Hz. Muhammed, uygarlığın eşiğine gelmiş, ilerlemeye aç yukarı barbar bedevilerin çürümüş ve yozlaşmış Mekke uygarlığına karşı başkaldırısının ve taze bir uygarlığın tohumunu atan hareketin başarılı önderidir. Bu nitelikleriyle tarihin kaydettiği büyük devrimciler arasında yerini alır. Putları yıkmıştır; tarihin en büyük tanrı yıkıcılarından biridir (tıpkı Musa ve İsa gibi). Kolay mıdır, onlarca tanrıyı yıkıp tek tanrıya indirebilmek? Kimin müzesine yakışır? Devrimin müzesine. Çürümüş Mekke'yi tarihin çöplüğüne yollayan kişi bizimdir.
Günümüzün din bezirganları, şeriatçıları, Amerikan İslamının temsilcileri, Fethullahlar, Tayyipler, Muhammed'in torunları olabilirler mi? Onlar Mekkelilerin, ezenlerin torunlarıdırlar; günümüzün Mekkelileridirler. Çürümüş Mekke onların olsun; biz Mekke'yi tarihin çöplüğüne gönderen devrimci Muhammed'i ve ilk yoldaşlarını müzemizin başköşesine koyuyoruz.
......
Hz. Muhammed'i, Fatih Sultan Mehmet'i ve Mustafa Kemal'i kazanmadan bu coğrafyada devrim yapılamaz. Tabii şu da doğrudur: Hz. Muhammed'i, Fatih Sultan Mehmet'i ve Mustafa Kemal'i aşmadan da bu coğrafyada devrim yapılamaz.
....... Ender Helvacıoğlu
____________ _________ _________ ________________
Solcu bir devrimci olarak –dün ve bugün penceresinden baktığınızda- İslamiyet'i nasıl değerlendiriyorsunuz?
Sarp Kuray: Devrimci soldan gelen bizim gibi insanların din konusunda bir otokritik yapması gerekiyor. Kendimi devrimci Müslüman olarak tanımlıyorum. Türkiye'de bizim kuşağımız ve sonraki kuşaklar bırakın teolojik bir tartışma yapmayı sadece İslamiyet'in çıkışındaki demokratik yapıyı, mülksüze, yoksula karşı açılmış olan ilkeleri bilmiş olsaydık İslamiyet'in bir devrim dini olduğunun altını çizmemiz gerekirdi. Egemenlere karşı başkaldırmış, Arabistan Yarımadasının bütün yoksullarını, göçebelerini arkasına takmış bir önder insan demokratik sosyal bir devrim yapmıştır. Sonraki süreçte egemen sınıflar tekrar iktidara ele geçirdiler. Hz. Muhammed'i hicrete zorlayan Ebu Süfyan zihniyeti, kurucu devrim ilkelerini çiğneyerek, saltanat felsefesini egemen kıldı. Aynı zihniyet kadercilik doktrinini ortaya koydu. "Kadere" inanmak ayrıdır, "kadercilik" doktrini ayrıdır. Bir Müslüman'ın kadere inanmış olmasını asla tartışmam. Ama egemen sınıfın ortaya koyduğu kadercilik doktrini, kendi zalimliklerini, kendi sultalarını meşru kılacak teolojik bir zemin hazırlamıştır. İslamiyet'in kuruluşundaki o demokratik yapıdan istifade eden yoksul yığınlar sistemin dışına itilmiştir. Sonraki yüzyıllarda karşımıza çıkan halk ayaklanmaları nın arkasındaki sebepte budur. "Allah yoktur" vb. teolojik tartışmalar yerine bu nitelikteki İslamiyet'i bilip öğrenseydik halktan bu kadar kopuk olmazdık. Solcuların halktan kopuk olmalarının iki sebebi var: Birincisi bu bahsettiğimiz dine karşı yanlış tavır. İkincisi ise kendi tarihimizin bilincine varmadan 1970'den itibaren bir şablonculuk üzerinden hareket etmek. Kimi Maoculuğu getirmiştir, kimi Sovyetler Birliğini, hızını alamayan birileri ise Enver Hoca'yı getirmiştir. Dindeki hata ve şablonculuk ile kendi toplumumuzdaki orijinal yapıdan koparak marjinalleşmemize sebep olmuştur.
