1. sayfa (Toplam 1 sayfa)
SON CÜMLEYİ SİZ YAZIN...

Gönderilme zamanı:
Sal Haz 05, 2007 9:41 am
gönderen İlkay Durgun
Umur Talu
Şu sıra olan biten...
Bitmeyen...
Henüz olmayan...
Olacak...
Bitmeyecek çok şeye bakın.
Hepsi sanki "Türkiye'nin Irak'a, Irak'ın da Türkiye'ye girmesi", etnik, dini, mezhepsel tüm çatışmalarla Türkiye'nin Irak'a, Irak'ın Türkiye'ye hançer gibi saplanması, Türkiye'nin Iraklaşması için.
"Fiili bir tezkere", savaş karşıtlığının rövanşını almak üzere, dengesini yitirmiş iktidar ve parlamento ile bayrağa yapışmış milleti önüne katarak sürüklüyor.
Oyuncaklaşmış, maşalaşmış, mayınlaşmış, batağı Türkiye'ye yaymak ve Türkiye'yi batağa çekmekle görevli "terör", nedense hiç olmadığı kadar "dış savaş" a iştahlı dişleri biliyor.
Ve Allah biliyor...
Ülkeye yazık etmek üzere, birbirine bilenmiş görünen tüm dişler, neredeyse aynı hedefe doğru birbirine kenetleniyor.
Artık her şey abartılabilir, her şey büyütülebilir, her şey hakarete uğramışlık ile had bildirme dolaylarında meşru kılınabilir.
Siz, ABD'nin hakikaten "Türkiye'nin Irak'a asla girmemesi" diye kararlı, her kesimine, her organına, yönetimin ve ordusunun her köşesine yerleşmiş tek bir görüşü olduğunu sanıyor musunuz?
Nasıl birden fazla Türkiye iradesi, hatta idaresi ve niyetleri varsa; daha fazlası orada da var.
Özellikle, Ortadoğu'ya şartlanmış bir zihniyet ile İsrailli kankaları, Türkiye'yi; kendilerini yoran bu bataklığa, kaosa, sürekli savaşlara, ihanetlere, nefretlere, maddi ve manevi yüklere, tabut taşımalara, daima korkuyla yaşamalara, içeride dışarıda din, etnisite, mezhep boğazlaşmalarına gömmek istiyor.
Kuzey Irak'ta Kürtlerle, onlarla çarpışan direnişçilerle, Irak'tan Lübnan'a İran gölgesi Şiilerle, Afganistan'da Taliban'la çatışacak... bölgenin tüm kanlı çukurlarına evlat gömecek, tüm bölge çocuklarında nasır kinler yaratacak; dini, mezhepsel, etnik yarılmalarla yaralı bedenini daha beter kanatacak bir Türkiye.
Bu muydu siyasi kürsülerden, "muasır medeniyet yolunda yurtta barış, cihanda barış" diye çınlayan kışlalardan, okullardan bu ülkeye vaat ettiğiniz?
Neden ABD'liler Kerkük dışında Kuzey Irak'ı müdahaleye hazır hale getiriyor?
Neden acele çekilip peşmergeye neredeyse ABD üniforması giydirdiler?
Neden dünyanın en yolsuz şahini ABD Başkan Yardımcısı Cheney, zaten milyonlarca dolarını aldığı Suudi ordusuna bugünkünün iki misli hava kuvveti vaat ediyor?
Neden, Kıbrıs da dahil nice kadim nefretin, bitmeyen krizin, onca katliamın, Latin Amerika'dan Türkiye'ye darbelerin, nice savaş ve insanlık suçunun büyük üstadı Kissinger, İstanbul'daki "Bilderberg cemaati"
arasından, "AB olmuyorsa, Türkiye ABD ile daha yakın olmalı" diye tıslıyor?
Madem çok kızgınız; neden İncirlik'i Irak işgalinin parçası, işgalci ABD'nin rampası olmaktan çıkarttığımızı, süre uzatmayacağımızı , yakında nükleer silahları def edeceğimizi duyuramıyoruz?
1. Her şeyin bahane, tahrik, gerekçe olması, milletin canına tak dedirtilmesiyle Türkiye savaşa koşacak.
2. Siyasi, ekonomik, sosyal düzen militerleşecek.
3. Sınırdaki savaş içeride nefret çoğaltacak.
4. "Kuzey Irak'ı benzetmek" için sefere gidilirken daha ziyade Irak'a benzemeye başlanacak.
5. Silahlı güçle bel kırarken, ABD, İsrail, Suudi Arabistan hatta İran gibi nicesinin de istediği biçimde belimiz yamulacak.
6. Seçim, demokrasi, cumhuriyet tartışmaları lüks kalacak.
7. Çocuklarınızın tüm geleceği rehin alınacak.
İstediğiniz böyle bir şey mi?
Değilse, savaş havasına inat...
Son cümleyi siz yazıverin!

Gönderilme zamanı:
Sal Haz 05, 2007 1:37 pm
gönderen Sabri Kahveci
Bu yazının pek son cümleye benzer yanı yok ama ...Neyse..
(Sınır ötesi harekât) Türkiye oyuna mı getiriliyor?
Türkiye ile ABD arasında Irak'ın kuzeyine yönelik sınır ötesi operasyon bağlamında artan gerginlik ve bu noktada Amerikan tarafının tavrı, Türkiye'yi adeta sınır ötesine davet ediyor.
ABD, her ne kadar "Türkiye Kuzey Irak'a yönelik kuvvet kullanmamalı, Irak'ın kuzeyine girmemeli" dese de, Amerika'nın bölgede Ortadoğu Projesi" kapsamında uygulamaya koyduğu yeni strateji böyle bir harekâtı ve beraberinde ortaya çıkacak gelişmeleri kaçınılmaz kılıyor. Böylece ABD, Irak'ta uğradığı başarısızlık ortamından ve İran karşısında düştüğü durumdan kurtulmak ve Türkiye ile ilişkilerini yeni bir düzleme taşımak istiyor. Nitekim, burada ABD açısından çok fazla bir seçenek söz konusu değil. Irak'taki açmazdan Şii-Sünni çatışması ile çıkmak isteyen ABD, gelinen aşamada bu planının tutmadığını görmüş durumda. Bölge ülkelerinin sonradan sonraya oyunun farkına varmaları ve Irak merkezli bir Şii-Sünni çatışmasından uzak durmaları ve burada özellikle Türkiye'nin oynamış olduğu rol, bir anlamda ABD'yi hayal kırıklığına uğratmış durumda. Bundan dolayı ABD, bölgedeki başarısızlığının temel nedenlerinden biri olarak gördüğü Türkiye'yi bir anlamda cezalandırmak ve yine Türkiye üzerinden bölgede yeni bir istikrarsızlık ve çatışma alanı yaratmak istiyor. Dolayısıyla, burada, ABD'nin yeni bir oyunu ile karşı karşıyayız. Bu oyunun merkezinde ise Türkler ve Kürtler yer alıyor. ABD, Kuzey Irak'taki Kürtler üzerinden bölge üzerinde yeni siyasi ve coğrafi düzenlemeler yapmak, bunu da Türk-Kürt çatışması ile gerçekleştirmek istiyor.
