1. sayfa (Toplam 1 sayfa)

ABD'Lİ MİSYONERLERİN RİZE VUKUATLARI

MesajGönderilme zamanı: Cum Şub 23, 2007 11:48 am
gönderen İlkay Durgun
ABD'Lİ MİSYONERLERİN RİZE VUKUATLARI
Karadeniz'de petrol kokusu, Karadeniz halkı üzerine oynanan oyunları arttırdı. Trabzon ve Bolu'dan sonra Rize'de hedefte. İşte ABD'li misyonerlerin son vukuatları
23.02.2007 12:33

--------------------------------------------------------------------------------

--------------------------------------------------------------------------------

Petrol kokusu alınan Karadeniz bölgesi'nde oyunlar sürüyor. Trabzon ve Bolu'dan sonra Rize'den gelen haberler de bu oyunları doğruluyor. Son yıllarda faaliyetlerinde hız veren misyonerlerin eli Rize'ye kadar ulaştı. Üstelik bu faaliyetler devletin resmi kayıtlarına geçti.

Jandarma ve Emniyet Birimlerinin hazırladığı rapora göre bu faaliyetler Amerikalılar tarafından yapılıyor. Bölgeye İngilizce eğitim bahanesiyle gelen Amerikalılar, Türktime sitesini haberine göre sponsorluğunu Hürriyet ve Kanal D'nin yaptığı Eğitim Gönüllüleri Vakfı'nda konuşlanıyor.

Jandarma Komutanlığı raporunda Amerikalı İngilizce eğitmenlerinin Eğitim Gönüllüleri Vakfı Pazar şubesinde vakıf genel merkezinin bilgileri doğrultusunda 6 gün sürecek İngilizce eğitimine başlıyor. Hiç bir yetkilinin 6 günde nasıl İngilizce eğitimi verebileceklerini sorgulamadığı Amerikalılar, sadece 10 öğrenci seçerek derse başlıyor. Kendilerini yardım gönüllüsü olarak öğrencilere tanıtan üç Amerkalı, "innovativehs.net" isimli internet adreslerini ve mail bilgilerini öğrencilere dağıtıyor. Öğrencilerin de iletişim bilgilerini almayaı ihmal etmeyen misyonerler, tercüman vasıtasıyla öğrencilere şu cümleyi sarf ediyor: "İngilizce öğrenmenin bir şartı da İngilizce konuşulan ülkelerin kültürlerinin bilmektir. " Bu cümlenin ardından konuya yavaş yavaş giren kursiyerler öğrencilere Tükçe İncil ile İsa Mesih'in Yaşamı, Yaradılıştan Sonsuzluğa ve Bir İbadet Toplantısı isimli CD'leri veriyor!

MesajGönderilme zamanı: Çrş May 02, 2007 11:59 am
gönderen Emel Ayal
konu misyonerlik
durum gerçek tabi
hıristiyanların misyonerlik çalışmaları var
bunun da bi ayağı türkiye ki herkes biliyor
üstelik bunun temeller taaa osmanlıya kadar gidiyor
sorun şu ki
biz müslümanız müslüman bi ailenin içinde doğduk doğuştan inandık
Elhamdülillah müslümanız
adamlar hıristiyon
dinlerini yaymak istiyorlar
bu yüzden misyonerlik çalışmalarını sürdürüyorlar
bunun ekonomik siyasi uzantıları nekadar büyüktür bilemem
yada ekonomik siyasi çıkarlar nekadar büyük
ama
misyonerlik çalışmaları garipsenecek bir durum mudur diye sorarsanız
bana göre
değildir
nasıl ki İslamı yaymak için yürütülecek her türlü çalışmayı garipsemeden
takip edebilirsek
ve bunu hak sayarsak
hıristiyanların sürdürdüğü çalışmaları da garipsememek gerekir
adamlar çalışıyorlar emek sarfediyorlar
buna küfretmemizin nedeni
acaba bizim pek çalışmayı sevmememiz mi diye sorasım geliyor

biz çalışmayıp da bi kaç gönüllü nefer bulup ellerine de kör bıcaklar verip
al memedim bunlar misyoner vatan düşmanları
boğazlarını kesmekle kalma
öncesinde baya bi kanlarını dök
dök ki ibreti aleme ders olsun
benim vatanımda dinlerini yaymaya çalışmak neymiş görsünler

silahları denk olmayan garip bir savaş deyilde ne bu
amerikanın ya da ingilterenin yada bilmem nerenin yediği haltlardan bahsetmiyorum
onların müslüman ülkelerde döktükleri kanlardan da
hos dökülen bu kanların nedeni o topraklarda yaşayanların müslüman olmasından da kaynaklanmıyor ki
talihsiz bi şekilde dünyanın kaynağının üstünde oturmaları
onları hedef haline getiriyor

demem o dur ki
adamlar misyonerlik çalışmaları sürdürürler hakları
bu milletin içinden birileri çıkar ikna olur din değiştirir
o da onların hakları
eğer islam hoşgörü diniyse
bu olanlar karşısında afallamak doğru deyil
herkes dini inanışını yolunu seçmekte özgürdür
vs vs

