Kuşmer'de Sisli Bir Gün

Caykara, Şahinkaya Köyü ve Kusmer yaylasi ile ilgili tüm bilgilerimizi burada paylaşalım.

Moderatörler: Muzaffer Mustafa Altuncu, Köksal Ağaoğlu, Mehmet Aydinli

Kuşmer'de Sisli Bir Gün

Mesajgönderen Bülent Altuncu » Pzr Tem 29, 2007 6:26 pm

Kuraklığına, tozuna karşın diğer Karadeniz yaylalarının aksine sisin içerisine girmeyişiyle överiz yaylamız Kuşmer’i. Güneşin en az güldüğü bir bölgenin insanları olarak Kuşmerli olmayı bu yüzden ayrıcalık sayarız daha aşağı rakımlardaki yaylacılara. Aslında bu kıyaslamalı bir üstünlüktür. Yoksa yine de biz mi çekeriz dumanı yanımıza yoksa duman mı arar bulur bizi bilmem ama mutlaka yaylacılığımızın bir kısmı sis altındadır Kuşmer’de. Ve çıkar gelir duman komarluk dağı tarafından. “Duman dağdan yukarı çıkmam deyebilur mi?...”

Resim


İkibin üstü rakımda üç ay yaylacılık yapılabilmesinin, taşların bile üzerlerinin yosunlu olabilmesinin nedeni hep o istemediğimiz sistir. Sisin inemediği “boğaz” taraflarında yetişen sarı yayla çiçeğimiz kurutulup saklanabilen bir çiçek iken, varlıklarını sise borçlu çiçeklerimiz hep “komarlığa” bakan dağ yüzlerindedir.

Resim



Ve eğer kaldırırsak unuttuğumuz anılarımızla aramızdaki sis perdesini aslında yaylacılığın bir çok güzel anısının sisli havalarda olduğunu hatırlarız. Belki zordur sisli bir havada akşam eve gelmeyen bu senenin buzağı “bahçegül”ü aramak ve hoş hatırlanmaz ama “kırandan aşan aydur/binduğum sari taydur/bir gün görmesem yari/sanurum ondört aydur” diye bir türkü mırıldanıp, olmadık bir yoldan umutsuzca eve giderken birden bire elinde çubuğuyla buzağısını arayan sevdalısıyla burunburuna gelen delikanlı içinde, buzağısını arayan kız içinde unutulmaz bir heyecandır sisin yaptığı bu süpriz. Belki güneşli günlerde cami de kuran dersi almak , dışarıda onlarca çeşit oyun oynama şansı varken hiç çekici gelmezdi bizlere ama sisli havalarda sobası yanan cami de dışarıda oynananları aratmayacak oyunları, hocaların sınıfın her yerine uzanabilen çubuklarına rağmen organize edip hocalardan gizli saklı oynamaya çalışmanın heyecanını yaşayanlar bilir. Böyle zamanlarda hocanın çubuğu kıçında cami den kovulmayı bu sefer gerçekten ceza olarak kabul ederdin ki bu durum normalde ceza sayılmazdı çünkü kovulana içerde kalanlar hep imrenerek bakardı güzel havalarda. Dışarının en dayanılmaz çekiciliği çarşamba ve cumartesi günleri köyden kamyonların geldiği anlardı. Hele de kamyonun çok az bir kısmı caminin penceresinden görülüyorsa kafalar gittikçe pencereye doğru eğilir, olmadı herkesin okuma düzeylerine göre kuran-elhem-elif şeklinde olan oturma düzeni tersine dönerdi. Ama kötü havalarda kamyonların gelişi de ilgi görmezdi. “oy duman kara duman/kalksana yollarumdan…”


Resim

Belki yüksek rakımlarda derin uyusanızda uzun boylu uyuyamazsınız, hele de güneşli bir günde herkes “caminin yanı”’ndayken olacak iş değildir ama sisli havalarda misafirliğe gittiğiniz evin sobasının arkasında ki kediye imrenirseniz vay halinize.



