İYİKİ ÖDÜL ORHAN PAMUK'A VERİLDİ

Forumdaki bazı önemli belge ve bilgilerin saklandığı bölümdür.

Moderatör: Fatma Ozbilgi

İYİKİ ÖDÜL ORHAN PAMUK'A VERİLDİ

Mesajgönderen İlteris Durmuş » Pzt Eki 16, 2006 7:40 pm

ÖDÜL İYİ Kİ ORHAN PAMUK'A VERİLDİ


Neden böyle olur bizde insanın aklı ermiyor. Birileri bir şeylere layık görülmesin anında hemen herkes ona cephe alır ve yanlış yanlarını bulup çıkarmaya çalışır.Ve sonuç ortada “taş maş istemez, çelenk melenk de lazım değil” diyen usta vasiyetinde ki” Anadolu da bir köy mezarlığında ki çınarın altında” değil de Moskova da istemediği gibi bir taşın altında yatar şimdi.”Ya beni sararsa memleket hasreti” diyen sanatçımıza tanrı o acıyı fazla çektirmeden dileğini yerine getirir ve alır bedenini Paris te hasret kokan başka bir mezarlığa bırakır, ruhu ise “ bir sabah anne bir sabah, kapını süpürmek için açtığında kapını” diye devam eden şiirindeki gibi “çıkagelir, adı başka, tadı başka” bir şekilde memleketine.Kemiklerinin artık komşuluk yapıp hasret giderdiği “çirkin kral” çoktan çıkıp gelmiştir güzel izler bırakıp gittiği güzel memleketine.İçlerinden şanslı olanlar, ”bitecek bir gün” diyerek gün sayarken yaşamlarını bitirip cansız bedenleriyle gelebilmişlerdir memleketlerine.Buna da şükür.

Sevindiğim bir şey var o da bu sene ödülün Yaşar Kemal' e verilmemesi. İnşallahta hiç bir zaman verilmez. Ben Orhan Pamuk’ un, şu kendisinin kabul etmediği “ermeni soykırımı” hakkında söylediği iddia edilen sözleri dışında herhangi bir siyasi, sosyal bir olayda yorum yaptığını işitmedim ama Yaşar Kemal’in, başta “kürt sorunu” olmak üzere hemen her türlü sosyal konuda hem konuşup hem de eylemde bulunan bir kişi olmasından dolayı, bugün Nobel ödülünü o almış olsaydı soluğu nerede alacağını bilemezdik herhalde. İşte bu yüzden mutluyum Pamuk’un ödülü almasından. Evet Pamuk aydın sorumluluğu almış bir yaşam biçimi sunmamıştır bizlere hiçbir zaman ve bu yüzden önemsediğim bir yazarda değildir ama zaten ödül de aydın kişiliğine verilmemiştir. Artı bu güne kadar Nobel den ödül aldı diye de kimseyi önemseyip okumadım. Ama bugün Orhan Pamuk’u eleştirmek üzere yerlerinden fırlayanlar neden konuyu onun aydın olup olmadığına getiriyor, aydın kelimesinin anlamını kimse bilmiyormuş gibi tekrar tekrar yazıyor, yav bu adam Türkiye’yi gün ışığına çıkaracak aydındır denmiyor ki Nobel de.Veya bugüne kadar Nobel in ödüllendirdiği kaç kişiyi toplumsal duyarlılığı açısından değerlendirdi şimdi Orhan Pamuk'u eleştirenler. Başlarken değindiğim gibi biri bir şeylere layık görülmesin hemen onu karalamaya çalışır, hayatlarında hiçbir zaman hiçbir şeye layık görülmeyen kişiler.Ayrıca şunu da burada belirtmeliyim ki tüm bunlara rağmen Pamuk’un kitapları yine patlama yapacak.Hem de şu anda onu eleştiren kesim alacak kitaplarını en başta. Bunun da nedeni, onu hiç beğenmeyen her fırsatta çok ağır eleştiren Nihat Genç’in deyişiyle Türk milletinin kendini aşağılık görmesi ( cümleyi yanlış anımsayabilirim).Bunu şöyle açıklıyordu Nihat Genç: aslında adamın hiç kitap okuma alışkanlığı yoktur veya okusa da anlayabilecek düzeyi, ama gider alır Orhan Pamuk ‘un kalın bir kitabını yanında taşır veya okudum der ve her zaman kendi hakkında düşünülen aşağalık imajı bu şekilde yendiğini düşünerek rahatlar. Böyle düşünenler karşılıklı olarak birbirlerine aynı şekilde görünmeye çalışır zaman içinde bir çevre oluştururlar ve medyanında pofpoflamasıyla bu durum çok daha geniş kesimlere yayılır. Bu görüşlerine aynen de katılıyorum Genç’in. Görünüyor ki aşağılık kompleksi devam ettikçe yine market rafları Pamuk’un kitaplarıyla dolacak.

Meseleyi Ermeni meselesi ile özdeşleştirenlere de şaşırıyor insan.Bu devlet eğer ermeni meselesi konusunu duyurmak istemezse bunu başarır bence.Gözümüzün önünde olan onca dolabı görmemizi engelliyor da bunu mu engelleyemeyecek devlet.Bence işine geliyor bu meselenin gündemde kalması ve Pamuk ta bu süreçte görevini bilerek veya bilmeyerek zamanı gelince yerine getirmiş sonrada gene işlerine dönmüş.Kapitalist düzenleri ayakta tutan en önemli unsur din ve milliyetçiliktir yoksa hiçbiri bunca adaletsizliğe rağmen varlıklarını sürdüremezlerdi.Bize yaşattıkları, rölantiden düştükçe aragazı vermekten başka bir şey değildir bu ermeni meselesi ile.Neymiş eğer kabul edersek Ermenilere tazminat ödeyecekmişiz.Sayın arkadaşlar her birkaç yılda bir, güney Amerika ülkerinden biri çıkıp Amerika ya" borçlarımızı ödemiyoruz, sanki bilmiyor muydunuz bu kadar borcu ödeyemeyeceğimizi de verdiniz", diyor da ( geçen yıl Arjantin, Amerika ya," borçlarımızın % 60 ını iptal ettik kalanını da 10 yıl takside bağladık, bilmiyor muydun bu kadar borcu ödeyemeyeceğimizi" demişti) biz 100 yıl önce ki bir olaydan dolayı borç ödeyecekmişiz.Onlar kadar delikanlı değilmiyiz yoksa. Artı öyle bir katliamın varlığı kanıtlanmışsa gelsin Ermeniler bize para versin ve desinler ki bizi Osmanlı katletti, sizde gelip onu devirip Cumhuriyeti kurdunuzda kurtardınız bizi mezalimin devamından, en azından sağ kalanlar şimdi huzur içinde yaşıyor . Şunu bilelim ki gündeme çıkan her şey bu sömürü sisteminin devamına katkı sağlayacağı içindir.Yoksa bunun engellenmesi çok çok basittir.Kendi sınırlarımız diye bildiğimiz coğrafya nın içinde batı da ki devletlerde ki haritalarda başka bir devlet daha var olarak gösteriliyor da bu bile yıllardır saklanıyor, başka bir örnek te Kıbrıs haritası. Yani istense bu Ermeni meselesi de saklanabilir veya bu kadar gündem oluşturması engellenirdi.

