gönderen Özgür Hasan Altuncu » Prş Kas 09, 2006 12:45 pm
Çok değerli Sami ağabeyim, alıntı yaptığın yazıyı bir çırpıda okudum. Aslından nelerle karşılaşacağımı az çok biliyordum. Hayatım boyunca iki kere oy kullandım. Büyüklerimin deyimiyle bu saçma sapan seçim sistemi yüzünden oylarım boşuna gitti. Her neyse, ikisinde de Ecevit’e oy vermek aklımın ucundan bile geçmedi. 99 seçimlerinde Ecevit’e oy veren yanar döner yığınlardan olmadım, son seçimlerde de oy kullanmayan 10 milyon bilinçli seçmenden biri olmakla övünmemi çok görmezsin herhalde. Her neyse, Ecevit’in ölümünün ardından Vakit gazetesinin manşetini görünce dehşete düştüm. Okumayanlar için hatırlatayım. “ Unutmayacağız “ başlığı altında, alıntı yaptığın yazıda da belirtildiği gibi, o malum Merwe Kavakçı olayının yaşandığı meclis genel kurulunu gösteren fotoğraf konulmuş. Kürsüde de Ecevit var. Şimdi soruyorum Müslümanlıkta, ölen bir kişiye hınç beslemek, arkasından çirkin sözler söylemek, var mıdır ? Devam ediyorum, madem Ecevit son büyük gaddarlığını yaptı. Merwe’ye yemin ettirmedi, Demokrasiyi katletti, 28 Şubat’ı alkışladı o zaman neden malum çevreler aynı yorumları, meclisten yaka paça atılan milletvekilleri için yapmadı.
O vekiller terör örgütünün, destekçisiydi diyenler çıkacaktır. Doğrudur, milletin meclisinde terör örgütünün renkleriyle, Kürtçe yemin etmeye kalkmaları, açık bir kalkışmadır. Ve gereği yapılmıştır. Gelelim Merwe olayına, nasıl ki, mecliste bölücü örgütün renklerini taşımak, Kürtçe yemin etmeye kalkmak iç tüzüğe göre yasaksa, beğenin ya da beğenmeyin, Türbanıyla meclise girmekte yasaktır. Merwe olayı da bir kalkışmadır. Halkın değil, terör örgütünün belirlediği aday listesiyle meclise girenler, nasıl demokrasi şemsiyesinin altına gizlenemiyorlarsa, özellikle seçilebileceği sıradan ve sadece türbanlı olduğu için aday gösterilen Merwe’ye de o şemsiyenin altında yer yoktur. Şunu söylemiyorum, Merwe’ye oy verenler teröristtir, asla demiyorum. Ama o seçmenler önlerine kim konulursa onu seçmekle yükümlü kalabalıklardı, işte bunu diyorum. Ve bunun Ecevit’in partisi dahil bütün siyasi partilerimizde böyle olduğunu da biliyorum. Amerikan vatandaşı Merwe’yi sırf intikam uğruna aday gösterenler böyle bir manzaranın ortaya çıkacağını çok iyi biliyorlardı. Ama planları tutmadı, tetikçi olarak kullandıkları Merwe’ye sahip çıkmadılar. Şimdi Ecevit’in cenazesine üstelik en ön sıralarda katılmaya hazırlanıyorlar.
Yazıda Ecevit’in başbakanlığı döneminde Apo’nun yakalamasının ABD ile yapılan gizli bir anlaşmaya bağlı olduğu ima ediliyor. Yine soruyorum, bütün iktidarları döneminde Amerika’nın en güvendiği liderler arasında yer alan Özallar, Demireller, Çillerler, Yılmazlar, neden bunu yapamadı. Çiller örtülü ödenekten, dünyanın parasını harcadı. Terörle mücadele adına, yasadışı yollara bile başvurdu. Ne oldu ? Koca bir sıfır. Ya Yılmaz, o ne yaptı, Apo’ya mektup yazdı. “Aman gel bu işi bitirelim” türünden, ne oldu ? O da avucunu yaladı. Demirel, ağaları destekleyerek, aşiretleri kırmızı halılar üzerinde karşılayarak, terör örgütünün ekmeğine yağ sürmekten başka ne yaptı ? Amerika’nın Irak politikasına karşı çıktığı için erken seçim oldu bittisiyle ( ki burada Bahçeli’nin misyonu ayrı bir yazı konusudur) iktidardan uzaklaştırılan Ecevit’in Amerika’ya nasıl bir diyet borcu olabilirdi, merak ediyorum. Şunu da hatırlatayım Ecevit siyasi hayatı boyunca tek bir kez Kürt sözünü kullanmadı. O Türkiye’ye etnik pencereden değil, ulusal bir bilençle baktı. Bu da ayrı bir yazı konusu.
Özal, onu özellikle sona bıraktım. Her yıl Özal anmalarına işim gereği giderim. Neyi gözlemledim biliyor musun ağabeyim, o kadar çok yemişler ki, aradan yıllar geçtiği halde şatafatlarında en ufak bir matlaşma yok. Lüks arabalar, kürklü kadınlar, sahte dualar. Ya o fakir halk, maneviyatına düşkün, inançlı Müslümanlar, onlar neden Özal’ın mezarına koştular. Hala neden onu saygıyla anıyorlar. Bana “efendim o inançlara saygılıydı” halkını kuçakladı falan kimse demesin. Suikastte kurban gittiği efsanesine inananlar , ki bunlar arasında muhafazakar çevrele başta geliyor, şunu bilmiyorlar mı, bu efsaneyi ortaya ilk atan, Özal’ın üç beş çapulcu deyip küçümsediği PKK’nın yayın organları oldu. Neymiş, Özal Kürt meselesini çözecekmiş de derin devlet buna izin vermemişmiş. Bırakın bu aptal yalanlara inanmaya. Sonra Rahşan’ı her fırsatta eleştirenler, bugün hala lüks mekanlarda eğlenen, magazin programlarının gündeminden düşmeyen Semra’yı neden eleştirmezler anlamış değilim.
Türkiye tarihinin en yüksek oyunu aldığı halde ( 41,2 ) tek başına iktidar olamayan ( bugün AKP %32 ile tek başına iktidardır ) Karaoğlan, Kıbrıs’a askeri çıkarma kararını alacak kadar vatanseverdi. Şimdi şunu da diyenler çıkabilir, efendim bu kararı Erbakan sayesinde aldı. Hayır efendim, biz Erbakan’ın cesaretini Libya’da bedevi çadırında el pençe divan otururken çok iyi gördük. Amerika’ya, İngiltere kısaca Batının bütün tehditlerine rağmen, ambargo kararlarına rağmen bu cesareti ancak İnönü’nün veliahtı, Ecevit gösterebilirdi. Amerika benim silahlarımı Kıbrıs’ta kullanamazsın tehdidini kullandığında İnönü, dünya yeniden kurulur Türkiye’de yerini alır demişti. Menderes Lübnan iç savaşında Müslümanlara karşı kullanılmak üzere ABD’nin Hıristiyanlara gönderdiği silahları üstelik kendi ordumuz aracılığıyla sevk etmekten, ABD talepte bulunmadığı halde Kore’ye asker göndermekten yargılanıp hüküm giymesinin üzerinden çok zaman geçmemişti. ( Nedense çok az kişinin bildiği Yassı ada iddianamesinden )
Bütün bunları neden yazdım ? Şunun için ölen bir insanın arkasından ideolojik yorumlar yapanlara, ancak ideolojik bir cevap yakışır da ondan. Saygılarımla…