ABD, Türk-Kürt çatışması ile: 1. Bölgedeki etnik çatışmaları ve bölünmeleri; 2. Bölgede, Kuzey Irak merkezli bir rekabet ve çatışmayı; 3. Irak'ta ABD'nin üzerindeki yükü hafifletmeyi ve "işgalci" bir Türkiye görüntüsüyle direnişçiler ile Türk askerlerini karşı karşıya getirmeyi; 4. Bu kapsamda Şii direnişçiler ile Türkiye arasında kalan İran'ı Türkiye ile çatıştırmayı; 5. Sünni İslam dünyasında, özellikle de Araplar arasında oluşan Türkiye algılamasını ve sempatisini ortadan kaldırmayı; 6. "Kürt devleti" karşıtlığı üzerine inşa edilmiş olan Türkiye-Suriye-İran ittifakına darbe vurmayı; 7. Türkiye'yi bağımsız politikalarından uzaklaştırarak, kendi yörüngesinde tutmayı; 8. Kendi projelerine uygun olarak yeni bir Türkiye projesini gerçekleştirmeyi hedefliyor. Yeni bir oyunla mı karşı karşıyayız?
Bu çatışmanın ateşleyicisi olarak ise, Türkiye'nin "sınırları aşan" sınır ötesi harekâtı görülüyor. Zaten, söz konusu harekâtı bu kadar tartışmalı ve önemli kılan da bu. Bu kapsamda, "Sınırlar ne kadar aşılacak? Sefere çıkan ordu nerede konaklayacak? Bu sefer/operasyon ne kadar sürecek? Asıl hedef/ler kim olacak, kimlerle çatışılacak? Operasyonun sonucunda ne tür hedeflere varılmış olacak, Türkiye'nin kazançları ya da kayıpları ne/ler olacak?" türünden sorulara verilecek olan cevaplar oldukça önem kazanıyor. Çünkü, başladığı andan itibaren sınır ötesi bir operasyonun kontrolünün asıl kimde olduğu, işte bu soruların cevap bulmasıyla görülecek...
Bu süreci, mevcut şartlar altında, ne Türkiye'nin ne de bölgedeki Kürtlerin kontrol edebilmesi oldukça zor. Özellikle Türkiye'nin içinde bulunduğu mevcut siyasi ortam ve bu kapsamda bölünmüşlük, Türkiye'nin hanesinde bir artı olarak görünmüyor. Türkiye, kısır siyaset tartışmaları ve rejim/sistem kavgaları içinde tam anlamıyla şimdiden bir "bölünmüş ülke" görüntüsü sunuyor. Nitekim, ABD'nin eski Ankara Büyükelçisi Morton Abramowitz de, Türkiye'de seçim yaklaştıkça ortamın gerildiğini belirterek, "Türkiye, giderek artan bir biçimde bölünüyor. AK Parti yine çoğunluğu elde ederse sorunlar katlanabilir. Askerler, kendi cumhurbaşkanı seçebilecek AK Parti'nin kontrolündeki bir parlamentoya izin verir mi?" ifadesini kullanarak, bu duruma dikkatleri çekiyor. Dolayısıyla, böylesi bir ortamda Irak'ın kuzeyine yönelik olarak gerçekleştirilebilecek bir operasyon, bir oldubittiden ibaret kalmayacaktır. Bu kapsamda karşımıza oldukça kapsamlı, yeni bir proje çıkıyor.
ABD'nin bugüne kadar küresel güç mücadelesinde Ortadoğu bağlamında ortaya koyduğu "Büyük Proje/ler", büyük hayal kırıklıkları ve hezimet olarak tarihteki yerini alıyor. Fakat, bu durum ABD'nin tamamen pes ettiği ve orta vadede bölgeden çekileceği anlamına gelmiyor. ABD, bunları daha ziyade taktik seviyede başarısızlıklar olarak nitelendiriyor ve stratejik bazda oyunun/mücadelenin halen devam ettiğini belirtiyor. Dolayısıyla, Türkiye ve Ortadoğu yeni bir döneme gidiyor. Son dönemde yaşanılan tartışmalar aslında daha sıcak bir gündemin öncüsü niteliğinde ve bu yeni oyunda Türkiye birinci hedef konumunda ve yol ayrımında. Irak'ın kuzeyine yönelik sınır ötesi askerî operasyon merkezli tartışmalar, Ortadoğu merkezli bu yeni gündemi ve süreci bir anlamda gölgeliyor. Burada, oldukça bilinçli bir strateji söz konusu. PKK terör örgütü, sınırın ötesi, Barzani, Talabani derken, Türkiye bir oldubittiye getirilerek, bu yeni oyunda farklı bir noktaya taşınmak istiyor. Bu kapsamda Türkiye'nin içerideki mevcut durumu da körükleniyor ve "uzantılar" kendilerine düşen görevi açıkçası fazlasıyla yerlerine getiriyorlar.
Bu yeni gündemin en temel özelliğini ABD'nin değişen Ortadoğu stratejisi bağlamında bölgeye dönük yeni hamleleri ve bu kapsamda Kuzey Afrika'dan Filistin'e, Filistin'den Lübnan'a, Lübnan'dan Afganistan'a kadar uzanan hat üzerinde yeni çatışma alanlarının ortaya çıkartılması oluşturuyor. Ortadoğu'nun daha küçük parçalara ayrılarak, daha düşük maliyet ve kayıpla Amerikan hegemonyasının ve İsrail'in güvenliğinin, bölgesel gücünün/liderliğinin sağlanması, pekiştirilmesi ise bu yeni stratejinin ana hedefi. Bunun için de ABD yeni oyunu Ortadoğu'nun kendi iç dinamikleri üzerinden yürütmeye çalışıyor ve çok bildik bir yöntemle, bölgeyi birbirine kırdırarak bu amacına ulaşmak istiyor. Bu kapsamda örgütler arası çatışmalardan devletler arası savaşa, iç siyasi çekişmelere kadar her türlü yönteme şimdiden başvurulmaya başlandı bile. Nitekim, Lübnan'da yönetimin ve ordunun ABD ile işbirliğine girmesi ve burada ABD tarafından kurdurulduğu, desteklendiği belirtilen bir örgütün, Fethu'l-İslam, adının ön plana çıkmaya başlaması, Filistin'de Hamas ile El Fetih arasında başlayan çatışmalar ve Ankara'da meydana gelen provokasyon ve canlı bombalar bu yeni sürecin birer göstergesi olarak karşımıza çıkıyor. Bu yeni stratejinin temel hedef ülkeleri arasında Türkiye'nin kendisi de yer alıyor. Türkiye ile birlikte ön plana çıkan diğer ülkelerin başında ise İran, Suriye, Suudi Arabistan, Mısır, Pakistan ve hatta Ürdün geliyor. Bu ülkeler içinde ABD açısından en zoru Türkiye ve İran oluşturuyor. Türkiye ve İran, bir anlamda ABD'nin bölgesel hakimiyeti ve bu kapsamda küresel liderliğinin önündeki en büyük iki engel. Türkiye'nin ve İran'ın mevcut durumu, aynı zamanda ABD'nin Rusya ve Çin'e dönük orta ve uzun vadedeki hedeflerini de etkileme potansiyeline sahip.
