perinçek lozan savunması

"Düşünebilen bir nesil yaratmak ve düşüncelerimizi özgürce paylaşmak için" burada buluşalım.

Moderatörler: Muzaffer Mustafa Altuncu, Osman Nuri Sarı, Özgür Hasan Altuncu

perinçek lozan savunması

Mesajgönderen Naci Altuncu » Cum Mar 30, 2007 10:46 pm

Sevgili köylülerimin pırıl pırıl çocukları. Tartışmalarınızı izliyor ve çok üzülüyorum.
Bilgilenmeden fikrinizi süylemeyin biiir...
Otuz küsür yıldır Türkiye siyasetinde var olan ve binde 2 ile dört araında oy alan- ki her zaman yarısı tepki oyu olmuştur, yani bilinçli değildir- bir siyasi partinin varlığı hala sürüyor ve lideri hala gündeme girebiliyorsa duyguları bir yana bırakıp bunu sorgulamak gerekir ikiii...
Kahramanlık demokrasinin ileri, olduğu ülkelerde yapılmaz üüüç.
Yapılan kahramanlık bu ülkeye hiç bir şey kazandırmadı dööört...
Diğerlerini ytzmayayım....
Sayamaya aevam etmemi isterseniz devam ederim sevgili gençler
Naci Altuncu
Sitenin Sahipleri
Sitenin Sahipleri
 
Mesajlar: 125
Kayıt: Prş Eyl 21, 2006 7:15 pm
Konum: SAMSUN

Mesajgönderen Hakan Durgun » Pzr Nis 01, 2007 1:18 pm

Sevgili ağabeyim,

Hiçbir şey anlamadım beeeeşşşş

Dilinin altındaki baklayı çıkarırsan bizi de aydınlatırsın altıııııı

Daha devam etmeyeyim yediiiiiii...
Hakan Durgun
Sitenin Sahipleri
Sitenin Sahipleri
 
Mesajlar: 63
Kayıt: Cum Ara 30, 2005 4:10 pm

Mesajgönderen Yılmaz Ersezer » Pzt Nis 02, 2007 10:31 am

Sn Naci Bey, sayı saymak yerine fikirlerinizi detaylandırırsanız biz de sizi üzüntüden kurtarmak için elimizden geleni yapabiliriz.
30 küsür yıldır Türkiye siyasetinde var olan ve yarısı tepki oyu binde 2 ila binde 4 oy alan siyasi parti ve lideri hala gündeme girebiliyorsa ve bu durumda duyguları bir yana bırakıp bunu sorgulamak gerekiyorsa, sorgulayınız ki bilgilenelim ve fikrimizi söyleyelim. Fikir sahibi olmak için seçim sandığındaki oyların 1000'e bölümünden çıkan virgüllü rakamın sağ ve sol tarafına bakılması gerektiği gibi bir gereklilik bugüne kadar bize öğretilmedi. Bize öğretilen, bir gün eğer tek başına bile kalsan doğru bildiğini söylemekten her ne pahasına olursa olsun vaz geçmemelisin oldu, hala aynı kanaatteyiz, umarım hep aynı kalacağız.
Türklerin 1915-23 arasında soykırım yapmadığını emperyalist işgale karşı vatan savunması yaptığını, soykırımın emperyalist bir yalan olduğunu Türkiye'de ya da bir başka yerde söylemek kahramanlık mıdır? Hadi diyelim ki kahramanlık olsun; emperyalist merkezlerin, Türkiye'yi ele geçirmek, bölmek, yeni bir kukla İsrail kurmak ve emperyalist çıkarlar doğrultusunda Ortadoğu'ya jandarma kuvvet olarak sürmek amacı ile bu yalanları ürettiklerini ifade etmek, bu gerçeği 5 milyondan fazla Türk'ün yaşadığı emperyalist merkezlerde kamuoyunu harekete geçirerek düşmanı kendi evinde basmak bu ülkeye hiç bir şey kazandırmadı mı? Bu ülkeye ne gibi faaliyetler bir şeyler kazandırır?
Üstteki sayı sayma çalışmanız ile ikna olmadım ben, devam ederseniz, bilgi ve fikirlerinizi açarsanız değerlendireceğim. Teşekkürler...
Kullanıcı avatarı
Yılmaz Ersezer
Sitenin Sahipleri
Sitenin Sahipleri
 