Bu şekilde sistem sıkıştıkça biri gaza basıyor ve ardından atlıyor bu meseleden ekmek yiyenler, gündeme gelip reklam yapanlar ortalığa.Geçim sıkıntısından, baskılardan, işsizlikten, adaletsizlikten, terörden ve bunun gibi birçok sorundan boğulup “nedir bunun sebebi” diye düşünmeye durduğunda halkımız , telaşla basıyorlar gaza ve yine milliyetçilik probagandası ile panik yaratıp, birbiriyle kucaklaştırıp umutlandırıyorlar halkı.Ve değil kendilerini uzaklarda ki Türkleri bile kurtarmaya kuruluyorlar birden bire. Eğer asya da ki , Avrupa da ki Türk boylarını kucaklayacaksak, kendimizi bu kadar yürekli, milliyetçi görüyorsak , kollarımızı ta oralara kadar uzatıp onlara el vermek istiyorsak , dirseklerimizin arasında kalan ve bize daha yakın olanları daha önce kucaklayacağımızı bilmeliyiz.Milliyetçilik duygusu her insanın doğuştan var olan korunma içgüdüsünden kaynaklanan bir duygudur ve ailesinden, köylüsüne oradan ilçesine oradan iline, ülkesine ve oradan da tüm dünyaya ve insanlığa sarılmasına neden olan güzel bir duygudur. Ama ne yazık ki bizde her zaman akrabalarıyla küs, karşı köyü ile harp halinde olan topluluklar kucaklamaya kalkar bütün Türk alemini ( dikkat edin bizdeki illerin siyasi ve sosyal yapılarına görürsünüz).Ve normalde insanın doğasında olan bu duyguyu ideolojileştirirler en yakını ile geçinemeyenler nedense. Akrabalarıyla küs olmayan, karşı köyün insanını seven, komşu ülkelerle barış içinde olmayı isteyen insanlar bu ideolojistlerin düşmanı olurlar.Doğal milliyetçiler kendi yurtlarını daha da çok sevdikçe, kendi yurtlarını ve insanlarını sevmeyi beceremeyen ideolojist milliyetçiler sen nasıl orta asya da kileri sevmezsin gibisinden yersiz, zamansız ve anlamsız bir suçlamayla vatan hainliği ne kadar da suçlarlar kendileri gibi olmayanları.Eğer bizler gerçekten milliyetçilik duygusu olan bir toplum olsak bunu göstermenin tam zamanıydı şimdi.Bu Nobel düzenbazcıları bize gıcıklık olsun diye mi verdi ödülü Pamuk’a , biz de aksine Pamuk’u daha da sahiplenerek, milliyetçilik nasıl olurmuş gösterebilirdik onlara.Yoksa öyle bu topraklarda yetişen ve düşünebilen insanları kovalayıp bu ülkeyi sömürenlere kuzu gibi bir pazar bırakmakla olmuyor milliyetçilik.Öyle ya da böyle bu Fransa nın yaptığı bir gün unutulacak ama Nobel unutulmayacak. (Şahsen benim için bir önemi olmasa da).Ödül de önemli değil yurdunu seven ama memleket hasretiyle uzaklarda ölen, ama ta oralardan yazdıkları şiirleriyle, romanlarıyla, okudukları türküleriyle bize vatan sevgisini en derinden yaşatan, nice insan unutuldu mu ?

Bu arada Fransız mallarını almama kampanyaları başlatılıyor. Geçen yılda Hollanda’nın kileri almamıştık.Milliyetçilik gerektikçe gazlanan bu şeklinden ziyade her zaman taşıdıkları bir duyguları olsa idi bu radikal eylemci ideoloji babalarının, zaten almazlar veya en azından almamaya gayret ederlerdi, sadece Fransa’nın değil tüm Emperyalist ülkelerin mallarını ve her zaman.Ve ayrıca ülkemizin yabancı sermayeye peşkeş çekilmesini de ayakta alkışlamazlardı hiçbir zaman.

Şimdi keyifleri yerindeyken vatan , millet diye atıp tutan ve bu tarz çizgileriyle bu ülkede kaybetme ihtimali olmayanlar, savaş zamanı ilk kaçacak olanlardır bu ülkeden.Çünkü bunu çok yaşamıştır ve görmüştür bu millet.Bu gün yükselen değer milliyetçilik olduğu için bu şekilde tribünle paslaşmak zevkli tabi.Ama biliyoruz ki tribün bu olmasın veya tribün boş olsun bu insanların yoksullardan midesi bulanır, nerde kahvelerine gidecekler, paragatlarına katılacaklar onlara selam vermek bile gururlarına dokunur . Biz bu köylü uyanıklıklarını tanıyarak büyüdük, öğretenler sağolsun.
İlteris Durmuş
 
Mesajlar: 2
Kayıt: Pzt Eki 16, 2006 7:57 am

Mesajgönderen Fatih Ağaoğlu » Pzt Eki 16, 2006 8:49 pm

İLTERİŞ BEY!
NE FRANSA'NIN NE DE ORHAN PAMUK'UN YAPTIKLARI UNUTULUR BU ÜLKE DE.SİZİN GİBİ DÜN YAPILANLARI BUGÜN UNUTANLARI KASTEDMİYORUM ELBETTE.YAZINIZDA YAŞAR KEMAL'LE ORHAN PAMUK'U KIYASLIYOSUNUZ. KANAATİMCE TÜRK MİLLETİNE İKİSİNİN DE ÖDENECEK AĞIR HESABI VAR.BU MİLLETİN BİR KISMI UYUYABİLİR AMA TAMAMI DEĞİL!
Kullanıcı avatarı
Fatih Ağaoğlu
Bölum yetkilisi
Bölum yetkilisi
 
