DEVRİMCİ, İLERİCİ, AYDIN BİR KİŞİLİK - HZ. MUHAMMED

"Düşünebilen bir nesil yaratmak ve düşüncelerimizi özgürce paylaşmak için" burada buluşalım.

Moderatörler: Muzaffer Mustafa Altuncu, Osman Nuri Sarı, Özgür Hasan Altuncu

DEVRİMCİ, İLERİCİ, AYDIN BİR KİŞİLİK - HZ. MUHAMMED

Mesajgönderen İlkay Durgun » Cmt Mar 07, 2009 2:56 am

Hz. Muhammed, uygarlığın eşiğine gelmiş, ilerlemeye aç yukarı barbar bedevilerin çürümüş ve yozlaşmış Mekke uygarlığına karşı başkaldırısının ve taze bir uygarlığın tohumunu atan hareketin başarılı önderidir. Bu nitelikleriyle tarihin kaydettiği büyük devrimciler arasında yerini alır. Putları yıkmıştır; tarihin en büyük tanrı yıkıcılarından biridir (tıpkı Musa ve İsa gibi). Kolay mıdır, onlarca tanrıyı yıkıp tek tanrıya indirebilmek? Kimin müzesine yakışır? Devrimin müzesine. Çürümüş Mekke'yi tarihin çöplüğüne yollayan kişi bizimdir.

Günümüzün din bezirganları, şeriatçıları, Amerikan İslamının temsilcileri, Fethullahlar, Tayyipler, Muhammed'in torunları olabilirler mi? Onlar Mekkelilerin, ezenlerin torunlarıdırlar; günümüzün Mekkelileridirler. Çürümüş Mekke onların olsun; biz Mekke'yi tarihin çöplüğüne gönderen devrimci Muhammed'i ve ilk yoldaşlarını müzemizin başköşesine koyuyoruz.
......

Hz. Muhammed'i, Fatih Sultan Mehmet'i ve Mustafa Kemal'i kazanmadan bu coğrafyada devrim yapılamaz. Tabii şu da doğrudur: Hz. Muhammed'i, Fatih Sultan Mehmet'i ve Mustafa Kemal'i aşmadan da bu coğrafyada devrim yapılamaz.

....... Ender Helvacıoğlu


____________ _________ _________ ________________


Solcu bir devrimci olarak –dün ve bugün penceresinden baktığınızda- İslamiyet'i nasıl değerlendiriyorsunuz?

Sarp Kuray: Devrimci soldan gelen bizim gibi insanların din konusunda bir otokritik yapması gerekiyor. Kendimi devrimci Müslüman olarak tanımlıyorum. Türkiye'de bizim kuşağımız ve sonraki kuşaklar bırakın teolojik bir tartışma yapmayı sadece İslamiyet'in çıkışındaki demokratik yapıyı, mülksüze, yoksula karşı açılmış olan ilkeleri bilmiş olsaydık İslamiyet'in bir devrim dini olduğunun altını çizmemiz gerekirdi. Egemenlere karşı başkaldırmış, Arabistan Yarımadasının bütün yoksullarını, göçebelerini arkasına takmış bir önder insan demokratik sosyal bir devrim yapmıştır. Sonraki süreçte egemen sınıflar tekrar iktidara ele geçirdiler. Hz. Muhammed'i hicrete zorlayan Ebu Süfyan zihniyeti, kurucu devrim ilkelerini çiğneyerek, saltanat felsefesini egemen kıldı. Aynı zihniyet kadercilik doktrinini ortaya koydu. "Kadere" inanmak ayrıdır, "kadercilik" doktrini ayrıdır. Bir Müslüman'ın kadere inanmış olmasını asla tartışmam. Ama egemen sınıfın ortaya koyduğu kadercilik doktrini, kendi zalimliklerini, kendi sultalarını meşru kılacak teolojik bir zemin hazırlamıştır. İslamiyet'in kuruluşundaki o demokratik yapıdan istifade eden yoksul yığınlar sistemin dışına itilmiştir. Sonraki yüzyıllarda karşımıza çıkan halk ayaklanmaları nın arkasındaki sebepte budur. "Allah yoktur" vb. teolojik tartışmalar yerine bu nitelikteki İslamiyet'i bilip öğrenseydik halktan bu kadar kopuk olmazdık. Solcuların halktan kopuk olmalarının iki sebebi var: Birincisi bu bahsettiğimiz dine karşı yanlış tavır. İkincisi ise kendi tarihimizin bilincine varmadan 1970'den itibaren bir şablonculuk üzerinden hareket etmek. Kimi Maoculuğu getirmiştir, kimi Sovyetler Birliğini, hızını alamayan birileri ise Enver Hoca'yı getirmiştir. Dindeki hata ve şablonculuk ile kendi toplumumuzdaki orijinal yapıdan koparak marjinalleşmemize sebep olmuştur.

KARL MARKS: MUHAMMED DEVRİMCİYDİ

Ömer Gürcan: Marks ve Engels mektuplaşmalarında Muhammed'ten "Devrimci Muhammed" diye bahsediyor. Marksist geçinen birçok kişi Marks'ın eserlerini okumuyor. Marks'ın eserlerine bakıldığında Hıristiyanlık üzerine birçok değerlendirme ile karşılaşacaklar.

