*DAR AYAKKABI..

"Düşünebilen bir nesil yaratmak ve düşüncelerimizi özgürce paylaşmak için" burada buluşalım.

Moderatörler: Muzaffer Mustafa Altuncu, Osman Nuri Sarı, Özgür Hasan Altuncu

*DAR AYAKKABI..

Mesajgönderen Ali Erkol » Sal Ara 12, 2006 6:40 pm

Önce kendimi tanıtayım:Adım Ali ERKOL,Sürmene'nin Fındıcak Köyü'ndenim Tekirdağ'da öğretmenim,memleket kokan her siteye
üye olmayı bir görev bilen bir gurbet kuşuyum.Sitenizi güzel bir atmosferi
var,emeği geçenlere teşekkürler.Çok sevdiğim bir hikayemi sizinle paylaşmak istiyorum.umarım beğenirsiniz.Bu arada bu siteyi bulmama vesile olan Fatma Özbilgi kardeşime de teşekkür ederim.

DAR AYAKKABI..

O bayram bana ayakkabı almaya karar verdiler.

Hazır ayakkabı satan mağaza yoktu şehirde. Tek ayakkabı
yapan dukanda ayakkabıcı çıplak ayağımı bir kartonun
üzerine koydu, iyice basmamı söyledikten sonra ağzındaki
kurşun kalemi eline alıp ayağımın çevresini çizdi.

O ayağımın çizildiği karton benim ayakkabı numaramdı.

Günlerce yeni ayakkabılarımın hayalini kurdum. Babamın
anlattığına göre ayakkabılarım siyah ve bağcıklı olacaktı.

Kapının her çalınışında koştum.

Ayakkabılarım bayramdan bir gün önce geldi, siyah-bağcıklı.

O gün onları giymedim. Bayram gecesi yatağımın altına
yerleştirdim yeni ayakkabılarımı.

Arada bir kalkıp kutusundan çıkartıyor, yere koyuyor,
yukarıdan, yandan, önden bakıp duruyordum. Parlak ve
yuvarlak burnunu gecenin karanlığında kim bilir kaç kez
okşadım.

Uyku girmedi gözüme.

Sabahleyin ev ahalisi kalktığında, ayakkabı kutusu
kucağımda sandalyede oturuyordum ben.

Ayakkabımı babam giydirdi.

Ayağıma olmamıştı ayakkabılarım, dardı ve canimi yakmıştı.

Ama bunu babama söylemedim. O "Sıkıyor mu?" diye sordukça
"Hayır" yanıtını veriyordum. "Dar, ayağımı acıtıyor" desem,
geri gidecekti ayakkabılarım ve ayakkabıcının hemen bir
yeni ayakkabı yapması olanaksızdı.

O bayram sabahı canim yana yana yürüdüm.

Bir sure sonra acı dayanılmaz oldu.

Dişimi sıktım.

Topalladım.

Soranlara "Dizimi vurdum" dedim, ama ayakkabılarımın
ayağımı sıktığını kimseye söylemedim.

*

Doğrusunu isterseniz yaşam dar ayakkabıyla yürümektir.

Kimi zaman dar bir maaş, kimi zaman sevimsiz bir iş...

Kimi zaman bir mekân dar ayakkabı olur bize, kimi zaman bir
cevre, kimi zaman bir sokak, ya da bir şehir...

Kimi zaman dostluklar, arkadaşlıklar, beraberlikler bir dar
ayakkabıya dönüşür.

Kimi zaman zamandır dar ayakkabı, geçmek bilmez.

Kimi zaman zenginlik, kimi zaman başınızı koyduğunuz
yastık...

Caniniz yanar.

Topallaya topallaya gidersiniz.

