HRANT DINK VE ARKA PLANI(DÜŞÜNCE FIRTINASI)......

"Düşünebilen bir nesil yaratmak ve düşüncelerimizi özgürce paylaşmak için" burada buluşalım.

Moderatörler: Muzaffer Mustafa Altuncu, Osman Nuri Sarı, Özgür Hasan Altuncu

HRANT DINK VE ARKA PLANI(DÜŞÜNCE FIRTINASI)......

Mesajgönderen Fatih Ağaoğlu » Cmt Oca 20, 2007 8:33 pm

Dün İstanbul da ermeni cemaatinden, AGOS gazetesi sahibi Hrant DINK IN öldürülmesi büyük tepki yarattı.Ülke gündemi her zaman ki gibi aniden değişiverdi.Bu durumun hangi çevrelere yaradığı da belli oldu.

Bundan önce ki gündem Kerkük te ki olaylar ve Türkiye nin orada ki hassasiyeti idi hatta TBMM nin Kerkükle ilgili gizli toplantısı salı günü yapılacaktı şimdi ise durum tamamen değişti.

AGOS gazetesi sahibinin öldürülmesi ve failinin yakalanamaması akıllara çeşitli soruları getiriyor.

Bu olayın arkasındakileri bulabilmek için, faili yakalamak yeterli olmaz.Çünkü olay politik olduğundan olayın arkasında ki sis perdesi bir türlü aydınlanamaz.Bu olayın arkasındakileri bulabilmek için biraz düşünmemiz yeterli olur.

Sorulacak sualler şunlardır,

1_ Bu cinayetin sonucu ne olmuştur?
2_BU cinayete tepkiler nasıl olmuştur?
3_Ve en önemli soru bu cinayet kimin işine yaramıştır?

Bu sorulara verilebilecek cevaplar önümüzde ki günlerde netlik kazansa da
biz şimdiden bu soruları yanıtlayalım.

Bu olay sonucunda AB'nin ve ermeni diasporasının Türkiye'ye olan baskıları artacak ve yeni yeni talepler gelecek.Hatta şimdiden katil zanlısının yakalanması halinde uluslararası mahkemede yargılanması talebini yapmışlardır.Türkiye'ye kendi varolan gündemi unutturulmuş,yepyeni bir gündem ve baskılarla karşı karşıya brakılmıştır.

Tepkilere gelince, cinayet sonrası toplanan şuursuz kalabalıklar _katil devlet sloganları atmaktan geri kalmadılar.Yurdun çeşitli yerlerinde gösteriler yapıldı.

Hrant Dınk öldürülmeden evvel 301. maddeden yargılanmış,fakat AB baskılarından dolayı ceza almamış idi buna rağmen Türkiye'de yargılandığı süreç içerisinde Av.Kemal Kerinçsiz ve arkadaşları tarafından mahkeme çıkışlarında doğal hakları olan protestolarını dile getirmişlerdir.

Hrant Dınkın öldürülmesinden sonra bazı basın çevreleri tarafından bu avukat suçlanmış,yargısız infaz yapılmak istenmiştir.

Hrant Dınkın öldürülmesi sonuç olarak ermeni diasporasının ve Irakın kuzeyinde ki oluşumun işine yaramıştır.

Ermeni diasporası, bu olay sonucunda Türkiye'ye uygulamakta olduğu baskıları daha da artıracak ve haklılık kazanacaktır.

Kuzey Irakta ki oluşumun üzerinden Türkiye baskısının kalkması ve Kerkük Türkmenlere uygulanan baskının devam etmesi sağlanmıştır.

Neticesinde bu cinayet ,Türkiye'nin içerde ve dışarda sıkıntılarını artırmıştır.
Kullanıcı avatarı
Fatih Ağaoğlu
Bölum yetkilisi
Bölum yetkilisi
 
Mesajlar: 253
Kayıt: Prş Haz 29, 2006 8:56 pm

Mesajgönderen İlkay Güvercin » Pzr Oca 21, 2007 10:59 am

Türkiyede akla sığmayacak gelişmeler yaşanıyor.Ölümü gösterip sıtmaya razı etmeye çalışıyolar gibime geliyor.Hrant Dink söylem ve yazılarıyla Fransa yada diğer batı diasporasından biraz daha ılımlı olsa bile yinede bir Ermeni militanıydı.Ve hatta daha ileri giderek Türklüğe hakareti bir demokratik süreç olarak tanımlamaktaydı.Ben Hrant Dink e suç bulmuyorum.O ait olduğu ırkın çıkarları için mücadele etti.Benim inanamadığım bu ülkede mit müsteşarlığı yapmış bir artısın kocası bu kişiyi yurtsever olarak ilan etmesi.Yada kendini bu toprakların insanı kabul eden sözde demokrat yazarların her boşlukta Bu ülkenin ulusal hassasiyetlerini ayaklar altına alarak kendi egolarını tatmin etmeye çalışmalarıdır.Önümüzdeki dönemde Türkiyedeki yönetimdeki bu güvensizlik ve koordine eksikliği başımıza öyle belalar açacakki geri dönüşüde mümkün olmayacak hale gelecek.Her ne olursa olsun bu işlerin çözümü adam öldürmeden geçmediği ve bunun bizi gerek uluslar arası arenada ve insani değerlerimizde mahküm edeceği muhakkaktır.Helede bu suçlunun Trabzonlu olması içimizi daha fazla acıtıyor.Selamlar.
Kullanıcı avatarı
İlkay Güvercin
Sitenin Sahipleri
Sitenin Sahipleri
 
Mesajlar: 566
Kayıt: Çrş Kas 02, 2005 1:47 pm
Konum: kütahya

Mesajgönderen Caner Topaloğlu » Pzr Oca 21, 2007 12:10 pm

Gene kabak Trabzonluların başına patladı.....
Caner Topaloğlu
 

UY TRABZON TRABZON

Mesajgönderen Özgür Hasan Altuncu » Pzr Oca 21, 2007 1:16 pm

Mersin'de bayrak yakma olayından hemen sonra hız kazanan gerilim, Trabzon'da linç girişimi gibi ürkütücü noktalara taşındı. Yüreğimiz ağzımıza geldi. Madımak günlerini hatırlıyor, korkuyoruz. Bin defa Allah korusun, Allah korusun, diye dua ediyoruz.