KAHRAMANIM HZ. ALİ

İslamiyet'e dair yaptığınız araştırmalarda en çok neler sizi etkiledi?
Sarp Kuray: Beni İslamiyet'in kuruluş felsefesi çok etkiledi. Hz. Ali'nin tavrı beni çok etkiledi. Çok namuslu bir insan gördüm onda. Düşünün Hz. Muhammed ölmüş, cenazesini yıkıyor, öbür tarafta toplantı var. Halifeyi seçecekler. Kendisini toplantıya çağırdıklarında "görevim var" diyerek reddediyor. Muaviye ile yaptığı savaşta kendisine yapılan kalleşlikten ötürü "hakem"i reddedebilir. Suyun başını kesebilir. "Allah'ın suyudur biz buna karşı inisiyatif kullanamayız" diyerek düşman askerlerinin içmesine izin veriyor. O insanın bütün o sınıfsal pisliklerin dışındaki tertemiz tavırları beni çok etkiledi.

------------ --------- --------- ----------------- --------- --------- --


Kabile ırkçılığın doruk noktalarında yaşayan, kızlarını pazardan alınan bir mal gibi gören, canlı olarak toprağa gömen, onlara mirasta tek pay vermeyen, insaları köle olarak alıp satan, her eve bir put politikasının hakim olduğu, güçlünün zayıfı ezdiği bedevi çöl arabı toplumunu, devrinin iki büyük süper gücüne * kafa tutacak hatta devirecek* kadar ayağa kaldıran ve eski yunan medeniyetini alıp yeniden işleterek ronesansa başlangıç yapan* ilk insan hakları bildirgesinin* hatibi elbetteki her peygamber gibi devrimcidir. bu devrim ise haksızlık üzerine bina edilen yönetimlerin devrilmesi esasına dayanır. bu devrimin temeli adalet üzerine kuruludur.
şu sözlere bir baksanıza;

"Yöneticileri fakir ölen milletler zengin olur, yöneticileri zenginleşen milletler de fakirleşir."

"komşusu açken tok yatan bizden değildir." sırf bu hadis bile uygulansa tek fakir kalır mı? veya tek müslüman?

"haksızlık karşısında susan dilsiz şeytandır." bizde öyle mi? 17 çocuk kaçak kuran kursunun yıkılan binasının altında kalır ve mağdurlarca tek bir şikayet edilmez!.. burnumuzun dibinde* 1000000 insan öldürülür ve tek bir komşu ülkeden tek bir ses çıkmaz!.. binlerce insan amerikan hapishanelerinde* işkence altında öldürülür ve tek bir ses çıkmaz. bu olaylar "yok gibi" davranılır.

"sizden biri bir haksızlık görürse bunu eliyle düzeltsin veya diliyle ikaz etsin..." haksızlıklar karşısında sadece görevli bir zümreyi değil toplumun tamamını sorumlu tutan ve sorumluluktan kaçmanın dilsiz şeytanlık olarak tanımlandığı böyle bir sistem, hangi devrimci siyasi görüşün şimdiye kadar ulaştığı yahut ulaşabildiği noktadır acaba?

"haksızlık yapan bir yöneticinin karşısından hakkı savunurken ölen kişi gerçek şehittir" haksızlığı tescilli zalim bir idareciye karşı koymayı en yüksek şehitlik seviyesinde gören böyle nitelikli başka bir adalet anlayışı var mıdır acaba?

ve bu peygamber ölüme yakın topladığı halka şöyle demiştir:

"bu güne kadar kime borcum varsa, gelsin alsın. kime kırbaçla vurduysam, " işte sırtım" gelsin sırtıma* vursun ve hakkını alsın"...
------------ --------- --------- ----------------- --------- --------- ----


İşçi Partisi Genel Başkanı Doğu Perinçek, parti liderleri arasında yaşanan mal varlığı tartışmasına "Büyük bir devrim lideri" olarak nitelendirdiği Hz. Muhammed'in "Yöneticileri fakir ölen milletler zengin olur, yöneticileri zenginleşen milletler de fakirleşir" sözüyle katıldı. Perinçek, artık solun da Hz. Muhammed'i "devrimci" olarak görmesini istedi.
------------ --------- --------- ----------------- --------- --------- ----


Hz.Muhammed toplumu daha ileri seviyeye ulaştırmaya çalışmış,gelen hükümlerde bu yönde..devrim niteliğinde..amaç ilerlemek,bedevilik ten medeniliğe geçmek..çöl kanunlarının olduğu topraklarda devletleşme ve hukukileşme adımları atılıyor..21.yy'da ise ilerlemenin karşısına İslami kurallar çıkıyor..burada çelişki var..medenileşmeyi arzu eden bunun için mücadelelere giren bir Muhammed,21. yy'da yaşasaydı getirdiği kurallar nasıl olurdu acaba?..gelişimi destekleyen adımlar atardı mutlaka..kendi çağında önünde model yokken bunu yapan biri bu çağdaki gelişim hareketlerini desteklemez miydi?

devrimci,reformist Muhammed olarak bakılınca bu soruların cevabı büyük bir EVET olur..

------------ --------- --------- ----------------- --------- --------- -----


Hz Muhammed'in Mekke'de Kaç Oyu Vardı?

