Orgeneral Başbuğ ve Lucifer'in Piçleri-Cem Yaren

"Düşünebilen bir nesil yaratmak ve düşüncelerimizi özgürce paylaşmak için" burada buluşalım.

Moderatörler: Muzaffer Mustafa Altuncu, Osman Nuri Sarı, Özgür Hasan Altuncu

Orgeneral Başbuğ ve Lucifer'in Piçleri-Cem Yaren

Mesajgönderen Ali İhsan Durgun » Pzr Haz 22, 2008 10:35 am

Bildiğimiz bir “Şeytan” vardı, “Lucifer” de nereden çıktı diyenleri duyar gibi oluyorum. “Şeytan” Cennetten ve görevden kovulmuş en büyük meleklerden biridir. Suçu, “yaradılanların en şereflisi insan”ın karşısında eğilmemesidir. “O topraktan ben ise ateştenim” demiş ve “insan”dan büyük olduğunu iddia etmiştir.

LUCİFER ise kıblesi seyyar olanların taptığıdır. LUCİFER’in PİÇLERİ’nin en önemli ortak özellikleri, bütün icraatlarını İMAN ve İNAN kılıfı altında yapmalarıdır. Bu nedenledir ki bizdeki LUCİFER PİÇLERİ, Peygamber Efendimiz Hazreti Muhammed Mustafa’nın (SAV) karikatürlerini yapanlarla ve bu karikatürleri yayınlayanlarla kol kola girmekten çekinmemektedirler. Manevi değerlere bağlı olduklarını ilan eden AKP’nin de son süreçte, aynı ekipten medet ummaları, yalvarmaları da bu çarpık anlayışın sonuçlarıdır.



ORTA MALI’NIN İCRAATLARI



Emekli Orgeneral KIVRIKOĞLU, görevi süresince ABD’ye hiç gitmemiş Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin tek Genelkurmay Başkanı’dır. Sadece bu nedenle ABD tarafından hem “aforoz” edilmiş hem de lanetlenmiştir. Hal böyle olmasına rağmen E. Org. KIVRIKOĞLU “VAKİT” adı ile tanınan “ORTA MALI”nda yine de HEDEF alınmıştır.

“ORTA MALI” VAKİT, bir ara “Onbaşı olmayacaklar, general oluyorlar” diyerek yayın yapmış, bu aşağılık iddiası nedeniyle de TAZMİNAT’a mahkum olmuştu. Peki mahkum oldukları TAZMİNAT’ı ödemişler miydi? Daha doğrusu, TAZMİNAT’ı kazananlar, karşılarında MUHATAB bulabilmişler miydi? HAYIR !

“ORTA MALI” VAKİT, Kutsal değerler adına hareket ettiğini ilan eden ancak işine ve menfaatine gelmeyen hiçbir şeyi, Allah’ın emirlerini bile reddedecek tiynettedir. Bu nedenle pek çok VAKİT çalışanının SOSYAL GÜVENCESİ yoktur. İşten çıkartılan hiçbir çalışanına yasal hakları ödenmemektedir.

“ORTA MALI” VAKİT, Cumhuriyet’e, onun kurucu ve koruyucu kadrosuna küfretmeyi kendine görev edinmiş olmasına rağmen Başbakanlık Basın Yayın Genel Müdürlüğü ve Basın İlan Kurumu gelir desteği ile ayakta durmaktadır. Bu devlet nasıl bir devletse, kendisine küfredene, kendisini ortadan kaldırmaya çalışana MADDİ ve hatta MANEVİ yardımda bulunmaktadır. Bütün bunlara rağmen, Maliye Bakanlığı Denetçileri VAKİT’in semtine dahi uğramamaktadırlar. Eğer VAKİT, maddi açıdan sıkıntı yaşarsa sorun, ÖRTÜLÜ ÖDENEK’ten akıtılan ULUFE ile çözülmektedir.

Kısaca VAKİT, bir inancın temsilcisi olmaktan öte; önüne gelenin bedelini ödemek suretiyle kullandığı adi bir ORTA MALI’dır.



EMPERYALİZMİN ÇOCUKLARI, LUCİFER’İN PİÇLERİ’DİR



Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nde özellikle 10 KASIM 1938’den itibaren farklı bir anlayış hakim olmuştur. Devlet yapısı da adeta bu anlayışa göre şekillenmiştir. Bu anlayışa göre emperyalizmin uşağı olanlar “baş tacı” edilmiş, “kula kulluk etmeyen, dik duran, duruş sergileyenler” ise ya hain ilan edilmiş, ya öldürülmüş, ya da karalanmıştır.

