam gibi yap daha :D bütün forumu karıştırdın birbirine.inşallah bir sabah kalktığımızda siteyi kökünden silinmiş vaziyette bulmayız. :D
Kullanıcı avatarı
Sabri Kahveci
Sitenin Sahipleri
Sitenin Sahipleri
 
Mesajlar: 236
Kayıt: Prş Ara 29, 2005 2:26 pm
Konum: TRABZON

Mesajgönderen İlkay Durgun » Pzt Oca 29, 2007 6:58 pm

Neresinden nasıl başlayacağımı bilemiyorum.Herhalde başlanacak en iyi yer; Hrant DİNK'in kim olduğunu anlatmak.

Buraya kadar yazılanları dikkatle okudum,görünen o ki;Hrant DİNK'i en az onu öldüren katil çocuk kadar tanımıyorsunuz.Yani, neredeyse hiç.Hrant Dink; içten,dürüst,namuslu bir ermeni vatandaşımız.Yazar,edebiyatçı ve bir fikir adamı.Bu ülkeye bağlı,bu ülke ve insanlarını seven bir türk vatandaşı._Aksini gösteren tek bir delil bulamazsınız.Bu sayfalarda çokca dile getirilen "Türk'ün pis kanı" geyiğine az sonra değineceğim._

Bunu defalarca ispatlamış,hayatını neredeyse bu ispata adamış bir ermenidir Hrant DİNK.Çünki,namuslu bir adamı sırf ermeni diye suçlayan,ayrımcılık yapan,batının zehiri ile ırk milliyetçisi hastalığı ne yazıkki bu topraklarda da mevcuttur.Bu hastalığı biz bu yüzyılın başında emperyalist batıdan öğrendik.Herşeyi sınıflandıran,kategorize eden,ayrıştıran,ötekileştiren batılı akıl, ne yazıkki bu coğrafyayada zehrini akıtmıştır.Ve bu zehir seksen yıllık cumhuriyet idaresinde zaman zaman güçlenerek iktidar olmuş,yada,yine emperyalist kışkırtmanın en kışkıranı olmuştur.Bunu 6-7 eylül olaylarında ,maraşta,çorumda,sivasta çok acı bir şekilde yaşadık.Yaralarını sarmamız uzun yıllar aldı.Tam sardık dediğimizde yeni yaralar açmanın yollarını buldu çokuluslu sermaye ve onun yerli işbirlikçileri.Çünki zehir toprağa karışmış ve bu zehrin toprak tarafından nötralize edilmesinede yine aynı çokuluslu şirketler ve onların yerli işbirlikçileri müsade etmiyor....

neyse...
Konuyu dağıtmadan ben Harnt Dink'ten bahsetmeye devam edeyim.Hrant Dink; Ermeni soykırımına inanıyordu malesef.Ancak,bunun emperyalizmin bir silahına dönüşmesine karşıydı.Diasporayla kanlı bıçaklı kavgalıydı mesela,mesela, Ermenistan ile diyalog oluşmasına katkı vermek için Türkiye'nin tezlerine karşı olduğu kadar Ermenistanın uzlaşmaz tezlerinede karşıydı.Buradan Ermenistana giden aydınlara ,orada kötü bir söz söylenmesine şiddetle karşı çıktığı, bizzat aydınlar tarafından söylendi.Bırakın kötü söz söylemeyi, misafirperver olmayan her davranışa, çok sert tepkiler vermiştir.Son Fransa parlemontosunda kabul edilen "soykırım yasasını" yine aynı sertlikte eleştirmiş ve bunu protesto etmiştir.Fransaya gidip "soykırım yoktur diyeceğim" demiştir.İçeride "soykırım vardır" diyen Hrant Dink. Bu kadar memleketine bağlı ve namusludur.

Hran DİNK;içten,samimi,insancıl,ölümden korkacak kadar yaşama sevgisine sahip,bir okadar da fikirlerinden taviz vermeyecek kadar namusludur.Bu yüzden,sırf bu yüzden işte,güvercin tedirginliğinde bir hayatı olmuştur.Ama bu ülkede güvercinlerin vurulmayacağına inancı tamdı.Bu toprakların insanına,bu toprakların değerlerine inanıyordu.Bizim bu değerleri, bir katil çocuk eliyle darmadağın edeceğimizi tahmin edemedi, ne yazıkki.Güvercinlerimizi koruyamadık.Ki ;o güvercinleri biz çokca cami avlusundan kovduk.Maraş'ta kovduk,Çorum'da kovduk,Sivas'ta kovduk.6-7 eylülde beyoğlunda kovduk.

Ha yeri gelmişken ;Adnan Menderes'lerin asılma gerekçekerinden biride 6-7 eylül olaylarının tertipleyicisi olmaktan suçlu bulunmalarıdır._ 6-7 eylül olaylarının ne olduğunu bilmeyen genç kardeşlerimizde, bunu araştırıp bilmekle yükümlüdürler,bu ülke hakkında konuşurken...

Neyse...

Konumuza geri dönelim.Harant DİNK;Bu sayfalarda çokca yazılan,kendisinin katıldığı programlarda üzerine basa basa ne demek istediğini açıkladığı şu meşhur "Türk'ün pis kanı" sözünü açıklığa kavuşturalım.Hrant DİNK; " Ben birlikte yaşadığım insanlara kanları pis diyecek kadar namussuz değilim" demesine rağmen, bahsi geçen cümlenin bulunduğu yazının ermeni diasporasını eleştiren bir yazı olduğunu söylemesine rağmen,bunu bağıra bağıra söylemesine rağmen, "eğer böyle bişeyden suçlu bulunursam bu ülkeyi terketmemem lazım" demesine rağmen,ne yazıkki, bi çoğu hayatında hiç kitap okumayan,okuyanlarında üçü,beşi geçmedikleri bir ülkede; edebi bir metafor kullanmıştır.Yani ermeni diasporasının ağzından konuşarak "Türk'ün pis kanı" edebi metaforunu yapmıştır.

