1. sayfa (Toplam 1 sayfa)

UNUTULMAYA YÜZ TUTMUŞ KOCA BİR TARİH

MesajGönderilme zamanı: Cum Tem 07, 2006 2:59 pm
gönderen Cengiz Selimoğlu
Evet; hangi birimizin çocukluk hatıralarında yoktur ki ismini yazacağım ebetiyede intikal etmiş koyuncu amcalarımız. Çok uzun yıllar olmasa da kendilerine yaylada kahveci olarak hizmet ettiğim, hoş sohbetlerini dinleme şansı bulduğum bu güzel insanları, yok olmaya aday bir kültürün ebediyete göçmüş temsilcileri olarak yazmanın tarifsiz hüznünü yaşıyorum.

Dursun İAĞAOĞLU, Ahmet ŞAHİN, Cemal GÜVERCİN, Mehmet AYAL, Şevket ŞAHİN, Mustafa KAZANCI, Mahmut İAĞAOĞLU, Hamza ŞAHİN, Dursun GÜVERCİN, Hacı SULA, Mahmut ERKAN, Hasan KALKAN, Nejmettin BAŞAR

Evet, onların ölümüyle yaylamıza ayrı bir şenlik veren koyunlar ve perler unutulmaya yüz tutmadımı. Artık boş çekiştirmeleri bırakıp güzel anıları yazmanın zamanı gelmedimi. 06.07.2006 tarihinde gecenin onunda gittiğim yaylada sessizliğin rüzgar uğultularıyla irkildiği o saatlerde hep duyduğumuz o perlerden gelen köpek havlamalarını duyamayınca yanlış bir yere mi geldiğimin hissine kapıldım. Hüzünle sonsuz özlemin yüreğime düştüğü gözlerimden akan yaşların ıslaklığını hissettiğim o anda.

SİZLER, GÜZEL İNSANLAR; YOKLUĞUNUZU HİSSETTİM VE ARTIK SİZLERİ UNUTMANIN BİR VEFASIZLIK OLDUĞUNU, SİZLERE DE BU SİTEDE YER VERMENİN ZAMANI GELDİĞİNİ, HATTA GEÇ KALINDIĞINI ANLADIM. UMARIM BİZLERİ AFFEDERSİNİZ SOĞUK DAĞLARIN YÜREĞİ SICAK İNSANLARI!..

MesajGönderilme zamanı: Cum Tem 07, 2006 3:57 pm
gönderen Murat Çınar
Sevgili dostum o kadar güzel sıraladınki cümleleri ne diyeyim, neyleyim ben, gözlerim yaşardı benimde. Bu sıralar okadar yoğun çalışıyoruzki ekip olarak (Sel Felaketinden Dolayı) daha detaylı yazamadım duygularımı ilerleyen günlerde inşallah eklentilerim olacak yazına ...

BAKİ SELAMLARIMLA ...

MesajGönderilme zamanı: Cum Tem 07, 2006 4:19 pm
gönderen Mehmet Zeki Sarı
cengiz abi duygularına katılmamak mümkün değil. bu efsane insanları ve hayatları bizlerle paylaştığın için çok teşekkür ederim yaşayanlara allahtan uzun ömürler dilerken ebediyete göç edenlere de allah rahmet eylesin...

MesajGönderilme zamanı: Cum Tem 07, 2006 10:39 pm
gönderen Sami Ayan
Sevgili Cengiz bu klişe insanları hatırlattığın için teşekkürler. Aslında yaş ilerledikçe tanıdıklarımız içerisinde ölenler sağ olanlardan daha fazla hale geliyor. Kısaca bunu yaşlanmak olarak ifade edebiliriz. Bu saydığın amcalarımız daha dün hayattaymış gibi geliyor bana. Ama yıllar olmuş aramazdan ayrıldıkları. Tabi bu arada baban merhum Hüseyin amcayı da ilave edebiliriz bunlara rahmetle anarak.

