gönderen İhsan Şahin » Pzr Tem 18, 2010 8:50 pm
Eşeklere ve sıpalara bakarım
Bayburt’lu Zihni, bir iş için İstanbul’a geldiğinde, devlet dairelerinden birine uğrar. Devlet dairesinde ki memurlar Zihni’nin kıyafetini yadırgarlar. Kendisiyle alay etmeye başlarlar. Memurlardan biri “Hoca efendi der, siz hem akıllı hem de bilgili bir kişiye benziyorsunuz. Acaba benim yaşımı tahmin edebilirmisiniz.”
Bayburt’lu Zihni, altmışını çoktan geçmiş görünen kişinin yaşını tahmin eder;
- Zat-i aliniz, otuz, otuz beş civarında gösteriyorsunuz efendim.
Dalga geçecek bir adam bulduklarına inanan bütün memurlar sıraya geçerek Bayburt’lu Zihni’ye kendi yaşlarını tahmin ettirirler. Şair, her birinin yaşını en az yirmi yaş küçülterek söyleyince dairenin amiri söze karışır ve alaycı bir tavırla
- Efendi hazretleri…, ne de güzel tahminlerde bulunuyorsunuz. Bu kabiliyet sizde doğuştan mıdır, yoksa daha sonradan mı kazandınız.
Bayburt’lu Zihni;
“Meslekten gelen bir kabiliyettir efendim. Babam at baytarıydı, bendeniz de eşek ve sıpalara bakarım”
Masal bu ya..
Evvel zaman içinde kralın biri soytarısını çağırtmış.
Soytarı haberciye;
- Gelmiyorum demiş..gidin söyleyin başımı vurdursun da kurtulayım bu dertten.
Kral kızmış
-Derdest edip getirin o alçağı buraya..demiş
Huzura getirmişler.
Sormuş kral
-Sen ne cesaretle benim emrime karşı geliyorsun. Boynunu bükmüş soytarı…
-Sormayın efendim öyle bir derdim var ki boynumu vurdursanız da kurtulsam...
Kral kellesinin gitmesine razı olacağı derdi ne olabilir ki diye düşünmüş
Sormuş,
-Nedir derdin
-Oğlum efendim..
-Küçük bir çocuk mu dert ettiğin.
-Çocuk deyip geçmeyin efendim. Bir görseniz anlarsınız ne istediğimi..
Çocuk getirilmiş. Avazı çıktığı kadar ağlıyormuş
Kral ne istiyorsun söyle hemen getirsinler deyince ağlamayı kesmiş
-Pekmez isterim demiş
Hemen bir kazan pekmez getirmişler
Bir kaşık almış yine başlamış ağlamaya
-Ee şimdi ne istiyorsun…diye sormuş Kral
-Tahin isterim
Bir kazan da tahin getirmişler. Bir kaşık almış yine ağlamaya başlamış. Bu sefer ikisinin karıştırılmasını istemiş..karışımından bir iki kaşık almış yine avazı çıktığı kadar ağlamaya başlamış
Soytarı, “efendim ben söylemiştim” demiş, ama Kral inat etmiş bir kere.. çocuk ne isterse yaptıracak.
Yine sormuş ne istediğini. Çocuk yoğurt demiş… bir kaşık aldıktan sonra ağlamasına devam edince hepsinin karıştırılmasını istemiş.
Karıştırıp önüne koymuşlar. Bir kaşık alır almaz başlamış ağlamaya
Kral bağırmış
-Şimdi ne istiyorsun.
Çocuk ağlamayı kesip cevap vermiş
-Şimdi hepsini ayırın.