Türkiye ile İran ana hedefler
ABD'nin Irak'ı işgali ile başlayan süreç, bir bakıma Türkiye-İran dostluğunun ve işbirliğinin zirve yaptığı bir dönem olarak karşımıza çıkıyor. Bu kapsamda Türkiye ile İran arasında oluşmaya başlayan karşılıklı güven ortamı ve başta PKK terör örgütü olmak üzere Irak ve Ortadoğu bağlamında yürütülen bir kısım ortak faaliyetler, o perasyonlar ve ortak geleceğe dönük projeler, ABD'yi ve İsrail'i fazlasıyla endişelendirmeye başlamış durumda. Bu ortak işbirliğinin arkasında yer alan ve zaman zaman gölgesini hissettiren Rusya ise, bu endişeleri büyük bir "korku"ya dönüştürüyor. Dolayısıyla, Amerika açısından Ortadoğu politikasında hiç de telafi edemeyeceği, yerini bir başkasıyla dolduramayacağı bir müttefik kaybı süreci söz konusu. Bu açıdan Amerika bir taraftan bu süreci engellemeye çalışırken, diğer taraftan da yeni müttefiki olan Kürtleri gücendirmemenin peşinde. Bunun için de, daha önceden ihanet ettiği bu Kürt gruplara sözler/garantiler vermekte, diğer taraftan da "iyi Kürt", "kötü Kürt" tasnifiyle de Türkiye'nin gönlünü almaya çalışmaktadır. Bu kapsamda PKK'nın gözden çıkartılmış olması da bunun bir göstergesidir. Dolayısıyla, Amerika'nın zorluğu bizdeki klasik "sakal-bıyık" hikayesinden öte değil. Bunun için ABD çok daha farklı bir planı kendince uygulamaya koyarak, bu sürecin önünü almaya çalışıyor. Bu kapsamda yürütülen geniş ve yoğun kapsamlı psikolojik harekât ise dikkatlerden kaçmıyor. Bu psikolojik operasyonun boyutları ve ağırlığı bundan sonraki günlerde de giderek artacağa benziyor.
Önce, İranlı istihbaratçı Ali Asgeri ile gerilmek istenen Türkiye-İran ilişkileri, Irak'ın kuzeyinde Türkmenlere yönelik tutumu ve Türkmenler karşıtı gruplara verdiği destek ile tırmandırılmak istendi. Ardından da iç seçim malzemesi olarak kullanılmaya ve bir kısım siyasi partilerce "Türkiye İranlaştırılmak isteniyor" denilerek gündeme getirilmeye çalışılan Türkiye-İran ilişkileri, son olarak silah yüklü vagon hadisesiyle yeni bir krize sürüklenmek istiyor. Diğer taraftan, İran ile ABD arasında başlatılan yeni diplomatik süreç ile de, iki ülke arasında bir güven bunalımı oluşturulmaya çalışılıyor. Dolayısıyla, yaşanan son gelişmeler, aslında Türkiye ile İran arasında son yıllarda ortaya çıkan işbirliğine darbe mahiyetinde. Amaç, Türkiye-İran birlikteliğine darbe vurmak, bu iki ülkeyi birbiriyle savaştırmak.
Provokatif eylemlere gelince...
Aslında, o kadar da zor değil. Türkiye-İran ilişkilerindeki güven sorununun tamamen aşılabildiğini söylemek zor. Mevcut ortak tehdit algılaması ve ABD'nin bu noktada tek yanlı politikaları bu iki ülkeyi şimdilik aynı çizgide tutuyor. Burada, özellikle İran tarafının Türkiye'nin güvenini kazanmaya dönük gayretleri ve PKK terör örgütü ile mücadelede Türkiye'ye verdiği destek önemli. Diğer taraftan ABD sonrası durum/dönem noktasında her iki ülkenin ortak bir proje geliştirebildiklerini söylemek şu an için zor. Nükleer bir İran, tüm pozitif algılamaların ve hedeflerin önünde bir engel olarak duruyor. Ayrıca, Kuzey Irak bağlamında Türkiye ve İran arasında üstü örtülü bir rekabetin ve birbirini kollama sürecinin devam ettiği de ortada. Dolayısıyla, karşımızda halen kırılgan bir yapıya sahip Türkiye-İran birlikteliği var. Bu noktada, ABD açısından Türk-İran dostluğuna ve işbirliğine vurulabilecek en hassas darbe noktası Kuzey Irak. Kuzey Irak'a bir şekilde girmeye ikna edilmiş olan Türkiye, kaçınılmaz bir şekilde bir süre sonra İran destekli Şii gruplar ve ardından da İran ile karşı karşıya kalacaktır. Bu durum ise ABD'nin hem Irak'taki işini kolaylaştıracak hem de İran'a dönük operasyonunda yanında Türkiye gibi güçlü bir orduya sahip ülkenin bulunmasını sağlayacaktır. Ayrıca, Türkiye üzerinden İran'daki Türk varlığı da rahatlıkla ayaklanmaya ikna edilebilecektir. Tabii bu hesaplar, ABD tarafının mevcut şartlar altında gerçekleşmesini hedeflediği "masabaşı hesaplar".
ABD'nin yaptığı bir diğer hesap ise, Türkiye-İran birlikteliğinin bozulması ile birlikte Suriye'nin durumunun güçleştirilmesi ve bu ülkenin zayıflatılmasıdır. Ayrıca, Türk-Rus ilişkilerinin de bu süreçten derin bir darbe göreceği de hesaplanmaktadır. Böylesi bir sonuç ise, Türkiye'nin Soğuk Savaş sonrası dönemde, bugüne kadar titizlikle uygulamaya çalıştığı dış politika anlayışının ve hedeflerinin iflası anlamına gelmektedir. Bu kapsamda, Rusya Federasyonu Genelkurmay Başkanı'nın bu ay gerçekleştireceği Türkiye ziyareti büyük bir önem arz etmektedir. Dolayısıyla, olası bir sınır ötesi harekâtın zamanlamasının çok iyi yapılması ve bu noktada dahilî ve haricî istişarelerin gerçekleştirilmesi ve mutabakata varılması bir zorunluluk olarak karşımıza çıkmaktadır. Mevcut durumdaki provokatif eylemler ve tahrikler bile, bu zamanlama konusunda önemli ipuçları vermektedir. Bu provokasyonlar ve tahrikler ile Türkiye'nin fazla duygusal davranması ve hayati bir hata yapması beklenmektedir.