Mesajlar: 253
Kayıt: Prş Haz 29, 2006 8:56 pm

Mesajgönderen Osman Nuri Sarı » Sal Eki 17, 2006 11:08 am

sevgili ilteriş

"Neden böyle olur bizde insanın aklı ermiyor. Birileri bir şeylere layık görülmesin anında hemen herkes ona cephe alır ve yanlış yanlarını bulup çıkarmaya çalışır." sözünüze sonuna kadar katılıyorum. Bu sözü en iyi karşılayan topluluk da Türk topluluğudur. Dünyanın başka hiç bir yerinde kendi milletinin başarılarını çekemeyen başka bir millet yoktur. Örnek mi? M:Kemal ATATÜRK...Açıklamama gerek yok herhalde.

"Sevindiğim bir şey var o da bu sene ödülün Yaşar Kemal' e verilmemesi" sözünüze ise katılmıyorum. Sonuçta oda bizim vatandaşımız. Oda bir Türk evladı. Hata yaptıysa kendine... Ben onun ödül almasına da çok sevinecektim.

"Şimdi keyifleri yerindeyken vatan , millet diye atıp tutan ve bu tarz çizgileriyle bu ülkede kaybetme ihtimali olmayanlar, savaş zamanı ilk kaçacak olanlardır bu ülkeden." sözünü ben de söyledim ama ne hikmetse o yazım silindi. Ben hala iddaa ediyorum. Bu çeşit nutuk atanlar Mahalle kahvesi önünde oturup hükümet kurup hükümet devirenler ile; takım kurup, teknik adam gönderen yaşlı amcaların fikirleri ile aynı doğrultuda fikri olanlardandır.

Kısacası" boş yere nara atmayalım ki, düşünenler ürkmesin." bu memleketin düşünen gençliğe ihtiyacı var, boşa nutuk atan gençliğe değil...

saygılarımla
Kullanıcı avatarı
Osman Nuri Sarı
Site Yönetim
Site Yönetim
 
Mesajlar: 500
Kayıt: Prş Eyl 08, 2005 12:11 am
Konum: samsun

Mesajgönderen İlkay Durgun » Sal Eki 17, 2006 9:35 pm

Sn.Onsari ,

Herhalde, bütün bu yazdıklarınız şaka ...Birkaç gündür yazdıklarınızı okuyorum.Ciddi hiç bi eleştiriye cevap vermiyorsunuz.Bir kaç genç arkadaşın, aslında benimde uygun bulmadığım heyecanlı sözlerini, malzeme yapmaktan başka bir yazınız yok...

Size, kitap adı vererek, yazarın başka bir yazardan direk, birebir hırsızlık yaptığını söylüyoruz. Edebiyatın "sözün namusunu" esas alması gerektiğini, bunun, en hafifinden edebiyata, bir namussuzluk olduğunu söylüyoruz...Buna bir ses vermiyorsunuz...

Öte yandan, yazarın yükselişindeki konjektürün tahlilini yapıyoruz, daha doğrusu, yazarın konjektürü nasıl kullandığını söylüyoruz yada, konjektürün yazarı nasıl kullandığını söylüyoruz,siz hala ilkokul çocukları zekasında, yazarı ve başarısını kıskandığımızı söylemekle yetiniyorsunuz...

Herhalde bunlar bir şaka...
Kullanıcı avatarı
İlkay Durgun
Sitenin Sahipleri
Sitenin Sahipleri
 
Mesajlar: 280
Kayıt: Pzr Kas 06, 2005 9:27 pm

Mesajgönderen Osman Nuri Sarı » Çrş Eki 18, 2006 9:31 am

Sayın İlkay bey

Bu ara Durgun'ların saldırısına uğradım gibi bir his var içimde. Önce Cevdet'in iğneleyici sözleri, ardından mndurgun'un ithamları ve ardından da sizin aşağılayıcı sözleriniz. Olsun. "Söz sahibine aittir.” Benim ilkokul çağındaki bir çocuk zekâsına sahip olmam, sana beni aşağılama hakkı vermez."

Gelelim Orhan Pamuk meselesine. Orhan Pamuk benim babamın oğlu değil. Onu bu camiada en son savunacak kişilerdenim. Evet. Yazmış olduğu romanında birebir alıntı kısım demeyelim de, o yazara benzerlik gösteren söylemlerinin olduğu bir gerçektir. Bunun adına hırsızlık da diyebilirsiniz, alıntı da... Bir edebiyatçıya yakışmayacak davranış. Elbette tasvip etmiyorum. Ama benim dediğim çok başka bir şey. Ben diyorum ki, bu adam günahıyla, sevabıyla bizim. Almış olduğu ödül de bizim. Şimdi size soruyorum: "Trabzonspor son maçında hakem hatalarıyla şampiyon olsa, Yok efendim. Ben bu şampiyonluğu kabul etmiyorum. Haksız alınmış bir şampiyonluk. Ben Trabzonluluğumla utanç duyuyorum mu? diyeceksiniz. Ben bunu demek istedim. Fakat, şairin dediği gibi:
"Benim sesim sırrımdan uzakta değildir,
Ama onu anlayacak kulak nerede."