Bunu artık emperyalist batının ajan servislerinin bir kurnazlığımı saymak gerek,yoksa,milliyetçi muhafazakar siyasetçilerimizin "hah burdan ekmek çıkar, hemde ermeni,hemde soykırım yasaları birbiri ardına dünyada patlarken içerde siyasi bir mevzi daha kazanırız" türünden alçaklığımı desek,yoksa anlı şanlı medyamızın reytingine katkı yapsın diye şişirdiği,Hran Dink 'in hayır bu böyle değil,demek istediğim bu değil çığlığına kulaklarını tıkayarak bunu şişirmesi mi desek,yoksa cahil halkımızın önüne ne koysan yemesi mi desek...bilemiyorum.Ama bildiğim bişey var; Hrant DİNK,kardeşlerine "kanınız pis" demeyecek kadar namusluydu.Ben biliyorum...keşke o katil çocukda bilseydi,keşke,bu sayfalarda ona küfreden kardeşlerimde bilseydi.Bunu bilecek kadar akılları özgür olsaydı.

Keşke.Keşke...
Kullanıcı avatarı
İlkay Durgun
Sitenin Sahipleri
Sitenin Sahipleri
 
Mesajlar: 280
Kayıt: Pzr Kas 06, 2005 9:27 pm

Mesajgönderen Bülent Altuncu » Pzt Oca 29, 2007 7:04 pm

Yılmaz, yazdıklarımın yarısından çoğunu iyi ki silmişim. Heralde cevap olarak kitap döktürürdün. İlgili mesajında geçen " Dink'in ayakkabıları umrumda değil" cümlesi ,öncesinde ve sonrasında yazdıklarında haklı dahi olsan benim senden çıkmasına imkan vermeyeceğim bir cümle idi. Çünkü yoksulluğun içini burkmadığı bir insanın sosyalist olabileceğini düşünmem. Ama bana cevap olarak yazdığın mesajda üzüldüğünü baştan belirtmişsin, ben yanlış anlamışım, bu da sorun kalmadığını gösterir.Sevgi ve saygılarımla
Kullanıcı avatarı
Bülent Altuncu
Sitenin Sahipleri
Sitenin Sahipleri
 
Mesajlar: 1533
Kayıt: Prş Ara 08, 2005 8:55 pm
Konum: Van (Erciş)

Mesajgönderen İlkay Durgun » Pzt Oca 29, 2007 7:17 pm

Ha bişey daha eklemeden geçmeyeyim;Türklüğe hakaret davasından Orhan Pamuk ve Elif Şafak tek celsede beraat! ederken, Harnt DİNK suçlu! bulunmuştur.

Bunun nedeni,Orhan Pamuk ve Elif Şafak bu medyanın,bu ajan servislerinin,bu diasporanın adamı olmasın sakın.Aynı şekilde Hrant DİNK'in ise,bu saydıklarımın adamı ,askeri olmaması olmasın sakın...Harnt DİNK,ayakkabısının altı delik olacak kadar namuslu,sırf inandığı için bir davası olduğu,yeri gelirse,bu medyayada,bu ajan servislerinede,bu diasporayayada karşı çıkabileceğinin bilinmesi olması sakın...

Hiç şüpheniz olmasın.

Hiç şüpheniz olmasın...
Kullanıcı avatarı
İlkay Durgun
Sitenin Sahipleri
Sitenin Sahipleri
 
Mesajlar: 280
Kayıt: Pzr Kas 06, 2005 9:27 pm

Mesajgönderen Mehmet Aydinli » Pzt Oca 29, 2007 8:52 pm

Günlerdir bu cinayete karşı çıkmamıza ve kınanmamıza rağmen, bir tek Ermeni vatandaşın veya Ermeni yetkilinin çıkıp ta niye bu adamın A.B.D ,CIA ve A.B ülkesindeki yaltakçıları tarafından öldürüldüğünü söylemiyorlar.?
Biz kendimizi sorgularken asıl suçluları ararken (aramaya gerek yok aslında düşmanlar belli bilinen her zamanki ezeli düşmanlar bunlar) suçlulara karşı tavır alınması gerekirken ,hiçbir tavır takınmadan dışardan güdümlü medyanın rüzgarını arkalarına alarak sessizliklerini korumakla kendilerine ve Türklere ihanet etmenin yanı sıra ,emperyalist uygulamalara ,katliamlara ,cinayetlere sesiz kalmaktadırlar.
Emperyalist amaçlar için kar sağlamaya çalışanlara hizmet etmektedirler.
Yoksa hala kışkırtma politikalarıyla görevlendirilmiş medyanın havasını üzerlerinden atamadılar mı?
Yoksa hala görevlendirilmiş medyanın yapacak daha işimi var?
Yoksa onların da istemediği çıkarlarına ters düşen birinin arkasından sadece timsah göz yaşlarımı döktüler?
Ermenilerin bizler kadar üzüldüklerini sanmıyorum!Tabi ki hepsi değil.Türkiye de yaşayan bu vatandaşlarımızın Emperyalist çıkarlar peşinde koşanların yanında yer almaktansa ,Türkiye Cumhuriyetinin birlik ve bütünlüğü ,barış ve kardeşliği için bizlerin gösterdiği duyarlılığı onlarında göstermeleri ,daha mantıklı ve akıllı aydınlarla birlikte olmaları daha mantıklı davranmaları gerekmez mi?
Kullanıcı avatarı
Mehmet Aydinli
Site Yönetim
Site Yönetim
 