MesajGönderilme zamanı: Cmt Tem 08, 2006 3:49 pm
gönderen Osman Nuri Sarı
evet cengiz

yaylayı yala yapan değerlerin başında gelen hayvancılığı, ne yazıktır ki unuttuk, unutturduk. Yaylada olan hayvan barınaklarını(berleri) kaldıralım mı, kaldırmayalım mı tartışması yapıla dursun.... onlar bu tartışmayı yaparken berlerin yaylalardan kendiliğinden kalktığını bile bilmiyorlar. nerde Paşanın beri, Nanoğun Beri, Kulurun Beri, İslamın Beri, Murudun Beri....Sormak lazım.

yaylayı yayla yapan kültürel değerlere sahip çıkılmadıkça, daha ne kültürler kaybolacaktır.

KÜLTÜREL DEĞERLERİMİZE SAHİP ÇIKALIM; ONLARI YAŞATALIM:

saygılarımla

w

MesajGönderilme zamanı: Cmt Tem 08, 2006 7:17 pm
gönderen Mustafa Mechul Ayal
Evet cengiz biz yaştakilerin görebildiği o nadide insanları rahmetle anıyorum. değişen kültürde aslında pekte değişmesini istemediğimiz değerler zamana veya bizim değer yargılarımıza yenik düşüyor. yaylanın lazımı gayrı mufarıkı olan hayvancılık artık yok olmaya başladı. bu yazın bana şunu hatırlatıyor aslında geçmişe olan özlem arttıkça yaşlandığımızı düşünüyorum. ilerde 5-10 sene sonra çürük çayırıda farklı bir yapıya bürünecek, zaten şimdilerde akşam eve dönüşlerde horon oynandığını zannetmiyorum. bunu kabul etmek zoruma gidiyor fakat elimizdende pek birşey gelmiyor sanki. Akşam oturmalarında 25 kişinin olduğu dönemler artık geride kaldı, yaz gelecekte 3-5 kişi bulup oturacağız. insan gözden uzak olunca gönüldende uzak oluyor. memlekette yaşamayınca memleket kısmen senin oluyor. buna çok üzülüyorum ve bu özlemimi hey gidi günler meğer tam yaşanacak günler o günlermiş diyerek hatırlıyorum. üstünlük hemranız olsun

MesajGönderilme zamanı: Pzt Tem 10, 2006 6:52 pm
gönderen Sabri Kahveci
cengizim eline yüreği ne sağlık.akşamları kahvede 66 oynamaları çok eğlenceliydi.onlar öldü 66 da tarihe karıştı.şimdi bu oyunu kaç kişi bilir acaba ?....

Aras amcanın zekiçin üstündeki kahvede her sene yaylanın ağasını (sadece çobanlardan seçilirdi) orada bulunan ahaliyle birlikte seçmeleri...

sıla hasreti.

MesajGönderilme zamanı: Cmt Tem 15, 2006 7:11 pm
gönderen İlhan Ayal
demek ki herkesin düşüncesi , hissettikleri, özlemleri aynı. herkes yaylayı aynı duygularla özlüyor, hayal ediyor ama ne çare. değişen ekonomik yapı geçmişimizi dolu dolu yaşağıdımız yaylamızı da herşey gibi mahvetti. kimbilir bugün zenginlik diye tabir ettiğimiz yaşam tarzı ve imkanlar belkide o imkansızlıklardan daha fakir.
herhalde en büyük zenginlik insan, insanlar yani onlardı.
evet bizim zenginliğimizin büyük bir bölümü artık yok. köyde fakirleştik.
memleketten çıkalı her yaz tatile gittiğimde köyden birilerinin eksildiğini fazlasıyla hissediyordum. içimden de bir şeyler kopuyordu.
birincisi imkansızlıklar.
ikincisi ihtiyaçlar.
üçüncusü doyumsuzluklar ve neticede köy ıssız kaldı. giderken bıraktıklarımız da artık yok. köy ıssız , yayla ıssız.