Sonra öğrenirsin yaşamın dar ayakkabıyla yürüme sanatı


olduğunu...** *
Ali Erkol
 
Mesajlar: 1
Kayıt: Sal Ara 12, 2006 5:27 pm

Mesajgönderen İlkay Güvercin » Cum Ara 15, 2006 10:33 pm

Hocam hepimizin çocukluk yıllarında hemen hemen benzerlerini yaşadığımız anıları bir eğitim emekçisi anlatımıyla bizlere sundun.Teşekkür eder yazılarının devamını dilerim .selamlar.
Kullanıcı avatarı
İlkay Güvercin
Sitenin Sahipleri
Sitenin Sahipleri
 
Mesajlar: 566
Kayıt: Çrş Kas 02, 2005 1:47 pm
Konum: kütahya

Mesajgönderen Mehmet Zeki Sarı » Cmt Ara 16, 2006 3:59 pm

teşekkürler hocam paylaşımınız için
Kullanıcı avatarı
Mehmet Zeki Sarı
Sitenin Sahipleri
Sitenin Sahipleri
 
Mesajlar: 1575
Kayıt: Prş Eki 06, 2005 6:46 pm
Konum: istanbul

Mesajgönderen İlyas Hasret Uygun » Pzr Ara 17, 2006 11:50 am

Himmm
Surmeneli hocam.
Cok iyi anlatmissin.
Ne tesaduf benim de bir zamanlar dar ayakkabim Tekirdag di.
En sonunda cikardim attim o ayakkabiyi.
Simdi ne zaman o sahilden gecsem o ayakkabilarin acisi beni sarar.
Sahi bizim sahil yolu,muratli yolu,karadeniz mahallesi,Osmanli yadigari bedesten,namik kemal heykeli,direkler altindaki birahaneler hala durur mu orda?

Selamlar
Hasret UYGUN
MOSKOVA
Kullanıcı avatarı
İlyas Hasret Uygun
Sitenin Sahipleri
Sitenin Sahipleri
 
Mesajlar: 511
Kayıt: Cum Eyl 16, 2005 12:53 pm
Konum: Moskova

Mesajgönderen Fatma Ozbilgi » Pzr Ara 17, 2006 11:49 pm

Hocam sizleri buralarda gormek ne guzel, bu hikayeyi daha oncede okudum ve yorumumu yazmisdim,burdada bizlerle paylastiginiz icin sonsuz tesekkurler..
Kullanıcı avatarı
Fatma Ozbilgi
Site Yönetim
Site Yönetim
 
Mesajlar: 5100
Kayıt: Pzr Eyl 04, 2005 6:06 pm
Konum: Fransa/ Lille/Ankara/ Caykara Sahinkaya

Mesajgönderen Kayhan Durgun » Çrş Ara 27, 2006 2:25 pm

KİM DEMİŞ DEĞİŞİM OLMAZ DİYE .BAL GİBİ OLUR.HAVASINDAN MIDIR YOKSA SUYUNDANMI ,BAK ADAM DİREKLER ALTINDAKİ BİRAHANELERİ BİLE UNUTMAMIŞ. :D NE DERSİN YOLDAŞ :lol:
Kayhan Durgun
Sitenin Sahipleri
Sitenin Sahipleri
 
Mesajlar: 139
Kayıt: Prş Ara 08, 2005 1:35 pm
Konum: ankara

Mesajgönderen Yılmaz Güvercin » Cmt Ara 30, 2006 11:12 pm

HİKAYEYİ BİLİYORUZ VE BİZLERİ ÇOK İYİ ANLATIYOR.KAZANIMLARIMIZI BİZE ZARAR VERSE BİLE KAYBETMEK İSTEMİYORUZ.NEDENİ İSE KITLIKLAR İÇİNDE YETİŞMEMİZE BAĞLIYORUM.AMA HİKAYE KANIMCA AYAKKABIDAN VAZGEÇMEKLE SONLANSAYDI, MESELA BANA OLMUYOR KÜÇÜK KARDEŞİME VERİN BEN AYAKKABISIZ KALAYIM VS.OLSAYDI DAHA MESAJCI OLURDU.
Yılmaz Güvercin
Sitenin Sahipleri
Sitenin Sahipleri
 
Mesajlar: 58
Kayıt: Pzr Nis 02, 2006 9:38 am
Konum: TRABZON

Mesajgönderen Sabri Kahveci » Prş Oca 04, 2007 9:10 am

Yilmaz Guvercin yazdı:HİKAYEYİ BİLİYORUZ VE BİZLERİ ÇOK İYİ ANLATIYOR.KAZANIMLARIMIZI BİZE ZARAR VERSE BİLE KAYBETMEK İSTEMİYORUZ.NEDENİ İSE KITLIKLAR İÇİNDE YETİŞMEMİZE BAĞLIYORUM.AMA HİKAYE KANIMCA AYAKKABIDAN VAZGEÇMEKLE SONLANSAYDI, MESELA BANA OLMUYOR KÜÇÜK KARDEŞİME VERİN BEN AYAKKABISIZ KALAYIM VS.OLSAYDI DAHA MESAJCI OLURDU.