Sayın İlkay Bey

Biz Orhan Pamuk'un ne zaman nasıl yükseldiğini sizlerden daha iyi biliriz. Bir yazarın son dönemlerine bakarak yükseliş şekli hakkında bilgi sahibi olamazsınız. O konjonktüre katılıp katılmaması meselesi son dönemde yaşanmış bir meseledir. Bu mesele sizi rahatsız ettiği kadar beni de rahatsız etmiştir. Ama Sayın Pamuk bu meseleyi kabul etmemektedir. Kabul etmediği bir mesele hakkında da bizim ileri geri konuşmamız pek yakışık almaz diye düşünüyorum

Sayın İlkay Bey

“Herhalde, bütün bu yazdıklarınız şaka ...Birkaç gündür yazdıklarınızı okuyorum.Ciddi hiç bir eleştiriye cevap vermiyorsunuz.Bir kaç genç arkadaşın, aslında benimde uygun bulmadığım heyecanlı sözlerini, malzeme yapmaktan başka bir yazınız yok...” demekle neyi kastettiğini anlamış değilim. Bana yöneltilen bütün yazılara cevap hakkımı sonuna kadar kullandım. Ben kimsenin söylediklerini malzeme yapmam. Korkmadan, yılmadan doğruluğuna inandığım düşünceleri savunurum. Hakkımda kimin ne diyeceği beni ilgilendirmez. Ama başkaları gibi de perde arkasında kalıp da düşündüklerini açıklama cesareti gösteremeyenlerden değilim.

Umarım anlamışsınızdır.

Saygılarımla
Kullanıcı avatarı
Osman Nuri Sarı
Site Yönetim
Site Yönetim
 
Mesajlar: 500
Kayıt: Prş Eyl 08, 2005 12:11 am
Konum: samsun

Mesajgönderen İlkay Durgun » Çrş Eki 18, 2006 7:52 pm

Sn.Onsari tartışmayı kişisel hale getirmek istemiyorum...

Ben Orhan Pamuk ve yükşelişi hakkında bir yazıyı buraya asarak tartışmamıza katkıda bulunmasını umuyorum...

WHO İS ORHAN PAMUK?

Orhan Pamuk'un Nobel'e uzanan öyküsünde kritik dönüm noktaları var. Amerika Dışişleri Bakanlığı sponsorluğuyla katıldığı kurs, kardeşi Şevket Pamuk'un İsrail'de verdiği ekonomi dersleri, Yahudi asıllı Amerikalı gazetecisi Jeri Liber'le olan yakın dostluğu... Serdar Kuru, "Pamuk kimdir" sorusuna alışılmadık bir cepheden yanıt veriyor.

