İRAN İRAN İRAN-İ

"Düşünebilen bir nesil yaratmak ve düşüncelerimizi özgürce paylaşmak için" burada buluşalım.

Moderatörler: Muzaffer Mustafa Altuncu, Osman Nuri Sarı, Özgür Hasan Altuncu

İRAN İRAN İRAN-İ

Mesajgönderen Özgür Hasan Altuncu » Pzt Nis 02, 2007 12:48 pm

En güzel şiirler o dilde yazıldı. Osmanlı payitahtı beş asır boyunca aynı dili resmi yazışmalarında kullandı. Biz Orta Asya bozkırlarında hayatta kalmaya çalışırken, onlar birkaç asırlık medeniyetleriyle oradaydılar. Basra körfezinden Hazar denizinin en verimli topraklarına, Anadolu’ya, Mısır’a kadar büyük bir coğrafyaya hükmettiler. Mezopotamya’nın adını koydular. Yunan medeniyetine diz çöktürüp, İskender’le boy ölçüştüler. Pers krallığından onlarca farklı medeniyet çıktı. Hint akrabalarının aksine dünyaya yön verdiler.


Fars medeniyeti, en az Çin ve Yunan medeniyeti kadar eskidir. Farsça, yüzyıllar boyunca İslam medeniyetinin bilim ve kültür dili oldu. Şah’a bağlı, beyler ve krallar farklı isimler altında devletleşti. Bugün Ortadoğu coğrafyasındaki bütün yönetimler bir zamanlar o veya bu şekilde Şah’ın idaresindeydi . İşte onun için, Prof İlber Ortaylı’ya göre hepimiz aslında İranlıyız. Osmanlı en ihtişamlı dönemlerinde bile İran’la baş etmek için çok uğraştı. Eğer Yavuz Sultan Selim, “ Şah İsmail’e karşı başarılı olmasaydı, bugün Anadolu Şii İran egemenliğinde olurdu”, tarihçilerin çoğu bu şekilde düşünüyor.


Vizyondaki 300 Spartalı filminde emperyalist ve barbar olarak gösterilen Pers uygarlığı, bugün aynı merkezler tarafından Şii yayılmacılığının merkezi olarak suçlanıyor ve ne yazık ki bu kampanyanın içinde Sünni Arap ülkeleriyle birlikte biz de bulunuyoruz.

İran medeniyetinin en karanlık günleri, son dönem Şah yönetimi oldu. Orta Doğu emperyalistler saldırılarla inim inim inlerken, İran Şah’ı batılı dostlarının desteğiyle, vurdum duymaz bir dış siyaset izledi. Fakir İran halkı, yönetime olan tepkisini, Komünist ve İslamcı güçlerin ittifakına destek vererek gösterdi. İran İslam devrimi tam bir halk hareketiydi. Ve asırlar boyunca dim dik ayakta duran bir medeniyet yeniden tarih sahnesine çıkmak için Humeyni’nin arkasında birleşti. ABD’nin karşı devrim için Irak’ı taşeron olarak kullanıp açtığı savaşta İranlılar, nasıl bir güç olduklarını bütün dünyaya gösterdiler.


Evet yeni İran Şeriat’la yönetiliyor. Ama bize anlatıldığı gibi, yobaz, geri kalmış, bilimi reddeden bir İran değil bu. Hayatımda gittiğim ilk ve tek ülke İran’dı. Önyargılarım bana geri kalmış bir ülkeyle karşılaşmamı salık verirken tam tersi oldu. Tahran’da en az İstanbul ve Ankara kadar modern bir kentle karşılaştım. İranlı kadınlar oldukça şık ve modern görünümlü. Başlarını örttükleri peçeleri gelişigüzel kullansalar da yakıştırmayı biliyorlar. Kara çarşaf giyenlerin oranı bizdekinden çok değil.