Büyük Britanya Kraliçesi’nin “mevsimsiz” ve “zamansız” Türkiye TEFTİŞİ’nden sonra gelişen olaylar, yukarıdaki paragrafta yer alan düşüncelerimizi doğrular niteliktedir.

Kraliçe’nin ilk icraatı, ÇANKAYA sakininin yakasına “TEST EDİLDİ, ONAYLANDI, KORUMAYA ALINDI” madalyası takmasıdır. Bu madalyanın anlamı;

“Bu bizim temsilcimizdir, buraya bizden bir VALİ atamaya gerek yoktur, sizden olduğu iddia edilerek seçilen bu zat-ı muhterem Büyük Britanya Valiliği’ni bizimkilerden daha iyi yapacak NİTELİKTEDİR (!)”

Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin Anayasası’nın bir yerlerine EMPERYALİZMİN ÇOCUKLARI, Kenan EVREN ve şürekası tarafından tarafından hiç de istenmeden sıkıştırılan DEVRİM YASALARI’nda yer alan “Türkler, yabancılar tarafından verilen madalyaları takamazlar/taşıyamazlar” hükmünü hiçe sayarak, pişmiş kelle gibi sırıtmak suretiyle Kraliçe kakasını ceket yakasında taşıyan o ÇANKAYA SAKİNİ ile VAKİT, “EKÜRİ”dirler.

-Yeri gelmişken Türk Silahlı Kuvvetleri’nin Askeri Liselerinde, Harp Okullarında ve hatta Harp Akademisinde “DEVRİM YASALARI” ne okutulur, ne de içeriği ortaya konularak incelenir. Bu durum en azından 1997 yılının Haziran ayına kadar böyleydi.-



SULTAN SÜLEYMAN YA DA PEYGAMBER SÜLEYMAN



ORTA MALI “VAKİT”, Kara Kuvvetleri Komutanı Orgeneral BAŞBUĞ’un “Ağlama Duvarı” önündeki fotoğraflarını yayınlarken, kendini “İSLAMA HİZMET EDEN” bir kuruluş olarak tanıtmaya ve satmaya çalıştı.

Ancak, bu fotoğraflar VAKİT denen paçavraya MI-6 (Büyük Britanya Dış İstihbaratı) tarafından yayınlanmak üzere verilmişti. Aracılık yapan kişi de ABD’nin kucağında ahkam kesen bir başka Emperyalizm Çocuğu’nun bir KIT’A İMAMI’ydı.

Çünkü, Büyük Britanya Kraliçesi’nin Türkiye’ye gelmesinin temel sebeplerinden birincisi, Büyük Britanya İmparatorluğu Milletler Topluluğu’nun GİZLİ tek üyesi Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin Kara, Deniz, Hava ve Jandarma Genel Komutanları’nı tanımadığını ilan etmektir. Bu nedenle UÇAK GEMİSİ malum yere demirlemiş, MONTREUX Boğazlar Sözleşmesi’nin içine ettirilmiş, Kraliçe BUSH’t oğlu BUSHT’un poz verdiği yerde poz vermiş, ve Çankaya Sakini’ni korumaya alınmıştır.

O fotoğraflara dikkatle bakıldığından Orgeneral BAŞBUĞ’un neyi, ne için yaptığının farkında olmanın rahatlığı ve huzuru vardır; Çankaya Sakini’nin pişkin ifadesi ile bu duruş birbirine karıştırılmamalıdır.

Orgeneral BAŞBUĞ, karıncalar dahil bütün hayvanlar alemi ile konuşan Peygamber Süleyman’ın mabedinin duvarının önündedir. Manevi bir dünya içinde… Aynı komutan o fotoğraf çekildikten sonra yaklaşık bir buçuk saat Mescid-i AKSA’da ve Muallak Taşı’nın önünde aynı saygı ve manevi duygularla eğilmektedir. Ama “ORTA MALI” VAKİT’e bu fotoğraflar servis edilmemiştir. “VAKİT” Türkiye’de MI-6’in MAŞALARINDAN ve İSTASYONLARINDAN biridir. Büyük Britanya tarihi süreç içinde Türkiye’deki neredeyse bütün İSYANLARI ve sapık TARİKATLARI nasıl desteklemişse, son olarak VAKİT’i de Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin Silahlı Kuvvetleri’nin müstakbel yönetimini yerle bir etmek için kullanmaktadır. VAKİT denen ORTA MALI’nın karar vericileri, bedeli mukabili yaptıkları bu HİZMET’in (!) huzuru içindedirler.

Aynı fotoğraflar ile servis edilen Büyük Kulüp Üyeliği Başvurusu yanıtı da VAKİT’in Büyük Britanya’nın maşası olduğunu tasdikler niteliktedir. Bunun neden böyle olduğunu anlamak için Büyük Kulüp’ün kuruluş yıllarına ve sonraki yapılanma sürecine gitmek yeterlidir.