DEVRİMCİLERİ DEVRİMCİLER ANLAR
Devrimcileri en iyi devrimciler anlar.
Ulemaların Hz. Muhammed'i biz devrimciler kadar anlamaları ve duymaları olasılığı yoktur.
Çünkü Hz. Muhammed'i sistemin içinden, tutucu, kalıplaşmış bir zihin yapısıyla anlama şansı bulunmuyor.


PUTLARI KIRDI
Hz. Muhammed, putlara tapmaya isyan ediyor. Bu isyan aslında otoritelerini o putlardan alan Mekke aristokrasisine isyandır.

Hz. Muhammed büyük bir devrimcidir. Her ciddi bilim adamı bunu teslim ediyor. Hatta insanlık tarihinin en büyük birkaç devrimcisinden biridir. Açtığı yoldan gelen büyük uygarlık atağına bakınız; 7. yy'dan aşağı yukarı 15. yy'a kadar sürüyor.

Bu sekiz yüzyıl uygarlığın öncüsünün İslam dünyası olduğu bir çağdır. Kapitalizm, sanki o çağlarda filizlenecek gibi gözükür. Avrupa o sırada dünya uygarlığının kenarlarındaki karanlıklardadı r.

GÜNÜMÜZÜN EBU SÜFYAN'LARI
İslamiyet'in doğuşunu izlerken, olaylara Tayyip Erdoğan'ların ve Abdullah Gül'lerin gözüyle de bakmaya çalıştım. Büyük Ortadoğu Projesi görevlileri, Amerikan zalimleriyle Ortadoğu'nun yoksullarına karşı, "2 sayfa 9 maddelik" gizli anlaşma yapan sözleşmeli personel, o Mekke döneminde kendilerini nerede, kimlerin yanında görebilirler?

Hanımlarının parmaklarında 65 milyarlık yüzükler, 20 yaşındaki mahdumlara 100 metrelik gemiler, Deniz Feneri ile gasp edilen alın terleriyle kurulan yandaş televizyonlar, borazan gazeteler.

Ebu Süfyan'lar, Ebu Cehil'ler yalnız 6.-7. yüzyılda yaşamadılar ki. Tayyip Erdoğan'lar, Abdullah Gül'ler saltanat ve şatafat düşkünlükleriyle, Amerikan zalimlerine bağlılıkları ve bir milyardan fazla insanın kanına giren o Büyük Ortadoğu Projesi'ne biatlarıyla, o Mekke'deki Kureyş eşrafına ne kadar benziyorlar.

Ve Hz. Muhammed ve ona inanan şerefli insanlara ne kadar uzaklar!
Kullanıcı avatarı
İlkay Durgun
Sitenin Sahipleri
Sitenin Sahipleri
 
Mesajlar: 280
Kayıt: Pzr Kas 06, 2005 9:27 pm

Mesajgönderen Muzaffer Mustafa Altuncu » Cmt Mar 07, 2009 11:59 am


Yapmayın dostar,
Ne olur dünyadaki şu akıl almaz kirliliği, hüsümeti ve çekişmeleri sevgili Peygamberimizle yan yana koymayın..

Bir zamanlar Mustafa Kemal Atatürk ile yapılmak istendi,bir nevi başarılamadı.. Çünkü herkes Atatürkçü olunca o hesabı yapanlar yarı yolda kaldı.. Şimdi aynı şey Sevgili Peygamberimizle denenmek isteniyor..

Herkesin bir dünya görüşü var...Ona saygılı olalım.. Birbirine hakaret etmeyelim.. Herkes dilediği gibi yaşasın,dilediğini yapsın,çevresini örnek kişiliği ile yanına almağa çalışsın...

Ben onun için günümüzdeki siyaseti hiç sevmiyorum..
Meydanlara bakar mısınız ?
Hep birbirini karalama,birbirine hakaret,birbirine akıl almaz yüklenmeler..
Meydanlarda akıl almaz israf ve harcamalar..
Halbuki bu işi yazılı ve görüntülü medya ile hal edebilirlerdi..O zaman hem meydanlar kirlenmez,hem masraf yapılmaz böylece oralara yapılan masraflarla memleketin bir derdine derman olunurdu..
Değil mi ?

Söylenecek çok şey var ama uzatmaya niyetim yok..
Devrimci ile Hz.Muhammet (s.a.v.) in bir araya getirilmesi hiçte şık olmamıştır...

Bırakalım o mübarek gönüllerde olsun !!!!!!!!!
Kullanıcı avatarı
Muzaffer Mustafa Altuncu
Bölum yetkilisi
Bölum yetkilisi
 
Mesajlar: 26605
Kayıt: Cmt Şub 04, 2006 9:12 pm
Konum: GÖLCÜK

Mesajgönderen Ahmet Hamdi Kama » Sal Mar 10, 2009 3:31 pm

Siyasetle ilgili konular içerisinde Hz ..Peygamberimizi ele almak ve de günümüz dünyasındaki gelişen bazı olaylarla ilişkilendirerek Hz Peygamberimizi anlamış olmayız bilakis anlaşılmamasına hizmet etmiş oluruz ..
Bu manada önçelikle kelimelerin anlamına bakmak gerekidir ..

Devrim, Belli bir alanda hızlı, köklü ve nitelikli değişiklik. İnkılap. İhtilal. Kitle halindeki bir toplumsal hareketin başlatılmasının söz konusu olduğu, varolan bir rejimi şiddet kullanımı sonucunda başarıyla yıkarak yeni bir hükümet biçimi oluşturan bir politik değişme sürecidir...buradan hareketle hz peygamberimizin devrimcilikle nasıl ilişkilendiriyorlar doğrusu anlamakta zorluk çekiyorum..