Göğsünde kefensiz şehitler varmış
Tuna boylarında sıra selviler
Tan yeli estikçe sessiz ağlarmış
Gül bahçelerinde baykuşlar öter
Şu viranelikler eski bağlarmış
Kırık minareden duyulmaz ezan
Hep ocaklar sönmüş devrilmiş kazan
Bir inilti duydum sandım bir ozan
Sesime ses veren karlı dağlarmış
Söğüt dallarında hasta serçeler
Eski akın destanını heceler
Tuna ağlıyormuş bazı geceler
Göğsünde kefensiz şehitler varmış
Bozulan bağların üzümü acı
Asi köle kesmiş bize haracı
Yine yedi kral giymişler tacı
Şahin yuvasını kargalar sarmış
Haydi eski ozan al sazı ele
Düşmanlar içine düşsün velvele
Deki,”hor bakmayın bu durgun sele”
O yetmişbir kavme akın çıkarmış
İhsan şahin
1977 Kırıkhan
İsmimiz yoktur bizim
Sonunu düşünenler, kahraman olamazmış
Onun için kayıtta, ismimiz yoktur bizim
Karşılıksız sevenler, çileye aldırmazmış
...Allah’ın huzurunda, şahidimiz var bizim
...Dergah-ı İlahide, makamımız var bizim
Oku oğlum biz kimiz, biz kimlerin nesliyiz
Asya’nın ortasında, asırların seddiyiz
Adaletle hükmeden, bir milletin seliyiz
...Allah’ın huzurunda, şahidimiz var bizim
...O ebedi Cennette, mekanımız var bizim
Türk yurdu Anadolu, imzası Çaldıran’da
İran Şahı kudurdu, huzura alınanda
Duymuşsun şu Yemen’i, türküsü çalınanda
...Allah’ın huzurunda, şahidimiz var bizim
...Arap’ın çöllerinde, şehidimiz var bizim
Altaylar’dan Tuna’ya, her bir taraf evimiz
Beş yüz yıl Avrupa’yı, yönetmişti ceddimiz
Baş üstünde gezerdi, bir zamanlar emrimiz
...Allah’ın huzurunda, şahidimiz var bizim
...Asırlara nam salan, fermanımız var bizim
Cennet mekan Murat Han, ordusunda neferdik
Bir çırpıda Rumeli, ordan Tuna’ya geçtik
Alpler’in doruğunda, akşam yemeği yerdik
...Allah’ın huzurunda, şahidimiz var bizim
...Yeniden tarih yazmak, dermanımız var bizim
Huşu ile Tuna’da, çaldı bizim sazımız
Nal sesleri şakırdar, şenlenirdi ovamız
Yıldırım Beyazıt’la, Niğbolu’da yazımız
...Allah’ın huzurunda, şahidimiz var bizim
...Viyana kapısında, sınırımız var bizim
Ya Allah Ya Bismillah, mehterimiz inlerdi
Mohaç’ın ortasında, Macar çiftçi dinlerdi
Budin’de Kanije’de, hüküm süren Türk’lerdi
...Allah’ın huzurunda, şahidimiz var bizim
...Asrın adaletine, fermanımız var bizim
Bir çağı biz kapattık, İstanbul’un fethinde
Sultan Fatih kükredi, henüz yirmi birinde
Makama nail olduk Peygamber övgüsünde
...Allah’ın huzurunda, şahidimiz var bizim
...Tarihlere şan veren, ecdadımız var bizim
Nice savaşlar ettik, bükülmedi bilekler
Nesil-i Cumhuriyet, irkiliyor yürekler
Kahraman olamayan, şu yüreksiz dönekler
...Allah’ın huzurunda, şahidimiz var bizim
...Bu halde ki Türkiye, feryadımız var bizim
OT BİTMEZ
Konya’ya yeni bir Vali tayin edilir. Kendilerinden Evliya diye bahsedilenlere çok saygılı olduğu için perde çavuşuna sorar.
-Burada hayatta olmak üzere ehl-i halden kim vardır.
-Efendim falan yerde, filan Hacı vardır ki, Veli olduğundan şüphe yoktur.
- O halde hemen ziyarete gidelim.
Valipaşa, arabasına biner ve O zatın evine giderler.
Adam evinin damına çıkmış. Konya’da o zamanlar kiremit kullanılmadığı için evin üstüne serdiği su sızmayan bir cins toprağı yuvarlak bir taşla sıkıştırıyor.
Valinin geldiğini görünce,
-Efendim afedersiniz yaşlı olduğum için inemiyorum.