FETTOŞ EKİBİNİN OPERASYONA DESTEĞİNİN SEBEBİ



Türk Silahlı Kuvvetleri, Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin kuruluş felsefesi, Anayasası ve yasalarından aldığı yetkiye dayanarak Emniyet Genel Müdürlüğü bünyesinde FETTOŞ’a hizmet edenlerin yaptıkları bütün faaliyetleri yıllardır izlemekte ve kayıtlara geçirerek bilgi ve belgelerle dosya oluşturmaktadır. Bu dosyaların saklandığı merkez ise Kara Kuvvetleri Komutanlığı’dır.

Türk Silahlı Kuvvetleri bu bilgi, belgelere dayanarak iktidardan İçişleri Bakanlığı, Emniyet Genel Müdürlüğü içindeki bu ÇETE’yi temizlemesi için dosyaların bazı bölümlerini iletmiş ve ACİLEN GEREĞİNİ YAPMASI’nı istemiştir. Aslında GEREĞİ; bu ekibin Organize Suçlar kapsamında ABD’deki liderleri dahil tutuklanması ve Türk Adaleti’ne teslim edilmesi, suçları sabit görülenlerin de RESEN EMEKLİYE sevk edilmelerinden sonra yargılanarak gerekli cezalara çarptırılmalarıdır.

Kısa bir süre önce hazırlanan Emniyet Genel Müdürlüğü Atama Kararnamesi’nin gerçek nedeni budur. Ama FETTOŞ Çocukları rahat durur mu? FETTOŞ’a ve ekibine karşı harekete geçen ve hatta hesap sormaya kalkanlara yapıldığı gibi Kara Kuvvetleri Komutanı’na HADDİNİ BİLDİRME operasyonu başlatılmış ve VAKİT ile bu konuda aynı saflar seçilmiştir.



AKIL ALMAZ TEKLİF



Ankara’da Yukarı Ayrancı semtinde bir yazara yaklaşık 23 gün önce (29 MAYIS 2008) bir teklif yapılmıştır. Konu, yazar tarafından bana aktarılmış olduğundan ifadelerim kesinlik içermektedir…

Yazara;

“Size bazı belgeler, fotoğraflar ve bilgiler verilecektir. Dokümanlar arasında İÇİNDEKİLER bölümü ile KELİME DİZİNİ dahi vardır. Bu kitap sizin imzanız ve adınız ile ilk etapta 550.000 adet basılacaktır. Bu işlem ile ilgili olarak siz, işaret ettiğimiz yayınevi ile İSTANBUL YEŞİLKÖY HAVALİMANI’nda sözleşme imzaladığınızda size ve ailenize;

- VİYANA-AVUSTURYA uçak biletleriniz,

- VİYANA-AVUSTURYA’da adınıza kaydettirilmiş evinizin yasal belgeleri,

- BARCLAY’S BANK’ta adınıza açılan hesap ile ilgili dokümanlar,

- BARCLAY’S BANK GOLD KREDİ kartlarınız teslim edilecektir.” teklifi yapılmıştır.

Yazar arkadaşım dosyayı incelediğinde Kara, Deniz ve Hava Kuvvetleri Komutanları ile TOBB Başkanı HİSARCIKLIOĞLU’nun haklarında mükemmel bir çalışma yapıldığını fark etmiştir. Yapılan çalışma, ustalıkla KILIFINA UYDURULMUŞ olup Nüfus ve Tapu Kayıtları ile desteklenmektedir (!).

Külliyat, özellikle üç kuvvet komutanı’nın da SEBATAİST ve MAKEDON/SELANİK kökenli olduklarını, OYUNU BİR PAKET MAKARNAYA satanları ve satmaya hazır olanları ikna etmeye yetecek içeriktedir.

Dostum olan yazarın eski bir Türk Silahlı Kuvvetleri Mensubu olması ve ilişiğinin Yüksek Askeri Şura tarafından kesilmiş olması malum kitaba bir başka boyut kazandırmaya yönelik olup, teklif de bu nedenle kendisine yapılmıştır.

Yazar arkadaşım, bu teklifi getirenlere gerekli cevabı vermiştir. Kendisine bundan sonraki yaşamı için teklif edilen gayri menkuller hariç 15.000.000 USD (On beş milyon dolar)ı reddetmiştir.