..Yüce Allah’ın insanlığa peygamber ve kitap göndermesinin dört temel amacı vardır. Bu amaçları Allah’ın kitabının her tarafında görmek mümkündür. Bu amaçları şöyle özetleyebiliriz:
1. Yüce Allah’ı tanıtarak birliğini öğretmek ve insanları şirk ve küfürden korumak.
2. İnsanların maddi ve manevi terakkisini sağlayan ilimleri öğreterek cehaletten korumak.
3. İnsanların nefislerini kötü huylardan temizleyerek güzel huylarla donatıp islah etmek.
4. Toplum içinde yaşamaya muhtaç ve mecbur olan insanlar arasında huzuru ve kardeşliği birlik ve dirliği sağlayan Adalet ve Hukuk kurallarını öğretmek.
Bu dört esas dinin temel kaynağı olan, Kur’an-ı Kerim ve Hadis-i Şeriflerde çok geniş bir şekilde bulunmaktadır. Çünkü dini ve dünyayı ayakta tutan bu dört temel esastı

.İslâm'ın özelliklerinden biri de onu tebliğ eden Hazret-i Muhammed (s.a.s.)'in son peygamber oluşudur.

İslâmiyet, bütün beşeriyete şâmil bir dindir. Bundan sonra ne bir din ve ne de bir peygamber gelmeyecektir. Sevgili Peygamberimiz "Alemlere rahmet olmak için, gönderilmiştir."

İslâm'ın temel kaideleri ilk zamandan zamanımıza kadar hiç bir değişikliğe uğramadan gelmiştir. Kıyamete kadar da devam edecektir. İslâm Dini fıtridir. Bütün insanların dinidir. Tabidir, umumidir. Çünkü bu din İnsan tabiatına en uygun olan dindir.

İslâmiyetin bize getirdiği yeniliklerden biri de, kuşkusuz, adalettir. Adalet, herkese hakkını verdiren bir fazilet kaynağıdır. Bir toplumun ve devletin temel taşıdır. İslâm'ın zuhuruna kadar, Arabistan'da can, mal, şeref emniyeti yoktu, adalet ve insaf çoktan gitmişti.

Zulmün fena şekillerinden biri, babaların günahlarından çocukları sorumlu tutulmalarıdır. Zira bir baba günah işlerse onun çocuklarından biri cezaya müstehak olurdu. Yahud babanın suçundan dolayı oğulları asılır veya katl olunurdu. Bu hali yalnız Arabistan'da değil, bütün Dünya'da da görmek mümkündü.

İşte Kur'ân-ı Kerim, "Hiç bir vebali başka bir kimseye yüklemeyin" diyerek bu fenâ âdeti adaletsizliği ortadan kaldırmıştır, Resul-i zişan efendimiz de : "Her câni, kendi cürmünden kendisi sorumludur" buyurmuşlardır. Artık bu durum karşısında Arabistan hidayet nuru ile müslümanlığın ışığından aydınlanmıştır.

Hak, insanlar arasında eşitliği emreden, sınıfsız ve imtiyazsız bir mefhumdur. Hesap, nesep, ırk ve renk söz konusu değildir. Bunun da miyarı; Allah korkusudur. Vicdan muhasebesidir. Hakkı kabul etmek ve bildirmek bir müslümanın yaşantısıdır. Çünkü müslümanlık bunun üzerine kurulmuştur.
...

...sayın muzaffer hocamın dediğinine aynen katılıyorum..bir takım alıntı yazıları bir araya gedirerek hz.. peygamberimizi normal bir insan vede yaptıklarını sangi kendi düşüncesi kapsamında yapmış gibi algılamaya sebep verecek tarzda yaklaşımların altında çok farklı sebepler aranmalıdır..

..helede günümüz deki siyasi yapılanmayla peygamberimizin yaptıklarını kıyaslamak vede oradan siyasi bir analize gitmek fevkalete sakıncalıdır diye düşüniyorum..

Malesef bizde ki siyaset bazen bazı alanlar üzerinden yapılmakta kimileri kendilerini dindar olarak tanımlar iken kirli işler içerisinde olabiliyorlar..ama unutulmamalıdır ki inanan başka dindar başkadır ..yazılan yazıda bazı tespitlerin doğruluğu kesindir ,ama burdan harekle Hz Peygamberimizi bir devrimci olarak nitelmek O nu anlamamakla özteştir..PEYGAMBERİMİZ nasıl devrimci olabilir .olamaz ki çünkü onun getirdiği her şey Yüce Allahın bizlere tebliğ etmek üzere gönderdiği ilahi kurallardır..

..neyse dini konular üzerinden helede ALEMLERE RAHMET OLARAK GÖNDERİLEN BİR PEYGAMBER S.A üzerinden siyasi bir tartışmaya gitmenin doğru olmadığı düşüniyorum.

..şahsen böle bir yazıdan üzüntü duyduğumu da belirtmek isterim..