Mesajlar: 227
Kayıt: Sal Ara 13, 2005 10:48 pm
Konum: ISTANBUL

Mesajgönderen Köksal Ağaoğlu » Pzt Nis 02, 2007 1:29 pm

Perincek’in Türkiye Cumhuriyeti varlığının devamı hususunda samimi endişeler taşıdığına inanıyorum. Bu mevzuyu hasbi anlamda ciddiye alan bir gayretin içerisinde olduğunu düşünüyorum. Perincek Türkiye’ye dair samimi kaygılar içerisindedir. Derdi olan bir insan. Geçmişte siyasi anlamda bana göre hata yapmış olması bugün söylemiş olduğu doğruları savunmasına engel teşkil etmez. Bu ülkenin insanlarıyla dünya insanlığına katkı sağlamak maksadıyla yapılan her türlü samimi yanlışlık benim nezdimde mubahtır. Yemeyen, çalmayan, çırpmayan aksine bölüşümü savunan, ömrünü şahsi emelleri ve ganimet peşinde koşmak yerine insanlık davasına harcamış bir insanın siyasi görüşü bize yakın olsun uzak olsun en azından saygı duyulması gerektiği kanaatindeyim. Bu ülkenin insanlarını bilerek aldatmak yerine samimi aydınlatma gayretinde olan herkese saygı ve sevgi duyuyorum.

Şunu ifade etmek istiyorum bu ülkenin, bu coğrafyanın, bu kıtanın kimliği ve kişiliğinin oluşumunda baskın rolü oynayan unsurların başında din gelmektedir. Bu bizim için İslam’dır. İslami değerlere karşı hassasiyeti zayıf olan her türlü siyasi hareketi kendime uzak bulmaktayım. Bu ülke insanlarının inançlarını göz ardı ederek bu ülke insanlarından teveccüh beklemek boşuna bir gayret olacaktır. (Bu anlamda sosyalistlerin, sosyal demokratların ve milliyetçilerin eksiklikleri olduğunu düşünmekteyim) Bu ülkenin ve insanlarının bağımsızlığı için emperyalistlere karşı mücadele eden her siyasi partinin bilmesi gerektiğini düşündüğüm husustur: İnanç olarak benimsemeyebilirsiniz, afyon olarak da değerlendirebilirsiniz ama sosyo-kültürel bir gerçeklik olarak bunu kabul etmek zorundasınız. Çünkü vereceğiniz mücadeleyi bu insanlarla beraber yürütmek zorundasınız. Siyasi hareketinizi bu iklimin dışında yeşertmeye çalışmak boşuna bir gayret olacaktır. Yine emperyalistlerin açık olarak tespit ettikleri husustur: "İslam’a zarar vermeksizin bu ülke insanına arzu ettiğiniz zararı veremezsiniz." Siyasi olarak bastığın zemini tanımanın yolu bu coğrafya insanının inançlarını tanımaktan geçmektedir…

Bu konunun burada tartışılmasına vesile olan; İlkay Durgun, Caner Kama, Mustafa Demir, Mehmet Şahin ve Naci ağabey ve bizumkilere ( Yılmaz ve Hakan) teşekkürler.
Kullanıcı avatarı
Köksal Ağaoğlu
Sitenin Sahipleri
Sitenin Sahipleri
 
Mesajlar: 176
Kayıt: Pzt Eki 24, 2005 5:30 pm
Konum: Trabzon

perinçekin lozan savunması.