okul öncesi dönemim zurduhli da geçti. akşama kadar yollarda koştururduk. bu yorgunluk bizi akşamın sekizinde yatağa düşürür, derin bir uykuya dalardık. sabahın ilk ışıkları ile uyandığımda
pencereden ilk güneş şahinkayalarının yarısını almış, ahbal ın bir kısmı da
bu güneşten nasibini almış bir vaziyet. günün ilk telaşesi , sığırların hizmeti derken bum bum yanan bir sobanın üstünde peynir kuymağı.
subocer dedem pekenun başında , işaret parmağı burnunda (hoş akşama kadar öyleydiya)
gözlerimi yavaş yavaş aşağılara doğru indiriyor karşımda demirci ahmet AYAN (ahmet osmanun) yanan bacası , febekonun evi, kucukbeyin evi, yeriganun evi ve hepsinin kapıları açık.
evet o açık kapılar . hiç unutmuyorum ve sırf bu nedenle zurduhliya çıkamıyorum.
ıssız patika yollar.
kapalı kapılar.
tütmeyen ocaklar.
bir hüzün kaplıyor. belkide insan en çok yalnızlıktan üzülüyor ve o yalnızlığı da hiç de olmasını istemediğimiz köyümüzde görüyoruz.

zurduhliya her çıktığımda çaykaraya yayan inerim. bu geeleneğim hala devam etmekte. ama argofağadan artık gidemiyorum. yol dikenlerden kapanmış. daha doğrusu patikalardan korkar oldum. ıssız in cin top oynuyor.
evet gidenlerin yeri doldurulmuyor.
her zaman özlüyoruz
her zaman özleyeceğiz.
cenğizciğim teşekkürler.
yaktun yureklerimi

MesajGönderilme zamanı: Pzr Tem 16, 2006 10:25 am
gönderen Serkan Şahin
abi teşekkür ederim güzel bir konuya deyindin ,o kadar güzel yorumlar yazılmış ki ,artık yorum yazmaya kelimeler kalmadı teşekkür ederim

MesajGönderilme zamanı: Sal Tem 18, 2006 2:31 am
gönderen Hakan Durgun
Hüznün insana en çok yakışan duygu olduğunu düşünen ben,artık paylaşılmış bir melankoliye dönüşmekte olan yayla ağıtlarının sonunun nereye varacağını merak ediyorum doğrusu.

Yaylaya elektrik geldiğinde, 'iyi ama artık orası yayla olmaz ki' demiş ve 'senin fantezilerin uğruna insanlar eziyet mi çeksin' yanıtıyla karşılaşmıştım.Sonra epey düşünmüştüm bu konuda;sınır ne olmalıydı,ne kadar değişim tolore edilebilirdir diye.Anlamaya çalışmıştım yaşadığımız süreci; doğal mıydı yoksa tüm bu olup bitenler,gelişme böyle bir şey miydi,çare yok beton mu dökülecekti patikalarımıza,ahşap evlerimize,anılarımıza...

Yaşadıklarımızı neden-sonuç ilişkisi içerisinde açıklama çabasından uzak,sırf tatlı hatıralar olarak görmek,gelecek için bir anlam ifade etmeyip topluca delirmemize yol açabilir ancak.

Toplumsal hayat,insanların ortalama tercihlerinin bir sonucu olarak şekillenir.Dolayısıyla hayattaki temel tercihlerimizden bağımsız bir yayla kurgulayışımız da olamaz.

Yükselen değerlerin; toplumsal fayda değil bireysel kar,daha hızlı otomobil ,daha yüksek gökdelen,daha şatafatlı ev,daha çok para,mevki şan-şöhret,daha çok kabadayılık,talancılık olduğu ve çoğumuzun eklemlenmemize binbir gerekçe uydurduğumuz bu hayat,nasıl üretebilir ki perleri koruyacak ortak aklı.Bu hayat kör eder bizleri ve marifet sanırız eski güzel caminin yerine kimliksiz,sıradan koca bir beton yığını dikmeyi.Bu hayat,bireysel çıkar için tüm toplumsal kuralları,ayıpları çiğnemeyi öğretir ve yaylanın estetiği, silüeti, olmayacak bir yere kondurulan oba irisiyle ayaklar altına alınıverir.Ve doğaldır ki bu hayat,öğrettiği bencillik ve hırsla insanı insana,doğaya,kendine yabancılaştırıp siliverir Kuşmer den de eski yüreği zengin çoban tiplerini.