Mesajlar: 2166
Kayıt: Sal Kas 15, 2005 11:47 am
Konum: Trabzon

Dink'in Sözü Edilen Yazıları

Mesajgönderen Yılmaz Ersezer » Pzt Oca 29, 2007 10:34 pm

Dink'i o kadar tanımıyorum ki o kadar yazı yazdım bir tanesinde adını doğru yazmayı becerememişim, affola. Üzerinde bu kadar tartıştığımız yazının tamamını buldum. İlgilenenler için buraya koyacağım. 3 yazı var, bir dizi yazı şeklinde yayımlanmış. Defalarca okudum ve İlkay Durgun dostumun yorumuna ulaşamadım. Bir Türkiye cumhuriyeti vatandaşı değil Ermenistan vatandaşı olarak kendini gördüğü açık. Ayrıca Sabancı olmadığı kesin ama maddi durumunun bu sayfadaki herkesten daha iyi olduğu da ortada. Kardeşleri ile birlikte oldukça büyük sayılabilecek bir kitabevi'nin sahibi, bunun dışında gazetecilik vb.. faaliyetlerden de ek geliri var. Yani delik ayakkabı giymek zorunda değil, ancak delik ayakkabılarından da anlaşılacağı gibi mütevazi bir hayat sürdürmüş. Soykırım meselesinde fikri çok net, 1915 de bir Ermeni soykırımı uygulamış Türkler. Mustafa Kemal'i soykırımın lideri olarak suçlayan bir iki alıntıda gördüm araştırırken. Ama ayrıca daha önce bir başka yazıda belirttiğim gibi Ermeni diasporası ile bir kaç kere papaz olduğu da ortada. Ancak bu papazlık onları Ermeni kimliği önünde engel olarak görmesinden kaynaklanıyor, büyük devletlerin olaya sahip çıkmasından rahatsız değil, aksine yeterince sahip çıkmadıkları için eleştiriyor onları. Şimdi düne göre daha fazla bilgi sahibi sayıyorum kendimi Dink hakkında. Hem Dink hakkında hem de cinayetin sonuçları ile ilgili fikrim değişmiş değil, ama yazılarının herkes tarafından okunması ve ne dediğinin ne demediğinin bilinmesi önemli. Selamlar...






Tartışmalı yazı dizisinin son üç bölümü
Ermeni'nin 'Türk'ü
23 Ocak 2004
Küresel ve evrensel değerlerin yerel değerleri tahakküm altına aldığı çağımızda, kültürel kimliğini tam anlamıyla yaşamak bir yana, kimliğini bir nebze yaşatabilmek için dahi Diasporanın özel çaba göstermesi gerekir.
Bu özel çabanın ise her zaman için özel nedenlere ve araçlara ihtiyacı vardır.
Ermeniler ve Yahudiler bu özel nedenlere sahip Diasporanın bilinen iki klasik örnekleridir.
Her ikisinin de özel nedeni aynıdır... Soykırıma uğramış olmak.
Dolayısıyla onlara kimliklerini korumayla ilgili insanlığın tanıdığı hak bir miktar ayrımcı ve pozitiv durumda olmalıdır.
Hakikaten de, Yahudiler bu pozitiv hakkı layıkıyla kullanabilmiş ve kimliklerini korumada onlara bahşedilen toleransı çok iyi değerlendirerek, dini inanışlarından aldıkları "Tanrının ayrıcalıklı halkı" ünvanını dünyadan aldıkları "Yeryüzünün ayrıcalıklı halkı" noktasına kadar taşımışlardır.
Ne var ki aynı durum Ermeni halkı için sözkonusu olmamıştır.
***
Dünya Yahudi soykırımına karşı gösterdiği hassasiyeti Ermeniler'den esirgemiş, bu ise Ermeni kimliğinde en büyük tahribatın yaşanmasına sebep olmuştur.
"Hakkı esirgenmiş Ermeniler" bundan böyle kimliğini "Gerçekleri talep etme inad"ı üzerinden yaşamaya çabalamış, gelinen noktada da bu inat Diaspora Ermeni kimliğinin temel düsturu haline dönüşmüştür.
Diasporanın ilk kuşakları için ayakta kalabilmenin, tükenmemenin adı olan bu inat, üçüncü ve dördüncü kuşaklarla birlikte gerçekleri dünyaya kabul ettirme inadına dönüşmüştür.
İşte bu inadın ortaklaşmış hali Ermeni Diasporasının ruhsal pozisyonunu yansıtır.
Bu ruhu sürekli tutmak ise Ermeni kimliğini yaşatmanın temel aracı durumundadır.
***
Dünyanın gerçekleri hâlâ kabul etmemiş olması bir yana, Ermeni kimliğini asıl tahrip eden, Türkler'in bu konuda kıllarını bile kıpırdatacak bir yaklaşım içinde olmamalarıdır.
Nitekim kıyaslandığında görülecektir ki, Yahudiler'in bugünkü seviyeye erişmesinde asıl etken kendi becerilerinden ziyade, onlara soykırım uygulayan Alman halkının sonradan oynadığı şefkatli roldür.
Soykırım sorumluluğunu üstlenen Almanlar'ın Yahudiler'den özür dilemesiyle birlikte bu halk yaşadığı travmayı üzerinden atarak ruh sağlığına kavuşmuş ve ancak bundan sonra kültürel kimliğinin açılımlarını sağlayabilmiştir.
Ne var ki Ermeni halkının travmatik hastalığı hâlâ sürmektedir ve kimliği asıl kemiren ve tüketen de bu sağlıksız ruh halidir.
***
Ermeni kimliğini analiz ederken "İslam" ve "Türk" olgularının bu kimlik üzerinde oynadığı rolün hakkını teslim etmek gerekir.
Sonuçta Ermeniler'in bin yılı aşkın süre İslamla ve Türklerle yaşanmış bir biraradalığı mevcuttur.
Öyle ki, Ermenileri Batılı Hıristiyanlar'dan ayıran önemli özelliklerden biri, onların öteden beri İslamlarla birlikte yaşamış olmalarıdır. Batılı Hıristiyanlar daha ziyade Hıristiyan-Hıristiyan'a yaşarken, Ermeniler çoğu kez İslamlarla yan yana, kimi zaman da iç içe yaşayarak farklı bir deneyimin sahibi olmuşlardır.
Bugünün güncel tartışmalarında çok söylenegeldiği gibi Avrupalı Hristiyanlar, Müslümanlar'ın da içinde yer aldığı çokkültürlü bir yaşam biçimine henüz yeni yeni adapte olurken, Ermeniler Doğudaki Hıristiyan milletler gibi (Süryaniler, Keldaniler v.s) bu realiteyi iyi ve kötü yönleriyle uzun süre yaşamışlardır.
Dolayısıyla asırlar süren bu İslamla biraradalığın Ermeni kimliğinin şekillenmesinde de yadsınamaz bir rolü elbette olacaktır ancak Ermeni kimliğinin bugünkü yapısını şekillendiren ve Ermeni kimliğinde bir tür kanserojen tümör işlevi gören asıl etken "Türk" olgusudur.
***
Ermeni'nin ve Türk'ün birbirleriyle ilişkileri ve birbirlerinden etkileşimleri öyle iki kelimeyle geçiştirilecek bir sıradanlıkta değildir. Asırlar süren ilişkilerde birbirinden alınan o kadar çok iyi ve kötü kimlik donanımları sözkonusudur ki, kimi zaman davranış biçimlerinde birini diğerinden ayırmak hayli güçtür.
Yaşanılan birliktelik öylesine derindir ki bu birlikteliğin bozuluşunu ihanet olarak tanımlamak her iki tarafın da kullandığı karşılıklı bir argümandır. Ermeni milletini Sadık millet olarak adlandıran ancak daha sonra ihanet ettiklerini iddia eden Türk görüşü karşısında, Ermeniler 1915'te yaşananları salt bir halkın topluca imhası olarak yorumlamaz, bunun aynı zamanda asırlar süren ilişkiye ihaneti de içinde barındırdığını belirtirler.
Türk-Ermeni ilişkisinin günümüzde geldiği nokta ise şudur: Ermeniler ve Türkler birbirlerine bakışlarında klinik iki vaka durumundadırlar. Ermeniler travmalarıyla, Türkler de paranoyalarıyla.
İçinde debelendikleri bu sağlıksız halden kurtulmadıkça -Türkler belki değil ama- Ermeniler'in kendi kimliklerini sağlıklı şekilde yeniden yapılandırmaları mümkün gözükmemektedir.
Özellikle Türkler 1915'e bakışlarında empatik bir yaklaşıma girmedikçe Ermeni kimliğinin sancılı kıvranışı devam edecektir.
***
Sonuçta görülüyor ki işte "Türk" Ermeni kimliğinin hem zehiri, hem de panzehiridir.
Asıl önemli sorun ise Ermeni'nin kimliğindeki bu Türk'ten kurtulup kurtulamayacağıdır