Mesajgönderen Naci Altuncu » Pzt Nis 02, 2007 8:22 pm

Öncelikle şunu belirteyımki; kanaatimce hala duygularınızla tartışıyorsunuz. Ben bilgi sahibi olmadan fikir sahibi olmayın derken sizlerin cahil olduğunu vurgulamadım. Konu Sayın Perinçek olduğu için Perinçek'in siyasi çizgisinin 30 yıldan bu tarafa nasıl seyrettiğini araştırın anlamında söyledim. İstediğinize göre Aydınlık hareketinin siyasi çizgisinde ki bana göre anlamlı değişimlerin başlıklarını vererek sizlere yardımcı olayım.
1980 öncesi proleterya diktatörüğünün köylü devrimiyle gerçekleşeceğini savunan bir söylem. "Halkın Sesi" olarak isimlendirilen bu siyasi hareket, tüm sol fraksiyonlarca mit kontrolünde bir hareket olarak algılanmakta idi. Kendi içinde yaşadığı çelişkiler ve tartışmalar sonucu mitoz bölünmeler yaşayarak ;Halkın Kurtuluşu, Halkın Yolu , Halkın Birliği, gibi kimi Arnavutluğun Enver Hocasını ,kimi Yugoslavya devrimini şiar edinmiş cephelere ayrılmıştı. Tümünün adı diğer sol gruplar ve demokratlar tarafından Halkın Sülalesi olarak belirtilirdi. Ve o günleri yaşayan ağabeyleriniz ve de babalarınız çok iyi bilirlerki bu gruplar diğer sol güçlerle sürekli çatışma halinde olmuşlardı. Siz de araştırırsanız, Halkın sülalesi(Türkiye'ninsöylemidir) denilen bu grupların sağa özellikle sisteme karşı mücadeleleri hemen hiç olmamıştır. Yine bu dönem yayınlarında ne kadar Misak_ı Mill var. Atatürk ne kadar yer alır mereaklıysanız araştırın. Bulabilirseniz ben özür dilemesinide bilirim. Küçük olmanıza rağmen bundan onurda duyarım.
12 Eylül faşist darbesinin bu harekete ne yaptığını nasıl yaklaştığını ban bilmiyorum. Sizler bilirseniz yazın.
80 li yıllarda Sayın Perinçek'n Bülent Uluerer ve Ertuğrul Kürkçü ile yaptıkları ve Türkiye solunun cenaze merasimine dönüşen ünlü tartışmalarını bilirmisiniz bilmem ama karşılıklı küfürleşme ardından yumruklaşmalarla tüm ilerici demokrat,devrimci,cumhuriyetçi ve yurtseverler, kahroldular, utandılar ve sol siyasetten umutlarını kestiler.
İşte yine o günlerde sağ ve sosyal demokrat siyasetçilere fıratın doğusuna gidemezsiniz diye hava atan aynı Perinçek'ti. Ama şimdi kendisi,de fıratın doğusuna gidemiyor.
gidemediği günden bu yanada Ulusal söylemlere ve Kemalizm'e sarılmaya başladığını biliyoruz. Bu değişim benide memnun etmeli aslında ama birkaç anektodla anlattığım hızlı değişimlere rağmen "ben depğiştim " bile demiyorsa ilerdeki siyasi konjöktöre göre bir çok değişikliklerin kahramanı olacağına inanan biriyim.
Gelelim Lozan savunmasına . Ben yapılanı eleştirmedim. Dikkatle okursanız anlarsınız. Kolay yerde kolay bir eylem olarak eleştirdim. Şova dönüştürme gayretleri bana garip geldi.
İsterseniz çok yazarım ama sizin yaşamadığınız dönemleri sizinle birlikte tartışma ukalalığını yapmam. Konuları yadırgar ve hayal kırıklıkları yaşarsınız.Benim yaşıtım Aydınlıkçı arkadaşlarım var onlar tartışmaya girerse ben açıklarıma devam ederim.
Köksal kardeşim. Dinle ilgili o kadar ayrıntıyı niye yazdın anlayamadım. Benim ve solcuların dinle ilgili bir sıkıntımız yok. Kaldı ki biz birbirimizin cenazesini kaldırıyoruz. Aynı camiyi paylaşıyoruz. Dinle siyaset yapmak ise bizim haddimize değil. Siyaset insanın kendi ürettikleri ve icraatlarıyla kendini seçtirme , yönetme ve yönetilmesi içindir. Bana göre insan dini kendine göre yaşar.Dini başkalarına karşı üstün gelmek için kullanmaz. Belirttiğin kesimlerin eksiği değil. üstünlüğüdür. Emperyalizme gelince dini zayıflatarak değil güçlendirerek(göreceli olarak ) kullanır. Afrikalıların ünlü bir söylemi vardır. Beyazlar geldiğinde onların incili bizimse topraklarımız vardı. Zaman sonra incili bizim ellerimize verdiler ama topraklarımızı aldılar.
En güncel örneği de Türkiye yaşıyor. Ilımlı İslam la ( ne demekse) medeniyetler buluşmsı mimarlığıyla, ve diğer tartışmalarla uğraşırken, telekomla, garajla,arsalar, topraklar abdestli pazarlamacılar tarafında cayır cayır pazarlanıyor. Türkiye yi "Dar2ül harb ilan edenler anavatan olarak gördükleri ülke topraklarında Türkiye siyasetine yön veriyorlar.
Son OLARAK KARŞI DÜŞÜNCELERİNİZE KÜFÜR ANLAMINA GELECEK DUYGUSAL TARTIŞMALAR YAPMAYIN sİYASİ HAKARETLERDEN KAÇININ. üZÜLÜYORUM DEMEMİN NEDENİ DE BU.
SEVGİLERİMLE...
Naci Altuncu
Sitenin Sahipleri
Sitenin Sahipleri
 