Sadece Trabzonlu olmam değil, üslup olarak da konuya uygunum, çünkü galeyancı bir üslubum vardır, birden parlayan harlayan edebi tarzım beni Anadolu'da şöhret yapmıştır. Oysa konuyla ilgili çok şey bilmiyorum, olsun, memleketimizi anlatmak için bir fırsattır, girelim mevzuya..

Memleketim Trabzon'u Octavya Paz'ın Meksika'yı anlattığı gibi anlatmak isterdim, kısmet değilmiş, işin galeyanlı linçli tarafı bize kaldı, hayırlısı.

Trabzon yeryüzü topraklarının en dramatik şehridir. Çünkü bu şehir tarihten bugüne sebebi henüz keşfedilmemiş bir gençlik enerjisiyle mağdurdur. Şehvet dolu enerji. Hangi yokuşa tırmansa yamaçları söküp indirir. Kabından çıkamayan bu enerji her insana, her aileye akılalmaz derinlikte ıstıraplar yaşatır. Fatih 1461'de bu şehri aldı, iyi mi yaptı henüz anlaşılmamıştır, çünkü 1807'de laz uşakları Kabakçı Mustafa'yla ihtilal yapıp lazlar bir müddet Osmanlı tahtına dahi oturmuştur. Bugünkü kabadayı ve dikbaşlı kültürü o günlerden miras mı kaldı bilemeyiz. Yani Trabzon'un trajedisi aşırı enerjidir. O günlerde nüfusu 160.000 olan bu şehrin altı kez Türkiye futbol şampiyonu olduğunu unutmayalım. Bu şehrin gençleri henüz iki yıl önce dünya liseler şampiyonuydu, bunu da unutmayalım. Gençler her spor dalını delirmişçesine bir iştahla yapar. 1. 2. 3. liglerdeki Trabzonlu futbolcuları saysak, Trabzon'un ligde iki takımla değil, 10'un üstünde takımla oynadığını görürüz. Futbol aşırı yüksek enerjinin temposuyla oynanan bir oyundur.

Bildiğim bir şey var. Bu yüksek enerji, ya hayal kurmayı öğrenecek ya da akşama kadar top oynayacak. İkisini de sonsuz bollukta yapar. Bu şehir kadar hayal kurulan toprak parçası yoktur. Yerinde duramaz, kabına sığmaz bu tarifsiz enerji, hayal kurmayla birleşince, asırlardır Trabzon'un çocukları, en uzak ülkelere, en uzak adalara kaçıp göçüp giderler.

Bu şehirde nedeni henüz keşfedilmemiş başka derin şeyler de var: Kendine aşırı güven. Her bilim, sanat, din, kitap, yönetici, her alanda coşkuyla kendini kaybetmiş kimi görürseniz, o mutlaka Trabzonlu'dur.

Trabzon'u tüm dünyalılardan ayıran ikinci büyük özellik, 'huzur'dan ne anladıklarıdır. Dünyalılar için huzur, sakinlik, dinginlik, sabır ve bekleyiş ve rahatlıktır. Trabzonlu için huzur 'coşkudur'. Delilendikçe, kafaları karıştıkça, kendilerini kaybettikçe 'huzur' bulurlar. Bu yüzden horon demek, yüzleri kıpkızıl oluncaya kadar oynamak, tepinmek demektir. Horon, bitmeyen bir ayin gibidir. Etleri / kasları iyice kızdırıldıktan sonra bedenlerinden harlı alevler çıkmadıkça oyunu bitirmezler.

Bu şehrin yetiştirdiği bilim adamları, din adamları, yazarlar, sanatçılar bu yüzden 'normal' değildir, sakin, oturmuş, dingin hiç olamazlar. Bilimi de dini de sanatı da çıldırmışcasına yaparlar. Her şeyi kudurmuşcasına yapan bir iştah...

O denli hızlı konuşur o denli hızlı düşünürler ki, sizin bir ömürde sarfettiğiniz cümleleri, onlar, bir günde, hatta, öğle vaktine varmadan dünyayı konuşup, bitirirler.

Yani, rüzgarın en çok estiği, yağmurun en çok yağdığı, toprağın en çok kaydığı bu şehirde büyüyen çocuklar, bedenlerine toprağın kattığı zalim bir enerji yüzünden dünyaya ayak uydurmakta zorluk çeker. Dolu dizgin parlamış at gibi yaşarlar. Belki de biz Trabzonlular bu yüksek enerjinin kurbanı olarak hayatımız çatışma, çarpışma ve şok ve trajedi ve kavgayla başlar ve biter!.

Trabzon şehir merkezi birbirine paralel üç sokak ve bir sahilden oluşur. Üç sokak: Uzun Sokak, Maraş Caddesi, Kunduracılar Çarşısı. Bu üç sokak Meydan Parkı'na açılır. Meydan Parkı aynı zamanda yan semtlere ve merkez köylere kalkan dolmuş ve otobüslerin merkezi durak yeridir, her saat Meydan Parkı ana baba yeridir. Hayat günboyu burada döner. Meydan Parkı kalabalık, işlek, hareketli ve enerji doludur. Belediye binası, oteller, lokantalar, her şey bu üç sokak ve Meydan Parkı'nda başlar ve biter.