Ancak şimdi sıkı durun; bu adamlar bu konuyu arkadaşımdan red cevabı alınca bir başka yazara daha götürmüşlerdir. Bu yazarın da nitelikleri çok farklıdır. Bu yazar, ne yazık ki bu teklifi kabul etmiştir. Teklifi kabul eden yazar, teklifi reddeden yazar dostumun kendisine bu teklifi getirenlere sorduğu sorulardan en masumu olan şu soruyu bile onlara soramamıştır.

“Bu düzmeceleri aklı başındaki bir öğrenci bile deşifre edebilir, size bir öğrenci: ‘Gazi Mustafa Kemal ATATÜRK, 1919’da HAVZA’da kimin evinde kalmıştı?” derse ne cevap vereceksiniz?”

ORTA MALI sadece “VAKİT” değil saygıdeğer okurlarım…

Yakında insanların yoğun olduğu yerlerde yukarıda bahsettiğim kitap bedava dağıtılmaya ya da marketlerde 4.99 YTL’den satılmaya başlanırsa kimse şaşırmasın…

Kendini imanlı ve inançlı olarak tanıtan bu EMPERYALİZM ÇOCUKLARI’nın, daha doğrusu LUCİFER PİÇLERİ’nin unuttukları: “Serveti ve makamı verenin ALLAH olduğu”dur.

NOT: Yazar arkadaşım, kendisine incelemesi için huzurda teslim edilen belgeler arasında Kara Kuvvetleri Komutanı ile ilgili olarak “VAKİT”de yayınlattırılan fotoğrafların bulunmadığını, can ve mal emniyeti olmadığından o günden sonra saklanmak zorunda olduğunu ve kendisine bu teklifi getirenlerin “ERGENEKON İDDİANAMESİ hem içeriği hem de yayın tarihi ile ŞEMDİNLİ İDDİANAMESİ’nden daha çok ses getirecek” dediklerini ifade etti.
Kullanıcı avatarı
Ali İhsan Durgun
Sitenin Sahipleri
Sitenin Sahipleri
 
Mesajlar: 14
Kayıt: Cum Oca 13, 2006 3:09 pm
Konum: İstanbul

Mesajgönderen Caner Kama » Pzt Haz 23, 2008 7:49 pm

vakit gazetesinin devlet yardımı ile ayakta olduğu iddası bana gerçekçi gelmiyor. Hadi akp bu gazeteye maddi destek sağladı diyeli bu gazete 5 yıldır yok ki, eğer iktidara göre gazetelere maaş dağıtılıyorsa bundan önceki iktidarlarda nasıl oldu da bu gazete hala ayakta kalabildi bunu düşünmek lazım. Gel gelelim devlet destekli medyaya evet devlet aydın doğan gibi bir sülüğü beslemeye perol ofisindeki kaçak akaryakıt ve vergisiz kazandığı 1 milyar doları affedecek kadar merhametli bir devletimiz ya da iktidarlarımız var (hükümetlerimiz değil; iktidarlarımız!)

Cumhurbaşkanını kraliçeyi davet etti diye eleştirmekten öte hakaret etmek düşünce özgürlüğüne sığmaz; yazıyı yazan madem o kadar gocunmuş yok Atatürk'ten sonra başı dik olanlar hain yalakalar kahraman ilan edildi diyerek heralde İnönü'ye iade-, itibar mı yapmaya çalışmış? Şunu bilmesi lazım ülkenin yalakalığı soğuk sava döneminden sonra nato ya girme ile başlamıştı. Truman doktrini ve Marshall yardımları, türkiyenin natoya başvurma süreci de değişmez genel başkan milli şef döneminde olmuştu.

Sevgili yazara şunu sormak isterim; Hz. Süleyman'ın kutsal mabedi önünde saygı ile eğilen komutanımız ülkesinde neden camiye gidenelerden korkar,başının örtenlerdenkorkar da ikide bir laiklik falan filan deyip insanların inançlarına saygısızlık gösterir; yahudilerin hakettiği saygıyı milletinden neden esirger?
Kullanıcı avatarı
Caner Kama
Sitenin Sahipleri
Sitenin Sahipleri
 
Mesajlar: 226
Kayıt: Cum Mar 03, 2006 4:15 pm

Mesajgönderen Ali İhsan Durgun » Pzt Haz 23, 2008 8:46 pm

sevgili hemşehrim;