Bizim doğu sınırını geçer geçmez bambaşka bir coğrafyayla karşılaşırsınız. Doğubeyazıt’ın geri kalmışlığını, birkaç kilometre sonra Tebriz’de, İsfahan’da modern şehirlerle tamamlarsınız. Bize anlatılan İran’la ; gerçek İran arasındaki farkı gerçekten yerinde görmek lazım.

Sahip olduğu zenginliklerin yanında İran olması gereken yerde değil elbette. Yöneticilerinin geriliği, yetişmiş eğitimli orta sınıf İranlılarda da rahatsızlık yaratıyor. İşte onunun içindir ki, dünyanın dört bir yanında İranlı bilim adamları kıymetli kabul ediliyor.


Elbette İran’ın yanlışları da vardır. İslam’ı batıya taşıyan Osmanlıyı arkadan vurması, İç İsyanları desteklemesi, Osmanlı devletine ayak bağı olması ve kurtuluş savaşımıza destek vermemesi unutulacak şeyler değildir. Ama unutmamak lazım, en eski sınırına sahip olduğumuz İran’ın ülkemize zararı, okyanus ötesindeki kimi devletlerden daha az değildir.


Ve bugün İran yine gündemde. Emperyalizm’e karşı dik duran İran’ın Cumhurbaşkanı değil, tarihidir. Amerika’ya meydan okuyan mollalar değil, yurtsever İranlı gençlerdir. İngilizlere tarihinin en utanç dolu günlerini yaşatan Pers kralı Xerxes , Sasani beyi Şehinşah , Safevi Sultanı Cined, İran Şahı İsmail’dir. İran ya da Türkiye fark etmez, mezhep farklılıkları bir yana, ortak tarih ve kültürümüz bizi birleştirmeli, en azından emperyalist yayılmacılığa karşı birlikte hareket etmeliyiz. Tarihin bize verdiği biricik görev budur.



Yurtta Sulh Cihan'da sulh. "Sulh ve Cihan", dünya barışını bu kadar güzel anlatan bu iki kelimenin Farsça olması bir tesadüf mü ?
Kullanıcı avatarı
Özgür Hasan Altuncu
Bölum yetkilisi
Bölum yetkilisi
 
Mesajlar: 87
Kayıt: Pzt Ağu 28, 2006 6:15 pm
Konum: İstanbul

Mesajgönderen Yılmaz Ersezer » Pzt Nis 02, 2007 5:14 pm

Yakın ya da uzak tarihimizde İran'ın ülkemize ne gibi bir zararı olmuştur Özgür?
Kullanıcı avatarı
Yılmaz Ersezer
Sitenin Sahipleri
Sitenin Sahipleri
 
Mesajlar: 227
Kayıt: Sal Ara 13, 2005 10:48 pm
Konum: ISTANBUL

Mesajgönderen Özgür Hasan Altuncu » Sal Nis 03, 2007 11:30 am

Bütün bir yazı İran'ın haklılığı üzerine yazılmışken, ufak bir eleştiri neden dikkat çekti anlayamadım. Ama yine de soruna cevap vermeye çalışayım sevgili ağabeyim. İran ve Türkiye... Asırlardır komşu olan bu iki ülke, elbette rekabet halinde oldu. Bölge liderliğine oynamak için defalarca karşı karşıya geldi. Savaşlar yaşandı. İran şahının Anadolu üzerindeki faaliyetlerinin unutmak istediğimiz büyük bir trajediye yol açtığını sanırım hepimiz biliriz. Kuyucu vakasında, Osmanlı hükümdarının kendi halkı üzerindeki vahşi uygulamasında İran’ın tetikleyiciliği yadsınamaz. Avrupa’da fetihler yapan Osmanlı’nın Viyana kapılarını aşamamasında İran şahının kurnaz planlarının, fırsat kollayıcı hamlelerinin dolaylı da olsa katkısı olmuştur. Komşunun reisi evde yokken, evi basmak, savunmasız haldeki hane halkını kışkırtmak sanırım yeterli bir zarardır.