Resim

Elalemin evinde uyunmaz, e bu havada da dışarı çıkılmaz. Dışarda kalan hayvanlara üzülürsün sıcak odanın penceresinden bakarken, çobanları düşünürsün. “Dağlarun dumanini dağda gezenler bilur/sevdaluğun halini sevda çekenler bilur”

Resim

Birden postu sermeğe karar verir ve “Ya demleyun havurdan bi çay “ dersin, kahveye gitsen kahveciye emredemeyeceğin bir rahatlıkla. Çay sohbetin ilacıdır, sohbet koyulaşır, soba gümbürder, kedi hırlar, demlik sobanın üstünde fokurdar, kimsenin birbirine küsüp evden çıkma olasılığı da olmadığından sohbet tartışmalara döner, anlaşıp uzlaşma hiçbir zaman olmaz ama kimse de birbirine darılmaz.

Resim

Yayla evlerimizin duvarlarındaki tahtalar yazılarla doludur genelde. Bu evlerin ve içindekilerin yaşadıklarının belgeleri olan bu yazıların çoğu sisli havalarda yazılmıştır hep. “yazi yazarum yazi/kurşun kalemiyinen/ gel edelum sevdaluk/almak merami ilen”


Resim

Duman hafif yerden kalkmaya durunca hep beraber evden dışarı çıkılır. Çünkü başta da dediğim gibi Kuşmer de duman çok uzun sürmez . Daha doğrusu yaylamız çukurda olduğundan yaylanın içinden kolay kalkar. “Dumanum yayilamam/kız senden ayrilamam …”

Resim


Çormalık tarafına doğru bir vurulur. Güneş pek gülmediği bu insanlara ayrıcalığını gösterir Kuşmer’de. “duman aldi dağlara/ ben kaldum yaylalara…”

Resim

Çumavak yaylası bu karanlıklığı ile hele de bu vakitten sonra güneşi zor görür. “Duman dağa iz eder/derelere az eder/sevdali sevdasina/cilve eder naz eder”

Resim
Karşımda “çuhuyurdi”. Babaannem ve arkadaşlarına yaşım daha 9-10 iken erkek olarak eşlik ettiğim, Zargidi yaylasına giden patikalara vuran güneş anılarımı ısıtıyor. Genelde peynir ile takas edecekleri (tartı yoktu, taslarla hacim olarak eşlik temelinde) malları yükledikleri sepetlerinin her adımda esnemesiyle çıkarttıkları gıcırtılar kulağıma gelir gibi. Bizimkiler zargidilileri, zargidililer bizimkileri saf olarak düşünürlerdi, bunu iyi anımsıyorum. Mesela onlara göre fındık peynirden değerli idi, bizimkilere göre peynir. Ama sonuçta zargidililer enayi müşterilerini iyi bir yedirmeden göndermezlerdi, onca yolun üstüne orda yediğim tandır ekmeklerinden, cameş yoğurtlarından dolayı en çok da ben kendimi karlı görüyordum doğrusu.

Resim

Küçük kemerden yaylaya bakınca sisin Kuşmer’e pek inmediğini söyleyenlere hak vermemek imkansız. “Duman duman üstüne/dumanun ben olayım…”

Resim

Hart yaylası tarafından bir güneşe, bir bizim yayla tarafındaki çuhuyurdi kıranına, plagana kayalarına , bir de Bayburt ovasına baktım. “Dumanlı dumanlı oy bizim eller/oturup ağlasam delidir derler”

Resim


Resim

Akşamüzeri eve geldiğimde yarın havanın iyi olacağı belli oluyordu.



Resim

Temmuzun ortasında yorgan battaniye ile yatma ayrıcalığımızda olsun artık. Bakalım yarın ne olur. Gene dönüp gelmez duman inşallah

Resim

Sabah beklediğimiz bir hava ile uyandık


Resim
Resim
Resim
Resim
Resim

Bülent Hakan Altuncu
Temmuz.29.2007 Trabzon
En son Bülent Altuncu tarafından Pzr Eyl 02, 2007 4:54 pm tarihinde düzenlendi, toplamda 2 kere düzenlendi.
Kullanıcı avatarı
Bülent Altuncu
Sitenin Sahipleri
Sitenin Sahipleri
 
Mesajlar: 1533
Kayıt: Prş Ara 08, 2005 8:55 pm
Konum: Van (Erciş)

Mesajgönderen Fatma Ozbilgi » Pzr Tem 29, 2007 6:43 pm

Harikaa bir yazi harika resimler eline yuregine saglik, okuyupta keyif almamak mumkun degil,, dumanli havasina suyuna tasina topragina kurban oldugum yer..