KAYNAK: ULUSLARARASI İLİŞKİLER UZMANI
DOÇ. DR. MELİH CAN
05 Haziran 2007, Salı

Gönderilme zamanı:
Sal Haz 05, 2007 1:43 pm
gönderen Yılmaz Ersezer
Irak'ı ve Ortadoğu'yu biz karıştırmıyoruz, ABD karıştırdı, karıştırıyor.
Hemen sınırımızda 2 tane aşirete bir kukla devleti biz kurdurmadık, ABD kurdu, kurdurdu, bizim içimizdeki adamları ile birlikte. 700000 Irak'lı'yi biz öldürmedik, ABD öldürdü öldürüyor.
Ortadoğu'ya ilişkin devletlerin sınırlarını değiştirme projeleri yapan ve uygulayan biz değiliz ABD. Üstelik sınırları değiştirileceği ilan edilen hedef ülkelerden biriyiz.
İçerdeki şiddet eylemlerinin para, silah ve siyasi desteğini sağlayan biz değiliz, ABD.
Bu koşullar altında "Barış" sadece süslü bir kevaşe. Emperyalizm tüm Ortadoğu'yu tehdit ederken "barış" söylemleri sadece ve sadece ABD çıkarlarını temsil ediyor. Barış teknik olarak ancak ABD tüm askeri ve ekonomik varlığı ile bu coğrafyayı terk ettiği gün mümkündür. Bunu hangi yolla yapacağına ise biz karar veremiyoruz ne yazık ki.
Türk ordusu'nun başı uluorta ilan ediyor, düşman pkk falan değil bunlar küçük kuklalar, düşman ABD, AB. Uzun yıllardır yürüyen stratejik ortaklık palavrası çözülmüş ve gerçek düşman tespit edilmiş, buna uygun bir mevzilenme çabası var, bu koşullar altında azgınlaşıyor terör. Şimdi neyin barış'ı? Kimle barış?
Savaş her koşulda yürüyor ve yürüyecek. Biz istediğimiz için değil ABD istediği için. Bizim tartıştığımız savaşın hangi safında olacağımız. Ya ABD ile birlikte bölge ülkelerine ve halklarına karşı gireceğiz bu savaşa ya ABD'ye karşı bölge ülkeleri ve halkları ile birlikte. ABD ordusuna asker verme tezkereleri ile bu son duruma karıştırmak (ki karıştırmak falan değil düpedüz hile bu) ABD safında yer tutmak anlamına geliyor. 1. ve 2. tezkereyi destekleyen tüm ABD paralı askerlerinin bugün ABD ile cepheleşme karşısında panik olması bundan kaynaklanıyor, "Barış" masalları türküleri bundan.
İstediğim ve son cümlem budur İlkay kardeş, sevgiler, selamlar.

Gönderilme zamanı:
Sal Haz 05, 2007 2:00 pm
gönderen Yılmaz Ersezer
Türkiye içinde İran ve Suriye ile ittifak yaparak ABD'ye meydan okuyan bir cephe ve ABD ile birlikte Ortadoğu'ya meydan okuyan bir diğer cephe bulunmakta, iç saflaşma budur. Toplumu yönlendirme misyonu taşıyan herkes bu saflaşmada kendi tarafını seçip sonra buna uygun bir yönlendirme çabası içine girmekte. Tüm yazı ve fikirleri bu gerçeklik üzerinden değerlendirmek gerek. Evet ABD Türkiye-İran-Suriye ittifakını dağıtmak için her fırsatı değerlendirmeye çalışacak ve her türlü provokasyonu hayata geçirecektir. Evet ABD Türk ordusunu kendisine karşı savaşacak bir kuvvet oldurmak yerine kendisi adına bu bataklığa sürüklemek isteyecektir. Ama istekler başka gerçekler başkadır. Tarafların isteklerini değil reel durumu analiz etmek ve olasılıkları buna göre planlamak gerek. ABD'nin kendi adına bataklığa süreceği Türk ordusu projesi elinde patlamış bulunuyor. Henüz genelkurmay başkanlığı'na gelmeden önce Büyükanıt aleyhine yürütülen kampanyalar, Şemdinli provokasyonu vs.. ABD'nin içerdeki ayakçıları aracılığı ile yürüttüğü Türk ordusu'nu dize getirme operasyonun adımları idi. Kendi dergilerinde ve yayın organlarında bunları açık açık yazıyorlar zaten.
Hükümet ve alternatif hükümetler teslim alınmış ama Ordu teslim alınamamış durumda. Şimdi ne istiyoruz? Son cümleyi siz yazın.

Gönderilme zamanı:
Sal Haz 05, 2007 5:35 pm
gönderen Mehmet Şahin
çöti yemeyi

Gönderilme zamanı:
Sal Haz 05, 2007 9:55 pm
gönderen İlkay Güvercin
Ben bundan sonra Türkiye Cumhuriyetinin bölgesel güç olma yolunda gerileyerek ilerlediğini düşünüyorum.Artık bundan sonra Türkiye bu günleri ve bundan önce ki günleri mumla arayacağı düşüncesindeyim.Artık kimse kimseyi kandırmasın.Her kesim karşısına nasıl gol atarım mantığıyla dış dengeleri yönlendirmeye çalışıyor.Bu olaylar Şemdinli olaylarıyla doruk noktasına çıktı ve bu gün başka şekilde karşımıza çıkıyor.Hükümet-Asker-Yargı-Muhalefet konjektür gereği karşısındakini zayıf düşürmek için iç karışıklık çıkarmak isteyenlerle el ele tutuşabildiğini gördük yada göreceğiz.Selamlar.

Gönderilme zamanı:
Çrş Haz 06, 2007 10:04 am
gönderen İlkay Durgun
Yılmaz, yazıyı okudun mu gerçekten.
Yani yazıyı Amerika bize kızar,ekonomik ambargo koyar,iki günde bizim ordumuzu tarumar eder tarzında yazılmış yazılarla karşılaştırıyorsun galiba.