Sevgili dostlar edebiyata olan ilgimden dolayı aslına bakarsanız yazı insanlarının ufak tefek hatalarını maruz görür ve onları çok gündeme getirmemeye çalışırım. Çünkü yazar dünyayla sıkıntısı olan insandır ve temel olarak yaptığı, sıkıntısını yazıya dökmektir.
Bunu en iyi kendimden bildiğim için yazı insanlarının bazı çıkışlarını çok önemsemem. Orhan Pamuk, son yaptığı açıklamalarla beni "yazara dokunma" prensibimi bozmak zorunda bıraktırdığı için üzgünüm. Nedense edebiyatçılarımı z siyaset yapmadan duramıyorlar ve bu siyasetler de ne hikmetse hep vatanımız aleyhine oluyor.
İstihbarat dünyasında "kuş yumurtası üretmek" diye bir deyim vardır. Diyelim ki X ülkesinde bundan 20 sene sonra yapmak istediğiniz uzun vadeli bir operasyon var. Bu operasyon için size çeşitli provokatörler lazım ve en güvenilir provokatör kendi yetiştirdiğinizdir.
Bu iş için yetenekli ama geleceği parlak olmayan zayıf karakterli bir "yumurta" bulunur. Mesela bu genç üniversitede devşirilir ve aşama aşama önce öğretim görevlisi daha sonra da medya parlatmaları ve şirket sponsorlukları yla ülkede sözü dinlenen bir profesör haline getirilir.
Gerekirse tüm araştırma ve kitapları da eline hazır olarak verilir. Ülkedeki insanlar bu kişinin yazdığını sandıkları muhteşem eserleri okur ve ona olan saygıları artar. Böylece yumurta kuluçka aşamasını bitirmiş ve çatlayıp güzel bir kuş olma zamanı gelmiştir.
Belirlenen zamanda bu profesör medya yoluyla müthiş radikal açıklamalar yapmaya başlar ve tüm ülkeyi karıştırır. Aynı anda kendisi gibi yetiştirilen diğer yumurtalar da farklı faaliyetlere girişirler. Neyse konu uzun benim yerim dar ama ilgilenenler için Doğu Bloğunun çöküş dönemine bakmalarını salık veririm.
Bu alakasız konudan sonra gelelim Orhan beye.
Ferit Orhan Pamuk Beyin (kimsenin bilmesini istemediği göbek adı Ferit'tir) ülkesine bu kadar muhalif olmasını hiç anlayamamışımdır. Hani fakir ve hayatını zorluklar içinde geçirmiş birisi olsa belki anlayacağım ama Orhan Pamuk sülalece aristokrat tabakasına mensuptur ve bugün eleştirdiği devletin çok ekmeğini yemiştir.
Mesela dedesi Cumhuriyetin ilk mühendislerindendir ve özellikle Atatürk, İnönü dönemlerinde yapılan demiryolu hamlesinde büyük ihaleler alıp kısa zamanda zengin olmuştur.
Oğulları bu koca servetin büyük kısmını sefahatle tüketseler de Orhan Pamuk'un zengin bir hayat sürmesine yetecek kadar servet kalmıştır.
Babası deseniz Türk özel sektörünün duayenlerinden Gündüz Pamuk.
Amerikanın IBM şirketinin Türkiye'ye atadığı ilk genel müdürlerden.
1959-1964 yılları arasında IBM firmasının tüm devlet birimlerine ve silahlı kuvvetlere sattığı cihazları pazarlayan kişi.
1964 yılından sonra Koç Holding'de Aygaz Genel Müdürlüğü, Koç Holding Plan Grubu Başkanlığı, Arçelik müdürlüğü yapmış ayrıldıktan sonra iki sene de PETKİM'in başında bulunmuştur.
Yani Orhan Pamuk'un babası Türkiye'nin başarılı özel sektör yöneticilerinden biri.
Bu kadar da değil; Gündüz Pamuk İsmet Paşa'nın yakın dostudur ve SODEP'in kurucularındandı r. Kısacası Pamuk Ailesi dönemlerinde zengin oldukları Halk Partisi'ne büyük bir sadakatle bağlı.
Anne tarafı deseniz o da aristokrat.
Anne tarafından büyük dedesi 1700'lü yıllarda Girit Valiliği yapmış İbrahim Paşa. İbrahim paşa geniş torun yelpazesine sahip ve bu kanaldan Orhan Pamuk'un ilginç akrabaları var.
Mesela Hürriyet Gazetesi'nde edebiyat yazıları yazan papyonlu Doğan Hızlan ve İş Bankası eski genel müdürlerinden Ferit Basmacı, Orhan Pamuk'la uzaktan akraba.
Karısı Aylin Pamuk bile aristokrat. Aylin hanımın anne tarafı Beyaz Rusya'dan göç etmiş ve daha sonra Osmanlı hizmetine girmiş bir Rus soylusuna dayanmakta. Babası ise Osmanlı Adliye Nazırı Kazım Beyin oğlu.
Kısacası sevgili dostlar bugün Türkiye'deki sisteme binlerce eleştiri yağdıran Orhan Pamuk bu eleştirileri yapacak en son kişidir çünkü Osmanlıdan beri bu ülkeyi yöneten aristokrasinin tam bir üyesi kendileri. Peki Orhan Pamuk'ta oluşan bu sistem düşmanlığı nereden kaynaklanıyor ve acaba "yapay" bir düşmanlık mı sorularına cevap arayalım.
Orhan Pamuk'un hayatının ilk evrelerine baktığımız zaman koca bir başarısızlık olduğunu görüyoruz. 30 yaşına kadar iki okul değiştirmiş ve sırf askerliğini kısa dönem yapmak için gazetecilik okumuş bir insan. İlk başlarda ressam olmak isterken sonra yazarlığa sarıyor. Yıllarca evinin odasına kapanarak ödüller alan ama kimsenin para vermek istemediği romanlar yazıyor.
Tam artık buraya kadarmış aşamasına geldiği anda sihirli bir değnek değmiş gibi Orhan Pamuk'un kitapları satmaya ve yurtdışında tanınmaya başlıyor. Peki bu sihirli değnek acaba nerede değmiş olabilir. Benim kanaatimce bu değneğin izini Amerika'da sürmek lazımdır.
Amerika'ya gitmeden önce Orhan Pamuk üzerinde derin etkileri olduğu anlaşılan birisinden bahsetmek lazım. Bu kişi Orhan Pamuk'un erkek kardeşi Şevket Pamuk.
Şevket Pamuk, Orhan Pamuk'un ilk dönemlerinin aksine oldukça başarılı bir insan. Amerika'da Yale, Berkeley gibi sağlam üniversitelerde ekonomi okuduktan sonra Türkiye'de birçok üniversitede ders veren Şevket Pamuk Osmanlı ekonomisi üzerinde tanınmış bir uzman.
Kendisi pek çok yabancı üniversitede Osmanlı ve Türkiye ekonomisi üzerine dersler vermiş.
Bu üniversitelerden en ilginci İsrail'de bulunan Negev Ben Gurion Üniversitesi. İsmini İsrail'in ilk başbakanı, İsrail'in kurucularından ve hatta anarşik faaliyetleri yüzünden Osmanlı tarafından Filistin'den kovulacak kadar fanatik siyonist olan David Ben Gurion'dan almıştır.
Üniversitenin, derslerini MOSSAD'ın da ilgiyle takip edip raporlar hazırlattığı bir "Ortadoğu Çalışmaları" bölümü bulunmakta.
İşte Sayın Şevket Pamuk böylesine kaliteli bir bölümde ders verebilecek kadar yetenekli bir ekonomi uzmanımız. Ben Gurion Üniversitesi' nin başında 14 sene Dünya Bankası'nda çalışmış ve daha sonra bu başarılarından ötürü Rotary ve Lions klüplerinin 2000 yılının adamı olarak seçtikleri Prof. Avishay Braverman bulunmakta. Böylesine başarılı bir ekonomistin yönettiği üniversitede ekonomi dersi vermenin önemini anlamışsınızdır. İşte Orhan Pamuk'un kardeşi Şevket Pamuk bu kadar değerli bir hocamız.
