Bildiğimiz bir “Şeytan” vardı, “Lucifer” de nereden çıktı diyenleri duyar gibi oluyorum. “Şeytan” Cennetten ve görevden kovulmuş en büyük meleklerden biridir. Suçu, “yaradılanların en şereflisi insan”ın karşısında eğilmemesidir. “O topraktan ben ise ateştenim” demiş ve “insan”dan büyük olduğunu iddia etmiştir.
LUCİFER ise kıblesi seyyar olanların taptığıdır. LUCİFER’in PİÇLERİ’nin en önemli ortak özellikleri, bütün icraatlarını İMAN ve İNAN kılıfı altında yapmalarıdır. Bu nedenledir ki bizdeki LUCİFER PİÇLERİ, Peygamber Efendimiz Hazreti Muhammed Mustafa’nın (SAV) karikatürlerini yapanlarla ve bu karikatürleri yayınlayanlarla kol kola girmekten çekinmemektedirler. Manevi değerlere bağlı olduklarını ilan eden AKP’nin de son süreçte, aynı ekipten medet ummaları, yalvarmaları da bu çarpık anlayışın sonuçlarıdır.
ORTA MALI’NIN İCRAATLARI
Emekli Orgeneral KIVRIKOĞLU, görevi süresince ABD’ye hiç gitmemiş Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin tek Genelkurmay Başkanı’dır. Sadece bu nedenle ABD tarafından hem “aforoz” edilmiş hem de lanetlenmiştir. Hal böyle olmasına rağmen E. Org. KIVRIKOĞLU “VAKİT” adı ile tanınan “ORTA MALI”nda yine de HEDEF alınmıştır.
“ORTA MALI” VAKİT, bir ara “Onbaşı olmayacaklar, general oluyorlar” diyerek yayın yapmış, bu aşağılık iddiası nedeniyle de TAZMİNAT’a mahkum olmuştu. Peki mahkum oldukları TAZMİNAT’ı ödemişler miydi? Daha doğrusu, TAZMİNAT’ı kazananlar, karşılarında MUHATAB bulabilmişler miydi? HAYIR !
“ORTA MALI” VAKİT, Kutsal değerler adına hareket ettiğini ilan eden ancak işine ve menfaatine gelmeyen hiçbir şeyi, Allah’ın emirlerini bile reddedecek tiynettedir. Bu nedenle pek çok VAKİT çalışanının SOSYAL GÜVENCESİ yoktur. İşten çıkartılan hiçbir çalışanına yasal hakları ödenmemektedir.
“ORTA MALI” VAKİT, Cumhuriyet’e, onun kurucu ve koruyucu kadrosuna küfretmeyi kendine görev edinmiş olmasına rağmen Başbakanlık Basın Yayın Genel Müdürlüğü ve Basın İlan Kurumu gelir desteği ile ayakta durmaktadır. Bu devlet nasıl bir devletse, kendisine küfredene, kendisini ortadan kaldırmaya çalışana MADDİ ve hatta MANEVİ yardımda bulunmaktadır. Bütün bunlara rağmen, Maliye Bakanlığı Denetçileri VAKİT’in semtine dahi uğramamaktadırlar. Eğer VAKİT, maddi açıdan sıkıntı yaşarsa sorun, ÖRTÜLÜ ÖDENEK’ten akıtılan ULUFE ile çözülmektedir.
Kısaca VAKİT, bir inancın temsilcisi olmaktan öte; önüne gelenin bedelini ödemek suretiyle kullandığı adi bir ORTA MALI’dır.
EMPERYALİZMİN ÇOCUKLARI, LUCİFER’İN PİÇLERİ’DİR
Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nde özellikle 10 KASIM 1938’den itibaren farklı bir anlayış hakim olmuştur. Devlet yapısı da adeta bu anlayışa göre şekillenmiştir. Bu anlayışa göre emperyalizmin uşağı olanlar “baş tacı” edilmiş, “kula kulluk etmeyen, dik duran, duruş sergileyenler” ise ya hain ilan edilmiş, ya öldürülmüş, ya da karalanmıştır.
Büyük Britanya Kraliçesi’nin “mevsimsiz” ve “zamansız” Türkiye TEFTİŞİ’nden sonra gelişen olaylar, yukarıdaki paragrafta yer alan düşüncelerimizi doğrular niteliktedir.
Kraliçe’nin ilk icraatı, ÇANKAYA sakininin yakasına “TEST EDİLDİ, ONAYLANDI, KORUMAYA ALINDI” madalyası takmasıdır. Bu madalyanın anlamı;
“Bu bizim temsilcimizdir, buraya bizden bir VALİ atamaya gerek yoktur, sizden olduğu iddia edilerek seçilen bu zat-ı muhterem Büyük Britanya Valiliği’ni bizimkilerden daha iyi yapacak NİTELİKTEDİR (!)”
Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin Anayasası’nın bir yerlerine EMPERYALİZMİN ÇOCUKLARI, Kenan EVREN ve şürekası tarafından tarafından hiç de istenmeden sıkıştırılan DEVRİM YASALARI’nda yer alan “Türkler, yabancılar tarafından verilen madalyaları takamazlar/taşıyamazlar” hükmünü hiçe sayarak, pişmiş kelle gibi sırıtmak suretiyle Kraliçe kakasını ceket yakasında taşıyan o ÇANKAYA SAKİNİ ile VAKİT, “EKÜRİ”dirler.
-Yeri gelmişken Türk Silahlı Kuvvetleri’nin Askeri Liselerinde, Harp Okullarında ve hatta Harp Akademisinde “DEVRİM YASALARI” ne okutulur, ne de içeriği ortaya konularak incelenir. Bu durum en azından 1997 yılının Haziran ayına kadar böyleydi.-
SULTAN SÜLEYMAN YA DA PEYGAMBER SÜLEYMAN
ORTA MALI “VAKİT”, Kara Kuvvetleri Komutanı Orgeneral BAŞBUĞ’un “Ağlama Duvarı” önündeki fotoğraflarını yayınlarken, kendini “İSLAMA HİZMET EDEN” bir kuruluş olarak tanıtmaya ve satmaya çalıştı.
Ancak, bu fotoğraflar VAKİT denen paçavraya MI-6 (Büyük Britanya Dış İstihbaratı) tarafından yayınlanmak üzere verilmişti. Aracılık yapan kişi de ABD’nin kucağında ahkam kesen bir başka Emperyalizm Çocuğu’nun bir KIT’A İMAMI’ydı.
Çünkü, Büyük Britanya Kraliçesi’nin Türkiye’ye gelmesinin temel sebeplerinden birincisi, Büyük Britanya İmparatorluğu Milletler Topluluğu’nun GİZLİ tek üyesi Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin Kara, Deniz, Hava ve Jandarma Genel Komutanları’nı tanımadığını ilan etmektir. Bu nedenle UÇAK GEMİSİ malum yere demirlemiş, MONTREUX Boğazlar Sözleşmesi’nin içine ettirilmiş, Kraliçe BUSH’t oğlu BUSHT’un poz verdiği yerde poz vermiş, ve Çankaya Sakini’ni korumaya alınmıştır.
O fotoğraflara dikkatle bakıldığından Orgeneral BAŞBUĞ’un neyi, ne için yaptığının farkında olmanın rahatlığı ve huzuru vardır; Çankaya Sakini’nin pişkin ifadesi ile bu duruş birbirine karıştırılmamalıdır.
Orgeneral BAŞBUĞ, karıncalar dahil bütün hayvanlar alemi ile konuşan Peygamber Süleyman’ın mabedinin duvarının önündedir. Manevi bir dünya içinde… Aynı komutan o fotoğraf çekildikten sonra yaklaşık bir buçuk saat Mescid-i AKSA’da ve Muallak Taşı’nın önünde aynı saygı ve manevi duygularla eğilmektedir. Ama “ORTA MALI” VAKİT’e bu fotoğraflar servis edilmemiştir. “VAKİT” Türkiye’de MI-6’in MAŞALARINDAN ve İSTASYONLARINDAN biridir. Büyük Britanya tarihi süreç içinde Türkiye’deki neredeyse bütün İSYANLARI ve sapık TARİKATLARI nasıl desteklemişse, son olarak VAKİT’i de Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin Silahlı Kuvvetleri’nin müstakbel yönetimini yerle bir etmek için kullanmaktadır. VAKİT denen ORTA MALI’nın karar vericileri, bedeli mukabili yaptıkları bu HİZMET’in (!) huzuru içindedirler.
Aynı fotoğraflar ile servis edilen Büyük Kulüp Üyeliği Başvurusu yanıtı da VAKİT’in Büyük Britanya’nın maşası olduğunu tasdikler niteliktedir. Bunun neden böyle olduğunu anlamak için Büyük Kulüp’ün kuruluş yıllarına ve sonraki yapılanma sürecine gitmek yeterlidir.
FETTOŞ EKİBİNİN OPERASYONA DESTEĞİNİN SEBEBİ
Türk Silahlı Kuvvetleri, Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin kuruluş felsefesi, Anayasası ve yasalarından aldığı yetkiye dayanarak Emniyet Genel Müdürlüğü bünyesinde FETTOŞ’a hizmet edenlerin yaptıkları bütün faaliyetleri yıllardır izlemekte ve kayıtlara geçirerek bilgi ve belgelerle dosya oluşturmaktadır. Bu dosyaların saklandığı merkez ise Kara Kuvvetleri Komutanlığı’dır.
Türk Silahlı Kuvvetleri bu bilgi, belgelere dayanarak iktidardan İçişleri Bakanlığı, Emniyet Genel Müdürlüğü içindeki bu ÇETE’yi temizlemesi için dosyaların bazı bölümlerini iletmiş ve ACİLEN GEREĞİNİ YAPMASI’nı istemiştir. Aslında GEREĞİ; bu ekibin Organize Suçlar kapsamında ABD’deki liderleri dahil tutuklanması ve Türk Adaleti’ne teslim edilmesi, suçları sabit görülenlerin de RESEN EMEKLİYE sevk edilmelerinden sonra yargılanarak gerekli cezalara çarptırılmalarıdır.
