Lozanda Türklerin Kaçırdığı Kuzey Irak Fırsatları

"Düşünebilen bir nesil yaratmak ve düşüncelerimizi özgürce paylaşmak için" burada buluşalım.

Moderatörler: Muzaffer Mustafa Altuncu, Osman Nuri Sarı, Özgür Hasan Altuncu

Lozanda Türklerin Kaçırdığı Kuzey Irak Fırsatları

Mesajgönderen Caner Kama » Çrş Kas 28, 2007 7:26 pm

[ALINTIDIR]
Lozan’da kaçırdığımız Kuzey Irak balıkları

Zamanında yeterince tartışamadık hiçbirini; Lozan’da Yunanlılardan almamız gereken savaş tazminatından neden vazgeçtiğimizi, Batı Trakya’yı, Batum’u, Oniki Ada’yı, Musul’u kaybedişimizi kastediyorum…
Bu yüzden hatıralarında durup durup “Misak-ı Millî yarım kalmıştır” diye içlenen Rauf Orbay’ın İsmet Paşa daha Lozan treninden inmeden Başbakanlıktan niçin çekildiğini ifade eden yakıcı sözlerini de anlayamadık bir türlü.
Rauf Bey’e göre Lozan’da verilen tavizlerin yalnız hesabını sormak için değil, telafi çarelerini aramak için de halka hakikatleri olduğu gibi söylemek civanmertliğine ihtiyacımız vardı. Nitekim Cumhuriyet döneminin ilk ciddi muhalefet partisi olan Terakkiperver Cumhuriyet Fırkası’nın asıl kuruluş sebebi de bundan başkası değildi. Yani Lozan’ın bir yarım başarı, dolayısıyla başarısızlık belgesi olduğunu Kâzım Karabekir, Refet Bele, Ali Fuat Cebesoy ve Rauf Orbay gibi bizzat Milli Mücadele’nin şaibesiz kahramanları “itiraf” ederek orada halledilemeyen temel davalarımızın halli için çalışmayı amaçlamıştı bu parti. Kapatıldı. İyi mi oldu?
Soruyor “Hamidiye Kahramanı”. Cevap alabiliyor mu peki? Ondan emin değiliz. Kim bilir, belki de cevap Dağlıca’dan geliyordur…
Neyse, biz dönelim Lozan’a ve bugün bir sınır ötesi harekâtın etrafında kıyamet koparılan Kuzey Irak’ın bağlı bulunduğu Musul vilayetinin (Kerkük, Süleymaniye vs. dahildir bu vilayete) masa başında nasıl kaybedildiğini bir kere daha görelim.
İlk olarak Türk tarafı gerek Lozan’da, gerekse Ankara’da anlaşılmaz zikzaklar çizdiği için İngilizler telgraf hatlarına bile gerek duymadan Meclis zabıtlarına kulak kabartabiliyorlardı. Mesela Gazi Mustafa Kemal’in 1923 Şubat’ında açıklanması sakıncalı olmasına rağmen gizli oturumdaki konuşmasını gazetecilere ilanı ve bunların yayınlanması hangi anlama gelmektedir?
27 Şubat 1923 tarihli gizli oturumda Gazi Mustafa Kemal “Ordumuzun kuvveti [Musul’da] hangi kuvvetlerle karşılaşacaktır? Harp olursa safahatı ne olur? Çok rica ederim bunları burada mevzuu bahis ettirmeyiniz. Eğer bunlar açık olarak mevzuubahis olacak olursa ve bunlardan düşmanlar haberdar olursa belki sulh yapmak isterken aksi netice ile karşılaşabiliriz” demekteydi. Anlaşılıyor ki, ordumuzun durumu ve niyetleri hakkında gizli oturumda konuşmayı sakıncalı görmektedir. Ancak Lozan dönüşünde İsmet Paşa’yı da yanına aldığı Konya tren yolculuğunda gazetecilere şunları beyan etmekten çekinmemişti:
“…gizli celselerde bir takım beyanatta bulunanlar oldu, nihayet ben Meclise gittim; dedim ki: ‘Efendiler! Ne istiyorsunuz? Karaağaç, Musul vesaire için harp mi edelim? Millet harpten usanmıştır. Takati kalmamıştır. Harp edemeyiz. Milleti harbe sürüklemek için pek hayatî, son derece mühim mes’elelerin mevzubahs olması lazımdır.’..”
Acaba gizli celsede konuşulmasında sakınca görülen hususların gazetecilere açıklanmasının gayesi ne olabilirdi?
Diğer nokta, İngiliz heyetinin başındaki Lord Curzon’ın birisi 8 Aralık 1922’de, diğeri de 5 Ocak 1923’te, yani bir ay arayla gündeme getirdiği Kuzey Irak’tan toprak verilmesi teklifini elimizin tersiyle reddedişimizdir.
Önce İsmet Paşa’yla, sonra da Dr. Rıza Nur’la görüşen İngiliz heyetinin ikinci adamı William Tyrell’ın başı dönmüştü. Çünkü İsmet Paşa, Tyrell’a göre Musul’u değil, petrollerinden pay ve ekonomik yardım istemekteydi (oysa İsmet Paşa’ya göre bu teklifi yapan Tyrell’dı). Öte yandan Rıza Nur, Curzon’la yaptığı görüşmede, Türk tarafının Musul’a sahip olduktan sonra İngiltere’ye bütün istediklerini vereceklerini söylemiş ve açıkça taahhütte bulunmuştu.
Bu mantıksız bocalama karşısında kafası karışan İngiliz heyeti, bir uzlaşma formülü hazırlayıp Londra’nın onayına sundu. Buna göre Musul vilayetinin kuzey ve doğusundaki dağ sırasını izleyen ve Köysancak, Revandiz ve Süleymaniye’yi içeren Kürt bölgelerini Türkiye’ye bırakabileceklerdi. Bu durumda Türkiye’nin sınırı Kuzey Irak’taki İran sınırına biraz daha bitişmiş olacaktı. Zaten İngiltere buralara hakim değildi; kuzeyi Özdemir Bey’in, güneyi ise Şeyh Mahmud’un denetimindeydi.
İşte 8 Ocak’ta İsmet Paşa’ya bu teklif iletildi. İngilizler, bugün İran’ın operasyon gerçekleştirdiği bölgeyi Musul talebinden vazgeçmemiz karşılığında bize bırakacaklardı. Ne oldu dersiniz? Yarbay Tevfik Bey’in “Süleymaniye’den ne çıkar? Buralar dağlıktır. Musul olmayınca oralara gidilemez bile. Başa bela olur” şeklindeki izahıyla bu teklifi reddettik. Gariptir, hiç olmazsa sınırlarımızı Kerkük’ün burnunun dibine kadar uzatacak olan bu tavizi yetersiz görenler, birkaç yıl geçmeden Musul’un tamamından vazgeçmekte sakınca görmeyeceklerdi.
Haydi bunu kaçırdık, bari 5 Ocak 1923 teklifini değerlendirebilseydik! Ocak’ın 4’ünde önümüze altın bir fırsat çıkmıştı. İngilizlerin oyununa geldiklerini anlayan Fransızlar Lozan’ı terk edeceklerdi. Nitekim Başbakan Bonar Law’un ülkesine dönmesi, o soğukkanlılığıyla meşhur Lord Curzon’ı telaşlandırmıştı. Bunun üzerine daha önce gündeme getirip de kabul ettiremediği teklifi yineleme kararı aldı. Tyrell’ı bir kere daha İsmet Paşa’ya yolladı. Teklifi, Paşa’nın deyişiyle, “Musul bizde kalsın ama Kürdistan arazisi sizin olsun”du. Bir de petrolden hisse vereceklerdi. Cevabımız, Musul’u almadan doğu ve güneydoğudan toprak istemediğimiz şeklinde oldu. Tyrell Musul’u veremeyeceklerini, İsmet Paşa da Musul’suz Kürdistan’ı alamayacaklarını söyledi. Tyrell kırgındı, Paşa şöyle diyordu: “Bizim için Musul bir vatan meselesi, onlar için ise petrol meselesiydi”.
Oysa Ocak 1926’ya geldiğimizde İsmet Paşa’nın İngiliz temsilcisi Lindsay’le yaptığı görüşmede Musul’u hiç söz konusu etmeyip tek dertlerinin Irak’taki Kürt varlığının Türkiye için bir tehdit olmaktan çıkartılması olduğunu söylemesi ‘vatan meselesi’nin bu üç yıl içinde ne büyük anlam kaymasına uğradığını gösteriyordu.
Kullanıcı avatarı
Caner Kama
Sitenin Sahipleri
Sitenin Sahipleri
 