Bu üç sokak ve açıldıkları Meydan Parkı'nda gün boyu voltalayan üçbine yakın işsiz genç görürsünüz. Bütün Anadolu şehirleri gibi işsizlik had safhadadır. Kırk yaşına kadar iş bulamamış, kırk yaşına kadar hiçbir işte çalışma şansı bulamamış kalabalığın ileri geri hareketiyle kaynar bu sokaklar. Gün boyu hızlı adımlarla aşağı yukarı volta atıp, sağ sola bakınılıp, sonra bir kahvede oturulup, ya da köşebaşlarında dikilinip, yine sağa sola bakınılarak.

Yani bu sokakta her gün üç bine yakın genç hareket halinde. Dışardan gelenin bilmediği, bu üç bine yakın gencin birbirini tanıdığını, kestiremez. Üç bine yakın genç birden toplanır. Aniden harekete geçebilir. Şehrin misafiri, bu üç bine yakın gencin ortak hareket edebileceğini düşünemez.

Bu genç kalabalığı ayrıca şehirde olup biten şeyi anında birbirine taşır, fısıltıyla, dedikoduyla , futboldan, Yattara'dan, siyasete kadar her şey bu kalabalık içinde hızla yayılır, yeni uydurulmuş bu espri, onbeş dakikada bir koca şehri anında dolanıp geri gelir.

Bu yüzden, diyelim Uzun Sokak'ta bir hadisenin başına bu mahşeri kalabalığın toplanma süresi üç dakikayı geçmez. Ki, malum vakada üç bine yakın genç, anında koşarak toplanıverdi.

Olayın anlaşılmayacak tarafı yok. Olay Türkiye'de geçer. Mersin'de başladığı iddia edilir. Birileri Türk bayrağı yakıldı haberini bu kalabalık içine atıverir ve bir TV kanalı, alt yazıyla bu haberi pekiştirir. Kalabalık çığırından çıkar.

Bu hadise üzerine şimdi iki tür görüş hakim. Birinciler, bunun provokasyon olduğu, yani yalan haberin kalabalığa birileri tarafından kasıtlı atıldığını söylüyor. Diğerleri, bu başıboş gençlerin galeyana, linçe çok açık bir psikoloji taşıdıklarını iddia ediyor.

Hadisemiz budur, ben size şehir hakkında genel bilgiler verip, tekrar buraya döneriz.

Şimdi hızını kesmiş olsa da, beş/altı yıl önce yapılan bir ankette, Rus kızların bu şehre yüz dolarla giriş yapıp, üç bin dolarla ayrıldıklarını yazar. Şehir, teşvik kapsamına alınmasına rağmen yatırım sıfırdır. AKP iktidarını da bu yüzden sevmez. Şehire yapılan tek yatırım 'fıkra' gibidir, Çimento fabrikası şehrin ortasında ve günboyu tipi kar fırtınası gibi şehri bembeyaz yapar. Karsusan Su Ürünleri Sanayi ve Yomra Su Ürünleri Sanayi, tek sanayiidir ve hacimleri üç/beş milyon dolardır. Arsin Organize Sanayi Bölgesi'nde hareketli 50/60 firma vardır, ancak firmalar çok düşük kapasitede çalışır. Rusya kapıları açıldıktan sonra çevre ülkelerle gezi turizminde canlanma olmuştur. Özellikle zengin turistlerin sürat tekneleriyle bir bavul ticareti söz konusu, ancak bu da hızını kaybetmiştir. Geriye kalır, on binyıllık ekmekleri, fındık ve balıkçılık. Balık dediğimiz de istavrit, mezgit ve hamsidir, birazcık palamut ve birazcık da kalkan... Bugün şehrin nüfusu 200. 000 bin, toplam nüfus bir milyon civarında..

Yol hastalığı

Trabzon şehri, otuz yıl öncesine kadar Anadolu'nun en güzel şehriydi. Sağ politikacıların, müteahhitlerin 'yol kavgası' bu şehri bitirdi. Akılalmaz bir cehaletle Karadeniz yok edildi. Birinci yol, 'tanjant' denilen şehrin tam ortasından geçiyor. Onlarca sokak, tarihi bina, yani şehrin dokusu paramparça yapıldı. Bu cehalete akıl sır ermiyor. Ve istimlak parasının sevabına Trabzonlu birçok insan bu çirkinliği alkışladı. Yani Trabzon'un katledilmesine göz yumdu. Öyle böyle bir cehalet değil.

İkinci yol faciası, Karadeniz sahil yolu projesi. Karadeniz Oto Yolu, dünya tarihinin en büyük çevre faciasıdır. Binlerce koy kaybedildi. Dünya coğrafyasının bu en eşsiz manzarası tarihten silindi. Kıyılar betonla dolduruldu. Yüzlerce km. asfaltla kaplandı. Sağcı müteahhit politikacılar, bu yol sizi kalkındıracak propagandası yaptı, yol kalkındırmadı, kandırdı. Artık iş işten geçti. Karadenizliler el ele verip tarihin bu en güzel coğrafyasını katletti. Suça herkes ortaktır. Artık Karadeniz sahili sıradan bir Konya yoludur. Hem şehri hem de sahili yok eden bu iki yol otuz yıl içinde olup bitti. Medya yazmadı. Halk ilgisiz kaldı. Bu denli amansız bir vahşete seyirci kalındı.

Bu toprağın çocuğu olarak, kıyılarını, koylarını, manzarasını, şehrin tarihini dokusunu paramparça eden müteahhitlerle işbirliği yapan Karadenizliler'le duygusal bağlarım sona ermiştir. Trabzonlu olmaktan utanıyorum. Tarihin bize bağışladığı bu çarpıcı güzellikler sağcı politikacılar ve şehir işbirliğiyle betonlaştırıldı. Asıl 'galeyan' buydu. Asıl galeyan müteahhit galeyanıydı, sağcı politikacı galeyanıydı ve bu galeyan tarihin en güzel şehri ve sahilini paramparça yapıp tarihten sildi.

Yani ben artık kendime Trabzonlu'yum diyemiyorum, toprağının değerlerini bilmeyen insanlarla, ya da üç/beş kuruş uğruna sağcı müteahhit politikacılarla tarihin bu en güzel şehrini katledenlerle işim olmaz...