Zannediyorum Vakit gazetesi okumaktan,kartel medyasını okumaya vakit bulamıyosunuz.Org. Başbuğ ile ilgili eleştirilerinizi çok "VAKİT"li buldum,benzer şeyler Kıvrıkoğluna ve Büyükanıt'a da yapılmıştı.Bunlar ingiliz istihbaratının Vakit gibi tiynetsiz gazetelere servis ettiği fotolar. 22 Haziran 2008 tarihli kartel medyasının gazetelerini okusaydınız,ağlama duvarı önünde fotoğrafı çekilen BAşbuğun,aynı gün kutsal Mescidül Aksa'da dua eden fotolarınıda görebilirdiniz.Vakit isimli gazetenin provakasyonlarına inanmayın,onlar "yoksula din iman,zengine han hamam" siyasetinin temsilcileridir...Bize öle sahte dinciler değil, hazreti Ebu Zer gibi takva sahipleri gerek
Kullanıcı avatarı
Ali İhsan Durgun
Sitenin Sahipleri
Sitenin Sahipleri
 
Mesajlar: 14
Kayıt: Cum Oca 13, 2006 3:09 pm
Konum: İstanbul

Mesajgönderen İlkay Durgun » Pzt Haz 23, 2008 10:53 pm

Değerli Hemşehrim :wink: Ebu Zer'i anlatan bir yazı kaleme almakta bu durumda boynunuzun borcu olmaktadır.Zira Ebu Zer'den bahis açarak kafa karışmasına sebep olmaktasınız.

Muhabbetle...
Kullanıcı avatarı
İlkay Durgun
Sitenin Sahipleri
Sitenin Sahipleri
 
Mesajlar: 280
Kayıt: Pzr Kas 06, 2005 9:27 pm

Mesajgönderen Caner Kama » Sal Haz 24, 2008 9:56 am

vakit,cumhuriyet,hürriyet,taraf gibi gazeteler provakatif gazetelerdir. Buna rağmen bu aralar bir işim olamamasından dolayı çokça takıldığım çay bahçelerinde bütün gazeteleri elden geçirmekteyim. bütün gazeteler holding ve ideoloji tarafıdır. Yani askerin dokunulmaz olduğu tek ülke biziz heralde onların harcamaları maşları,yetkileri,inançları,sevetleri tartışılmaz; onlara hesap sorıulmaz, mahkemelerinin bile temyizi yoktur, onlara eleştiri yaptığınız zaman hemen yaftayı yersiniz orduyu yıpratan diye! Bu haber veya fotoğrafları kim servis etti bunun bir önemi var mı? Beyler bu ülkede anayasa mahkemesi başkan vekili eğer karakuvvetleri komutanı geceğin genelekurmay başkanı ile önemli bir davanın görüşülmesi arifesinde 3 defa biraraya gelmeleri sizleri rahatsız etmiyor da başbuğ un yıpranması mı rahatsız ediyor, bu haberleri ingiliz istihbaratı servis yaptı diyorsunuz, doğrusu yaklaşımınzı ilginç ve taraf olduğunu söylemek heralde boyunumun borcu.

Yine dön dolaş 28 şubata çıkıyor bütün kapılar; o dönemde de genelkurmay başkanlığınhda yüksek yargı mensuplarına,gazete sahiplerine brifingler verilmedi mi? Anayasaya aykırı olduğu halde. Böyle bir ülkede komutanların çoğunun mason ya da yahudi ya da abd sömürge valisi durumunda olmasını yadırgamam, çünkü en güvenilir kurum denilen kurum bana göre en güvensiz kurum! Sırf hanımının başı kapalı diye yaş'ta albay veya general rütbesindeki askerler ihraç ediliyorsa kusura bakmayın bu kararları alanların müslüman olacaklarının sanmıyorum, olsa olsa ya ateist ya mason ya da yahudidir. Masonlukta bize yabancı değil ülkeyi 30 sene yöneten demirel bile masondu daha daha niceleri, soner yalçın ın kitabından açıp merak edenler kimlerin olduğunun isim isim görürler...


Ha şunu da belirteyim yanlış bilmiyorsam mescid-i aksa ve mescid-i haram a bildiğim kadarıyla kamera sokulmuyor, başbuğ un resimlerinin yayımlanmasından sonra alelacele kartel medyanın gazetelerinde savunma gibi boy boy mescid-i aksa da resimlerin yayımlanması bana inandırıcı gelmedi, malum teknoloji o kadar gelişti ki istediğiniz kişiyi istediğiniz yerde fotoğraf çektirmiş gösterebilirsiniz. Kaldı ki başbuğ ağlama duvarındaki resmini yalanlamadı!
Kullanıcı avatarı
Caner Kama
Sitenin Sahipleri
Sitenin Sahipleri
 
Mesajlar: 226
Kayıt: Cum Mar 03, 2006 4:15 pm

Mesajgönderen İlkay Durgun » Sal Haz 24, 2008 11:25 am

Beyler bu ülkede anayasa mahkemesi başkan vekili eğer karakuvvetleri komutanı geceğin genelekurmay başkanı ile önemli bir davanın görüşülmesi arifesinde 3 defa biraraya gelmeleri sizleri rahatsız etmiyor da başbuğ un yıpranması mı rahatsız ediyor, bu haberleri ingiliz istihbaratı servis yaptı diyorsunuz, doğrusu yaklaşımınzı ilginç ve taraf olduğunu söylemek heralde boyunumun borcu.