Iyki tatilin bitti vallah ozlemistik boyle yazilarini yorumlari...
Kullanıcı avatarı
Fatma Ozbilgi
Site Yönetim
Site Yönetim
 
Mesajlar: 5100
Kayıt: Pzr Eyl 04, 2005 6:06 pm
Konum: Fransa/ Lille/Ankara/ Caykara Sahinkaya

Mesajgönderen Cengiz Selimoğlu » Pzt Tem 30, 2007 10:14 am

Çok güzel vallahi ama şu gerçeğide itiraf etmeden geçemeyeceyim.Filizde fotoğrafcılık konusunda en az senin kadar yetenekli.Ola özüm sayesinde bizum kedi meşhur oldi.Ama anladım sen yaylada neden kimseyi aramadığını
Kullanıcı avatarı
Cengiz Selimoğlu
Sitenin Sahipleri
Sitenin Sahipleri
 
Mesajlar: 520
Kayıt: Pzt Nis 10, 2006 3:32 pm

Mesajgönderen Serkan Birinci » Pzt Tem 30, 2007 12:35 pm

ula, ne gıcık insanlarsınız.
biz haburda gölgede 45 derecede çalışıyoruz:-)
mesai bittimi yatmak bi işkennce oldu.
balkonlarda yatayu millet.
siz battaniyeden bahsedeyusunuz o da ne işe yarar ki:-)
Serkan Birinci
Sitenin Sahipleri
Sitenin Sahipleri
 
Mesajlar: 260
Kayıt: Cum Eyl 16, 2005 7:18 am
Konum: Ankara

Mesajgönderen Mehmet Zeki Sarı » Pzt Tem 30, 2007 9:33 pm

bülent abi ellerine sağlık.memleket hasreti çeken bizlerin derdine sanal ortamda fotoğraflarla ve eşsiz anlatımınla çare olduğun için çok teşekkür devamını bekliyoruz...
Kullanıcı avatarı
Mehmet Zeki Sarı
Sitenin Sahipleri
Sitenin Sahipleri
 
Mesajlar: 1575
Kayıt: Prş Eki 06, 2005 6:46 pm
Konum: istanbul

Mesajgönderen Fatma Hicran Toplaoğlu » Sal Tem 31, 2007 6:57 am

Çok güzel resimler büent abi... Eline koluna yüregine sağlık.

:cry: ben köyümü özledim ben yaylamı özledimmm :cry:
Kullanıcı avatarı
Fatma Hicran Toplaoğlu
Bölum yetkilisi
Bölum yetkilisi
 
Mesajlar: 1253
Kayıt: Pzt Eki 17, 2005 9:47 am
Konum: İstanbul

KUŞMER'DEN İZİNLİYİM

Mesajgönderen Özgür Hasan Altuncu » Çrş Ağu 01, 2007 8:49 pm

Ağlamaktan başka ne gelir elden. Uzaktan bakakalmak, bildiğin toğrağa dokunamamak, sevdiğin insanlarla o anlara yaşayamamak. En garibi de yitip gidenlerin verdiği acı. Bu sene yayla bensiz kalacak. 28 yıllık hayatımda ilk kez bu sene o sislerin altından yürüyemeyeceğim. Ve ilk kez balkonunda oturduğum güzelim evimden derenin akışını izleyemeyeceğim.



Her taşında bir anı, her yolunda bir iz gördüğüm Kuşmer'im, bu sene ben yokum. Zindan olacak günleri, ağlamaklı saatleri yaşamamak için ara verdim buluşmamıza. Ne olur ağlatma beni. Ne olur emeğiyle sana bir ömür verenlere ihanet etme. Dere aynı şekilde ak. Rüzgar aynı şekilde es. Güneş aynı şekilde vur. Dağlarında sesleri yankılanan insanları unutma. Dedemin adını haykır yine. Anagamun bakışlarını ver. Susma ne olur Kuşmer, Bülent abimin diliyle konuş. Konuş ki, dayanılmaz özlemim biraz olsun dinsin.