Osmanlı’ya karşı ayaklanan Araplar arasında öncülüğü Şii Arapların yapmış olması da tesadüf olamaz. Arap yarım adasındaki İran etkisi yeni değildir. Şii Araplar başından beri İran şahının kontrolünde olmuş, bağlı bulundukları yönetimlere güçlük çıkarma konusunda ellerinden geleni yapmışlardır. Örneğin İran - Irak savaşı. Savaşın arka planında İran’ın Irak içindeki Şiileri kışkırtması vardır. İran’daki Şii İslam devrimini Irak topraklarına taşımak isteyen mollalar savaşın asıl nedenidir.

Gelelim PKK terörüne. PKK’nın yıllar boyunca Suriye’den açık destek aldığını hepimiz biliyoruz. Peki İran ne yapmıştır, aynı terör organizasyonu kendi ülkesinde faaliyet göstermeye başlayana kadar hiçbir şey yapmamıştır. Yani senin evini kundaklayan adamı ben görmedim, bilmiyorum, tanımıyorum diyerek, üç maymunu oynamıştır. Ne zaman yangın kendi evine sıçramaya başladı, işte o zaman operasyonlara başlamıştır. Bu da en azından vurdumduymaz bir komşunun hanemize zararıdır.

Hadi bütün bunları geçelim. Doğalgaz ithal ettiğimiz iki ülkeden biri olan İran’ın nedensiz yere vanaları kapatması açık bir zarar değil midir ? Türkiye’de aydınlara yönelik faali meçhul cinayetlerde yanıltıcı suçlamaları açıkça reddetmemesi, cinayetlere dolaylı destek verdiği görüntüsü psikolojik bir zarar değil midir ? Baskıcı Şah rejimine karşı mücadele veren ve Devrimin öncülüğünü yapan ilerici İranlıları, ülkemize sığınan ve misafirimiz olan İranlı komünistleri, acımasızca öldürten SAVAMA ajanları güvenirliğimize zarar vermemiş midir ? Ve çok önemli bir şey daha. Ermeni soykırım iddiaları konusunda hassas olduğunu bildiğim için söylüyorum. Ermenilerin İran siyaseti üzerindeki etkisi İranlı Azerilerden daha fazladır. Bugün İran parlamentosunda hatırı sayılır sayıda Ermeni vekil bulunmaktadır. İran’ın Ermeni tezlerini resmen tanımamasının tek nedeni İranlı Azerilerin tepkisinden çekinmesidir. Ancak bu bile uluslar arası arenada İran’ın Ermeni tezlerine açık desteğini engelleyememektedir. İran Lübnanla birlikte Ermeni diasporasıyla resmi ilişkileri olan iki Ortadoğu ülkesinden birisidir. Yeterli mi ? Saygılarımla…
Kullanıcı avatarı
Özgür Hasan Altuncu
Bölum yetkilisi
Bölum yetkilisi
 
Mesajlar: 87
Kayıt: Pzt Ağu 28, 2006 6:15 pm
Konum: İstanbul

Mesajgönderen Mustafa Demir Özaslan » Sal Nis 03, 2007 1:41 pm

bunların hepsi bilinen gerçekler,gizli değilki neden bunları duyunca şaşırıyorsun Yılmaz,ya da şaşırıyormuş gibi yapıyorsun? Aslında bu yazıyı senin yazmanı beklerdim,umardım...Çünkü haksızlıklara karşı söyleyecek sözü olan en çok sensin,ya da öyle görünüyorsun...Dediğim gibi Amerikanın karşısında olan herkes bizim dostumuz değil!!!
Mustafa Demir Özaslan
Sitenin Sahipleri
Sitenin Sahipleri
 
Mesajlar: 308
Kayıt: Pzt Kas 13, 2006 11:16 am
Konum: Ankara

Mesajgönderen Yılmaz Ersezer » Sal Nis 03, 2007 8:26 pm

İşte bu yüzden sormuştum Özgür kardeş.