İlk yazındaki söylediğin;savaşı biz istemiyoruz Amerika istiyor tespitine katılıyorum elbette.Elbette Amerikan emperyalizminin bölgeyi yeniden kendi çıkarlarına göre düzenleme ,parçalama tespitinede katılıyorum. Bir hedefinin de Türkiye olduğu bütün vatanseverler farkında.Genelkurmay başkanı Büyükanıtın değerlendirmelerini bizde duyduk,okuduk.Genelkurmay başkanının kendine güveni bize gurur verdi elbette.Bu kendine güveni bu halk çok özledi.Yaralı gururumuzu okşadı.
Ancak, bu son yapılması planlanan kuzeyırak operasyonunda bir tuzağa çekilmek istendiğimiz hakkında ciddi kuşkular var.Son günlerdeki provakasyonlar ve saldırılar ciddi olarak kuşkulanmamız gerekn durumlardır.Bu tartışmalar heryerde yapılıyor.Üstelik yapılan bu tartışmalar bu topraklara bağlılığından şüphe duymadığımız çevrelerdede sürüyor.Yani her "durun bu bir tuzak olabilir" diyene vatan haini gözüyle bakmaktan vazgeçmemiz gerekiyor.Aklı selim ve meseleyi bütün detaylarıyla ortaya koyarak hareket etme mecburiyetimiz hergünden daha fazla ihtiyaç gösteriyor.
Daha bu sabah haberlere yansıyan; iki kürt gencinin üzerlerinde Ahmet Kaya tişörtü olduğundan dolayı linç girişimine maruz kalmaları,bu girişimin kendini güvenlik görevlisi olarak lanse eden kişilerce kışkırtılması, başımıdaki tehlikenin ne olduğu konusunda bize ip ucu veriyor fazlasıyla.
Emperyalizmin etnik ayrışmayı körüklemesi bu coğrafyanın çok etnik köken ve çok dinli,mezhepli yapısını göz önüne aldığımızda hepimizin anladığı birşey.
Kuzey ırak da bulunan iki aşiretin Türkiye'ye yönelik provakasyonları,kendine olan güvenlerinden mi sadece?
Gerçektende ABD'nin Kuzey ırak kentlerini peşmergelere bırakması bizim harekatımız karşısında savunmasız bırakmak için mi?
Yoğun bir kürt düşmanlığının topluma salınması PKK eylemlerinin yoğunlaşması gerçektende PKK nın kendi kararı mı? bütün bu sorular ve cevapları karşısında düşünmemiz gerekiyor.
Elbette Amerika bu bölgede kaldığı sürece bizim Amerika ile çatışmamız yada derin bir savaşa girmemiz kaçınılmaz görünüyor gelecekte.Ancak,savşaşı düşmanın istediği zamanda ve konjektürde kabul etmemiz akıllıca mı?
Bir Kürt -Türk düşmanlığını körükleyecek sözler ve hareketler yapmamız akıllıca mı?
Ben aslında bu tehlike karşısında daha radikal öneriler düşünüyorum.Kuzey Irak'daki o Amerika işbirlikçisi aşiret liderlerine karşı Türkiye zaman geçirmeden PKK ile masaya oturmalı ve bu iki aşiret liderine karşı PKK yı deteklemeli.Kendi kürtlerimizle hiç vakit geçirmeden uzlaşmalı,onları dinlemeli ve geleceklerinin Amerikada değil Türkiye de oduğu konusunda ikna etmeliyiz.Zaten bu son PKK eylemelerininde PKK nın genelinde desteklenmediği Amerika ile işbirliği yapan bir grupça yapıldığı konusunda bilgiler mevcut. Öcalan'ın bir yıl önce yaptığı açıklamalarda o da bu tehlikeyi hem kendi örgütüne hem Türkiye ye duyurdu.Öcalan,Amerikan emperlalizminin coğrafyayı etnik bir savaşa sürüklemek istediğini bize düşen görevinde bunu boşa çıkarmak olduğunu söyledi yaklaşık bir yıl önce.Zaten çeşitli açıklamalarla özeleştiri yapıp kullanıldık demişti daha önce.
DTP eş başkanı Aysel Tuğluk'un siteye de taşıdığım son açıklamalarını okuduğumuzda bunun ip uçlarını görüyoruz.AKP nin listelerinden meclise giren barzanici,amerikancı milletvekilleri yerine DTP milletvekillerini görmek isterim mecliste, bu son açıklamanın ışığında.
Türkiye kritik bir seçime hazırlanıyor.Seçimin gölgesinde yapılacak bir harekat değil bu harekat.Mevcut hükümet zaten iktidar değil artık.Üstelik başka askeri bir harekattan önce yapılması gereken bir dolu ekonomik,siyasi ve bölge üzerinde kuracağımız siyasi politikalar mevcutken, bunlar konusunda bir harekat yapılmıyorken, askeri bir harekat akıllıca olmaz.Siyasi,ekonomik ve bölge üzerinde yapayağımız harekatları destekleyecek, onları güçlendirecek bir harekat olmalı askeri harekatımız.Yoksa girer kırar döker döneriz.Biliyorumki, Amerika şimdi ne kadar girmeyin desede bizi harekatımız süresince seyreder.Çünki bize karşı koyacak gücü yok.Bizi bölgeye çekerek Kürt-Türk savaşı istemektedir.İçerde de bunu provakasyonlarla destekleyerek Türkiye'yi bölme planları yapmaktadır.Nasılki Irak'da sii-sünni,arap-türk-kürt savaşları çıkarmaya çalıştığı gibi.
Sorun bu oyuna düşecek miyiz düşmeyecek miyiz? Sorun barzaniden yada Amerika'dan korkmak değil.

Gönderilme zamanı:
Çrş Haz 06, 2007 2:10 pm
gönderen Yılmaz Ersezer
Yazıyı okudum İlkay, amerika kızar ambargo koyar iki günde bizim ordumuzu tarumar eder aman ha sakın diyenlerle aynı şeyi söylüyor. Tarzı aynı değil ama vardığı, okuyucuyu vardırdığı sonuç aynı. Birilerinin neyi nasıl söyledikleri ile değil ne söyledikleri ile ilgilenirsek kavramamız çok daha kolay olacak. Amerika, içerdeki paralı askerleri, parasız askerleri, AKP hükümeti ve bilcümle karşı taraftakiler aynı şeyi söylüyor. F-16'lar ile sınır ihlalleri, yukarıyı karıştırırım tehditleri, pkk'nın yükselttiği terör eylemleri vs.. tamamı aynı amaca hizmet ediyor. Bu durum bir tuzak diyenlere vatan haini gözü ile bakmıyorum doğal olarak ama analiz acabalarla yapılmaz. Genelkurmay tehdidin kaynağını ABD olarak belirledi, cephe aldı, İran ve Suriye ile birlikte hareket ediyor ve ABD tekerine çomak sokuyor, durum net olarak bu.