Seni seviyorum Kuşmer, ve senin de beni sevdiğini biliyorum. Onun için diyorum ki sana bozulmaz nişanımızın hatırına bana bu sene izin ver.
Kullanıcı avatarı
Özgür Hasan Altuncu
Bölum yetkilisi
Bölum yetkilisi
 
Mesajlar: 87
Kayıt: Pzt Ağu 28, 2006 6:15 pm
Konum: İstanbul

Re: KUŞMER'DEN İZİNLİYİM

Mesajgönderen Caner Topaloğlu » Prş Ağu 02, 2007 12:46 am

Her zaman dükkanların önünde oturan birileri olduğunu bilmek.
Her yaz geçen bir seneyi tüm kardeşlerinle paylaşabilmek.
Doğumdan ölüme kadar her yaz onlarca insanlarla ortak bir yerde buluşmak.
Hiçbir amaç gütmeden olduğunca doğaya yürümek,
Özlemek,
Büyümek,
Kemer'e kadar yolun nasıl geçtiğini anlamamak,yaylaya varmadan önceki son virajların geçmek bilmemesi...
İner inmez arabadan "yayla şenluk mi,kimler firari bu sene"diye sormak,
Yaşadığın yerdekilerin sıcaktan kavrulduğunu bilerek,iliklerine kadar üşüdüğüne gülmektir Kuşmerim...

19 senedir firesiz her sene 2-3 ayımı orada geçirdim.Bu sene ancak ağustos sonunda gitme fırsatım olacak.Niye bilmem ihanet etmiş gibi hissediyorum kendimi arkadaşlarıma,büyüklerime...ve de korkuyorum bu yaşta daha öğrenciyken gitmemize engeller çıktıysa ilerde neler olur diye...

Ben bu yazıyı yazarken bilirim ki kardeşlerim bir evde toplanmış şimdi çaylarını içip,gözüne vurmaktadırlar muhabbetin.Ya da dükkanların önünde sigaralarınınkiyle,yaylamın üzerindeki dumanları birleştiriyolardır...Ve gelirse akıllarına anıyorlardır beni de....Ben eskişehir ayazında üşürken şimdi,onlar daha düşük sıcaklığa rağmen vücutları aksini söylese bile sıcacıktırlar şimdi muhabbetleriyle...
Caner Topaloğlu
 

Mesajgönderen Sami Ayan » Prş Ağu 02, 2007 10:52 am

Yaho ya koy bi çay!

Koy da vuralım muhabbetin gözüne. Halimizi geçmişle yoğurunca, hal geçmişten beslenince işte böyle eserler çıkıyor ortaya. Geçmişin paylaşım ortamını doya doya, duya duya yaşamaktan mahrum kalan dönemimiz gençliğini bir çoğumuzun aksine şanssız görüyorum. Belki hepsi araba kullanıyor, hiçbirinin bir arabanın egsozunu koklamak gibi ya da haftada iki gün köyden gelecek kamyonun etrafında pervane olmak gibi bir ihtiyacı yok. Haykırmıyorlar karşı uçtaki arkadaşlarıyla işaretleşmek için bir mesaj ya da bir çağrı yetiyor, cepleri de parasız değil, istedikleri marka elbiseyi giyiyorlar, her ayakkabıları her meclise girecek kadar yeni ve "bir yere gittiklerinde" giymek üzere sakladıkları eskosim ayakkabıları yok, aksine onlarca çift ayakkabıları var, saçlarına ve faullerini istedikleri şekli verebiliyorlar, büyük küçük demeden kim gelirse gelsin sigaralarını tüttürüyorlar kimseden çekinmeden, kaçmadan. Kahveleri de var ama şanssızlar. Çünkü bu yaylaya böyle bakıp böyle bir duyguyu ortaya koyacak alt yapıdan uzak büyüyorlar. Bari bu yazıları okusalar...
Caner istisna tabi...
Kullanıcı avatarı
Sami Ayan
Site Yönetim
Site Yönetim
 