Çok iyi.Gerçekten ideolojik bir gözü dönmüşlük örneği olarak, bu çok iyi...

Devletin iki kurumunun görüşmesini yadırgayan siz,ingiliz istihbaratınce servis edilen fotoğrafları normal karşılıyorsunuz.İngiliz istihbaratı diyorum.Bu ne demek farkında mısınız?Yoktur öyle bişey diyebilirsiniz,ancak bunu devletin iki kurumunun temsilcilerinin görüşmesinden daha az önemserseniz,hatta bunun yanında değersizleştirmeye çalışırsanız,ben buna ideolojik körlük,yada ideolojik akıl karışması diyebilirim...

Ahlak sahipleri 28 şubata ne kadar karşı ise, bugün AKP hükümeti marifetiyle yürütülmekte olan iç ve dış baskıyada o kadar karşı olmak zorundadır.Erdemli olmak,sözün namusuna sahip olmak,hertürlü ideolojinin üstündedir.Bu günler "gestapo günleri"dir.Muhlefet eden,herkesin karalandığı,susturulmaya çalışıldığı,vurgun günleridir.Yabancı istihbarat birimlerinin cirit attığı,heryere dosyalar ,resimler servis ettiği günlerdir.

Aç gözlü bir iktidar hırsının vahşiliği ile,yabancı ülkeler ve onların istihbarat servislerine yaslanmaktan çekinmeden,baskı,karalama,yok sayma yolu ile herkesin sustulduğu bir dönemden geçiyoruz.

Askerin yargılamanın dışında kaldığı ise,kısmen doğru ancak çarpıtılmaya açık bir tespittir.Asker yargı dışı değil,sivil yargı dışıdır.Ancak bugüne kadar onlarca asker,paşa,hatta kuvvet komutanı dahi,yolsuzluktan yargılanmış ve ceza almıştır.Oys bunu siyasetçiler içinde göremiyoruz malesef.Bugün meclis içinde,bir çok bakan ve başbakan hatta cumhurbaşkanı dahil mahkemlerde sanık olmaya adaydır.Ancak dokunulmazlıklarını kaldırmadıkları için yargılanmıyorlar, ki,hepsi yüzkızartıcı suçlardır.Suçları siyasi değil.Dolayısı ile dokunulmazlık anlamsızdır.

Buradan hareketle askeri sürekli hedefte tutmak,bu ülkeye yapılan en büyük kötülüktür.Yada kendi hırsızlıklarını,vahşiliklerini örtme çabasıdır.Başarısızlıklarını gözden kaçırm çabasıdır.Yoksa biri ağlama duvarında resim çektirse ne,Mescit-i Aksa'da resim çektirse ne?

İşin komiğide neydi biliyor musun?...Mescid-i Aksa'da çektirilen resim sahte,Ağlama duvarında çektirilen resim ise,gerçek kabul etmeniz... :wink:

Neymiş,yalanlamamış.Neyi yalanlasın.Ağlama duvarında çektirdiği resimden gocunmuyorki komutan,nasılki Mescid-i Aksa'dan gocunmuyorsa...Turistlik bir resim bu,heryerde çektirilir ve insan bundan gocunmaz.İngiltere Kraliçesi de camide resimler çekildi.O da acaba gizli müslüman mı? :wink:

İnsanların turustlik ziyaretlerinden ,sinsice tuzaklar hazırlamaktır ahlaksızlık.Yoksa oralarda resim çektirmek değil... :wink:

Muhabbetle...
Kullanıcı avatarı
İlkay Durgun
Sitenin Sahipleri
Sitenin Sahipleri
 
Mesajlar: 280
Kayıt: Pzr Kas 06, 2005 9:27 pm

Mesajgönderen Muhammet İbrahim Özen » Çrş Haz 25, 2008 11:39 am

Ne yazıkki bu ülkede 28 şubatlar bitmez en azından 28 şubat girişimleri bitmez burada herkes vakit gazetesini suçluyor ama kimse bundan önce kartel medyasının yaptığı yalan haberleri ortaya çıkartıp bu haberleri yapanların küçükte olsa özürlerini yapmalarını sağlayan vakitten kimse bahsetmiyor ve vakit gazetesi üzerinden irtica senaryoları yazılmaya başlanıyor. Oradaki bir köşe yazarının yaptığı söyenen olayla başlıyor ve bunlar vakitin yaptığı her haberi yanlış kasıtlı ve provakatif birer eylem gibi gösterilmeye çalışılıyor....