Ahmet kaya tişörtü giydikleri için linç girişimleri vs.. ABD'nin Türk-Kürt çatışması çıkarma girişimlerinin bir ayağı. Sakarya'da 100-150 serseriye yaptırabiliyorlar bunu sadece, ne kadar uğraşsalar Türkiye'ye yayamıyorlar, ellerinde patlıyor. Bu tehdidin kaynağı da ABD'dir. Gene aşağıdaki 2 aşiret ağası da sırtlarını verdikleri ABD'den almaktadırlar tehdit gücünü. Ama yanlış ata oynadıklarını görmeleri de çok uzun zaman almayacak.
ABD Kuzey Irak'tan çekilmiş falan değil İlkay. İç güvenliği kolluk güçlerine devretmesi orayı terk ettiği anlamına gelmiyor. En büyük askeri yığınağı vs.. orada ve orada olmaya devam etmeyi planlıyor. Yoksa durum bazı aklı evvellerin ifade ettiği gibi bakın ABD orayı biz müdahale edelim diye boşalttı palavrasının tam zıddı. Psikolojik savaş malzemeleri bunlar. Türk sınırına tecavüz eden Amerikan F-16'ları Kuzey Irak'ın iç güvenlik kuvvetlerine dahil değil.
Türk-Kürt düşmanlığı yaratmak başta da belirttiğim gibi ABD'nin planı. PKK ve aşağıdaki aşiret reisleri de bu karta oynuyor. Bir kartı daha var Amerika'nın o da federasyon. ABD Türkiye'ye Kürtlerin hamiliğini de öneriyor. Bir Türk-Kürt federasyonu kurulması ve Türkiye'nin bu projeye önderlik ederek BOP'un bir parçası olması, bu projenin bir adımı da PKK nın yasallaştırılması. Kutluğ'un "misak-ı milli" projesi tam da bu ABD planına denk düşüyor. Biz bu saf halimizle her kardeşlik ve barış söyleminden ümitlenir halde iken bu vatandaşlar ısıtıp ısıtıp ABD projeleri için çalışma yürütüyor. Öcalan'ın söylediklerini hiç dikkate alma, her şeyi söylüyor o, bir söylediği bir söylediğini tutmuyor. Söylenenlere değil yapılanlara bak. O ABD'nin coğrafyayı bir etnik savaşa sürükleme projesini bir tehdit olarak kullanıyor, ona karşı bir duruşu söz konusu değil. ABD Türk-Kürt federasyonu ve bölgesel güç projesini hayata geçirmek için çalışıyor ama Genelkurmay'ın bu projeye yanıtı da çok açık. 1. ve 2. tezkerelerle hayata geçirilmeye çalışılan ama engel olunan bu adımlar şimdi tekrar ısıtılıyor ama gerçeğe uygun değil bu. Şüphesiz bazı siyasi hareketler bu projenin üstüne atlayacaktır ama nesnel durum buna müsade edecek gibi değil.
Neyin tuzak olduğu sorusu ve cevabı sanırım daha sağlıklı bir analiz ile kolaylıkla anlaşılacaktır. Selamlar...

Gönderilme zamanı:
Prş Haz 07, 2007 9:53 am
gönderen İlkay Durgun
öncelilke çok fazla dayatmacı bir tartışma tarzınız var genel olarak.Buna ilişkin eleştirimi daha önce başka vesileylede söylemiştim.
neyse....Konumuza dönersek.Acabalarla analiz yapılmaz muhakkak.Ama doğru soruları sormazsak da doğru sonuçlara ulaşamayız.Senin tek yol dayatman karşısında elbette tartışmak mümkün değil.Ama bizim aklımızdaki soruları sormamız kaçınılmaz.
Elbetteki Amerika bizim ve bu coğrafyanın tartışmasız tek düşmanı.Elbeteki buna boyun eğmeyeceğiz.Elbetteki Amerika ve bir cümle emperyalistle başedecek kuvvet ve tarihi birikime sahip bir ülkeyiz.Biz kurtuluş savaşı vermiş,bir cümle emperyalistlerini ülkesinden kovmuş,bir tarihi mirasın gücüyle düşüneceğiz ve hareket edeceğiz.Hatta bu coğrafyada imparatorluk mirasının tek sahibi oldumuz bilincinide unutmayacağız.
Ancak,yalın kılıç elde düşman üstüne yürümek değildir savaşmak.Uluslarası politika,ekonomik ve bölge üzerinde yapacağımız ittifak ve ambargolarları yapmadan bir harekat yapılamayacağı konusunda aklı başında herkez hem fikir.Bunun da bu hükümetle olmayacağı açık.Askeri harekat bunları desteklemek için yapılır.Sonuç almak için yapılır.Biz saddam mıyız ki boş yere efelenelim.Bizim gibi büyük bir tarihi mirasın üstüne oturan bir ülke efelendimi sonuç almalı.Elimiz boş dönersek hertürlü provakasyon daha da artarak sürer.Terör dahada artarak sürer.
Önceki yazımda söyledim.Önce yapmamız gereken başka bir sürü şey var.Onlardan en acilide bu hükümetten bir an önce kurtulmaktır.Bu hükümet açıktırki ABD ve AB nin ve onların uluslararası sermayesinin ortağıdır.Bu iklimde bir askeri harekat yapılamaz.Yapılmamalı.Nihayi başarı şanı yok.Bunun Amerikanın gücüylr alakası yok.Onların bize karşı savaşacak mecalleri yok.Şu metal Fırtına saçmalığına inananlardan değilim ben.Kırıp dökmek ve geri gelmek bize göre bişey değil.Tekrar ediyorum.Eğer bir harekat olacaksa nihayi sonuç hedeflenmeli.Genel kurmay başkanı bize hedefi söyleyin diyor siyasi iktidara.PKK mı_,Barzani mi?,ABD mi?...ancak görüyoru ki hükümet hiç birini hedefe koyamıyor.Çünki bölgede hiç bir ağırlığı ,politikası olmadığı gibi ,zaten emperyalistlerin direktifinden çıkamıyor...
Şimdi hangi askeri harekattan bahsedeceğiz?...Hergün provakasyonlara açık bırakılan bir ülke,meclisinde barzanici milletvekillerinin olduğu söylenen bir ülke,bölgesinde siyasi bir proje çizmeyen bir ülke,düşman konusunda hedef veremeyen bir ülke askeri harekat yapsa ne olur?...
Önce bunu sağalamamız gerekmiyor mu?...