Yanlış sevgi

O halde diyorum vatan sevgimiz yanlış. Yanlış saçma sapan şeyleri seviyoruz. Milliyetçi bir dalga deniliyor. Hayır. Dünyadan habersiz kitleler. Ülkesini, toprağını, değerlerini tanımayan bir dalga...

Korumacı, sadakat, kabadayı kültürü

Savaş tarihimizin hangi sayfasını açsam, orada cesareti ve saflığıyla ve inanılmaz ateşiyle Karadenizli gençlerin kahramanlık hikayelerini bulurum. Her yerde onlar vardır. İnanılmaz atılgandırlar. Devletlerine, saltanata, sultana, cumhuriyete bu inanılmaz bağlılığın nedenlerini bilemem. Ama sağcı politikacılar bu 'sadakat'ın şifrelerini çözüp, Karadenizli gençleri kullanmasını bilmiştir. Asırlardır bu toprak delirmişcesine sadık insan üretiyor. Sadakat kültürü. Devleti korumak denilince akılları çıkıyor. Burada milliyetçilik tam anlamıyla 'devletçilik'tir. Devletin ta kendisine sahip çıkmak. Topal Osman'ın öyküsü Karadenizli'yi bize özetler. Savaş tarihimiz bu sadakatin tarihidir. Osmanlı'dan başlayarak Kabakçı Mustafa'dan Topal Osman'a ve Mesut Yılmazlar'a kadar, Türk komutan, sultan, devlet başkanlarının 'korumalarına' dikkat edelim. Tek tek araştırıp sayalım. Şu derin devlet denilen yakın korumaların, komutanlara, sultanlara yakın duranların, şu özel adamların, sağcının, komünistin, edebiyatın en sıkı, en sert, en radikal 'karakterleri'nin hep bu topraktan yetiştiğini göreceksiniz.

Araya özel notum

Türkiye'de ne zaman Amerikan karşıtı bir hareket büyüse, hemen bir sağ/sol çatışması ya da benzeri bir çatışmayı birileri büyütür, soru işareti?

Milliyetçilik ideolojisi

Milliyetçilik devletçiliktir, devletin bekası. Devlet uğruna halkı feda etme. Kanuni ve sonraki Osmanlı çağlarında başlar. Bu yüzden devletin kutsal simgeleri milliyetçiler için her şeydir.

Oysa bir de vatan vardır, vatanımız, fındığımız, yolumuz, pamuğumuz, Ziganamız, halkımız, ürettiklerimiz. Milliyetçiler'e yüzlerce yıldır 'toprağın' ve 'vatan'ın gerçek değerlerini öğretemedik. Milyonlarca genç devlete tapınarak vatansever olduğunu düşünüyor ama yolları, hazinesi birileri tarafından yağmalanırken, sessiz kalıyor.

Ve birileri bu toprağın değerlerini gençlere anlatmadan, kutsal devletin kutsal simgeleriyle gençleri milliyetçilik dolmuşuyla talim yaptırıyor!..

Yakın tarihten bir galeyan öyküsü

Bugün, tiyatronun olduğu Zağnos mevkii 1969'da boş bir arsaydı. Çok eskiden de şehitlikti. Bu arazide mitingler yapılır, kumpanya, cambaz çadırları kurulurdu. 1969 yılında üniversiteli solcu gençler burada miting yapar. Yüz/yüzelli kişi kadardırlar. Ellerinde mikrofon 'üniversiteye İstanbul'dan taşıma hoca gelmesini' eleştirip protesto ederler. Miting başlar başlamaz halk gençlerin üstüne hücum eder. Öğrenciler kaçarak bir büyük meydan bir de Zağnos köprüsünü geçip hükümet binasına sığınır. Halk hükümet binasını çevirip gençlerin kendilerine teslim olmasını ister. Yani, bugünkü hadisenin tıpkısı, kırk yıl önce...

Üniversite/şehir çatışması

Üniversite, Trabzon'un sosyalleşmesi için fırsat olmadı. Bunun sebebi, ilk kurulduğu yıllar 60'lı yıllar, üniversiteli gençler, hippi, uzun saçlı ve solcudur. Halk bu öğrenci tipini sevmez, onlara evini kiraya vermez. Öğrencilere iyi gözle bakmaz. Ve Trabzon halkıyla üniversite arasında bitmeyen bir çatışma başlar. Bu yüzden Trabzon'da üniversite okuyan dışardan gelenler Trabzon'u, Trabzonlu'yu sevmez. Trabzon'da okuyan üniversiteli kızlar Trabzon'daki ağır delikanlı kültürü yüzünden şehirden olumlu intibalarla ayrılmaz. Bu son günlerde yeni yeni üniversiteyle şehir nihayet kaynaşmaya başladı...
Nihat GENÇ
Kullanıcı avatarı
Özgür Hasan Altuncu
Bölum yetkilisi
Bölum yetkilisi
 
Mesajlar: 87
Kayıt: Pzt Ağu 28, 2006 6:15 pm
Konum: İstanbul

Mesajgönderen Mustafa Demir Özaslan » Pzr Oca 21, 2007 2:50 pm

açık bir savaş ve biz hala daha oturup kim yapmış,neden yapmış gibi bir çok komplo üretiyoruz kafamızdan yada başkalarının ürettiklerini konuşuyoruz var olan şey bir savaştır ve herşey açıkça ortadadır.Sorunlu bir genç seçilmiştir ve ona bu savaşta bir görev verilmiştir;ne çabuk unuttunuz imam kılığında yıllarca yaşamış ingiliz ajanlarını ve ülkemize yaptıklarını.Bütün dünya bize karşı deme zamanıdır aslında bunu ben ve benim gibiler çoktan beridir söylüyor ama bazı çevreler özelliklede hayalperest çevreler hala bi şey yok diyerek olayları güzelce kapatıyordu bakalım şimdi ne olacak? Wallahi bence herşey ortada yine bir yerlerden düğmeye basıldı,bu suikast dış kaynaklı bir çok odağın elini fazlasıyla güçlendirecek kabak trabzonluların başına değil yine bizim başımıza türkün ve türkiyenin başına patladı!
Mustafa Demir Özaslan
Sitenin Sahipleri
Sitenin Sahipleri
 
