1. sayfa (Toplam 1 sayfa)

GEÇMİŞDE VE AZDA OLSA GÜNÜMÜZDE BİR YAYLA CİKİMİ.

MesajGönderilme zamanı: Prş Şub 02, 2006 2:31 pm
gönderen Mehmet Aydinli...
Yaylalar ,tabiatın kirlenmemiş havasını, buz gibi sularını, yazın en sıcak günlerinde ferahlatıcı, serinletici, büyüleyici manzaraları ,güzellikleri ,hormonsuz doğal bitkileri ,tabii ortamda yetişen hayvanlardan elde edilen ve yapılan gıdaları ve daha birçok doğal yiyeceği insanlara sunmak için ,ilkbahar gelince adeda bir ömür uzatıcı ,sağlıklı yaşam polikliniği gibi ,5 yıldızlı değil ,çok daha üst düzey bir tesis gibi müşterilerini beklerler.İşte bu nimetlerden yayarlanmak isteyen insanlarımız ,ilkbahar gelince ,tatlı bir telaş içinde bu yayla yolculuğunu gerçekleştirmek için,gerekli hazırlıklarını yaparlar.Sadece insanlar değil, hayvanlar bile ilkbahar geldimi dağlara bakarlar, havayı koklanıp, adeta bir an önce yaylaya çıkmak için onlar da insanlar gibi kendilerini hazırlarlar.Önce bir aylık mezire keyfinden sonra ,hiçbir köyde uygulanmayan ,sadece bizim Şur köyüne ait olan topluca hep beraber inim ve çıkım kararı ile mezire ve köyden yayla yolculuğuna başlanır.Karar verilen günde hep birlikte yaya olarak hayvanları ile yaylaya çıkmaya başlarlar.Eskiden çok daha fazla hayvan sayısı olduğu için bu yaya yürüme .çıkma işi daha fazla var idi. Şimdi ise çok az kaldı. Azıklar alınır, akşama doğru çıkılır ,ilk kısa mola Görneklerde verilir. Kısa bir çay arası... Rahmetli Dursun Bey'in çayını içmek herkese nasip olmadı. Görnek'te çay içmenin zevki , Antalya'da sahildeki bir barda viski içmekten veya, şezlonkların aldında kola içmekten daha zevkli idi şerefsizim.
“müşteri: çay var mı?

dursun bey: var var !!

müşteri: bir çay yap

dursun bey : har har ( şimdi şimdi)” bu diyalog her müşteri için standarttı.

İşte, burada çaylar içildikten sonra yola çıkılır, bazen türküler, bazen naralar... İneklerin ,koyunların zil sesleri arasında ,Sicanoba, Vardan, Sultan murat, Küçükşinek, Büyükşinek, Limonsuyu, Anemoraş'da her çıkım zamani (Şurliların şansı işte) büyük bir fırtına ile Yediçukur'lere inilur, bandukiden sonra beyuk kemerun muhteşem gurtuklerinden geçilerek Küçük Kemer'e doğru yol alınır. Küçük Kemer'den sonra inekler de adeta bu yaylanın sunmuş olduğu nimetlere, onlarda davet edilmişcesine kendilerini buradan sonra tatile çikmiş sayarlar ve 13 saatlik yolculuk ,ayakların biraz yorulmasının ardından ,yaylacılık başlamış olur. Evlerin temizliğinden sonra ,yaylanı buz gibi suyu ile ilk yemeği (geçen seneden kalma o güzelim kurçli Kuşmer peyniri ile ilk muhlama yapılır) yenilir.
Yaylada günler nasıl geçer bir dahaki yazıda. Herkese selam ve saygılar.

MesajGönderilme zamanı: Cum Şub 03, 2006 11:10 am
gönderen Sabri Kahveci
Mehmet Allah’tan kork,yaylaya çıkıldığında ayaklar biraz mı ağırır?
insan topuklarından kurşun yemiş gibi olur.Hele büyük kemerden sonra ayaklarda derman kalmaz.
....
yayla çıkımı ortalama 15-17 saattir. karğanın arabası bile 15 saatte giderdi.(birkaç günde gittiği de rivayet edlir)
Senin bu 13 saatlik yolun için birkaç ihtimal var;
1) mezireden çıkarken saate yanlış bakmış olabilirsin
2) yaylaya vardığında saati yorgunluktan anlamamış olabilirsin
3) saatin lahana yemiş olabilir
4) sen ve sığırların çok iyi maratoncuydunuz
5) ya da palavra atıyorsun
.......

dursun beyin müşterileriyle olan diyalogunu anlatmadan nasıl geçersin.