Mesajlar: 125
Kayıt: Prş Eyl 21, 2006 7:15 pm
Konum: SAMSUN

Mesajgönderen Yılmaz Ersezer » Sal Nis 03, 2007 9:18 pm

Sn Naci Altuncu ağabey, Perinçek ve Aydınlık hareketinin siyasi çizgisini-son 42 yılını ve aynı zamanda Türkiye solunun bu tarihsel dönemini adımızı bildiğimiz kadar iyi bildiğimiz için hiç bir çekince duymadan bizimle tartışabilirsiniz.
"Halkın Sesi" olarak hiç isimlendirilmedi o topluluk, sadece bir dönem çıkardığı derginin adı oldu, 1968 den beri Aydınlık'tır hareketin adı ve tüm diğer sol tarafından o isimle adlandırılmıştır. Sizin halkın sülalesi olarak isimlendirildiğini bildirdiğiniz ve adlarını verdiğiniz grupçuklar çoğunlukla THKO-THKP/C kökenli grupçuklardır ve Aydınlık'la herhangi bir akrabalıkları yoktur. Keza Türkiye solu Tito'cu bir cepheye hiç sahip olmamıştır. Fukara Tito, Sovyetler Birliği'nin hegemonyasına boyun eğmediği ve bağımsız bir çizgi izlediği için SB'cilerin nefretini kazanmış olmakla birlikte hiç bir zaman bir "sol" grubun bayrağı haline gelememiştir. Tito'nun adını ve ülkesini hatırlıyor olmanızdan-referans göstermenizden ve halkın sülalesine olan tepkinizden, onlardan nefret eden SB'ci gruplardan birine bir dönem fikri bir yakınlık hissetmiş olabileceğinizi çıkarabilecek kadar "sol"un tarihini anlayabiliyorum. Duygusal davranan ve 30 küsür sene önceki "sol"cu duygusallık ile analiz yapan sizsiniz. Aydınlık, halkın sülalesine de SB'ci gruplara da aynı mesafede idi, hem tavır hem kök olarak.
Diğer sol gruplarla çatışma meselesi çok enteresan bir konudur. Mahir Çayan'ın Tip'lileri ve SD (Sosyalist Devrim) 'cileri döve döve değiştirme ve dönüştürme yazıları (Aydınlık Sosyalist Dergi 1968-69) ile başlatılabilecek olan sol'un çatışma tarihinde Aydınlıkçılar yoktur. O dönem, MDD (Milli Demokratik Devrim) 'ci safta olupta Tip'lilere ve SD'cilere şiddet uygulanmasına karşı çıktıkları için tüm diğer gruplar tarafından şiddeti hak ettikleri kararına varılmış olan gruptur Aydınlık. "Sol" adına faaliyet gösteren grupçuklar önce kendilerinden farklı düşünen gruplara sonra kendi arkadaşlarına şiddet uygularken buna karşı başından sonuna kadar kararlı bir şekilde mücadele eden tek gruptur. Sol içinde şiddete karşı mücadele çağrıları PDA (Proleter Devrimci Aydınlık) dergisinde aylarca, Halkın Sesi dergisinde yıllarca ve nihayetinde günlük Aydınlık'ta defalarca yapılmıştır. Bu dergilerin örnek nüshalarını ve mesela İGD gibi diğer grupların bu çağrılara cevaplarını gönderebilirim size, ilgileniyorsanız eğer. 80 öncesinde sağ ya da sol taraftan güçlü olan grupların diğerlerini okullara sokmama eylemlerini ve ölen yüzlerce genci biliyorsunuz. 