Mesajlar: 308
Kayıt: Pzt Kas 13, 2006 11:16 am
Konum: Ankara

Mesajgönderen Serkan Birinci » Pzr Oca 21, 2007 5:25 pm

"dondurmam gaymak" diye bir film var vizyonda bu sıralar. Muğla halkının oyunculuk yaptığı, dondurmacılık yapan küçücük bir imalatçı esnafın cehaletle şişirilmesi ile sözde küresel dondurma firmasıyla mücadelesini ti'ye alan bi drama- komedi. ne alaka diyeceksiniz belki ama yazılanları okuyunca aklıma geldi işte.

öte yandan Şener ŞEN ile İlyas SALMAN'ın oynadığı bir filmdeki misal da geldi aklıma "yaptım ama hele bi sor niye" betimlemesi ile meşhur bi film. Nihat GENÇ'in izhatı da böyle bir izah.

öyle ya.... anlaşılan o ki perde arkası güçlerin kullandığı şey işsizlik ve cehalet değil de yüksek enerji ve coşkuymuş ve hatta yanlış yorumlanan MİLLİYETÇİLİKMİŞ meğerse..

esasında fenotip denilen çevresel etkinin folklorik özellikler bir yana insanların kişiliğine de etki ettiği bir vaka.

bugün hala belki şehvetsel coşkunun bir uzantısı olarak çömlekçiye teksas yakıştırması yapılıyordur. bugün hala uzun sokakta kısa bir seyahat için kollarını kartal gibi açan "delikanlılarla" çarpışmadan yürüyebilmek yetenek işi. bu gün hala aslında Devletçilik olan Milliyetçi işsizlerin meydan parkı civarı turlamalarıdır TRABZONUN tüm enerjisi belki de kim bilir.

Trabzona ilişkin kendimce bir gözlemimi de paylaşayım sizlerle. mikro milliyetçilik niyetinde değilim hele trabzon özelinde bir ayrımcılık veya çoklarının yaptığı kendini sevicilik hiç değil niyetim.

ama GENÇ'in anlattığı trabzon insanı aslında sahil trabzonu biraz. konuşma sitili, kabadayı tavrı ile öne çıkan trabzonun arkasında daha mülayim, kendi halinde bir DAĞLI ! insan tipi de var. çaykaralılar da ikinci grupta. Nedenini düşününce eğitimin ve gurbetçiliğin etkisi geliyor aklıma.

Maksat bir sosyal olgu olan ve Trabzonlunun kaderi gibi duran işsizliğe vurgu yapabilmekti ama bunları da yazmadan edemedim. Yoksa bizim anlatılan Trabzonla bir ilgimiz yok kolaycılığı asla değil anlatmaya çalıştığım.

GENÇ'in sağcı politikacıların mirası gösterdiği tanjant ve sahil yolu değerlendirmelerine katılamayacağım.Zira ortada bir suç ve suçlu var ise bunda tüm yöre insanının payı eşittir bence.

Milliyetçiliğin devlete değil fındığımıza, yolumuza sahip çıkmak olması gerektiğini söylüyor GENÇ ama bence orda kısmen haklı ise de eksik. kendi değerimiz olan herşeye fındığa, yola ve ülkemize sahip çıkmalıyız. bence bu değerlerin hepsi bir bütün ve bir ifadeye, birilerinin tekeline ve hiç bir gücün insafına terk edilemeyecek kadar da kutsal.

işte o zaman trabzonlu olmakla, türk olmakla gurur duyar, bu değerler etrafında ocu bucu demeden birlik olabiliriz.

şur'a, çaykaraya, trabzona ve ülkemize bu değerlere sahip çıkarak hizmet edebiliriz. ve bence GENÇ'in dediği kadar hızlı da değiliz. çoooook geç kalıyoruz.

umarım iş işten geçmeden herkes bu uykudan uyanır. maşaların, nemacıların değil resmin bütününü görecek şekilde diğer esas aktörlerin maskesini düşürüp, onlara kafa yorabiliriz........
Serkan Birinci
Sitenin Sahipleri
Sitenin Sahipleri
 
Mesajlar: 260
Kayıt: Cum Eyl 16, 2005 7:18 am
Konum: Ankara

Mesajgönderen Şemsettin Hamsici » Pzt Oca 22, 2007 9:28 pm

Hrank DİNK için, Abdulkadir Aygan'dan


SUSMAMI İSTEDİLER HRANT DİNK’İ VURDULAR!...
Açıklamalarımdan sonra, Diyarbakır da hakkımda dava açıldı ve altı kez muabbet hapis cezasıyla cezalandırılmam için tutuklama kararı çıkarıldı. Ayrıca şu an buluduğum ülkeden iade edilmem istendi. Nasıl alacaksınız? Türk yetkililerden de soruyorum:Peki ben suç işledimse kendi başıma mı işledim?Hani nerde emir verenler?



SUSMAMI İSTEDİLER HRANT DİNK’İ VURDULAR!...
Abdulkadir Aygan/Stockholm


Kendimi riske atarak kamuoyuna, ülkemizde işlenen faili belli cinayetlerin perde gerisini,devlet içerisinde yuvalanmış cinayet çetelerini ve onları himaye edenleri açıklamaya çalıştım.

Fakat ne yazıkki bazı çevreler; açıklamalarımda adı geçen kişi,kurum ve çeteleri değil ,beni ve ailemi hedef aldılar.