'Türk'ten kurtulmak
30 Ocak 2004
Ermeni kimliğinin "Türk"ten azad olmasının görünür iki yolu var. Bunlardan biri, Türkiye'nin (devlet ve toplum olarak) Ermeni ulusuna karşı empatik bir tutum içine girmesi ve nihayetinde Ermeni ulusunun acısını paylaştığını belli edecek bir anlayış sergilemesidir.
Bu tutum hemen olmasa da, zaman içinde "Türk" unsurunun Ermeni kimliğinden uzaklaşmasına yol açabilir.
Ne var ki bu şıkkın gerçekleşmesi şimdilik zor bir olasılık.
İkinci yol ise bizzat Ermeni'nin "Türk"ün etkisini kendi kimliğinden atması.
İlkine göre bu ikincisi, daha bir kendi iradesi ve inisiyatifine bağlı olduğundan, gerçekleşme ihtimali daha fazla.
Esas olarak tercih edilmesi gereken yol da budur.
***
Ermeni dünyasının bunu nasıl başarabileceği ise tamamiyle mevcut duruma yeni bir anlayışla bakabilmesiyle ilişkilidir.
1915'e bakmak örneğin...
Ermeni dünyası yaşadığı tarihi dramın gerçekliğinin farkındadır ve bu gerçeklik bugün dünya ülkelerinin ya da Türkiye'nin kabul edip etmemesiyle değişecek değildir. Onlar kabul etmese de Ermeni ulusunun vicdanında olan bitenin adı başından beri kazınmıştır. Dolayısıyla Dünya'dan ne de Türkiye'den bu gerçekliğin tanınmasını beklemek Ermeni dünyasının yegane hedefi olamaz.
Gayrı herkesi kendi vicdansızlığıyla başbaşa bırakma zamanı gelip de geçmiştir.
***
Bu gerçekliği kabul edip etmemek esasen herkesin kendi vicdani sorunudur, bu vicdan da temelini bizatihi insanlık denilen ortaklığımızdan -"İnsan" kimliğimizden- alır.
Dolayısıyla gerçeği kabul edenler, asıl olarak kendi insanlıklarını arındırırlar.
Ermeni kimliğinin sağlığını Fransız'ın, Alman'ın, Amerikalı'nın ve ille de Türk'ün soykırımı kabul edip etmemesine endeksli bir durumda bırakmak, Ermeni dünyasının artık terk etmesi gereken bir hatadır. Gayrı bu hatadan uzaklaşmanın ve "Türk"ü Ermeni kimliğindeki bu etkin rolünden ötelemenin zamanı gelip de geçmiştir.
Ermeni kimliğinin çektiği bunca sancı artık yeterlidir, sancıyı bundan böyle biraz da insanlık denen aleme terketmek gerekir.
***
Kimliksel dinginliğini "Türk"ün olumsuz ve kayıtsız varlığına kilitleyen Ermeni dünyasının, tüm ortak performansını dünya üzerinden "Türk"e baskı uygulamaya ve soykırımı kabul ettirmeye ayırması, ne yazık ki kimliğin uyanışını erteleyen koca bir zaman kaybından başka bir şey değildir.
Ermeni dünyası, kimliğinin geleceğine bundan böyle, öylesi kavramlar yüklemelidir ki bu kavramlar bu ulusun körelmiş üretim yeteneğini tekrar fişekleyebilecek iticilikte olsun.
İşte bu nedenle, "Kendi acısını sırtlayacak ve gerekirse mahşere kadar da onuruyla kendisi taşıyacak" bir anlayışı Ermeni kimliğine hakim kılmak en temel yönelim olmalıdır.
Aksi durumda Ermeni dünyası kendini başkalarının gerçeği kabul edip etmeme insafına zincirlemiş olur ki...
Bu da gerçek tutsaklığın ta kendisidir.
***
Ermeni dünyasının kendisini "Türk"ten kurtardığında, kimliğinde bir boşluk yaşayacağını ve özellikle de Diaspora Ermenileri'nin kimliksel çözünürlüğünün hız kazanacağını sananlar aldanırlar.
Ermeni kimliğinde "Türk"ten geriye kalacak boşluğu dolduracak çok daha yaşamsal bir olgu sözkonusudur o da bizatihi bağımsız Ermenistan devletinin varlığıdır.
Bundan onbeş yıl önce var olmayan bu yeni heyecan, artık her türlü etkinin ve etkenin üstünde Ermeni kimliği üzerinde büyük bir rol oynamaya namzettir.
Ermeni dünyasının geleceğini, bu minik ülkenin gelecekteki refahına ve içinde yaşayanların mutluluğuna endekslemesi aynı zamanda kendi kimliğini rahatsız eden sancılardan kurtuluşunun da bir işareti olacaktır.
***
Ermeni kimliğinin "Türk"ten kurtuluşunun yolu gayet basittir:
"Türk"le uğraşmamak...
Ermeni kimliğinin yeni cümlelerini arayacağı yeni alan ise artık hazırdır:
Gayrı Ermenistan'la uğraşmak.