KARL MARKS: MUHAMMED DEVRİMCİYDİ
Ömer Gürcan: Marks ve Engels mektuplaşmalarında Muhammed'ten "Devrimci Muhammed" diye bahsediyor. Marksist geçinen birçok kişi Marks'ın eserlerini okumuyor. Marks'ın eserlerine bakıldığında Hıristiyanlık üzerine birçok değerlendirme ile karşılaşacaklar.
KAHRAMANIM HZ. ALİ
İslamiyet'e dair yaptığınız araştırmalarda en çok neler sizi etkiledi?
Sarp Kuray: Beni İslamiyet'in kuruluş felsefesi çok etkiledi. Hz. Ali'nin tavrı beni çok etkiledi. Çok namuslu bir insan gördüm onda. Düşünün Hz. Muhammed ölmüş, cenazesini yıkıyor, öbür tarafta toplantı var. Halifeyi seçecekler. Kendisini toplantıya çağırdıklarında "görevim var" diyerek reddediyor. Muaviye ile yaptığı savaşta kendisine yapılan kalleşlikten ötürü "hakem"i reddedebilir. Suyun başını kesebilir. "Allah'ın suyudur biz buna karşı inisiyatif kullanamayız" diyerek düşman askerlerinin içmesine izin veriyor. O insanın bütün o sınıfsal pisliklerin dışındaki tertemiz tavırları beni çok etkiledi.
------------ --------- --------- ----------------- --------- --------- --
Kabile ırkçılığın doruk noktalarında yaşayan, kızlarını pazardan alınan bir mal gibi gören, canlı olarak toprağa gömen, onlara mirasta tek pay vermeyen, insaları köle olarak alıp satan, her eve bir put politikasının hakim olduğu, güçlünün zayıfı ezdiği bedevi çöl arabı toplumunu, devrinin iki büyük süper gücüne * kafa tutacak hatta devirecek* kadar ayağa kaldıran ve eski yunan medeniyetini alıp yeniden işleterek ronesansa başlangıç yapan* ilk insan hakları bildirgesinin* hatibi elbetteki her peygamber gibi devrimcidir. bu devrim ise haksızlık üzerine bina edilen yönetimlerin devrilmesi esasına dayanır. bu devrimin temeli adalet üzerine kuruludur.
şu sözlere bir baksanıza;
"Yöneticileri fakir ölen milletler zengin olur, yöneticileri zenginleşen milletler de fakirleşir."
"komşusu açken tok yatan bizden değildir." sırf bu hadis bile uygulansa tek fakir kalır mı? veya tek müslüman?
"haksızlık karşısında susan dilsiz şeytandır." bizde öyle mi? 17 çocuk kaçak kuran kursunun yıkılan binasının altında kalır ve mağdurlarca tek bir şikayet edilmez!.. burnumuzun dibinde* 1000000 insan öldürülür ve tek bir komşu ülkeden tek bir ses çıkmaz!.. binlerce insan amerikan hapishanelerinde* işkence altında öldürülür ve tek bir ses çıkmaz. bu olaylar "yok gibi" davranılır.
"sizden biri bir haksızlık görürse bunu eliyle düzeltsin veya diliyle ikaz etsin..." haksızlıklar karşısında sadece görevli bir zümreyi değil toplumun tamamını sorumlu tutan ve sorumluluktan kaçmanın dilsiz şeytanlık olarak tanımlandığı böyle bir sistem, hangi devrimci siyasi görüşün şimdiye kadar ulaştığı yahut ulaşabildiği noktadır acaba?
"haksızlık yapan bir yöneticinin karşısından hakkı savunurken ölen kişi gerçek şehittir" haksızlığı tescilli zalim bir idareciye karşı koymayı en yüksek şehitlik seviyesinde gören böyle nitelikli başka bir adalet anlayışı var mıdır acaba?
ve bu peygamber ölüme yakın topladığı halka şöyle demiştir:
"bu güne kadar kime borcum varsa, gelsin alsın. kime kırbaçla vurduysam, " işte sırtım" gelsin sırtıma* vursun ve hakkını alsın"...