Evet biz Orhan Pamuk'un Amerika yolculuğuna dönelim gene.
1985-1988 arasında tam üç sene Amerika'da kaldı Orhan Pamuk. Bu dönemde Amerika'da harıl harıl kitap yazmanın dışında çok önemli bir kursu da başarıyla bitirdi. Bu kurs Iowa Üniversitesi bünyesinde verilen International Writing Program (IWP) isimli çok ilginç bir kurs.
Kursun amacı dünyanın değişik bölgelerinden gelen ve kendilerinde potansiyel görülen yazarların Amerikan hayatını tanımaları ve kitaplarını yazabilecek güzel bir ortama kavuşmaları... Bu "iyiliksever" programın bünyesinde her sene 20 kadar yazar ağırlanıyor.
İşte Orhan Pamuk'un bu kurstan sonra hayatı değişti. Yani onun deyimiyle "Bir kursa gitti hayatı değişti".
Bu arada kurstan 2004 senesinde mezun olan bir başka Türkün ismi de Mahir Öztaş; aklınızda bulunsun çünkü geleceği parlak.
İnsan düşünmeden edemiyor bu üniversite bu kadar insanı çağırıp onları aylarca yedirip içirecek ve ağırlayacak parayı nereden buluyor diye.
Cevabı basit.
Bu yazar eğitim kursu programının baş sponsoru Amerikan Dışişleri Bakanlığı.
Orhan Pamuk'un şansı Amerika'da bundan sonra oldukça açılıyor. Baktığımız zaman Orhan Pamuk'un Amerika'da basılan kitaplarının tamamına yakını aynı yayınevinden çıkmış. Bu yayınevi Random House. Yayınevinin sahipleriyse dünyaca ünlü Alman Bertelsmann. .. Bertelsmann'ı n kurucusu ve şu anda emekli hayatı süren dünyanın en zenginlerinden Reinhard Mohnda sihirli değnek örneklerinden.
Bay Mohn İkinci Dünya Savaşında general Rommel'in Afrikakorps birliğinde asteğmen olarak savaşıyor. Burada Amerikalılara esir düşerek Kansas'ta bir esir kampına tıkılıyor. O zamana kadar kitaplara ilgi duymayan Mohn bir anda kitapsever oluveriyor. Savaştan sonra komünizm tehdidi altındaki ülkesine dönen Mohn aniden bir yayınevi açarak ilahi kitapları ve dini kitaplar basmaya başlıyor.
İşte Bertelsmann'ı n kuruluşu böylesine mütevazı.
1991 senesinde emekli olduğu zaman Bertelsmann dünyanın en büyük yayıncılarından ve kendisi de Karun kadar zengin. Bu Amerikalılar asteğmen Mohn'a esir kampında ne yedirdilerse adam başarının sırrını buluveriyor bir anda.
Bertelsmann'ı n bir diğer ilginç özelliği Doğan Holding'le 2001 senesinde müzik piyasasına yönelik bir ortaklığa gitmeleri. Bu ortaklığın tüm görüşmeleri bizzat Aydın Doğan'ın kızı Hanzade tarafından yapıldı.
Buna göre şu an Türkiye'de yayınlanan pek çok yabancı müzik albümü hep bu ortaklık sayesinde Türkiye'ye ulaşıyor. İşte bu büyük grup Orhan Pamuk'u çok sevmiş olacak ki tüm kitaplarını satsa da satmasa da ısrarla onlar basıyorlar.
Orhan Pamuk'un en büyük başarılarından biri de dünyaca ünlü IMPAC Dublin Ödülü'nü almış olması. Bu ödül öylesine basit bir plaket değil tabii ki çünkü ödül jürisi "Benim Adım Kırmızı" kitabını öylesine beğenmiş ki bir de hediyesi olarak 115 bin dolar vermişler.
Peki bir Türk yazarına kendisiyle aynı mesleği yapan çoğu meslektaşının hayatları boyunca bir arada göremeyeceği meblağı veren kurumun arkasındaki güç kim. Bu şirket ödüle ismini veren IMPAC şirketi.
IMPAC tüm dünyada yaygın yönetim danışmanlığı hizmetleri veren bir Amerikan şirketi.
Yönetim danışmanlığı adı altında güzel istihbarat hizmetleri verdiği de bilinir.
Şirketin başındaki Dr James Irwin İrlanda'yı ve kitapları çok sevdiği için böylesine güzel bir ödül ortaya çıkarmış ve her sene başarılı bir yazara bu ödül veriliyor.
Edebiyatsever dostumuz bay Irwin çok da aktif birisi. Kendisi Amerika'nın önde gelen Cumhuriyetçilerinden ve Amerikan ordusuyla arası harika. O kadar harika ki Amerikan Askeri Akademisi West Point'den üstün hizmet ödülü almış.
Orhan Pamuk'a verilen ödülün sponsoru bay James Irwin "International Democratic Union" derneğinin de baş üyesi ve muhasebecisi.
Bu dernek dünya çapındaki merkez sağ partileri bir araya getirmek için kurulmuş. Kurucuları arasında Ronald Reagan, Margaret Thatcher, Baba George Bush, Helmut Kohl ve Chirac gibi önemli isimler de bulunmakta.
Derneğin Türkiye'den de iki üyesi var. Bunlar Anavatan Partisi ve Doğru Yol Partisi. Derneğin şu anki başkanı Avustralya'nı n Amerikan yanlısı başbakanı John Howard.
James Irwin bunun dışında Washington'da bulunan "Center for Democracy" derneğinin de üyesi.
Tüm dünyaya Amerikan demokrasisi getirme amacındaki bu derneğin en ilginç siması artık hepimizin tanıdığı Henry Kissinger. Kissinger dendi mi o demokrasinin nasıl geleceğini hepiniz tahmin edersiniz herhalde.
Orhan Pamuk'un otuz yaşlarına kadar odasından çıkmayan biri olarak çok büyük aşamalar kaydettiği büyük bir gerçek.
Şu anda kazandığı ünün ve paranın keyfini çıkarmakla meşgul. Taksim meydanına yakın ve muhteşem boğaz manzaralı teras katında yeni eserleriyle uğraşıyor.
Duvarlarında Japon edebiyatına kadar tasnif edilmiş yüzlerce kitap bulunan lüks dairesini sadece çalışma amaçlı kullanıyor ve bazen de yakın dostlarıyla yemek yiyor.
Bu eve sık sık gelen yakın dostlardan biri de Yahudi asıllı Amerikan gazetecisi Jeri Liber'di. Bu şahsiyeti hafızası güçlü okurlar hatırlayacaklardı r. Kurucusu olduğu İnsan Hakları İzleme Komitesi'ni temsilen Türkiye'deki insan hakları ihlallerini konu alan bir rapor yazmıştı. Sonra bu rapor kitap haline de dönüştürüldü.
Bu raporda Türk ordusunun Kürtlere katliam yaptığı iddia edilmiş ve Türk ordusuna açıkça "serseriler" diye hitapta bulunulmuştu.
Bu kitabın çevirisini yapan Ertuğrul Kürkçü ve Ayşe Nur Zarakoğlu hakkında dava açılınca Jeri Liber onlara destek vermek için hemen Türkiye'ye gelerek mahkemelere katılmıştı.
Herhalde Sayın Orhan Pamuk'un fikirlerinin oluşmasında Jeri Liber'le özel teras katında yaptığı yemekli sohbetlerin büyük etkisi olmuştur.
Evet, sevgili dostlar uzun bir yazının sonuna geldik. Keşke Orhan Pamuk gibi yazarlarımız bu şekilde açıklamalar yapmasa da bizde edebiyatçılarımı zla ilgili böyle uzun yazılar yazmasak. Bu arada yazıyı yazarken sabahı etmişiz gene ve dışarıdan kuş sesleri geliyor. "Kuş sesleri" çok güzel ama her "kuşun" sesi değil tabii ki.
Kullanıcı avatarı
İlkay Durgun
Sitenin Sahipleri
Sitenin Sahipleri
 