Ermenistan'la tanışmak
13 Şubat 2004
"Türk"ten boşalacak o zehirli kanın yerini dolduracak temiz kan, Ermeni'nin Ermenistan'la kuracağı asil damarında mevcuttur.
Yeter ki bu mevcudiyetin farkında olunsun.
Bu farkındalığın asıl sorumlusu ise Diaspora'ya yayılmış Ermenilerden ziyade Ermenistan yönetimleridir. Ermenistan hükümetlerinin sorumluluklarının bilincinde olmaları ve gereğini yerine getirmeleri aslolandır.
***
Ne var ki 12 yıllık bağımsızlık döneminde Diaspora ile Ermenistan ilişkilerine bakıldığında, Ermenistan hükümetlerinin henüz bu sorumluluğun bilincine yeterince varmadıkları görülür. Birkaç gösterişli "Pan Armenian Buluşması" dışında işlevsel bir "Diaspora-Ermenistan buluşması" mekanizması dahi kurulamamıştır.
Ermenistan'ın Diaspora ile ilişkileri bazen Diaspora'nın bazen de Ermenistan'ın inisiyatifinde ağır aksak yürütülmüş, kalıcı ve daha ziyade Ermenistan merkezli bir kurumlaşmaya gidilememiştir.
***
Oysa Ermenistan'ın çoktan özel ve çok güçlü bir Diaspora Bakanlığı kurmuş olması gerekirdi. Bu bakanlık sayesinde de dünyanın en ücra köşelerine dahi dağılmış ve dağılacak tek Ermeni bireyinin dahi nasıl kucaklanabileceği temel bir kaygıya dönüştürülebilir, sonrasında bu kaygı doğrultusunda hareket edilir ve buna göre projeler geliştirilebilirdi.
Bunun yapılmamış olması hâlâ büyük bir eksik olarak gözüküyor. Bu kaygısızlığıyla Ermenistan kendisinin ne denli bir ana kök olduğunun farkında değil ki Diasporadakiler'e de bunu hissetirebilsin.
Bu da gösteriyor ki Ermenistan elbette layık ama Ermenistan yönetimleri henüz Diasporalıya layık değil.
***
Ermenistan'ın Diasporalı bireyle kuracağı birebir ilişkinin Diaspora Ermeni'sinin kimliğinde ve kimliğin yeni cümlelerinin kuruluşunda oynayacağı rol çok büyüktür ve tartışmasızdır.
Bugün Diaspora'da açık tutulan Ermeni okullarının, dil kurslarının, sosyal ya da kültürel kurumların ya da diğer tüm kollektif faaliyetlerin yegâne amacı Ermeni kimliğini yeni kuşaklara taşımak, korumak ve mümkünse geliştirmektir. Bu amaç için milyonlarca dolar harcanır. Sonuçta elde
edilen, bilinen ama konuşul(a)mayan bir dil ile arada bir kilisesine giden ama o kadarla yetinen bir kimliktir.
Oysa diğer taraftan öyle bir gerçek vardır ki bunun gereğini yerine getirmek artık kaçınılmazdır.
O da Ermenistan'la Diasporalı'nın kuracağı moral diyaloğun bizatihi kendisinin en doğal okul olduğudur.
***
Diasporalı gencin bu okullarda okumamış, bu kiliselere gitmemiş olsa da bir kez Ermenistan denilen doğal okulla tanışması kimliği için çok şey
ifade eder.
Diaspora gencine on yıllar içinde eğitimle ve kiliseyle verilen Ermeni kimliğiyle, o gencin Ermenistan'ı bir kez ziyaret ederek edineceği kimlik arasında ikincisinin lehine ağır basan bir köklülük söz konusudur.
Bu dediğimizin ne denli doğru olup olmadığını denemek o denli pahalı bir şey değildir. Bir kenara ayırılacak üç beş kuruşla bir gencin yıllık tatilinin 15 gününü Ermenistan sokaklarında geçirmesi pekala sağlanabilir.
***
Ermenistan'ı ziyaret eden ve öncesinde Ermeni kimliğinden bir hayli de uzak gözüken gencin, 15-20 günlük bu sürede edinmiş olduğu kimliğin nasıl damardan absorbe edildiği görülecektir.
Artık o dakikadan itibaren gencin bu kimliğini dünyanın neresinde yaşıyor olursa olsun unutması bir daha olanaksızdır.
Gayrı o kimlik ona damardan şırıngalanmıştır...
Dolayısıyla gençler için Ermenistan'a özel seyahat turlarının düzenlenmesi birincil derecede kimlik kazandırıcı faaliyettir. Bu çalışmalar ne pahasına olursa olsun her yerde yıllık programların
başına alınmalıdır.
***
Ermeni kimliğin doğrudan Ermenistan'dan edinilecek cümleleri, kelimelerle anlatılamayacak denli zengin kazanımlardır.
Bu durum, saksıda yetiştirilmeye çalışılan narin bir bitkinin kendi toprağı, kendi suyu ve kendi güneşiyle tanışmasına da benzetilebilir.
Denemesi bedavadır... Herkese önerilir.
Kullanıcı avatarı
Yılmaz Ersezer
Sitenin Sahipleri
Sitenin Sahipleri
 