Mesajlar: 226
Kayıt: Cum Mar 03, 2006 4:15 pm

yorum

Mesajgönderen Niyazi Özen » Prş Kas 29, 2007 6:46 pm

Düşünce platformundaki alıntını okudum.Cesaretine ve mesleğine uygun bir çalışma olduğunu anladım.Ancak alıntıyı yazarken tarihçiler kendi mesleki tecrubelerini yazılarında belirtirler.
Genç bir tarihçi olarak araştırmaçılığınız tarihsel yöntemle ısraracı bir gelişim içinde olduğunu fark etmem senin istikbalin tarihçisi,geleceğin geçmişten belgeler aktaran simge olduğunu tahmin ediyorum.
Bu düşünce ile cesaretini takdir eder,geleceğinin parlak olmasını dilerim.
Kullanıcı avatarı
Niyazi Özen
Sitenin Sahipleri
Sitenin Sahipleri
 
Mesajlar: 57
Kayıt: Cmt Kas 17, 2007 9:09 pm
Konum: trabzon/çaykara/hatay/kırıkhan

Mesajgönderen Caner Kama » Cum Kas 30, 2007 6:50 am

teşekkür ederim, niyazi amca kendimi geliştirmeye çalışıyorum şimdilik kendimi konular hakkında teoriler ve sonuçlar çıkaracak kadar donanımlı hissetmiyorum ama konu hakkında gelecek eleştiri ve önerilere göre dilimin döndüğü kadarıyla birşeyler anlatmaya çalışacağım........
....
.......cesaret verici yazın için tekrar teşekkürler...
Kullanıcı avatarı
Caner Kama
Sitenin Sahipleri
Sitenin Sahipleri
 
Mesajlar: 226
Kayıt: Cum Mar 03, 2006 4:15 pm

Mesajgönderen Naci Altuncu » Cum Kas 30, 2007 10:48 pm

Oldu olacak, M.Kemal Musul'u sattı deyin belki dünya literatürüne girer, Şeyh Sait leri unutturursunuz.
Eee 20 yaşında tarihci olunursa bu önüne konulanı okur onu bilirsin. Onu da hiç tarih okumayanlara inandırırsın.
Emperyalizmi bilmeden bu konulara giren yanılır.
Sevgili Caner sana Amcan Tarihçi dese de sen sadece tarih lisansı okuyan bir öğrencisin. Bitirmiş olsanda öğrencisin. Alıntı yaparsan karşı tezlerdende yap ki siyasi baktığın anlaşılmasın.
Bu konular, burada tartışılmaz. Bunlar araştırma tez ve doktora konularıdır.
Kaldı ki O Kemal Paşa rütbelerini çıkartarak ve bir manga asker emrinde olmadan kurtuluş savaşına karar vermiştir.
Birde kaynağı yazda öğrenelim.
Ben 30 yıl Tarih öğretmenliği yaptım. Az çok okudum araştırdım ama ben kendimi hiç tarihçi olarak göremedim.
Meğerse kolaymış. Anlayamadım
Naci Altuncu
Sitenin Sahipleri
Sitenin Sahipleri
 
Mesajlar: 125
Kayıt: Prş Eyl 21, 2006 7:15 pm
Konum: SAMSUN

Mesajgönderen Caner Kama » Cmt Ara 01, 2007 1:44 pm

.....naci hocam; özellikle şunu belirtmek isterim; senin alıntıma cevap yazmandan mutluluk duydum, teşekkür ederim..
....konuya gelince; karşı tezlerden yorum yapılmadığı eleştirisinde bulunmuşsun, buna şöyle bir açıklama getirebilirim: okullarda okutulan ders kitaplarında zaten musul konusunda neler yazdığını benden daha iyi biliyorsun zira 30 yıl bunu öğrencilerine anlattın, bilmeyenler için tekrarlayayım kısaca; musul'u kaybetmenin nedeni şeyh sait ayaklanması,ordunu yetersizliği....vs. sebeplere dayanarak anlatılıyor....

buradaki konu bence tam bir karşı tez, zira ezberi bozan bir şekilde "tam olarak öyle olmadı; böyle de oldu" yu gösteren bir yazı......tam olarak gerçektir aslı budur demek; tarihçi adayi olarak benim tarzım değil, elimden geldiği kadar aldığım eğitimin gereği olarak tarihçi olmaya çalışıuyorum........



burada mustafa kemal'e yönelik bir eleştiri yok bence daha çok ismet inönü'ya yüklenilmiş...biz şunu biliyoruz ki misak-ı milli içersinde yeralan hatay,musul onun son nefesini verene kadar hep arzuladığı birşeydi........

burada daha çok lozan'da bulunan ismet inönü nün bize bir zafer mi kazandırdığı yoksa; almamız gereken haklarımızı tam manasıyla alamadığımız bir hezimet mi yaşattığı sonucuna varmamızı düşündürülmek isteniyor............