Hemen kendine pay çıkar değil mi?.İyiki en küçüksün.
Kullanıcı avatarı
Sabri Kahveci
Sitenin Sahipleri
Sitenin Sahipleri
 
Mesajlar: 236
Kayıt: Prş Ara 29, 2005 2:26 pm
Konum: TRABZON

Mesajgönderen Bülent Altuncu » Prş Oca 04, 2007 8:35 pm

Güzel paylaşımın için teşekkürler Ali bey,

Hikayenle hafızamda çok şeyler canlandı , ama ben birde koklardım yeni ayakkabılarımı mutlaka, sanırım sende yapmışsındır bu işi.Yaşamı, dar ayakkabıyla yürüme sanatı olarak tanımlarken verdiğin örneklerin çoğunu yaşamışızdır. Ama bu bir sanatsa hepimiz birer sanatçıyız. Beklemeye tahammülsüzlüğümüz ( ayakkabının değiştirilmesi örneği) ve şikayetçi olmayışımız, zor bela kazandığımız küçük şeyleri kaybetme korkularımız bizleri kaderimize teslim bir toplum yaptı. Yaşama dair çok sevdiğim bir şiiri de bu vesileyle ben paylaşmak istiyorum.

YAŞAMAYA DAİR

Yaşamak şakaya gelmez,
büyük bir ciddiyetle yaşayacaksın
bir sincap gibi mesela,
yani, yaşamanın dışında ve ötesinde hiçbir şey beklemeden,
yani bütün işin gücün yaşamak olacak.

Yaşamayı ciddiye alacaksın,
yani o derecede, öylesine ki,
mesela, kolların bağlı arkadan, sırtın duvarda,
yahut kocaman gözlüklerin,
beyaz gömleğinle bir laboratuvarda
insanlar için ölebileceksin,
hem de yüzünü bile görmediğin insanlar için,
hem de hiç kimse seni buna zorlamamışken,
hem de en güzel en gerçek şeyin
yaşamak olduğunu bildiğin halde.

Yani, öylesine ciddiye alacaksın ki yaşamayı,
yetmişinde bile, mesela, zeytin dikeceksin,
hem de öyle çocuklara falan kalır diye değil,
ölmekten korktuğun halde ölüme inanmadığın için,
yaşamak yanı ağır bastığından.



Diyelim ki, ağır ameliyatlık hastayız,
yani, beyaz masadan,
bir daha kalkmamak ihtimali de var.
Duymamak mümkün değilse de biraz erken gitmenin kederini
biz yine de güleceğiz anlatılan Bektaşi fıkrasına,
hava yağmurlu mu, diye bakacağız pencereden,
yahut da sabırsızlıkla bekleyeceğiz
en son ajans haberlerini.

Diyelim ki, dövüşülmeye deşer bir şeyler için,
diyelim ki, cephedeyiz.
Daha orda ilk hücumda, daha o gün
yüzükoyun kapaklanıp ölmek de mümkün.
Tuhaf bir hınçla bileceğiz bunu,
fakat yine de çıldırasıya merak edeceğiz
belki yıllarca sürecek olan savaşın sonunu.

Diyelim ki hapisteyiz,
yaşımız da elliye yakın,
daha da on sekiz sene olsun açılmasına demir kapının.
Yine de dışarıyla birlikte yaşayacağız,
insanları, hayvanları, kavgası ve rüzgarıyla
yani, duvarın ardındaki dışarıyla.

Yani, nasıl ve nerede olursak olalım
hiç ölünmeyecekmiş gibi yaşanacak...
Kullanıcı avatarı
Bülent Altuncu
Sitenin Sahipleri
Sitenin Sahipleri
 
Mesajlar: 1533
Kayıt: Prş Ara 08, 2005 8:55 pm
Konum: Van (Erciş)


Dön DÜŞÜNCE PLATFORMU

Kimler çevrimiçi

Bu forumu gezen kullanıcılar: Hiç bir kayıtlı kullanıcı yok ve 1 misafir