Ben kendi kürtlerimize inanmak istiyorum.Onlarla konuşmak istiyorum.onları amerikanın dümen suyundan çıkarmak istiyorum.senin deyiminle yanlış ata oynadıklarını onlara söylemek istiyorum.Bu yüzden çaldıkları bu kardeşlik türkülerinden faydalanmak istiyorum.Kendi kardeşlerimi elimin tersiyle itemem ben.Bin yıldır bu topraklarda yaşadığımız insanları amerikanın kucağına mahkum bırakamam.Ben kendi kardeşlerimle savaşmayı göze almıyorum.alanında karşısındayım.Biz bu ülkeyi birlikte kurduk ve birlikte sonsuza kadar da bu ülkede yaşayacağız.Kim buna zeval getirirse düşmanımdır.
Şu sakaryada olanların bir kaç serseriden ibaret saymak aymazlıktır.Piyasada iş yapıyorum ve iş aldığımız insanlar şantiyenizde kürt çalıştırmayın diyebiliyor.Ben bununla nasıl mücadele etmem.
Üstüme "Hepimiz Kürt'üz hepimiz Ahmet Kaya'yız" tişörtü giymemiz lazım bu son linç girişiminden sonra....
Bu ahlaksızlığı bu vatan hainliğini nasıl es geçeriz.Bu en az PKK eylemleri kadar tehlikeli ...
Senin gibi antiemperyalist anti kapitalist bir siyasetin içinde olan birinin bunu "serserilik" deyip iki satırla geçiştirmesini anlamıyorum.Üstelik dört bir yanımızda etnik çatışmaların olduğunu bildiğin halde.Bölgemizd emperyalistlerin en can alıcı politikalarının bu olduğunu bildiğin halde.Sokakta durum vahim Yılmaz,bunu gör.Günlük politikanın içinde bir adam olarak,bunu gör.
selamlarla...

Gönderilme zamanı:
Prş Haz 07, 2007 9:54 am
gönderen İlkay Durgun
öncelilke çok fazla dayatmacı bir tartışma tarzınız var genel olarak.Buna ilişkin eleştirimi daha önce başka vesileylede söylemiştim.
neyse....Konumuza dönersek.Acabalarla analiz yapılmaz muhakkak.Ama doğru soruları sormazsak da doğru sonuçlara ulaşamayız.Senin tek yol dayatman karşısında elbette tartışmak mümkün değil.Ama bizim aklımızdaki soruları sormamız kaçınılmaz.
Elbetteki Amerika bizim ve bu coğrafyanın tartışmasız tek düşmanı.Elbeteki buna boyun eğmeyeceğiz.Elbetteki Amerika ve bir cümle emperyalistle başedecek kuvvet ve tarihi birikime sahip bir ülkeyiz.Biz kurtuluş savaşı vermiş,bir cümle emperyalistlerini ülkesinden kovmuş,bir tarihi mirasın gücüyle düşüneceğiz ve hareket edeceğiz.Hatta bu coğrafyada imparatorluk mirasının tek sahibi oldumuz bilincinide unutmayacağız.
Ancak,yalın kılıç elde düşman üstüne yürümek değildir savaşmak.Uluslarası politika,ekonomik ve bölge üzerinde yapacağımız ittifak ve ambargolarları yapmadan bir harekat yapılamayacağı konusunda aklı başında herkez hem fikir.Bunun da bu hükümetle olmayacağı açık.Askeri harekat bunları desteklemek için yapılır.Sonuç almak için yapılır.Biz saddam mıyız ki boş yere efelenelim.Bizim gibi büyük bir tarihi mirasın üstüne oturan bir ülke efelendimi sonuç almalı.Elimiz boş dönersek hertürlü provakasyon daha da artarak sürer.Terör dahada artarak sürer.
Önceki yazımda söyledim.Önce yapmamız gereken başka bir sürü şey var.Onlardan en acilide bu hükümetten bir an önce kurtulmaktır.Bu hükümet açıktırki ABD ve AB nin ve onların uluslararası sermayesinin ortağıdır.Bu iklimde bir askeri harekat yapılamaz.Yapılmamalı.Nihayi başarı şanı yok.Bunun Amerikanın gücüylr alakası yok.Onların bize karşı savaşacak mecalleri yok.Şu metal Fırtına saçmalığına inananlardan değilim ben.Kırıp dökmek ve geri gelmek bize göre bişey değil.Tekrar ediyorum.Eğer bir harekat olacaksa nihayi sonuç hedeflenmeli.Genel kurmay başkanı bize hedefi söyleyin diyor siyasi iktidara.PKK mı_,Barzani mi?,ABD mi?...ancak görüyoru ki hükümet hiç birini hedefe koyamıyor.Çünki bölgede hiç bir ağırlığı ,politikası olmadığı gibi ,zaten emperyalistlerin direktifinden çıkamıyor...
Şimdi hangi askeri harekattan bahsedeceğiz?...Hergün provakasyonlara açık bırakılan bir ülke,meclisinde barzanici milletvekillerinin olduğu söylenen bir ülke,bölgesinde siyasi bir proje çizmeyen bir ülke,düşman konusunda hedef veremeyen bir ülke askeri harekat yapsa ne olur?...
Önce bunu sağalamamız gerekmiyor mu?...
Ben kendi kürtlerimize inanmak istiyorum.Onlarla konuşmak istiyorum.onları amerikanın dümen suyundan çıkarmak istiyorum.senin deyiminle yanlış ata oynadıklarını onlara söylemek istiyorum.Bu yüzden çaldıkları bu kardeşlik türkülerinden faydalanmak istiyorum.Kendi kardeşlerimi elimin tersiyle itemem ben.Bin yıldır bu topraklarda yaşadığımız insanları amerikanın kucağına mahkum bırakamam.Ben kendi kardeşlerimle savaşmayı göze almıyorum.alanında karşısındayım.Biz bu ülkeyi birlikte kurduk ve birlikte sonsuza kadar da bu ülkede yaşayacağız.Kim buna zeval getirirse düşmanımdır.
Şu sakaryada olanların bir kaç serseriden ibaret saymak aymazlıktır.Piyasada iş yapıyorum ve iş aldığımız insanlar şantiyenizde kürt çalıştırmayın diyebiliyor.Ben bununla nasıl mücadele etmem.
Üstüme "Hepimiz Kürt'üz hepimiz Ahmet Kaya'yız" tişörtü giymemiz lazım bu son linç girişiminden sonra....
Bu ahlaksızlığı bu vatan hainliğini nasıl es geçeriz.Bu en az PKK eylemleri kadar tehlikeli ...
Senin gibi antiemperyalist anti kapitalist bir siyasetin içinde olan birinin bunu "serserilik" deyip iki satırla geçiştirmesini anlamıyorum.Üstelik dört bir yanımızda etnik çatışmaların olduğunu bildiğin halde.Bölgemizd emperyalistlerin en can alıcı politikalarının bu olduğunu bildiğin halde.Sokakta durum vahim Yılmaz,bunu gör.Günlük politikanın içinde bir adam olarak,bunu gör.
selamlarla...