Mesajlar: 227
Kayıt: Sal Ara 13, 2005 10:48 pm
Konum: ISTANBUL

Mesajgönderen İlkay Durgun » Sal Oca 30, 2007 12:46 am

Hrant Dink demişki;

Yaşanılan birliktelik öylesine derindir ki bu birlikteliğin bozuluşunu ihanet olarak tanımlamak her iki tarafın da kullandığı karşılıklı bir argümandır


Ermeni kimliği Lozan'da korunmuş,Türkiye Cumhuriyeti tarafından azınlık olarak da kabul edilmiştir.Hrant Dink'in Ermeni kimliği ile ilgili yazıyor olması sakın bizi şaşırtmasın.

Yazı bu anlamda oldukça makul bir yazı.Elbette "soykırım" tanımını kabul etmiyoruz.Yazıyı dikkatli okuduğumuzda Hrant Dink Ermeni kimliği açısından,"Türk" düşmanlığından kurtulmak gerektiğini,hatta 1915 de yaşananların "soykırım" olarak tanınmasına çalışmanın gereksiz olduğunu açıkça söylemektedir.

Yazıya yine bir bütün olarak bakıldığında;

"Türk"ten boşalacak o zehirli kanın yerini dolduracak temiz kan, Ermeni'nin Ermenistan'la kuracağı asil damarında mevcuttur.


Bu cümlenin anlamı daha iyi anlaşılıyor.Türk düşmanlığı,yada "soykırım" acısının ,öfkesinin yerini, Ermenilerin ermenistanla kuracağı bağın alması gerektiğini uzun uzun anlatıyor, bu cümlenin devamında da...Türk düşmanlığı,yada 1915'in, Ermeni kimliğine zarar verdiğini anlatmaya çalışıyor, çok açık olarak...Bunuda; dediğim gibi bir edebi metaforla vurucu hale getirmek istemiş.Ancak görülüyorki,paranoya bu edebi metafordaki vuruculuğu Hrant Dink'e çevirmiş ve güpegündüz sokak ortasında vurulmuştur.En azından, vurulmasında bu paronoya tetiğin arkasındaki motivasyon olmuştur.

Bu motivasyon kimin işine yarıyor?Bu motivasyondan kim çıkar sağlıyor?İşte bu soruyu sormak gerekir ve cevabıda ilgimize ,bilgimize,insanlığımıza,bölgemize,kardeşliğimize muhtaçtır.


Yılmaz'ın bu cümlelerini yazının hiç bir yerinde göremedim...

Yılmaz demişki;

Ancak bu papazlık onları Ermeni kimliği önünde engel olarak görmesinden kaynaklanıyor, büyük devletlerin olaya sahip çıkmasından rahatsız değil, aksine yeterince sahip çıkmadıkları için eleştiriyor onları.



Mustafa Kemal'i soykırımın lideri olarak suçlayan bir iki alıntıda gördüm araştırırken.


Ben böyle bişeye rastlamadım.Bu zaten yasal olarak mümkün değil.Suç.Çoktan asarlardı Hrant Dink'i .Nerde geçtiyse görmek isterim doğrusu.

Ayakkabı meselesini hiç girmeyelim.Çok zorlama yorumlar doğrusu...
Kullanıcı avatarı
İlkay Durgun
Sitenin Sahipleri
Sitenin Sahipleri
 