.....bir de kaynak sordunuz; kaynağım mustafa armağan'ın kısa bir makalesi.............bu konu hakkında daha başka kaynaklarım da tarih ve düşünce; toplumsal tarih dergilerinde de bazı makaleler var...onları da ekleyecem........o makalelerde de farklı görüşlerden bakan yazarların makalelerini de yazmaya çalışacam.......ama çoğunluğunun görüşü ortak; çoğuda lozan'ın bir zaferden çok fırsatların kaçırıldığı bir hezimet olarak görmektedir........
.....
....... böylece konuyu k. ırak 'tan lozan a doğru genişletmiş oluruz...... bu konuları da bir tarihçiyle hele de hocamla tartışmaktan mutluluk duyarım....
...
.....
Kullanıcı avatarı
Caner Kama
Sitenin Sahipleri
Sitenin Sahipleri
 
Mesajlar: 226
Kayıt: Cum Mar 03, 2006 4:15 pm

Mesajgönderen Naci Altuncu » Cmt Ara 01, 2007 10:38 pm

LOZAN
En son Naci Altuncu tarafından Cmt Ara 01, 2007 11:14 pm tarihinde düzenlendi, toplamda 1 kere düzenlendi.
Naci Altuncu
Sitenin Sahipleri
Sitenin Sahipleri
 