Beğenirsiniz ya da beğenmezsiniz,birileri buna değişim,gelişim,yeni dünya diyor ve bunun önünde durulamayacağını vaaz ediyor gazetelerde,televizyonlarda,kürsülerde.Kafalarındaki hayat için önlerine ne çıkarsa ezip geçmekte de tereddütleri yok.

Ey Kuşmer için dertlenen kardeşlerim,siz bu 'HAYAT' da neredesiniz,mesele budur !
Hayatın diğer alanlarında benzer şekilde dertlenip taraf oluyor,daha da önemlisi taraf olmanın gereklerini yerine getiriyor musunuz.

Siz sormadan söyleyeyim:Tabi ki yayla reyhasını anımsayınca dalıp gidiyor ve aklıma mukayyet olmaya çalışıyorum.Bilmeye çalışmak ve müdahale etmekten başka çare de görmüyorum.

Selametle...

Hakan DURGUN ANKARA

MesajGönderilme zamanı: Sal Tem 18, 2006 11:33 am
gönderen İlmiye İbrahimağaoğlu
Sevgili kalaycı;
Böyle güzel bir konuya değindiğin için çok teşekkür ediyorum.Bu konunun benim için ayrı bir önemi var.Babam rahmetli mahmut ibrahimağaoğludur.Hayatını koyun çobanlığıyla geçirdi.Babam bu işin son neferlerindendi.Bu konuyla ilgili bütün yazıları okudum.Eskiler gözümün önüne geldi.Çok duygulandım.Koyunlarla ilgili bir çok anı beynimden film şeridi gibi geçti.Sizlerle paylaşmak istedim, fakat duygularımı ifade etmekte çok güçlük çekiyorum...Kalaycı, beni öyle bir yerlere getirdin ki;eline koluna yüreğine sağlık...

MesajGönderilme zamanı: Çrş Ağu 02, 2006 5:19 pm
gönderen Muzaffer Mustafa Altuncu
......Köyümüzün bütün insanları değerlidir elbette,Onları rahmetle anıyorum.Allah cennette buluşmamızı nasip eylesin.....

.....Bu insanların kayıtlara geçmesi için elbette hepsine ayrı ayrı sayfa açmak iyi olur.Ama benim teklifim bu insanları hiç olmasa birer resmi ve kısa kimlikleriyle "ARAMIZDAN AYRILANLAR" Köşesinde bir araya toplayalım.Gelecek kuşaklara bir belge olarak kalır.

......Selam ve sevgilerimle......

MesajGönderilme zamanı: Cum Oca 05, 2007 10:36 am
gönderen Cengiz Selimoğlu
Aslında bu başlığı yazarken biraz düşünmüştüm ama yanılmadım.Evet gerçektende unutuluyolar.Koca bir yaz geldi geçti ve yazımda hatıralarını gözümde canlandırdığım o güzel insanları hangi birimiz yazma inceliğinde bulunduk.Her karışlarında izleri olduğu o dağlarda yaylalarda eğlendik gezdik ve herbirimiz işimize uğraşımıza geri döndük.Yazımızı yaz yapan o mekanların gerçek kahramanlarını,sahiplerini hangibirimiz hatırladık.İş söze geldimi herbirimiz alırız sazı ele ama içraat işin içine girince kocaman bir hiç.Duygularınızı yazın hiçbiriniz yazdıklarınızdan dolayı yüce divanda yargılanmayacaksınız.Ey evveliyatınının güzel değerlerini unutan güzel dostlar fransız mallarını, israilin fitneliğini, orhan pamuğu durumunu ,saddamın asılmasını yazana kadar kendi değerlerimiz içinde bişeler yazın.Yazınki samimiyetinize inanalım yoksa yalandan sayfa doldurmanın bir güzelliği yok

MesajGönderilme zamanı: Pzr Eki 28, 2007 8:53 pm
gönderen Muzaffer Mustafa Altuncu
:arrow: Nihayet "Aramızdan ayrılanlar" köşesi açılmıştır....
Herkesin bu köşeye köylülerimizden ölenlerin resim ve kısa bilgilerini eklemekte yardımcı olmasını istiyorum,,,

İnşallah iyi bir köşe olacak,,,,,

Hayırlı olsun...