Vali
-Ne münasebet ben yanınıza geleyim, diyerek merdivenlere tırmanır. Mübarek zatın yanına çıkar ve sohbete koyulurlar.
Veli, “efendim der Konya’da damlar; kalın direkler üzerine konulan kamışların üzerine yayılan toprağı sıkıştırmakla olur.” Bunu söylerken de Vali’nin koluna girer damda dolaşmaya başlar… Evlerin her sene bir tamire ihtiyacı vardır. Toprakta ot tohumları kalıyor. Ne kadar sıkıştırılırsa güneşi görünce uyanıyorlar. Filizleniyorlar kökleri kalınlaşıyor.
-Biraz da şu tarafa gidelim Valipaşa hazretleri...
Veli devam eder,
Kökler kalınlaşınca toprağı çatlatıyor bir yağmur yağsa tabiatıyla bir sızıntı oluyor. Rica ederim Valipaşam biraz da şu tarafa gidelim..
Vali dam üzerinde bu gezintinin sebebini öğrenmek merekıyla
-Efendi hazretleri hepsi... iyi fakat beni niye böyle dolaştırıyorsun.
- Arzedeyim efendim, hükümetin ayağının bastığı yerde ot bitmez derler. Bende damda ot bitmesin diye sizleri şöyle gezdiriyorum der.
BİZUM TEMEL
Temel ile Dursun bir konu üzerinde tartışırlar
Temel
-Ola Dursun sen hayvansun
Dursun
-Ola benda sana şimdi insan deyeceğum ama .. ikimuzda yalan konişmiş olacağuk
BUNUN SEBEBİ NEDİR
Hz. Ali Efendimize bir gün biri gelip öyle sordu
“Hz. Ebubekir ve Hz. Ömer’in zamanında karışıklık,kavga ve düşmanlık yoktu. Senin ve Hz. Osman’ın halifeliği döneminde ise, karışıklık ve savaş oldu. Bunun sebebi nedir”
Hz. Ali Efendimiz bu soruyu şöyle cevaplandırdı
“Zira ben ve Osman, onlara yardımcı idik. Sen ve senin gibilerde bize yardımcı oldunuz”
Yakışır mı “Hak Şahini”
Cevap yazdın ben okudum
Hayret ettim Hak Şahini
Sevdiğinin kusurunu
Kimse görmez Hak Şahini
Gerek yoktur uzun yazmak
Satırlara seni katmak
Karış karış vatan satmak
Yakışır mı Hak şahini
Bu millete ne verdiler
Sekiz yıldır hep yediler
Habur’da ki görüntüler
Yakışır mı Hak şahini
Silivri’de “Şaban” rantı
Deme sakın bir rastlantı
Tırlar yuttu “Mir Fırat’ı”
Yakışır mı Hak Şahini
Neyleyeyim şu “feneri”
“Gemiciğin” son seferi
Hırsızlığın en beteri
Yakışır mı Hak şahini
Şöyle bir gez Camileri
Acep nedir eksikleri
Kilisenin tamirleri
Yakışır mı Hak şahini
Türk’ü Kürde mahkum etmek
Barzaniy’i “abi” bilmek
Şehitlere “kelle” demek
Yakışır mı Hak şahini
Faiz haram biliyorsun
Zina arttı görüyorsun
Kime nağme okuyorsun
Yakışır mı Hak şahini
Türk’üz demek suçtur gardaş
Bayrak asmak “tahrik” gardaş
Mü’minlere düşman gardaş
Yakışır mı Hak şahini
Ateş düşer ülke yanar
Yönetenler haram kaynar
Sekiz yıldır “mazlum” oynar
Yakışır mı Hak şahini
İsmin gibi yiğit dursan
Hak arayıp Hak’kı bulsan
Gönüllere Sertaç olsan
Yakışır mı Hak şahini
Dindarlara canım kurban
Onlardadır elbet derman
Yazacağım yeni ferman
İzin var mı Hak şahini
Hacı emmi
Dertler bende elvan elvan
Ne sorarsın Hacı Emmi
Yoktur benim sesim duyan
Sende duyma Hacı Emmi
Vatan derim millet derim
Bölüyorlar Hacı Emmi
Dönek çıktı büyüklerim
Satıyorlar Hacı Emmi
Yolcu geldi baş köşeye
Oturuyor Hacı Emmi
Hancı sürgün Silivri’ye
Ne bileyim Hacı Emmi
Niçin uyur uyuyanlar
Uyanmaz mı Hacı Emmi
Her kucağa uzananlar
Nasıl kalkar Hacı Emmi
Vurgun yedi Türk ordusu
Kırıyorlar Hacı Emmi
Değneksiz köy oroptusu(!!)