Mesajlar: 125
Kayıt: Prş Eyl 21, 2006 7:15 pm
Konum: SAMSUN

Mesajgönderen Naci Altuncu » Cmt Ara 01, 2007 10:39 pm

BAK SEVGİLİ cANER;
BENİM KÖY SİTESİNDE TARİH TARTIŞMAK GİBİ BİR NİYETİM DE YOK LÜKSÜMDE ÇÜNKÜ BU SİTEDE BULUŞMAMIZIN NEDENİ ŞUR KÜLTÜRÜNÜN YAŞATILMASI VE ŞURLULUK DAYANIŞMASININ ARTIRILMASIDIR. SENİN VE SON GÜNLERDE BAZI GENÇLERİN AÇTIĞI YA DA AÇMAYA ÇALIŞTIĞI BU TARTIŞMALAR BELLİ MEDYANIN ETKİSİYLEDİR. TARİHÇİ OLARAK ORTAYA ÇIKAN O ZATIN YAZDIĞI GAZETE ÜÇ GÜN ÖNCEDE M.KEMALİN İNGİLİZLERDEN ANADOLUDA VALİLİK İSTEDİĞİ ŞEKLİNDEKİ BİR İNGİLİZ GAZETECİNİN İDDİALARINI YAYINLAMAKTAN GERİ KALMADI. M. KEMAL YOK EDİLMEK İSTENMİYORSA BU TÜR YAYINLAR NEDEN ARD ARDA YAPILIR. SİZ GENÇLER YÖNLENDİRİLMEYE ÇALIŞILIR.
BAK BU GÜNKÜ VAKİT GAZETESİ DE ARAP ALFABESİNİN KALDIRILIP YENİ TÜRK HARFLERİNİN BİR GECEDE KABUL EDİLMESİNİN CAHALETİN EN BÜYÜK NEDENİ OLDUĞUNU İDDİA EDİYOR. DOĞRU MU? İSTERSEN SİTE ÜYELERİ ARASINDA BİR ANKET YAPTA SONUCU GÖR.
LOZAN'A GELİNCE.
lOZAN TÜRKİYE DEVLETİNİN BAĞIMSIZLIĞINI DÜNYAYA KABUL ETTİRMİŞTİR.
HALEN ULUSLARARASI DİPLOMASİDE EN BÜYÜK SİLAHIMIZDIR.
LOZANA İMZA ATMAYAN AMERİKA DIŞINDA Kİ TÜM AVRUPA ÜLKELERİNİN KUZEY IRAKLA İLGİLİ KONUŞAMAMALARI VE AÇIKTAN FAALİYETTE BULUNMAMALARI LOZANA ATTIKLARI İMZANIN BAĞLAYICI OLMASINDANDIR.
LOZAN KAPİTÜLASYONLARI KALDIRMIŞTIR.
LOZAN TÜM DÜNYADA, TÜRKLERİN VE İSMET PAŞANIN BÜYÜK ZAFERİ OLARAK ANLATILIR.
LOZAN BUGÜNKÜ MİSAK-I MİLLİ SIONIRLARINI ÇİZMİŞTİR. Kİ O SINIRLARI SON OSMANLI MECLİSİ BEIİRLEDİ O KARARLARDA MUSULUN GELECEĞİ İLE İLGİLİ KARARLAR ORTADA, ORDAKİ HALKIN OYU SONOCU BELİRLEYECEK. IRAK HALKI ARAP DEĞŞL Mİ O HALK İNGİLİZLERLE İŞBİRLİĞİ YAPMADIMI.KRAL HÜSEYİN KİMDEN YANAYDI? SAY SAY BİTMEZ.
LOZANI SEN BEĞENİRSİN BEĞENMEZSİN, TARİHÇİLER BÖYLE ANLATIYOR. BELGELER ORTADA AMA TARAFSAN BEN ŞUNDAN TARAFIM DER TARTIŞMAYI BİTİRİRSİN.
AÇ ÇILGIN TÜRKLERİ,
AÇ MİLLİ KURTULUŞ TARİHİNİ.
OKU FUAT KÖPRÜLÜYÜ, CEMAL KUTAYI,YLMAZ ÖZTUNAYI-Kİ BUNLAR TÜRK İSLAM SENTEZİNDEN YANA TARİHÇİLERDİR.
OKU KAZIM KARABEKİRÎN ANILARINI
OKU İNALCIK HOCAYI,DOĞAN AVCIOĞLUNU, MUSTAFA AKDAĞI,AFET İNAN'I VE ADLARINI SAYSAM BU SAYFALARI DOLDURABİLECEK KADAR ÇOK TARİHÇİYİ.
