1. sayfa (Toplam 1 sayfa)

Gönderilme zamanı:
Pzt Ara 19, 2005 5:28 pm
gönderen Alptekin Ağaoğlu
"Memleketim memleketim memleketim!"
Böyle demişti nazım.
Burçak tarlasını boğaz otları diye okuyamazmıydı ki Ruhi Su?
Okurdu elbet kuşmere gelse Bülent dostumuzun dediği ortamı görse idi!
Bunun adını siyasetten arındıralım!
Köyümüzü istiyoruz!
Köylülerin kentleşmesini değil!
Kentlilerin köyleşmesini istiyoruz!
Kendimizi Evet Kendimizden çalanlardan geri istiyoruz!

Gönderilme zamanı:
Pzt Ara 19, 2005 6:36 pm
gönderen Köksal Ağaoğlu
Bir daha yaşayamayacağımız o eski saramış günleri, üzüntülü tebessümle okudum.. Bu günkü bunalımlarımıza çözümde ilham beldesi olarak soruşturmaya açtığımız köy, mezire, yayla hatıralarının renklerini, çiçeklerini, kokularını, sevinçlerini, üzüntülerini, özlemlerini samimi nefis uslubuyla bizlere aktaran dostuma sevgi ve selamlarımı sunarım..
gözlerime sağlık yine yaşlandılar

Gönderilme zamanı:
Sal Ara 20, 2005 9:47 pm
gönderen İlhan Ayal
sevgili bülentciğim iyiden de öte tarif edemediğim şekilde yazmışın. gerçekten de öyle , yazılan bu ayrıntıların hepsini beraber birebir yaşadık. tabiki diğer çocukla da öyle .. ama anılar böylebirşey tatlı ber tebessümle de olsa ağladım. rahmetli zegic emicenin gaz varili ve tutacak diye kullandığımız halkaları. tipik yayla çocuğuyduk hani televizyonlarda anadolu görüntüsü verilir , ayaklarında lastik saçları dağınık, yanakları güneşten yanmış vesoyulmuş elma kırmızısı, enseleri kirden alaca bulaca olmuş, üzerinde annelerimizin ot veya odun taşırken dokuduğu ve ya ablamızdan veya ağabeyimizden kalma kullanım ömrünü doldurmuş , iliklerinin arasından misket geçecek kadar delikli , en önemli ayrıntı kolları dirseklerden bileklere kadar sümükten kalıp olmup kazaklarımız. ayaklarımızda sıcak havalarda ayaklarımız terlediği zaman ayağımızda ters dönen yılmaz garantili lastikler. top oynarken toptan önce gol olan lastiklerimiz. biraz büyüdükçe kibrit kutularının geniş tarafından oluşturduğumuz sayılar. tabiki 83 yılının artistleri. çarşamba ve cumartesi köyden gelen araba merasimleri ve camiden kaçışlarımız. kim unutubilir camideki dolu - boş gösteren tuvalet tahtasını. cordan dedeganun 4 metrelik yerinden uzaktan dayak kumandasını. hocanın yanından başlayarak oturma sırasını oluşturan usta acemi düzenini. ortadaki oturaklarda ise en ufaklar. hocadan itibaren ilk köşeye kadarki kadronun kurduğu futbol takımlarını. ama beni en çok köyden gelen kamyonlarda yükü gelen çocukların elindeki meyveler yaralardı. tabiki bize bi şey gelmemişse.
-ola haunun yarisini ver da ,
-yakkonuşma ancak bana yeter.
-ola ne olur.
-oooooooo sana da geldugi zaman yersun.
-o zaman benda sana vermem. alursun havani
- verma
tabi o arada mahrumiyetin açlığıyla yarı sümüklü yarı elma veya armut sulu munzurlar ....
camede bisküvit dagıtma günleri. zanedersun her taraf bisküvit olacak.(adam başi bi dane)
--eeeeeeeet çok alma
kamali mahallesi çeşmenin önü.. misket zehir kuyuları ve altuncina hala
-oooooooooooooolaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaa urumun yavrilari
(ses tonunu bilen bilir)
- hep deldiler buraları urumun yavrilari.
akifun gölü.
dibi yirmi santim çamur , içinde her türlü gogocun bulunduğu kabatmaca atlamanın marifet olduğu yüzme günleri ve kalif
sen açtun ben devam edeyim..
bülentçiğim daha çok şey var.... hepsini yazmayayım
herkese selam