Mesajlar: 724
Kayıt: Çrş Eyl 21, 2005 11:09 pm
Konum: Çaykara-Şahinkaya

Mesajgönderen Eylem Altuncu » Prş Ağu 09, 2007 12:59 am

yayla demek hasret demek..yayla demek dere sesinde huzuru bulmak demek...yayla demek evin önünde otururken dağlardaki taşlara şekil vermek demek...yayla demek koyun çanlarındaki melodiyi çıkarmak demek...yayla demek gecenin sesizliğine inat kemençeyle birlikte el ele kardeşcesine horana durmak demek...


evet benim hayatımın da en önemli parçası olan kuşmerim bana bunları hatırlatıyo ilk etapta.çocukluğumun ve gençlik döneminin her yazını yaylada geçirdim...bu sene bende hasretim o dağlara...her yaz yayladan dönerken kemerden son kez bakardım kuşmere.belki bi daha göremem diye korku kaplardı içimi...tabi doğalığında gözlerimde yaşa dönüşürdü bu korku...


sami abinin yaşadığı arkadaşlıkların son kuşak temsilcisi olarak görüyorum bizim kuşağı.bizde daha iyi koşularda olsakta aynı sıcaklığı yaşama şansını bulduk.çok güzel arkadaşlıklar ve paylaşımlar yakaladık...en güzelide o arkadaşlıklarımızı kışın mektuplarla pekiştirmeye çalıştık...malum o dönemdede cep tlf nu henüz yoktu.mektup yazmanın ve beklemenin ne kadar büyük bi haz olduğunu yayla sayesine öğrendim.yayla hasreti düşünce yüreğime en büyük ilacım o mektupları okumak olur...hatta o satırlar arasında bi cümle var hiç unutmam onu.keşke hiç uyumasaydık...

EVET YAYLADA OLDUĞUMUZ SÜREDE KEŞKE UYUMASAK...

NOT(bülent abinin çekdiği fotoğraflarda en çok beni etkileyen tahtanın üzerindeki yazıların çekilmesi...en büyük haz aldığım şeyde o yazıları her sene baştan okumaktı...malum söz uçar yazı kalır...sağol abi)
Kullanıcı avatarı
Eylem Altuncu
Sitenin Sahipleri
Sitenin Sahipleri
 
Mesajlar: 70
Kayıt: Sal Eyl 13, 2005 3:50 pm
Konum: samsun

Mesajgönderen Caner Topaloğlu » Prş Ağu 09, 2007 2:57 am

Ne zaman yaylada olamadığımı hissedince soluğu önce sitede sonra bu başlıkta alıyorum niyeyse.

o kadar çok şey hatırlıyorum ve o kadar hayal meyal ki bazıları...

Şimdi koysalar beni yayladaki evime gene her zaman yaptığım gibi ilk işim ufakken duvarlara tarih atıp,elimi duvara koyup çizdiğim parmaklarıma bakmak olurdu.Gene bir hevesle koşup dedeme,"dede ben büyümüşüm bu sene biraz daha" derdim herhalde.Tüm kuzenlerimin duvarlara kazıdıklarını teker teker okurdum ezbere bildiğim halde ve bakardım onlarında ellerine ne kadar küçükmüşler zamanında vay be diyerek.

Geçen sene gene gelir gelmez soluğu çormalıkta aldığımda çok düşünmüştüm biz mi çok küçüktük,ya da burayı küçülttüler diye.ufakken okuldaki arkadşlarıma dünyanın en güzel futbol sahası olarak tarif ettiğim çormalığın aslında yokuş aşağı,çukurlarla dolu,üzerinde yapılabilecek en zor şeylerden birinin futbol oynamak olduğu bir yer olduğunu nasıl kabullenebilirdim ki?...

Henüz gidemedim bu sene.Kısmet olurda varırsak kutsal topraklara bakalım bu sene nasıl hayal kırıklıkları yaşayacağız geçmişi düşünerek.Ve nasıl tutacaz kendimizi ağlamamak için eylem ablanın yazdığı gibi kemerin oradan son bakışları atarken kuşmere.Belki gene tam çıkmak üzereyken yayladan gene arabanın teyibi denk getirecek "Ağla gözlerim ağla,bende ağlayacağum,arkadaşlarum sizden nasil ayrılacağum.Duman aldi dağlari,kemerun kayalari,bizi de everseler o köyün ağalari" diye...Soluğu tekrar dedemin gözlerinde alacağım acaba seneye geldiğimde de böyle ayakta,yanımda olabilecek mi diye.