VE TABİ Kİ NUTUK'U
SONRA YAP SENTEZİNİ KOY FİKİRLERİNİ.
BİLGİ SAHİBİ OLMADAN FİKİR SAHİBİ OLURSAN O ALINTI YAPTIĞIN ZATI MUHTEREM GİBİ ATATÜRK SENDROMUNA DÜŞER, "ATATÜRK, İSMET PAŞA DİNE KARŞILARDI" DEMEKTEN BAŞKA SÖYLEYECEK BİR ŞEY BULAMAZSIN. O ZAT GİBİ ORTA ASYA TÜRK UYGARLIĞINI REDDEDEN VE TÜRKLER "MEDENİYETİ İSLAMLA ÖĞRENDİLER" ÜMMETÇİ ANLAYIŞIYLA TÜRK TARİHİ TEZLERİ GELİŞTİRMEYE ÇALIŞAN BİR YAZAR OLURSUN.TARİHÇİ DEĞİL.
BU ÜLKEDE EMPERYALİSTLER VE İŞ BİRLİKÇİLERİ GEMİ AZIYA ALDI ÇALIŞIYOR. İŞBİRLİKÇİLERİNİ BESLİYOR. ATEİST YAZARLARA, BÖLÜCÜ YAZARLARA ,BU DİNİ SAVUNAN GAZETELER BOŞUNA SÜTUN VERMİYOR.
BU YAZARLARIN TEK MARİFETLERİ VAR. ATATÜRKE VE 1923 TÜRK DEVRİMİNE SALDIRMAK.KÜFRETMEK.İFTİRA ATMAK. TÜRKİYEYİ EMPERYALİSTLERİN CENNETİ YAPMAK.
BEN BU TARTIŞMALARI GAZETE DE TELEVİZYONLARDA YAPIYORUM SEN SAMSUN DASIN İZLERSEN GÖRÜRSÜN.
AMA BU KÖY SİTESİNDE YAPMAYACAĞIM.
İSTİYORSAN E-MAİL ADRESİME YAZARSIN TARTIŞIRIZ.
BU VATAN HEPİMİZİN
BU DEVLETİ, M.KEMALLER,İSMET PAŞALAR,KAZIM KARABEKİRLER,FEVZİ ÇAKMAKLAR VE ARKADAŞLARI KURDU. O RAUF ORBAYDA MONDROSTA ATTIĞI TESLİMİYET ANLAŞMASINA KARŞI BAŞLATILAN KURTULUŞ MÜCADELESİNDE BİLE TBMM NİN HEP MU7HALEFET KANADINDA KALDI.
OKU OKU OKU ARAŞTIR ARAŞTIR ARAŞTIR
DEMEGOJİ İLE DOLU AKLI DEVRE DIŞI BIRAKAN POPÜLİST YAZARLARA TAKILMA.
KUZEY IRAK LOZANDA YOK. IRAK VAR.
BU YAZILARI YAZANLAR ART NİYETLİ DEĞİLLERSE IRAKIN BÜTÜNLÜĞÜNÜ SAVUNMALARI GEREKMEZMİ.? OY VERDİKLERİ İKTİDARIN TESLİMİYETİNE VE AMERİKADAKİ HOCAEFENDİNİN İŞBİRLİKÇİLİĞİNE KILIF ARAMASINLAR. ABD O ZATI İNSAN HAKLARINA VERDİĞİ ÖNEM GEREĞİ Mİ O RADA BARINDIRIYOR
YAPMAYIN ALLAH AŞKINA.
BU ÜLKENİN KAHRAMANLARINI KARALAYAMAZSINIZ. O
KAHRAMANLARI
AMERİKALILAR,İNGİLİCLER,SOROSLAR,ALMANLAR,UKUSLARARASI PARABABALARI SEVMİYOR.
TESADÜF MÜ.
LOZANLA İLGİLİ, YIĞINLA KÜRSÜ YIĞINLA BİLİM ADAMI VAR.ONLARDAN ARAŞTIR ONLARA SOR.
BUNDAN BÖYLE DÜŞÜNCE PLATFORMUNDA YAZMAYACAĞIM İSTEYEN E-MAİL YOLUYLA BANA ULAŞABİLİR.
ÇÜNKÜ SEVGİLİ KÖYLÜLERİMİN CANINI SIKMAYA KİMSENİN HAKKI YOK. BENİMDE.
Naci Altuncu
Sitenin Sahipleri
Sitenin Sahipleri
 