...........
Ahmet Hamdi Kama
Sitenin Sahipleri
Sitenin Sahipleri
 
Mesajlar: 386
Kayıt: Cmt Oca 20, 2007 9:28 pm
Konum: SAMSUN/MERKEZ

Mesajgönderen Bülent Altuncu » Cmt Mar 14, 2009 12:32 am

Muzaffer amcanın "Bir zamanlar Mustafa Kemal Atatürk ile yapılmak istendi,bir nevi başarılamadı.. Çünkü herkes Atatürkçü olunca o hesabı yapanlar yarı yolda kaldı" sözü çok hoşuma gitti.
Kullanıcı avatarı
Bülent Altuncu
Sitenin Sahipleri
Sitenin Sahipleri
 
Mesajlar: 1533
Kayıt: Prş Ara 08, 2005 8:55 pm
Konum: Van (Erciş)

Mesajgönderen Bekir Kiran » Pzr Mar 15, 2009 4:37 pm

Peygamberımızıde olaylara kattık ya daha ne denılebılır.Ahmet hamdı kama abım gereken cevabı verdı vede muzaffer hoca.Ben bu tur yazılarla acaba ne cıkar elde edecekler anlamadım.İslam adına hıcbır ilişkısı olmayan sahısların kalkıp da yorum yapmasına sasırıyorum.vede bu yazıları yazan kısılerın yazıları kopyala yapıstır yapıp köy sıtesınde yayınlanması daha şaşırtıcı.
Kullanıcı avatarı
Bekir Kiran
Sitenin Sahipleri
Sitenin Sahipleri
 
Mesajlar: 463
Kayıt: Pzr Oca 15, 2006 12:22 pm
Konum: KIRIKHAN

Mesajgönderen İlkay Durgun » Pzt Mar 16, 2009 11:39 am

Bu yazıyı buraya alıntılarken, butür yorumların gelebileceğini tahmin ediyordum doğrusu...

Ancak bir farkla ;)

Solcu kardeşlerimden de itiraz bekliyordum," abartmışsın" diyerek ;)

Öncelikle,yazılan yorumlara cevap vermek isterim...

Ahmet Hamdi Kama demişki;

Devrim, Belli bir alanda hızlı, köklü ve nitelikli değişiklik. İnkılap. İhtilal. Kitle halindeki bir toplumsal hareketin başlatılmasının söz konusu olduğu, varolan bir rejimi şiddet kullanımı sonucunda başarıyla yıkarak yeni bir hükümet biçimi oluşturan bir politik değişme sürecidir...buradan hareketle hz peygamberimizin devrimcilikle nasıl ilişkilendiriyorlar doğrusu anlamakta zorluk çekiyorum..


Çok güzel bir devrim tanımı...

Ancak bu tanım ışığında, neye itiraz ettiğinizi anlamadım doğrusu.Allah'ın kelamı ve onun uygulayıcısı ve sözcüsü Hz.Muhammet,yaşadığın çağın dini,iktisadi,sosyal,kültürel bütün yapısını altüst etmiştir.(hatta bugün için de bu böyledir)

Şimdi size daha önce alıntıladığım bir yazıdan alıntılarla bunu açayım.

Baktığımızda, ilk olarak, ilk 20 sure boyunca sürekli “Rabb” sıfatının öne çıkarıldığını görüyoruz. Öyle ki Hira mağarasındaki ilk ayetler bile onunla başlıyor: “Oku yaratan Rabbinin adıyla. İnsanı sevgiden; ilgi ve alâkadan yarattı. Oku! Senin Rabbin çok cömerttir. Kalemi kullanmayı öğretti. İnsana bilmediği şeyleri öğretti.” (Alak; 96/1-5)


Tek tek inceledim, ilk sureler boyunca bu hep böyle gidiyor.


Bu ne demektir? Çok tanrlı,yüzlerce putun olduğu,ekonomik,sosyal,siyasal hayatın bu putlarla yönetildiği,yönlendirildiği bir düzen yerine "TEVHİD" inancını getirerek adalatsizliğe,zülme herşey Allah'ındır diyerek son vermiştir.

Rabb, besleyen, büyüten, doyuran, ekmek, su, yiyecek, içecek veren demek… Mekke’ye hükmeden tefeci bezirganlar Mekke halkını doyuranın, besleyenin, ekmek, iş ve aş verenin kendileri olduğunu iddia ediyor ve bunu başa kakıyorlardı.


Mekkeli bir öksüz çıkıp da “Rabbimiz Allah’tır!” deyince beyinlerinden vurulmuşa döndüler. Bunu sarsıcı bir tehdit ve ayaklanma girişimi olarak gördüler ve bu sözü ortaya atanı asla affetmediler.


Buradan, neden sürekli olarak “Rabbiniz Allah’tır” vurgusu yapıldığı anlaşılıyor olmalı.



İkinci olarak ilk inen surelerde en çok ne üzerinde durulduğuna baktığımızda, bunun mal yığma (kenz) ve mülk biriktirme yani zenginlik ve yoksulluk meselesi olduğunu görüyoruz. Bugünkü tabirle “haksız kazanç ve gelir dağılımınki eşitsizlik”… Kur’an asıl buna şirk diyor.