Mesajlar: 280
Kayıt: Pzr Kas 06, 2005 9:27 pm

SESLİ DÜŞÜNCELER

Mesajgönderen Özgür Hasan Altuncu » Sal Oca 30, 2007 10:03 am

MİT MÜSTEŞARI ANITKABİR'E GİDER. ANCAK BU KEZ YANINDA KAMERALAR DA VARDIR. GAZETECİLER ŞAŞKINDIR. UĞRAŞSALAR, ANITKABİR'İN ÖNÜNDE NÖBET TUTSALAR MİT MÜSTEŞARINI GÖRÜNTÜLEYEBİLMELERİ İMKANSIZDIR. AMA OLMUŞTUR, MİT GAZETECİLERİ ÖZELLİKLE ÇAĞIRMIŞTIR. SONRA NE OLUR ? MİT MÜSTEŞARI BİR TEHLİKEYE İŞARET EDER. "ULUS DEVLET TEHLİKEDEDİR" DİYE YAZAR. BUNDAN BAĞLI OLDUĞU BAŞBAKAN'IN HABERSİZ OLMASI DÜŞÜNÜLEBİLİR Mİ ? ELBETTE DÜŞÜNÜLEMEZ. BURAYA TEKRAR DÖNECEĞİZ. DÖNELİM BİR YIL ÖNCESİNE TRABZON'DA TATSIZ OLAYLAR YAŞANIR. ÇOK BASİT TEDBİRLERLE ÖNLENEBİLECEK BİR OLAY ÇIĞRINDAN ÇIKAR. EMNİYET MÜDÜRÜ KAHRAMANCA ORTAYA ATILIR. NASIL YAPMIŞSA KALABALIĞIN DÖRT GENCİ LİNÇ ETMESİNİ ÖNLEMİŞTİR. SONRA CANİNİN BİRİ ÇIKAR ÇOCUKLARLA DOLU BİR RESTURANT'A ÜSTELİK RAMAZAN AYINDA BOMBA ATAR. BOMBAYI YAPAN YAZIK Kİ BİR ÜNİVERSİTE ÖĞRENCİSİDİR. BOMBAYI ATMAK YASİN HAYAL ADINDA BİR "MÜCAHİT"E İHALE EDİLMİŞTİR. AYNI EMNİYET MÜDÜRÜNÜN DÖNEMİNDE BIRAKIN TÜRKİYE'Yİ DÜNYAYI SARSAN BİR CİNAYET DE İŞLENİR. TRABZON'DA ÖLDÜRÜLEN RAHİBİN KATİL ZANLISI YAKALANIR. ORTADA BİR ÇOCUK VARDIR. HEMEN YAKALANIR. SONRA NE Mİ OLUR MALUM EMNİYET MÜDÜRÜ TERFİ EDER. ANKARA'YA İSTİHBARAT DAİRE BAŞKANLIĞINA GETİRİLİR. KİM TARAFINDAN, DÖNEMİNDE SAYISIZ SANSASYONEL CİNAYET İŞLENEN İÇİŞLERİ BAKANI ABDULKADİR AKSU TARAFINDAN. ÖDÜLLENDİRİLEN EMNİYET MÜDÜRÜ GERİDE SUÇTAN ÇEKİP ÇIKARDIĞI, MUHBİR OLARAK GÖREVLENDİRDİĞİ BİR ÜNİVERSİTE ÖĞRENCİSİ BIRAKMIŞTIR. ARTIK GÖZÜ ARKADA DEĞİLDİR. YENİ BİR EMNİYET MÜDÜRÜ ATANIR TRABZON'A O DA GİDENİ ARATMAYACAKTIR. FUTBOLCULAR DAĞA KAÇIRILIR, EVLERİ VE İŞYERLERİ KURŞUNLANIR, ŞEHİRDE SAYISIZ CİNAYET İŞLENİR. MAFYA İSTEDİĞİ GİBİ AT OYNATMAKTADIR. PARANTEZ AÇIP BELİRTMEDEN GEÇEMEYECEĞİM, DÖRT YIL ÜST ÜSTE AYNI KADROYLA ŞAMPİYONLUK KOVALAYAN TRABZONSPOR, BİRDEN GERİLEMİŞ ANLAMSIZ ŞEKİLDE BAŞARISIZLIK ABİDESİ OLUP ÇIKMIŞTIR ? NEDEN ACABA ? UYGUN TOPLUMSAL GERİLİMİ SICAK TUTMA İSTEĞİ OLMASIN SAKIN.

ABD'NİN OLASI İRAN OPERASYONU İÇİN TRABZON'U İSTEDİĞİ. BÖLGEDE BAZI FALİYETLER İÇİNDE BULUNDUĞU GERÇEĞİNİ DE UNUTMAMAK LAZIM TABİ.KAYNAYAN KOVGANA ÇOMAK SOKMAK İÇİN SON BİR HAMLE GEREKLİDİR. DOĞRUSU İYİ BİR SEÇİM YAPILIR. İSTANBUL'DA İŞLENEN CİNAYET HEDEFİ TAM ORTASINDAN VURUR. ÜSTELİK EMNİYET MÜDÜRÜNÜN TABZON'A HEDİYE ETTİĞİ MUHBİRİN UYASINA RAĞMEN CİNAYET ÖNLENEMEZ. BİRİLERİ BU İSTİHBARATI GÖRMEMEZLİKTEN GELMİŞTİR. KATİLİ BABASININ İHBAR ETTİĞİ SÖYLENİR. AMA NEDENSE BABANIN TEK BİR KARE FOTOĞRAFI BİLE ORTADA YOKTUR. ZANLI SAMSUN'DA YAKALANIR. KİMİN YAKALADIĞI DA HALA BELİRSİZDİR. JANDARMA MI POLİS Mİ ? İDDİAYA GÖRE KATİL POLİS TARAFINDAN TAKİP EDİLMİŞTİR. TRABZON'A ULAŞTIĞINDA BAĞLANTILARI SAPTANACAK, SUÇUN PLANLANDIĞI YERDE YAKALANACAKTIR. AMA JANDARMA BU PLANI SUYA DÜŞÜRÜR. SAMSUN JANDARMASI KATİLİ TOTOGARDA YAKALAR. KATİL POLİSE TESLİM EDİLİR. O KARŞIKLIK ARASINDA NASIL OLDUYSA POLİS FOTOĞRAFÇISI ÖDÜLLÜK BİR FOTOĞRAFA İMZA ATAR. KADRAJI EN İNCE TEDAYINA KADAR AYARLANMIŞ BİR FOTOĞRAF ORTAYA ÇIKAR. "VATAN TOPRAĞI KUTSALDIR KADERİNE TERK EDİLEMEZ" M. KEMAL ATATÜRK. ALTINDA DA MAHRUR BAKIŞIYA OGÜN SAMAST VARDIR. ÖNCEDEN HAZIRLANDIĞI HER HALİNDEN BELLİ OLAN BU DEKOR BİR KAHRAMANLA SÜSLENMİŞTİR. FOTOĞRAFI MANŞETE TAŞIYAN GAZETENİN BAŞINDAKİ İSİM İKİ GÜN SONRA GÖREVİNDEN ALINIR. ÖLDÜRÜLEN GAZETECİNİN CENAZESİNDE HİÇ BEKLENMEYEN BİR KALABALIK SAHNEYE ÇIKAR. "HEPİMİZ ERMENİYİZ" SLOGANLARI ATILIR. BU SLOGAN TOPLUMU İKİYE BÖLER, ULUS DEVLET KAVRAMI YERİNİ MİLLİ DEVLET TARTIŞMALARINA BIRAKIR. TÜRKLÜK ŞAHLANIR. KÜRTLER BİLE ATILAN SLOGANDAN RAHATSIZDIR. LEYLA ZANA ÇIKAR SLOGAN YANLIŞ DER. AYIBINI ÖRTMEK İÇİN BÜLENT ERSOY BİLE MÜSLÜMAN KESİLİR. TRİBÜNLER BU TARTIŞMALARA ANINDA TEPKİ VERİR. BİZ BİLE SİTEMİZDE TARTIŞIRKEN BİLE BU OYUNA GELİRİZ. HER DÖNEMİN İÇİŞLERİ BAKANI AKSU ÇIKAR TRABZON VALİSİ VE EMNİYET MÜDÜRÜNÜ GÖREVDEN ALIR. YİNE HER DÖNEMİN ADALET BAKANI CEMİL ÇİÇEK CİNAYETLE GÜNDEME GELEN 301 TARTIŞMALARINA SON NOKTAYI KOYAR. DERİN DEVLETİN BAKANLARI BAŞBAKAN ERDOĞAN'I BİLE ETKİLER. YUMUŞAK MESAJLAR VEREN ERDOĞAN 301 KONUSUNDA SERTLEŞİR. AYNI BAŞBAKAN DERİN DEVLETİN VARLIĞINDAN BAHSEDER. İŞLER İYİCE BİRBİRİNE KARIŞTI DEĞİL Mİ ? BU KADAR KARMAŞIK BİR TARTIŞMANIN FİGÜRÜ OLMAK İSTEMİYORUM. AMA TRABZON'U HEDEF SEÇEN GÜÇLERE ŞUNU SÖYLEMEK İSTİYORUM. ALIN PİSLİKLERİNİZİ VE ÇEKİN GİDİN DÜNYA GÜZELİ MEMLEKETİMDEN.
Kullanıcı avatarı
Özgür Hasan Altuncu
Bölum yetkilisi
Bölum yetkilisi
 