Mesajlar: 125
Kayıt: Prş Eyl 21, 2006 7:15 pm
Konum: SAMSUN

Mesajgönderen İlkay Güvercin » Cmt Ara 01, 2007 11:04 pm

Ben bu günkü siyasi gelişmeleri gördükçe Atatürk ve silah arkadaşlarını ne kadar gereksiz yere büyüttüğümüzü ve kahramanlaştırdığımızın sonucuna vardım.Ne gerek vardı bu kadar savaşa ve cefaya.Girseydiler ingilizlerin yada Fransızların himayelerine.Ulusal onurda neymiş.Kişi başı milli gelir bu gün belkide 20 bin dolarlara çıkardı.Zaten Siyasi olarak AB(İngiliz ve Fransız) ekonomik olarak İMF(ABD) tarafından yönetilmiyoruz mi?
İşin hayreti Kuzey ırak a bir top mermisi atmak için günlerdir ABD nin iznini almaya çalışanları gördükçe İsmet İNÖNÜ nezdinde Atatürk e vurmaya çalışanlar saygım bin kat artıyor(!).Başka ne denir bilmiyorum.Neymiş Musul alınabilirmiş.miş.Bence Savaşı kazandık Yunanistan ve büyük Britanya neden alınmamış(!).Bunları da sorgulayalım.

Tarihin temel prensibinin"Her olay ve olgu o günkü koşullar içinde değerlendirilmeli.Bu günkü görüş ve düşüncelere göre değerlendirilemez" prensibini öğretmeden tarih eğitimini veren YÖK e bir eleştiride benden.Selamlar.
Kullanıcı avatarı
İlkay Güvercin
Sitenin Sahipleri
Sitenin Sahipleri
 
Mesajlar: 566
Kayıt: Çrş Kas 02, 2005 1:47 pm
Konum: kütahya

Mesajgönderen Bülent Altuncu » Pzr Ara 02, 2007 7:08 am

En bitirici laflardan biridir; " böyle alim ve büyük bir millet alfebe değiştirilince bir gecede cahil oluverdi, sabaha cahil olarak uyandı" . İlk dinleyeni etkileyici bir demagoji, gerçekten çok üzücü bir durum , düşününce bu millete büyük hakaret ve haksızlık gibi geliyor bu yüzden de çok tuttuyor ki Atatürk'ü tartıştığımız ortamlarda her zaman karşıma çıkıyor bu demagoji. Gerçi şimdi fırsat vermeden Naci Altuncu hatırlatmış ama ben artık bu demagojiyi işittiğimde düşündüklerimi buraya yazmak istiyorum.; duyan da zanneder Çaykara boğazında her evde bilimsel deneyler yapılıyor sonuçlar not ediliyor, her mahallenin bir istatistikçisi var, gençler geceleri fener altında, gündüzleri ağaç gölgelerinde sevdalarına aşk mektupları yazıyor, ehtiyar heyeti ülkenin sorunlarını düşünüp not edip çözümler üretip İstanbul a gönderiyor, İstanbul dan teşekkür cevapları gelip anında sorunlar hallediliyor falan filan. Allah aşkına o dönemde arap alfebesiyle okuyabilen kaç kişi vardı tüm çaykara boğazında bir elin parmaklarını geçmez ( hemen yanlış dediğimi düşünenler çıkacaktır, arap alfebesiyle osmanlıca okuyup yazmak başka, kuran okumak başka şeydir, elbette kuranı okuyan kişi sayısı çoktu)

Diğer yandan başta İsmet İnönü yü sonra da Atatürkü karalamak için yıllardır "lozan zafer mi hezimet mi" tartışmalarını açanların ne dediklerini merak bile etmiyorum. 30 yıldır ülkemizin madden ve manen çok şeyler kaybettiğimiz güneydoğu sorunu karşısında bazen çekilen acıların hat safhaya vardığı zamanlarda keşke zamanında oraları da almasaydık da bunca acı ve ekonomik zararı görmeseydik diye düşündüğüm bile olmuştur. Şimdi oralar yetmiyor bir de kuzey Irak ı da alalım düşüncesi hiç akıllı gelmiyor bana. "akıllı onun için değil, petrol için" diyenler çıkacak bunun üzerine. Allah aşkına şu an sınırlarımızda hangi yeraltı veya yersütü zenginliğimiz bizim, olanlarıda satıyoruz, hemde satılmasını halk olarak destekliyoruz alamayacağımız halde. O zaman ne farkeder musul bizim sınırımızda olsa ama zenginlikleri bir Amerikan, İngiliz, yahudi, Türk veya kuzey ıraklı bir zenginin elinde olsa şu an ülkemizde ki gibi. "İş sahası" diyenler çıkacak şimdi de kuzey ırak da herkesin işi varda yetmiyor bizden insanlar gidecek oraya çalışmaya he mi, çok basit düşünüyorum galiba...