MesajGönderilme zamanı: Çrş May 02, 2007 12:22 pm
gönderen Emel Ayal
bu yazıyı iki kez göndermeyi nasıl becerdim bilmiyorum
da
şunu eklemiy beceremedim
Osmanlıdan devam eden ve günüme kadar gelen sürecte ilk kez bir misyoner öldürüldü
daha önce 1 kişi yaralanmıştı sanırım (Osmanlı döneminde)
bu düşündürücü bi tablo
ülkenin nasıl bir nefret kin düşmanlık içine sürüklendiğinin bi kanıtı
kutuplaşmaların giderek artırıldığının

MesajGönderilme zamanı: Cum May 04, 2007 12:01 pm
gönderen İlkay Durgun
Elebetteki misyonerlerin vahşice öldürülmelerini bu toprakların bir arada yaşama geleneğine vurulmuş bir darbe olarak görüyorum...

Ancak tarih bize şunu öğretiyorki; dışardan gelen misyonerlerin daha çok emperyalist devletlerin ajan faliyetlerine yardım ettikleri,bu topraklarda bulunan hıristiyanların kışkırtılmasına karıştıklarıdır.Doğu toprakları, her üç dinin ve hatta, bu üç dinden başka mistik dinlerin yaşadığı topraklardır.Bu toprakların halkı, bu birliktelikle tarih içinde var olmuştur.Çarşıda ,pazarda alışveriş yapmıştır.Hatta, hikayelere konu olacak aşklar yaşamıştır.Yani biz, hıristiyanlığada, başka mistik, marjinal dinlerede yabancı değiliz.

Bu gün olanlar ise bu coğrafyaya her taraftan yapılan,ekonomik,sosyal,kültürel saldırılar karşısında aydımızın,egemenlerin yeterince bu saldırılara cevap verememesinden kaynaklanıyor.Eğer aydınımız,egemenlerimiz bu saldırılara yeterince cevap veremezse işte onun yerini ;cahil,provakasyona,yönlendirmeye açık genç çocuklarımız dolduruyor.Ellerini ve bu toprakları kana buluyorlar.Bu topraklara kan kokusunu öğretiyorlar.Yeniden vahşiliği öğretiyorlar.

Şimdi; okumuş,eğitim almış insanların,aydınların daha çok konuşması ,sorgulaması,bu emperyal saldırılar karşısında(ekonomik,sosyal,kültürel) ses vermeleri gerekiyor.Durum acildir.Yoksa bu topraklar kan kokusunu öğrenmeye başlamıştır.Yazık.Bin yıllık bir arada yaşama geleneğimize,kültürümüze,sosyal dokumuza yazık.

Irak da en çok öldürülen kesim aydınlardır.Irak daki profösörler ,sanatçılar,aydınlar hızla öldürülüyor.Yada bir çoğu ülke dışına kaçıyor.Çünki emperyalistlerin yapmaya açalıştığı en acil şey aklı selimi bir an önce yok etmek.Akıl dışılığın,cahilliğin hüküm sürmesini ve orda sürekli bir kaosun var olmasını istiyorlar.

Mesele apaçık önümüzdedir.Biz hala cahil çocuklar üzerinden mi konuşacağız,yoksa global vahşilerin kasabalarımızı yerle bir etmesini mi seyredeceğiz....?

Soru budur...

MesajGönderilme zamanı: Cum May 04, 2007 1:09 pm
gönderen Serkan Birinci
Ne kadar masumane ifadeler aslında; Tebliğ serbestisi, dinler arası diyalog, hümanizma, güven, din demokrasisi....

Bazı konularda değerlendirme yapabilmek için her şeyi bilmeye gerek yoktur aslında. Tarih geçmişi ifade etsede geleceğe ışıktır. Türklüğün islamla taçlandırıldığı dönemde başlayan ve "Alperenlik" diye isimlendirilen yaklaşımla Misyon üstlenen kişilerin "haçlı zihniyetli anlayışının" örtüştürülmesi haksızlık değil mi.

hangi islam egemenliğinde engizisyon vardı. Bu gün misyoner dediklerinizin köleleştirilen, sömürülen afrika'nın inşa memurları olduklarını biliyormusunuz.

Tabi ki bu ifadeler bir cinayete gerekçe olamaz ve İlkay'ın sıklıkla not ettiği gibi kültürel mirasımızda böyle bir anlayış da yok. Ama suçlu psikolojisinden sıyrılıp sistemi ve bu yaşananları başka bir mantıkla irdelemenin daha sağlıklı bir yaklaşım olacağı kesin. Yoksa egemenlik haklarınızı yol geçen hanına dönmüş bir ülkede sürdürme imkanınız kalmaz.

sosyal, kültürel bir değerlendirmenin böylesi bir meselede yalnız kalacağı açık. işin siyasi, ekonımik başka yönleri de var.

Kapadokya dedikleri yöreden, trabzon maçkaya , istanbuldaki heybeliadadan mardin kiliselerine kadar her yörede din turizmi diye evcilleştirilen ve ekonomik anlayışla emperyal algılamalara teslim edilen zekaların sistemsel olarak korunmaya ihtiyacı var bence. Bunun yolu yöntemi öncelikle doğru din öğretisi ile başlar diye düşünüyorum. Sonrasında genç dimağların zehirlenmesi zaten mümkün olmaz.