Mesajlar: 280
Kayıt: Pzr Kas 06, 2005 9:27 pm

Mesajgönderen Osman Nuri Sarı » Çrş Eki 18, 2006 10:37 pm

Sevgili Arkadaşlar

Hep Orhan Pamuk için kötü sözlere yer verdiniz. Ben de ona haksızlık olmasın diye onun için söylenen güzel düşüncelere yer vereceğim. Umarım sizi kızdırmam


Yaşar KEMAL
'Bu ödülü hak etmişti'
Nobel aldığını duyar duymaz telefonla ulaşıp bizzat tebrik etmek isterdim Orhan'ı. Ama yurt dışında olduğunu öğrenince hemen bir e-mail gönderdim. Hak ettiği ödülü almasına çok sevindiğimi, inandıklarının ardında da inatla durmaya devam edeceğine dair hiç kuşkum olmadığını söyledim. Orhan Pamuk ödülü hak etmişti.


Murathan MUNGAN
'Tadını çıkarmalıyız'
"Ödülü aldığını duyunca çok sevindim. Herkese bunun tadını çıkarmayı öneriyorum. Bütün ödüller tartışmalıdır ve çeşitli dengeler gözetir. Nobel gibi dünya çapında bir ödülün de bazı dengeleri gözetmesi mümkün. Onun edebiyatçı kalitesi ve değeri var. Yargı sürecinin ödülü almasında etkili olduğunu değerlendirmeleri edebiyatçı kimliğini gölgelememedir. Yaşar Kemal'i çokbeklettiler ama Orhan Pamuk'u bekletmediler."


Ayşe KULİN
'Çok memnun oldum'
Çok memnun oldum. Türkiye için çok hoş bir şey. Listede çok değerli yazarlar vardı. Bazen bu konularda siyasi şeyler de tartışılıyor. Ama önemli değil. Nasıl olursa olsun bir Türk'ün kazanmış olması çok iyi. Orhan Pamuk'a hayırlı olsun. Bir Türk olarak çok memnun oldum onu söylemek isterim.


Oral ÇALIŞLAR
'Gurur verici bir ödül'
"Orhan Pamuk'un böyle bir ödülü alması gurur kaynağı. Bu ödülü siyasi nedenlerle aldığı söylenecek ama unutmayalım ki, bütün önemli yazarlar, önemli aydınlar, zaman zaman kamuoyunun düşüncelerine veya kurulu düzenin fikirlerine tersine açıklamalar yapmışlardır. Orhan Pamuk'un çeşitli olaylardakieleştirel tavrı da onun aydın kimliğinin sonucu. Bunu böyle kabul edip bu ödülü kazanmasının onuru hep birlikte yaşamak daha anlamlı."


Kürşat BAŞAR
'Artık amacına ulaştı'
"Kendisi için çok önemli bir başarı ve onu tebrik ediyorum. Kendi hazırladığı bir projedir. Bunun dışında edebiyat kısmı yazık ki, siyasi tartışmaların gerisinde kaldı. Bir yazarın, edebiyatıyla tartışılmasını isterdim. Bunda Orhan Pamuk'un da kendi payı var. Hevesine ulaştığı için daha sonraki konuşmalarının daha farklı olacağını düşünüyorum, ümit ediyorum."

Batılı Bir Yazar

PAMUK ROMANI BATILILARIN ELİNDEN ALDI
Pamuk'un hem Doğu, hem de Batı kültürleriyle bağları sayesinde 'çağdaş romanın köklerini genişlettiği için' ödüle layık görüldüğünü belirterek, 'Bunun anlamı şudur: Kendisinin romanı bizim, Batılıların elinden aldığı ve bizim şimdiye kadar gördüğümüz romandan tamamen başka bir şeye dönüştürdüğü söylenebilir' dedi.
Pamuk'un ödülü kazanmasıyla, 1988'de Mısırlı yazar Necib Mahfuz'a verilmesinden bu yana Nobel Edebiyat Ödülünün ilk kez bir Müslüman ülkeye gittiğine dikkat çekiliyor.

MEHMET BARLAS

Türk düşünce ve edebiyat tarihi, yazılarından ve düşüncelerinden ötürü zindanlara atılmış, mahkeme kapılarına düşmüş isimlerle dolu.Ama artık bu dönem geride kaldı.
Aynı şekilde Orhan Pamuk arkasındaki kültür ve düşünce birikimini de dış dünyaya taşıyarak bu ödülü aldı. Eğer bir Orhan Pamuk bugün varsa, onun arkasında Ahmet Mithatlar, Recaizadeler, Halit Ziyalar, Refik Halitler, Yakup Kadriler, Kemal Tahirler, Yahya Kemaller, Nazım Hikmetler, Necip Fazıllar, Yaşar Kemaller, Orhan Veliler, Aziz Nesinler, Ahmet Ümitler, Elif Şafaklar ve bizlere yüzyılı aşkın süredir Türk dilini ve yaratıcılığı sevdiren isimler de var.

AMA, BEN BU ŞEKİLDE BAŞKALARINDAN ALINTI YAPMAKTAN HAZ ALMIYORUM.
Kullanıcı avatarı
Osman Nuri Sarı
Site Yönetim
Site Yönetim
 
Mesajlar: 500
Kayıt: Prş Eyl 08, 2005 12:11 am
Konum: samsun

Mesajgönderen Necati Yavuz » Çrş Eki 18, 2006 10:40 pm

Sevgili Osman Hocam ;
Oral Çalışlar dan örnek vermişsin,doğrusu seni yadırgadım.Ha Oral ha Orhan Pamuk.Satılmışlar ordusunun mensupları.
Kullanıcı avatarı
Necati Yavuz
Sitenin Sahipleri
Sitenin Sahipleri
 
Mesajlar: 70
Kayıt: Prş Şub 09, 2006 5:31 pm
Konum: Trabzon / Hopşera

Mesajgönderen Osman Nuri Sarı » Çrş Eki 18, 2006 11:16 pm

Sayın Necati Bey

Örnek verdiğim bu kişilerin düşünceleri beni ilgilendirmiyor.(Hiç birini de sevmem.) Benim için Sayın İlkay Beyin alıntı yaptığı şahsiyet Serdar KURU ne ise Oral Çalışlar, Ayşe Kulin veya Parlas da aynı şeydir. Benim burda vermek istediğim mesajı anlayamamanıza üzüldüm. Yoksa, ortak düşünüş anlamında Oralla, Orhanla işim olmaz benim.

saygılarımla
Kullanıcı avatarı
Osman Nuri Sarı
Site Yönetim
Site Yönetim
 
Mesajlar: 500
Kayıt: Prş Eyl 08, 2005 12:11 am
Konum: samsun

Mesajgönderen İlkay Durgun » Çrş Eki 18, 2006 11:29 pm

sn.onsari.alıntısını yaptığım yazarın kimliği ile ilgilenmeden yazılanları anlamanızı umarım...

neyse...yine anlamanıza yarayacak alıntı olmayan kendi fikirlerimden de bahsedeyim...