90'lı yılların başlarında ben ve Hakan da "sol" gruplar tarafından okula girmesi yasaklanan (okul içinde "devlet" bu muhteremler) kişiler içinde olduk, sopalı demirli saldırılara maruz kaldık. Kendimizi ve arkadaşlarımız koruduk ve elbette girdik okullara ama ne birilerinin okula girmesini yasakladık ne birilerine saldırdık ne de böyle bir şeyi aklımızın kıyısından geçirdik. Fikri ne olursa olsun (Solcu, MHP'li, İslamcı vs..) öğrenci kimliği olan herkesin özgürce okullara girebilmesi gerektiğini savunan, bu tür eylemleri eleştiren ve buna karşı mücadele yürüten tek gruptur gene Aydınlık. Tüm tarihi boyunca fikre önem vermiş, safı ne olursa olsun sorunların fikri mücadele ile çözüleceğine inanmış, şiddeti reddetmiştir. Tek bir olay gösteremezsiniz ki Aydınlıkçılar herhangi bir yerde kendi arkadaşlarına ya da bir başka fikre yumruk, sopa ya da silahla saldırmış olsun. Çok sayıda Aydınlıkçı MHP ya da "sol" grupçuklar tarafından öldürülmüştür (istenirse isim isim olay olay sayarım), Aydınlıkçılar tarafından öldürülen tek bir "solcu" ya da MHP'li ya da bir başka fikir sahibi gösteremezsiniz. Ama size istisnasız tüm "sol" grupların ve MHP'nin dergilerinden-bildirilerinden anlı şanlı idam fermanları, ölüm tehditleri, şiddet karar ve övgülerini, şurda şunu ettik burda bunu ettik övünmelerini binlerce adet örnekle gösterebilirim.
Çok enteresan bir durum daha, diğer "sol" grupların Aydınlıkçıları mitçi ilanının esas sebebi 78 "Bilinmeyen Sol" yazı dizisidir. O yazı dizisinde ne yapmıştır Aydınlıkçılar? Ümraniye'de MHP sempatizanı olduğu gerekçesi ile kurşuna dizilen 7 işçinin katillerini ilan etmiştir. Farklı bir "sol" gruptan olduğu için öldürülen Ali Koşar'ın katilini ilan etmiştir. Bu yayını satmaya çalışan çok sayıda Aydınlıkçı öldürülmüştür. Ne olmuştur bu yazı dizisi? Sıkıyönetim mahkemesi tarafından durdurulmuştur. Neden? Nedeni 12 Eylül darbesinden sonra ortaya çıkacaktır ki Aydınlığın teşhir ettiği isimlerin hemen tamamı Mit'in Kontrgerilla'nın "sol" içine yerleştirdiği ajan provokatörlerdir. Bir tek "sol"cu bile bu yayından dolayı yargılanmamış ve ceza almamıştır. Aydınlık sol'un vicdanıdır bu anlamda. Bir "sol" cu diğerini öldürürken, ya da bir "sol" cu mhp sempatizanı olduğu gerekçesi ile işçi ya da bir insan öldürürken susmamıştır. Aydınlıkçı olmamın en önemli sebebi de budur.
Eğer sağa ve sisteme karşı mücadele diye MHP'lilere saldırmayı kastediyorsanız evet bu tür bir mücadele yürütmemiştir, sağla mücadelenin yolu yöntemi olarak bunu hiç bir zaman görmemiştir. Bireysel şiddet ve terör'ü başından sonuna kadar lanetlediği ve buna karşı mücadele ettiği için diğer "sol" gruplar tarafından mit kontrolünde bir grup olarak adlandırılmıştır, doğrudur. Ama ne kadar enteresan ki bu tür suçlamaları yapan o diğer sol grupların