Oysa ne kadar mutluyduk orada.Ne kadar da alışmıştık gene özümüze dönmeye.bu sene de ne duygularla girip ne duygularla çıkacağım yaylamdan Allah bilir.
Caner Topaloğlu
 

Mesajgönderen Bülent Altuncu » Prş Ağu 09, 2007 7:56 am

Ya iyi ki yazamıyosunuz sevgili Eylem ve Caner. Tüylerimi diken diken etttiniz bu nöbet sonrası yorgunluk ve uyku halime rağmen. Arkadaşlar bu siteye yazacağımız yazılarda yaylada ki duvarlara çizdiğimiz eller gibidir. Belki yıllar sonra ne kadar büyüdüğümüzü bu seferde bu yazılarımızda göreceğiz.
Kullanıcı avatarı
Bülent Altuncu
Sitenin Sahipleri
Sitenin Sahipleri
 
Mesajlar: 1533
Kayıt: Prş Ara 08, 2005 8:55 pm
Konum: Van (Erciş)

Mesajgönderen Eylem Altuncu » Cum Ağu 10, 2007 10:52 pm

bende ne zaman yaylada olmadığımı anlasam caner gibi bu sitede ve bu başlıkta buluyorum kendimi...sunay akının bi şiirini ilk okuduğumda aklıma yaylam ve çocukluğum geldi..ne zaman yaylama ve çocukluğuma dönsem o şiirde bulurum kendimi...

" iki çocuk oturduğumuz kapının eşiğine,

tek başıma zor sığıyorum şimdi,

insanlar büyüdükce yalnız mı kalıyor ne..."

evet bizler büyüdük evlerimizde büyüdü ama kapı eşiklerimiz aynı kaldı...hangimiz sevmedikki kapının eşiğine oturmayı...iskemlide oturmaktan daha tatlı geldi bize orda oturmak...kapının eşiğinde oturup arkadaşımızla konuşmak veya oyunlar oynamak en büyük mutluluklardan bi tanesiydi..kapının eşiğinde oturup dağlarda geçen koyunları saymaya çalışmak,gelen ineğin yallını afiyetle yemesinide seyretmekte kapının eşiğinde oturularak yapılan bi eylemlilikti benim için...hatta anagam bile bilirdi bunu. ahırdan bişey isteyeceğinden ki en çok süt kabını isterdi dışarı çıkar kapının eşiğine bakarak seslenirdi...çocukluğundan kalma alışkanlıklar gitmiyo insandan yaylaya ilk gittiğimde önce kapının eşiğinde oturur öylece boğaza doğru bakarım...aklımda yine aynı şiir..insanlar büyüdükce yalnız mı kalıyor ne?...

Resim
Kullanıcı avatarı
Eylem Altuncu
Sitenin Sahipleri
Sitenin Sahipleri
 
Mesajlar: 70
Kayıt: Sal Eyl 13, 2005 3:50 pm
Konum: samsun

Mesajgönderen Cengiz Selimoğlu » Pzt Ağu 20, 2007 8:05 am

:( Kedi kayboldu
Kullanıcı avatarı
Cengiz Selimoğlu
Sitenin Sahipleri
Sitenin Sahipleri
 
Mesajlar: 520
Kayıt: Pzt Nis 10, 2006 3:32 pm

Mesajgönderen Muzaffer Mustafa Altuncu » Cmt Ağu 25, 2007 8:54 pm

Doyum olmuyor,desem..................
Kullanıcı avatarı
Muzaffer Mustafa Altuncu
Bölum yetkilisi
Bölum yetkilisi
 
Mesajlar: 26605
Kayıt: Cmt Şub 04, 2006 9:12 pm
Konum: GÖLCÜK

Sonraki

Dön CAYKARAMIZ, ŞAHİNKAYA KÖYÜMÜZ VE KUŞMER YAYLAMIZ

Kimler çevrimiçi

Bu forumu gezen kullanıcılar: Hiç bir kayıtlı kullanıcı yok ve 2 misafir