Naci Altuncu' ya da diyeceklerim var. Düşünce platformuna yazmama düşüncen bence çok yanlış. Sonuçta burada ki tartışmalara belki 3-5 kişi katılıyor ama onlarca kişide izliyor. Herkese cevap vermek zor iştir en başta bilgi, birikim sonrada zaman ve sabır ister ama yanlışa her yerde yanlış demeye demeye bu halere düştük, toplumsal sorumluluğumuz gereği artık gördüğümüz heryerde demek zorundayız. Sen yazmazsan bende yazmam dersem, ben yazmazsam başka biri daha bende yazmıyorum bunlarla mı uğraşacağım derse ne olacak. Ben senden çıkan yazılardan çok şey öğreniyorum sanırım çok kişi içinde aynı şey geçerlidir.
Kullanıcı avatarı
Bülent Altuncu
Sitenin Sahipleri
Sitenin Sahipleri
 
Mesajlar: 1533
Kayıt: Prş Ara 08, 2005 8:55 pm
Konum: Van (Erciş)

Mesajgönderen İlkay Durgun » Pzr Ara 02, 2007 1:21 pm

Malesef tarih doğası gereği bugün dünyayı nasıl okuyorsanız öyle bakabileceğiniz, büyük bir deniz.Nasılki, herkes gün batımına bakıp başka başka düşlere dalarsa, tarih denizinede bakıp, herkes başka başka düşlere dalıyor.Daha kötüsüde,tarihi sahip olduğumuz ideolojinin dayanağı olarak görmek.Oradan küçük anektodları yakayaıp "işte gördünüz mü!!" diyip tarihi ideolojimizin sopası zanetmek, yada o hale getirmek.

Mesela Caner Kama'nın alıntıladığı yazıda,Rauf Orbay,Rafet Bele gibi kahramanları sayarken"şaibesiz kahramanlar" ifadesi geçiyor.Başka yazılarda da başka vesileyle söylediğim, belden aşağı bir vuruştur bu.Sözün namusunu savunmazsanız;okuduğunuz tarih değil Kur'an olsa ne olur.Yani şaibesiz diyerek başka birilerini şaibeli hale getirdiğinizi ve şaibesinin ne olduğunu açmak zorundasınız.Çünki, bu halkın içinde o şaibeli dediğiniz insanları şaibesiz kahraman olarak gören milyonlarca insan var.Bilim adamı var ,tarihçi var.

Son yıllarda İsmet Paşa üzerinden sürdürülen bir tartışma var.Elbette İsmet Paşanın eleştirilecek çok yönü olabilir.Zira bir Mustafa Kemal değildi.Ancak,Mustafa Kemalin en yakınında olmuştur herzaman.Diğer anadolu İhtilalinin kahramanlarıda Mustafa Kemal'in çok yakınındaydı.Ancak Cumhuriyet fikrinden yada hilafetin kaldırılması fikrinden uzak olduklarından,yada bir takım başka siyasi ayrılıklarından dolayı Gazi Paşa ile yolları ayrıldı.Devrim zor iştir.Fikir ayrılıklarını kaldırmaz. Gazi Paşa bir çok kişiyi tasviye etmiştir bu yüzden.Ama bizim gözümüzde hepsi kahramandır ve şaibesiz ön sıfatına gerek duymadan onlara minnettarızdır.

Tabi asıl yapılmak istenen İsmet Paşa üzerinden bir cumhuriyet karşıtlığı,bir hilafet savunuculuğudur.Çünki bu tartışmanın Mustafa Kemal üzerinden yapılması zordur.Bunu çok denemişler hatta,yine o fısıltı gazetelerini çalıştırarak,yok masondu,yok selanikli bir yahudinin oğluydu,yok bilmem ne gibi çok vahşi,belden aşağı,hiçbir ahlaki ölçü gözetmeyen saldırılar yapmışlardır.Ancak Mustafa Kemal'in bu halk içindeki güveni,ona olan inanç öylesin yerleşik ve güçlü çıktıki,başka bir yol bulundu.İsmet Paşa.Şimdi bu karşıtlık, bu dahiane buluş üzerinde sürdürülmek isteniyor.

Lozan tartışılabilir elbette.Şimdi öyle değil böyle olmalıydı da denebilir.Şurada şu hata yapılmış da denebilir.Ancak ,iş yargı çıkarmaya geldimi durup düşünmeli.O günki genç cumhuriyet iyi irdelenmeli,karşı karşıya olduğu sorunlar iyi saptanmalı,İsyanından tutunda,savaşma gücüne,Cumhuriyet kadrolarının devrimi yerleştirme çabalarına,devrime hala güçlü bir muhalefetin olduğuna,içinde bulundukları sosyal,eknomik sorunlara bakılmadan, öyle hariçten gazel okumanın ne bu günümüze,ne geçmişimize,ne de yarınlarımıza bir faydası olmayacaktır.Hele hele bunu bir siyasi davanın payandası haline getirmek için asılsız,saptırmacı,bir sopa halin getiren bir tarih okuması, vahşiliktir.