Bunu yapmakla açıklama yapmamı engellemeye çalıştılar.Sustum...
Ne oldu? "faili meçhuller" durdu mu? Dün yiğit bir insan;HRANT DINK aynı çetelerin kurşunlarına hedef olup yere serildi.Bu olayda sadece tetiği çeken piyon genç mi sorumlu?...

Bıraksalardı açıklayacaktım;Sakarya-Bursa-İstanbul üçgeninde,
Eski JİTEM Gruplar Komutanı VELİ KÜÇÜK,(YEŞİL)MAHMUT YILDIRIM ve piyonlarının bir şeytan üçgeni kurduklarını. Bu üçgende daha önce Behçet Cantürk ve birçok kişiyi "faili meçhul" ettiklerini,
açıklayacaktım.Fakat susturmaya çalıştılar...Hem de kendilerine;"gazeteci" ,"devrimci","aydın",diyenler.

Açıklamalarımdan sonra, Diyarbakır da hakkımda dava açıldı ve altı kez muabbet hapis cezasıyla cezalandırılmam için tutuklama kararı çıkarıldı. Ayrıca şu an buluduğum ülkeden iade edilmem istendi. Nasıl alacaksınız? Türk yetkililerden de soruyorum:Peki ben suç işledimse kendi başıma mı işledim?Hani nerde emir verenler?

Bir devlet memuru , hem de mesai saati içerisinde amirlerinden habersizce suç işleyebilir mi? kilometrelerce uzaklara gidip ceset gömebilir mi? Memura tutuklama,amirler serbest!? Dünyanın hangi demokratik ülkesinde görülmüş bu?...

Halen Türkiyede demokrasinin var olduğunu mu savunuyorsunuz? Avrupa Birliğine girmeyi mi hayal ediyorsunuz? Veli Küçük'leriniz ,Yeşil'leriniz ortada cirit attığı sürece, Afrika Birliğine bile giremezsiniz.
Musa Anter'in,Vedat Aydın'ın,Cantürk'lerin ve daha nice insanın
katilleri ve katlettirenleri serbestçe cinayet işlemeye devam ederken,
bu memleket adam olmaz! Bu işi gerçek milliyetçilerin yaptığına inanmıyorum.Vatanını,milletini gerçekten seven bir insan böylesi bir alçaklığı yapmaz ve yaptırmaz.

Çocukluğumda rahmetli babamdan Ermeni katliamıyla ilgili çok şey duydum. Ama Kabuk bağlamış bir yarayı yeniden kaşımak istemedim.Bana anlatılanlardan kısa bir bölüm vereyim.

Babamın babası, yani; Mahmut dedem asker iken,Urfa çevresinden bir kafile
Ermeniyi onlara teslim etmişler.Bu kafileyi Suriye'ye geçirmeleri istenmiş.Yolda giderken kafileden bazı insanlar,açlık ve yorgunluktan yürüyemeyecek duruma gelmiş.Asker müfrezesinin başında bulunan komutan, onların taş yığınlarının altına konulmasını emretmiş.Emir yerine getirilmiş.Sağ kalanları Suriye hududundan geçirdikten sonra
askeri müfreze aynı yoldan geri dönmüş.Dönerken,taş yığınlarının
altından halen Ermenilerin iniltileri geliyormuş.Bu olaya dedem bizaat şahit olmuş ve babama anlatmış.Babam da bize anlattı.

Şu an hayatta olmayan ve emekli bir astsubay olan Şahin abimin eşi yani, yengem Ermeni asıllıdır.Yengemin annesi Emine hanım çocukken Urfa ve Suruç bölgesinde Ermenilere karşı katliam ve sürgün hareketi başlamış.Ermeni kızı küçük Emine'yi bir Kürt aile saklıyor ve evlat ediniyor.Sonra da o'nu bir müslüman kızı olarak büyütüyorlar.

Anadolu da halklar iç içe geçmiştir.Hiç kimse safkan Türk aramaya kalkışmasın.Bu topraklarda başta, eski yerleşik halkların ve şu an yaşayan herkesin hakkı vardır.Kim kimi kovuyor?Orta Asya'dan at sırtında, önüne gelen medeniyetleri yıkarak veya hileyle gelip,
Anadolu'ya yerleşenler bu memleketi babalarının malı mı sayıyor?

Anadolu; Önce Kürdün,Ermeni'nin,Rum'un,Fallah Arabın,Çerkez'in
Süryani'nin,Keldani'nin ve Asur'un malıydı.Veli Küçük'ün ataları
buraya sonradan gelmedir.Dağdan geldiniz bağdakini mi kovacaksınız?
Eğer şu andaki "parlamento" sizi yargılamasa da ,Halkın adaletinin
penşesinde hesap vermekten kurtulamıyacaksınız!...Pinoche türü
bir normal ölüm elinize geçmeyecek!...Akıttığınız kanda boğulacaksınız.
Bir Ermeni öldürdünüz fakat,hepimiz şimdi ERMENİ olduk!..

Sayın Hrank'ı vurduranlar, Türkiye'nin mezarını kazmaya çalışan,
Avrupa Birliğine girmesini istemeyen,iç savaş çıkartarak halkları biribirine kırdırtmak isteyen,sürüp giden anti-demokratik sistemi
kalıcı kılıp bundan rant elde eden çeteci,hain,zavallı zihniyet sahipleridir.

Gün, aklı selim davranma ve bu kötü niyet sahiplerinin
kötü heveslerini kursaklarında bırakma günüdür.Paniğe kapılmadan, hissi davranmadan,birlik olup bu canilere istedikleri ortamı yaratmada fırsat vermeme günüdür.Onlar; demokratikleşmeyi istemiyorsa,aksini yapalım.Onlar;birlik, beraberlik istemiyorlarsa aksini yapalım.Onlar; geçmişte işledikleri insanlık dışı suçların açığa çıkmasını istemiyorlarsa, biz aksini yapalım.