Ve bujnlarda hükümetlerle ilişkilendirilip darbelere sebep gösteriliyor.Aynı 28 şubatta olduğu gibi.Dönemin cumhurbaşkanı 28 şubat için 'Önüme 30-40 adet gazete küpürü getirildi ve bunları eleye eleye ancak 10-15 adete düşürebildim ama bu darbeyi engelleyemedim'. Anlaşılan bu günde parti kapatmak ve yeni bir 28 şubat için vakit gazetesi üzerinden sebepler türetilmeye çalışılıyor...Bana göre askerin ve yargı mensuplarının gece yarısı buluşmaları en vahim olaydır bunun sonucu canerinde dediği gibi bir darbe ile sonuçlanabilir.Tabi bunlara alıştığımız içindir herhalde bu ikinci planda ilgilendiriyor insanları...Ne yazık....
Kullanıcı avatarı
Muhammet İbrahim Özen
Sitenin Sahipleri
Sitenin Sahipleri
 
Mesajlar: 153
Kayıt: Cmt Şub 25, 2006 10:06 pm
Konum: DÜZCE

Mesajgönderen Ahmet Hamdi Kama » Çrş Haz 25, 2008 5:30 pm

.......
........burada amaç üzüm yemekmi bağçı dövmekmi..her şeyden önce onu belirlemek gereklidir..amaç her zaman üzüm yemek olmalıdır eğer öle ise yapılan her şeyi duygusal bir eleştiriyle değil akılcı bir mantıkla bakmak gereklidir.
.bizler olan hadiseleri çok kolay unutu veriyoruz üzerinden henüz on yıl geçmemesine ramen 28 şubat sürecini ve akabindeki olayları unuttuk..demokrası açısından asla kabul edilemez bu sürecin sorumluları hakkında kim veya kimleri sorgulaya bidik..daha eskilerdeki benzer olaylar ise farklımı..artık bazı şeyleri körü körüne kabulnenmemek gereklidir diye düşüniyorum..

.....olayları zamanlaması,vede sahnelenmesi çok ilginçdir..burada hiç kimsenin şahsına yönelik bir suçlama yoktur varsa zaten gereği yapılır..hatanın var olması önemlidir hatanın kimler tarafından yapılması değil.eğer nasker yaparsa bir mahsuru yoktur..veya yargı..ama diğerleri yaparsa..kabul edilemez..bu nasıl bir demokrası anlayışı..eğer demokrasiye inaçımız tamsa.ki tam olmalıdır..her şey eleştirilmelidir. vede herkes hak ettiği cezayı bulmalıdır...şimdi bazı hatırlatmalar yapmak isterim..

.. ..... İsimleri etrafında darbe söylentileri dolaşan eski kuvvet komutanları Özden Örnek, Şener Eruygur gibi komutanların; “Bize iftira attı” dedikleri gazeteci Alper Görmüş’ün beraat etmesinden bugüne kadar bir açıklama yapmadıklarını da hatırlatan Gergerlioğlu, “Yalanlama yapmak kolay bir iş. ‘Bana iftira atıldı’ dersiniz ve çok önemli ithamlardan kurtulabilirsiniz. Ama halkın vicdanından kurtulamazsınız. 2007’deki 367 kararından önce Deniz Kuvvetleri Komutanı ve Anayasa Mahkemesi Başkanı arasında yapılan görüşme ve 2008 versiyonu kuvvet komutanı ve Anayasa Mahkemesi başkanı görüşmesi de hep yalanlanmıştı. Yalandan bir demokraside bol miktarda yalanlanan görüşme olması da maalesef beklenen bir hadise oldu artık” değerlendirmesinde bulund


“Genelkurmay’ın halkı biçimlendirme belgesi için ‘Komuta katınca onaylanmamış bir belge’ olduğu söyleniyor ama komuta katı tarafından onaylanmış darbe girişimleri hakkında tek bir cümle edilmiyor. Komuta katı yoksa başka kademelerdeki olaylardan haberdar değil mi

27 Nisan muhtırasını hazırlayanının komuta kademesi dışında bir yapılanma olduğu ve komuta kademesine bir emrivaki yaptığına dair söylentiler de dolaşmıştı o zamanlar. Komuta katınca onaylanmış veya onaylanmamış tüm belgeler ve tüm ileri sürülen iddialar için bu halkın hizmetinde olması gereken silahlı kuvvetler doyurucu açıklamalar yapmalıdır. Zira iddia edilen belgede halkı biçimlendirme adına son derece hukuksuz dayatmaların planlandığı göze çarpıyor. TSK’nin yargı, medya, STK temsilcileri vasıtasıyla çeşitli taktik çalışmaları hedeflediği ortaya çıkıyor. Eğer bu belgedeki anlayış yıllardır devam eden zihniyetin bir devamı ise Türkiye’deki insan hakları sorunlarının çözümüne yaklaşım tarzı son derece ilginçtir.”