önder kadroları (Erdal Gökyüzü gibi mesela) 80 darbesi sonrası il emniyet müdürü olarak sahnede iken Perinçek ve arkadaşları cezaevinde idi. Keza Mit ve Kontrgerilla örgütünü en tepesinden en dibine kadar kulağından tutup halkın önüne çıkaran hareket de Aydınlık'tır. Bugün eğer Kontrgerilla'dan bahsedebiliyorsanız, organizasyonun cinayetlerinden, nerelerde nasıl eğitildiklerinden, hangi provokasyonları nasıl hayata geçirdiklerinden haberdarsanız o bilgiler Aydınlık nüshalarından ve yayınlarındandır. En büyük Aydınlık düşmanı Hiram Abas'ın ve Mehmet Eymür'ün bu husustaki değerlendirmelerini incelemenizi öneririm.
Mustafa Kemal, Kemalist Devrim, Misak-ı Milli vs.. için "TİİKP Savunma" (1974), "Kemalist Devrim 1" (1977), "Lenin, Stalin, Mao’nun Türkiye Yazıları" (1977), Anarşinin Kaynağı ve Devrimci Siyaset (1978), Atatürk'ün Bugünkü Önemi (Turan Güneş ve Emre Kongar ile birlikte, 1979), Osmanlı’dan Bugüne Toplum ve Devlet (1986) kitaplarını ve Aydınlık (78-80) nüshalarını incelemenizi önerebilirim. Ulaşamazsanız bizde var, incelemenizi sağlayabiliriz.
12 Eylül darbesinin Aydınlık hareketine yaptığını bilmiyorsunuz, ben söyleyeyim. Doğu Perinçek ve Aydınlıkçılar ağır işkencelerden sonra uzunca bir süre cezaevlerinde yattılar. Mesela Perinçek 80-85 arasında cezaevinde idi.
71 darbesinden sonra cezaevine atılan ve 74'e kadar cezaevinde kalan o, 75-78 arasında Sıkıyönetime karşı çıktığı için saklanmak zorunda kalan o, 80-85 arasında cezaevinde olan o, 90'da Diyarbakır cezaevine atılıp 3 ay yatan o, bahsettiğiniz tv konuşması yüzünden 1999'da 10 ay cezaevinde yatan gene o. Türkiye tarihinde 4 kuşakla birlikte cezaevinde yatan başka birisi yok, enteresan bir özellik değil mi? Onu mitçilikle suçlayan ulu önderlerin nerelerde ne yaptıklarını anlatmama gerek var mı?
Bülent Uluer ve Ertuğrul Kürkçü ile olan olay da çok enteresan bir örnektir. Mehmet Ali Birand telefon açarak Perinçek'le canlı bir program yapmak istediğini bildiriyor. Kimlerin katılacağını soran Perinçek'e verilen cevap programa yalnız çıkacağı. Stüdyo kapısında kendisinin yanına gelip ağabey nasılsın diye soran ve sarılan Kürkçü ile Uluer'e şaşkın şaşkın bakarken orada niçin bulunduklarını sorma fırsatı bulamadan alelacele stüdyo'ya alınan gene Perinçek ve canlı yayında az önce ağabey nasılsın diye kendisine sarılan kişiler tarafından ajan ve muhbir olmakla suçlanan gene Perinçek. Bizzat orada olduğum için provokasyonun tüm detaylarını biliyorum. Birand, Kürkçü ve Uluer tarafından son derece planlı bir provokasyon hayata geçiriliyor ve Birand ve diğer iki şahıs görevlerine, geçmişlerine uygun bir oyunculuk hayata geçiriyorlar. Türkiye solunun değil ajan-provokatörlüğün cenaze merasimi bu ve geçmişte nasıl bir psikolojik başarı yarattı iseler görünen o ki kısmen gene başarmışlar.