“Nasıl olur?” diyorsanız, aşağıdaki ayetler ilk inen 20 sureden… Ayet numaralarını vermekle yetinmiyor, nuzül sırasına göre meal metinlerini bizzat aktarıyorum, lütfen dikkatle okuyunuz:


“İnsan küstahça azgınlık eder. Kendini her türlü ihtiyacın üstünde görür. Oysa Rabbinedir dönüş…” (Alak; 96/6-, “Zenginliğine zenginlik katmış da ne olmuş?” (Kalem; 68/14), “Karşılıksız harcamada bulunun, böylece Allah’a güzel bir borç (karz-ı hasen) vermiş olursunuz…” (Müzemmil; 73/20), “Servet yığma hayallerine kapılma…” (Müddesir; 74/6), “Kahrolsun Ebu Lehep iktidarı, kahrolsun! Zenginlik ve iktidar onu kurtaramayacak!” (Lehep; 111/1-2), “(Peygamberin) aldığı bilgiler onun geçim kaynağı değildir…” (Tekvir; 81/24), “Dünya hayatını tercih ediyorsunuz aysa ahrettir daha hayırlı ve daha kalıcı olan…” (A’la; 87/16-17), “Kim malından harcarsa ona cenneti kolaylaştıracağız!” (Leyl; 92/5-7), “Öksüze vermiyorsunuz, yoksulu doyurmaya teşvik etmiyorsunuz, her şeye açgözlülükle saldırıyorsunuz, mala mülke gözünüz doymuyor yığdıkça seviyorsunuz…” (Fecr; 89/17-20), “Öksüzü hor görme, isteyeni geri çevirme…” (Duha; 93/9-10), “İnsanoğlu Rabbine karşı nankördür, ele geçirme hırsı gözünü bürümüştür…” (Adiyat; 6-7), “Biz sana bol nimetler (doğruluk, dürüstlük, güzel ahlak) verdik. Sana kin besleyendir asıl kökü kuruyacak olan…” (Kevser; 108/1,3), “Bir zenginlik yarışıdır oyalanıp duruyorsunuz, mezarlarınıza girinceye kadar süren bir oyun ve oynaş… Bunun sizi nasıl bir ateş çemberine yuvarlamakta olduğunu çok yakında göreceksiniz…” (Takasür; 102/1-6), “Dini yalanlayan (dinin direğini yıkan) kimdir bilir misin? Öksüzü hor görür, yoksulun halinden anlamaz. Gösteriş için namaz kılar, dua eder, vay onların haline!...” (Maun; 107/1-6), “Zenginliğini her şeye yeterli görene bak...” (Abese; 80/5), “Boyuna mal istif ederek sayıp duranın vay haline! Sanır ki malı kendisini sonsuza dek yaşatacak…” (Hümeze; 104/2-3), “Patlayıncaya kadar yiyin; sefa sürün biraz, siz günaha batmışlar!” (Mürselat; 77/46), “Bilir misin nedir zor olan? Bir köleyi özgürleştirmek... Zor zamanda vermek…Öksüzün başını okşamak…Düşmüşün elinden tutmak…İman etmek, güçlüklere göğüs gerip acıları paylaşmak; sevgi ve merhamet yumağı olmak...” (Beled; 90/12-1…


Bu böle uzayıp gidiyor…


Bunlar Mekke’de ilk 3-4 yılda inen ayletler. “İlk mesajlar” bunlar… Hemen her inen ilk surede bu meseleye girildiğini, diğer konuların bunun desteklemek için ele alındığını görüyoruz.


Anlayacağımız gibi,Allah'ın kelamı Kur'an ve Allah'ın Elçisi Hz.Muhammet, öyle soyut,bir din anlatmıyor.Ete kemiğe büründürüyor herşeyi.Seslendiğ toplumun,iktisadi,sosyal,siyasi hayatını derinden etkileyecek sözler söylüyorlar...

İşte bu devrimdir...Üstlik bu bugün bile devrimdir ve güncelliğini korumaktadır...

Üçüncü olarak ilk inen surelerlerde kimlerin eleştirildiğine baktığımızda Mekke’ye egemen olan Kabe çetesinin yani “Yeda Ebu Lehep”in hedef alındığını görüyoruz. Bunlardan şehrin kaderine hükmeden elebaşı 7-8 tefeci bezirganın ilk surelerde çok sert bir şekilde eleştirildiğini görüyoruz. Bunların ellerinde Kabe’ye gelen hediyeleri, sığırları, develeri, altınları, gümüşleri, mücevherleri (en’am) iç etmekten kaynaklanan devasa bir mal ve servet vardı. Bununla tefecilik yapıyorlar, borç veriyorlar, ödeyemeyenlerin kendilerini köleleştiriyorlar, karılarını, kızlarını da genelevlerinde çalıştırıyorlardı. Allah, Kabe, din ve insan ticareti iğrenç boyutlara ulaşmıştı. “Yeda Ebu Lehep” bu demekti…

Yine görülüyorki, Allah'ın kelamı Kur'an ve Allah'ın elçisi Hz.Muhammet yaşadığın dönemin,burdan yola çıkarak bütün çağlara söylediği bu sözler;

OGÜNDE BİR DEVRİMDİR BUGÜNDE BİR DEVRİMDİR....

Hatta değme devrimci hareketler,bugün bunları bu kadar etkileyici söyleyememektedir...

Biriktirme diyor.Biriktirme kapitalizmdir.Biriktirme,zulmü getirir,diğerlerinin yoksullaşmasını,cahaletini getirir ve Alllah bunu kesinlikle yasaklamıştır...