Bu devletin gücü, KÜÇÜK'e ve YEŞİL'e yetmiyorsa,resmen iflas ettiğini açıklasın.Eğer bilerek Onları koruyorsa,O zaman sonucuna da katlanacaktır.
Bir süreliğine devlet memurluğu yaptım diye beni Kürtlükten dahi afaroz edenlerin, eski MİT müsteşarına ve yıllarca MİT'te görev yapan zaatlara nasıl değer verdiklerini gördükçe doğduğum güne lanet okuyorum.Böyle bir ortamda,Yeşiller, Küçükler boş durur mu?

Bir daha, bir salak Aygan Çıkıp konuşur mu? Ve ne yazık ki HRANK'
lar kahpece vurulmaya devam eder.Çünkü; "Aygan hain,kaleş,
Kaynak ve Öcalan Sayın"!...Hepimizin başı sağolsun!
Selam ve saygılarımla.

20.01.2007
Kullanıcı avatarı
Şemsettin Hamsici
Sitenin Sahipleri
Sitenin Sahipleri
 
Mesajlar: 1767
Kayıt: Pzr Nis 30, 2006 1:36 pm

Mesajgönderen Şemsettin Hamsici » Pzt Oca 22, 2007 9:29 pm

aynen canerime katılıyorum...ya artık okulda ogün'ün kardesi diyip duruyolar bana ya :? :evil:
Kullanıcı avatarı
Şemsettin Hamsici
Sitenin Sahipleri
Sitenin Sahipleri
 
Mesajlar: 1767
Kayıt: Pzr Nis 30, 2006 1:36 pm

Mesajgönderen Şemsettin Hamsici » Pzt Oca 22, 2007 9:33 pm

[quote="Semsettin Hamsici"]Hrank DİNK için, Abdulkadir Aygan'dan


SUSMAMI İSTEDİLER HRANT DİNK’İ VURDULAR!...
Açıklamalarımdan sonra, Diyarbakır da hakkımda dava açıldı ve altı kez muabbet hapis cezasıyla cezalandırılmam için tutuklama kararı çıkarıldı. Ayrıca şu an buluduğum ülkeden iade edilmem istendi. Nasıl alacaksınız? Türk yetkililerden de soruyorum:Peki ben suç işledimse kendi başıma mı işledim?Hani nerde emir verenler?



SUSMAMI İSTEDİLER HRANT DİNK’İ VURDULAR!...
Abdulkadir Aygan/Stockholm


Kendimi riske atarak kamuoyuna, ülkemizde işlenen faili belli cinayetlerin perde gerisini,devlet içerisinde yuvalanmış cinayet çetelerini ve onları himaye edenleri açıklamaya çalıştım.

Fakat ne yazıkki bazı çevreler; açıklamalarımda adı geçen kişi,kurum ve çeteleri değil ,beni ve ailemi hedef aldılar.

Bunu yapmakla açıklama yapmamı engellemeye çalıştılar.Sustum...
Ne oldu? "faili meçhuller" durdu mu? Dün yiğit bir insan;HRANT DINK aynı çetelerin kurşunlarına hedef olup yere serildi.Bu olayda sadece tetiği çeken piyon genç mi sorumlu?...

Bıraksalardı açıklayacaktım;Sakarya-Bursa-İstanbul üçgeninde,
Eski JİTEM Gruplar Komutanı VELİ KÜÇÜK,(YEŞİL)MAHMUT YILDIRIM ve piyonlarının bir şeytan üçgeni kurduklarını. Bu üçgende daha önce Behçet Cantürk ve birçok kişiyi "faili meçhul" ettiklerini,
açıklayacaktım.Fakat susturmaya çalıştılar...Hem de kendilerine;"gazeteci" ,"devrimci","aydın",diyenler.

Açıklamalarımdan sonra, Diyarbakır da hakkımda dava açıldı ve altı kez muabbet hapis cezasıyla cezalandırılmam için tutuklama kararı çıkarıldı. Ayrıca şu an buluduğum ülkeden iade edilmem istendi. Nasıl alacaksınız? Türk yetkililerden de soruyorum:Peki ben suç işledimse kendi başıma mı işledim?Hani nerde emir verenler?

Bir devlet memuru , hem de mesai saati içerisinde amirlerinden habersizce suç işleyebilir mi? kilometrelerce uzaklara gidip ceset gömebilir mi? Memura tutuklama,amirler serbest!? Dünyanın hangi demokratik ülkesinde görülmüş bu?...

Halen Türkiyede demokrasinin var olduğunu mu savunuyorsunuz? Avrupa Birliğine girmeyi mi hayal ediyorsunuz? Veli Küçük'leriniz ,Yeşil'leriniz ortada cirit attığı sürece, Afrika Birliğine bile giremezsiniz.
Musa Anter'in,Vedat Aydın'ın,Cantürk'lerin ve daha nice insanın
katilleri ve katlettirenleri serbestçe cinayet işlemeye devam ederken,
bu memleket adam olmaz! Bu işi gerçek milliyetçilerin yaptığına inanmıyorum.Vatanını,milletini gerçekten seven bir insan böylesi bir alçaklığı yapmaz ve yaptırmaz.

Çocukluğumda rahmetli babamdan Ermeni katliamıyla ilgili çok şey duydum. Ama Kabuk bağlamış bir yarayı yeniden kaşımak istemedim.Bana anlatılanlardan kısa bir bölüm vereyim.

Babamın babası, yani; Mahmut dedem asker iken,Urfa çevresinden bir kafile
Ermeniyi onlara teslim etmişler.Bu kafileyi Suriye'ye geçirmeleri istenmiş.Yolda giderken kafileden bazı insanlar,açlık ve yorgunluktan yürüyemeyecek duruma gelmiş.Asker müfrezesinin başında bulunan komutan, onların taş yığınlarının altına konulmasını emretmiş.Emir yerine getirilmiş.Sağ kalanları Suriye hududundan geçirdikten sonra
askeri müfreze aynı yoldan geri dönmüş.Dönerken,taş yığınlarının
altından halen Ermenilerin iniltileri geliyormuş.Bu olaya dedem bizaat şahit olmuş ve babama anlatmış.Babam da bize anlattı.