Havlıyorlar Hacı Emmi
Bizden sonra sıra size
Gelecek ha Hacı Emmi
Kancık olan açık yüze
Tüküreyim Hacı Emmi
Ecnebiden aferinler
Alıyorlar Hacı Emmi
Müslümanı Müslümana
Kırıyorlar Hacı Emmi
B.O.P dediler b.k oldular
Kokuyorlar Hacı Emmi
Cıvık cıvık akıyorlar
Çare nedir Hacı Emmi
Eski bir aşk şarkısı dilim, söyler de gider
Bir hüzün rüzgarıdır eser deli gönlümde
Yeşeren filizleri bir bir kırarda gider
Yıkar umutlarımı bu en güzel günümde
Azgın bir sel gibi önüne, katar da gider
Nice hayaller kurdum kayboldu yitti birden
Gönlümün kuşu durmaz uçtu gitti elimden
Birkaç damla gözyaşı akıtmıştım peşinden
Islak bir mendil gibi çöpe, atar da gider
Çaresiz perişanım eller bana gülerken
Bir gönül macerası yüreğimde biterken
Kör olası sevdanın arkasından giderken
Sararmış yaprak gibi ömür, solar da gider
Bu nasıl bir hayat ki yıllar hicranla doldu
Izdıraplar çileler sayısız beni buldu
Uslanmaz deli gönül yandı perişan oldu
Eski bir aşk şarkısı dilim, söyler de gider
DUM DUM DUM REFERANDUM
Anlamadım evet-hayır ne diye
Evet dersek oylar çıkar ikiye
Buzdolabı var mı bize hediye
...Kimisine peh peh, kimisi dum dum
...De bakalım nedir bu referandum
Aç mısın tok musun soracaklar mı
On iki eylülde kim kime dum dum
İşsizliğe çare bulacaklar mı
...Kimisine ah ah, kimisi dum dum
...Bil bakalım nedir şu referandum
Terör duracak mı müjdele bize
Kahpeler sürüsü gelir mi dize
Bir evet nedir ki bin evet size
...Kimisine deh deh, kimisi dum dum
...De bakalım nedir şu referandum
Rüşvet ile torpil sona erer mi
Hak hukuk adalet geri döner mi
Fenerin ampulü yeter söner mi
...Kimisine oh oh, kimisi dum dum
...Sor bakalım nedir şu referandum
Bu dünyanın altı gelsin hatıra
Geminin yükünü yükle katıra
Ödenir mi bilmem böyle fatura
...Kimisine nah nah, kimisi dum dum
...Gör bakalım nedir bu referandum
Madalyayı iade eder misiniz
Şalamon’dan özür diler misiniz
On üçünde sabah gider misiniz
...Kimisine vah vah, kimisi dum dum
...Al bakalım nedir şu referandum
Açılışa devam eyleyin aman
Habur’da görüntü çıktığı zaman
Benden size HAYIR hem de kocaman
...Kimisine pöh pöh kimisi dum dum
...Tut bakalım nedir bu referandum
ŞEYH EDEBALİ'NİN OSMAN BEYE NASİHATI
---
'- Ey Oğul!
Beysin, bundan sonra öfke bize; uysallık sana... Güceniklik bize; gönül alma sana... Suçlamak bize; katlanmak sana... Acizlik yanılgı bize; hoş görmek sana... Geçimsizlikler, çatışmalar, uyumsuzluklar, anlaşmazlıklar bize; adalet sana... Kötü göz, şom ağız, haksız yorum bize; bağışlama sana...'