Ancak,bir soruyu da sormamız gerekiyor.Allah,Hz.Muhammet'i niçin elçisi olarak seçmiştir? Sadece " El Emin" olduğu için mi,sadece güzel ahlaklı olduğu için mi? Elbette ki hayır.Hz. Muhammet,aynı zamanda bir savaşçıydı,Kur'an ona indirilmeden öncede adalet arayışı içindeydi.Öyle ki,genç bir insan iken,"Erdem Savaşçıları" adlı Mekkeli gençlerin kurduğu gizli bir örgütün üyesiydi.Soyulan,zülme uğrayan tüccarların,insanların yardımına gidip,gizli baskınlar yapıp,bunlara karşı savaşmıştır...

Yani Muhammet,Hz.Muhammet olduğunu bilmeden önce de Adelet arayan,bunun için savaşan,bunu kendine dert edinen bir ademoğluydu...

Bu bize ders değil midir?

Enson Bekir Kıran kardeşim demişki ;


Peygamberımızıde olaylara kattık ya daha ne denılebılır.Ahmet hamdı kama abım gereken cevabı verdı vede muzaffer hoca.Ben bu tur yazılarla acaba ne cıkar elde edecekler anlamadım.İslam adına hıcbır ilişkısı olmayan sahısların kalkıp da yorum yapmasına sasırıyorum.vede bu yazıları yazan kısılerın yazıları kopyala yapıstır yapıp köy sıtesınde yayınlanması daha şaşırtıcı.


Kardeşim,Peygamberimiz olayların zaten içindeydi ve Allah'ın izniyle de herzaman içinde olacaktır...

Devrim ve devrimci diyince tüylerinizin diken diken olmasına gerek yok.Herkim halkının yoksulluğuna,zülme uğramasına,soyulmasına,cahil bırakılmasına,adil bir hayata,öksüze,yetime,çılgın gibi mal biriktirmeye,doğanın,insanlığın mahvına karşı çıkıyorsa,bunun için hayatını vakfediyorsa,onlar bizim önderimizdir.Onların yolundayız ve takipçisiyiz...

Muhabbetle...
Kullanıcı avatarı
İlkay Durgun
Sitenin Sahipleri
Sitenin Sahipleri
 
Mesajlar: 280
Kayıt: Pzr Kas 06, 2005 9:27 pm

Mesajgönderen Ahmet Hamdi Kama » Pzt Mar 16, 2009 10:49 pm

...değerli ilkay bey ifade etmeyede çalışmıştım PEYGAMBERİMİZ dönemindeki sosoyal yaşamla ilgili bir takım argümanları ele alarak modern dünyadaki bazı gelişmeleri kıyaslamak vede peygamberimiz sangi bu ilişkiler içerisinde normal bir insan mış gibi davranmış veya yaptığı işler kendi isteğiyle yapılmış gibi anlatmak doğru bir tespit değildir..HZ PEYGAMBERİMİZ dönemini kısaca özetlemek istersek...

. Peygamber dönemine Müslüman âlimler ‘Asr-ı Saâdet’ adını vermişlerdir. ‘Mutluluk Devri’ manasını ifade eden bu terkip, gerçekten de o dönemin bir kelimeyle ifade edilmesini sağlayan isabetle seçilmiş bir terkiptir.

Çünkü Peygamber Efendimiz (s.a.v.) döneminde bizzat O’nun rehberliği ve liderliğinde ashab-ı kirâm, İslam’ın bütün emirlerini anlamış, yaşamış ve yaşatmışlardı. Hz. Peygamber’in eğitiminden geçmiş olan ashab-ı kirâm, İslam’a gönülden bağlıydılar. Samimiyet ve ihlâs içerisinde yalnız bir Allah’a kul olmuşlar, O’nun Resûlüne gönül vermişlerdi. Ruhlarını, düşüncelerini, davranış ve yaşayışlarını Allah ve Rasûlunun istediği şekilde şekillendirmişlerdi; Kitap ve Sünnet, onlara yön veriyordu. Bu sebeple de inandıkları ulvî davalarını her şeyin üstünde tutuyor; dinleri uğruna sahip olduklarını feda etmede zerre kadar tereddüt göstermiyorlardı


İşte bu anlayış ve yaşayışa sahip bulunan fertlerden oluşan İslam toplumunda, tam bir birlik ve beraberlik, âhenk ve uyum, dayanışma ve yardımlaşma, kaynaşma ve aktivite hakimdi. Müslümanlar, idarî, siyasî, sosyal, iktisadî, ilmî, askerî ve adlî gibi çok çeşitli yönlerden olgunluğun zirvesinde idiler. Belki idarî müesseseler gelişmemişti, ama idarenin en mükemmeli veriliyordu

Müslümanların hayat standardı ve refah seviyesi pek yüksek değildi ama, zaten onlar müreffeh, lüks ve israfa yönelik bir hayatın arayıcıları değillerdi. Çeşitli ilimlerle ilgili düzenli, sistemli eserler yazılmamıştı ama, ashab-ı kirâm, gerçek bilgiye yani vahye sahip çıkmış, ilmin önem ve değerini gayet iyi anlamışlardı. Henüz o dönemde devamlı silah altında tutulan ve eğitim yaptırılan düzenli ordular yoktu ama; İslam toplumun her bir ferdi, gözünü budaktan esirgemeyen cesaret timsali bir kişiliğe sahipti. Adliye sarayları, mahkeme salonları, adliyeye dair diğer organizasyonlar henüz mevcut değildi ama; ‘Hırsızlık yapan, kızım Fâtıma da olsa cezasını verirdim.’ diyen bir peygamberin tabîleri, adaletin eşsiz örneklerini sergilemişlerdi. Yani toplumun her köşesinde huzur, güven, asayiş, düzen ve istikrar hakimdi. Bu dönem, daha sonraki Müslüman nesillere örnek teşkîl eden mutluluk ve saâdet dönemiydi.