------------ --------- --------- ----------------- --------- --------- ----
İşçi Partisi Genel Başkanı Doğu Perinçek, parti liderleri arasında yaşanan mal varlığı tartışmasına "Büyük bir devrim lideri" olarak nitelendirdiği Hz. Muhammed'in "Yöneticileri fakir ölen milletler zengin olur, yöneticileri zenginleşen milletler de fakirleşir" sözüyle katıldı. Perinçek, artık solun da Hz. Muhammed'i "devrimci" olarak görmesini istedi.
------------ --------- --------- ----------------- --------- --------- ----
Hz.Muhammed toplumu daha ileri seviyeye ulaştırmaya çalışmış,gelen hükümlerde bu yönde..devrim niteliğinde..amaç ilerlemek,bedevilik ten medeniliğe geçmek..çöl kanunlarının olduğu topraklarda devletleşme ve hukukileşme adımları atılıyor..21.yy'da ise ilerlemenin karşısına İslami kurallar çıkıyor..burada çelişki var..medenileşmeyi arzu eden bunun için mücadelelere giren bir Muhammed,21. yy'da yaşasaydı getirdiği kurallar nasıl olurdu acaba?..gelişimi destekleyen adımlar atardı mutlaka..kendi çağında önünde model yokken bunu yapan biri bu çağdaki gelişim hareketlerini desteklemez miydi?
devrimci,reformist Muhammed olarak bakılınca bu soruların cevabı büyük bir EVET olur..
------------ --------- --------- ----------------- --------- --------- -----
Hz Muhammed'in Mekke'de Kaç Oyu Vardı?
DEVRİMCİLERİ DEVRİMCİLER ANLAR
Devrimcileri en iyi devrimciler anlar.
Ulemaların Hz. Muhammed'i biz devrimciler kadar anlamaları ve duymaları olasılığı yoktur.
Çünkü Hz. Muhammed'i sistemin içinden, tutucu, kalıplaşmış bir zihin yapısıyla anlama şansı bulunmuyor.
PUTLARI KIRDI
Hz. Muhammed, putlara tapmaya isyan ediyor. Bu isyan aslında otoritelerini o putlardan alan Mekke aristokrasisine isyandır.
Hz. Muhammed büyük bir devrimcidir. Her ciddi bilim adamı bunu teslim ediyor. Hatta insanlık tarihinin en büyük birkaç devrimcisinden biridir. Açtığı yoldan gelen büyük uygarlık atağına bakınız; 7. yy'dan aşağı yukarı 15. yy'a kadar sürüyor.
Bu sekiz yüzyıl uygarlığın öncüsünün İslam dünyası olduğu bir çağdır. Kapitalizm, sanki o çağlarda filizlenecek gibi gözükür. Avrupa o sırada dünya uygarlığının kenarlarındaki karanlıklardadı r.
GÜNÜMÜZÜN EBU SÜFYAN'LARI
İslamiyet'in doğuşunu izlerken, olaylara Tayyip Erdoğan'ların ve Abdullah Gül'lerin gözüyle de bakmaya çalıştım. Büyük Ortadoğu Projesi görevlileri, Amerikan zalimleriyle Ortadoğu'nun yoksullarına karşı, "2 sayfa 9 maddelik" gizli anlaşma yapan sözleşmeli personel, o Mekke döneminde kendilerini nerede, kimlerin yanında görebilirler?
Hanımlarının parmaklarında 65 milyarlık yüzükler, 20 yaşındaki mahdumlara 100 metrelik gemiler, Deniz Feneri ile gasp edilen alın terleriyle kurulan yandaş televizyonlar, borazan gazeteler.
Ebu Süfyan'lar, Ebu Cehil'ler yalnız 6.-7. yüzyılda yaşamadılar ki. Tayyip Erdoğan'lar, Abdullah Gül'ler saltanat ve şatafat düşkünlükleriyle, Amerikan zalimlerine bağlılıkları ve bir milyardan fazla insanın kanına giren o Büyük Ortadoğu Projesi'ne biatlarıyla, o Mekke'deki Kureyş eşrafına ne kadar benziyorlar.
Ve Hz. Muhammed ve ona inanan şerefli insanlara ne kadar uzaklar!