Kısa bir süre önce hazırlanan Emniyet Genel Müdürlüğü Atama Kararnamesi’nin gerçek nedeni budur. Ama FETTOŞ Çocukları rahat durur mu? FETTOŞ’a ve ekibine karşı harekete geçen ve hatta hesap sormaya kalkanlara yapıldığı gibi Kara Kuvvetleri Komutanı’na HADDİNİ BİLDİRME operasyonu başlatılmış ve VAKİT ile bu konuda aynı saflar seçilmiştir.
AKIL ALMAZ TEKLİF
Ankara’da Yukarı Ayrancı semtinde bir yazara yaklaşık 23 gün önce (29 MAYIS 2008) bir teklif yapılmıştır. Konu, yazar tarafından bana aktarılmış olduğundan ifadelerim kesinlik içermektedir…
Yazara;
“Size bazı belgeler, fotoğraflar ve bilgiler verilecektir. Dokümanlar arasında İÇİNDEKİLER bölümü ile KELİME DİZİNİ dahi vardır. Bu kitap sizin imzanız ve adınız ile ilk etapta 550.000 adet basılacaktır. Bu işlem ile ilgili olarak siz, işaret ettiğimiz yayınevi ile İSTANBUL YEŞİLKÖY HAVALİMANI’nda sözleşme imzaladığınızda size ve ailenize;
- VİYANA-AVUSTURYA uçak biletleriniz,
- VİYANA-AVUSTURYA’da adınıza kaydettirilmiş evinizin yasal belgeleri,
- BARCLAY’S BANK’ta adınıza açılan hesap ile ilgili dokümanlar,
- BARCLAY’S BANK GOLD KREDİ kartlarınız teslim edilecektir.” teklifi yapılmıştır.
Yazar arkadaşım dosyayı incelediğinde Kara, Deniz ve Hava Kuvvetleri Komutanları ile TOBB Başkanı HİSARCIKLIOĞLU’nun haklarında mükemmel bir çalışma yapıldığını fark etmiştir. Yapılan çalışma, ustalıkla KILIFINA UYDURULMUŞ olup Nüfus ve Tapu Kayıtları ile desteklenmektedir (!).
Külliyat, özellikle üç kuvvet komutanı’nın da SEBATAİST ve MAKEDON/SELANİK kökenli olduklarını, OYUNU BİR PAKET MAKARNAYA satanları ve satmaya hazır olanları ikna etmeye yetecek içeriktedir.
Dostum olan yazarın eski bir Türk Silahlı Kuvvetleri Mensubu olması ve ilişiğinin Yüksek Askeri Şura tarafından kesilmiş olması malum kitaba bir başka boyut kazandırmaya yönelik olup, teklif de bu nedenle kendisine yapılmıştır.
Yazar arkadaşım, bu teklifi getirenlere gerekli cevabı vermiştir. Kendisine bundan sonraki yaşamı için teklif edilen gayri menkuller hariç 15.000.000 USD (On beş milyon dolar)ı reddetmiştir.
Ancak şimdi sıkı durun; bu adamlar bu konuyu arkadaşımdan red cevabı alınca bir başka yazara daha götürmüşlerdir. Bu yazarın da nitelikleri çok farklıdır. Bu yazar, ne yazık ki bu teklifi kabul etmiştir. Teklifi kabul eden yazar, teklifi reddeden yazar dostumun kendisine bu teklifi getirenlere sorduğu sorulardan en masumu olan şu soruyu bile onlara soramamıştır.
“Bu düzmeceleri aklı başındaki bir öğrenci bile deşifre edebilir, size bir öğrenci: ‘Gazi Mustafa Kemal ATATÜRK, 1919’da HAVZA’da kimin evinde kalmıştı?” derse ne cevap vereceksiniz?”
ORTA MALI sadece “VAKİT” değil saygıdeğer okurlarım…
Yakında insanların yoğun olduğu yerlerde yukarıda bahsettiğim kitap bedava dağıtılmaya ya da marketlerde 4.99 YTL’den satılmaya başlanırsa kimse şaşırmasın…
Kendini imanlı ve inançlı olarak tanıtan bu EMPERYALİZM ÇOCUKLARI’nın, daha doğrusu LUCİFER PİÇLERİ’nin unuttukları: “Serveti ve makamı verenin ALLAH olduğu”dur.
NOT: Yazar arkadaşım, kendisine incelemesi için huzurda teslim edilen belgeler arasında Kara Kuvvetleri Komutanı ile ilgili olarak “VAKİT”de yayınlattırılan fotoğrafların bulunmadığını, can ve mal emniyeti olmadığından o günden sonra saklanmak zorunda olduğunu ve kendisine bu teklifi getirenlerin “ERGENEKON İDDİANAMESİ hem içeriği hem de yayın tarihi ile ŞEMDİNLİ İDDİANAMESİ’nden daha çok ses getirecek” dediklerini ifade etti.