gönderen Sami Ayan » Pzr Ara 09, 2007 3:46 am
Dostlar bu konunun çözümü çok mu zor? Çözümsüz mü? Herkes kandi hayatı ile ilgilenirse sorun çözülür. Bu kadar sade ve bu kadar basit. Kimse başkasına gömlek biçmese, başkasının mesela öğlen ne yiyeceğine, hangi renk elbise giyeceğine, ya da nerede güleceğine nerede ağlayacağına karışmasa, kiminle arkadaşlık edeceğine.... Böyle uzar gider. Herkes kendi hayatını yaşasa ve başkasına karışma hakkı olmadığını bise. Ama herkes. Herkes rahat eder.
Bir insan bir şeyi dert ediyorsa ona senin derdin dert mi? Bak bu kadar insan şu kadar sorunla uğraşıyor demek onu ne kadar rahatlatır? Eskiler derki. Yaran nerede ise canın orada tutar!
Emel kardeşim! İfadelerinle dinlere toptan haksızlık etmiyor musun? Dinler nerede ve nasıl kadını arka plana itiyor? Dini yorumlayan ve kullanan erkekler böyle yapıyor diyebilirsin. Onda kısmen haklısın. Diğer dinler beni çok ilgilendirmiyor ama ilahi dinlerden olan İslam'ın kadını böyle görmediğini söylemeliyim. Bunu kabul edemem. İslam insana hitap eder. Kadına ya da erkeğe değil. Kadına ve erkeğe ayrı ayrı hitap ettiği yerler de vardır. Ama her birine yaratılışına göre görev ve sorumluluklar verir. Onları birbirini tamamlayan iki unsur olarak görür. Ve aralarında eşitlik değil adalet ister. Çünkü her eşitlik adaletli değildir. Mesela sen ve Güner abin aynı ağırlık yüklenerek Anabodamoya gitseniz burada eşitlikten söz ederiz ama adaletten değil! Adalet senin yapabileceğini sana, Günerin yapabileceğini Güner'e yüklemektir. Kimin ne ile yükümlü olduğuna ise yaratan karar verir. İslam insanı merkeze alır. İnsan denince zihninde hangi kavram canlanıyor?. Erkek mi? Kadın mı? Yoksa ikisi birden mi? Herhalde üçüncüsü değil mi? İnsan.... Üzerinde biraz daha düşünmek lazım. Ama sağlıklı bilgiyle. Bir de münasır kelimesini münhasır diye yazarsan dediğin manaya gelir. Bunu da ukalalık kabul etme lütfen. Sadece bilgi paylaşımıdır.
İlkay beyin dile getirdiği 'İslam en büyük isyandır' ifadesi bence iyi anlaşılmalıdır. Her türlü haksızlığa, olumsuzluğa, adaletsizliğe isyandır ve bütün olumsuzluklara en adil alternatifleri sunmuştur. Ama asıl sorun İslam'a teslim olma sorunudur. 'Üç Kul Huve'llahu bir elham' müslümanlığı ile İslam'ı kavramak ve İslamî yaşamak tabiki sonu İslam'ı mahkum eden uygulamaların ortaya çıkmasına neden oluyor. İslam kaynakları ile elimizdedir. Ama ona vücut verecek, onu yaşayan, hayat bulan ,diri hale getirecek olan onun inananlarıdır. İşimize gelen kısmına dört elle sarılıp, işimize gelmeyeni görmezden gelme hakkımız yoktur. İslam bizden fedakarlık istediği noktalarda hemen bilgili bilgisiz yorumlayarak kıvırma eğilimine girilmesi esas sorundur. Aslında İslam'ın yaptığı sonu adalete çıkan genel ilkeler ortaya koymaktır. Toplumsal manada beş temel ilke vardır. Aklı, nesli, canı, malı ve dini koruma ilkeleridir bunlar. Aklı selim, nesli temiz, canı, namusu ve malı emniyette ve bütün bunları sağlayan dinin en yüksekte tutulduğu ve asla bu temellerin gevşetilmesine müsaade edilmeyen bir toplum yapısı oluşturmak. İşte bu temel çizgilerden sapmak en büyük adaletsizliklere kapı açacaktır. Adaletle ilgili şu paragrafı paylaşmak istiyorum.
'İnsan hakları tartışmalarında temel diyalektik, evrensel adaleti savunanlar ile, adaleti sadece kendileri için isteyenler arasındadır; başka bir ifadeyle insan haklarını aletselleştirenler ile onları bizatihi bir değer görenler arasındadır. Bu iki grup arasında çatışma her toplumda vardır. Her toplum adalet ve hakları aletselleştirmeye veya onları sadece kendi mensupları için isteyenlere sahiptir. Müslümanlar da bu konuda bir istisna değildir. Bu nedenle, hangi ülkeden, kültürden, dinden veya ekolden olursa olsun, evrensel adaleti savunanlar ve değer akılcılığını kullananlar, işbirliği yaparak, önce kendi toplumlarındaki sonra da başka toplumlardaki adaleti sadece kendileri için isteyen ve insan haklarını aletselleştirmeye çalışanlara karşı işbirliği yapmalıdırlar.'(Doç Dr Recep Şentürk)
Allah hepimize ruh sükuneti ve gönül huzuru versin...