...Hz. Peygamber (s.a.v.)’in üstün insanî özelliklerini; davasına inanmış olma, azimli ve sebatkâr olma, adil olma, kolayı tercih etme, cömertlik gibi üstün liderlik vasıflarını, peygamberlik görevlerini Kur’an-ı Kerim ve sahih sünnet aracılığıyla kavradığımızda Asr-ı Saadet toplumunu inşa eden temel unsuru anlamamız kolaylaşacaktır.

...Sosyolojik açıdan toplumu meydana getiren faktörler din, dil, ideal, kültür, aile, toplumsal ahlak, hukuk ve adalet gibi unsurlardır. Bu unsurlar cahiliye devrinden Asr-ı Saâdet’e geçişte, diğer bir deyişle İslamiyet’in doğuşuyla yeniden yapılandırılmıştır.



Putperestlik, hurafe ve törenin hakim olduğu dinî hayattan Kur’an-ı Kerim’in inşa ettiği tevhid akidesi esaslı dinî hayata geçilmiştir. İslam’la birlikle tebliğ edilen inanç sistemi önce itikad ve ibadet esaslarına, bir de Allah inancına açıklık getirmiştir.Bu esasların önemli bir özelliği, birleştirici oluşlarının yanında sosyal hayatı düzenleyici karakterdedir.


Asr-ı Saâdet’te İslam öncesi dönemin aksine sistemli bir aile düzeni yaygınlaştırılmıştır. Bu da kadınlara ve kız çocuklarına cahiliyetinin aksine itibarının verilmesiyle gerçekleştirilmiştir. Kur’an-ı Kerim, kadın- erkek rolleri, evlenme, boşanma, mehir, iddet, emzirme vb. konularda düzenlemeler yapmıştır. Bu düzenlemeler de başta Hz. Peygamber’in aile hayatı olmak üzere sahabilerin hayatlarında en güzel şekilde tecrübe edilmiştir.


Müslüman toplumu cahiliye döneminin örf ve adete dayalı hukuk sistemi yerine Kur’an ve Sünnet’e dayalı hukuk sistemini yaşamış ve yaşatmıştır. Bu yeni sistemin kolaylaştırıcılık, hakka riayeti teşvik, eşitlik ve şahsi sorumluluğu önceleme gibi hukuk tarihinin seyrini değiştiren uygulamaları vardır. Asr-ı Saâdet’te bütün insanlar hukuk karşısında eşittiler. Böylelikle adaletten sapılmamıştır. Çünkü imtiyaz, adaletin düşmanıdır. Bunun için ırkçı, âdil davranamaz. Kur’an-ı Kerim, sosyal hayatta insanların birbirine üstünlüğünün ancak fazilet ve takva ölçüsüne göre olduğunu beyan eder. Fazilet ve takva ise tevazuu gerektirir. En faziletli ve en müttakî, en mütevazî olandır. Tevazu, eşitlik, eşitlik ise adalet ile sonuçlanır.

Sonuç olarak...

İslamiyet’in önemli bir yönü, toplumsal hayata bakar. Dolayısıyla dinin sosyal hayata bakan yönünü ihmal ederek dindarlık olmaz. Müslümanlara toplum bilinci vermek için Peygamberimiz (s.a.v) şöyle buyurmuştur: "Bir gemide yolculuk yapan, altta ve üstte bulunan yolculardan altta olanlar su almak için gemiyi delmek istedikleri takdirde üstte olan ve işin vahametini görenler bu duruma müdahale etmezler de yaptıklarına engel olmazlar ise, hepsi beraber boğulurlar." (Buhari, Şirket) İslam dininin özünü iman esasları, ana unsurlarını da ibadetler teşkil eder. Genel ahlâk, âdâb, görgü ve nezâket kuralları da dinin ve dindarlığın gereğidir. Bundan dolayı "Âdab-ı muâşereti öğrenmek farz-ı ayndır. ) Bunlar da aile ve komşuluk ilişkileri, sosyal ilişkiler ve kurumsal ilişkilerin tamamını içine alır. Bu da sosyal hayatın tümü demektir.

..buradan hareketle HZ peygamberimizi bir devrimci vs. gibi görmek veya algılamaya çalışmak sadece zihinlerde bulanıklık yapmaktır..

tabiki bir çok bilgi paylaşımına sebep oldunuz bu manada emeğinize teşekkür ediyorum..uzun zaman oldu düşünce platformu öksüz kalmıştı..bir vesiyle belki tekrar eski haraketli günlerine döner..

:)
....selam ve muhabbetlerimle..
Ahmet Hamdi Kama
Sitenin Sahipleri
Sitenin Sahipleri
 
Mesajlar: 386
Kayıt: Cmt Oca 20, 2007 9:28 pm
Konum: SAMSUN/MERKEZ


Dön DÜŞÜNCE PLATFORMU

Kimler çevrimiçi

Bu forumu gezen kullanıcılar: Hiç bir kayıtlı kullanıcı yok ve 1 misafir

cron