İran Şahı'nın anadolu'daki faaliyetlerinden (ki anadolu o zaman bizim babamızın tarlasıydı zaten) düşmanlık üretebilecek yetenekler var bugünün anadolu'sunda. Kuyucu vakasında İran'ın tetikleyiciliği :-) Binlerce yıldır orta asya'da ve akınlarda at üstünde göçebe yaşayan ve toprakla uğraşmayı küfür sayan bir topluluğa toprağa yerleş ve belindeki kılıcı çıkar talimatını veren merkezi otorite'nin buna karşı çıkan yüzbinleri biçmesinde İran tetikleyiciliği aramak. Ne oluyor şimdi, İran'a akın düzenleyen Osmanlı padişahlarından sebep biz de İran'lıların mı düşmanıyız? Osmanlı padişahlarının fars coğrafyası üzerindeki emelleri sebebi ile Fars'a düşman mı olduk? Komşunun reisi yokken evi basmak ve savunmasız hane halkını kuşatmak??? Biz viyana'yı kuşatırken reislerinin evde olmasına özen gösterdik sanırım. Bizans'ı en zayıf zamanında kuşatmakla ikiyüzlülük ve alçaklık örneği mi verdik? Biz ikiyüzlü ve alçak insanlar mıyız? Aynı olayı başkası yaptığında alçaklık biz yaptığımızda şeref, var mı böyle bir bilimsel yöntem? Osmanlı'ya karşı ayaklanan Arapların öncülüğünü Şii arapların mı Sünni arapların mı yaptığı üzre bir çalışma bilmiyorum ben ama bir milletin kendi egemenliği için savaşmasını alçaklık olarak değerlendirmeyi çok sağlıklı bulmadığımı ifade etmem gerek.
Savaşın asıl nedeni emperyalizmle arasına sınır çeken İran devrimi'nin üstüne ABD'nin Irak'ı sürmesidir diye doğru tahlili koyan sensin, şimdi İran'daki Şii devrimi ihracını koyuyorsun öne. Aslolan hangisidir?
İran'ın PKK'ya yardım ve yataklık etmediğini sen kendin söylüyorsun, ayrıca aksini söyleyebilecek bir babayiğit de yok, e peki göz yummak neyin nesidir? Türk ordusu operasyon yaparken, İran ordusunu Türk topraklarına sürüp PKK'ya karşı neden savaşmadığı için mi suçlanıyor?
Ayrıca Suriye neden PKK'ya yataklık etti? Bizden nefret ettiği için mi? Dünyanın en büyük katili ABD'ye İncirlik'de (İran ve Suriye'nin göbeği) üs veren, düşmana yardım ve yataklık yapan biz değil miyiz? O üs ne işe yarıyor orada? Sen komşunun (ve kendinin) en büyük düşmanına yataklık etmesen o bu tür bir girişimde bulunur muydu, cesaret edebilir miydi? Kimdir esas suçlu?
En önemlisi böylesine kritik bir anda, ABD eşkıyası ortadoğu'da terör estirirken, bizi ve tüm coğrafyayı kana sürüklerken doğru ya da yanlış bu tür düşmanlıkları ortaya dökmenin nasıl bir mantığı var? Anlayamıyorum bunu ben.
Selam ve sevgiler...
Kullanıcı avatarı
Yılmaz Ersezer
Sitenin Sahipleri
Sitenin Sahipleri
 
Mesajlar: 227
Kayıt: Sal Ara 13, 2005 10:48 pm
Konum: ISTANBUL

Mesajgönderen Yılmaz Ersezer » Sal Nis 03, 2007 8:28 pm

Ayrıca yazının kalan bölümüne yürekten katıldığımı bildirmem gerek.
Kullanıcı avatarı
Yılmaz Ersezer
Sitenin Sahipleri
Sitenin Sahipleri
 
Mesajlar: 227
Kayıt: Sal Ara 13, 2005 10:48 pm
Konum: ISTANBUL


Dön DÜŞÜNCE PLATFORMU

Kimler çevrimiçi

Bu forumu gezen kullanıcılar: Hiç bir kayıtlı kullanıcı yok ve 4 misafir

cron