Fırat'ın doğusuna gidememek sadece sizin önyargınız. Son 10 yıl içinde en az 20 kere gittiğine emin olabilirsiniz, illa ispat isterseniz ilgili haber kupürlerini ve fotoğraflarını sizin için toplarım. En sondan bir önceki ziyarette Diyarbakır Bismil köylülerinin toprak ağalığına karşı verdiği mücadele ile ilgili görüntüler hemen tüm basın yayın organlarında yayımlandı.
Lozan eyleminin kolay yerde kolay bir eylem olduğunu düşünüyorsunuz. Yerli ve yabancı basında gerçeklerin bu ölçüde yer almasına sebep olan, bu ölçüde kamuoyu yaratan bir eylemin kolay yerde kolay eylem olduğuna siz inanıyorsanız ne diyebilirim ki? Ermeni sorunu ile ilgili onbinlerce belgeyi toplamak, özenle bir araya getirmek, 6-7 yabancı dile çevirmek, bunu tüm Avrupa'ya dağıtmak, Türkiye'nin yurtsever aydın birikimini bir araya getirmek, emperyalist merkezlere gidip, emperyalizmin sözcülerinin karşısında yalanlarını yüzlerine vurmak, kolay yer ve kolay olay. Sosyal demokrat ana muhalefet lideri'nin 1 Nisan şakası kadar gerçekçi ve değerli değil gibi sanki evet. Bunu şov gibi göstermeye çalışanın kim olduğunu görmek isterseniz göreceksiniz.
"Sol"'u ve tarihini iyi bildiğimize emin olabilirsiniz. Herhangi bir yadırgama ya da hayal kırıklığı yaşamayacağımızı da. Ama eğer sonuca ulaşacak ve fayda içeren bir tartışma olmasını isterseniz bunu yüzyüze yapmanın çok daha sağlıklı olacağını bildirmem gerekir.
Karşı düşünce ile küfür anlamına gelecek tartışma??? Ağabey siteyi takip ediyorsan eğer, çok farklı ve karşıt siyasi fikirden insanların kardeşliğin ötesinde bir bağla birbirine bağlı olduğunu göreceksin. En keyifle okuduğum yazıların önemli bir kısmının benim politik fikrimle alakası olmayan arkadaşların kaleminden çıktığı ortada. Küfürle gelen bir tek vatandaş oldu o da adını vs.. saklayarak dolanıyor ortalıkta. Bundan dolayı üzülmenin ve sıkılmanın gereği olmadığını düşünüyorum. Tartışmayı ve sohbet etmeyi becerebilen çok sayıda Şur'lunun varlığı keyif almak için yeterli bir durum.
Selam ve saygılarımla...

Not: Perinçek'i tartışmak, istediğimiz ve fırsat olarak gördüğümüz bir durum değil. Buradaki arkadaşların sorunu değil. Türkiye'nin ve coğrafyamızın yeterince derdi sıkıntısı var, tartışılması gereken bunlar ve çözüm önerileridir. Bu eksende bundan sonra hakaret ve küfür içermediği sürece bu konudaki eleştirilere cevap vermeyeceğim.
Kullanıcı avatarı
Yılmaz Ersezer
Sitenin Sahipleri
Sitenin Sahipleri
 
Mesajlar: 227
Kayıt: Sal Ara 13, 2005 10:48 pm
Konum: ISTANBUL


Dön DÜŞÜNCE PLATFORMU

Kimler çevrimiçi

Bu forumu gezen kullanıcılar: Hiç bir kayıtlı kullanıcı yok ve 2 misafir