Orhan Pamuk'u edebiyat açısından tartışacak düzeyde değilim derinlemesine...İyi bir okuyucu olarak fikirlerim var elbette..."beyaz kale" adlı romanını okudum ve "kara kitap" romanını _ki büyük bir basın lansmanı ile çıkmıştır_ yarıda bıraktım.

Ancak biz burada Orhan Pamuk'un edebi kişiliğini konuşmuyoruz yada konuşmamalıyız...Ki "beyaz kale" adlı romanının en can alıcı betimlemelerinin bulunduğu yerlerin"pedro'nun günlüğü" adlı bir romandan çalıntı olduğunu sağır sultan duymuştur.Edebiyatın "sözün namusunu" taşıması gerektiğini düşünen benim gibi insanlar için edebi bir tartışma baştan zaten yaralanmış olur...Bunu geçiyoruz.Zaten bu tartışmaları edebiyat dünyası ileriki günlerde daha derinlemesine yapacaktır...

Orhan Pamuk'un "NOBEL Edebiyat" ödülünü alması asıl tartışma konusudur.Heriy kesincıra bile ödül veren ""NOBEL" inde tartışılması gereken asıl konu olduğunu düşünüyorum...

Bütün dünyada büyük sermaye artık insanlığın acı çekerek oluşturduğu değerlerede el atıyor.onları sahipleniyor ve bir turuva atı gibi devletlerin toplulukların içine salıp bu değerleri bir silah olarak kullanıyor.

Bunun en parlak örneği Soros'un "açık toplum vakfı" dır

Burada amaç; ayrıştırmak,ötekileştirmek,milliyetçi reflekslerin ortaya çıkmasını sağlamak,toplumların kendi öz kültürel değerlerine saldırmak ve tek bir kültürü dayatmak;sınırsız tüketim özgürlüğü,alabildiğine bireyci ve yanlız insan,ahlak erozyonu..._ öyleki Orhan Pamuk'un yaptığı edebi hırsızlığı dahi canım olur bukadar fazla büyütmeyelim diye düşünüyoruz_

Orhan Pamuk konusunda karşı olan herkezin ortak noktası ;Bu uluslararası büyük sermaye ile olan ilişkisidir.Edebiyat ödülü almış bir yazarın kendi ülkesinde bu kadar tartışılması şaşırtıcıdır.Daha öncede bu ülkenin muhalif yazarları olmuştur. Bu ülkeyi çok ağır eleştirmişlerdir.Ama onların bu ödülü alması bu kadar tartışılmazdı sanırım.Mesela Yaşar Kemal bu kadar tartışılırmıydı sizce? Yada diyelim Aziz Nesin bu kadar tartışılır mıydı? Nazım hikmet? Sanmıyorum.Ki adını saydığımız bu yazarlar bu ülkeyi Orhan Pamuk'tan çok daha ağır ve her konuda eleştirmişlerdir.Bu ülkede hapislerde yatmışlar, ölümlerden dönmüşlerdir.Orhan Pamuk 301 den yargılandı diye dünya ayağa kalkmış kitapları sırf bundan dolayı dahi baskı üstüne baskı yapmıştır.Bunu dahi birileri paraya tahvil etmişlerdir.

İnsan bunun bir "marketing" faliyeti olduğunu düşünmeden edemiyor doğrusu...Bu duygu bu topraklarda bir çok insanda var.Tepkinin sebebi budur.

Orhan Pamuk'un bu aşamada 301 den yargılanmaya ihtiyacı vardı...

Alıntısını yaptığım yukarıdaki yazı işte bu uluslararası sermayenin vakıfları ve kuruluşları ile Orhan Pamuk'un ilişkilerinden bahsetmektedir.Büyük marketing faliyetlerinden bahsetmektedir.Bu uluslararası sermayenin vakıfları ve kuruluşları ortadadır.Dünya ile nasıl bir ilişki kurdukları ortadadır.Ne yapalım bunları es mi geçelim.Bunlar büyük bir komplo teorisi yada paronaya diyip doktoramı gidelim.

Hadi popüler kültür ağzında soralım...Bizim için yarattıkları matrixe mi inanalım...Bunu sorgulamayalım mı?...Bunu her sorguladığımızda bize faşist,özgürlük düşmanı,zavallı hastalar mı diyeceksiniz?...

Söylermisiniz bize hangi sonu uygun gördünüz?
Kullanıcı avatarı
İlkay Durgun
Sitenin Sahipleri
Sitenin Sahipleri
 
Mesajlar: 280
Kayıt: Pzr Kas 06, 2005 9:27 pm

AĞALAR

Mesajgönderen Rıfat Taşkın » Cum Eki 20, 2006 11:26 am

................Yaklaşık 8 yıldan sonra ilk defa bukadar uzun bir yazı dizisini okudum.Tararsız biri olarakta her iki tarafa düşüncelerimi aktarayım.Ben bu konuyu yazar pamuğun ödül almasına bir iki gün kala tv5 de (erbakantv) bir programda sakallı yorumcunun biri yaptı.İlk anda ALLAH ALLAH bize nobel ödülü veriyorlar hayret dedim.Dahasonra o sakallının yazar pamuğun geçmişinden itibaren anlattıkları ki sizlerinde malumunuz sonra bende bu ödülü siyasi gördüm.Fakat çok ilginc bir şekilde yorumcu olayı birde tarihi ve politik yönünü açınca aslında alınan bu ödülün ilerde tarihi gerçekler dünya kamuoyuna kabul ettirilse hangi amaçla verildiği daha net ortaya çıkacaktır.
..............Bana sorarsanız hangi şartta olursa olsun %50. olumlu,%50 olumsuzdur.Bu bağlamda bekleyip sonuçlarını görmek lazım.
Rıfat Taşkın
Sitenin Sahipleri
Sitenin Sahipleri
 
Mesajlar: 57
Kayıt: Prş Haz 22, 2006 2:33 pm
Konum: trabzon-caykara-feğmenos


Dön ARŞİV

Kimler çevrimiçi

Bu forumu gezen kullanıcılar: Hiç bir kayıtlı kullanıcı yok ve 2 misafir

cron