'- Ey Oğul!
Bundan sonra bölmek bize; bütünlemek sana.. Üşengeçlik bize; uyarmak, gayretlendirmek, şekillendirmek sana...'
'- Ey Oğul!
Yükün ağır, işin çetin, gücün kıla bağlı.. Allah (c.c.) yardımcın olsun. Beyliğini mübarek kılsın. Hakk yoluna yararlı etsin. Işığını parıldatsın. Uzaklara iletsin. Sana yükünü taşıyacak güç, ayağını sürçtürmeyecek akıl ve kalp versin.'
'Sen ve arkadaşlarınız kılıçla, bizim gibi dervişler de düşünce, fikir ve dualarla bize va'd edilenin önünü açmalıyız. Tıkanıklığı temizlemeliyiz.'
'Sabır çok önemlidir. Bir bey sabretmesini bilmelidir. Vaktinden önce çiçek açmaz. Ham armut yenmez; yense bile bağrında kalır. Bilgisiz kılıç da tıpkı ham armut gibidir.'
'Milletin kendi irfanı içinde yasasın. Ona sırt çevirme. Her zaman duy varlığını. Toplumu yöneten de, diri tutan da bu irfandır.'
'En büyük zafer nefsini tanımaktır. Düşman, insanın kendisidir. Dost ise, nefsi tanıyanın kendisidir.'
'Ülke, idare edenin, oğullan ve kardeşleriyle bölüştüğü ortak malı değildir. Ülke sadece idare edene aittir. Ölünce, yerine kim geçerse, ülkenin idaresi onun olur. Vaktiyle yanılan atalarımız, sağlıklarında devletlerini oğulları ve kardeşleri arasında bölüştürdüler. Bunun içindir ki, yaşayamadılar, yaşatamadılar..' (Bu nasihat Osmanlı'yı 600 sene yaşatmıştır.)
'İnsan bir kere oturdu mu, ye
GÜNLÜK HAYATTA MEŞHUR YALANLAR
Ayakkabı satıcısı “zamanla açar merak etmeyin”
Tezgahtar “ ne zaman isterseniz getirin değiştirelim”
Ev sahibi “Almanya’dan oğlum gelecek evi boşaltın”
Borçlu “ Abi Valla bi sıkışıklığım oldu en kısa zamanda ödiyecem”
Kefil arayan “ Formalite be abi bunlar at imzayı sen”
Bilgi işlem müdürü “ ne yapalım sistem çöktü”
Evli erkek “ Hayatım bu gece geç gelecem büroda çok iş var.”
Evli kadın “ sevgilim bu gün arkadaşlarla sinemaya gittik
Araba satıcısı “Abi şerefsizim orijinal boyası”
Patron “ arkadaşlar hepimiz kemerleri sıkmalıyız.”
Politikacı “yaralar sarılacaktır”
Bakan “ kanları yerde kalmayacak”
Belediyeci “Abi 6. katı da çıktın bi güzellik yap bize be abi”
ANNE KALBİ
Delikanlı, katı yürekli bir kız sevmiş ve onunla evlenmek istemişti. Ancak kız korkunç bir şart ileri sürerek,
-Senin sevgini ölçmek istiyorum, dedi. Bunun için köpeğime yedirmek üzere bana annenin kalbini getireceksin. Dedi
Delikanlı, tüyler ürperten bu teklif karşısında ne yapacağını şaşırmış ve uzun bir tereddütten sonra hislerine mağlup olmuş annesini öldürmeye karar vermişti. Annesi beklide durumu fark ettiği için oğluna fazla direnmedi. Ve çocuk annesini öldürerek kalbini bir mendile koydu.
Delikanlı, kızın isteğini yerine getirmiş olmanın heyecanıyla yolda koşarken, ayağı bir taşa takıldı. Kendisi bir tarafa, mendil içindeki kalp bir tarafa fırladı. Canının acısından, ağzından ister istemez ”ah anacığım” sözleri döküldüğünde tozların arasında bulunan ve hala soğumayan kalbinden bir ses yükseldi
- Canım yavrum bir yerin acıdı mı?