Mesajlar: 87
Kayıt: Pzt Ağu 28, 2006 6:15 pm
Konum: İstanbul

Mesajgönderen Yılmaz Ersezer » Sal Oca 30, 2007 4:38 pm

Özgür, yazılarında küçük harf kullanırsan daha rahat okuyabileceğiz. Büyük harfler okumayı son derece zorlaştırıyor.

İlkay, olayı Dink ekseninde tartışmanın sağlıklı bir sonuca ulaşılmasına engel olacağını düşünüyorum. Şu ya da bu şekilde hedef olarak seçildi, şüphe duymadığımız şey özenle seçildiği. Cinayeti işleyenlerin amacının ve bu cinayetle elde ettikleri ya da elde etmeyi arzuladıkları kazanımların üstünde durmak gerektiği düşüncesindeyim. Dink'in bir vatan haini ya da yurtsever olması bu CIA operasyonun hedef ve kazanımlarını değiştirmiyor. Şu kadar kötü bir adamdı bu kadar iyi bir adamdı tartışması tam da cinayeti gerçekleştirenlerin istediği-beklediği şey. 5 para etmez bir adam olsaydı bu öldürülmesi için gerekçe olabilir miydi? Ve yaratmak istedikleri etki açısından planlayıcı kuvvetler o tür bir adamı hedef seçerler miydi? Soru bu şekilde sorulduğunda anlaşılıyor ki seçilen hedef, toplumun bir takım değerlerine hitap edecek, toplulukları galeyana getirebilecek özelliklere sahip olmak zorundadır. Özenle seçilmiştir derken bunu kast ediyorum. Üstteki yazının başında Dink ile ilgili eklediğim yorum benim okumalarım sonucunda kafamda oluşan izlenimdir, doğruluğu yanlışlığı elbette tartışılabilir, ama gerekir mi? Senin yorumun da var bu sayfalarda. Ben Dink'in M. Kemal ile ilgili soykırım suçlamalarını bu sayfaya taşısam bu kime hizmet edecek? Diaspora ile kanlı bıçaklı ama üstteki 3 yazıda da Ermeni devleti ile diaspora'nın bir araya gelememiş olmasının sıkıntılarını nasıl taşıdığını detayla anlatıyor. Keza o cümleyi ben ne tarafa çevirsem senin ulaştığın sonuca ulaşamadım ama tüm bunlar neyi değiştirir? Bu cinayeti anlamamıza, planlayıcılarının hedeflerine ulaşmasına engel olmamıza vs.. bir katkısı olacaksa o ayaktan gidelim, ama gördüğüm o değil. Cinayet Dink'in de Samast'ın da çok ama çok ötesinde. Sonuçlarına bakıldığında, ellerini oğuşturanlara bakıldığında bu sanırım hepimiz tarafından net olarak görülüyor. Bu durumda toplumun aydın unsurlarının yapması gereken bu planları boşa çıkarma çalışması olmalı. Ellerini oğuşturanların ellerinin buz tutmasını sağlamak, üstümüze almamız gereken görev bu gibi. Selamlar.
Kullanıcı avatarı
Yılmaz Ersezer
Sitenin Sahipleri
Sitenin Sahipleri
 
Mesajlar: 227
Kayıt: Sal Ara 13, 2005 10:48 pm
Konum: ISTANBUL

ÖncekiSonraki

Dön ARŞİV

Kimler çevrimiçi

Bu forumu gezen kullanıcılar: Hiç bir kayıtlı kullanıcı yok ve 1 misafir

cron