Şu an hayatta olmayan ve emekli bir astsubay olan Şahin abimin eşi yani, yengem Ermeni asıllıdır.Yengemin annesi Emine hanım çocukken Urfa ve Suruç bölgesinde Ermenilere karşı katliam ve sürgün hareketi başlamış.Ermeni kızı küçük Emine'yi bir Kürt aile saklıyor ve evlat ediniyor.Sonra da o'nu bir müslüman kızı olarak büyütüyorlar.

Anadolu da halklar iç içe geçmiştir.Hiç kimse safkan Türk aramaya kalkışmasın.Bu topraklarda başta, eski yerleşik halkların ve şu an yaşayan herkesin hakkı vardır.Kim kimi kovuyor?Orta Asya'dan at sırtında, önüne gelen medeniyetleri yıkarak veya hileyle gelip,
Anadolu'ya yerleşenler bu memleketi babalarının malı mı sayıyor?

Anadolu; Önce Kürdün,Ermeni'nin,Rum'un,Fallah Arabın,Çerkez'in
Süryani'nin,Keldani'nin ve Asur'un malıydı.Veli Küçük'ün ataları
buraya sonradan gelmedir.Dağdan geldiniz bağdakini mi kovacaksınız?
Eğer şu andaki "parlamento" sizi yargılamasa da ,Halkın adaletinin
penşesinde hesap vermekten kurtulamıyacaksınız!...Pinoche türü
bir normal ölüm elinize geçmeyecek!...Akıttığınız kanda boğulacaksınız.
Bir Ermeni öldürdünüz fakat,hepimiz şimdi ERMENİ olduk!..

Sayın Hrank'ı vurduranlar, Türkiye'nin mezarını kazmaya çalışan,
Avrupa Birliğine girmesini istemeyen,iç savaş çıkartarak halkları biribirine kırdırtmak isteyen,sürüp giden anti-demokratik sistemi
kalıcı kılıp bundan rant elde eden çeteci,hain,zavallı zihniyet sahipleridir.

Gün, aklı selim davranma ve bu kötü niyet sahiplerinin
kötü heveslerini kursaklarında bırakma günüdür.Paniğe kapılmadan, hissi davranmadan,birlik olup bu canilere istedikleri ortamı yaratmada fırsat vermeme günüdür.Onlar; demokratikleşmeyi istemiyorsa,aksini yapalım.Onlar;birlik, beraberlik istemiyorlarsa aksini yapalım.Onlar; geçmişte işledikleri insanlık dışı suçların açığa çıkmasını istemiyorlarsa, biz aksini yapalım.

Bu devletin gücü, KÜÇÜK'e ve YEŞİL'e yetmiyorsa,resmen iflas ettiğini açıklasın.Eğer bilerek Onları koruyorsa,O zaman sonucuna da katlanacaktır.
Bir süreliğine devlet memurluğu yaptım diye beni Kürtlükten dahi afaroz edenlerin, eski MİT müsteşarına ve yıllarca MİT'te görev yapan zaatlara nasıl değer verdiklerini gördükçe doğduğum güne lanet okuyorum.Böyle bir ortamda,Yeşiller, Küçükler boş durur mu?

Bir daha, bir salak Aygan Çıkıp konuşur mu? Ve ne yazık ki HRANK'
lar kahpece vurulmaya devam eder.Çünkü; "Aygan hain,kaleş,
Kaynak ve Öcalan Sayın"!...Hepimizin başı sağolsun!
Selam ve saygılarımla.

ALINTIDIR..(BEN BU YAZIYI BULDUM VE SİZE GÖSTERİYORUM TEPRİNİZ NE OLUR DİYE AMA BEN SAHSEN HRANK DİNK Cİ DEGİLİM) :wink: :wink:
Kullanıcı avatarı
Şemsettin Hamsici
Sitenin Sahipleri
Sitenin Sahipleri
 
Mesajlar: 1767
Kayıt: Pzr Nis 30, 2006 1:36 pm

Mesajgönderen Mustafa Demir Özaslan » Cmt Şub 03, 2007 10:40 pm

"hepimiz Hrant ız hepimiz ermeniyiz" evet malum gazetecinin arkasından yüzbenleri attığı basit gibi görünen ama altında binlerce düşüncenin saklandığı bir eylem neyse sözü fazla uzatmayacağım çünkü bu tür kalabalıkları biliyorum aslında o grup içinde pkk lısıda vardı,Tkp liside vardı gbana göre ikiside aynı şey...Ne mi söylemek istiyorum,şunu söylüyorum kapı gıcırtısına bile slagan atar bunlar maksat belli zaten bir travesti,pisliğini ve kinini bacaklarının arasında beynini taşıyan insanlara pazarlarken öldürülür ismide seda dır...Ve ben eminimki yine bir kalabalık toplanır onun cenazesinin arkasına ve hep birlikte slogan atarlar"Hepimiz seda yız, Hepimiz Travestiyiz!" söylediklerim yanlış anlaşılmasın beni ne türklüğümü ne de müslümanlığımı ıspatlama gayreti içerisinde olan bir insanım elbetteki bıçağın kemiğe dayandığı gün gelir bende konuşurum ama o gün bugün değildir.Şimdilik susyorum ve bu oyuna alet olmak istemiyorum...
Mustafa Demir Özaslan
Sitenin Sahipleri
Sitenin Sahipleri
 
Mesajlar: 308
Kayıt: Pzt Kas 13, 2006 11:16 am
Konum: Ankara


Dön DÜŞÜNCE PLATFORMU

Kimler çevrimiçi

Bu forumu gezen kullanıcılar: Hiç bir kayıtlı kullanıcı yok ve 1 misafir