“müşteri: çay var mı?

dursun bey: var var !!

müşteri: bir çay yap

dursun bey : har har ( şimdi şimdi)” bu diyalog her müşteri için standarttı.

yazdıkların çok güzeldi eline sağlık.

MesajGönderilme zamanı: Cmt Şub 04, 2006 1:48 pm
gönderen Fatma Ozbilgi
Mehmet Bey, yazini buyuk bir zevkle okudum kendimi bir an o anlattiginiz yayla cikiminda hissettim ve inanin acayip duygulandim, nerde o guzel gunler demeden gecemiyecegim yuregine ve ellirine saglik cok guzel ifade ettiniz herseyi...

Yaylayla ilgili ve diger konulardaki yazilarinizi bekliyoruz..Saygi ve Sevgilerimle..

MesajGönderilme zamanı: Sal Şub 14, 2006 6:40 am
gönderen Osman Nuri Sarı
ya hala oğlu ne güzel anlatmışsın...... bak senin yazarlık yönünü bilmiyordum. desene şurlilarun yarisi yazarmiş
bu güzel derlemelerden bizi mahrum bırakma..

sevgilerimle

MesajGönderilme zamanı: Prş Şub 01, 2007 4:01 pm
gönderen Fatma Ozbilgi
Yaylada günler nasıl geçer bir dahaki yazıda,diye soylemisdin aylar gecti hala o yazinizi yazmadunuz,ya birakin havu hirant dinkida :) boyle guzel yazilar yazin,bekliyoruz artik yayalada gunler nasil gecer yazinizi

MesajGönderilme zamanı: Çrş Ara 05, 2007 12:46 pm
gönderen Fatma Ozbilgi
Yaylada gunler nasil gecer yazini hala bekliyoruz mehmet...

nerde kaldi o yazin???????????

MesajGönderilme zamanı: Cmt Ara 08, 2007 10:21 am
gönderen Muzaffer Mustafa Altuncu
:arrow: Onu yazmadan önce şu misafirlikten bir çıksa bu Mehmet dediğiniz Dost !!!!!!!!!

Siz tanıyıp,biliyorsunuz Mehmet diye hitap ediyorsunuz....Bizim de buna hakkımız var sanırım..."Misafir" kelimesi yerinde dostumuzun "Adı Soyadı" yazılı olsa daha yakışıklı olmaz mı ?

Ben de onu bekliyorum ?????????

Sevgilerimle....

MesajGönderilme zamanı: Cmt Ara 08, 2007 10:38 am
gönderen Bülent Altuncu
"... hormonsuz gıdaları, tabi hayvansal ürünleri.." başta olmak üzere bu cümlelerden benim anladığım Mehmet Aydınlı nın yazısıdır bu Muzaffer amca

MesajGönderilme zamanı: Cmt Ara 08, 2007 10:47 am
gönderen Muzaffer Mustafa Altuncu
:arrow: Sevgili Doktor Bülent,

Gerçekten sen de benim gibi bu misafirin kim olduğunu bilmiyor musun ? Sitenin en faal kişileri olarak bizim bilmeyişimiz üzücüdür... En kısa zamanda açıklığa kavuşmasını ve o "misafir" kelimesi yerine "Yazanın Adı ve Soyadı" nın yazılmasını istiyorum,,

B E K L İ Y O R U M !!!!!!!!!

MesajGönderilme zamanı: Cmt Ara 08, 2007 12:34 pm
gönderen Fatma Ozbilgi
Muzaffer amca bulent zaten sana soylemis kim oldugunu hadi hatirin kalmasin diye misafirin ustune mehmet aydinliyi ekledim..

bu yazi daaa sitenin kurulusundan yazilmisi ondan.... ozaman ayarlari daha duzgun yapilmamisdi yazida guzel oldugu icin bizde ellemedik kim oldugunu biliyorduk...

MesajGönderilme zamanı: Cum Mar 27, 2015 9:20 am
gönderen Muzaffer Mustafa Altuncu
:arrow: Teşekkürler Fatma,