...
Bu antidemokratik yönelişlerin iyice ortaya çıkması ile birlikte artan sivil toplum tepkilerini değerlendirmek gerekli..bu tepkileri ciddiye alamak gereklidir..

Bu tepkilerin bir özelliği de darbeye karşı duruşun her kesimden her düşünceden destek görmesidir. Halkın antidemokratik dayatmalara karşı artık sesini iyice yükseltmesi gerekiyor. Baskıcı tepeden inmeci yöntemler hangi sistemde olursa olsun insan fıtratına aykırıdır. Darbelere karşı duruş sadece kendi görüşüne baskı yapıldığı zaman değil her türlü baskıcılığa karşı olmalıdır. Yani pragmatik değil ilkesel olmalıdır...
Ahmet Hamdi Kama
Sitenin Sahipleri
Sitenin Sahipleri
 
Mesajlar: 386
Kayıt: Cmt Oca 20, 2007 9:28 pm
Konum: SAMSUN/MERKEZ

Mesajgönderen Caner Kama » Prş Haz 26, 2008 2:31 pm

Amca yazı alıntı mı bilmiyorum ama yazan gerçekten de dile getirmek istediklerimi yazmış..... Yeter artık demorat, emekçi (solcu), halkçı geçinen çevrelerin hele darbecilerle omuz omuza olmaları onları savunmaları, darbecilere yapılan eleştirileri orduyu yıpratma olarak en hafifinden geçiştirmelerini gördükçe, okudukça kendi kendime kahrediyorum,,, eywah halkın hakkını savunan, halk için halkla beraber diyenlerin halk için halk adına hareket edenlerle birlik olması bana bu halkın way haline dedirtiyor....

Sosyal demokrasinin bu ülkede maalesef yeniden tanımlanması gerekir, laiklik,cumhuriyet ve bil-umum temelde batılı kavramı kendi kafalarına göre transkrip edip halka dayatan zihniyete artık dur demek için; bu kavramları yeniden çağdaş bir yorumla tanımlamamazı lazım..... Aynı şekilde sosyaldemokratlık kavramının da yeni bir tanıma kan değişimine ihtiyacı olduğunu düşünüyorum.... Yoksa sosyaldemokrat olarak ahkam kesip darbe planlamak, özgürlükler konusunda çifte standart uygulamak hangi sosyaldemokrasiye uyar! Bunların sosyaldemokratlıkları da sanırım ABD güdümlü olsa gerek yoksa Anadolu ile hiç bir bağları yok...

İlerde öyle bir ülke hayal ediyorum, yolsuzlukların en aza indiği, halka rağmen halk için değil, halk için halkla beraber bir demokrasi; insanından korkmayan insanını hayali öcülerle korkutup korku edebiyatı ile koyun gibi sürmeyen dirayetli bir yönetim, en azından geçim sıkıntısı çekmeyen, genelkurmay başkanlarının adlarını normal vatandaşın bilmediği,bilmeye gerek duymadığı; yasama-yürütme-yargı erklerinin birbiri ile çatışmadığı, ittifak yapıp diğerinin egale etmeye çalışmadığı; renkleri çeşitli insanların bir çatı altında yaşadığı bir ülke hayal ediyorum ... Ve kabul ediyorumbu bir ütopya; bu dediklerimin gerçekleşmesi zor görünüyor, çünkü cumhuriyetin ilanından beri kemikleşen, kadrolaşan hareketin bu dediklerim işine gelmez ve ellerinden geldiğince bunu engellemeye çalışırlar... Ne demişlerdi cumhurbaşkanlığı seçiminde o kadrolar; "son kalede düştü!" işte bu halkı böl-parça hükmet anlayışı ile gören zihniyetin kökü kazınmadıkça bu ülke bu hayalleri gerçekletiremeyecek sanırım.....
Kullanıcı avatarı
Caner Kama
Sitenin Sahipleri
Sitenin Sahipleri
 
Mesajlar: 226
Kayıt: Cum Mar 03, 2006 4:15 pm


Dön DÜŞÜNCE PLATFORMU

Kimler çevrimiçi

Bu forumu gezen kullanıcılar: Hiç bir kayıtlı kullanıcı yok ve 7 misafir

cron