Diyeceklerim bu mihval üzeredir...Muhabbetle...
Kullanıcı avatarı
İlkay Durgun
Sitenin Sahipleri
Sitenin Sahipleri
 
Mesajlar: 280
Kayıt: Pzr Kas 06, 2005 9:27 pm

Mesajgönderen Caner Kama » Pzr Ara 02, 2007 1:31 pm

...Şu anda ülke olarak Irak'ın kuzeyine müdehale etmeyi düşünüyoruz, bu nedenle böyle bir makaleyi buldum ve buraya koymayı uygun gördüm. Konuya tarihsel bir boyut kazandırmak istedim.
....Lozan'ın tartışılması suç değil,onu bir zafer veya hezimet olarak görmek kişilerin birikimlerine,dünya görüşlerine bağlıdır. Aynı belgeleri farklı tarihçiler farklı yorumlayabilir bu doğaldır. Ben de Lozan konusunda farklı düşünen bir yazarı buldum paylaşmak istedim.
....Alfabe konusuna gelince, "bir gecede alfabe değiştirildi" ifadesi son derece yanlış bir ifade. Biz şunu biliyoruz ki Latin harfleri daha 1900 başlarında zaten Osmanlı başkentinde kullanılıyordu (osmanlıca yazımında). Bunu düzeltmek istedim...
..
.....Alfabe değişiminin bu ülkeye neler kaybettirdiğini bir düşünelim. 1000 yıl kullandığımız alfabe elimizin tersi ile ittik ve çağdaş dünya(!) ile entegre açısından son derece önemli bir adım atarak Latin alfabesini kabul ettik. Fakat şunu unutmayın alfabe değişimi ile bir kuşağın bağları da koparılmadı mı, 10 sene sonra insanlar dedelerinin mezar taşlarını bile okuyamaz hale geldiler. Burada olayı saptırmadan kültürel olarak bakmak gerektiğini düşünüyorum.

....bir de şunu da eleştirmek istiyorum; 1928 Arap harfleri yerine Türk alfabesi (alfa-beta yunancadır) kabul edildi ibaresi ne anlama geliyor; bunu neden böyle öğretirler bunu da anlamış değilim...
Kullanıcı avatarı
Caner Kama
Sitenin Sahipleri
Sitenin Sahipleri
 
Mesajlar: 226
Kayıt: Cum Mar 03, 2006 4:15 pm

Mesajgönderen Bülent Altuncu » Pzr Ara 02, 2007 1:56 pm

Sevgili Caner elbette ki alfebenin değişimiyle neleri kaybettiğimizi düşünüyor ve üzülüyorum ki ben rumcanın unutulmasına bile üzülen biriyim ne kaldı alfebenin. Ama sen alfabe değişmeseydi nelerden bihaber olacaktık onu da düşünerek bu soruyu sormalısın
Kullanıcı avatarı
Bülent Altuncu
Sitenin Sahipleri
Sitenin Sahipleri
 
Mesajlar: 1533
Kayıt: Prş Ara 08, 2005 8:55 pm
Konum: Van (Erciş)

Mesajgönderen Caner Kama » Pzr Ara 02, 2007 2:00 pm

...haklısnız, sadece aynanın arkasına da bakmak gerektiğini düşündüğüm için bunu yazdım.Aynannın arkası da bizim için öemlidir ama orada kendimizi göremeyiz.
......ayrıca ben kültürümün önemli bir unsuru olan rumcayı bilmeden öğrenemeden büyüdüm, başkalarını bilmem ama bu benim için önemli bir eksik ve galiba 5-10 sene sonra rumca köyümüzde ölü bir dil olacak 300 yıllık miras; o kültür bitecek maalesef
.....bu arada Latin alfabesinin türk alfabesi olarak yutturulmasını anlamış değilim bunu açıklamamışım şimdi düzeltiyorum........eğer türk alfabesi kullanacaksak Göktürk alfabesini o zaman kullanmamız lazım :P
Kullanıcı avatarı
Caner Kama
Sitenin Sahipleri
Sitenin Sahipleri
 
Mesajlar: 226
Kayıt: Cum Mar 03, 2006 4:15 pm


Dön DÜŞÜNCE PLATFORMU

Kimler çevrimiçi

Bu forumu gezen kullanıcılar: Hiç bir kayıtlı kullanıcı yok ve 5 misafir

cron