Gönderilme zamanı:
Prş Haz 07, 2007 12:25 pm
gönderen Yılmaz Ersezer
Sevgili İlkay, dayatmacı falan değilim. Fikrimi aktarmaya çalışırken eğilip bükülmek zorunluluğu hissetmiyorum, senden ya da bir başkasından da böyle bir şey yapmasını beklemiyorum. Herkes dümdüz fikrini aktaracak ki karşısındaki kendisini o fikirle mukayese edebilsin. Bu anlamda senin yazıların da benimkiler kadar dümdüz ve ben bundan faydalanıyorum.
Benim yazımdan haydi Allah Allah askeri harekata gibi bir fikir çıkardıysan ben aktaramadım fikrimi demektir. Ben sadece bu mesele üzre yazanları ve yazılan yazıları analiz etmeye çalıştım. Şu kişi şunu diyor ama derdi nedir babında. Askeri harekat yapılmalıdır başlıklı bir yazıyı da aynı üstteki yazıdaki perspektifle yargılayabilirdim.
Basında yürüyen askeri harekat yapılmalıdır yapılmamalıdır tartışmasını komik bulanlardanım ben, hiç bir ciddiyeti yok bu tartışmanın. Tartışmayı yürütenlerin hemen hepsi ABD ekseninde yürümeyi zorlaştıran iç tepkinin gazını alma amaçlı, hiç bir politik analize ve sağlıklı fikre dayanmayan uçuk kaçık unsurlar. En sağında en soluna ordan DTP'sine kadar herkes aynı teraneler etrafında dönüp duruyor. Ancak ulusal bir devlet ve ulusal bir iktidar ulusal politika üretir ve bunu askeri destekle hayata geçirir, doğal olarak yapılması gereken ulusal hükümeti inşa etmektir, acilen. Ulusal hükümet İncirlik'e el koyacak, sınır kapılarını kontrol altına alacak, Bölge ülkeleri ile ABD inisiyatifini kıracak politikalar üretecek ve uygulayacak, gerekiyorsa askeri harekatlar da uygulayacaktır.
Sen kendi Kürtlerine inanmak istiyorsun, haklısın da. Ama senin Kürtlerin DTP'liler değil. Ağar'ın düz ova siyasetçileri ile çözemezsin bu meseleyi. 2 gün sonra Türkiye'nin Kürtleri, senin benim Kürtlerimiz Diyarbakır'dan ABD'ye ve AB'ye mesaj gönderecekler. Ne yazık ki bahsettiğin unsurlar bu eylemin kıyısında köşesinde bile değiller. Gönderilen her mesajı sırıtırak izlemek dışında parmaklarını oynatmıyorlar, oynatmayı bırak bu eylemi engellemek için yapmadıkları bir şey de yok. Kürtlerden ümitliyiz ama ABD parası ile at oynatanların çaldığı türküler bizi ilgilendirmiyor, milliyetleri de. Safını ABD'nin yanında belirleyenlerle paylaşabileceğimiz bir şeyimiz yok, sen bir ümit taşıyor olabilirsin bu da senin bileceğin bir iş. Kürtlerle kardeşlik üzre söylediğin her şeye ve düşmanlık tanımına yürekten katılıyorum.
Gene söylüyorum, Sakarya'da olanlar bir kaç yüz serserinin, sokak takımının işidir, ancak onlara yaptırılmıştır. Bunca olaya, onbinlerce kayba rağmen bugüne kadar bir iki kere Trabzon'da bir iki kere de Sakarya'da bir kaç yüz kişilik serseri grupları dışında Türkiye'nin hiç bir yerinde bu tür bir tertip girişiminde başarıya ulaşamadılar. Türk'le Kürdün ne kadar içiçe geçtiğinin kanıtı, barış içinde bir arada yaşama kültürünün ne kadar sağlam olduğunu gösteren ve ileriye dönük ümitlerimizin daha da güçlenmesine sebep olan çok ama çok önemli bir durumdur. PKK, 1990'lı yıllarda Türk öğretmen ve mühendisleri öldürme kararını alıp uygularken beklentisi benzeri olayların Türkiye'nin batısında Kürtlere uygulanması ve Türk-Kürt çatışması çıkması, Batıdaki Kürtlerin Doğu'ya göçü ve Kürt meselesinin uluslararasılaşması idi. Gizli saklı değil uluorta yazıp çiziyorlardı bunu dergilerinde. Ne Batı'da bu tür saldırılar oldu ne de bir Türk-Kürt çatışması yaratılabildi. Batı'da SüperNato örgütü Gazi mahallesinde, Sakarya ve Trabzon'da gene bu amaçla tertipler organize etti ama bunlar da yemedi, yemeyecek de. Düşmanlık üretenler şüphesiz olacaktır, her iki tarafta da, ve her iki tarafta düşmanlık üretenlere karşı da mücadele etmek gereklidir. Sevgiler...

Gönderilme zamanı:
Çrş Tem 11, 2007 10:25 pm
gönderen Caner Kama
[quote="Yılmaz Ersezer"]. Henüz genelkurmay başkanlığı'na gelmeden önce Büyükanıt aleyhine yürütülen kampanyalar, Şemdinli provokasyonu vs.. ABD'nin içerdeki ayakçıları aracılığı ile yürüttüğü Türk ordusu'nu dize getirme operasyonun adımları idi.
yılma abi burada "şemdinli provakasyonu" derken bunu gerçekten de bi demokrat olarak mı söylüyorsun? İnanılır gibi değil...!
ordunun gizli adamları gidecek bi kitaplığı bombalarken yakalanıp linç edilecek, sonra kolluk kuvvetlerince yakalandıktan sonra genelkurmay başkanı; "onalrı tanırım, iyi çocukalrdır" diyecek ve bu "o"na karşı provakasyon olacak...Çocuk mu kandırıyorsunuz yaaaaaa.......hatta yine provakasyon için savcı genelkurmay başkanı hakkında suç duyurusunda bulunarak görevini yaparken birden derin devletin linç girişimiyle görevinden alınacak, bu mu provakasyon....?
şunu göz ardı etmeyin bizim genelkurmay başkanlarımız zaten göreve geldiklerinde ilk olarak pentagondan icazet alıyor. sayın genelkurmay başkanı da bunu devam ettirerek birkaç defa da gitmşiti zaten ABD'ye...bu nedenle yerli işbirlikçiler derken sadece medyayı eleştirmek kolaya kaçmak değil midir?

Gönderilme zamanı:
Pzt Tem 16, 2007 9:52 am
gönderen Yılmaz Ersezer
Siz Türkiye'de Genelkurmay başkanı ve asker hakkında doğru yanlış bir karalama kampanyasının CIA dışında bir kaynak tarafından yürütülebileceğine inanacak kadar safsanız ben ne yapabilirim ki
